with the moon i run

By larrys_cookie

102K 5.8K 2.9K

Louis huysuz bir vampir. Harry ise ondan korkmayacak kadar aptal. au, harry/louis, wip orijinal kapak editi:... More

1. Blood Bank
2. Dracula and Juliet
3. Chitty Chitty Fang Fang
4. Breathe
5. Love at First Bite
6. Paradise Lost
7. Bliss or Woe
9. Euphoria
10. Breaking Point
bölüm değil :(
11. Let It Kill You
12. Forever
13. We Are One

8. Promise

6.8K 412 242
By larrys_cookie

"Sırf onunla sevişebilmek için evlilik teklifini kabul ettiğine inanamıyorum."

Harry elindeki dondurma dolu kaşığı ağzına sokup hepsi bitene kadar emdi. Louis'nin geniş koltuğunda sırtını onun göğsüne dayamış vampir sevgilisiyle Alacakaranlık serisini izliyordu. Yaşamak için muhteşem bir zamandı.

"Şansının yaver gideceğini umup Starbucks kutusuyla kan çaldın sen." diye kafa tuttu Louis.

"Aynı şey değil." Harry kaşlarını çattı. "Hem sen bana evlenme teklifi etmedin."

Louis güldü. "Benimle evlenir misin, Harry?"

Harry kaşığını elindeki dondurma kabına soktu. "Evet dersem üzerimizde kıyafetler olacak mı?"

"Kesinlikle çıplak olacağız."

Harry başını yukarı kaldırıp göğsü üzerinden ona baktı. "Evet, seninle evlenirim."

Louis gülerek elini onun saçlarına götürdü. "O zaman Bella'yı suçlayamazsın."

Harry homurdanıp tekrar eski pozisyonuna döndü ve dondurma dolu bir kaşığı ağzına soktu. "Kabul etmemin tek nedeni seks değildi." dedi. "Vampir bebeklerim olmasını istiyordum."

Louis'nin göbeğindeki kasılmaya bakılırsa kendini gülmemek için zorluyordu. "Vampir olduğum gerçeğini göz ardı etsek bile teknik olarak ikimiz de hamile kalamıyoruz, Harold."

Harry ağzını şapırdattı. "Sanki bu beni durdurabilirmiş gibi."

"Yine de bebeklerimizin olmasını istemen çok sevimli." dedi Louis, yavaşça onun bukleleriyle oynarken.

"Teşekkürler, bazen hayal kurarım."

"Tüm o domestik hayallerini gerçekleştirebilmeyi çok isterdim, canım."

"Bahsetmeyi unuttum, o hayallerin çoğunda biz sevişiyoruz, onları da gerçekleştirmeyi ister miydin?"

Harry neredeyse onun gözlerini devirişini duyacaktı fakat susmak istemiyordu. Louis'nin neyi duymak isteyip istemediği çok da umurunda değildi. Tam bir buçuk haftadır seks olmadan yaşamaya çalışıyordu. Mızmızlanmaya hakkı vardı. "Peki ya seni yatağa bağlarsam? Böylece kontrol bende olur ve senin tabirinle 'içimdeki tüm yaşamı emip beni ölümün soğuk kollarına terk edemezsin'."

"Ben öyle bir şey söylemedim." dedi Louis huysuz huysuz. "Ayrıca ellerimi bir kelepçeden kurtarmam sadece yarım salisemi alır."

Harry bunu düşünmemişti, Louis çok haklıydı. Yine de eve gidince internetten bir vampiri bağlayabileceği ultra sağlam şeyleri arayacağını beynine not almayı ihmal etmedi.

"Belki de beni bir vampire dönüştürmelisin, böylece karşılıklı birbirimizin canını yakarız, sen de vicdan azabı çekmekten kurtulmuş olursun."

"Az önce birinin sırf sevişebilmek için evlilik teklifini kabul etmesini saçma bulduğunu söyledin, şimdi ise kendin sırf sevişebilmek için hayatından vazgeçiyorsun."

Harry bir kaşık daha dondurma yedi. Bu sırada televizyondaki sahne değişerek yerini karlı bir dağa bıraktı fakat ikisinin de izlediği yoktu. "Louis, ben seninle çıkıyorum. Tüm bu doğaüstü güzelliğe sahip olup dokunamamak o kadar sinir bozucu ki gerekliyse hayatımı değişebilirim."

"Harry-"

"Bu bir Audi'ye sahip olup asla binememek gibi."

"Bazen o kadar saçmalıyorsun ki."

Harry içini çekti. "Yaşlı bunağın birisin, Louis."

Louis güldü ve parmağını onun buklelerinden birine doladı. "Beni seviyorsun."

"Çok yanılıyorsun, dostum."

"Seviyorsun."

"Kesinlikle sevmiyorum."

Louis ellerini onun kollarının altına sokup parmaklarını oynattı. "Sevdiğini söyle."

Harry tiz bir çığlıkla ondan kaçmaya çalışsa da vampir ağır bir kuvvetle onu oturduğu yere çivilemişti. "Asla."

Louis onu gıdıklamaya devam etti. Harry elindeki dondurma kabını düşürmeden ondan kaçmaya çalıştı fakat işe yaramıyordu. Gözleri saniyeler içinde yaşlarla dolmuş yüzü gülmekten ağrımıştı. "Bırak beni! Canavarın birisin sen."

Harry elindeki dondurma kabını yere düşürünce Louis bir saniye kadar durakladı ve bu sayede insan koltuğun karşı tarafına kadar kaçabildi. Fakat özgürlüğü uzun sürmemişti çünkü Louis onu tişörtünden yakalayıp geri koltuğa yatırdı. Elleri tekrar onun en çok gıdıklandığı yerleri bulurken yüzünde oldukça eğlenen bir ifade vardı.

"Teslim ol!"

"Hayır!"

"Durmayacağım."

