ALİ'M / Bir Türk Masalı Seris...

By isilca

939K 28.9K 3.3K

More

aLi'm...... YEDİ KASIM da Müptela farkıyla Sizlerle...
aLi'm Bölüm 2
aLi'm Bölüm 3
aLi'm Bölüm 4
aLi'm Bölüm 5
aLi'm Bölüm 6
aLi'm Bölüm 7
aLi'm Bölüm 7 ve 8
aLi'm Bölüm 9
aLi'm Bölüm 10
aLi'm Bölüm 11
aLi'm Bölüm 12
aLi'm Bölüm 13
aLi'm Bölüm 14
aLi'm 15
aLi'm 16
aLi'm Bölüm 17
aLi'm 18
aLi'm 19
aLi'min Yazarı yani benimle buluşmaya ne dersiniz?
aLi'm Bölüm 20
aLi'm 21
aLi'm Bölüm 22
aLi'm 23
aLi'm 24
aLi'm 25
aLim
alim 26
aLi'm 27
Ali'm Yeni Bölüm Dört Kasım :) fragmana buyrun :)
Ali'm fragman 2 .... Ali'm ön siparişte ...
Ali'm
DUYURU

aLi'M Bölüm 1

74.4K 1.6K 139
By isilca

Gözlerimi açıp güneşin aydınlattığı yatakta doğrulduğumda içkinin kötü tarafına merhaba diyordum. Midem sanki iki kat büyümüş, başımda  davul zurna halay takımı görev başındaydı. Çivi çiviyi söker deyimini kanıtlar gibi komidinin üzerinde duran viski dolu bardağı kafama diktiğimde gelde uyanma! Cin olmuştum cin! Ayağa kalktığımda çıplak olduğumu anlamakla birlikte yatağın solunda yatan sarışın afeti hatırlamam bir oldu. Yuh be Ali! Ne ara getirdin hatunu da yatağa attın! Her kadın bedeninde can bulan erkekliğim bir sonrakini arar olduğunda vardım ben! Belki de hırsımı çıkarıyordum. Yaşayamadığım ne olduğunu bilmediğim eksikliği arıyordum. Tek bildiğim bir nevi ruh hastasıydım. Bunu  kendime itiraf edeli çok olmuştu. Kadınların ilgisine sığınmak, aşkı arayıp, kokusunda rahatlayıp, bedeninde var olmaktı benimkisi! Anlıkta olsa sevilmeyi seviyordum hepsi bu! Kadın güzel şeydi be! Allahın yarattığı en zarif varlık. Narin bir o kadar sevilesi…

Tabii bir günden fazlası bünyeme dokunuyor alerji yapıyordu orası ayrı! Bedenimi esnetip odanın içinde şortumu bulmak için kısık gözlerle etrafı taradım bir süre! Nereye gitmişti bu lanet şort! Yatağın içinde baktım ama nerdeeee! Aramaktan vazgeçip pantolonumu ayağıma geçirip, gömleğimi giydim. Silahımı yatağın kenarından alıp belime yerleştirdim. Yatakta yatan sarışın hatuna baktığımda yüzünü bile hatırlamıyordum. Saçları yüzünü örtmüş ölü gibi yatıyordu. Acaba parası var mıydı? Duygu’nun dediği kadar varım valla! Lan Ali sen nasıl bir herifsin ha!

Cebimden biraz para çıkarıp kıza bırakmak için çantasını araladığımda dondum. Silahıma mı sarılsam? Gırtlağına mı çöksem bir iki saniye bocaladım. Sonra çantayı biraz daha karıştırdım. Cüzdanı el çabukluğuyla araladığımda ikinci şok dalgası aklımı sardı. Bu ne lan! Komiser Serpil Kaş! Ahanda Ali bittiğinin resmidir! Sedat ağzıma sıçmazsa, Bekir kaldığı yerden olayı devralıp beni Ümraniye çöplüğüne gömeceklerdi. Of uyandırmadan sıvışmak en kolayıydı da bu işin içinden bir şey çıkarsa ben açıklamasını yapamazdım. Sedat’ın sesi kulaklarımda daha duymadan çınlamaya başladı. “Ulan Ali! Ulan Ali” diye başlayıp, saydırmaya, sonra çare üretmeye başlayacaktı. Yatağın soluna geçip yüzü saçlarla örtülü hatunun çarşafa sarılı bedeninde gezen gözlerime hâkim olmaya çalıştım. Malın iyisinden anlıyordum. Erkeklik egom birkaç saniye tavan yaptı. Güzel hatunmuş bir kere daha verir miydi acaba? Diye düşünürken kendimden tiksindim. Benim içimde gerçekten pislik bir herif yatıyordu. En kötüsü ise ben o pislikten gayet memnundum.

