Dracula |Jikook|

By bbieberbts

97.5K 9.1K 5.8K

Uzun zaman geçmişti tekrardan kalbinin attığını hissetmeyeli, ta ki onu görene kadar. More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm |M|
6. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm |Final|

7. Bölüm

6.5K 694 406
By bbieberbts


Dün yaşananlardan sonra Jungkook sabahtan akşama kadar düşünmüştü, uyuyamadığı için vücudunun direnci de iyi değildi. Jimin ise düşünmekten başı ağrıyacak boyuta gelmişti. Sadece Jungkook gibi olup onunla yaşamak istemişti ama fark ettiği üzere Jungkook bunu istemiyordu.

Jungkook kendi odasından çıkıp Jimin'in odasına gidecekken koridorda Hoseok ile karşılaştı. "Jimin odasında mı?"

"Sabahtan beri odasından çıktığını görmedim efendim."

Hoseok'un cümlesi üzerine Jimin odasından çıkmış, tam gaz ilerlerken ikiliyi koridorda görmesiyle duraksadı. Üçlü arasında kısa bir bakışma geçti sessizce. Kimse bir şey demediği için yürümesine devam edecekti ki Jungkook bileğini tutup durdurdu.

"Bu saatte nereye gidiyorsun Park Jimin?" Kalın ses tonu içindeki imalarıyla birlikte Jimin'e ulaşmıştı.

"Benim de arkadaşlarım var doğal olarak. Onlarla görüşmeye gidiyorum, efendim." Son kelimeyi bastırarak söyleyip bileğini kendisine çekti. Genç çocuk daha önce hiç yapmadığı ve yapmak istemediği şeyi yaparak sakinliğini koruyamadı bu kez, sert çıkıştı.

Her olaya karşı sonuçta Dracula ondan yaşça hatta asırlarca büyüktü, sırf büyüğü olduğu için bile saygıyı hak edebilirdi. Buna rağmen Jimin değişmişti.

Jungkook, gençten duyduğu ani çıkış üzerine ince bileği bırakıp onu durdurmaya çalıştı. "Jimin-"

"İzninizle, geç kalıyorum." Tam gaz gitmeye devam edecekti ki bu sefer sözlerle durmak zorunda kaldı.

"Hoseok, onu yalnız bırakma." Dracula dönüp Hoseok'a talimat vermişti. Jimin'in başına bir şey gelecek diye endişeleniyordu, Jimin ise sıkboğaz edildiği için sinirleniyordu.

Genç çocuk sinirle soluyarak arkası dönük kaldı. "Sakın hyung. Arkadaşlarımla zaman geçireceğim, bunu yapmakta özgürüm değil mi?"

Jungkook duyduklarıyla şaşkına dönmüştü. Jimin hiçbir zaman arkadaşlarından söz etmez, sürekli kendisiyle ilgilenirdi. Bugünlük ona gelen bu hırçınlığın asıl sebebi neydi? Yoksa ondan bıkmış mıydı? Yoksa biri aklına girip bunları ona mı söyletiyordu?

Dracula öne adım atıp Jimin'in peşinden gidecekti ki Hoseok eliyle durdurdu. "O haklı efendim. Bırakın kafasını dağıtıp hayatını yaşasın. Eğer geç saatlere kadar gelmezse telefonundaki programdan yerini bulurum."

"Tek kalmasını istemiyorum." Jungkook'un bütün endişeleri sesiyle bütünleşince titreyen ses tonuna dönmüştü. Jimin'i tek bırakırsa meraktan ölürdü. Başına bir şey gelirse kafayı yerdi, ailesinden emanetti, onu korumalıydı.

"Buna ihtiyacı var. Ayrıca sizinde uyumanız gerek, bugün yeterli kadar uyumadınız." Dracula'nın yönünü döndürüp odasına götürmeye çalıştığında Jungkook da biliyordu ki Hoseok zaten haklıydı.

"Nefret ediyorum, onunla gündüzleri bir şeyler yapamadığım için ölesiye nefret ediyorum. Buna rağmen akşam benimle olmak yerine arkadaşlarıyla buluşacak. Bana olan bu soğukluğu ilk kez yaşandı, sebebi ne?" Sırf onu dönüştürmediği için soğuk davranıyor olamazdı değil mi? Onu dönüştürmek istiyordu elbette, sadece biraz zamana ihtiyaçları vardı.

"Efendim kendinizi yoruyorsunuz. Sizin için biraz kan getireceğim sonra uyumalısınız."

Jungkook odasına girmiş, koltuğuna oturup düşünmeye başlamıştı. Hoseok'un getirdiği kanı ise sinirle hızlıca içmişti fakat sorun şuydu ki sinirinden ve merakından hâlâ uyuyamıyordu yaşlı vampir.

Herkes için tehlikeli görülen bu yaratığın kalbine dokunan tek kişi Jimin iken onsuz ne yapacaktı? O tamamiyle gitse insanlığından çıkacak boyuta ne zaman gelmişti? Kalbine bu kadar derinden dokunulmasına izin verdiği için Dracula kendini suçladı. İzin vermeseydi şu an bu halde olmayacaktı da.

