AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ

18.2K 1.4K 428
By haticekubraozcan

Yorum sınırı; 425

Keyifli okumalar...

15.BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ

"Eve girince haber ver. Burada bekliyorum"

"Gerek yok git sen. Kaç adım sanki?"

"Sen eve gir hemen gideceğim söz veriyorum" Melih' in bu sempatik hali karşısında gülümsedim ve yürümeye başladım. Arabada çıkardığım şapkamı ve kaşkolumu da takmayı unutmadım. Bahçeye girdiğim sırada dış kapının açık olduğunu ve Asaf abimin beni kapının önünde beklediğini gördüm. İçimi kaplayan telaşla basamakları ikişer ikişer çıktım.

"Abi, bir şey mi oldu?"

"Aslışah saat kaç oldu? Neredesin sen? Telefonlarına da bakmıyorsun" azarlayan ses tonu karşısında sessiz kalmayı tercih ettim. Kapının önünden çekildi ve içeriye girmem için bana yol açtı. Eve girerken içimde oluşan korku bir nebze olsun azalmıştı. Ben annemlere bir şey oldu korkusu yaşarken abimin beni merak etmesini elbette açıklayabilirdim.

"Salona geç" kabanımı çıkarırken benden önce salona girmişti. Peşinden bende girdim ve tekli koltuğa oturdum. Agah abim bana bakmıyor, televizyondan da gözlerini ayırmıyordu. Asaf abim boğazını temizledi ve gözlerimin içine baktı.

"Neredesin sen Aslışah? Saat kaç oldu?"

"Arkadaşımla buluşacağım dedim ya abi"

"Geç kalma demiştim bende"

"Sadece yemek yedik ve eve geldim"

"Telefonuna neden bakmıyorsun?"

"Duymamışım. Duysam bakmaz mıyım?" Alttan almaya çalışıyordum. Asaf abim ise sorgulamaya niyetleniyor, daha sonra vazgeçiyor gibi görünüyordu.

"Bir daha habersiz bırakma bizi" sözlerini anlamış gibi yaptım ve izin isteyerek odama çıktım. Kapımı henüz kapatmıştım ki tıkladığını duydum.

"Gelebilir miyim?"

"Gel tabi abi" Agah abim aşağıda konuşmamıştı ama peşimden odaya kadar gelmişti. Odaya girdiğinde etrafına bakındı ve müsait olan sandalyeye kuruldu. Eli ile karşısında kalan tekli koltuğu işaret etti. Davetini geri çevirmeyerek, yorgun bedenime rağmen oturdum ve onu dinlemeye başladım. Derin bakışları üzerimde gezinirken ben tereddütle ona bakıyordum. Ellerini dizlerinde birleştirerek konuşmaya başladı.

"Nasılsın Aslışah?"

"İyiyim abi sen nasılsın?"

"Bende iyi olmaya çalışıyorum"

"Allah iyilik versin abi" ses tonunda ki temkinli tavır beni gerse de belli etmemeye çalıştım. Şuan haddinden fazla gerilmiştim. Biraz daha sürerse orta yerimden ikiye ayrılacaktım.

"Cümlemize kardeşim. Aslışah sana bir şey soracağım?" Nihayet odama gelme sebebini açıklamak için girişimde bulundu.

"Tabi"

"Bu akşam kiminle buluştun?" Korktuğum başıma gelmişti. Melih ile buluştuğumu söylesem ne tepki vereceğini bilmiyordum. Agah abim diğerlerine göre fazla asabiydi. Belki de Melih ile görüşmemi bile yasaklardı.

"Arkadaşımla"

"Hangi arkadaşınla. Sonuçta ailesi bu çocuk doğduğunda ona bir isim takmıştır değil mi?"

"Evet, isimsiz çocuk mu olur değil mi? Şey.. Sibel ile buluştuk" aklıma gelen ilk isim çıkıverdi dudaklarımdan. Sibel kim dese verecek bir cevabım dahi yoktu.

"Aslışah bana yalan söyleme, Selman ile mi buluştun?" Agah abimin sözleri bende deprem etkisi yaratırken ne diyeceğimi bilemedim.