Ne diye uyandırayım şimdi ben bu hatunu? Bir iki saniye yine düşünmekle uğraştım. Eh! Dedim seslice ve “Serpil!” diye seslendim gür bir tonla.

Tık yok! Zevkten ölmüş olmasın! Yok artık! İkinci kere omzunu dürterek “Serpil” dedim. Anam bunu bekliyormuş “Höst Ayı! Postumu deldin!” diye kükrediğinde yemin olsun bir adım geri gidecektim. Yok canım ben bu kadınla yatmış olamazdım. Büyük ihtimal kadın benimle yatmıştı!

“Ayı mı?” dedim şaşkınlıkla.

“Evet ayı hem de en irisinden!” dedi ve doğrulup komidinin üzerindeki sigarasına uzandı.

“Kızım sen nasıl bir hatunsun?”

“Hatun sana derler bebe!”

“Pes!” dedim çünkü bu kadındaki dil değil sekiz işlemci bilgisayar çipiydi.

“Niye bana yıldızlı olduğunu söylemedin? Lan bunun altından bir şey çıkarsa ayağına beton döker seni Haliç’e sallarım haberin olsun”

“Ali uza!” dediğinde erkeklik gururum yerlerde beş taş oynamak üzereydi. Kendimi kullanılmış hissetmeliydim ama sırıtıyordum.

“Sevdim lan kız seni”

“Allah razı olsun! Bir sen eksiktin sevecek, sevdin tam olduk. Seni bebe seni”

“Bebe diyip durmasana kızım! Altımda inlerken bebe dediğini hiç duymadım”  Bu kadınların gerçekten bir sorunu vardı ama çözmek benim işim değildi.

“Kim kimin altından inledi Ali Aral? Ayrıca sana altı yaş fark atarım” dediğinde ben birden kendimi yeni yetme bir ergen gibi hissettim.

“Oha yaşımı nereden biliyorsun?”

“Senin yedi ceddini biliyorum Ali Aral” dedi ve sigarasını küllüğe söndürüp o güzel çıplak bedenine aldırmadan yataktan kalktı. Sanki evinde giyinircesine aheste aheste giyinmeye başladığında küçük Ali yine sahalara dönmek için pantolonumu zorluyordu ama beni rahatsız eden yedi ceddimi bilmesiyle kendimi tuttum.

“Ne o takipte misin?”

“Hayır!” dediğinde sıkılmaya başlamıştım. Gömleğini ilikleyen afeti çenesinden tutup duvara yapıştırmam saniyeler aldı.

“Bana bak oyun oyama! Ne istiyorsun söyle?” dediğimde nefes alamıyordu. Konuşması için parmaklarımı biraz gevşettim ama küçük Ali’yi ona dayamayı ihmal etmedim. Bu oldukça hoşuma gitmişti.

“Söyle” diye kükrediğimde hatunun o atıp tutan halinden eser kalmamıştı.

“Sadece hoşuma gittin hepsi bu” dedi can acısıyla.

“Nereden gördün beni?”

“Dosyandan”

“Lan sen manyak mısın? Dosyaları inceleyip beğendiklerini tuzağına mı düşürüyorsun?”

“Ali bırak!” dediğinde çırpınıyordu. Boğazını bıraktım ve konuşmasını bekledim. “Geçen kayıp birini araştırırken gördüm dosyanı ilgimi çekti. Bu akşamda seni görünce tanıdım. Altında başka bir şey yok. Ben zaten asayişte değilim. Çocuk bürosundayım” dediğinde ondan kopmuştum. O sırada telefonum çalmaya başladı. Serpil boğazını ovuştururken ben ceketimin cebinden telefonu çıkarmıştım.  Ses benim çirkinden geliyordu. “Ali’m nerdesin ya ağaç oldum burada!”

“Nerdesin çirkin?”

“İşyerindeyim hani beni sen alacaktın?”

“Aha saat kaç be kızım daha?”

“Ali’m saat iki”

“Duygu sen altıda çıkmıyor musun? Şirkete gir yarım saate oradayım”  dedim ve hızla ayakkabılarımı giymeye başladım. Sesi kulaklarıma dolarken sırıtıyordum “Of Ali’m tamam bekliyorum” dedi ve kapattı.

 Tamam Bekir ve Sedat benim için bu dünyada uğruna ölebileceğim iki kişiydi ama Duygu benim için bir başkaydı. O benim kardeşim, küçük anam olmuştu. Hayatımıza girdiği o lanet günden bu yana kendi yaralarını sararken beni küçük kanatlarına almış kendince koruyordu. O bizim minik kanatlı öksüzümüzdü. Tıpkı bizim gibi…

Otel odasından çıkmadan önce “Serpil bir ihtiyacın olursa numaramı bulacağına eminim” dedim.

