1 hafta sonra Jimin ile evleneceksin. Evinizde oturuyorken kapı çalar. "Ben bakarım" deyip ayağa fırlar Jimin. Kapıda kimse yoktur ancak yerde bir kutu vardır. Üzerinde "(adınız) için" yazıyordur. Jimin etrafına bakınız ama kimseyi göremez. Kutuyu alıp içeri geçer. Sana uzatır.
Jm: Sana gelmiş.
Yanına oturur ve kutuyu açarsın. Içinde kurutulmuş beyaz güller ve bir de not vardır.
"Sen beyaz gülleri seviyorsun, bende gül gibi kokmanı..."
Mutlu olursun çünkü bunu Jimin'in yaptığını sanırsın. Ama suratı hiç de öyle demiyordur.
JM: Ne o? Çok mu sevindin?
"S-sen yollamadın mı? Sürpriz amaçlı?"
JM: Hayır.
Sinirle burnundan soluyordur.
JM: Kim yolladı bunu?
"B-ben-"
JM: Kim dedim?!
Sesini yükseltmesi seni korkutmuştu. Elinden kutuyu aldı ve mutfağa gidip gülleri, notu çöpe bastı. Hızlıca yanına geri geldi.
"Aşkım yemin ediyorum, kimin yolladığını bilmiyorum. Belkide eşşek şakasıdır?"
JM: Senin beyaz gül sevdiğini nerden biliyor o zaman?!
Mantıklıydı.
JM: Bak (adınız)! Eğer bana söylemediğin bir şey varsa-
"Saçmalıyorsun Park Jimin!"
Ona soyadı ile seslenmen, çok kızdığına işaretti. Jimin iyice kızmıştı. Ona söylemediğin bir şeyler olduğunu düşünüyordu. Belki de onu aldattığını? Derin bir nefes aldı.
JM: Eğer... Beni aldatıyorsan-
"Ya yeter artık saçmalıklarına kaylanamıycam! Ben seni seviyorum ve bir hafta sonra buna yemin edicez ama sen çocuk gibi davranıyorsun! Bir kutu gül yüzünden! Neymiş? Aldatıyormuşum!"
Jimin alaycı bir şekilde güldü ve tekli koltuğun üzerindeki montunu alıp kapıya yöneldi. Hala onu aldattığı düşüncesi içindeydi. Peşinden yürüdün.
"Jimin? PARK JİMİN!"
Kapıyı açacağı sırada onun kolunu tutarsın sana hızlıca sönüp seni çok sert bir şekilde iter ve sol tarafta duran ufak sehpaya sol omzunu çarpar, yere düşersin.
Düştüğün gibi ağzından ufak bir inilti çıkar. Jimin öfke ile montu bir köşeye atar ve seni kolundan sıkıca kavrayıp ayağa kaldırır, eli, ise sana vurmak için havadadır...