Louis'nin ellerinden biri beline doğru gidince Harry daha fazla dayanamayacağını anlayıp ellerini kaldırdı. "Tamam, tamam." dedi nefes nefese. "Sen kazandın, işkeceyi kes."

"Söyle."

Harry yattığı yerden gözlerini kırpıştırarak vampire baktı. "Seni seviyorum."

"Yeterince iyi değil."

"Ne-"

Louis tekrar atağa geçince Harry ellerini onunkilere koyup vücudundan ittirmeye çalıştı. Hiç işe yaramıyordu. "Seni seviyorum! Seni çok seviyorum, lütfen dur artık."

Sonunda tatmin olan vampir ellerini tehlikeli bölgelerden çekip Harry'nin başının iki yanına koydu. Mavi gözleri yaramazlıkla parlıyor, dudakları her an gülümseyecekmiş gibi yanlara kıvrılıyordu. "Fena değildi."

"Suratın fena değildi senin."

Louis kaşlarını çattı. "Cezanı almışa benzemiyorsun."

Harry masumca gülümseyip kollarını vampirin boynuna doladı. "5 yaşında bir oğlan çocuğundan farksız da olsan seni gerçekten seviyorum, Lou."

Louis şakadan yüzünü buruşturup burnunu onunkine sürttü. "Biliyorum."

Harry onun yakınlığından hoşnut, dudaklarını onunkilere bastırdı kısacık bir süre. Louis geri çekilmeyince suları test etmek ister gibi aynısını bir daha yaptı. Bir direnişle karşılaşmadığı için cesaretlenip bu sefer dudaklarını araladı, ellerini Louis'nin saçlarına dolayıp yüzünü olabildiğince kendine çekti. Hemen sonra duyduğu kısa inilti kime aitti bilmiyordu fakat Louis'nin olayın farkında varıp geri çekilmesine neden olmuştu.

Aralarına açılan boşluğa özlemle baktı Harry. "Hadi ama. Bunu daha ne kadar sürdüreceksin?"

Louis kısa bir süre gözlerini yumdu. Harry onun ne kadar zorlandığını ama yine de iradesine tüm gücüyle tutunduğu görebiliyordu. Neden bu kadar kasmak zorundaydı ki? Tek yaptığı Harry'ye geçici morluklar vermekti ve sanki onu öldümüş gibi davranıyordu. Harry o morlukları sevmişti. Vücudunda ondan izler olduğu bilmek, onlara dokunmak ve nedeninin Louis olduğunu bilmekten hoşlanmıştı. Canı bile acımamıştı, sadece gerektiğinde hissettiği, ona kimin olduğunu hatırlatan küçük sızılar vardı.

"Sadece bir kere daha deneyelim-"

"Hayır." dedi Louis kısaca. Bir süre daha pozisyonlarını bozmadan Harry'ye baktı. Sonra doğrulup oturur pozisyona geçti.

Harry de onu takip ederken kaşlarını çatıyordu. "Sen bana parmağını sürmeye korkarken bu ilişkiyi nasıl sürdürebileceğimizi sanıyorsun, Louis?" dedi sinirli bir tonda. Bu kadar ileri gitmek istemiyordu fakat artık sabrı taşmak üzereydi. Louis bunu sonsuza kadar sürdüremeyeceğini fark etmek zorundaydı. Bu Harry'nin istediği ve istemekten vazgeçmeyeceği bir şeydi. Bunu bilmek zorundaydı.

Louis elleriyle yüzünü örtüp bir süre öyle kaldı. Harry onu böyle görmekten nefret ediyordu. Yapabileceği bir şey olmasını dilerdi, ama Louis istediğinde gerçekten imkansız biri olabiliyordu.

"Seni hiçbir şeyden alıkoymak istemiyorum."

"Koyma o zaman."

"Bunu yapamam." Louis ellerini yavaşça yüzünden çekti. Gözlerindeki bakış Harry hem üzmüş hem de panikletmişti. Vampir hiç olmadığı kadar bitap görünüyordu. "Aynı şeyi bir daha yaşarsak sana asla dokunamam."

"Denemeden nasıl bileceksin?" diye üsteledi Harry. Onu kuruntularından sıyırıp almak istiyordu, birlikte yapabildikleri muhteşem şeyler vardı. Louis için zaman ilerlemiyor olabilirdi fakat Harry için her gün ilerliyordu. Bu şekilde beklemek aralarındaki ipleri germekten başka bir işe yaramazdı.

"Tek seçeneğin ben değilim." dedi Louis sessizce. "Bunu biliyorsun, değil mi?"

Harry bir süre duyduklarını sindirmeye çalıştı. "Bu da ne demek?"

"İstediğini sana veremiyorum."

Bir süre ağzını açıp kapadı. Adamın söylediklerine inanamıyordu. Daha doğrusu, inanmayı istemiyordu. Yanlış duyuyor olmalıydı. "Gidip başkalarıyla sevişmemi mi istiyorsun yani?"

"Bak ben-"

"İlişkiler bu şekilde yürümez, Louis." dedi Harry kaşlarını çatıp. "Benden gidip sen olmayan biriyle sevişmemi isteyemezsin, bu çok saçma ve boktan olur."

Louis derin bir nefes aldı, mavi gözlerini Harry'ye dikti. "Bir başkasının sana dokunmasını kaldırabileceğimi mi sanıyorsun gerçekten?" Harry onun suratındaki sertliği görebiliyordu, az önceki çaresizlik yavaş yavaş yerini daha koyu bir şeye bırakmıştı. "Ama bir yanda senin hayatın söz konusuyken işleri yoluna koymakta zorlanıyorum."

Harry mümkünmüş gibi daha da kaşlarını çattı. "Bekle bir dakika, bu ayrılmak istediğini dolaylı yoldan anlatmanla falan mı ilgili?"

"Tanrı aşkına, bunu da nereden çıkarttın?"

"Ağzından çıkanları duymuyor musun?" dedi Harry ve koltuktan kalktı.

