Sevdakeder

Galing kay limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... Higit pa

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

13/Söz ver.

5.6K 380 36
Galing kay limonkokuluyagmur

Bütün ışıklarım sen korkmayasın diye açık.

Ahmet Erhan

***

Arabadan indiğinde kalın topuklu, bej ayakkabılarının üzerinde durarak tedirgince omuzlarını açıkta bırakan, zarif çiçeklerle süslü, ekru rengi, kalem elbisenin eteklerini çekiştirdi Nilüfer. Omuzlarını aşan sarı saçlarını düzgün dalgalar haline getirerek şekillendirmiş, yüzüne büyük bir özenle, hafifçe makyaj yapmıştı. Dün akşamki konuşmalarından sonra, Kartal’a güzel görünmek için azıcık süslenmekte herhangi bir sakınca görmüyordu. Adamın söylediklerinin içinden mantıklı bir cümle bulup çıkarması neredeyse imkansızdı ancak gözleri, yeşil gözlerindeki bakışın derinliği, içinde söndürülmesi güç bir ateş yakmıştı.

Adam ona aşık mı olmuştu? Belki. Ancak her ne olduysa Kartal, Nilüfer’e hiçbir şey sezdirmemişti. Şimdi adamın onu öptüğü andan itibaren geçen kısacık zaman diliminde olanları düşündükçe 'Nasıl?' diye sormamak için kendini zor tutuyordu kız. Kartal, ona nasıl aşık olabilmişti? Nilüfer’in, her şeyin bir izahı olmadığını bilecek kadar aklı başındaydı. Sonunda evden içeri girip mutfağa geçtiğinde hızlıca kahvaltı hazırlamaya koyuldu. Kartal sabahları kahvaltı yapmak yerine kahve içmeyi tercih ediyordu ancak belki lezzetli bir sandviç fikrini değiştirirdi. Hem bu sabah Nilüfer de bir şey yiyememişti. Tuhaf bir heyecan, midesinin şiddetli bir ağrıyla düğümlenmesine neden olmuştu. Hayatının bir gecede bu hale gelmesi karşısında nasıl bir tepki vermesi gerektiğine karar veremiyordu. Ne düşünmeli, nasıl hissetmeliydi?

Ne anlama geldiğinden emin olamadığı, derin bir tedirginlikle kalbindeki kıpırtıları takip etmekle yetiniyordu şimdilik. Kartal’dan en başından beri etkilendiğini hiç değilse kendine itiraf edebilirdi ancak onun yalnız iki kelimeyle kalbine bir çift kanat takabileceğini bilmiyordu. Üstelik adam, sadece birbirlerine zaman tanımaları gerektiğini söylemişti. Bir de ilan-ı aşk edecek olsaydı, kim bilir, kalbindeki kanatlar kaburgalarını aşarak omuzlarının üzerinden göğe ulaşırdı. Sıraya sokamadığı düşünceler, adeta köşe kapmaca oynayarak aklının içinde cirit atarken elinde hissettiği acının beklenmezliğiyle derin bir nefes alarak dikkatini toplamaya çalıştı. Keskin bir ışıltıyla parlayan bıçağın ağzındaki kırmızı renk, Nilüfer’in aklını hızla başına getirdi.

Elini mi kesmişti? Bakışlarını hızla mutfak tezgahının üzerinde gezdirdi. Hangi ara yapmıştı bunu? Henüz bir domatesi bile dilimlemeyi bitirmemişti.

Ansızın elinde hissettiği el nefesinin kesilmesine neden olurken Kartal’ın çatık kaşlarının birbirine değmek üzere olduğunu fark ederek gözlerini kırpıştırdı. Elinin durumu o kadar kötü müydü? Kulaklarındaki uğultu nefessiz kaldığı her saniye daha beter şiddetlenirken dudaklarını aralayarak havayı sessizce içine çekti. Adamın kokusunun bu kadar yakından geleceğini tahmin etmediği için daha o anda derin bir nefes aldığı için pişman olmuştu. Kartal’ın kokusunda kanını, akışını hissedebileceği kadar ağırlaştıran bir şey vardı. Öyle bir kimya ki sanki kanına kırmızı rengini veren ne varsa damarlarının içinde dibe çöküyormuş gibi hissediyordu.

“Bunu bıçakla mı yaptın gerçekten?” Kartal’ın sesi çok uzaklardan dalga dalga kulaklarına ulaşırken belirsiz bir nefesle gözlerini kırpıştırarak adama baktı. Çatık kaşları arasındaki mesafenin bir an bile çoğalmasına müsaade etmeden homurdanmaya devam ediyordu. “Elini böyle derinden kesmeyi nasıl becerdin, Nilüfer?”

