Anadolu Efes

By beyazibeklerken

50.4K 1.4K 113

Türkiye'nin en ünlü basketbolcusu Kerem Sayer, bir zamanlar kalbini paramparça ettiği kadını geri kazanabilec... More

1. Bölüm - Anadolu Efes ∞
3. Bölüm - Sherlock & LeBron James ∞
-Kesit
4. Bölüm - Eyvah, babam! ∞
5. Bölüm - İngiliz Kraliyet Ailesi ∞
7. Bölüm - Okyanus ∞
Duyuru
8. Bölüm - Ağaç Ev ∞
Üzgünüm.
Fısıltı

2. Bölüm - Cinli Vasfiye ∞

5.2K 208 15
By beyazibeklerken

Hikayeye başlarken tek bölümlük olacak diye başlamıştım ama mesajlardan dolayı kurguyu genişletmeye ve devam etmeye karar verdim. 

Benim hikayemde, dizinin aksine göremediğiniz ZeyMel kardeşliğini bolca göreceksiniz. 

Hikayeyi beğendiyseniz kütüphanenize ekleyip, yeni bölüm bildirimini beklemeniz yeterli. 

Desteklerinden dolayı Numara 12'nin yazarı Kübra'ya çok teşekkür ediyorum. :*

Kirpiklerimin birbirinden ayrıldığı dakikadan beri Melis'in beni ikna etme çabalarını dinliyorum. Bazen Melis'le kardeş olduğumuza inanmıyorum, ama böyle zamanlarda yüzde yüz kardeş olduğumuza emin oluyorum. Saçmalarken bu denli hızlı ve anlamsız konuşan sadece Güzel kardeşler vardır bu dünyada. Melis ve ben. Sadece biz.

Bir keresinde Kerem'i saçma bir sebepten dolayı öyle kıskanmıştım ki, saçmalarken kendi kusurlarımı ortaya dökmüştüm. Allah'tan Kerem de erkek aptallığı az da olsa bulunuyor da, ne dediğimi anlayana kadar konuyu çoktan değiştirebiliyorum. Yoksa Kerem'in içine çok dilli bir canavar kaçabilir, beni bütün hafta boyunca rahat bırakmayabilirdi.

Melis'in küçükken nasıl bir çocuk olduğuyla ilgili bilgilere pek sahip değilim çünkü biz küçüklüğümüzü beraber geçirmedik, ama eminim küçük bir bebekken de yine bu şekilde çok konuşuyordu ve istediğini elde edemeyince yanındaki kişinin kafasının etini yiyordu. 

Aksel'in Melis'e nasıl dayandığını yıllarca hep kendime sormuşumdur. Bir erkek bu kadar çok konuşan bir kıza nasıl tahhamül eder? Ben kardeşi ve hem cinsi olmama rağmen zorluk yaşıyorum. Şimdi birde annemler şehir dışında olduğu için kocaman evde yalnınız, tahammül derecelerimi gittikçe zorluyor. Annem ve babam yok, bu yüzden onların payını da ben alıyorum. Baktı ki benden gerçekten hayır gelmeyecek, o zaman açıyor telefonu saatlerce babamla konuşuyor, adamın kafasının etini yiyor. Adamcağız da ne yapsın, mecburen dinliyor. Sonuçta malını tanıyor.

Aksel'in Melis'e nasıl tahammül ettiğini sorgularken bir baktım bizim kız ayrılmış bundan, evde salya sümük ağlıyor. Neden ağlıyorsun dediğimde dünden razıymış gibi anlatmaya başlıyor, bende dinliyorum. Hiç abartmıyorum, tam 2 saat 18 dakika ağlayarak Aksel'le yaşadıklarını ve onu bırakmak zorunda olduğunu anlattı. Aksel'e karşı bir şey hissetmediğini fark edeli çok olmuş ama onun duygularına zarar gelmesini istemediğinden aylarca ilişkilerini bu ölçüde yürütmüş. Sonunda Aksel bir şeyler olduğunu anlayınca bizim aptal da dayanamamış, içinde ki her şeyi söylemiş. Sonuçta bir Güzel kızı, saçmaladıkça saçmalamış aylarca. Aksel yine iyi dayanmış. Bana sorarsanız Aksel'de ilişkilerinin artık yürümediğinin farkındaydı ama işte anlamamazlıktan geliyordu. 'Melis olmadan yaşayamam.' fikrine o kadar alıştırmış ki kendini, dışarda mükemmel bir hayat olduğunun artık farkında değildi. Umarım Melis'ten sonra anlamıştır.