"Saçmalamayı kes-"

"Sana göre ben hep saçmalıyorum, Louis." dedi Harry sertçe. "Sana dokunmak istemem saçmalık, seni seviyor oluşum saçmalık, ilişkimiz saçmalık, her şey sadece büyük bir saçmalık!"

Louis koltuktan kalkmadan onun her geçen saniye biraz daha sinirle dolan figürünü izledi. "Evet, saçmalık." dedi yorgun gözleriyle. Bu Harry'yi şok içinde duraklattı. "İlişkimiz saçmalık çünkü ben bir vampirim ve seninle birlikte olmamam gerekiyor. Biz saçma bir fikiriz, saçmalığın dünya üzerindeki en büyük örneği sayılırız."

Harry'nin yeşil gözleri ıslanıyordu, Louis onun kalp atışlarının hızlandığını duydu. "Pes mi ediyorsun?" diye sordu titrek sesiyle.

Louis mavi gözlerini onun yeşil orblarından bir saniye bile ayırmadan ayağa kalktı. Harry burnunu çekti ve salonun ortasında bir direk gibi dikilerek onun gelmesini bekledi. Duydukları öyle ağır gelmişti ki kıpırdayabilmek bir hayalden ibaret olabilirdi acak.

Louis onun tam önünde durdu ve baş parmağıyla onun gözünün kenarındaki ıslaklığı sildi. "Pes etmiyorum. Eğer gerçekten istediğimin bu olduğunu sanıyorsan aptalsın."

Harry yavaşça nefes aldı. Louis alnını onunkine dayayıp soğuk parmaklarını Harry'nin sıcak vücuduna bastırdı. "Saçmalık." dedi tekrar ve Harry onun dudaklarını dudakları üzerinde hissetti kısa bir süreliğine. "Ama saçmalığa devam etmek istiyorum. Sadece sana bir şans vermek istedim ve evet bu da yine saçmaydı çünkü," Louis ellerini onun tişörtünün içine soktu ve sıcak teninde gezindi. "Bir başkasının sana dokunduğunu düşünmek bile beni delirtiyor."

Harry zihninde çalan panik çanlarının onun yumuşak dokunuşlarıyla birer birer sustuğunu duyuyordu. Tekrar kıpırdayabileceğinden emin olduktan sonra ona doğru yaklaştı.

"Belki de fırsatı değerlendirmeliydim." diye fısıldadı vampire. "Eminim bir başkası beni senin kadar uğraştırmazdı."

Bu Louis'nin onu daha fazla kendine çekmesine sebep olunca Harry yarım ağız gülümsedi. "Bir başkası, diyorum. Başka bir adam. Bana dokunuyor."

Harry bunun ciddi ciddi işe yaradığına inanamıyordu fakat Louis lanet olası bir hırıltı koparınca taktiğe devam etmeye karar verdi. Acımasızlık da kendince kullanışlı olabiliyordu.

"Sana dokunmuyor." dedi Louis, boğuk bir sesle. "Sana kimsenin dokunmasını istemiyorum."

Harry üzerindeki gömleğin düğmeleri teker teker açılırken onun göremediğini bildiği için tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. "Eh, biri bunu yapmalı ama."

Louis neredeyse siyaha dönmüş gözleriyle onun gömleğini yırttı. Etrafa saçılan düğmeler dakikalarca parkenin üzerinde sektiler. "Ben yapacağım."

Harry, Louis onun pantolonuyla uğraşırken yutkundu. "Bunu istemediğini sanıyordum."

Pantolonunun sert kumaşı parkeye düşüp keskin bir ses çıkarttı. "İstemediğimi ne zaman söyledim?"

Harry saniyeler içerisinde kendini koltukta, vampirin altında buldu. Mavi gözlerinde gezen tehlikeli parıltıları görebiliyor, sivrileşmeye başlayan dişlerini onu öpen dudaklarının üzerinde hissedebiliyordu. Başarı değil de neydi?

"Her zaman sınırları zorlamak zorundasın, öyle değil mi?" Louis'nin boğuk bir sesle homurdandığını duydu.

Yüzüne pişkin bir gülümseme yapıştırıp elini Louis'nin pantolon ağına götürdü. "Öyle."

Louis onun elini yakalayıp diğeriyle birlikte başının üzerine koydu. "Dokunmak yok." diye tısladı dişlerinin arasından. "Ben sana söylemeden hiçbir şey yapmayacaksın, Haz."

Harry yüzündeki gülümsemeyi silmeden onun dediğine uydu. "Pekala, öyle oynamak istiyorsan-"

Louis yavaşça aşağıya doğru indi. "Bu bir oyun değil." dedi sertçe. Harry bir çeşit temas yakalayabilmek adına kalçalarını yukarı ittirince ellerini onun iki yanına koyup sabit tuttu. "Sana söylemeden hiçbir şey yapmayacaksın dedim, Harry."

Harry içine derin bir nefes çekti. "Böyle konuşmaya devam edersen üç saniye içinde boşalacağım."

Louis dudaklarını onun ereksiyonunun baş kısmına değdirdi. "Ben söylemeden. Hiçbir şey. Yapmayacaksın." diye konuştu tane tane.

Harry bunun ne kadar gerekli olduğundan emin değildi fakat sonunda şansı yerine gelmişken sızlanacak da değildi. Haftalardır alamadığı ilgiyi alıyordu, tek sıkıntı: agresif Louis onun için fazla baştan çıkarıcıydı. Ne kadar dayanabilirdi bilmiyordu.

Louis'nin dudaklarının kafayı öldürücü bir yavaşlıkla kavradığını hissedince başını geriye attı. Dirsekleri üzerinde doğrulup onu izlemeyi çok istiyordu fakat buna gücü yoktu. Üstelik vampir söylemeden bir şeyler yapması da yasaktı.

Louis yavaşça daha fazlasını aldı. Harry onun ağzındaki sıcaklık için tüm akli dengesini kaybetmemeye çalışıyordu fakat Louis'nin yanakları ona tam olarak istediği baskıyı sağlarken bu çok zordu. Üstelik tüm kontrolü tamamen ona devretmenin başlı başına bir çekiciliği vardı ki düşündükçe kendini koyvermemek için zor tutuyordu.

