HİDDARUN *Düzenlenecek*

By Hidden_Assassin

89.7K 10.2K 15.8K

Wattys 2018 "Dünya Kuranlar" kazananı! Bir evren hayal edin: İçerisinde düzinelerce galaksinin bulunduğu, re... More

Hiddarun Düzenlenmiş Hali İle Sizlerle Olacak!
🌛Herraden - Hiddarun Rehberi🌜
🐾Canlılar Rehberi
🌠Evren ve Gezegen Rehberi
0- Herraden ve Hiddarun Nedir? Neden Ayrıdır?
1- Yeni Bir Gün
2- Hiddum'da Bir Kale
4- Prenssoy'un Talimi
5- En Güzel Gün
6- Seyahat ve İftiralar
7- Korkular, Cesaret ve Karar
8- Karanlık Gece
9- Elveda Alabanos
10- Üç Gecelik Yolculuk
11- Gidenler ve Beklenmeyenler
12- Mavi, Yeşil ve Pembe
13. Gelenler ve Tepkiler
14. Mavi İzler (part -1-)
14. Mavi İzler (part -2-)
15. Harfler ve Yıldızlar
16. İlklerin Töreni ~Part-1~
16. İlklerin Töreni ~Part-2~
16. İlklerin Töreni ~Part-3~
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 1-
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 2-
18. Şah Saray
19- Ruhların Işığı
- Alabanos'ta Yeni arf -
20. Gerçek Güç part-1-
20. Gerçek Güç part-2-
20. Gerçek Güç part -3-
21- Ona Güven
22- Doğru
23. Birlikte
24. Kanat, Üçen ve Göz -part 1-
24. Kanat, Üçgen ve Göz -part 2-
25. Rafların Arasında -part 1-
25. Rafların Arasında -part 2-
26. Zafere Götürecek Plan
27. Alışmak
28. Kanatların Dansı
29. Önemli Bir Sır
30. Kanat Kanada -part 1-
30. Kanat Kanada -part 2-
31. Grinin Fısıltısı
32. Dövüş Yolunda
33. Yumruk Yumruğa
34. Kabusların Efendisi
35. Birleşen Parçalar
36. Yanılmak
37. Yıldız Işığının Altında
38. Küre Efsanesi
39. Tera'nın Gözyaşları
40. Plan -part 1-
40. Plan -part 2-
41. Kabullenmek
42. Ödeşme
43. Mavinin Esiri
44. Panzehir Olmak
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 1-
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 2-
46. Bedel Ödemek -part 1-
46. Bedel Ödemek -part 2-
47. Kurtarıcı -part 1-
47. Kurtarıcı -part 2-
48. Kader -part 1-
48. Kader -part 2-
48. Kader -part 3-
49. Dönüşü Olmayan Yol
Yankılanan Ağıtlar
50. Final -part 1-
50. Final -part 2-

3- Şölen Hazırlığı ve Sırlar

2.5K 271 610
By Hidden_Assassin

Medya, The Power Of Epic Music: " A Place In The Stars|by David Chappell" okurken dinlemenizi tavsiye ederim.

Y.Ö. 124 Herrum Alabanos

Günün ortasında yapılan duyurunun üzerinden saatler geçmiş, Nebulio Alabanos'a veda ediyordu. Henüz kanat rengini kazanmayan küçük Herradenler ders saatleri bitince okullardan evlerine uçuyor, ailelerinin yemek sofrası kurmasına yardım ediyor, bir yandan da öğrendikleri yeni bilgileri heyecanla aile büyüklerine anlatıyorlardı.

Günün kızıllığı gökyüzündeki nöbetini devralmadan meşaleler ve kandillerle  aydınlatılan Konsey Merkezi'nin dört bir yanı, Gama askerlerinin çelik zırhlarından yansıyan ateşlerle aydınlanıyordu. Sokaklardaki ve yollardaki gölgeler, rüzgarın ve esintilerin titrettiği ateşlerle taş zeminin üzerinde dans ediyordu.