Nilüfer sonunda elindeki bıçak kesiğine bakmayı akıl edebildiğinde gözlerine hücum eden yaşlar nedeniyle burnunun sızladığını hissederek iç çekti. Ağlamak için duyduğu ihtiyacın tam olarak neden kaynaklandığını bilmiyordu. Gerçekten canı yandığı için mi yoksa adam ona Nil demek yerine Nilüfer dediği için mi gözleri dolmuştu? Emin değildi. Bir damla yaşın hızla kirpiğinden yanağına yuvarlandığını hissettiğinde Kartal’ın ellerinin arasında huzursuzca kıpırdanarak bakışlarını kaçırdı. “Dalmışım. Ben, birden...”

Kartal sanki kesilen kendi etiymiş gibi çatık kaşlarıyla iç çekerken boştaki elini nazikçe Nilüfer’in saçlarının arasında gezdirdi. Gözünden akan bir damla yaşı, canının çok yanmasına yormuş olacak ki aradaki mesafeyi kapatmak için hatrı sayılır bir şekilde eğilerek birkaç kez yaranın etrafına üfledi. Yavaşça, hatta öyle yavaş ki Nilüfer etinin iki yakasında da tatlı bir sızı hissetti. Yüzünü kaldırdığında, “Canın çok yanıyor mu?” diye sordu ilgiyle Kartal. Nilüfer tam ‘Evet’ demek için dudaklarını aralamaya niyetlenmişti ki ekledi. “Nil...”

“Biraz,” diyerek itiraf etti Nilüfer. “Benim dikkatsizliğim. Ben...”

Araya girerek “Pansuman yapılması gerek,” dedi Kartal. “Gel.” Sonra kızı hızla salona doğru sürükledi. Kristalden kesilmiş bir biblo gibi davranarak oturmasına yardım ettikten sonra elini bıraktığında derin bir nefesle Kartal’ın ne yaptığını takip etmeye başladı Nilüfer. Gözden kaybolduğu birkaç dakikanın sonunda pansuman için gerekli malzemelerle geri döndü Kartal. Koltuğa, dizleri birbirine değecek şekilde Nilüfer’in yanına oturduğunda ciddiyetle yaraya baktı. Dikiş atılmasını gerektirecek kadar derin değildi ancak yine de bir doktora gösterilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kızın canını yakma ihtimali gerilmesine neden olurken derin bir nefesle yaranın etrafını temizlemeye başladı. Nilüfer’in incecik tenini pürüzlü bir hat boyunca ikiye ayıran kesiğin üzerinde kurumaya yüz tutmuş kan pıhtısını silerken nefesini hafifçe üflemekten de geri durmadı. Başı hala öne eğikken Nilüfer’e bakmadan sessizce mırıldandı. “Acıttıysam özür dilerim.” Kızın başını hayır anlamında iki yana salladığını fark ederek işine devam etti. Sonunda yara bandını dikkatli bir şekilde yaranın üzerine yapıştırdığında gözünü dahi kırpmadan onu izleyen Nilüfer’i şaşırtarak eğilip pansuman yaptığı yere küçük bir öpücük kondurdu. “Biraz daha dikkat et Nil, ne olur.”

Nilüfer kuruyan dudaklarını ıslatırken nefesini düzenlemeye çalışarak “Ben,” diye soludu. Adamın öpücüğü öyle naifti ki canının acıdığını tamamen unutmuştu. “Bize sandviç yapmak için...”

“Gidince yeriz, olur mu?”

En nihayetinde arabaya bindiklerinde biraz olsun kendine gelebilmişti Nilüfer. Arka koltukta oturan adamın, yakınlığıyla onu bu kadar etkilemesi hiç adil değildi. Bir an, onun da adamı böyle etkileme ihtimali olup olmadığını düşündü. Sadece yanı başında nefes almaya, göz kırmaya ya da öylece durmaya devam ederek dahi Kartal’ın heyecandan nefesinin kesilmesine neden olmayı isterdi. Bu isteğinin gerçekleşmesi için önce sakarlık yapmayı bırakması gerekiyordu. Aklına gelen düşüncelerle kaşlarını çatarak umutsuzca iç çekti. Şimdiye kadar baş başa geçirdikleri vakitlerin çoğunda adam, ona pansuman yapmakla meşgul olmuştu. Artık, Kartal’ı gördüğünde elini kolunu nereye koyması gerektiğini öğrenmesi ikisi için de son derece hayırlı olacaktı.
“Elini bir doktora göstermek istemediğine emin misin?”

Bakışlarını elinden çekerken sorusunu cevaplamak için Kartal’a döndü. Pansuman yapmasına rağmen içi rahat etmemiş olacaktı ki adam, durup durup Nilüfer’in hastaneye gitmek isteyip istemediğini soruyordu. “Eminim,” diyerek gülümsedi yumuşak bir sesle.  “Doktora gitmeye falan hiç gerek yok bence.”