"Ne alakası var abi? Selman beyi bugün hiç görmedim ben. Ofise gelmedi"

"Ofise geldi mi demedim? Dışarıda onunla mı buluşun dedim."

"Hayır."

"Aslışah ikinizin arasında olanları biliyorum, benden saklama" gidebildiğim yere kadar inkar edecektim. Yüzüne baka baka yalan söylemek zor olsa da, deneyecektim şansımı.

"Abicim sen olayları yanlış anlamışsın. Bizim ilişkimiz patron çalışan ilişkisi"

"Aslışah bak bu zamana kadar sana baskı kurmadım, hiç bir şekilde yargılamadım ama bana yalan söyleme. Diğerlerini kandırabilirsin ama beni kandıramazsın. İkinizin arasında garip bir şeyler var. Ve ben bunu senden duymak istiyorum" zorladıkça ben köşeye sıkışıyordum. Çıkış yolum kalmamıştı. Gözüm odanın içinde gezinirken pencereye takıldı. Acaba hızlı bir hamleyle pencereye koşup dışarıya mı atlasaydım? Belki o zaman aldığım hasar daha az olurdu. Ben bunları düşünürken Agah abim sandalyesinden kalkıp yanıma geldi. Yerde diz çökerken ellerini dizlerime koydu ve göz bebeklerimin içine baktı.

"Benden korkmana gerek yok. Hadi bana neler olduğunu söyle"

"Söylersem bana kızacaksın. Beni kısıtlayacaksın"

"Hiç bir şey yapmayacağım söz veriyorum sana" ifadesinde ki samimiyet beni ikna etmişti. Abime güveniyordum, ondan bana zarar gelmeyeceğine inanıyordum. Bir bir başından beri olanları anlattım. Bazı detayları atlamak zorunda kalmıştım. Onu takip ettiğimi anlatmadım mesela, benimle evlensene dediğimi de anlatmadım. Anlatsaydım ne değişirdi bilmiyorum ama o kadar da rahat olamadım abimin karşısında. Sözlerimi kesmeden dinlemeye devam etti. Ben sustuğumda o konuşmaya başladı.

"Sen gerçekten seviyor musun onu?"

"Bilmiyorum"

"Hani seviyordun? Hani bunu ona söylemiştin? Sevmiyorsan neden adamın hayatını alt üst ettin?" bu soruların cevabını kendim bilsem Selman' a eziyet etmeyecektim. Bilmediğim için aramızda büyük bir uçurum vardı ve ikimizi birleştirecek olan köprüde tek halat sağlamdı.

"Alt üst etmedim ki. Sadece onun hakkında düşüncelerimi söyledim"

"Aslışah bak seninle açık açık konuşacağım. İster beni dinle sözlerimi kulağına küpe yap, ister dinle ben odadan çıkınca kaldırıp çöpe at. Okuldan hevesini aldın gitmek istemiyorum dedin, sana destek oldum. Herkes okumak zorunda değil dedim. Demek ki ısınamadı, kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle davransın dedim arkanda durdum. İşe gireceğim dedin, ona da tamam dedim. Evde ki herkes sana cephe alırken ben korudum kolladım. Oradan da hevesini aldın, çıktın. Bunları başına kakmak için demiyorum, sadece bazı şeyleri sana hatırlatmam lazım. Buraya girdin başına buyruk davranmaya başladın, belli etmemeye çalıştım. Kaç defa idare ettim. Okul her yaşta okunur. 50 yaşına da gelsen girersin sınava, kazanırsın bir yer gider gelirsin. Oturduğun yerden alırsın diplomanı. İş desen yine öyle. Yeteneğin vardır diploman olmadan girer çalışırsın. Ayrıca herkes diplomalı çalışan değil. Nice çalışanlar var ilk okul mezunu olmasına rağmen üniversite mezunlarından daha yetenekli olan. Ama hayatını birisi ile paylaşmak, onunla bir yola çıkmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak bu hepsinden farklı ve hepsinden önemli bir karar. Diğerlerine bilmiyorum diyebilirsin ama bu konuda belirsizlik içinde kalamazsın. Ya istersin ya istemezsin. Ya seviyorsundur, ya sevmiyorsundur" Abimin sözleri ile gözlerim kucağımda duran ellerime kaydı. Abim sözlerine ara vermeden devam etti.