“Olur Ali Aral ama bir daha karşılaşmayacağımıza eminim” dedi kırgınca. Kırgın olmakta haklı olabilirdi ama bende haklıydım. Lan bütün maruzatlı kişilikler beni mi bulur? Arabaya atladığım gibi İstanbul üniversitesinin önünde durdum. Tam telefona uzandım ama aramama gerek kalmadı. Bizim çirkin sinirli sinirli bana doğru yürüdü.Ya sabır!

Araba kapısı açılmaya başlamadan konuşmaya başladı bizim çirkin! Tabii sesi arabaya dolmadan ne söylediğini tahmin etmem zor olmadı. “Ali’m aşk olsun ağaç oldum valla!”

“Sus kız çirkin! Ben sana içeride bekle demedim mi?” dedim onu saçından çekip alnından öptüm. Bu kız gerçekten hepimize iyi geliyordu. O bizim eksik yanlarımızı dolduruyordu da Sedat’a acıyordum. Nasıl bir sabır var adamda arkadaş! Âşıktı Duygu’ya… Aslında aşık demek biraz inceltilmiş tiner gibi kalıyordu. Sedat, Duygu’nun bağımlısıydı. Tabii bizim küçük çirkinin haberi yoktu da anlamaya da niyeti yoktu.

“Ali’m söyle hangi güzelin koynundan çıktın geldin?” dediğinde şaşkındım.

“Pes Duygu! Sen bir yerlerime kamera falan mı yerleştirdin?”

“Ali’m bayan parfümü kokuyorsun! Kameraya falan gerek yok” dedi bilmiş bilmiş.

“Beykoz’a geçelimde ben bir duş alayım”

“Cenabet öküz! ” dedi kıkırdayarak.

“Kız bak Abi’ye söyleme yoksa bacaklarını ağzına sokarım”

“Bir şartla”

“Aha şantaj mı yapacaksın bana?”

“Valla Sedat eğer şirket kapısının önünde beni kırk beş dakika üç saniye beklettiğini öğrenirse başına gelecekleri sen düşün”

“Kız çirkin tam dayaklıksın!”

“Ali’m” dedi kuzu gibi bir sesle belli bir şey isteyecek.

“Söyle çirkin”

“Ali’m yeni bir iş teklifi aldım”

“Ne!” diye bir kükredim ki ben bile sesimden irkildim.

“Ya ne bağırıyorsun! İyice öküze bağladın ha!”

“Kızım Sedat seni parçalara ayırırken beni ve Bekir’i de yanında meze yapar. Sen iyice uçtun! Buraya bile zor izin verdi!”

“Ya büyük bir şirket Ali’m ama ya”

“Beni karıştırma bu işe”

“Sedat izin verir ve sen bana izin almam konusunda yardım edeceksin” dediğinde hiç inanasım gelmedi. Sedat gözünden bile sakındığı yaralı kuzusunu ölürde gözünden ayırmazdı. Bazen Duygu’ya avaz avaz “Seni küçük aptal! Gözlerini aç” diye bağırmak istiyordum ama ne ben ne Bekir ona kıyamıyorduk. Aslında korkuyorduk. Bizi öyle benimsemiş ve öyle bir yere koymuştu ki! Hiç birimiz onun için ne ifade ettiğimizi tam anlayamıyorduk. Sahiplenmesi bile bir başkaydı. Canı gibi, aldığı nefes gibi ihtiyacı varmış gibiydik. Böylesine bir sığınmaya taş olsa aşkını söyleyemezdi de Sedat nasıl söylesin!

Hoş ben olsam “Seviyorum lan!” diye avaz avaz bağırırdım da aşk bana tersti. Ben hiç aşık olmamıştım ve olmaya niyetim yoktu. Aşk öyle melun bir şeydi ki koskoca Sedat aşkla yanıp yanıp küle dönüyordu ve ben bunun canlı şahidiydim. Öylesine bir bakışı vardı ki bizim çirkine, içine sokup sevgiyle sakladığı bir bakıştı. Eziyetin en büyüğünü çekerken,  onun yanında olabilmek için geceleri gözünü bile kırpmadığını biliyorum.

Öyle bir aşktı ki koyununda uyuturken saçının teline bile dokunmuyordu. Öyle bir aşktı ki bizim çirkin mutlu olsun diye yapamayacağı yoktu. Yok arkadaş istemem ben böyle aşk meşk! Zaten bünyeme tersti biliyorum. En fazla kızın elini tutup yataktan çıkana kadar olan zamandı bendeki aşk…

“Ali’m ya bana destek çıkarsın ya da ben sana yapacağımı bilirim” dediğinde aklımdaki aşkla ilgili ne varsa uçup gitti.

