Diana

بواسطة HunterofSoul

290 124 44

"Kral III.Roberto Junıor hükümdarlığınıza son veriyor ve hükümdarınız olarak idam edilmenize karar veriyorum"... المزيد

1. BÖLÜM
3. Bölüm

2. Bölüm

89 42 6
بواسطة HunterofSoul

"Hükümdarlığınızı kabul ediyorum" dedi can havliyle.

Diana uzun bir süre onu süzdü. Canını kurtarmak için söylediğini biliyordu. Hükümdarlığını kabul eden birisini de öldüremezdi.

Kılıcını tekrar kılıfına koydu. "Umarım bir hata yapmazsın. Aksi takdirde başını vücudundan ayırırım."

Arthur sadece yutkunabildi. Hala kalbi deli gibi atıyordu. Zorlukla ayağa kalkıp arkasında ki duvara tutundu. Midesine kramplar giriyordu.

Diana yıllardır hayalini kurduğu tahta oturdu. Göğsünü gere gere oturduğu tahtın verdiği gücü hissetti. Güç başını döndürdü. Salondaki herkes önünde diz çöktü. Gülümsedi. Şimdi anlıyordu herkesin neden tahtı istediğini. Herkes ayağa kalktı.

Yeni fedaisi olan Alberto tacını taktı. Diana'nın kalbi hızla atıyordu. Sonunda hayalleri gerçek oluyordu.

"Bunu kutlamamız lazım majesteleri" dedi Casio. "Eminim ki halkınız sizi görmek için sabırsızlanıyordur"

"Hadi meydana inelim" Diana görkemli tahtından kalktı. Pelerini arkasında uçuşuyordu. Yerde ki kan birikintilerine basmamaya çalışarak sarayın dışına çıktı.

Atını hazırlayıp kapıya getirdiler. Atının adı Agrios'tu. Agrios, vahşi demekti. Atına tam da uyuyordu. İki yıl önce bir çiftçi hediye etmişti. Çok güzel bir attı. Bulutlar gibi bembeyazdı. Yeleleri örülmüş uçlarına kırmızı kurdele bağlanmıştı. Üç tane örgünün ucunda duran kırmızı kurdeleler güzelliğine güzellik katıyordu. Güzel olduğu kadar vahşiydi de. Diana'yı sayısız defa üzerinden atmış ve kaçmıştı.

Diana, Agrios'a binip pelerini düzeltti. Adamlarıyla birlikte saraydan çıktı. Önünde iki tane, sağında solunda birer tane olmak üzere adamları duruyordu. Geriye kalanlar ise arkasından geliyordu. Casio en arkada kalmıştı.

Birkaç dakika sonra şehre indiklerinde Diana gördüklerinden hiç memnun değildi. Şehir terk edilmiş bir kasabayı andırıyordu. Ortalıkta kimse kalmamış, pencereler sıkıca kapatılmıştı. Diana arkasına dönüp Casio'ya gelmesini işaret etti.

"Gerçekten sabırsızlanıyorlarmış"

Agrios huysuzlanmaya başladı. İleri geri yürüyüp, kişniyordu. Atın üzerinden inip yürümeye başladı.

"Majesteleri belki meydanda birileri vardır" dedi Casio durumu kurtarmak için.

Diana attan indiği için herkes attan indi. Yürüyerek meydana indiler. Diana'nın iyice suratı düştü. Bir kaç tüccarın dışında kimse yoktu. Tüccarlar onu görünce önünde eğildiler. Diana kalkmaları için işaret etti.

Tüccarların şaşkınlığı yüzlerinden okunuyordu. Zirâ şimdiye kadar gittikleri hiçbir yerde kadının taç giydiğini görmemişlerdi.

"Majesteleri affınıza sığınıyorum ama tahta oturmamanız gerekmez mi?"

"Taht erkeklerin değildir. Taht hak edenindir"

"Çok genç olduğunuzu görüyorum ve ayrıca deneyiminiz de yeterli olmayabilir"

"Şimdiye kadar tahta geçenlerin yeterli deneyimleri vardı fakat hiçbiri bu ülkeyi ileriye taşıyamadı. Doğru taktik ve strateji ile deneyimsizliğimin üstesinden gelebilirim"

"Fedaileriniz size güveniyorsa bizde size güveniyoruzdur" Adam önünde saygıyla eğildi.

