AĞA [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

8.1M 376K 71.2K

"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZ... More

Ağa │Prolog (GİRİŞ)
bir │ölümün kıyısı│
iki │isteme merasimi│
üç │alışveriş│
dört │ateş│
beş │görünmeyen│
altı │vazgeçmesini de bildim!│
yedi│alyans│
sekiz │İyi geceler, küçüğüm.│
dokuz│Piran kızı│
on│papatya│
on bir│dilhun│
on iki │meczup│
on üç │cansiparane│
on dört │divane│
on beş │tarumar│
on altı │cüretkâr│
on yedi │efsunkâr│
on sekiz │lâlüebkem│
on dokuz │Ahu│
yirmi│teklif│
yirmi bir │hun│
DUYURU
yirmi üç │sukûtuhayal│
yirmi dört │letafet│
yirmi beş │kına│
yirmi altı│ölüm içgüdüleri│
yirmi yedi│lâyemut│
yirmi sekiz │bitti│
yirmi dokuz│yüreklerin bütünleşmesi│
otuz │bir aşk daha│
otuz bir│ömre bedel│
otuz iki │esrarlı│
otuz üç | Mühür |
otuz dört |kan|
otuz beş | alın yazısı |
otuz altı |kayıp|
otuz yedi |kan ve revan|
otuz sekiz |bebek|
otuz dokuz | girift |
Kırk |geçmişin tozlu sırları|
kırk bir │karıştır│
kırk iki |körükle|
kırk üç | tehdit |
kırk dört │hazan │
Kırk beş | can vermeli |
kırk altı | aldatış |
kırk yedi | intikam |
kırk sekiz | Kana kan |
kırk dokuz | bedel |
Elli │ Berfe │
elli bir | Kadın Gücü |
elli iki │Yaban Gülü │
elli üç | kalp atışı |
elli dört | Hazal'ın İntikamı |
KURBAN YAYINDA!
elli beş | birleşme|
elli altı │Muradına Ermek │
Elli yedi | bebeğim|
elli sekiz | Sessizlik |
elli dokuz | F İ N A L |
KANLI BAŞLANGIÇLAR SERİSİ TÜM KİTAPLARI
NEÇIRVAN PİRAN
GECENİN SESSİZLİĞİ - Yeni Kitap

yirmi iki │zemheri│

123K 6.5K 986
By dilanaladag

Bölümün geç geldiğinin farkındayım. Fakat yetiştiremedim. Elimden geldiğince yazmaya çalıştım özen gösterdim ama bir türlü bitmedi 22. Bölüm. Bitmemeye yeminliydi de en en son ikna ettim bitirdim.

Bölümde yine sizi şaşırtmayı başaracak gibiyim. Olaylar yavaştan yerine oturacak, ortalık elbette durulacak. Ama önce bir sakin olalım biz.

Gelecek bölümde bol bol Afran & Deran ikilisi olacaktır merak etmeyin. Sizleri seviyor ve öpüyorum. Keyifli okumalar.

Bölüm şarkısı şiddetle tavsiye edilir!

İthaf @thousand_years için. Keyifli okumalar kuzum ♥

Her zaman ki gibi kitabın tanıtım videosunu yukarı koyuyorum. İzlemeden geçmeyin!!

Dipnot: İthaf isteyen mesaj atsın ♥


YENİ YAYINLAYACAĞIM HİKAYEME DE HEPİNİZİ BEKLERİM TATLI PANKEKLERİM ♥♥

AĞANIN PİRAN VE BEJİNDAR AŞİRETLERİNİN AİLE SOYAĞACI;

Bejindar Ailesi Ebeveynleri

· 17 Ocak 1958 / Kurban Bejindar 

· 23 Temmuz 1969/ Hanım Bejindar

Evlatlar

· 03 Mart 1989 / Afran Bejindar

· 31 Mayıs 1991 / Mustafa Bejindar

· 04 Temmuz 1993 / Özcan Bejindar

· 05 Nisan 1995 / Farah Bejindar

· 19 Ağustos 1997 / Diyar Bejindar

· 11 Kasım 1999 / Berfe Bejindar

Piran Ailesi Ebeveynleri

· 16 Haziran 1957 / Hander Piran

· 29 Kasım 1968 / Kadriye Piran

Evlatlar

· 28 Şubat 1988 / Neçırvan Piran

· 13 Aralık 1989 / Berken Piran

· 07 Eylül 1991 / Resul Piran

· 10 Haziran 1993 / Adar Piran

· 01 Ocak 1996 / Deran Piran

· 12 Nisan 1997 / Hazal Piran

· 26 Ekim 1999 / Rozerin Piran


▬▬▬


B Ö L Ü M 22

│zemheri│ 

Hayat, en mutlu olduğunuz anda size kendini hatırlatmayı severdi. Çünkü dünyanın düzeni buydu! Sınanmak için gelmiştik bu dünyaya, sınanıyorduk da...

