Kapımdaki Damat

By PoseidonunOgluu

303K 19.6K 3.6K

Aradığı aşkı asla bulamamış ve üstüne üstlük bulduğunu sandığım gibi de terk edilmiştim. Evrende aşk konusund... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
O Malum Gece
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
O Malum Geceden Sonra
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Final Bölümü

Bölüm 15

7.3K 499 87
By PoseidonunOgluu

            En son Anıl'ı ne zaman gördüğümü düşünmeye başladım, ne zaman görmüştüm? Sanırım beni terk ettiği zaman görmüştüm hatta o gün bile pek gördüğüm söylenemezdi çünkü ilişkimizi yüz yüze bitirmek yerine yüzyılın icadı telefonla(!) bitirmişti. Birden aklıma en son konuşmamız geldi, söylediği kelimeler, beni yaralayan bin bir parçaya ayıran o kelimeler ve kısa cümleler... Şuan eskisi gibi karşımda duruyordu ve hiçbir şey olmamış gibi suratıma bakmaya devam ediyordu. Onca şeyden sonra, bana yaşattığı onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi bir de selam vermemi bekliyordu. Gözlerimi ona dikmiş hiçbir şey söylemeden beklemeye devam ediyordum ta ki Seymen'nin beni kolumdan tuttuğu ana kadar. Kendime gelip kafamı çevirdiğim zaman Seymen şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu.

Daha sonra bakışlarımı ondan çekip Anıl'a döndüm: ve: "Ne işin var burada?" Diye sordum.

Anıl, sanki ona sarılmamı bekliyormuş gibi yavaşça kollarını açtığında neye uğradığımı şaşırdım.

"Dalga geçiyor olmalısın her halde?" Diye tısladım adeta suratına bakarak.

Hemen açtığı ellerini tekrardan kapattı ve gülümseyerek: "Seninle konuşmak için geldim, belki bir yerler de bir şeyler içeriz." Dedi ve yavaşça yanıma doğru gelmeye başladı.

"Seninle bir şeyler içmek istemiyorum hatta seni görmek istediğim bile söylenemez. Zaten yetişmem gereken bir iş toplantısı var." Dedim ve üzerime üzerime gelen bedenini gördüğüm için hemen arkamı dönüp arabanın yanına geçtim.

Seymen'de gitmek istediğimi anladığı için hemen arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna geçti.

"Beni unutman çabuk olmuş Deniz? Hani seviyordun, hani bana aşıktın? Bu kadar mı yani? Her şey birini bulana kadar mıydı?" Anıl'ın bu laflarını duyduktan sona az önce açmış olduğum  arabanın kapısını sert bir şekilde kapattıp sonra hemen yanına gittim

Yumruğumu sıktıktan sonra: "Bana aşkla ilgili sorular sorup aşkımı yargılayacak son kişi sensin! Beni ortada bırakıp giderken aklın neredeydi? Şimdi bir de karşıma gelmiş beni yargılıyorsun." Dedim sinirli bir şekilde.

"Döndüm işte, geldim bak buradayım!" Dedi ellerini kaldırıp bağırarak.

"Sessiz ol! Sokağın ortasında bu konuyu tartışmamız saçmalık!" Dedim çünkü aptal gibi bağırıyordu ve birazdan herkesin pencereye çıkacağından adım gibi emindim.

Kafasını hafifçe arabanın içindeki Seymen'e doğru uzatıp biraz baktıktan sonra: "İyi bari güzel seviye atlamışsın, normalde attan inip eşeğe binerler ama sen motordan inip gayet lüks bir arabaya binmişsin. Hep böyle para meraklısı mıydın yoksa sonradan mı böyle oldun?" Dedi ve pis pis gülmeye başladı.

Yumruğum sıkılı olduğu için kendimi daha fazla tutamadım ve hafifçe gerildikten sonra suratına doğru sert bir yumruk geçirdim. Seymen'de hemen arabadan çıkıp yanıma geldi.Bir şeyimin olup olmadığını sorarken bir yandan da ikinci bir yumruk atmamı engellemeye çalışarak beni tutmaya başladı. Ama şuan düşündüğüm şey elimdeki ağrı değildi, kalbimdeki öfkeydi.

Elimdeki ağrı git gide artarken: "Bunu daha önce atmam gerekiyordu ama bu güne kısmetmiş!" Dedim.

Anıl yemiş olduğu yumruk yüzünden tökezleyip yere düştüğü için biraz yerde kaldı ve daha sonra yavaşça kafasını kaldırıp bana doğru baktı.