Alabanos meydanı ise gece yapılacak şölen için özenle süsleniyordu. Yuvarlak tahta masalar ve rengarenk tüllerle süslenmiş sandalyeler meydandaki boşlukları yavaş yavaş doldurmuş, yapılacak şöleni taçlandıracak ziyafet için yer hazırlanmıştı.

Purpuralar eflatun kanatlarını çırpıp ritm tutuyor eşsiz güzellikte sesleriyle gece söyleyecekleri şarkıların provalarını yapıyorlardı. Gamalar gri kanatlarıyla ve güçlü bedenleriyle kurulacak platformun ağır tahtalarını üçer beşer taşıyarak meydanın ortasında kocaman bir çardak hazırlıyorlardı.

Herradenler bütün bu hazırlıklar içinde dedikodularına ara vermeden devam etmeyi ihmal etmiyorlardı da. Kızlı erkekli gruplar birbirlerine fısır fısır bir şeyler söylüyor bir yandan da erken vakitte yapılan duyuru hakkında kendi düşüncelerini paylaşıyorlardı.

Duyurudan sonra saatler öyle hızlı geçmişti ki, bir gün daha sona eriyordu. Şenlik olacağı bilgisi yayılınca şifahanelerde tatil ilan edilmiş, Erialar ve şifahanelerde çalışan bazı Pieralar evlerine gönderilmiş, gece yapılacak şöleni bekliyorlardı.

Kardeşlik Konseyi çalışanları ve meydanı süslemekle görevli olanlar dışında Alabanos'lu Herradenler için eve gitme zamanı gelmişti. Evlerinde akşam yemeği yiyenler ve şenlik için hazırlananlar bugün yapılan duyuru hakkında istişare yapmaktaydı.

Meydandaki evlerden birinde de, anne ve kızı, duyurunun sonlanmasından akşam saatlerine dek konuşmaya devam etmişti. Pudra pembesi kanatlı kızın odasından çıkıp üç katlı evlerinin en alt katındaki salonda saatlerce konuşmuşlardı. Birçok konuya değinmişler, ama hiçbirinde uzlaşamamışlardı.

Öncelikle duyurunun etkisi ile kızı söze başlayıp, annesine arf zamanında Andarun'a gitmek için gönüllü olmak istediğini söylemişti. Ardından annesi buna karşı çıkıp kızı gibi pudra pembesi kanatlarını germiş, başka bir konu açmıştı. Son zamanlarda şifahanedeki yoğunluktan bahsetmiş, kızını bir Eria olarak yanında çalışması için ikna etmeye çalışmıştı.  Kızı ise yaptığı araştırmaları öne sürüp, çalışamayacağını söylemişti. Konu araştırmalara gelince konuşma tartışmaya dönmüştü. Annesi için bu araştırmalar bir Eria için uygun değildi ve her fırsatta bunu nazikçe dile getirirdi. Çünkü annesine göre Eria ırkı; kalbi şefkat dolu, iyilik ve şifa için çalışan bir ırk olmalıydı, bir araştırmacı olması doğru değildi. Kızının kendisi gibi olmasını istiyordu. Annesi araştırmalarına karşı geldiğini tekrar belirtip günlerdir uyumadığını söyleyerek kızmıştı. "Bir Eria'nın yıldızları araştırması doğru değil," demişti. Saatlerce bu konuda tartışmış, konuşma sebeplerini unutmuşlardı.

Tartışmayı uzatmamak için susmuştu kızı, annesini dinliyormuş gibi yapıp salondaki bir koltuğa oturmuştu. Pudra pembesi kanatlarını sırtındaki keseye toplamış, odadaki çatırdayarak yanan şömineyi izliyordu. İki gündür uyumamıştı. Annesiyle tartışmak istemiyordu.

Çok geçmeden dinlenmediğini anlayan annesi,  kızının oturduğu yere doğru birkaç adım attı. Konuşmayı bırakıp yanına oturdu ve şeker pembesi gözleriyle kızının soluk pembe gözlerinin içine baktı. Kollarını açıp kızına sıkı sıkı sarılınca kızı da gülümseyerek annesine sarıldı. Şimdi salon, huzurun verdiği sükunetle buluşmuştu.