Adamın kanlar içinde yere yığılışına çıplak gözle şahit olmak, ona bu kadar yakınken ellerinden kayıp gitmemesi için hiçbir şey yapamamak öyle büyük bir azaptı ki kendine, çığlık çığlığa bağırmak isterken avaz avaz susuyordu kadın. Öyle büyük bir korku oturmuştu ki o an yüreğine, kaybetme korkusuyla kalp krizi geçireceğini zannetti o an.

Bin bir türlü şey geçirdi aklından da bir türlü kıpırdayamadı. Saniyeler sonra yere yatan herkes ayağa kalkıp kendilerine doğru koşmaya başladığında ancak kendine gelebildi. Geldiği gibi de hızla yere, adamın kanlar içinde kalmış bedeninin yanına çöktü.

Gözlerinden yaşlar o farkında olmadan şelale misali dökülmeye başladığında, ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Ardından adamın yarasını gördü gözleri. Oradan sızan kanı gördü. Onu incitmişlerdi! Kadının yüreğini paramparça etmişlerdi!

Başındaki şalı hızla çıkardı ve Afran'ın yarasının üzerine sertçe bastırdı. Bunu yaptığı anda gözleri kapalı adamın sessizce inlediğini işitti. Şaşkınlıkla adamın suratına baktığında, gözlerinin çok kısık bir şekilde açık olduğunu ancak fark edebildi.

"Afran..." diye soludu. Adamı belki aldığı kurşun yarası öldürmeyecekti ama Deran'ın ona adıyla seslenerek bunu yapacağı aşikârdı.

"Afran, ne olursun bırakma kendini. Güçlü kal tamam mı? Bak buradayım ben." Derken titreyen sesinin tizliğini işittiği an fark etti ağladığını. Hızla burnunu çekip adama doğru iyice yaklaştı. Yanına gelen Neçırvan elini, kız kardeşinin elinin üstüne koyduğunda Deran ellerini çekti. Ellerine bulaşmış olan kanı görerek hıçkırdığında, artık ne yapacağını bilmiyordu.

Yere oturup, adamın kafasını dikkatlice dizlerine aldı. Kısık gözlerinin ardından ona bakan zümrüt karası gözleri yüreğinin sıkışmasına neden olurken, yutkunamadığını fark etti.

"Dayan tamam mı?" diye mırıldandı. Başlarına toplanmış olan insanlar, bayılan Hanım Bejindar, Kurban Bejindar'ın öfke dolu sesi onu hiç etkilemiyordu. Dış dünyaya tamamen kapamıştı kendini. Tüm ilgisi ona bakmakta olan zümrüt karası harelerdeydi. Başkası şu andan gayrı umurunda değildi.

"Pi... Piran Kızı," diye mırıldanmaya çalışında Afran, "Zorlama kendini!" diye sözünü kesti derhal Deran. Fakat Afran onunla aynı fikirde değil gibiydi.

"Sana şimdi söylemezsem bir daha söylemeye fırsatım olmayabilir." Diye kekeleyerek ve nefes nefese zorlukla konuştuğunda, gözlerini yumdu Deran. Gözlerini yummasıyla bir katre gözyaşı düşüverdi Afran'ın çehresine. O gözyaşına sebep olanları bulup öldürmeyi kafasına kazarken konuşmaya çalıştı yeniden Afran.

"Hep dolaylı yoldan söyledim," dedi ilk olarak. Yine zorlanarak ve kesik kesik... "Şimdi doğrudan söyleyeceğim."

"Ölecekmiş gibi konuşma Bejindar! Benim seninle görülmemiş hesaplarım var hâlâ!"

Deran'ın sözlerine güldükten saniyeler sonra öksürmeye başlayınca başta yüzü gülen Deran, ardından endişeyle ona baktı.