Burnunu ovaladıktan sonra: "Sert mi oynamak istiyorsun? Biliyorsun sert oynamayı severim." Dedi ve hemen ayağı kalkıp üzerime doğru gelmeye başladı.

Anıl üzerime üzerime doğru gelirken Seymen birden beni geri ittirdi ve Anıl'ın karşısına dikildi.

"Motorunu da al git yoksa bir daha o motorun üzerine oturamayacaksın." Dedi.

Seymen'den duymuş olduğum şey karşısında afallamış bir şekilde onlara bakmaya başladım, az önce Seymen üstü kapalı bir şekilde küfür mü etmişti yoksa ben mi yanlış anlamıştım?

Anıl aptal aptal gülmeye devam ettikten sonra: "Ya o iş öyle olmaz ama..." Dedi ve birden Seymen'nin üzerine atladı.

Ben ne olduğunu anlamadan ortalık savaş alanına döndüğü zaman bende hemen aralarına girdim ve ikisini durdurmaya çalıştım ama ikisi de durmak bilmiyorlardı ve beni ittirip birbirlerine yumruklar geçirmeye devam ediyorlardı. Etraf iyice kalabalıklaştığında tam bir çemberin ortasında olduğumuzu fark ettim. Herkes bizi izliyordu, bütün mahalle bizi izliyordu! Hemen birkaç kişi de Seymen ve Anıl'ı ayırmaya çalıştılar ama pek başarılı olamadılar. Sonunda daha fazla dayanamadım ve son bir kez şansımı denemek için aralarında durdum. Tabi o sırada Anıl tam Seymen'e atmak için yumruğunu sallamıştı ki ben araya girdiğim için yumruğu yiyen kişi oldum. Kaşımda hissettiğim ağrıyla hafiften başımın dönmeye başladığını hissettim. Elimi kaşıma götürdüğüm zaman elime gelen sıvıdan kanamaya başladığını fark ettim. Ben aralarında durmuş,  ve elimle akan kanı silmeye çalışırken Anıl yanlışıkla bana yumruk attığı için pişman bir şekilde geriye doğru çekildi.

"Bir şeyin var mı? Deniz iyi misin?" Seymen yanımda telaşlı bir şekilde bana bakıyordu ama benim düşündüğüm tek şey buradan hemen gitmekti çünkü zaten yeteri kadar rezil olmuştuk.

İnsanların hâlâ bize baktıklarını görünce ister istemez sinirlerim tekrardan zıpladı ve ellerimi kaldırıp: "Ne bakıyorsunuz burada tiyatro mu oynuyor!" Diye bağırdım etraftakilere.

Daha sonra arabaya doğru yaklaştım, ben arabaya yaklaştığım sırada Seymen'de hemen kapıları açtı ve sürücü koltuğuna oturdu. Elim kaşımda, sakin olmaya çalışarak ön  koltuğa oturdum ve kapıyı kapattım. Kafamı çevirdiğimde insanların yavaş yavaş dağıldığını gördüm ama o insanlar arasında ev sahibim Şerife Teyze ve dedikodu Melek Abla'da vardı. Sanırım bu olaydan sonra artık o sevdiğim mahallede barınamayacaktım... Bakışlarımı ondan çektiğim sırada Anıl'ın üzgün bir şekilde gözlerini bana dikmiş olduğunu gördüm. Yüzü gözü kan içindeydi ama bir dakika olsun bakışlarını yüzümden ayırmamıştı. Ben ona yumruk atmıştım o da bana yumruk atmıştı iki medeni insan gibi ayrılmıştık, gerçekten çok hoştu!

"Hastaneye gidelim hemen." Dedi Seymen, beni kendime getirerek.

Kafamı ona doğru çevirdiğimde onun da üstünün başının da kan olduğunu gördüm. Hemen arabayı çalıştırdı ve bizi bir daha girecek yüzü bulamayacağım sokaktan uzaklaştırdı.

Elimi dudağına doğru yaklaştırdım: "Çok ağrıyor mu? Hepsi benim yüzümden, aptal Deniz adama neden yumruk atıyorsun!" Diye bağırdım kendi kendime.

"Alt tarafı birkaç yumruk yedim, dudağımın bir şeyi yok. Ama istersen okşamaya devam edebilirsin iyi gelebilir." Dedi ve göz kırptı.

İster istemez güldüm ama kaşımdaki ağrı gülmeme pek izin vermiyordu.

"Ve iyi ki o yumruğu attın, bu arada sana neler söyledi? Arabanın içinde olduğum için pek duyamadım. Ama sinirlenip yumruk attığına göre kötü şeyler söylemiş olsa gerek. Gerçi ben karışmak istemedim ama öyle  hiçbir şey yapmadan da bekleyemezdim. " Dedi Seymen.