Melis gerçekleri yüzüne vurduğunda Aksel'in tepkisi son anda şampiyonluğu kaçıran Manchester United taraftarları gibi olmuş çünkü o gün evlenme teklifi etmeyi planlıyormuş. Ama bundan Melis'in haberi yok. Daha fazla vicdan azabı çekmesini istemediğimden iyi bir abla olup, bu sırrı ondan saklıyorum. 

''Zeynep, hadi lütfen bak gidelim ne olur ya. Senin tuzun kuru tabii, Sayer yüzüğüyle dolanıyorsun günlerdir ortalıkta. Ben ne olacağım hiç düşündün mü? Kardeşim evlenebilecek mi acaba diye merak etmiyor musun hiç? Küçük küçük Melis'ler görüp göremeyeceğini düşünmüyor musun? Zeynep, Kıvırcığım hadi gidelim ama iki hafta önceden aldım randevuyu. Kadın çok iyiymiş Amerika'dan bile geliyormış fal baktırmak için.''

Melis cümlesini bitirdiğinde derin bir nefes alıyor ve gülümsemeye başlıyor, gülümsedikçe kısılan gözleri onu daha da sevimli yapıyor ama ben bu numaralı yemiyorum! 

''Hayır dedim Melis. İnanmıyorum ben öyle şeylere, sende inanma. Kadın nereden biliyor senin, benim geleceğimi ya? Küçücük fincanda ben sadece içtiğim kahvenin telvesini görüyorum. Kadın çocuklarımın ismini mi görecek? Orada gördüğü çocuk isminden ne olur hem? Orada gördüğü çocuk olsa olsa benim eski barbie bebeklerim olur. Fincan ya o, küçücük fincan.'' diyorum ve elimdeki çay bardağını masaya bırakıyorum.

''Bana başka ikna etme yöntemi bırakmadın.'' diyor Melis ve mutfak masasının üstündeki Iphoneuna uzanıyor. Bir telefonuna bir bana bakarken ben ne yaptığını sorgulamaya çalışıyorum.

''Candy Crush Saga'dan gönderdiğin canları geri mi alıyorsun? Öyle bir şey yok oyunun yapısında.'' deiyorum ve çayımdan bir yudum daha alarak metal sandalyeyi ittirerek ayaklanıyorum.

''Anneni arayıp Kerem'in sana evlenme teklifi ettiğini, senin kabul ettiğini söyleyeceğim. Şanslıysam babamda yanındadır.'' diyor Melis ve telefonunu havaya kaldırarak 'yapayım mı?' bakışını atıyor. 

''Onlara geldiklerinde söyleyeceğim biliyorsun.'' diyorum. 

''Ya benimle o falcıya gelirsin, ya da anneni arayıp her şeyi anlatırım. Sonra ömür boyu sen uğraşırsın.'' diyor ve sandalyesinden kalkarak yanıma geliyor. 

''Çok adisin.'' 

''Biliyorum, Kıvırcık. Şimdi sen git üstüne kababını filan giy, saçlarını yap. Kıvırcık saçların daha çok bonus gibi geliyor şu an gözüme. Bende buraları toplarım.'' diyor ve yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra masanın üstündeki kahvaltılıkları toplamaya başlıyor. 

Gözlerimi devirdikten sonra odama doğru gidiyorum. Melis'in dediği şeyi paşa paşa kabul etmekten başka çarem kalmıyor. Eğer onunla gitmezsem annemi arayacak, olan biteni anlatacak, adım gibi biliyorum. Sonra annem beni arayacak ve aynen şunları diyecek;

 ''Ne yani, evleniyor musunuz şimdi? Annesi babası ne zaman gelecekmiş bize? Bizim hiç hazırlığımız yok. Ben hemen oraya geliyorum hazırlıklara başlıyoruz. Bu çocuk seni aldatmamış mıydı kızım? Seni aldatan bir adama güvenip nasıl onunla hayatını birleştireceksin? Senin çeyizin hazır değil ki, git hemen birikmiş paranla yemek takımı al. Nerede oturacakmışsınız? Yüzüğünü nerden almış? Evlenme teklifi kafadan uydurma mıydı yoksa düşünülmüş bir şey miydi?'' 

Bunlar en kötüleri. Çünkü en iyilerini Melis o gece beni eve Kerem bıraktığında saydırmıştı. En sonunda sorularına cevap vermekten o kadar yorulmuştum ki, aşk sarhoşluğuyla duşa girmiş, Melis'in uyumasını bekleyip 1 buçuk saat boyunca çıkmamıştım.

Bir buçuk saat sonra cildim buruş buruş olduğu için çıkmıştım ve Melis'i bilgisayar başında uykuyla savaşırken bulmuştum. Beni gördüğündeyse hemen sorulara tekrar başlamıştı. 

