CAMELOT SERİSİ 1. KİTAP- CAME...

ezgideniz94

115K 11.3K 428

Genç adamın düşünmeye vakti olmadı. Kafasında tartmaya da vakti yoktu hızla öne atıldı ve yerdeki kılıcı aldı... Еще

Giriş
Bölüm 1
2. Bölüm
BÖLÜM 3
Bölüm 5
Bölüm 6
BÖLÜM 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
FİNAL

Bölüm 4

4.7K 509 14
ezgideniz94

Fırtına beşinci günlerinde onları yakalamıştı. Kaptan Marcus’un söylediğine göre Şeytan Geçidi’ne yaklaşık bir günlük yolları kalmıştı ve o geçide her yaklaştıkları an tehlikeler daha da büyüyordu. Marcus, onun güvenliği açısından kamarada kalmasını söylemişti.

Rhys, küçük penceresinden dışarı baktı. Yağmur o kadar kötü bir haldeydi ki en ufak bir şeyi bile göremiyordu. Ancak çok tehlikeli bir durumda olduklarını anlayabilecek haldeydi.

Büyük bir şimşek çaktı ve Rhys bir anlığına görüntüsünün cama yansıdığını gördü. Anında geri korkuyla geri uzaklaştı.

Az önce gördüğü şeyin kendisi olmadığına emin değildi. O şeyin gözleri kırmızı renkteydi ve yüzünü siyah renkli tribal, keskin hatlı bir dövme sarmıştı. Kesinlikle bir şeytana benziyordu. Sivri dişleri olan bir şeytana. Rhys, başını iki yana salladı ve kılıcını kontrol etti. Hala belinde duruyordu.

Genç adam arkasını döndü ve korkuyla odadan çıktı. Kamaranın dışı gerçek bir kargaşa halindeydi. Yağmur delirmişçesine yağıyordu. Dalgalar o kadar büyük boydaydı ki gemiyi beşik gibi sallıyordu.

Tayfalar oradan oraya koşturuyordu. Kaptan Marcus geminin kontrolünü ele almıştı. Rhys, odadan çıktığı anda sırılsıklam oldu. Göz gözü görmüyordu gerçekten. Rhys, derin bir nefes aldı. Trabzanlara sıkıca tutundu.

Eğer gözleri onu yanıltmıyor ya da şimşekler bir hayal yaratmıyorsa sanki onlara doğru gelen bir şey vardı. Rhys, gözlerini kısarak öne ileri doğru bir adım attı. Hayır, bu bir yanılsama değildi. Hemen arkalarından onlara doğru hızla gelen bir şeyler vardı.

Rhys, başını kaldırdı ve hemen dümen katına doğru koşmaya başladı. “Kaptan” diye haykırdı.

Marcus başını çevirip ona baktı. “Kamaranızdan çıkmamalısınız” diye bağırdı Kaptan. “Dışarısı şuanda hiç güvenli değil prensim. Lütfen, geri dönün”

Rhys, sinirlendiğini hissetti. Hiçbir zaman korkup saklanan biri olmamıştı. Sadece ülkesinde bile komutanlar ve ailesi tarafından her daim savaşlarda ön saflara atılan biri olmuştu. “Lanet olası bir şey bize doğru geliyor” dedi yaratığın geldiği yönü göstererek.

Kaptan Marcus, gözlerini kısarak bir süre prensin gösterdiği yöne doğru baktı. Dümeni bıraktı ve inanamayan gözlerle tırabzanlara doğru yanaştı. “Topları hazırlayın” diye bağırdı ardından tayfasına. “Silahlarınızı hazırlayın. Hızlanın biraz aşağılık piçler sizi”

Tayfa neler olduğunu anlamayarak bir dakika durdu. Ardından hemen koşuşturmaya başladılar. Marcus, gözlerini yaratığın üzerinden ayırmadan, “Prensim” dedi. “Artık kamaranıza dönün” dedi. “Burası giderek daha da tehlikeli olmaya başlıyor”

Rhys, derin bir nefes aldı. Eli bir an için kılıcına gitti ama durdu. O kılıcı savaşmak için çekerse gemideki bütün tayfayı öldürürdü. Genç adam, derin bir nefes aldı ve geri bir adım attı zorlukla. Başka bir yol bulmazsa ayak bağı olmaktan başka bir şansı olmayacaktı.