"Bu kadar yavaş olmak-" Harry'nin sözleri Louis'nin tümünü ağzına almasıyla kesildi. Ayak parmakları uyuşuyor, dişleri sıkılmaktan sızlıyordu. Ama Louis yine de ona acımadı.

"Louis-" konuşmaya çabaladı fakat ciğerleri yanıyordu. "Lütfen-"

Louis onu duymamış gibi dilini sertliğinin sonundan ucuna kadar gezdirdi ve tekrar hepsini ağzına aldı. Harry tehlikeli derecede sona yakındı bu yüzden tek yaptığı daha fazla yalvarmak ve elini ona dokunabilmek için uzatmak oldu.

Louis yavaşça ağzını ondan çekip elini yakaladı. Harry parmaklarının onunkiler arasına dolandığını hissedince gülümseyebildiği kadar gülümsedi. Feci halde sona yakındı ve bu canını yakıyordu.

O söylemeden, diye tekrarladı içinden. Hiçbir şey yapmayacağım.

Alt dudağını dişlerinin arasına aldı, kendini kontrol altında tutabilmesi önemli bir şeyi kanıtlayabilmesi için gerekliydi o an. Canı yanıyordu fakat bu kötü bir acı değildi. Bekletilme hissini tuhaf bir şekilde sevmişti aslında.

Louis'nin baş parmağını çenesinde hissedince yavaşça gözlerini açtı. "Kendini ısırma." dedi Louis ve baş parmağıyla hafifçe alt dudağını çekti. Harry onun dediğine uyarak dudağını serbest bıraktı.

Bekletilmek fena değildi fakat boş kalmak kötüydü. Bu yüzden çenesini ileriye atıp Louis'nin dudaklarını yakaladı. Tam istediği gibi vampirin bir eli yanağına, diğeri ise sertliğine doğru gitti.

Louis'nin hareketleri hala yavaştı, Harry hala aklını kaybetmediği için şükrediyordu. Sınırları zorlayanın o olması gerekirken şimdi dayanamayacağı bir şekilde sınırları zorlanıyordu. Louis belli ki bunu ona ödetmeye kararlıydı.

"Louis," diye mırıldandı elinden gelen en yüksek sesiyle. Louis dudaklarını ondan ayırdı ve başını boynuna doğru götürüp derin bir nefes aldı. "Yapamıyorum-"

Harry boynunda onun dişlerini hissedince ürperdi ve bu hiç iyi gelmiyordu. Boynuna üflenen soğuk nefes onu biraz daha - dahası olduğuna bile inanamıyordu- sona yaklaştırmıştı.

Vampir onun kulağına fısıldadı: "Şimdi bana ne yaşattığını anlıyor musun, Haz?" Derin sesi Harry'nin içinde bir şeylerin alevlenmesine neden oldu. "Canımı ne kadar yaktığını? Bunu ne kadar çok istediğimi?"

Harry çaresiz bir atılımla kollarını onun boynuna doladı. Sona ulaşmayı istiyordu. Oraya gitmeye ihtiyacı vardı.

Louis'nin baş parmağı tekrar alt dudağını çekene kadar ısırdığını fark etmemişti. Dişlerini o kadar sert batırmış olmalıydı ki dudağını serbest bıraktığında canı yanıyordu. "Kendini ısırma dedim."

"Üz-üzgünüm," Harry gözlerini açık tutmaya çalıştı. "Fark etmedim."

Louis parlak mavi gözlerini onun suratında gezdirdi. "Seninle ne yapacağım ben?"

Harry'nin soru için spesifik bir cevabı yoktu fakat içinde temas içeren herhangi bir şey yapmazsa büyük ihtimalle çıldıracaktı. Bunu özlemişti; ona bu şekilde dokunabilmeyi, onun tarafından dokunulabilmeyi ve zirvenin verdiği, hücrelerini uyuşturan o muazzam hissi.

Bunun için çok beklemişti. Daha fazla beklemek istemiyordu.

Fakat içindeki gururlu ve sorumlu o lanet kısım vampiri hayal kırıklığına uğratmaktan çekiniyor, tüm iradesini kendini koyvermemek için harcıyordu.

Tekrar Louis'nin uzun parmakları tarafından kavrandığını hissetti. "Dersini aldığını düşünüyor musun?" diye sordu vampir, hala boynundan uzaklaşmamıştı.

Harry'nin cevap verebilmesi içjn neredeyse kıvranması gerekti. "Aldıysam-" sözleri kısık iniltisi ile kesildi. "Bir şey değişecek mi?"

"Bu soruyu sorduğuna göre dersini almadığını farz ediyorum."

Harry'nin yanağına ıslak bir yol çizildi. "Louis-" diye başladı fakat sonunu getiremedi. Ağzı birkaç kez açıldı ve sonra kapandı. Ona bakmak istiyordu lakin gözleri herhangi bir yerde odaklarını toparlayabilmek için fazla kayıptılar.

Umarsızca ellerini onun saçlarını tutturdu çünkü bunu yapmazsa buharlaşıp gidecekmiş gibi hissetmişti. Onun varlığına ihtiyacı vardı. Göremiyor olsa bile orada olduğunu, onu tuttuğunu bilmeliydi.

Louis elinin yavaş hareketlerini devam ettirip orgazmını sürmesine yardımcı olurken soğuk dudaklarını Harry'nin terli alnına bastırdı. "Buradayım," dedi sessizce. "Artık yapabilirsin."