''Niye geldiğin gibi duşa girdin? Bir de iki saat çıkmadın? Bir şey mi oldu aranızda?'' 

Evet biliyorum, Melis gibi bir kardeşiniz varsa ve evlenme teklifini bir Sayer'den almışsanız, hayat gerçekten harika. 

''Meliiis, ben hazırım hadi çıkacaksak çıkalım vallahi vazgeçeceğim.'' diyorum ve odadan çıkıp evin kapısının önünde beklemye başlıyorum.

''Telefonum hala elimde.'' diyor ve müzrip gülümsemesiyle yavaşça yanıma geliyor. 

O sırada telefonum ''it's our party we can do what we want'' sözleriyle çalmaya başlıyor, pantolunumun cebinden telefonumu çıkartırıp, müstakbel eşimin aramasını cevaplıyorum.

''Sayer.'' diyorum ve dışarıya adımımı atıyorum. 

''Güzelim, bende seni bekliyordum.'' diyor ve birden ağaçların arasından çıkarak sarılıyor. Hiç bekletmeden kollarımı boynuna doluyorum ve yanağına öpücük kondururken kokusunu içime çekiyorum. 

''Iy.'' diyor Melis ve yanımızdan gülerek geçiyor. 

Kerem baldızına gülümseyerek bakıyor ve kollarını belimden yavaşça çekerek sol eliyle sağ yanağımı okşamaya başlıyor.

''Seni çok özledim.'' diyor ve yavaşça yanaşarak nefesini yüzümde hissetmeme sebep olduktan sonra dudağıma bir öpücük bırakıyor.

Dudağıma bıraktığı bir öpücük, bütün vücudumda hala deprem etkisi yaratabiliyor.

''Zeynep, geç kalıyoruz.'' diyor Melis en huysuz ses tonuyla.

''Bir yere mi gidiyordunuz?'' 

''Evet, Melis'in işleri..'' diyorum ve elimle yanağını okşadıktan sonra ağır hareketlerle geri çekilirken yüzünün mükemmelliğini izliyorum. 

''Falcıya gideceğiz, ileride kaç tane çocuğunuz olacak onu öğreneceğiz. Sana iyilik yapıyorum yani Enişte.'' derken 'enişte' sözcüğünü vurgulayarak ve gülümseyerek söylüyor. 

Kerem gözlerini normalden daha fazla açıyor ve yeşil gözleri bana gülerek bakıyor. 

''Yalan söylüyor ya ben gitmiyorum. Yani gidiyorum da o istediği için gidiyorum. Evlenecek mi? Evde mi kalacak, gibi soruların cevabını merak ediyormuş, iki gündür kafamın etini yedi evde, gidelim de gidelim diye. Ya vallaha ben gitmiyorum yani istemiyorum ki hem ben inanma zat-''

''Biliyorum.'' diyor Kerem ve bir kahkaha atıyor. 

''Ne gülüyorsun be?''

''Saçmalarken bu kadar sevimli olan bir kızı nasıl üzebildim diye kendi aptallığıma gülüyorum.'' diyor ve yanağıma bir öpücük konduruyor. 

''Gelin, ben sizi bırakayım.'' diye ekliyor ve arabasına doğru yürümeye başlıyor.

Melis'in yanından geçerken kolunu cimcikliyorum ve yüzündeki acı ifadesinin keyfini çıkartıyorum. 

''Bu arada Melis, korkma ben senin için Esra Erol ruhuna bürünürüm, seni evde bırakmam.'' diyor ve gülerek arabanın kapısını açıyor. 

Kerem'in söylediği sözden sonra küçük bir kahkaha atarak 'işte benim sevgilim' bakışlarını atarak arabadaki yerimi alıyorum. 

Kerem'in ''Nerede bu falcı?'' sorusundan sonra Melis adresi tarif ediyor ve İstanbul trafiğinde ilerlerken arabada kimsenin sesi çıkmıyor. Radyoda çalan Lana Del Rey dışında. Sanırım üçümüzün susmasını sağlayan Lana'nın huzur dolu sesi. Melis'i bile susturabilecek kadar huzur dolu bir sesi var kadının. 

Lana'nın şarkısı bittiğinde Melis ortamdaki sessizlikte rahatsız olacak ki boğazını temizliyor ve arka koltuktan öne doğru ilerliyor, eliyle omzuma vurduktan sonra konuşmaya başlıyor.

''Geçen gün bir kitap okudum sen duştayken. Kızın babasının adı Oktay'mış, annesi babasına kızdığında ona Boktay diye sesleniyormuş.'' diyor ve gülmeye başlıyor. 