"Sana var ya Piran Kızı," Artık iyice konuşamaz hale gelmişti. Bir an önce söylemezse hayatının sonuna kadar pişman olurdu. Bu şansını kaybetmeyecek, söyleyebiliyorken içindekileri söyleyecekti. "Sana her zerremle tutkunum. Yüreğim adından başka her şeye sağır. Bu yüreğe bir tek sen yakıştın, seni seviyorum."

Deran şaşkınlık ve şokla Afran'a bakarken, tek kelime edemedi. Ardından tam konuşacakken ambulansın siren sesleri ilişti kulağına. Başını hafifçe yukarı kaldırdı gayriihtiyarî. Kapıya dikti gözlerini çok kısa bir süre. Yeniden Afran'a döndüğünde, gözlerinin artık açık olmadığını görerek hayatının en büyük pişmanlığı ile dolduğunu hissetti.

"Beni bırakma ne olur!"

Oma korkuyla bakarken, hıçkırıklarının şiddetiyle sarsılan Riha oldu. Sözleri ise çok şey ifade ediyordu.

Öyle büyük bir pişmanlık ve acı oturmuştu ki yüreğine... Söylediklerine ve söyleyemediklerineydi hep bu pişmanlık. Ne yapacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey vardı zaten. O da Afran'ı geri istediğiydi!

Ambulans konağın kapılarının ardına kadar açılmasıyla Afran'ın vurulduğu yere kadar girerken, herkes korku ile izlemekteydi. Deran ise odağını kaybetmiş bakışlarıyla olanları seyrediyordu.

Afran'ın ambulansa bindirilmesinden hemen sonra o da ileri doğru atılmışsa da ağabeyi Berken onu tutarak engel olmuştu ambulansa binmesine.

Ağabeyine dönüp, çaresiz bakışlarla baktığında Berken'in başını olumsuz anlamda sallamasıyla içindeki hayal kırıklığı bir nebze daha büyüdü.

Kız kardeşini peşine takarak hızla dışarı çıkartan Berken, arabasının kapısını açıp Deran'ı arabaya bindirdikten sonra kendisi de arabaya bindi. Konaktan çıkan ambulansın ardından arabayı çalıştırdı ve sirenleri acı bir çığlık gibi semaya yükselen ambulansı takip etmeye başladı.

En yakın eğitim ve araştırma hastanesinin acil kapısından içeri girdikleri an arabanın biraz yavaşlamasıyla kapıya atılan kızı görerek hızla frene bastı. Korku dolu gözlerle kız kardeşine döndüğünde, kendinde olmaktan çok ötede olduğunu fark etti. İçi cız ederken, evlenmemek için kendini astığı adamın ardından böyle üzülmesine bir anlam veremedi. Fakat sonradan dank eden fikirle yüzü yumuşadı.

"Sana sağlam ihtiyacı var Deran, o yüzden Afran Ağa ayaklanana kadar kendine iyi bakmak zorundasın!" diye kız kardeşini uyarmadan geçmedi.

Arabayı daha uygun bir yere park ettikten sonra hızla arabadan çıkan kardeşinin arkasından o da arabadan çıktı ve kız kardeşinin peşine takıldı. Büyük adımları sayesinde kolaylıkla yakalayabildi kardeşini. Ardından onu kollarının arasına alıp, destek verircesine kendine yasladıktan sonra yürümeye devam etti.

***

Zamana sıçrayan acıları olurdu insanın. Hani zamanın iyileştirmesini umduğu fakat asla kabuk bağlamayacağını da bildiği... Öyle büyük bir acı ile sarmalanmıştı şimdi kadının yüreği.

Gözlerinden zemheri tadında akan yaşlarının ardı arkası kesilmiyordu. Öyle bir keder payitaht kurmuştu ki yüreğine, çaresiz kalmıştı. Adam gözlerini açana kadar da elinden bir şey gelmeyeceğini biliyordu.

Kendi için pes etmişti kadın. Kendi için savaşmaktan vazgeçmişti. Uzun zamandır kendi için hiçbir şey yapmamıştı. Kendi için çabalamayan bir insanın, başkası için çabalamasını beklemezdi ki kimse.

Deran öyle değildi ama. Yüreği, bütün bedenini parçalayıp oradan çıkmak ve adama can suyu olmak için çırpınıyordu adeta. Ve bu hal, adam için kendinden geçme isteği öyle bir etki yaratmıştı ki yüreğinde dünya üzerinde görülmemiş şiddetle sarsılıyordu. Öyle amansız çare arıyordu ki, bir gören olsa halini ona acıyan gözlerle bakardı.