"Selman' ın yerine kendimi koyuyorum. Bir başkası bana senin yaptıklarını yapsa, senin söylediklerini söylese ona karşı ufak bir hissim yoksa bile merak ederim. Merak ettikçe de ona doğru istemsizce yaklaşırım. Sen onu kendine çekmişsin, adam sana yaklaşınca da git demişsin. Yapma Aslışah. Ne kendinle ne onunla oynama. Evet, bu yaptıklarını tasvip etmiyorum."

"Ama abi ne diyebilirim ki? Ben oyun oynamadım ki sadece hissettiklerimi söyledim. Bu suç mu? Ben hislerime engel olamıyorum diye suç mu işliyorum?"

"Ne alakası var? Ben seni suçlamıyorum ki. Sana bir kere bile neden sevdin demedim. Sadece yaklaşım tarzını beğenmedim. Seni kısıtlamak, yargılamak benim haddime değil." bir şey diyemedim. Ailemden benimle ilgilenen tek insan Agah abimken sözlerinde ne kadar haklı olduğunu da biliyordum. Sessizliğimden yararlanarak ellerimi avuçları ve minik bir öpücük kondurdu.

"Senden rica ediyorum doğru kararlar ver. Kendinle beraber başka birini daha peşinde sürükleme. Eğer pişman olacaksan, vazgeçeceksen kimseye ümit verme kardeşim"

ϾϿ

Yaşadığım bu zamana kadar nadir anlardan keyif almıştım. Boş bir anımda oturup düşünsem iki elimin parmaklarını geçmeyecek kadar özgür hissetmiştim kendimi. Attığım her adımda sorgulanmış, yediğim yemekte bile izinle hareket etmiştim. Küçükken giyeceğiniz kıyafetleri hanginiz seçmek istemediniz? Ben bunu yapmak için bir kaç defa girişimde bulunduğumda sonucu benim için hiç iyi bitmemişti. Annem her defasında dolabımı karıştırdığımı söyleyip beni engelliyordu. Abimler ne kadar rahatsa ben kendimi o kadar kısıtlı hissediyordum. Bunun sebebini ise ailenin tek kız evladı olmama bağlıyorlardı. Hiç unutamadığım bir an gözlerimin önünde belirdiğinde önümden akıp giden kalabalıkla beraber o ana geri döndüm.

"Aslışah şimdi seni bulacağım"Asaf abimin sesi o kadar yakınımdan geliyordu ki kalbim ağzımda atıyordu neredeyse. Ben ise saklandığım yere daha fazla sindim. Ellerim perdenin kenarlarını kavramış ayaklarım geriye doğru büzüşmüştü. Adım sesleri yakınıma geldiğinde refleks olarak yerimden çığlık atarak fırladım. Bu tepki Asaf abimi korkutmuştu. Ben yanından hızla kaçarken o peşimden koşmaya başladı. Bir iki adım sonra abimin sesini duyup arkamı döndüm.

"Ahh" Asaf abim yerde uzanmış kafasını tutuyordu. Ayağı büyük ihtimalle halıya takılmıştı. Düşerken de kafasını sehpanın keskin kenarına vurmuştu. Hemen yanına koştum. O sırada abimin sesine annem yanımıza geldi. Küçücük bedenimle abimin kafasından damlayan kanları temizlemeye çalışırken annemin kolumdan tutup koltuğa beni fırlattığını anımsıyorum. Asaf abimi yerden kaldırıp yanıma uzattı. Kafasına bastırdığı yemeniyle birlikte evden dışarıya çıktılar. Tüm bunlar olurken ben de onların peşinden koşuyordum. Etrafta ki telaş ve bağırış sesleri bana bir uğultu gibi geliyordu. Kafamın içinde kocaman bir balon vardı ve patlamak için fırsat kolluyordu. Hastaneye gittiğimizde doktorlar abimin kafasına dikiş atarken biz Agah abimle birlikte koridorda bekliyorduk. Yaşadığım olayın etkisi ile küçük bedenim sarsılmıştı. Evden çıktığımız andan beri ağlıyordum. Ağladıkça akan göz yaşlarım yüzümde büyük ve uzun bir şerit oluşturmuştu. Asaf abim kafasında büyük bir sargı ve 5 dikiş ile hastaneden çıkarken elimden tek tutan kişi Agah abimdi. Beni bir saniye bile yalnız bırakmamış, benden çok büyük olmamasına rağmen teselli etmeye çalışmıştı. Eve geldiğimizde annem ilk başlarda bir şey söylemese de akşam yemek masasında gereken uyarıyı yapmıştı.