Odadaki sessizliğin hakimiyeti uzun sürmemişti. Açık pencerelerden içeriye sızan meydandaki gürültü ve havanın kararması sükuneti sonlandırmıştı.

"Hava ne ara karardı, ah Amenia seninle konuşmaya öyle dalmışım ki akşam şenlik olacağını bile unuttum," heyecanla ayağa kalkan annesi sözüne devam etti. "Şu halimize bak, birbirimizi ikna etmeye çalışırken gün bitmiş de haberimiz yok. En iyisi bu konuşmaya baban gelince devam edelim. Hadi kalk benim küçük begonyam, akşam oluyor kandiller kendi kendini yakamazlar."

"Haklısın anne, babam gelince seni ikna etmek daha kolay olacak," diyerek Amenia oturduğu yerden kalkıp sırtını gerdi. Şömineye doğru birkaç adım ilerledi. Pudra pembesi kanatlarını sırtından çıkardı ve genleştirerek kemiklerini düzelttirmeye başladı.

Herradenlerin çoğu kanatlarını sırtından çıkartınca on yada yirmi saniye boyunca uçamazdı. Herradenlerin kanatlarını sırtlarına gizlemek için olan keseleri Hiddarunlara göre daha dar ve tüyleri daha gür olurdu. Bu nedenle kanatları daha geç uçmaya hazır oluyordu. Üstelik bu süre Herraden ırkları arasında farklılık gösteriyordu. Fiziksel yapısı küçük olan Purpura ve Eriaların kanatları bedenlerine göre büyük olduğundan bazı Purpura ve Erialar için bu süre yarım dakikayı bulabiliyordu. Bu nedenle Amenia, kanatlarını sırtından çıkardığı zamanlarda küçükken öğrendiği kanat açma egzersizlerini yapardı.

Salon koyu renkli ahşap parkelerden yapıldığı içi annesi pencereleri kapattığında karanlık, bir battaniye gibi odayı sarmalamıştı. Şöminenin sönmek üzere olan alevleri odayı aydınlatmaya yetmiyordu. Amenia sağında duran küçük çubuklardan birini aldı. Şöminenin ateşine uzattı ve cömert ateşten küçük bir parça alıp evdeki kandilleri yakmaya başladı.

Salon geniş ve tavanı yüksekti, oval inşa edildiği için tavan kubbe biçiminde son buluyordu. Birçok kandil vardı bu odada. İlk olarak şöminenin önündeki yarım daire masanın üstündeki kandilleri yakmaya başladı. Ardından masanın sağ ve sol yanında duvarlarla bir bütün olmuş tıklım tıklım kitap dolu kitaplıkların yanındaki kandilleri yaktı. Küre şeklinde tavandan aşağıya sarkan avizenin mumlarını da yakınca salondaki eşyalar parlamaya başladı.

Salonun aydınlanmasıyla, şöminenin hemen üstünde yetenekli bir ressamın çizdiği altın çerçeveli aile tablosu ve yerde parlayan, merceği kırılmış teleskop yüzeyinden yansıyan ışıklarla oda canlılık kazanmıştı. Kandillerin içindeki alevin dansıyla masanın altındaki dokuma halı dikkat çekiyordu. Altın sarısı kanat motifleri parıl parıl parlayarak kahverengi zemin üzerinde hoş bir görüntü oluşturuyordu.

Ateş ile buluşan her kandil, odayı biraz daha aydınlatıyor, usta sanatçıların kusursuz işlemeleriyle süslenmiş hediyelik eşyalar bir bir göze çarpıyordu. Birkaç vazo, iki güzel şamdan, odanın girişine asılmış antik dil yazıları ile süslenmiş Alaban resmi ve masanın üzerine yığılmış parşömenler, taze mürekkepler, erimiş mumlar... Bu eşyaların büyük bir kısmı babası Kardeşlik Konseyine girince hediye edilmişti. Halkın farklı kesimleri kutlamıştı bu aileyi.