Diana'nın keyfi birazcıkta olsa yerine gelmişti. Meydandan çıkıp şehirde dolaşmaya başladılar. Oynayan perdeler gözünden kaçmıyordu. Onu istemeseler de merak ediyorlardı. Ona bakanlar güzelliğinin büyüsüne kapılıyordu. O geçip gidince çok genç olduğunu ve onları ölüme sürükleyeceğini konuşuyorlardı. Güzel olabilirdi ama halkı ondan nefret ediyordu. Bunun büyük kısmı üç yıl önceki dedikodulara dayanıyordu.

Diana bıkmış haldeydi ve bunu gizliyordu. Kimse onu tebrik etmeyecek etrafını coşkulu bir kalabalık sarmayacaktı. Sarayına gitmeye karar verdi.

Dışarıda oldukları sürede cesetler çıkartılmış, yerler temizlenmiş ve parlatılmıştı. III. Roberto Junıor'un cesedinin nereye gittiğini düşünmeden yapamadı. Tahta oturduğunda önceden Arthur'un fırladığı koridordan kardeşi Semantha çıktı. Semantha önünde eğildi. "Majesteleri" dedi sadece.

Diana ondaki soğuk bakışları fark etti. Ondan nefret etmeyen var mıydı acaba? Bu nefret eğer dedikodulara dayanıyorsa fazla abartılmış birkaç saçma yalandan ibaretti. Yok, eğer tahta geçmesindense birisinin bunu yapması gerekiyordu.

"Semantha"

"Sizi tebrik ederim"

"Teşekkür ederim"

Semantha hafifçe eğilip geldiği yere tekrar döndü. Diana ağır bir gün geçiriyordu. Biraz yalnız kalması gerekiyordu. Tahtan kalktı. Alberto hemen yanındaydı.

"Beni kimse rahatsız etmesin"

"Elbette kraliçem"

Kraliçe, bu kelime eşsiz birşeydi. Sanırım bu lezzete alışabilirdi. Alberto genç ve çelimsiz biriydi. Onu fedaisi olarak seçmeleri üstün zekasından dolayıydı.

Diana üç yıldır girmediği odasına çıktı. Odayı görünce omuzları çöktü. Odası misafir odasına çevrilmişti. Semantha'nın odasının aynı yerde olduğunu umarak oraya gitti. Açık olan kapıdan kafasını uzattı. Semantha sandalyede oturuyordu.

"Eşyalarıma ne oldu?"

"Gittiler"

"Neden?"

"Herkes geri gelmeyeceğine emindi. Keşke de öyle olsaydı"

"Benden neden nefret ediyorsun?"

"Neden mi? Sürekli Beatrix'den.."

"Onun hakkında düzgün konuş. O senin annen" diye bağırdı Diana.

"Değil. Benim annem değil. Onu nasıl kabul edebiliyorsun? O iğrenç biri"

"Bilmediğin çok şey var. Emin ol bunları bilseydin o çok sevdiğin babandan nefret ederdin"

"Yalan söylüyorsun. Sende onun gibisin. Bizi bırakıp gittin. Onun gibi"

"Ben kendi isteğimle gittim. Annemi ise babam sürdü. Bunu neden yaptığımı asla anlamayacaksın"

"Aşk değil mi? Bütün sebebin bu" diye bağırdı Semantha. Ablasının bir erkekle çekip gitmesini bir türlü kabul edemiyordu.

"Hayır. Babama çok sinirliydim. Size zarar vermemek için gittim"

"Neden peki, neden?"

Diana derince bir nefes aldı. "Şunu asla unutma. Annem babamı aldatmadı"

Diana odadan çıkıp yüzünü ellerinin arasına aldı. Güçlü biriydi ama aile ilişkileri onu yıpratıyordu. Alberto yanında belirdi.

"İsterseniz III. Roberto Junıor'un odasını hazırlatabilirim, kraliçem"

"Hayır, eski odamda kalırım"

"Siz dinlenin majesteleri. Bende yemeği hazırlatayım" Alberto önünde eğildi. Diana yorgun bir şekilde eski odasına gitti. Kılıcını, botlarını ve pelerini çıkarttı. Üzerindeki binici kıyafetleriyle yatağa uzandı. Uyumak istiyordu ama yapamayacak kadar yorgundu. Kafasında ki planları tekrar gözden geçirdi. İlk işi adamlarının eğitim alacakları bir yer inşa ettirmektedir. Zaten vardı ama yeterli değildi. Ondan sonra adamlarının hareketini kısıtlayan ağır zırhlardan kurtulacak yerine daha hafif birşeyler bulacaktı. Özellikle atların zırhını kaldırmalıydı. Zavallı atlar hareket edemiyordu. Şimdiye kadar bu yüzden ağır kayıplar vermiştiler. Sonra mutfağa ayrılan bütçenin büyük kısmını orduya aktaracaktı. Ve çıkacak olan isyanları bastırması gerekecekti. Kısaca çok işi vardı. Zaten bunlar sayesinde adamlarının desteğini almıştı. Onlara asker olduklarını hatırlattıktan sonra bunları yapmak için söz vermişti.