"Abine olanlar senin suçun Aslışah. Eğer bu kadar yaramaz olmayıp, oyun oyun diye tutturmasaydın abin bu şekilde olmayacaktı. Seni son kez uyarıyorum, yaramazlık yapmayı bırak. Abin gibi sende derslerine odaklan" Ana okuluna gittiğimi unutmuş gibiydi sanki. Küçücük yaşımdan itibaren bana derslerimle ilgilenmemi söylüyorlardı. Hepsi bu konuya odaklanmıştı. Ağzını açan ismimden sonra derslerimi gündeme getiriyordu. Bu durum zaman geçtikçe daha çok zoruma gitmeye başladı. Yaptıklarım görünmezken yapmadıklarım daima ilgi odağı oluyordu. Elbette benim de hayallerim vardı. Yaşamak istediğim hayatın temellerini kendi ellerimle atmak istiyordum ama buna engel olan bir çok unsur da beraberinde geliyordu. Zorlanmak, mecbur bırakılmak kimse için kabul görülür bir durum olmasa gerek. Ben mecbur bırakılmıştım. Buna göz yummak istemiyordum. Hırslanmıştım, intikam almak istiyordum, hayatım hakkında söz sahibi olduğumu kanıtlamak istiyordum. Bunun için okulu bırakma kararı aldım. Biliyordum ki bu karardan ileride çok pişman olacaktım lakin hırs gözümü öyle kör etmişti ki bu kötülüğü kendime yaptığımı geç fark edecektim. Annme ve babam her defasında okumam gerektiğini, kendi mesleğime sahip olmamdan bahsediyorlardı. Onlara göre okuyup meslek sahibi olduğumda, istediğim harcamayı, kimseye hesap vermeden yapabilirdim. Ailemin parasına muhtaç olmadan zengin de olabilirdim. Tüm bunların yanında asla kabul etmedikleri şey ise evlilik mevzusuydu. Benim okul bitmeden evlenmemi asla istememişlerdi. Agah abimin üniversiteden bir arkadaşının okulu devam ederken evlendiğini duyduklarında tepkileri gözle görülür derecedeydi. Bu duruma karşı beni katı bir dille uyarmayı da ihmal etmemişlerdi. Ben ise o konuşmayı duyduğum anda kararımı vermiştim. Okulu bırakacak ve evlenecektim. Üstelik okumadan, rahat edeceğim bir yuva kuracaktım. Okulu bırakma konusu benim için baya sancılı oldu. Nihayet sonuca ulaştığımda rahat bir nefes almıştım ama ailem tarafından saf dışı bırakılmaktan da geri durmamıştım. Ben yokmuşum gibi davranıyorlar, varlığımı kabullenemiyorlardı. Umursamadan devam ettim planıma. Sırada ki hedefim Selman Efe Koraltan' dı. Zengin ve yakışıklıydı. En önemlisi de ailemin yanında bir kıymeti vardı. Asla hata yapmaz dedikleri Selman Efe, asla onları yanıltmaz diye düşündükleri Selman Efe benim yeni hedefimdi. Onunla evlenecek, ailemden intikam alırken onun da hata yapabildiğini gösterecektim. Sorgusuz güvendikleri adam kızları ile evlenmek istediğinde verecekleri tepkiyi merak ediyordum. Belki saçma bir gerekçeydi ama ben bunun için yanıp tutuşuyordum. Her şey böyle başlamıştı. Selman' ı etkilemek için yaptığım her hamle bana geri dönmüştü. Dönüşü canımı yaksa da bir defa o girdaba bulaşmıştım. Gün geçtikçe Selman' a doğru çekiliyor olmak hoşuma gittiği kadar rahatsız da ediyordu. Selman' ın bana yaklaşması gerekirken ben dibinden ayrılmıyordum. Oyun bittiğinde derin yaralar alacağım bir müsabakanın içine girmiştim ve halim içler acısıydı. Selman' ın benim olamayacağını anladığım an tüm ümitlerim bittiğinde Selman'ın bana geldiğini gördüm. Bu geliş mecburiyetten olmuştu. Bunu bildiğim halde kendime engel olamıyordum. Bir tarafım ondan uzaklaşmam gerekiğini söylerken, diğer tarafım bunu kesin bir dille inkar ediyordu. Duygularımdan emin olamadığım anda içimde gün geçtikçe büyüyen şüphe tohumları ekildi. Selman' ı intikam için mi seviyordum yoksa gerçek duygularla mı seviyordum bunu bilemiyordum.