Amenia'nın babası sevilen biriydi. Sarı kanatları gibi sarımtırak kumral saçları, kanatları gibi ince uzun bedeni vardı. Sakalsız yüzündeki güzel hatlarıyla, düzgün burnuyla ve bal renginde parıl parıl gözleriyle yaşından epey genç gösteriyordu.

Babası; duruşuyla ve mütevazı tutumuyla kalabalık bir ortama girdiğinde hemen dikkat çekerdi. Her zaman yanına gelen Herradenler ile sohbet eder, evlerine misafir edenlerin evlerine uğrar, yüzündeki içten gülümsemesi ile ikramları kabul ederdi. Konsey üyesi olmadan önce, bir tüccar olarak birçok şehir ve orman gezmişti. Hatta birçok defa Hiddum'a gitmişti. Bir seferinde Hiddum'dan kızına eşsiz bir hediye getirmişti. O zamanlarda kanatları bembeyaz olan Amenia ilk kez bir teleskop görmüştü. O eşsiz teleskop hala daha odasının baş köşesinde duruyordu. O günden beri uzayı araştırmaktaydı Amenia. Odadaki kandilleri yakarken hayale dalıp gitmişti.

En büyük idolü babası olmuştu. Çok küçükken babası gibi bir Yosa olup uzak gezegenlere gitmek, orada yeni canlılar ile tanışmak en büyük hayaliydi. Bir kaşif olmak istiyordu. Hatta küçükken kendisinin Yosa olacağına neredeyse emindi. Büyümeye başladığında ilk renkli kanat tüyünün pudra pembesi olmasıyla hayalleri yıkılmıştı. İlk kanat tüyü ile bir Eria olduğunu anlaşılınca annesi ve babası sevinçten havalara uçmuştu. Aslında Eria olduğuna üzülmemişti ki o zamanlarda Amenia, Yosa olmadığı için sevinemiyordu bu duruma.

Küçüklüğünden beri hayvanları ve yaratıkları severdi. Babası ile ormana gider pukka*ları izler uçan kuşları gözlerdi. O zamanlarda babası ona kuşların konuşmalarını anlatır, pukkaların neler fısıldaştığını söylerdi. Yosalar hayvanları anlayabilirlerdi, Amenia için bu büyüleyiciydi. Henüz kanat rengini kazanmadan bir pukka yavrusuna dokunmuştu ve ilk kez zihninde bir ses belirmiş onunla konuşmuştu. İçinde bir yerlerde Yosa olduğunu biliyordu. Sadece Eria olamazdı...

Gel zaman git zaman neredeyse kanatlarında beyaz tüy kalmamış, çocukluk yaşların son demlerindeki Amenia pudra pembesi yeni kanatlarına alışmaya çalışıyordu. Ta ki bir sabah her şey değişene dek. O sabah uyandığında kanadında gördüğü sarı renk tüy ile şaşkına dönmüştü. Biraz korku ve bolca heyecan ile soluğu annesinin yanında almış olanları anlatmıştı. Annesi bunu kızının yaptığı bir şaka zannetmiş, kanadındaki sarı rengi kasten boyadığını düşünüp o tüyü kopartmıştı. Bir ay sonra babası ticaret için gittiği Yosesir'den eve geldiğinde yine aynı yerde sarı renk tüy çıkmıştı. O zaman küçük kızın ebeveynleri Amenia'nın ciddi olduğunu anlamışlardı. Ailesi korkuyla bu durumu şimdiye dek gizlemişti. Defalarca Amenia'ya bu durumundan kimseye bahsetmemesini söylemişlerdi. Amenia'nın ve ailesinin küçük sırrı olmuştu bu.

Düşüncelere derinden dalıp girmiş, elinde tuttuğu çubuk parmaklarının ucunu yakınca küçük bir çığlık ile kendine gelmişti. Bu küçük çığlığını annesi duyunca korkmuştu. Hızla merdivenlerden inerek kızının yanına geliyordu.