Gözlerini zorlukla açıp onun mavi irislerinin kendininkilerini bulmasını bekledi. İçlerindeki gri halkaları yalnızca bu kadar yakınken görebiliyordu. Parmaklarını ensesindeki saçlara doladı, onu kendine çekti ve dudaklarını onunkilere bastırdı. İstediğinin bir kısmını elde etmişti fakat şimdi işlerin nasıl yürüyeceğini, onları neyin beklediğini bilmiyordu. Louis son iki haftadır ondan uzak durmuştu; bu konuda oldukça hassastı. Şimdi ne tepki vereceğinden pek emin değildi, sadece eskisi gibi olmayacaklarını umut ediyordu.

Louis hafifçe alt dudağını dişleyip geri çekildi. Suratındaki ifade yumuşaktı, bu yüzden Harry başının belada olmadığını düşündü.

"Başın belada, Harry." dedi sanki onun aklını okurmuş gibi. "Büyük belada."

Harry boynundaki kolları yardımıyla onu üzerinden yanına çekti. Usulca yanaşıp boynuna sokuldu. "Bunu daha sonra tartışamaz mıyız?" diye sordu ve esnedi. Bu konuşma için fazla yorgundu. Daha doğrusu, bu konuşma için asla yorgundan azı olamayacaktı. Yine de bunu bu akşam yapabileceğini sanmıyordu.

Louis onun saçına küçük bir öpücük kondurdu. "Seni temizlememiz gerek," dedi ve kollarını etrafına doladı. Harry'nin ne yaptığını anlayabilmesi için fazla zorlanması gerekmemişti. Bu ordan oraya ışık hızında taşınma olayına artık alışıyordu

Kendini göz açıp kapayıncaya kadar Louis'nin yatağında bulduğunda içini çekti. Bir gün bunların birinde kaburgalarından birkaçını kaybedeceğinden korkuyordu.

Başını yumuşak ve soğuk yastığa koyup ne yapacağını düşünmeye başladı. Bu seferlik onun sözlerini leyhine kullanarak yırtmıştı fakat bir dahakine aynı numarayı yemeyecek kadar zeki bir vampiri vardı. Yani başka planlar ile gündeme gelmeliydi..

Kanlı şarap? Modası geçmişti.

Sarhoşluğundan faydalanmak? Louis kolay sarhoş olmuyordu. Demek istediği bir kaç şişe değildi, galonlardan bahsediyordu, kahrolası galonlardan.

Başka adamlar? Tamam, az önce bundan söz etmişti fakat çok sinirliydi ve o an Louis'nin ona dokunması için her şeyi söyleyebilirdi. Yani o kadar iğrenç değildi.

Aklına gelmeyen başka bir hollywood klişesi kaldı mı diye tekrar beynini yokladı fakat yoktu. Yine iş kendi yaratıcılığına kalacaktı anlaşılan.

Louis neredeyse görünmesini engelleyecek bir hızda odada dolandı ve sonunda yatağın diğer tarafına uzandı. Kısa bir süre Harry'nin tavana bakan profilini izledi. "Ne düşünüyorsun?"

"Dönem notlarımı." diye yalan söyledi Harry.

"Korkunç bir yalancısın."

Harry ona ters bir bakış atınca Louis ona gülümsedi ve kollarını onun gelebilmesi için açtı. Harry hiç sızlanmadan ona sokuldu. Burnunu onun boynuna gömdü ve soğuk parmakların saçlarının arasında dolaşması karşısında içini çekmemeye çalıştı. Louis'nin olayı da buydu işte. Bazen gereğinden fazla endişelenen yaşlı bir büyükanne gibi düşünmesine rağmen Harry'yi sadece ona sarılmakla bile hiç olmadığı kadar iyi hissettirebiliyordu.

"Seni rahatsız ediyor mu?" diye sordu başını boynundan ayırmadan. Louis anlamadığını belli eden bir ses çıkarınca, "Kokum yani?" diye tekrar sordu.

Vampirin dudakları yine alnındaki yerini aldı, Harry onun derin bir nefes çektiğini hissetti. "Fazla değil."

Harry parmağını onun tişörtünün kenarına doladı. "Canını yakmak istemiyorum."

"Ben şikayetçi değilim, Harry. Sadece canı yanan tarafın sen olmasını istemiyorum."

"Bu çok saçma."

"Sen bana zarar veremezsin." dedi Louis. Harry'nin kaşlarını çattığını hissedince yorgunca gülümsedi. "Fiziksel anlamda diyorum. Bu dünyada canımı yakabilecek tek varlık olduğunu biliyorsun."

Harry gözlerini yumdu. Bu konuşma için fazla yorgundu ve gözlerini açık tutmaya çalışmak canını yakmaya başlamıştı. "Bana zarar vermezsin." diye mırıldandı uykulu uykulu.

Louis onun alnını tekrar öptü ve yavaşça bukleleriyle oynadı. Ne zaman Harry'nin uyuyacağını anlasa işlemi hızlandırabilmek için bunu yapardı. "Bunu sonra konuşuruz." dedi ve Harry daha fazla uykusuna karşı koyamadı.

-

"Niall beni dinliyor musun?"

Harry kaşlarını kaldırıp, karşısındaki bar sandalyesinde kesinlikle onu dinlemeyen en yakın arkadaşına baktı. Niall bariz bir şekilde gözlerini Harry'nin arkasındaki bir yere dikmiş, onu dinliyormuş gibi yapıyordu.

"Evet, dostum." diye mırıldandı Niall ve bira şişesini dudaklarına götürüp bir yudum aldı.

Harry kaşlarını kaldırdı. "Pekala, sence bir başkasıyla onu kıskandırmaya çalışmak çok mu adice olur?" diye sordu. "Yani bu teknik olarak yanıtını bildiğim bir soru fakat bana başka çare bırakmıyor."

Niall anlarmış gibi başını salladı fakat mavi gözlerini barın arkasındaki yerden, büyük ihtimalle bir kızdan, ayırmadı.

"Sence de öyle değil mi, Ni?"

"Kesinlikle." diye yanıtladı Niall.

Harry derin bir nefes aldı. "Biliyorsun, Louis'den bahsediyorum. Sevgilim olan."

"Evet."

"Yarın Big Ben'e büyük bir süikast düzenlenecek diyorlar."