"Hanımefendi son durak" kolumun dürtülmesi ile irkilip kendime geldim. Boş gözlerle etrafımı izlerken muavin yeniden seslendi.

"Son durağa geldik" sessiz bir teşekkürün ardından çantamı kucakladım ve otobüsten indim. 3 durak önce inmem gerekiyordu e ben o kadar dalmıştım ki fark etmemiştim. Tabana kuvvet diyerek yürümeye başladım. Artık duygularım hakkında bir karar vermem gerekiyordu. Dün gece Agah abimin sözleri sabaha kadar kulağımda çınlamıştı. Kendi intikamım için başkalarını kullanamazdım. Bugün konuşacak, her şeyi halledecektim. Ofise kadar yürüyüşüm ağır adımlarımdan dolayı 20 dakika sürmüştü. Herkes işinin başında yerini almıştı. Masama geçerken abimi gördüm.

"Nerede kaldın Aslışah?" durağı kaçırmışım diyemezdim. Anında sorgulamaya başlardı ve ben istemiyordum.

"Otobüs arıza yaptı abi." masama geçerken Selman' ın içeride olup olmadığını merak ediyordum. Ajandamı elime alıp kapıyı tıklattım.

"Gel" sesini duyduğum anda açtığım kapıdan içeriye girdim. Elinde ki kahve bardağı, karşısında bilgisayar ekranı bir şeylere bakıyordu. Adımlarım duyulduğunda dikkatini bana verdi. Masanın önüne geldiğimde konuşmaya başladım.

"Kusura bakmayın otobüs arıza yaptı. Geç kaldım"

"Başka bir şey yok değil mi?"

"Ne gibi?"

"Sen iyi misin?" sorgulayan gözleri yüzümde dolanırken huzursuzca kıpırdandım. Ajandanın pürüzlü kapağını sıkı sıkıya kavrarken rahatlatıcı bir şekilde gülümsedi.

"Sen iyi ol, gerisi önemli değil" Can evimden vuruyorsun insafsız demek isterdim. Dilime hakim olmak için kaç kez dişlerimle kuvvet uyguladığımı hatırlamıyorum. Verdiğim karardan dönmek istemiyordum. Apar topar günün raporunu verdim, randevulardan bahsettim ve odadan çıktım. Çok geçmeden Selman' ın kapısı açıldı. Bir görüşmesinin olduğunu söyleyip ofisten ayrıldı. O gittiğinde odasına girip masasının üzerini toparladım. Onun burada olmayışını fırsat bilerek ofisin içinde keşfe çıktım. Terasa çıkmak için merdivenlere yöneldim. Elime aldığım kahvemi dökmemeye çalışıyordum. Basamakların yarısına kadar geldiğimde fısıltı halinde bir ses işittim. Adımlarım dururken kulak kabarttım.