Masanın üzerindeki telefondan yükselen melodi duyulunca Jungkook elini atıp telefonu alarak numaraya bakmadan yanıtladı. "Efendim?"

"Merhaba, Jeon Jungkook." Günler sonra yine onun sesi duyulmuştu. Hangi yüzle arıyordu? "Sevgilinizin bu akşam bulunduğu yerde olduğum için çok şanslıyım, böyle bir güzelliği evinizde saklamanız bence de mantıklıydı. Haksızsın diyemem."

Jungkook'un kalbinden bütün damarlarına yollanan sinir kötü şeylere işaret etmeye başlamıştı bile. "Song Minho seni gördüğüm yerde geberteceğim!"

"Sen onu yapana kadar senin pamuk şeker kafalına ne olacak dersin? Acaba kalbine bir hançer mi saplasam? Bekle, yoksa seni bulmak için ailesine yaptığı işkenceleri mi yapsam?" Minho'nun attığı kalın kahkaha Jungkook'un sinirden başını döndürecek boyuta ulaştırdı.

"Sen... Sen bittin!" Dracula sinirinden vampir görünümü kazanıp adeta kükremişti. Keskin dişleri ve kırmızı gözleri açığa çıkmış, en tehlikeli varlık olarak görünümüne bürünmüştü. "Neredesin? Söyle seni nerede öldürmemi istiyorsun?"

Minho tekrardan kıkırdadı. "Evinin yakınlarındaki eski depoya gel."

Jungkook telefonu fırlattığı gibi vampir hızıyla rüzgar gibi deponunun kapısından içeriye girmişti. Siniri yüzünden hâlâ vampir görünümündeydi.

"Bakın kimler gelmiş. Kont Dracula benim davetimi kabul edip teşrif etmiş." Minho bir ayağını arkada tutup bi kolunu da beline koyarak önünde alaylı biçimde eğildi.

Dracula geldiği gibi etrafa bakındı ama Jimin'i göremedi. "Ne istiyorsun? Derdin ne senin? Jimin nerede?"

"Öncelikle sakin olalım ve soruları tek tek soralım olur mu?" Gülümsemesi soldu birden. "Derdim sensin Kont Dracula, sen ve senin türün. Sizin olmamanız gerek anlıyor musun? Sizin gibi farklıların olamaması gerek. İğrenç, pislik birer yaratıktan başka bir şey değilsiniz! Ölmeniz gerekiyor." Bu sözleri Jungkook insan olduğu zamanlarda da duymuştu.

900'ü aşkın sene geçmesine rağmen insanoğlu hiç mi değişmemişti?

"Senin olmamanız gerek dediğin cümlen yüzünden kaç kişi sırf cadı diye suçlanıp gözlerimin önünde yakıldı haberin var mı? Sırf öyle doğdu, diğerlerinden farklı diye kaç kişi öldü! Ben vampir olmak istemediğim halde bu hale geldim, benim ölümüm de kendi seçimim olmadığı için mi olacak yani?"

Dracula'nın ölmesi için mühürlendiği kişinin ölmesi gerek ve Jungkook'a göre bu gerçek bilinmediği için Minho istese de Jungkook'u öldüremezdi.

"Ölecek olmanın saçma olduğunu mu düşünüyorsun Jungkook?" Öne adım atıp kollarını göğsünde bağlayarak alaycı görünüşüne devam etti.

"Bende insandım Minho. Bu hale gelmeyi bende istemedim. Şimdi söyle, Jimin nerede?" Jungkook her ne kadar sakin kalmaya çalışsada vampir görünümü geçmiyordu, hâlâ sakin olamıyordu.

"Ne yazık ki pamuk şeker kafalın bilincini yitireli yaklaşık beş dakikayı geçti, küçük bir yalan söylemiş olabilirim. Jimin'in bileklerini keseli bayağı oldu da." Minho'nun kalın kahkahası depoyu doldurdu.

Jungkook'u aradığında Jimin'in çoktan bileklerini derince kesmiş ve arkasında kalan bölmeye yatırmıştı ama Jungkook'un göreceği bir açı olmadığı için fark edememişti.

"Jimin...öldü mü?" Jungkook, vampir görünümünü anında insan görünümüne bıraktı. Onun için her türlü olmaması gereken bir şeydi bu. Jimin gitti mi gerçekten? Ailesinden sonra Jimin'e de bakamamış mıydı yani, onu da mı kaybetmişti?

Yanlış şeyler vardı, Jimin'in kokusu bu odada çok fazla yoğundu. Koku duyuları sonuna kadar doğruydu ki Jimin'in kokusu bu odayı dolduruyordu. O sırada her şeyi anlamıştı.

Duygu karışımı yaşayan bitkin Dracula, kafasını Minho'nun arkasına uzattığında gördüğü görüntüyle duyguları değişti yine. Minho'nun gözlerinin içine baktı. Ve o an Minho'nun beklemediği bir şeyi yaparak seslice kahkaha attı.

Duyguları birbirine girmişti. Korkuyordu, az daha ağlayacaktı, kalbi acıyordu ama kahkaha atıyordu şu an da.