Genç adam merdivenlerden inerken gemi ilk darbesini aldı. Rhys, sarsıntıyla beraber merdivenlerden yere düştü. Burnundan sıcak bir şeylerin aktığını hissedebiliyordu. Koluyla burnunu sildikten sonra başını kaldırdı. Bu dev bir ahtapottu ve kocaman bir ağzı vardı. Gemiyi tek lokmada mideye indirmeye niyetli gibi görünüyordu. Rhys, aynı anda patlatılan toplarla beraber tekrar savruldu. Ayağa kalkmaya çalışarak trabzanlara tutundu. Aynı anda dört top darbesi yaratığı etkilememişti aksine daha da sinirlenmişe benziyordu.

Ahtapotun kollarından biri gemiye savruldu ve dört tayfayı aynı anda denize savurdu. Rhys, bunun bir işe yaramayacağını fark etti. Denize düştükleri anda mahvolurlardı. Tayfada durumu anlamış olacak ki kılıçlarına ve silahlarına davrandılar. Ancak bu devasa yaratığa karşı bir işe yaramıyordu.

Yerde korkuyla sürünen bir tayfa kendini gizlemeye ve korumaya çalışarak merdiven altına doğru emekliyordu. Rhys, öfkeyle ayağa kalktı ve tayfaya doğru sertçe bir tekme attı. Adam merdiven altına savrulunca korkuyla ona baktı. Rhys, adamın belinde asılı duran kılıcı çekti ve bir an durup bekledi.

Hayır, hiçbir şey olmamıştı hala kendisindeydi. Hızla ileri doğru atıldı tırabzanların üzerinden alt kat güverteye indi. Genç miço Colin, elinde kılıcı tutmuş ama ne yapacağını bilemez bir şekilde sağa sola savuruyordu. Rhys, erkeğe doğru atıldı ve onunla güvertenin soluna doğru yuvarlandılar tam o anda ahtapotun kollarından biri az önce durdukları yerden iki tayfayı daha denize attı.

Colin, şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına baktı. Rhys, hızla ayaklandı. “Kendine güvenli bir yer bul, çocuk” dedi ve arkasını döndü. Elindeki kılıç içindeki şeytanı ortaya çıkarmayacak gibi görünüyordu. Hızla ileri atıldı. Sağ kısımda duran altı tayfaya baktı. “Siz güvertenin arkasına doğru gidin” diye bağırdı. “Eğer kollarından biri savrulursa çocuk oyunu oynayan kızlar gibi üzerinden atlayın ya da kaçının” dedi ardından solunda duranlara baktı. “Topları ateşlemeye devam edin” diye bağırdı. “Kollarını koparmaya odaklanacağız. Denize düşerseniz işiniz biter” Keskin yeşil gözleriyle yaratığa baktı. “Kollarını keseceğiz” dedi.

Başka bir kol onlara doğru savruldu. Ryhs, arkasına odaklanamadı ama bir kişinin çığlık atarak denize düştüğünü duydu. Rhys, askerleri komuta eden güçlü bir komutan değildi. O bir krallığı yönetecek bir liderdi. Derin bir nefes aldı ve arkasındaki kolun iyice yaklaşmasını bekledikten sonra sıçradı ve en inceldiği yöne doğru atıldı. Kılıcını savurdu ve kolun bir kısmını kesmeyi başardı.

Yaratık bunu hissetmişti. Aynı anda toplarında ateşlendiğini duyabiliyordu. Canavarın canı yanmıştı ki korkunç bir ses çıkardı ve savrularak suyun dibine doğru gitti.

Tayfa, yaratığın geri çekilmesinden dolayı coşkuyla bağırmaya başladılar. Kaptan Marcus, Prens Rhys’in yanına geldi. “Çok iyiydiniz, prensim” dedi.

Ancak Rhys, ters giden bir şeyler hissediyordu. Gözlerini denizden ayırmadan başını iki yana salladı. Fırtına tüm gücüyle üzerlerine bindirmeye devam ediyordu. “Bir yanlışlık var” diye mırıldandı kendi kendine. “Bu kadar zayıf olamaz”

Marcus’da onaylarcasına başını salladı. Ancak bir şey söylemeye vakti olmadı. Büyük bir ses duyuldu. Kollardan biri geminin ortasında büyük bir delik açmış tam da Marcus’un bulunduğu yerden yukarı fırladı. Marcus, göğsünde büyük bir delikle yukarı uçtu ve denize düştü. Ardında canavarın uğursuz kükremesiyle beraber gitti.
Rhys, geriye doğru savruldu. Geminin başına doğru yuvarlandı. Tam o anda yaratığın devasa ağzı onun olduğu yöne doğru açıldı ve ileri atıldı. Rhys, bütün gücüyle diğer tarafa doğru koştu. Ancak yaratık geminin yarısını çoktan denizin dibine doğru sürükledi.

