GECE VE YILDIZ

By magmoneysmil

1.8K 325 602

devam edilmiyor. More

《Karakter Tanıtımı》
Bölüm 1 《 Yeni Okul 》
Bölüm 2《 Hoşgeldin Hira! 》
Bölüm 3 《 Oreo Kızı》
Bölüm 4 《 Lunapark 》
Bölüm 5 《 En İyisi Dürüstlük 》
Bölüm 6 《 Kahramanım! 》
Bölüm 7 《 Özledim Seni 》
Bölüm 8 《 Biz Geldik Antalya! 》
Neden Bölüm Gelmiyor?
Bölüm 10 《 Hastaneden Kurtulamadık!》

Bölüm 9《Yeni Ecrin'e Merhaba》

102 24 112
By magmoneysmil

Multimedia'daki şarkı; Lil Wayne - Mirror feat. Bruno Mars
Okurken dinleyebilirsiniz.

Bunu asla ondan beklemezdim, asla o bu kadar kötü biri değildi, bencil değildi o,

O bana verilmemiş olan kız kardeşimdi.

Yada sadece ben öyle düşünüyordum, ne değişir ki? Sırıttım kendi kendime. Şuan hem ağlıyor, hem sırıtıyordum. Odamdan herkesi kovmuştum.

Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

Duvara tekrar, tekrar kafa attım. Daha sonrada bir kahkaha patlattım.

Hayat ne güzel bir şeydi böyle (!)

Her şey iyi gitsin demiyordum. Ama sadece işte ne dersin ki, biraz mutlu olmayı hakediyordum değil mi?

Ama hayat bana götüyle gülmeyi tercih etmişti.

Artık istemiyordum.
Hayatımda kimseyi...

Güvenmek?
Imm, ASLA.

Kafamı tekrar vurdum, bu, bu çok hoşuma gidiyordu. Kahkalarımın sesi odamda yankılanıyordu.

"HEPİNİZDEN NEFRET EDİYORUM!!"

Bir kahkaha daha. Bir tane daha... "HAYATTANDA, SİZDENDE... İĞRENÇSİNİZ!"

Bilmiyorum, ruh halim çok değişikti. Kendimi yere attım. Kafamı yere vurduğum için ağrısada hoşuma gitmişti. Ellerimi açabildiğim gibi açıp yere uzandım.

"Eski Ecrin olmayacaksın, herkese, her şeye..." fısıldadım kendi kendime.

Annem geldi aklıma. Oysa o beni böyle bir Ecrin yapmak için çok uğraşmıştı.
Babama kızmıştı.

"Benim kızım senin gibi olmayacak, asla!"
"Onun duyguları var! Senin gibi değil."

"O, annesinin kızı."

Ben, annemin kızıydım. Gözümden bir damla daha yaş aktı. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.
Ancak bu gülümseme mutluluktan çok uzaktı.

"Üzgünüm anne."
"Seni hayal kırıklığına uğratacağım için çok üzgünüm."

"Artık bir şey düşünemiyorum anne. Anla beni ne olursun.
Duygusuz olmak istiyorum."

"Üzülmek istemiyorum. Şuan kalbimde olan bu hissi, bu acıyı istemiyorum."

"Sevmek istemiyorum, sevilmek mi peki?
Zaten şuanda yoksa gelecektede olmaz."

Yaşlar gözlerimden firar ediyordu. Annemin dedikleri şuan bana o kadar mantıklı geliyordu ki.

Küçükken anlamamıştım zaten, annemin ve babamın kavgalarını.
Şimdi de anlamamak istiyordum.

Bir sinir dalgasıyla elime geçen her şeyi attım duvara. Vazo, olsun sehpa, cam masa olsun, ne olursa.

"Melek, Melek ?! Melek kapıyı aç! Kartı getirin lan, yada kırın!"

Ups! Vazo parçaları ayağımın altındaydı.
Üstlerine bassam ne olurdu ki?

Kahkahamı tutamadım. Tamir edilen kapının kartını istemişti abim. Beni yalnız bırakmayı ancak böyle kabul etmişti.

Vazonun kırık parçasını aldığım gibi avucuma geçirmeye başladım.
Acayip bir şekilde keyif veriyordu.

Delirmiş olabilirdim. Ama şuan hiçbir şey umrumda değildi.

Bileğimden çekilmem ve vazo parçasının alınması çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. Yetişememiştim resmen.

Kafam güzeldi galiba.