“Ne yapacaksın bakalım?” dedim alayla.

“Mesela şu üç gün yok olduğunda Sedat’a nerede olduğunu söyleyebilirim”

“Oha! Onu nereden biliyorsun sen?”

“Bilirim ben”

“Sonra Sedat’ın yurt dışına gönder dediği kızların bir hafta Kilyos’taki evde kaldığını da söyleyebilirim”

“Aha Levent bittin sen lan! Seni parça parça yapıp köpeklere yedirmezsem bana da Ali demesinler. Tamam lan çirkin!” dediğimde ona pes etmiş bir hava verdim. Mutlu olsun bizim çirkin! İstiyorsa gider gelirdi garibim. Tabii Sedat delirecekti orası ayrı. Eve girdiğimizde direk duşa girmek için yukarı çıkarken, yemekleri yapan gündelik gelen teyzemiz evden çıkıyordu.

“Duygu kızım yemekler hazır! Ütüler tamam ama odalara giremedim” dediğini duydum. Gerisi teferruat. Duştan çıktığımda Duygu her zaman ki gibi masayı hazırlıyordu. O yanımıza geldiğinden buyana biz daha düzenli ve en önemlisi bir aile gibi olmuştuk.

“Ali’m Sedat’lar ne zaman gelecek?” dediğinde telefon kulağıma yerleşmişti. İlk çalışta açıldı. Daha bir şey demeden “Yoldayız” dedi Sedat.

“Geliyorlar”

“İyi çorba soğumasın ocakta kalsın o halde. Ali’m bak destek çıkacaksın söz verdin!”

“Tamam ama şu işten bahset bakalım biraz”

“Büyük bir firma ve yönetici asistan arıyorlar. Deneyimsiz olmama rağmen kabul ettiler”

“Sekreter ol diye mi onca sene okudun? ”

“Ya bir yerden başlamak lazım!”

“Ben seni iyi bir yere, iyi bir pozisyonda sokarım. Olmaz öyle sekreterlik falan! Hem bu çalıştığın yerden memnun değil misin?”

“Ali’m lütfen ama ya! Ben torpil istemiyorum bu işi istiyorum. Burası bakkal dükkanı gibi bütün gün oturup telefona bakıyorum” dediğinde gözlerini belertmiş masum masum bana bakıyordu.

“Tamam lan çirkin!” dedim hiç kıyamıyordum ya ben bu öksüze. Gelip boynuma sarıldığında gerçekten mutlu olduğunu bilmek içimi aydınlatmıştı. Umarım Sedat benim kadar yumuşak davranmazdı. Bir saate kalmadan Sedat ve Bekir eve geldiklerinde duş almaları sofraya oturmaları yine saat altıyı buldu. Bizim çirkin kuduruyor tabii benim suratta sırıtan bir ifade.

“Neler karıştırıyorsunuz siz ikiniz?” diye soran yılların çakalı Sedat.

“Abi bizim çirkin yeni iş bulmuş” dedim büyük bir zevkle. Bekir elinde bardak ağzını bile bulamadı. Sedat’ı kessen kanı akmaz. Lan aşk seni bir bulursam ve seni inim inim inletmezsem bana da Ali Aral demesinler.

“Yaaa!” dedi Sedat en sapık sesiyle. Çirkin önce bana sonra Bekir’e baktı. Sedat’a bakamadı bile.

“Evet çok büyük bir firma, maaşı da çok iyi” dedi yazık ama ya yüzünün rengi gitti bizim çirkinin. Sedat “Kaç lira veriyorlarmış?” dediğinde bıçakla sanırım porselen tabağı kesmeye çalışıyordu.

“İlk başlangıç iki bin lira ama performansa göre artabilirmiş” dedi bizim saf çirkin.

“İyi ben sana beş bin lira vereceğim evde oturacaksın. Bende kabahat çalışmana izin verdim” dedi Sedat ve nokta konuldu. Tabii çirkin için ne noktası kitap yazar ondaki çene!

“Ya Sedat ya! Sorun para değil. Ben çalışmak istiyorum. O kadar boşuna mı okudum. Hem Ali’mede mantıklı geldi” dediğinde Sedat ilk defa tabağından kafasını kaldırıp bana baktı. Tabii öldürmek için. Bakışları kurşun olmuş gözlerimden girmeye başlamıştı.

“Kızım ne mantığı? Ben öyle bir şey demedim” dedim alayla. Duygu’nun bana bir bakışı var bildiklerini söyleyecek ya! Sırıtmamak için dişlerimi sıktım. Ay ben bunlarla çok eğleniyordum da bu Bekir niye ölü taklidi yapıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

90.1K 6.6K 32
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
44.2M 2M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
1.6M 46.5K 84
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
206K 11.2K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.