Kaygan zeminde ayağı kayan Rhys, diğer tayfalarla beraber denize yuvarlanmaya başladı. Son anda göz ucuyla genç miçonun zorlukla dümen kısmında tutunduğunu gördü ve derin sular erkeği yuttu.

Denizin dibine doğru sürükleniyordu. Giderek daha da derine doğru gidiyordu.
  “Eğer sağ sağlım geri sönmezsen sana yemin ediyorum ki bu krallığı hiçbir şekilde savunmam” dedi Cameron elini omzuna koyarak.

“Bunun sende kalmasını istiyorum.” dedi Helen avucuna madalyonu koyarak.  “Eğer kendini yalnız hissedersen yanında bizim olduğumuzu hatırlarsın”
Rhys, gözlerini hızla açtı ve elindeki kılıcı bıraktı. Belindeki kılıca doğru atıldı ve gözlerini sımsıkı kapadı.

Simsiyah pelerinin altında ince bir bedeni vardı. Kahverengi saçları beline kadar uzanıyordu. Bal rengi gözlerini uzun kirpikleri gölgeliyordu. Çıplak ayakları kumsala vuran dalgalarla ıslanmıştı. Hemen yanında minik beyaz ve siyah renklerde bir maymun koşarak ilerliyordu.

Karaya vuran erkek bedenine doğru yürüdüler. Yüzükoyun yatıyordu ve bir kolunu öne doğru uzatmıştı. Hemen önünde büyük bir kılıç duruyordu.

Kadın başını yana eğdi. “Deniz bize hediyeler getirmiş, Marin” dedi sakince. Ardından kılıca baktı. “Üstelik de değerli hediyeler”

Yere eğildi ve kılıcı eline aldı. Kılıcın üzerindeki yakut kırmızı parladı ve uğursuz bir güç kadının çevresini sardı. Kadın bir an durdu. Ardından maymuna döndü. “Marin,” dedi. “misafirimizi vahaya götür.”

Ufak maymun emri aldı ve bir anda büyümeye başladı. Devasa bir goril efendisine doğru kükredi. Ardından yerde yatan adamı omzuna atıp yürümeye başladı.

Kadın tekrar kılıca baktı. “Uzun zaman oldu, Aoda” diye mırıldandı gülümseyerek.

...
Herkese merhaba, benden yorumlarınızı esirgemeyin, keyifli okumalar ❤

5. Bölüm Alıntı.

Rhys, gözlerini sıcak ama yakmayan güneş ışıklarına açtı. Nerede olduğunu bilmiyordu. En son denizin dibine doğru batmakta olduğunu hatırlıyordu. Büyük bir gemi ve tüm mürettebatla beraber…

Genç adam elini saçlarının içinden geçirdi ve doğrulmaya çalıştı. Bedeni son derece bitkindi. Nerede olduğunu anlamaya çalışarak etrafına baktı. Palmiye ağaçlarıyla çevrelenmiş, ufak bir gölün hemen yanında bulunan çok rahat bir yatakta yatıyordu. Rhys, doğruldu. Son derece rahat yastıklarla çevrelenmiş, cibinlikli bir yatakta yatıyordu. Yeşil ve mavi renkler iç içeydi. Kuş seslerini duyabiliyordu.

Bir serap gibiydi. Çünkü palmiyelerin çevrelediği yerin hemen arkası uçsuz bucaksız bir çöl gibiydi. Hafif bir esinti vardı ancak ilerideki kumlar yerinden oynamıyorlardı. Genç adam ayağa kalktı. Ancak kaburgalarındaki sancıyla nefesi kesildi.

Продолжить чтение

Вам также понравится

ELZEM Kübra Kaya

Фэнтези

126K 7.4K 34
Tehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay t...
3.6M 302K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
ÇİRKİN ADAMIN ÜTOPYASI VanGoghSarisi

Любовные романы

1.7M 14.3K 5
İki sene boyunca, insancıl yanını uzaktan keşfettiği Tarık'a umutsuzca aşık olan Ela, bir gün kendisini ona fark ettirmeye kararlıdır. Ancak bu farkı...
88.2K 7.8K 43
Her şey tek bir nedenden kaynaklanıyordu. "O" nerden bilebilirdi ki Vanya'nın sonunun, bu yüzden geleceğini...