Kerem ve bende gülüyoruz ama Melis'in esprisi yüzünden değil. Birbirimize öyle bir bakış atıyoruz ki, bu ikimizi de güldürüyor. Ancak bunu Melis fark etmiyor ve onun yaptığı espriye güldüğümüzü zannediyor, devam ediyor.

''Bir de kız yıllar sonra hayatının aşkıyla karşılaşıyor ve ilk tepkisi ayaklarına kusmak oluyor.'' diyor ve gülmeye başlıyor. 

''Melis, senin evde kalmanı benim Esra Erol ruhum bile engelleyemeyebilir.'' diyor Kerem ve gülümserken arabayı durduruyor. Bense kırkırdayarak Melis'e bir bakış atıyorum. 

''Verdiğiniz adres burası hanımlar, geldik. Siz içeri girin, ben de Barış'la buluşurum. Çıktığınızda arayın, gelip alırım.''

Arabadan önce Kerem'in dediklerine başımı salladım ve 

''Hayır sen git, özel şoförüm değilsin sonuçta. Akşam buluşuruz. Hatta Barış'la bize gelirsiniz. Pantene reklamından fırlamış saçlarını özledik hem onun, değil mi Melis?'' diyorum Melis'e dönerek. Melis'in yüzü iki dakika öncesine oranla düşüyor ve yavaşça kafasını sallayarak arabadan inidiyor. 

''İtiraz yok, gelip sizi alacağım. Antrenmanım yok bugün, kendimi sevgilime adıyorum.'' diyor Kerem ve elini omuzuma koyarak desenler çizmeye başlıyor. 

''Şöforüm değilsin dedim. Akşam görüşürüz, Sayer.'' diyorum ve dudağının hemen yanına bir öpücük konduruyorum.

''Sen ihtiyacım olan tek yanımsın, bu yüzden olabildiğince çok zaman geçirmek istiyorum seninle. Bahçivanınız bile olabilirim bu yüzden.'' diyor ve göz kırpıyor. 

Gülümseyerek arabadan inip, taşlı sokakta Melis'in yanına geliyorum ve spor ayakkabı giydiğim için zevkime kutsal bir beşlik gönderiyorum!

''Hadi gidelim Kıvırcık. Bu an için uzun zamandır bekliyorum.'' diyor ve yürümeye başlıyor Melis.

''Aaa söyleseydin Voldemort'u arardım, hokus pokus deyip iki büyü yapardı senin için.'' diyorum ve kıkırdayarak ona yetişiyorum. 

-----

Yerde bağdaş kurmuş otuturken etrafı inceliyorum. Etrafta hiçbir tütsü olmamasına rağmen odanın içi dumanlarla kaplı gibi görünüyor ve bu yüzden beni biraz ürkütüyor ama aldırmıyorum. Şu an aldırdığım tek şey, minderin üstünde bağdaş kurmuş oturuyor olmam! 

Doğuda olsak yemin ederim garipsemeyeceğim durumu, ama Beyoğlu'nun göbeğinde bir evde bağdaş kurmuş oturuyoruz ve karşımızdaki kadının içmiş olduğumuz kahvelerin kalanı hakkında yorum yapmasını bekliyoruz. 

Melis'e öfkeli bakışlar atarken bir ayağımı diğer ayağımın üstüne atmaya çalışayım derken dengemi kaybediyorum ve sırt üstü mindere düşüyorum. 

Falcı bana sinirli bir şekilde bakıyor ve sonra tekrar Melis'in fincanına yöneliyor. 

Melis elini uzatarak doğrulmama yardım ediyor ve falcıya meraklı gözlerle bakmaya başlıyor. 

Falcı sonunda fincandan kafasını kaldırıyor ve Melis'e bakarak konuşmaya başlıyor. 

''Bu fincan senin kaderinin bir kısmını anlattı bana. Bende görebildiklerimi aktaracağım sana.'' diyor ve durup kaş göz işareti yapmaya başlıyor. 

Melis cebinden 100 lira çıkartıp falcı kadına uzattığında kadın kabul etmiyor. 

''Burada sizin paranız geçmez.'' diyor.

''Neden? Sizin kendinize özel paranız mı var?'' diyerek atlıyorum lafa ve karın boşluğuma Melis'in dirseğini yiyorum. 

''Dolar olarak alıyoruz ücretleri, haberiniz yok mu? Ben bunu kabul edemem.'' diyor falcı kadın. 

Çantamdan 50 dolar çıkartıp uzattığımda Melis bana şaşkın bakışlarını gönderiyor.