"Kerem sakin dur" gözlerim İnci' nin sesi ile büyüdü.

"Senin yanındayken nasıl sakin kalayım? Adını duymam bile kalbimin dört nala koşmasına sebepken. Sen bana sakin dur diyorsun"

"Yaaa ne güzel konuşuyorsun sen öyle?"

"Beni böyle konuşturan sensin İnci' m. Senin aşkın, sevdan, senin bana böyle güzel bakan gözlerin. Lal olsam seni görünce dilim çözülür. Tepkisiz kalamam inan ki?"

"İnşaAllah bu sözleri sadece bana söylemişsindir?"

"O nasıl söz? Bu gözler senden başka güzel gördü mü ki? Senin kokundan başka koku duyumsamaz bu ciğerlerim" Daha fazla dayanamadım ve bastım kahkahayı. Kerem' in bu sözleri tuhafıma giderken yanlarına gitmek için hareketlendim. Terasın kapısında gördüğüm ikili araba farı görmüş tavşan gibi kalmıştı. Keren İnci' yi arkasında saklıyordu.

"Çık çık bu gözler görmese bile kulaklarım duydu o sesleri." İnci' nin gözlerini gördüğümde gülümsedim. Bakışlarım Kerem' e kaydığında kaş göz işareti yapıyordu. Anlamamış gibi yaparak seslendim.

"Ne o öyle akordu bozulmuş bağlama gibi bir o tarafa bir bu tarafa oynuyorsun. Ayrıca yalan söylemek sana hiç yakışmıyor"

"Ne diyorsun ya?"

"Diyorum ki neden kızcağızı kandırıyorsun? Senden başka göz görmemişmiş. Annen güzel değil mi? Koku koklamamış. Annenin ki koku değil mi? Çok ayıp"

"Aslışah neden ortalığı karıştırıyorsun?" arkamı döndüm ve terasa çıkmaktan vazgeçip aşağıya inmeye başladım.

"Neyse, fazla uzatmayacağım ikiniz de yakışmışsınız. Allah ayırmasın"

"Aslışah ortalığı karıştırıyorsun, sonra bir şey olmamış gibi çekip gidiyorsun" Kerem' in sesi arkamda kalırken ben merdivenleri çoktan inmiştim. işimin olmamasından dolayı canım sıkılıyordu. Ne yapacağıma karar veremiyordum. Masama geçtim ve internette dolaşmaya başladım. Gözüme takılan gazete haberi dikkatimi çekerken incelemeye başladım. Üniversite sınavları için başvuruların son gününün yarın olduğunu söylüyordu. İçimden bir ses ' kalk Aslışah yap bir delilik. İlk defa kendin için bir şeyler yap' diyordu. Gözüm saate kayarken mola saatine daha çok vardı. Selman' dan izin alarak bankaya gitmem gerekiyordu. Telefonla aradım ama cevap alamadım. Mesaj atıp cevap bekledim. Aradan geçen 10 dakika sonrasında cevap gelmişti. Hemen toparlanıp çıktım ofisten. Alt caddede ki bankaya gidip paramı yatırıp geri döndüm. Kaydımı yaptırırken sebebini bilmediğim bir heyecana kapılmıştım. Kimseye haber vermeyecektim. Kazanana kadar kimsenin bilgisi olmayacaktı. Heyecanla saatler geçiyordu. Öğlen molasında Selman ofise gelmişti. Ofise geldiğinden beri bir defa yanına girmiştim. Daha sonrası misafirleri gelmiş onlarla görüşmüş ve uğurlamıştı. Şimdi ise odasında çalışıyordu. Bir şekilde onunla uygun bir vakitte görüşmeliydim. Verdiğim karardan vazgeçmeden konuşmam gerekiyordu. Aramızda olanlar, bana söyledikleri artık kaldıramayacağım bir yük bindiriyordu omuzlarıma. Hemen kalktım ve odanın kapısını çalmadan açtım. Bu hareketim de biraz hızlı olmuştu ama o an yaptığımın farkında değildim.