Dişlerimi göstererek gülüyordum. Galiba karşımda abim vardı.
Sonunda teşrif edebilmişti.

"ECRİN! NAPIYORSUN SEN?! KENDİNİ ÖLDÜRMEYE Mİ ÇALIŞIYORSUN KENDİNE GEL!!"

Beni güzel bir şekilde sarstı. "Ölürsem öleyim ne var ki? Sanki çok mutluyum gibi konuşma!"

"Kendine gel hemen! Mal!"

Elimi sardılar felan oldu bir şeyler. Yatağa yatırıldım ve abimde yatağa oturdu. Benim aklım Hira'daydı. 'Abim onu süründürmüştür inşallah' diye geçirdim içimden.

Aklıma gelen fikirle yatakta doğruldum. "Abi?"

"E-efendim Melek?" Dikkati bende yoğunlaşmıştı. Gözlerinin içine baktım ve konuşmama devam ettim.

"Hira'nın nerede olduğunu söyler misin bana? Onun cezasını bizzat ben vermek istiyorum."

Şaşırdı.
Gözlerini kaçırdı.
Barış abiye baktı.
Yutkundu.
Bana geri döndü.

Yüzünde garip bir ifade vardı. Sanki ne yapacağını bilemiyormuş gibi?

Ne oluyordu burada?!

"Ne oluyor?"

"Ecrin, biz zaten cezasını verdik gerek yok yani senin bir şey yapmana. Sen uyu ben gideyim artık."

Yalan söylüyordu.

"BANA YALAN SÖYLEME!"

"Ben yalan söylemiyorum. Sadece... Gerek yok ben gideyim uyu sen. Düşünme bunları."

"Abi Hira'ya yoksa?"

Öldürmüşler miydi?

"Tabikide hayır! Öyle bir şey yok!"

Kapıyı çarpıp odadan çıktı. Ardından da Barış abim.

Cidden hiçbir şey anlayamamıştım. Ancak bana yalan söylüyorlardı.

Yavaşça ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Çok ama çok sessiz bir şekilde kapıyı açtım. Umduğum gibi fısıldamalar vardı.

Dinlemeliydim.

"Bir sakin ol Çağatay. Senin yapabileceğin bir şey yoktu. Bu tamamen babanın kararıydı."

"O kız benim kardeşimi ne hala getirdi! Kanlar içinde ağlıyordu. Onun o halini görmedin mi Barış! Bana o bakışı varya! Acıyor dedi Melek! Onun o sözü beni bitirdi Barış. Ben ise sadece oturuyorum.
Bir şey yapamıyorum."

"BABAMDAN NEFRET EDİYORUM!"

Aklım çok karışmıştı. Babam ne demişti ne yapmışlardı? Abim neden bir şey yapamıyordu?
Babamdan neden nefret ediyordu?

"Tamam, sessiz ol bağırma. Duyacak şimdi. Kendinide suçlama. Babana karşı çıkamazdın. Unutma."

Çıkmam lazım diye düşünüp duvara yaslandım ve önlerinde durdum.
"Bir açıklama bekliyorum?"

Bana şaşkın bakışlar atarlarken onlara anlamsız bir bakış attım.

"Söylüyorum ben."

"Baban kıza-"

"Ecrin, babam bu olayı öğrenince Hira'yı yanına çağırdı ve ona hiçbir şey yapmadı. Şuanda babamın evinde oturmuş kahvesini içiyor. Babam ise bu durumda Hira'yı haklı buluyor. Yani sana yaptıklarında haklı olan Hiraymış."

Tamam. Bunu beklemiyordum. Ben direk olarak öldürdüklerini düşündüm. Evet. Aklımın bir ucundan bile geçmemişti.

Duygusallığa giriyorum bir dakika.
Sanki çıkmıştımda.

Babam beni hiç mi düşünmemişti?
Hiç mi sevmemişti?
Benim vücumu çakısıyla yaralayan birine yanında yer mi vermişti?

Tek yapabildiğim,
Gülümsemek.

Dediğim gibi:
Hayat bana götüyle gülüyordu.

"İyiymiş, keyfi nasılmış, hal hatır sorsaydınız ayıp olmuştur şimdi."

"Ecrin bak ben babamla konuştum ancak babamı biliyorsun. Dediğini yapar."

"Tamam abi ya sen hiç şey yapma sıkıntı yok. "

"Nasıl yani? Kızmayacak mısın, babamı aramayacak mısın?"