"İyi misin? Ah Amenia neden dikkat etmiyorsun ki kızım?
Alaban'ın yüce kanatları aşkına, korkuttun beni," diyerek kızının ellerini avucunun içine aldı. "Çok acıdı mı kızım?Korkudan kanatlarımı titrettin, " diyerek devam etti. Yavrusuna şefkatle bakıyordu, çok korkmuştu.

"Acımadı annem. Sadece... dikkatsizlik işte," diyerek gülümsedi Amenia.

Annesi avucunun içindeki parmaklara odaklandı gözlerini yumdu. Kanatlarından toz pembe bir ışık sızmaya başladığında Amenia elindeki acının hızla bedenini terk ettiğini hissediyordu. Yanan parmakları tamamen iyileşince annesi gözlerini açıp kanatlarını kabartmıştı. Kızına şefkatle bakan gözlerinin pembesi koyulaşmış, merdivenleri hızla inerken dağılan bakır renkli saçları kanatlarına dek ulaşıyordu.

Bu küçük yarayı bir Eria olarak Amenia da iyileştirebilirdi. Ama hiçbir dokunuş  annenin dokunuşu kadar şefkatli olamazdı. Hem annesi buna izin vermezdi, Amenia'nın eline bir kıymık batsa yüreğinden vurulmuş gibi olur, hemen koşar yaralarını iyileştirirdi. Çocukluğundan beri annesinin pembe kanatlarından sızan ışığın gücünün bütün şifa güçlerinden daha kudretli olduğuna inanmıştı.

Annesi tam bir Eria kadınıydı. Beyaz teninde şefkatin bahşettiği pembelik yanaklarını al al yapmış, olgun yaşta olmasına rağmen yüzü gençlik güzelliğini saklamıştı. Her daim kırmızı dudakları, keskin hatlı güzel burnu ve bakır renkli dalgalı uzun saçlarıyla Amenia'nın annesi olduğu belli oluyordu.

Annesine çok benzetilirdi Amenia, hatta kendisi de kabul ederdi benzediğini. Görünüşünü annesine, düşünce tarzını babasına benzetirdi. Annesinin şifa gücü içine bir rahatlama hissi yerleştirmişti. Sakinleşip gülümsedi. Annesine teşekkür ederek bunu kendisinin de yapabileceğini söylemek istedi.

"Senin dokunuşun kadar şefkatli olmasa da ben hallederdim," diyerek güldü Amenia. Annesinin parlayan pembe gözlerine baktı. Tebessüm ederek konuşmaya başladı annesi.

"Eee bir Eria'nın kızısın. Öyle canı acımış, yok eli yanmış, yok sakarmış dedirttirmem ben kızıma," diyerek güldü. "Artık burada yakacak bir şeyler kalmadığına göre odana gidip hazırlanmaya başla benim güzel begonyam. Baban gelince vaktimiz olursa onunla konuşur öyle çıkarız meydana."

"Bugün Kardeşlik Konseyi bayağı karışık olur, babamın erken geleceğini sanmıyorum. Üstelik daha babamla konuşacağım, ona anlatacağım bir sürü şey var. Bir an önce hazırlanayım, babam gelince konuşmaya vaktimiz olsun," diyerek gülümsedi. Çocuk gibi koşar adım salondan çıktı. Hızını arttırıp koşmaya başladı, merdivenlere varınca annesinin ikazları gecikmedi.

"Amenia! Koşma, yavaş! Ah bu kız beni çıldırtacak," annesinin öğütlerine kıkırdayarak karşılık veren Amenia, hızla basamakları ikişer üçer aşarak odasına süzüldü.

Artık hava karardığı için açılan kapıdan içeriye sızan kandil ışıkları odasını aydınlatmaya yetmiyordu. Oda kapısının yanındaki kandili alıp içindeki mum ile çalışma masasının üstündeki kandili yakıtı. Ardından beyaz renkli dolabının yanındaki aynalı komodinin üstündeki mumları yakınca odası tekrardan aydınlığa kavuştu.