"Kafayı mı yiyorsun Dracula?" Minho her şeyden habersiz önündeki vampirin gerçekten çıldırdığını düşünüyordu. Ondan korkacak da değildi ama fazla dengesizdi şu an.

Minho, Dracula'nın ölmesi gereken planı bildiği için Jimin'i öldürmüştü ama neden şu an Dracula karşısında gülüyordu? Üstelik ona hayatının darbesini atmışken.

"Sana ufak bir bilgi vermeme ne dersin küçük?" Yaşlı vampir önündeki genç ve bir o kadar da tecrübesiz çocuğa güldü. "Bir insanın vampir olması için damarlarında Dracula'nın kanının dolaşması lazım. Tabii bunlar olduktan sonra o insanın ölmesi gerekir ki vampir olsun."

Minho'nun arkasındaki beden yattığı yerden kalktı. Burnuna gelen tek koku önündeki Minho'nun kanının kokusuydu. Kırmızı gözleriyle ve keskin dişleriyle odaklandığı tek kişi oydu.

"Sen şu an Jimin'in en çok istediği şeyi yaptın. Ona senin ne kadar iyi biri olduğundan bahsedeceğim, merak etme."

Jungkook'un bütün yüzüne yayılan sırıtış Minho'yu tedirgin ediyordu. Korkmaması gerekti, olay kendi lehineydi fakat şu an ne oluyordu? "Ne-ne saçmalıyorsun s-sen?"

Jimin sessizce oturduğu yerden kalkmış Minho'nun tam arkasına geçmişti. Boynundaki damarların her atışında açlığı en yüksek seviyeye ulaşıyordu. Son raddeye gelmişti.

"Gördüğün son yüzün benim yüzüm olacağını düşünüp mutlu olacağım, Song Minho."

İşte o an Jimin Minho'nun boğazına yapışıp dişlerini damara geçirmişti. Minho yeni doğan vampirin gücüne hiçbir tepki veremeyeceği gibi gerçekten de göreceği son kişiye, Dracula'ya bakmıştı.

Jimin, hayatında hiç bu kadar aç olduğunu hatırlamamıştı. Kanın tadı o kadar güzeldi ki doya doya çekti hepsini, damarlarda bir damla kan bırakmayacak kadar hepsini kendisi için içti. Gözleri Jungkook'a ulaşırken ağzındaki güzel tatla tatmin olmaya baktı. Şu an kendisinde olmadığı için belki onu bile tanımıyordu.

Minho'nun tek damla kanı kalmadığında kapanan gözleriyle Jimin'in kollarından yere düştü. Böylece onlar için yaptığı tuzak, aslında kendi tuzağı olmuştu.

İlk kez kan içmenin verdiği duyguyla mutlu olmuştu yeni doğan. Kıpkırmızı gözlerle Jungkook'a bakıyordu Jimin. Dudaklarının kenarlarından akan kanlarla birlikte kırmızı gözlerini dikmiş onunla bakışıyordu.

"İstediğin oldu mu?" Jungkook ona adım atıp elini uzatarak Minho'nun üstünden atlamasını istedi.

Jimin kısa sürede kendisine gelip ona uzatılan eli tutarak Minho'nun bedeninin önüne geçerek kendini Dracula'nın kollarına attı. Az önce açlığı o kadar derin ki sevdiği adamı tanıyamayacaktı neredeyse.

"Şu güzelliğe bak." Jimin'in yüzündeki saçları geriye atarak güzelliğinin keyfini çıkardı. "Vampirliğin sana bu kadar yakışacağını düşünmemiştim."

Tek kelime etmeden kırmızı gözleriyle Jungkook'un koyu renk gözlerine bakmaya devam etti Jimin. İstediği iyi ya da kötü bir şekilde olmuştu, bundan sonra her zaman onunla olup onunla yaşayacaktı. Kanlı dudaklarında oluşan tebessümle izledi onu.

"Hoşuna gitti sanırım?"

Jungkook kanla kaplı dudaklara kendi dudaklarını bastırıp ince belinden yakalayarak kendisine çekti. Dudaklarında kalan her damla kanı kendi için aldı. Bu sırada Jimin farkında olmadan vampir gücünü kullanıp hızlı hareket ederek Jungkook'un baskınlığını alıp onu sertçe öpmeye devam etmişti.

Jungkook şu an ki durumu fırsat bilip Jimin'i bacaklarından tutarak kucağına alıp vampir hızıyla odasına getirmişti. Kendi yatağına yatırıp öpmeye devam etti.

Jimin'in ilk vampir gününü birlikte olarak kutlamışlardı.

*
Hoşgeldin vampir Jimiiiin

Continue Reading

You'll Also Like

7.1K 223 18
Bu kitabımda cadılar için gerekli tüm bitkilerin ve kristallerin bilgisini sunuyorum. Umarım yardımcı olurum. Yazım Tarihi: 21 Mayıs 2020
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
123K 13.6K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
15.8K 1.3K 24
Namjoon her kesten gizlediği biricik oğlunu Jungkook ve Taehyung'a emanet etmekle oğlunun hayatını değiştirdiğinden habersizdi. [30.03.2023-...] [ #1...