"Güldürme beni. Sence ben o kadar düşer miyim abi? Neyse. Demek ki babam öyle bir kız istiyor ha? Olalım bakalım."

İkiside bana anlamsız bakışlar atarken tek yapabildiğim odama geri dönmek ve yatağıma yatmak oldu.

Madem babam istiyordu.
Alsın o zaman değil mi?

***

Uyku bir türlü tutmuyordu. Bir o yana bir bu yana...

En sonunda vazgeçip yataktan kalktım ve gidip bir bardak su içtim. Telefonumu aldığımda saatin 4.12 olduğunu gördüm. Mert ve Naz'dan aramalar doldurdu ekranımı. 14 tane cevapsız arama.

Şuan onlarla uğraşamam deyip telefonumdan bana yıllarca dövüş dersi aldıran kişiyi aradım. Turhan'ı.

Çaldı, çaldı, çaldı. Ve açıldı.

"Ooo, Ecrin hanım, bu aramanızı neye borçluyuz?" Tahmin ettiğim gibi uyumamıştı.

"Uzatmadan söyleyeceğim, benim eşyalarımı sabah saat 9 da kapımın önüne bıraktırtmanı istiyorum. Bir kişinin bile haberi olmayacak anladın mı?"

"En son bir daha bunlara dokunmam demiştin, ne olduda fikrin değişti Ecrin?"

"Uzatma. Kimseye söylemeden getir. Ben sana mesaj atacağım. Ha bu arada üstünde ismim yazanlardan olsun."

"Anlaşıldı. Ama bunun geri dönüşü yok biliyorsun değil mi? En son katliam çıkmıştı. Şuan ne olu-"

Dinlemeden telefonu kapattım ve mesajda ne yapacaklarını ve nereye getireceklerini belirttim.

Banyoya girip ellerim bruşana kadar duş aldım.  Bornozumu giyinip çıktım ve kıyafet dolabının önünde durdum.

Artık mutlu Ecrin yoktu. Herkese güvenen, duyguları olan.

Artık eski Ecrin olmayacaktım.
Önce Hira'yı biterecek, ardından babamı pişman edecektim.

Yapacaklarımı aklıma kazıdım. Bir yetişkin gibi davranacaktım.

Bundan sonra bana bakmaya bile cürret edemeyecekti kimse.

Güldüm. Eğer babama karşı çıkar ve ona kimsenin yapamadığı şeylere cürret edersem yeraltında babamın yerine geçebilirdim.
Abimi ise arkamda bırakabilirdim.

(Şapka, gözlük yok.)

Üstümü giyindim ve saçımı yukarıdan at kuyruğu yaptım. İlk iş olarak Ömer'e kim olduğunu gösterecektim. Onu öyle bir hale getirecektim ki herkes benim ne kadar güçlü olduğumu anlayacaktı.

Saate baktığımda 6 olduğunu gördüm. Saat 9 da eşyalarım gelecekti. Küçük siyah bir sırt çantası aldım ve içine gerek duyduğum şeyleri koydum.

Kapıyı açıp dışarı çıktım. Barış abi buralarda yoktu. Bundan yararlandım ve hızlı adımlarla aşağı indim. Isınmam gerekti ve koşu yapmayı planlıyordum.

Uzun kollu giymiştim. Ancak otel gerçekten soğuktu. Klimalar işlerini görüyordu. Terliyken içeri girip dövüşüp hasta olmak istemiyordum.

Otelden çıktım. Tahmin ettiğim gibi herkes uyuyordu. Kulaklıklarımı taktım ve yabancı bir şarkı açtım. Bilerek hareketli bir şarkı seçmiştim.

Şarkımla birlikte tempolu bir şekilde koştum. Sahilin oralarında. Ne kadar zaman geçti hiçbir şeyin farkında değildim. Tek düşünebildiğim bu dövüşü kazanmam gerektiğiydi.

O kadar hava yaptık, yenilirsem olmazdı.

Hızımı arttırıp insanların yanlarından geçiyordum. Hızlı, daha çok hızlı.
Yürüdüm, koştum ve yoruldum. Kendimi kumlarda oturup suyumu içerken buldum. Telefonumu çıkardım. Çalan şarkıyı durdurdum ve saate baktım. Saat 9.21 di. Telefonumu uçak modundan çıkardım ve otele gittim. Geri döndüğüm için çok mesafe yoktu.