"Bu harika bir haber."

Harry uzanıp onun koluna vurdu. "Beni dinlemiyorsun!"

Niall gözlerini devirerek sonunda Harry'ye döndü ve birasını tok bir sesle tezgaha bıraktı. "Pekala, Harold. Sabahtan beri geveleyip duruyorsun fakat ben meşgul bir adamım. Sana tam olarak nasıl bir yardımım dokunacağını söyle ve ikimizi de büyük bir dertten kurtar, olur mu?"

Harry, neredeyse bir çarşamba ikindisinde en yakın arkadaşını boğazlayacaktı. "Benimle birlikte olmak istemiyor."

Niall kararsızca dudağının içini ısırdı. "Seksüel anlamda mı yani?" diye sordu. "Yeterince eşcinsel olduğundan emin misin?"

"Beraber geçirdiğimiz her saniye, senden yardım istediğime biraz daha pişman oluyorum."

"Tamam tamam," Niall konuya olan ilgisinin arttığını belli eder gibi ona doğru eğildi. "Şimdi demek istediğin onun seni istemesini sağlamak öyle değil mi?"

"Aslında, bunu zaten istiyor. Sadece..." Niall, Harry'nin bir vampir ile çıktığını bilmiyordu ve bilmeyecekti de. Bu yüzden elindeki tek yalanı kullanmak zorunda kaldı. "Onu heveslendirmekte biraz zorlanıyorum." dedi bir çırpıda.

Niall gülmemek için dudaklarını ısırınca Harry gerçekten de yanlış yerde ve yanlış kişiyle olduğuna karar verdi. "Anlıyorum," dedi İrlandalı. "O zaman elindeki en iyi kozu oynamanın vakti gelmiş."

Harry bunun ne anlama geldiğini anlamamıştı.

Niall kaşlarını yukarıya kaldırdı.

"Şeyi demiyorsun, değil mi?"

İrlandalı, bira şişesini şerefe der gibi kaldırıp ona göz kırptı. "Louis için noel erken geliyor bu sene."

"Sen ciddi misin?"

"Yolunda gitmeyen anal dolu seks hayatı için tavsiye almaya bana gelen sen kadar ciddiyim, Harry."

-

Bundan birkaç noel önce Harry'ye en yakın arkadaşı Niall, sadece hakkında gülmek için satın alınmış bir hediye vermişti. Üç noel boyunca üst üste ona ışıklı vibratörler almaktan sıkılan arkadaşı bir sefer karşısına pembe kurdele ile sıkıca bağlanmış siyah bir paketle çıkmıştı. Harry hediyesini açıp içinden çıkanı görür görmez gözlerini devirmiş ve hediyeyi Niall'ın kafasına atmıştı.

Hediye o günden beri Harry'nin çekmecelerinin birinde kendine yer edinmişti. Bir daha gün yüzü göreceğini sanmamıştı Harry fakat çaresiz durumlara çaresiz çözümler gelirdi, denemesi gerekiyordu.

Giysi odasındaki boy aynasında son bir kez kendine baktıktan sonra derin bir nefes aldı ve saçlarını düzeltti. Belini kavrayan siyah kurdelelerin verdiği hissi biraz sevmişti fakat çamaşır bariz şekilde onun sahip olduklarını örtmesi için yapılmamıştı. Kendini aptal gibi hissediyordu.

Elleriyle gözlerini ovdu ve son dakikada kararını değiştirip üzerine bol bir tişört geçirdi. Bu görüntüsünü biraz daha normalleştirmiş gözükse de hala daha tişörtün açıkta bıraktığı yerler vardı. Omuzlarını silkip yatak odasına doğru gitti.

Louis yatağa uzanmış kitabını okuyordu, Harry odaya girdiğinde hiçbir tepkide bulunmadı. Harry kendine bir bardak su doldurdu ve içti. Louis hala ona bakmıyordu. Derin bir nefes aldı, bir bardak daha doldurdu.

"Umarım kalp krizi falan geçirmiyorsundur çünkü kalbin..." Louis kitabından yukarı baktığı anda konuşmayı kesti. Mavi gözlerinin vücudunda gezindiği altı uzun saniye boyunca Harry nefesini tuttu. Louis yutkunurken oturduğu yerde biraz doğruldu. Gözlerini belirli bir noktadan alamıyor gibiydi. "...çok hızlı atıyor."

Harry bu kısımda kendine olan güvenini biraz toparlamaya karar verip yatağa yürüdü. Sanki her şey normalmiş gibi çıplak bacaklarını gelişigüzel uzatarak arkasına yaslandı. "Ben gayet iyiyim."

Louis cevap vermeyince Harry hafifçe gözlerini kısarak ona doğru yaklaştı. Yalandan bir endişeyle, "Ama sen pek iyi görünmüyorsun." dedi.

Louis bakışlarını kaçırdı. "Sadece biraz..." Boğazını temizleyip kitabına döndü. "Her neyse."

Harry neredeyse kaşlarını çatacaktı ki normal davranması gerektiğini hatırlayabildi. Uzanıp dudaklarını vampirin yanağına bastırdıktan sonra geri yattı ve arkasını döndü. Üzerini bilerek örtmemişti, bu oyunu kazanmaya çok niyeti vardı.

Louis'nin ilgisini kitabından çekip ona yöneltmesi fazla uzun sürmedi. Çok geçmeden ışıklar kapandı ve Harry vampirin soğuk nefesini ensesinde, parmakuçlarını tişörtünün açıkta bıraktığı belinde hissetti.

Gülümsemesini yastığına bastırmasına neden olan şey ise Louis'nin belindeki kurdelelere doladığı parmağıydı.

O gece bir adım önde olduğunu bilerek uyudu.

-

"Pekala, Louis Tomlinson." Harry üzerine tişörtünü geçirdi ve tamamen yalnız olduğu odadaki aynaya baktı. "Oyun başlıyor."