Her geçen dakika kadının yüreğine yeni bir ok saplarken, nefes alamadığını fark etti. Hızla olduğu yerden kalkıp, ameliyathanenin oradan uzaklaşmaya başladı. Zorlukla nefes alırken elinden geldiğince hızlı bir şekilde hastanenin bahçesine ulaşmak istiyordu. Fakat nefes almakta bu kadar zorlanmıyor olsaydı o zaman daha kolay olabilirdi her şey.

Gözlerinin karardığını fark ettiğinde durdu ve yan taraftaki duvara tutundu. Ardından yeniden yoluna devam etti. Nefes almaktaki sıkıntısı bir nebze azalırken ayakları hastanenin dış kapısına doğru kendiliğinden hareket ediyordu.

Nihayet hastanenin bahçesine çıktığında, derin bir nefesi ciğerlerine çekti. Çektiği nefesle birlikte gözleri yeniden kararınca bir an sendeleyerek düşecek gibi oldu fakat onu dirseğinden ve koltuk altından tutan eller sayesinde ucuz kurtuldu.

Ya da o böyle olduğunu zannetti.

Kendine gelip de ona yardım eden kişiye döndüğünde gördüğü insan ile başından vurulmuşa döndü adeta.

Hayretler içerisinde karşısındaki adama bakarken, nutkunun tutulduğuna yemin edebilirdi. Ömründe daha yüzsüz bir insan ile tanışmış mıydı?

"Sen..." diye tısladı adeta öfkesi somutlaşırken. Ardından derhal çekti kurtardı kollarını adamın ellerinden. Adamın pişkin pişkin sırıtan suratına bakarken içindeki öfkenin giderek büyüdüğünü hissetti. "Sen hangi yüzle buraya gelirsin? Canına mı susadın be adam?"

Ses tonunun yükseldiğinin farkında bile değildi. Öfkesi öyle yoğundu ki, çıplak elle öldürebilirdi bu adamı.

"Sakin ol kadın, insan önce bir teşekkür eder."

"Neden teşekkür edeyim sana Miran Nerva? Nişanlandığım adamın canına kast ettiğin için mi?"

Öyle yüksekti ki sesi, bahçedeki herkes bir anda onlara dönüvermişti.

"Sevinirsin diye düşünmüştüm," diye konuşan adamın sözlerini işittiğinde gözleri fal taşı gibi açıldı. Ardından kimsenin beklemeyeceği o hareketi yaptı.

Adamın suratına kendi elini sızlatacak kadar sert bir tokat attığında, adamın öfkeyle gözlerinin kapandığını fark etti. Ama ona bu vız gelirdi. Ne yapabilirdi ki, en fazla canını alırdı!

"Soysuzluk siz de aile yadigârı herhalde Miran Nerva! Ama hata ben de, sana laf anlatıyorum. Adam olan zaten husumetini nasıl çözmesi gerektiğini bilir. Ancak ve ancak senin gibi korkaklar böyle işler yapar!"

Deran'ın zehir zemberek sözleri semaya yükselirken, hastane kapısında göründü ağabeyleri. Ağabeylerinin yanında Afran'ın da erkek kardeşleri vardı. Bu iş hiç hoş olacağa benzemiyordu.

Neçırvan, hızla Mustafa'ya dönüp "Şurada şerefsiz!" diye Miran'ı işaret ettiğinde onu duyan Miran derhal bakışlarını kadından çekti. Onunla işini sonra görecekti. Ardından üstüne doğru gelmekte olan adamlara baktı. Piran ve Bejindar oğulları... Onlardan gram korkmuyordu.

"Canını yerden buldun herhalde Miran Nerva! Ne bu yüreklilik, senin gibi sıçanlarda iğrenti duruyor ama bilesin!" diye konuşan Mustafa, adamı parçalamak için saniyeleri sayıyordu.

"Ben işimi sağlama almadan bir adım dahi atmam Mustafa Bejindar, bunu en iyi sen bilirsin!"

Adamın sözleriyle birlikte Mustafa'nın tek kaşı havalanırken, ne dediğini anlamaya çalıştı. Ardından adamın başıyla işaret ettiği yere döndüğündeyse, demek istediğini çok iyi kavradı.