Kartal cevap vermeye gerek görmeden başını salladı. Sessizce devam eden yolculuk sona erdiğinde arabadan inerek Nilüfer’in yanına gelmesini bekledi. Plazadan içeri girip asansörle ofislerinin bulunduğu kata kadar ikisi de bir şey söylemedi. Aralarındaki sessizlik tüm tuhaflığıyla sürüp giderken başını hafifçe yana çevirerek Nilüfer’e baktı Kartal. O kadar güzeldi ki güzelliğiyle adamın canını acıtıyordu. Her şeyi bir an için de olsa unutup tüm benliğiyle Nilüfer’e kanıyordu Kartal. Buna yaratılışından meyilliydi, sanki ilahi bir nefes adamın cennet diye bildiği ne varsa Nilüfer’in gözlerine üflemişti. Ofisinin önüne geldiğinde elini kapının tokmağına atarak açmadan beklerken öylece kıza bakmayı sürdürdü. “Elin...”

“Acımıyor,” diyerek yüzündeki ışıltıyla gülümsedi Nilüfer. “İyiyim ben.”

“Tamam.”

Sesinin daha ziyade bir soruyu andırır gibi çıkmasına aldırış etmeden tekrar etti. “Tamam.”

“Peki.”

“Peki.”

Kartal ne diyeceğini bilemeden bakışlarını çaresizce ofisine çevirdi. Tokmağı çevirip kapıyı aralarken “Ben artık ofisime gireyim,” diye mırıldandı.

“Olur.”

“Olur.”

“İyi çalışmalar.”

Adam konuşmayı bu şekilde sürdüremeyeceğini anladığında Nilüfer’in, odasına gitmek için arkasını dönmesini umursamadan atıldı. “Nil!” Sesini duyduğunda yeniden ona dönen kızla göz göze geldiğinde elini sıkıntıyla ensesine atarak saçlarını karıştırdı. “Akşam...” Gürültüyle iç çekerken başını önüne eğdi. “Başka bir işin yoksa...” Göz ucuyla Nilüfer’e kaçamak bir bakış attı. “Birlikte...”

“Kartal Bey...” Adamın sertçe bakışlarını üzerinden çekerek dişlerini sıkmaya başladığını fark ettiğinde gözlerini kapatarak sıkıntıyla iç çekti. Kartal, ona bu şekilde hitap etmeyi sürdürmesinden pek de memnun olmamıştı anlaşılan. Gözlerini üzerinden çekmeden önce öyle bir bakış atmıştı ki sesini yutmak zorunda kalmıştı Nilüfer. Açıklama yaparak altını çizmek istemediği için derin bir nefesle “Çok isterdim ama,” diye mırıldandı. “Oktay’a önceden verilmiş bir sözüm var. Sinemaya gideceğiz. Ama gelmek isterseniz...” Aynı şeyi yaptığını fark ederek dudağını ısırdı. “Yani...”

“Bana siz demekten vazgeçmeyeceksin.”

Kartal’ın durumu gönülsüz de olsa kabullendiğini anlatırcasına sıkıntılı çıkan sesini işittiğinde “Sadece,” diyerek araya girdi. “Alışmaya ihtiyacım var. Zamana bırakmamız gerektiğini siz...”

Kartal bu duruma daha fazla tahammül edemeyeceğini hissederek Nilüfer’i kolundan tuttuğu gibi ofisten içeri soktu. Hızla kapattığı kapıyla arasında kalan kıza bakarken omurgasının iflahını kesen bir hareket yaparak aradaki mesafeyi kapatmak için başını öne eğdi. Nilüfer’in heyecanla adamdan gelecek hamleyi beklediği saniyeler son bulurken ofisin içine Kartal’ın “Nil,” diyen kısık sesi doldu. “Oktay’la sinemaya gitme.”

“Ama söz...” Kuruyan boğazının konuşmasını zorlaştırdığını anlayınca hızlıca dudaklarını ıslattı Nilüfer. “Söz verdim. Ben...”

Kızın titreyerek birbirine değen kirpiklerini seyrederken elini yavaşça yanağına yerleştirdi Kartal. “O zaman,” dedi sessizce. Bir an heyecandan dizlerinin bağı çözülürken sıkıca adamın eline tutundu Nilüfer. Bir şey söylemeden Kartal’ın devam etmesini bekledi. Zira öyle derin bir heyecan duyuyordu ki adam ismini sorsa bir kerede cevap verebileceğinden emin değildi. “Bana da bir söz ver, Nil.” Baş parmağını kızın çene çizgisi boyunca hareket ettirirken “Yalnız ikimizin olacağı bir an için,” diye devam etti. “Baş başa kalacağımıza söz ver.”

***

Atıf Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

1.3M 60.5K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1.1M 69.9K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
390K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
1M 43.6K 42
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...