Son bir kez açık bıraktığı saçlarını düzeltip arkasını döndü.

Louis tek kaşını kaldırmış, sorgularca suratına bakıyordu.

Artık hızına alışık olduğundan tepki vermek yerine uzanıp dudaklarını hafifçe onun yanağına bastırdı. "Ben hazırım."

"Bir şeyler peşindesin." dedi Louis, memnuniyetsizliği sesinin tonundan bile belli oluyordu. Vampir onu baştan aşağıya süzdükten sonra mavi gözlerini tekrar insanın yüzüne dikti. "Ve bu hiç hoşuma gitmiyor."

"Susayınca çok paranoyak oluyorsun, bunu biliyor muydun?"

"Ben susamış değilim."

Harry onun göremediğini bildiği için yine gözlerini devirdi. Susadığını gayet iyi biliyordu. "Sen de hazırsan çıkabiliriz."

Yerden kraker ve prezervatifle doldurduğu kahverengi çantasını aldı ve ona dönmeden önce pantolonun kemer iliğini hafifçe aşağıya çekip iç çamaşırını düzeltti.

"O da neydi öyle?"

Arkasını döndüğünde Louis'yi gözlerini tedirgin bir şekilde pantolonun kemer iliğine dikerken buldu. Bu haline neredeyse gülecekti.

Gülümsedi ve "Hiçbir şey." diye mırıldanıp odadan çıktı.

Alt kata indiğinde Louis'nin şüpheli bakışlarla onu takip ettiğini fark etti. Gülmemek için dudağını ısırdı. Garajın kapısını açarken ona döndü. "Neden bana öyle bakıyorsun?"

Louis cevap vermeden bir süre daha onu süzdü ve sonunda kıpırdamaya karar verip Harry için yolcu kapısını açtıktan sonra arabanın sürücü koltuğuna geçti.

"Biliyor musun? İstiyorsan evde kalabiliriz. Gitmesek de olur."

Harr onun ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Eğer evde kalsalardı onu filmlerle kandırıp yine erkenden uyutacaktı. Haftalardır yaptığı gibi.

"Hayır, gitmek istiyorum. Hem sen de bir şeyler içersin."

İçmek kelimesi Louis'nin çenesindeki kasların kıpırdanmasına neden oldu. Harry'yi aptal falan mı sanıyordu? Haftalardır susuzdu ve suratı fark edilebilir şekilde çökmüş görünüyordu. Elbette susuz olduğunun farkındaydı.

Hiçbir şey demeden onun arabayı çalıştırıp garajdan çıkmasını izledi. Louis, arabayı barın otoparkına çekip inmesi için Harry'nin kapısını açana kadar hiç konuşmadı.

"Gece burada kalmak ister misin yoksa biraz takılıp eve mi dönelim?"

Harry kahverengi çantasını omzuna astı. "Eve gitmek istemiyorum." dedi masum bir ifadeyle.

Bunun üzerine Louis'nin yol boyunca sürdürdüğü gergin tavrı biraz yumuşamış, mavi karanlıkta cılız bir ışıkla yanan chitty chitty fang fang tabelasının önüne kadar elini tutmasına neden olmuştu.

Bar her zamanki gibi kırmızı spot lambaları ve deri localarla doluydu. Dans eden, konuşan, yiyişen ve kadeh tokuşturan vampir ve gönüllüleri saymazsak normal bir gece klübüne benziyordu.

Louis elini onun beline indirerek localara yönlendirdi.

"Burası çok sıcak." diye mızmızlandı Harry kırmızı deri koltuğa yaslanır yaslanmaz. Louis tam oturacakken şikayeti üzerine ona baktı. "Bu sıcaklığı da hissedemiyor olamazsın."

Vampirin sanki etrafındaki hava sıcaklığını görebilecekmiş gibi etrafına bakması göz önüne alınırsa, evet, hissedemiyordu. Harry tişörtüyle kendini yellemeye çalıştı.

"Balkona çıkmak ister misin?"

Fazla hevesli bir şekilde başını sallayınca Louis onun elini tutup tekrar ayağa kaldırdı. Tekrardan vampir ve insanlardan oluşan kalabağı yararak onu hızla balkona çıkarırken tekrar elini beline koydu. Demir kapıyı ittirip onu temiz havaya taşıdı.

Yüzüne vuran serin rüzgarla rahat bir nefes aldı Harry.

"Bugün arkadaşınla iyi vakit geçirdin mi?"

Omzunun üzerinden viktoryan tarz balkon demirliklerine yaslanan vammpire baktı. Sisli hava cildinin daha beyaz gözükmesine neden olmuş, esen rüzgar düz saçlarını dağıtmıştı. Hafifçe yaklaşıp işaret parmağıyla alnındaki koyu kahve tutamı düzeltti. "İyiydi. Ucuz bira içip biraz sohbet ettik."

Louis anlar gibi hafifçe başını salladı. "Sevindim." dedi kısaca.

Harry dönüp tıpkı onun gibi balkon demirliğine yaslandı. "Bir şeyler içmelisin." diye konuştu sessizce.

"Ben iyiyim, Harold."

Harry başını onun tarafına çevirdi, uzun bir süre solgun tenine ve koyulaşan göz altlarına baktı. İyi değildi ama kesinlikle salağın tekiydi.

"Benden beslenmeyi reddediyorsun, en azından gidip bir şeyler içmeni istiyorum."

Louis bu sefer keskin gözlerle ona baktı. "Susuzluğumun kontrolünü sağlayabiliyorum, teşekkürler."

"Neden bana tavır aldığını anlamıyorum, Louis."

"Sana tavır aldığım falan yok."

"Günlerdir tuhaf davranıyorsun ve suratın beş karış." diye konuştu Harry sinirle. "Beslenmeyi reddettiğin için olduğunu biliyorsun, senin sorunun ne anlamıyo-"

Louis'nin dudakları sertçe kendininkilere kapanınca konuşmayı kesmek zorunda kaldı. Louis ona doğru tamamen dönerek vücudunu demirliklere hapsetti.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu zorlukla ayrılıp.