"Duymak istemeyeceğim ve hakketmediğim şeyler söyledi." Dedim ve kafamı yola çevirdim.

Elimi kaşıma koyduktan sonra: "Bu kaşla ben biraz zor reklam yüzü olurum." Diye fısıldadım ve ofladım.

"Birkaç güne düzelir, takma kafana..." Dedi Seymen beni sakinleştirmeye çalışarak.

Gözlerimi yola dikmeye devam ettim ve az önce yaşadığım şeyleri unutmaya çalıştım. Anıl'ın hiçbir şey olmamış gibi karşıma dikilip konuşmasını, onu da geçtim Seymen'nin benim sevgilim sanıp bir de onunla ilgili aptal aptal şeyler söylemesini, bu da yetmezmiş gibi benim kendimi tutamayıp Anıl'a yumruk atmam ve daha bir sürü şey gözlerimin önünde tekrar tekrar oynayıp duruyordu. Sanki bir filmi defalarca izliyormuş gibi aynı sahneleri görüp duruyordum. Her seferinde de içimdeki öfke daha da çok artıyordu ve mahalleye rezil olduğum aklıma geliyordu. Bütün mahalle Seymen ve Anıl'ın birbirine girdiğini görmüştü ve büyük ihtimal de benim yüzümden olduğunu tahmin etmişlerdi. Ki Melek Abla gibi bir dedikoducu bu olayı gördüyse daha fazla bir şey düşünmek bile istemiyordum.

"Deniz geldik." Dedi Seymen, ben boğulacakmışım gibi hissettiğim sırada.

Dikkatle baktığımda otoparkta durduğumuzu gördüm Seymen hangi ara hastaneye gelmişti bu da yetmezmiş gibi arabayı park etmişti! Yavaşça doğruldum ve kapıyı açtım. Seymen'de benimle birlikte arabadan indi ve birlikte hastaneye doğru yürümeye başladık. Kaşımın şiştiğini hissedebiliyordum çünkü deli gibi sızlıyordu. Umarım dikişlik bir şey yoktur diye içten içe dua edip acile girdik.

Birkaç hemşire hemen bizimle ilgilenmeye başladılar, biri benim kaşıma bakıp pansuman yaparken diğer hemşire de Seymen'le ilgileniyordu. İkimizin de kalıcı bir hasarı olmadığı için şanslıydık ama Anıl için aynı şeyi düşünmek istemiyordum. Umarım yediği yumruklar onu biraz olsun kendine getirmiştir, keşke birkaç tane daha yumruk atabilme hazzına erişebilseydim ama Seymen'de onu epey bir benzetmişti bence bu benim için yeterdi bile. Ben adam için iyi şeyler düşünüp onunla yaşadığım şeyleri iyi hatırlamaya çalışırken adam karşıma dikilip hiçbir şey olmamış gibi onca şey saydırmıştı. Sanki ben ayrılmak istemişim gibi, sanki ben onu sevmekten vazgeçmişim gibi bir de pişkin pişkin kendini haklı çıkarıyordu. Yine sinirimin zıpladığını fark edince bakışlarımı yere sabitledim ve nefes alıp vermeye başladım.

"Bu ne hal böyle Seymen!" Kafamı kaldırdığımda Mert'in şaşkın bir şekilde yanımıza doğru geldiğini gördüm.

"Küçük bir tartışma oldu da..." Dedi Seymen yavaşça kalkarak.

"Bu nasıl bir tartışma, birbirinizi mi dövdünüz ne yaptınız?" Dedi Mert şaşkın şaşkın.

Seymen'le ikimiz birbirimize bakıp gülmeye başladık, ağlanacak halimize gülüyorduk gerçekten... Gerçi ben gülemiyordum bile kaşım her mimiğimi oynattığımda deli gibi acıyordu. Seymen'nin de dudağı hafiften şişmeye başlamıştı ve sanki yeni botoks yaptırmış gibi duruyordu.

"Mert, bu dudakla olanları sana anlatmam epey bir zor olacak çünkü ağzımı açamıyorum." Dedi ve ben tekrar gülmeye başladım.

"Şey gibi olmamış mı, botoks yaptırmış gibi..." Dedim ve gülmeye devam ettim.

Seymen'de kahkahalar savurmaya başladı, ikimizde kafayı yemiş gibi davrandığımız için Mert ikimize de  bakıp duruyor ve bir şey söyleyemiyordu.