Korkularımı yenemeyeceğimi anladığım anda tereddütlerimle birlikte bıraktım hepsini bir köşeye... Artık bazı şeyler için gerçekliğin rol alması gerekiyordu. Her şeyin bir bir ortaya dökülmesi, döküldükçe de canımın yangınının sönmesi gerekiyordu. Odanın kapısında dikilirken Selman' ın bana bakması için bekledim. Orada olduğumu anlamamış olacak ki dikkatini çekmemiştim. Hafif bir öksürük ile dikkatini üzerimde toplamayı başardığımda mavi hareli gözleri beni buldu. Elinde tuttuğu kalemi masanın üzerine bırakırken odada ki varlığımı sorguluyordu.

"Bir şey mi oldu?" dedi pürüzlü sesi ile. İçeriye girdim ve kapıyı ardımdan kapattım. "Konuşmak istiyorum" ses tonumu tanıyamıyor olsam da şuan önemli değildi. Hayatıma dair vereceğim karar beni daha çok yaralayacakken ses tonum o kadar mühim değildi. "Konuşalım" dedi sandalyesinden kalkarken. Ağır başlı hareketleri saniyeleri dakikalara uzatırken, bir an evvel olup bitmesini istedim. Karşı karşıya geldiğimizde nefesimi tuttum. Tam konuşacağım sırada kapının sesi ikimizi de rahatsız etmişti. "Gel" bariton sesi odayı doldurdu. Kapıda olan kimse onun da bu sesten rahatsız olacağına emindim."Selman, Hatemi beyler geliyorlar" Kerem' e cevap verme gereksinimi duymadan kafasını salladı. Odadan çıkan Kerem' in ardından gözleri yeniden beni buldu. Konuşmak istiyordum ama buna vakit kalmıyordu. Bir an evvel gerçeklerle yüzleşmek istiyor, artık bu oyunun sonuna gelmek için can atıyordum."Seninle daha sonra konuşalım mı? Şuan pek verimli bir görüşme yapamayacak gibiyiz" "Olur" dedim sessizce. Ne diyebilirdim ki? İşini bırak benimle ilgilen diyemezdim."Ben çıkayım o halde" dedim kırık bir halde. Memnun değildim durumdan ve bunu da belli etmekten geri durmuyordum."Konuyu biliyorum. Bende konuşmak istiyorum ama şuan yeri ve zamanı değil. Akşam yemeğe çıkalım olur mu? O zaman konuşuruz""Abime söz verdim akşam erken gideceğim eve""Ben hallederim. Sen merak etme " Elleri kolumu kavrarken ben donup kalmıştım. Buz kütleleri saçlarımdan damlıyordu yerlere. Belki de eriyordum. "Biliyorum, burası hiç uygun değil ama dayanamadım" dedi ve yanağımdan öptü. Yüzümde salak bir gülümseme peydah olurken elim yanağımı buldu. "Biliyorum, fazla dayanılmazım" muzip sesime karşılık gür olmayan bir kahkaha attı. Yanından ayrılırken ikimiz de gülüyorduk. Yine yapmıştım. Yine ondan uzaklaşmak isterken ümit vermiştim. Kendime kızıyordum ama bu kızgınlık beni rahatsız etmiyordu.

ϾϿ

"Nereye gidiyoruz?" kemerimi takarken Selman' ın cevap vermesini bekledim. Asaf abimin haberinin olduğunu söylemişti. Söylediğine göre biz iş yemeğine gidiyorduk.

"Konuşabileceğimiz bir yere gidiyoruz" dedi. Arada bana kayan bakışları benimle buluştukça memnuniyetle önüne dönüyordu. Ben ise tüm yolculuk boyunca düşünmekle meşguldüm. Konuşmaya nasıl başlamalıydım? Ne demeliydim? Yoksa bu yola nasıl başladığımdan bahsetmeli miydim? Tüm bunlar beni köşeye sıkıştırırken arabanın durduğunu fark ettim. Kapımın vale tarafından açılmasıyla indim. Selman hemen yanıma gelmişti. Belime yerleştirdiği eli ile merdivenlerden çıkmaya başladık. Basamaklar son bulduğunda görevliye teslim ettiğimiz kabanlarımızın ardından yönlendirmeyle birlikte masamıza geçtik. Havanın soğuk olmasına rağmen, kapalı terasta olmamıza rağmen içerisi sıcacıktı. Yemeklerimizi sipariş verene kadar konuşmamıştık. İkimiz de sessizliğe ayak uyduruyorduk. Çevremizden gelen sesler bize ulaşırken konuşmak için bir hamle gerçekleştirdim.