Hastanenin çatısına yerleşmiş, elindeki silahıyla Miran Nerva'nın emrini bekleyen bir adam duruyordu. Miran ise bunu büyük bir tehdit ile söylemişti elbette. Ne de olsa silahın namlusu Deran'a odaklanmıştı.

Miran'ın işaret ettiği yeri herkes çok net görebilmişti, buna Deran'da dâhil.

"Kendi başına halledemiyorsun değil mi hiçbir işini Nerva! Kendi başına bir çöpten daha işlevsizsin çünkü!" diye konuşan Deran, artık adamın sınırını zorluyordu.

Miran, Deran'ın sözlerinin hemen ardından elini onun çenesine yerleştirdiği gibi tüm gücüyle sıkıp yüzünü kendisininkine yakınlaştırdı.

"O çeneni kapatmazsan ben kıracağım kadın, bilesin!"

Adamın yüzüne tıslamasından çok, çenesindeki eli canını fena şekilde yakarken korkmadığını göstermek istercesine adamın gözlerinin içine bakmaya devam etti.

"Abla?"

Hazal'ın sözlerinin ardından Miran'ın ona dönmesiyle elinden kurtulan Deran derhal onlara doğru koşmaya başladığında Miran'ın üzerine doğru hareketlenmişti Bejindar ve Piran oğulları. Fakat Miran'ın "Vur!" diye bağırmasına mani olamamıştı hiç kimse.

Çatıdaki adam, silahını kavradığı gibi tetiğe basmak için harekete geçtiği sırada Deran hızla kardeşine doğru koşmaktaydı. Onun gibi hareketlenmişti Hazal'da ablasına doğru koşmaktan bir an geri durmamıştı.

Deran ile Hazal'ın arasında çok az bir mesafe kala kulakları delip geçen bir sesle patlayan silah, herkesin ürkmesine sebep oldu. Deran ne olduğunu anlayamadan kız kardeşinin bedeninin üzerine yığılışıyla gözleri şok ve korkuyla açıldı. Hayretle içerisinde kalmıştı. Hazal'ın üzerine yığılan bedenini tutmak için büyük bir çaba sarf ederken en sonunda ayakta duramamış ve yere düşmüşlerdi.

Hazal'ın yüzündeki acı dolu ifadeyi gördüğü an öleceğini düşündü. Ona dönen ağabeyleri ise gördükleri manzarayla donakalmışlardı. Çünkü kan donduran bir sahneydi bu. Hazal'ın bedeninden süzülen kanlar saniyeler içinde etraflarını kaplamıştı bile.

Afran'ın kanının bulaştığı elbiseye bulaşan yeni kan, canından çok sevdiği kardeşine aitti. Hazal'a aitti.

Bir çığlık yükseldi semaya saniyeler sonra. Deran'ın feryat çığlığı arşı delerken, etrafını saran kalabalık umurunda değildi.

Eğer en başından ölmüş olsaydı, başka kimsenin ölmesine gerek kalmayacaktı. Fakat onu bile becerememişti, ölmeyi bile becerememişti kadın...

Afran'ın bir küçüğü Mustafa, şokla kaskatı kesilmiş herkesi gerisinde bırakarak hızla koşmaya başladı. Yüreğini saran korku dillendirilemezdi. Yıllarca yüreğini zincirlemiş bir adamın, yıllar sonra gördüğü ve gördüğü gibi de tutulduğu kadın kanlar içinde yatıyordu ablasının kucağında.

Onu ilk gördüğü an aklına düştüğünde yüreği sıkıştı. Adımlarını hızlandırdı bir an önce ona ulaşmak için. Ulaştığındaysa da an beklemeden yere eğilip nabzına baktı. Nabzının çok şükür ki hâlâ attığını hissettiği gibi sarsmamaya dikkat ederek kucağına aldı Hazal'ı.

Yüzünde açan güller eksik olmasın isterken, gül kırmızısı kanının fütursuzca süzülüşünü görmek yakıp geçmişti yüreğini. Bu kadını ilk gördüğü günden bu yana aklından çıkarmamıştı. Bu kadın ona verilmiş bir hediyeydi. Yüreğinin kapılarındaki zinciri kirpiklerinin altından bakarken tek bir bakışıyla kırıp geçmişti. Henüz ona hiçbir şey söylememişken, yaşanacak milyon güzel şey varken izin veremezdi. Yeniden kaybedemezdi işte!