İçeri girdim ve odama doğru yol aldım. Tabikide Ömer'i görmeyi planlamıyordum. Odasının önünde, duvara yaslanmış bir çocukla konuşuyordu. Beni görünce dikkati dağıldı ve bana baktı. Çocuğa 'tamam' anlamında başını salladı ve çocuk uzaklaştı.

Ah, şuan o kadar yakışıklıydı ki.

Ne diyorum ben?! Salak beynim, sana aşk yasak artık.

Ona yiyecek gibi baktığımı anladı ve tek kaşını kaldırıp güldü. Gerçekten ben yapmak istesem orangutana benzerdim.

Hemen kendime gelip gözlerimi kıstım ve ona baktım. Yanıma geldi. "Kaçtın zannettim. Sonuçta Ömer Özer'le dövüşmek cesurlar içindir."

Bundan bahsediyordum. Benle bir daha böyle konuşamamasından.
Sinirlerim tepeme çıktı. Kaşlarımı çattım.

"Hayır, sadece seni nasıl ağlatacağımı düşünmek için koşuya çıkmıştım."

Bu dediklerim onu kızdırmış olmalı ki kaşlarını çattı. "Sadece düşünmekle kalacağı için bir sorun yok."

"Ben ağlamam. Hele ki senin gibi kendini bir şey sanan çocuklar yüzünden. Asla."

"Bu dediklerini unutma Ömer Özer."

"Unutmam Ecrin Kaya."

"1 saat sonra dediğim yerde ol. Herkesin orda olduğundan emin olacağım."

Onun bir şey demesine izin vermeden hızlıca odama gittim. Abim ve Barış abi bir şey konuşuyorlardı. Yanlarına gittiğim anda abimin kızgın gözleriyle karşılaştım. Dibimde durdu ve konuşmaya başladı.

"Ecrin. Beni zor durumda bırakmayı kes artık! Yalnız başına bir yerlere gitme dememize rağmen burnunun dikine gidiyorsun! Ne yapmaya çalışıyorsun? Cidden artık fazla oluyorsun Ecrin. Depresyon mu yaşıyorsun neyin alemindesin bilmiyorum ama sınırları aşma!"

Şuan önümde abim değilde babam vardı sanki. Benimle böyle konuşması canımı sıkmıştı. Beni resmen bir oyuncağa benzetiyorlardı.
"Şunu yap Ecrin, bunu yapma Ecrin. Bunu giyme Ecrin. Kendine gel Ecrin, sınırları aşma Ecrin. Sen Kaya'sın Ecrin."

Ecrin,Ecrin,Ecrin! Ne çekmiş Ecrin be!

Hızlıca abime cevap verdim. "Şuan seninle uğraşamayacağım, sevgili abiciğim."

Yanından geçip odama girecektim ki kolumdan tuttu. Göz devirdim. "Bak cidden, hiç umrumda değilsin." Sağ tarafıma döndüm ve abimin kızgın yüzüyle karşılaştım. Boynundaki damarlar belirginleşmişti. Kolumu sıktı. Ağzımdan acı bir inleme çıktı. "Sınırlarını aşma." Diye fısıldadı bana ve kolumu sertçe bıraktı, bana bakmayarak arkasını dönüp gitti.

"Aşıyorum var mı?! Ne yaparsın! Hadi gelip sende tokat at bana! Hadisene, ne gidiyorsun?!"

Kimse şuanda beni durduramazdı. Ve etrafta bizi izleyen bazı kişiler -içinde Ömer de vardı- ne olacağına bakıyorlardı.

Abim bir hışımla arkasını döndü. Yaklaşıyor, yaklaşıyor çok hızlı.

Korktum mu? Altıma sıçtım. Ama belli etmek yok.

Dibime geldi. Burnundan soluyordu. Kollarımı göğsümde birleştirdim. Ve yüzüme yapmacık bir gülümseme oluşturdum.

"Ne oldu abiciğim, neye canın sıkıldı? Sana karşı çıkmama mı? Ha söylesene?"

"KES SESİNİ!" Duyan geliyordu. Vallahi herkes şok izliyor böyle.

"Kesmiyorum! Kesmeyeceğim. Bir daha susturamayacaksınız beni!"
Eliyle beni odama itti. Tabi ben durur muyum? Hızla koşarak geldim ve bende onu ittim.