''Ne? Dolar düşmüştü, bende değerlendireyim dedim. Çantamda duruyordu kötü günler için. Bak sana nasipmiş.'' dedim ve minderdeki sökük iplikle oynamaya başladım. 

''Senin kaderinde uzun boylu, kumral bir çocuk var güzel kız. Bu çocukla uzun yıllardır tanışıyorsunuz ama sen daha yeni yeni onun farkına varıyorsun. O'ysa sana uzun yıllardır yanıkmış. Senin haberin yokmuş. Burada bir kaç çizik görüyorum, köprü sanırım bu-''

''Karşı tarafta oturuyordur kesin.'' diyorum ve tekrar falcı kadının öldürücü bakışlarıyla karşılaşıyorum. Gözlükleri sebebiyle gözlerini daha net görebiliyorum. Kadının gözlükleri resmen onunla bütünleşmiş.

Melis boğazlarını temizleyerek falcı kadına gülümsüyor ve;

''Siz onun kusuruna bakmayın lütfen Vasfiye Hanım, devam edin.'' diyor en sevecen ses tonuyla.

Kadının adını bile biliyor yalaka!

''Bu çizikler sizin aranızdaki sorunları temsil ediyor, ya da kişileri bilemiyorum o kadarını.'' diyor ve duraksıyor. Melis eliyle elime yavaşça bir şaplak atıyor ve kaş göz işareti yapıyor. Çantamdan bir 50 dolar daha çıkartarak falcı kadına veriyorum. Bunun daha benimle olan kısmı var. Kadın, devletin halkı sömürdüğü gibi sömürecek bugün bizi, anlaşıldı! 

Ah Melis ah!

Ah benim akılsız kardeşim! 

''Sen bir ilişkiden yeni çıkmışsın, bu yüzden kararsızsın. Ama uzun boylu çocukla sorunları aşabilirseniz önünüzde uzun ve ferah bir yol olacak gibi görünüyor. Siz birbirinizin kaderisiniz. Ama kaderinize sahip çıkabilecek kadar güçlü müsünüz, bunu zamanla sorunları aşarken öğreneceksiniz.'' diyor Falcı Vasfiye ve elindeki fincanı bırakarak, benimkini alıyor. 

Melis, kadının anlattıklarıyla transa girmiş bir şekilde yanımda dururken bende minderdeki söküğü işaret parmağıma dolayarak çekiyorum. 

''Gelelim size küçük hanım.''

''Ne küçük hanımı ya? 24 yaşındayım ben.'' diyorum ve saçmalıyorum. 

Falcı Vasfiye gözlüklerini düzeltiyor ve fincanıma bakmaya başlıyor. Çantamdan bu defa 100 Dolar çıkartıyorum ve;

''Baştan alında, iki de bir anlatacaklarınızı bölmeyin.'' diyorum.

''Saygısız. Saygısızlık görüyorum. Biraz da küstahsızınız küçük hanım.'' diyor falcı.

''Küstah olduğum kadar güzelimdir de, Vasfiye Teyze.'' diyorum ve kadının yüzüne en yapmacık gülümsememi yolluyorum.

Bu falcılar cinli filan olur diyordu lisedeki Din Kültürü hocamız, kadın üzerime cinlerini göndermesin şimdi! 

Ay evlenmeden ölmek istemiyorum Vasfiye Teyze!

''Senin için gibi bu kahve fincanı da karma karışık kızım. Bunu değil ben, en iyi falcı gelse bile çözemez.'' diyor falcı kadın. 

''Sizin cinler en iyisi değil mi yani?'' diyorum ve kıkırdıyorum.

''Düzgün konuş kız, çarpılacaksın. Zaten normal bir sayılmazsın, sonra al başına belayı. Evleneceğin çocuğa yazık.'' diyor. 

Melis koluma vuruyor ve;

''Gördün mü evleneceğeni görmüş.'' diyor.

''Parmağımda yüzük var geri zekalı.'' diyorum ve Kerem'in mühürü olan yüzümüğümü Melis'in gözlerine sokuyorum.

''Ben burada gözyaşından başka hiçbir şey göremiyorum.'' diyor falcı kadın ve fincanımı kapatıyor. 

İyi bak iyi, belki o gözyaşı değil de, bizden sövüşlediğin dolarlardır!

Melis bahsettiği kitap, Şebnem Burcuoğlu - Kocan Kadar Konuş. :)

Voteleri ve yorumları bırakmayı unutmayın. Benim için yorumlar çok önemli. :)

Multimedia da Falcı Vasfiye var. 

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
169K 7.6K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
1.1M 53.6K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
863K 87.2K 44
[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Fr...