"Hastanedeyiz sessiz olun! Hem bu ne böyle her şeye gülüyorsunuz siz iyi olduğunuzdan emin misiniz? Acaba birkaç tahta falan düşürmüş olabilir misiniz? Kafanızdan yani?" Dedi ve parmağıyla Seymen'in kafasını gösterdi.

"Bana yine kafa oyunları yapma zaten kafamda birkaç tahta o kazadan sonra gitti, daha fazlasını kaybetmeyi göze alamam." Dedi Seymen.

Daha sonra hep birlikte acilden çıktık ve işlemleri hallettikten sonra Seymen'le otoparka doğru yürüdük.

"Şu Yeliz Haım'a haber vereyim de imzaları atalım başımıza başka bir şey gelmeden." Dedi Seymen, arabanın önünde durduğumuz zaman.

"Yüzümüz gözümüz şişmiş sen hâlâ imza diyorsun." Dedim şaşkın bir şekilde.

"İş bu aksatmaya gelmez." Dedi ve göz kırptı.

Seymen telefonla konuşurken bende arabaya bindim ve Seymen'i beklemeye başladım. Tam o sırada telefonumun çaldığını duyunca elimi cebime attım ve telefonu çıkardım. Annem arıyordu, neden?

Açıp açmama konusunda biraz düşündükten sonra açmaya karar verdim.

"Deniz neredesin?" Telefonu açar açmaz annemin bağıran sesini duyunca irkildim.

"Ne oldu anne ne bu hiddet?" Diye sordum.

"Mahallenin ortasında kavga etmişsiniz, ne oluyor oğlum?"Diye sordu.

Yok artık, annem bu kavgayı kimden öğrenmişti ve nasıl bu kadar kısa bir sürede öğrenmeyi başarmıştı?

"Bunu sana kim söyledi?" Diye sordum ama biraz düşününce Şerife Teyze'nin yemeyip içmeyip annemi arayacağı aklıma geldi.

"Bu mu yani, bunu mu soruyorsun? Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun sen Deniz bana bir açıklar mısın?" Dedi annem soruları tek tek sıralayarak.

"Şerife Teyze söylemiştir kesin, ya önemli bir kavga değil neden hemen gelip sana anlattı her şeyi!" Dedim sinirlenerek ve sinirlendiği için kaşıma yine bir ağrı saplanmıştı.

"Halini hatırını sormak için kadını ben aradım o da kavgayı anlattı. Hem nasıl önemli değil diyorsun kavgada sen de varmışsın, senin yüzündene çıkmış." Dedi annem, git gide daha da çok hiddetleniyordu.

"Anne, bir şeyim yok iyiyim." Diye tekrar ettiğim sırada Seymen arabaya bindi ve kiminle konuşuyorsun der gibi kaşlarını kaldırdı.

"Yok oğlum sana bir şeyler olmuş bu hareketlerin tavırların falan... Ben birkaç güne İstanbul'a geliyorum ne derdin varsa anlatırsın." Dedi, birden İstanbul'a geleceğini duyunca ne diyeceğimi bilemedim.

Hemen onu vazgeçirmek için bir şeyler düşünmeye başladım çünkü eğer gelecek olursa iş mevzusunu da öğrenecekti.

"Anne saçmalama ne gelmesi, her gün iş koşturuyorum bir de seninle mi uğraşacağım. Anıl'ı gördüm, aptal aptal şeyler söyledi ben de kendimi tutamadım kavga ettik." Dedim belki Anıl'ı duyunca rahatlar diye çünkü nedense annem Anıl'ı pek bir sevmişti.

"Anıl'la mı kavga ettiniz? Melek gibi çocuk sana ne demiş olabilir?" Diye sordu melek mi, eskidendi o melek Anıl, eskiden...

Oğluna yaptıklarını bilsen acaba hâlâ melek der misin?

"Ne meleği anne ya! Neyse ben seni sonra ararım şuan bir iş görüşmesine gidiyorum hadi görüşürüz." Dedim ve telefonu kapattım.

Continue Reading

You'll Also Like

719 34 2
"Hastaymış çocuk." "Deli işte." "Ben yapmadım diyor bir de, yüzsüz." "Çocuğun yüzünü parçalamış resmen, yüzü kanlar içindeydi ama hâlâ inkar ediyor."...
915 117 11
"Ben bir alfayım" Diğer adı ise "Ben bir sebzeyim" "Başkan Shen'in karısı öldü" "Büyük Kardeş benden daha fazla varlığa sahip" Bir alfa olmaktan daha...
3.5M 127K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...