Yeterince dinlendiğine karar verince çıkarttıklarını geri giydi ama tacını takmadı. Kapıdaki iki korumayla birlikte aşağıya indi. Eskiden yemek yedikleri masanın başına geldi. Şekilli parmakları masada gezindi.

Yemek tam hazırlanmamıştı. Diana hazırlanana kadar tahtında oturdu.

Casio kraliçelerini düşünceli görüyordu. Bir zamanlar ne kadarda mutluydu. Casio onu özlüyordu. Bu iki dostun birbirini özlemesi gibiydi. Bir süre daha tahta oturan kraliçeyi izledi. Kraliçe koyu yeşil gözlerini ona yöneltince nefessiz kaldı. Mutsuzken bile çok güzeldi ve Casio onu istiyordu. Tekrardan tenine dokunmak istiyordu. Tekrardan adını kulağında söyleyişini duymak istiyordu ama artık bunlar geçmişte kalmıştı. O bir kraliçeydi ve Casio onun askeriydi. Kraliçe kalkıp yanına geldi. Yanında korumalarıyla beraber.

"Biraz dolaşalım mı?" diye sordu Diana.

"Elbette" Diana, Casio'nun koluna girdi. Birlikte sarayın bahçesine çıktılar.

"Sorun ne?" diye sordu Casio.

"Herşey yolunda"

"Sizi bu kadar mutsuz yapan şey nedir?"

Diana seslice nefesini verdi. "Sadece" dedi ve duraksadı. "Böyle olmamalıydı"

"Bazen işler istediğimiz gibi gitmeyebilir. Balık yakalamaya gittiğimiz o günü hatırlıyor musun? Üç balık yakalayacaktık ama elimiz boş döndük. Yani majesteleri demek istediğim işler yolunda gitmediğinde hemen pes etmemeliyiz. Kim bilir belki daha iyi sonuçlar doğurur"

Diana içten bir şekilde gülümsedi. O günü hatırladı. Nehirde balık yakalamaya çalışıyorlardı. Diana yosunlu bir kayaya basmış ve kaymıştı. Bütün üstü ıslanmıştı. Casio ona gülünce itmiş ve onu da suya düşürmüştü. Tekrardan gülümsedi. Onun böyle konuşmasını seviyordu.

"Hala şansımız varken vazgeçip eski hayatımıza dönebiliriz" dedi Diana başını Casio'nun kaslı koluna yaslarken.

Casio durdu ve Diana'yı karşısına aldı. "Dedikodulara bir son vermek için bunu yaptığımızı sanıyordum. Yoksa bunu istemiyor musunuz?"

"Hayır, başka sebeplerde var" kraliçe duraksadı. Casio bir anlığına kırmızı dudaklarına baktı. "Onlar haklı. Bir kadının tahta ne işi var?"

"Bu sen değilsin. Bir hafta öncesine kadar taht için planlar yapıyordun. Ve onu aldın. Şimdi pes edip seni küçük görenleri ödüllendirecek misin?"

Casio'nun suratı düştü ve bunu saklamaya çalıştı. Kraliçenin yüzünü ellerinin arasına aldı. Teninin yumuşaklığı karşısında gözlerini kapattı. Onu özlüyordu.

"Hayır. Pes etmeyeceğim" Casio gülümsedi. O gülümseyince Diana da gülümsedi. Casio onu öpmek istedi. Ama öpmedi. Diana gözlerini yere indirdi. Casio ellerini kraliçenin yüzünden çekti. Tekrardan saraya döndüler. Kraliçe masaya otururken Casio onu izliyordu. Kraliçe tekrardan düşünceli haline döndü. Casio derin bir nefes aldı. Keşke onu öpseydim, diye düşündü. Keşke öpseydim.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

139K 9.9K 39
Arkeolojik çalışma yaptığı sırada geçmişe giden bir kadın tarihi değiştirebilir miydi? [Tamamen hayal ürünüdür.] #Tarihi 1
143K 9.8K 47
| Düzenleniyor... | Kimberly Lamar, adı çıkmış bir leydi. Erkeklerin gözde sevgilisi. Onunla olmak için sıraya giren insanlar onları piyon olarak kul...
52.4K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
39.8K 1.8K 28
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...