"Selman"

"Şimdi başlama. Önce yemeklerimiz gelsin" dedi ve beni susturdu.Daha sonrasında konuşmadan beklemeye devam ettik. Ben çevremde yemek yiyenleri izliyordum. Çarprazımız da kalan masa da ki yaşlı çift kesinlikle evlilik yıl dönümlerini kutluyordu. Onların hemen arkasında olanlar ise arkadaşları ile birlikte yemek yiyordu. Selman' ın arkasında kalan masa da ise 2 tane küçük çocuk ardı. Anne ve babaları yemek yerken onlar da önlerine konan yemekleriyle oynuyordu. Yemeklerimiz geldiğinde bir lokma aldım ve Selman' a bakmaya başladım. O ise bana bakmadan yemeğini yiyordu. Boğazımı yalancı bir öksürükle temizledim. Amacım Selman' ın bana bakmasıydı. Nihayet de amacıma ulaşmıştım. Gözleri beni bulurken suyundan bir yudum aldı.

"Neden yemiyorsun?"

"İştahım yok" dedim.

"Anladım" dedi dinlemeye başladı.

"Direk konuya gireceğim. Aksi halde elime yüzüme bulaştırmaktan korkuyorum" hiç konuşmadan beni dinlemeye başladı. Her şeyi anlatacaktım. Başından beri olan her şeyi. Öyle de yaptım. Neden okulu bıraktığımı. Neden yanında olduğuma kadar anlattım. İşittikleri karşısında değişen ifadesi vakit geçtikçe cesaretimi kırsa da yılmadan devam ettim. Duygularımın yoğunluğu hat safhadaydı ama dayandım. Kırıldığını görebiliyordum. Onu kırdığım kadar kırıldığımı da hissediyordum.

"Pişmanım. Seni kendi oyunuma alet ettiğim için pişmanım Selman. Eğer sana bağlanacağımı bilseydim bu yola girmezdim. Şimdi bu pişmanlığımın altında eziliyorum." Gözlerimi kapattım ve gelecek olan sözleri bekledim. Bana ne derse kabulümdü. Ona yaptığım haksızlıktı. Ona yaptığıma karşı ne söylerse sesimi çıkarmayacaktım. Sessizliğinden korkarken boynum bükük bekledim.

"Bana bakar mısın?" gözlerimi yavaşça açıp ve ona baktım.

"Aslışah, şu gözlerim neler gördü bir bilsen? Neleri affettim, nelere göz yumdum bir bilsen" elleri ellerimi bulurken parmakları tenimin üzerinde geziniyordu. Suskunluğum büyürken kapana sıkışmış gibi hissediyordum. Gözlerimin içi dahi terlerken hayatın dışında kaldığımı fark etmedim. Ellerimi tutan adamın varlığını o an kabullenemedim. Gözlerinde ki şefkat ile eziliyordum. Ezildikçe de kayboluyordum.

"Benim yaptıklarım affedilmez ama"

"Benim de sana yaptıklarım az değil. Sana ettiğim hakaretler hala yüzümü kızartıyor"







BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 104K 62
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Hiçbir kadını kıyafetiyle, saçıyla başıyla...
601K 39.5K 31
Yorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın...
511K 22.4K 38
Ne demiş atalarımız "En büyük aşklar nefretle başlar." Nefretten doğan aşkı okumaya hazır mısınız? @bora_atalarr: beni dikizlemeyi kes @selinnozgur:...
47.9K 2.9K 36
Aşırı cringe içerir. 98472627203927262 yıllık garanti belgem var gösterebilirim gel hadi dökkdşwşdüwksşwlawşqüaidl