Bunu beklemediği için geriye doğru bir kaç adım attı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sakin olmaya çalışıyordu. Gözlerini açtı ve benim mavilerime dikti.
Gülümsedim ve elimle 'gel gel' işareti yaptım.

Oda gülümsedi ve kaşıyla 'emin misin?' demek istercesine kaldırdı. Dişlerimi göstererek güldüm.

Bu kavga olacağını gösteriyordu.

Bunu anlarmış gibi herkes bizden biraz uzaklaştı. Bize yer verdiler. Çünkü biliyorlardı ki abime meydan okumuştum. Ya o beni yenip bana kim olduğumu gösterecekti, yada ben onu yenip ona dersini verecektim.

Abim yavaş adımlarla bana yaklaştı. Ondan kısa olmam hem benim için avantaj hemde dezavantajdı.

Ve ben bunu avantaja dönüştürmeyi çok iyi biliyordum.

Hızlıca yanına geçtim ve karnına vurmak amacıyla elimi harekete geçirmiştim ki,
malesef benden önce davranıp kolumu tuttu ve beni duvara fırlattı.

Gerçekten çok malca bir hareket yapmıştım kabul.

Yere popo üstü düştüm. O da bundan yararlanarak bana yaklaştı ve saçımdan tutmaya çalıştı. Hemen yerde yuvarlanıp arkasına geçtim ve tekmemi sırtına geçirdim.

Ne kadar işe yaradı bilmiyorum ama duvara kafasıyla girdi. Koştum ve tekmelerimi karnına geçirdim. Ta ki eliyle bacağımı çekip beni yere düşürene kadar.

Üstüme çıktı ve yüzüme bir yumruk salladı. Dişlerim kırılmış bile olabilirdi. O kadar sertti.

Ve tek çarem kalmıştı. Benden beklenen şey olan. Tahmin ettiniz mi? Evet. Tüm gücümü toplayıp taş kafamı abimin kafasına gömdüm.

Öyle bir ses çıkmış öyle. Abim zaten yan tarafımda durdu. Kafamla burnunu kırmış bile olabilirdim. Zaten ben pert, kafamı kaldıramıyorum ağrıdan. Gözlerimi kapattım. Gerçekten hiç gücüm kalmamıştı.

Ancak şuanda onu yenmiş sayılmıyordum değil mi? Ellerimle yerlerden tutarak kalktım. Abimin ise yerde oturduğunu ve kalkmaya çalıştığını farkettim. O benden daha hızlı bir şekilde kalktı. Bende kalktım.

Abim bana çok kötü bir şekilde bakıyordu. Kızgınlıktan öteydi bu. Nefretti galiba.

Bana doğru koştu ve karnıma tekmesini geçirecektiki son gücümle yan tarafa kayıp yüzüne yumruğumu çaktım. Ağzım kanıyordu. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Abim kafası tuttu ve üzerime hızlı adımlarla gelemye başladı. Ben ise yavaşça arkama gidiyordum.

Koşacak halim yoktu çünkü.

Ve ayağım takılıp yere düşünce dünyam kaydı.

Kafam. Önce bir döndü her yer. Hani böyle kendi etrafında dönersin ya ekşın olsun diye. Sonra birden durunca kafanız döner felan.
Yapmayan yoktur heralde.

Ben ne düşünüyorum ya. Cidden kafam gitmişti. Abim ise halime acımadı, bakmadı bile. Yeniden üstüme çıktı ve elini kaldırdı. O sırada arkasındaki kişi konuştu.

"Dur! Yapma!"

👑👑👑

Heyo selam. Nabersiniz?

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?

Yeni kapak ve karakterleri beğendiniz mi?

Ecrin'i artık dediğim gibi iyilik perisi yapmayı düşünmüyorum.

Bölümü son 100 mb'ımda yazıyorum. Geciktirtmemek için hatrımı bilin.

Sizi seviyorum! Yeni bölümde görüşmek üzere!

Not-Bu bölüm 1976 kelimedir.






Continue Reading

You'll Also Like

513K 16.2K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
1.6M 81K 73
27 yıl sonra üvey evlat olduğunu öğrenen Yüzbaşı Arden, onca acıyı boşuna mı yaşamıştı? Peki şimdi ki hedefi neydi? Yeni (öz) ailesine bir şans verm...
39.6K 598 38
Bu kurgu can sıkıntısı yüzünden yazılmıştır ciddiye almayın. - Arkadaşının düğünü için Mardine giden Pırılı neler bekliyor
4.5M 335K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...