Kolları arasında minnacık kalan kadına yüreğinde ezilen büyük bir hezimet ile baktı. Çünkü o anda kollarının arasındaki kadın, sanki dünyanın en önemli insanıymış gibi geldi. Yüzüne baktığı anda yüreğindeki koca korkuyu hissetti. Bu küçük kadını ilk gördüğü anda da böylesine büyük bir duygu ile kaplanmıştı yüreği işte. Bu kadını kaybetmek istemiyordu, yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordu.

***

Hazal, vurulmasından hemen sonra Mustafa'nın kucağında acile taşınmıştı. Mustafa'nın kükremesiyle ayağa kalkan hastane, bir anda Hazal için koşuşturmaya başlamıştı. Mustafa ise kim var ise seferber etmişti. Aynı şeyi bir daha yaşamayı kaldıramazdı yüreği. Onca yaşanmamışlığa katlanamazdı yüreği.

Sükûnetini korumak istedikçe adeta patlamaya hazır bir volkan haline gelişine şahit oldu etraftaki herkes. Mustafa'nın bu haline kimse bir anlam verememişti. Fakat gerekte yoktu. Şu an önemli tek bir şey vardı o da Hazal'ın yeniden gözlerini açması.

Deran, başına gelenlere bir türlü inanamıyordu. Kanayan yüreğinin üstüne koyduğu taşın altından sızan kanda boğuluyordu.

"Bitmedi mi hâlâ şu ameliyatlar?" diye kükreyen Mustafa, yeniden herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştı. Herkesin gözü üzerinde değilmiş gibi iyice dikkat çekiyor oluşu Kurban Ağa'nın gözüne batmıştı. Herkes üzgündü, herkes mahvolmuştu ama sanki farklı bir şey vardı oğlunda. Böylesine bir hal beklemiyordu ondan. Her zaman en sakin kalabilen olmuştu Mustafa. Şimdi ise tamamen çileden çıkmış, öfkeden kuduruyordu.

Ameliyathanenin önüne gelen adamları gördüğünde yönünü derhal oraya çevirdi Mustafa.

"Buldunuz mu o şerefsizi?" diye yüksek tondan konuştuğunda adamların kafalarını yere eğmesinden cevabı anladı.

"Her şey çok hızlı oldu ağam, peşinden gittiysek de izini kaybettirmeyi başardı."

"Sizin yapacağınız işe!" diye yeniden kükredi. Ellerini hızla saçlarından geçirdikten sonra savurdu ve ardından karşısındaki duvara sertçe yumruğunu vurdu.

Kardeşi Özcan ve Diyar onu sakinleştirmek istemişse de başarısız oldu.

Nihayet ameliyathanenin kapısı açıldığında koşarak doktorun yanına gitti.

"Ağabeyim iyi mi doktor bey?"

"Çok şükür ki ameliyat çok iyi geçti. Vücuduna saplanmış kurşunu çıkardık. 24 saat müşahede altında tutacağız. Hayati tehlikesi geçti diyemem ama çok daha iyi."

Doktorun sözleriyle herkes derin bir nefes alırken, aynısını Mustafa için söylemek zordu. Yüreğinin yarısı ferahlamışsa da tamamı için Hazal'a hiçbir şey olmaması gerekiyordu. Uyansındı o, ondan sonra her şey çok güzel olacaktı. Bunun için yemin bile edebilirdi.

Deran, haberi aldığı gibi kız kardeşinin ameliyat olduğu yere doğru koşmaya başladı. Sonunda sağa doğru döndüğünde, annesinin yere çökmüş bir şekilde ağladığını görerek durdu. Ardından gözleri doktorun yanında ağlamamak için direnen ve elini gözüne bastıran babasını gördüğünde yüreği sıkıştı.

Dudaklarından firar etmeye hazırlanan çığlığıyla birlikte dizlerinin üstüne yere çökerken, gözyaşları çoktan akmaya başlamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

119K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
2.4M 106K 71
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
44.9K 2.2K 14
İki tutsak kalbin hikayesi... Hiç berdel yüzünden annenizin katiliyle evlenmek zorunda kalmışmıydınız? Ben kalmıştım.Berdel uğruna annemin katiliyle...
4K 243 5
Bu Topraklarda Bütün Kızların Kaderi Aynıydı Kimse Kimse Kaçamazdı (Havin'de Kaderi Aynı Olacaktı Kaderinden Kaçamıcaktı). Onların acı dolu aşk hikay...