Louis elini ondan ayrılabilme olasılığını sıfırlayabilmek için yüzüne koydu ve alnını onunkine bastırdı. "O burada." diye fısıldadı dudaklarına doğru. "Konuşmayı kes ve ne diyorsam onu yap."

Harry kim diye sorabilmek için ağzını açtı fakat Louis onu tekrar öperek susturdu. Bu şekilde bedeni arasında sıkışmak hem güzel hem de biraz tuhaftı. Ellerini onun boynuna dolamanın en iyi fikir olduğuna karar verip öpücüğe yanıt verdi.

"Aşk kuşları..." diye mırıldandı biri arkalarından.

Harry gözlerini açtığında Louis'yi zaten ona bakarken buldu. Dudakları yavaşça ayrılınca Louis derin bir nefes aldı ve Harry'yi tutmayı bırakmadan arkasına döndü. "Grimshaw?" diye konuştu tıslar gibi.

Harry normal bir yerde uygunsuz bir durumda olduğunu bilirdi fakat bu barda kuralların olmadığını bilecek kadar uzun zamandır takılıyordu. Bu yüzden tek yaptığı Louis'nin onu tutan tarafına yaslanmak oldu.

Nick yüzündeki sırıtışla demirliklere doğru yaklaştı. Bunu yaparken Harry'ye dikilen gözleri, Louis'nin parmaklarının sıkılaşmasına neden olmuştu.

"Merhaba, şekerim." dedi Nick Harry'ye ve derin bir nefes aldı. "Çok hoş kokuyorsun. Nedir bu, çilek mi?"

"Böğürtlen." Harry aceleyle boğazını temizledi. "Yani, seni ilgilendirmez."

Yan gözle Louis'nin ona ters bir bakış attığını fark etti.

Nick sadece güldü. "Bu çocuğa bayılıyorum." dedi ortamdaki gerginliğe hiç uyum sağlamayan bir neşeyle.

"Bir şey mi isteyecektin, Nick?" diye sordu Louis, yüzündeki tiksinti ifadesini saklamaya gerek bile duymadan. "İşimizi böldün."

Nick sanki bunun yeni ayırdına varmış gibi şaşkınlıkla ağzını araladı. "Ah, ben suratındaki solgunluğa bakınca işlerin pek de yolunda gitmediğini sanmıştım." dedi ve sonra Harry'yi süzdü. "Öyle mi, Hazza?"

Harry bir cevap vermesinin Louis'yi daha fazla sinirlendireceğini düşündüğünden ağzını açmadı. Onun yerine otoriter bir sesle konuşan Louis oldu: "Her şey yolunda."

Nick durumu değerlendirir gibi Louis'ye daha yakından baktı. "Gerçekten mi? Çünkü bana pek öyle gelmedi." dedi ve Louis'nin gözlerinin içine baka baka Harry'ye yaklaştı. Parmaklarından birini nazikçe Harry'nin omzuna dökülen buklelerini geriye atmak için kullanarak insanın boynunu açıkta bıraktı. Harry onun delici bakışlarını boynunaki silinmeye yüz tutmuş iki küçük izde hissedebiliyordu. "Bu oldukça eski görünüyor."

Louis'nin tüm gücüyle sıktığı çenesi kıtırdadı.

"Gerçekten de bu kadar uzun bir süre geçmiş olabilir mi?" diye sordu Nick memnun bir suratla. "Yoksa senin gibi bir hazineden bıkıp beslenmekten vazgeçecek kadar aptal mı bu Louis?"

"Bu kadar yeter," dedi Louis hışımla. Harry'nin kolunu tuttu ve kendine çekti. "Biz gidiyoruz."

"Belki de o," Nick küstah bir sesle başladı. "Gitmek istemiyordur, Tomlinson?"

Ve bu Harry için flaşların patlamasına neden oldu. Grimshaw ona yem atmıştı. En sağlamından.

"Ona istediğini vermiyorsun, Louis."

Louis'nin vücudundaki her kas birer birer kasılırken Harry nefesini tuttu. "O benimle geliyor." dedi sertçe, ses tonundaki bir şey itiraza mehil vermeyeceğini çok net şekilde ortaya koyuyordu.

Harry'nin gözleri vampirinkileri buldu. "Louis..." Kolunu tutan ellerinin sıkılaştığını hissetti. Louis ne yapmaya çalıştığını anlamıştı ve hiç memnun değildi.

"Aklından bile geçirme."

"Bana başka çare vermiyorsun."

"Harry-"

Harry onun sözünü kesti. "Louis, lütfen. O doğruyu söylüyor."

"Bunu-" Louis durakladı ve nefes almaya çalıştı. "Bana yapma."

"Sadece bir şans ver." diye konuştu Harry. "Bir şans ve eğer yine yolunda gitmezse bir daha üstelemeyeceğim."

Adamın mavi gözlerinden sadece kararsızlık ile adlandırılabilecek bir ifade geçti. Tekrar konuştuğunda Harry bunun anlık bir karar olacağını biliyordu. "Tamam." dedi. "Tamam, bir kez daha. Onunla gitmiyorsun."

"Önemli bir şeyin üzerine söz ver."

"Harry!"

Harry önce arkasını dönüp pişkin pişkin gülümseyen Nick'e sonra da Louis'ye baktı. "Söz ver dedim."

Louis dişlerini sıktı. "Kan bankası." dedi sessizce. "Kan bankasında geçirdiğimiz günün üzerine yemin ederim."

Harry bunun üzerine Louis'nin onu elinden tutup içeriye çekmesine izin verdi.

Continue Reading

You'll Also Like

The 42 By alex

Fanfiction

54.5K 7.8K 17
"Bizden ne komşu, ne düşman, ne de arkadaş olur." university & dorm au! ! 15.01.2024
321K 29.9K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
87.1K 5.5K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
140K 14.5K 29
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️