Amenia hazırlanmak için Daha fazla oyalanmak istemiyordu. Dolabının kapağını açıp kıyafetlerine göz attı. Önce kanatları ile aynı renkte uzun, ipekten bir elbise aldı eline. Sonra kararından vazgeçip beyaz renkli dantelli uzun elbisesine uzandı. Eteğinde ve sırrının kanat bölgesinde tüy motifleri olan beyaz elbisesini giymeye karar verdi. Aynanın karşısına geçip hazırlanmaya başladı.

Şölenlerde Herradenler genelde kanat renklerinda kıyafetler giymeyi tercih ederlerdi. Amenia birçok konuda olduğu gibi seçimlerinde de farklıydı. Çok konuşkan, çok hareketli, çocuksu, güleç ve kibardı Amenia. Teni luyd*lar kadar beyaz, saçları ateşkan*lar kadar kızıldı. Henüz çocuk olduğu zamanlarda bütün küçük Herradenler gibi gümüşi gözleri, kanat rengini kazanınca değişmiş, pembe olmuştu. Babasının burnuna benzeyen küçük, güzel bir burnu vardı. Annesine benzeyen yüzünde babasından aldığı  genetik bir hediyeydi küçük burnu. Üstelik Amenia'nın boyu ortalama bir Eria kadardı. Yosalara göre kısa, Purpuralara göre uzun, Gamalara göre fazla ufak tefekti. Pek kilolu sayılmazdı. Cılız da değildi. Giydiği elbiseleri güzel taşırdı.

Beyaz uzun elbisesini giyince saçlarını taramaya başladı. Yaşıtları gibi uzun değildi saçları. En geç iki ay ara ile omuz hizasında keserdi. Sıkılırdı çünkü, saçları dalgalı olduğu için onlarla uğraşmayı pek sevmezdi. Hep düz saçlara özenirdi. Islandıktan sonra kabaran kızıl saçlarını da çok seviyordu ama uzun düz saçlara özeniyordu yinede.

Kısa saçlarını iki yandan örmüş başının üstüne saçtan kızıl bir taç oluşturmuştu. Kızıl renkli bitki özünden dudak boyasını sürmüş ve bitki tohumlarından yapılan allık ile makyajını tamamlamıştı. Kanatlarını ve saç örgütlerini renkli taşlar ile süsleyip hazırlanmıştı. Çekmecesinde bulduğu güzel pembe taşlı tacı da kibarca saç örgüsünün üzerine yerleştirince odasından çıktı.

Şölenleri severdi Amenia, ama iki gündür uyumadığı için bugün çok yorgundu. Bir an önce babasının gelmesini şölene gitmeden önce konuşmayı istiyordu.

Salona inip kitapları kurcaladı. Seyyar Yosa'nın Günceleri kitabından bir sayfa açıp beklerken okumaya başladı. Çok geçmeden ahşap kapı kibarca yumruklandı.

Kapının sesini duyunca "Ben bakarım," diyerek en üst kattaki annesine seslendi. Kitabı masaya koyup hızlı adımlarla meydana açılan kapıya yöneldi. İçeriye doğru açılan ahşap kapının ardından babasının sıcak tebessümü ile karşılaştı. Tam sarılacaktı ki babasının ardından gelen Gama Birliği Şövalyeleri'ni gören Amenia korkarak duraksadı.

"Neler oluyor baba?" diye sordu.

"Şu aralar konsey merkezi güvenlik tedbirlerini arttırdı benim güzel begonyam. Korkulacak bir şey yok. Annen hazır mı? Çıkmamız lazım, Feura birazdan konuşmasını yapacak. Şölen başlamak üzere," deyince Amenia şimdi konuşamayacaklarını anladı. Kapıdakileri içeriye davet edip babasının sorusunu yanıtladı.

"Birazdan hazır olur baba, yukarıya çıkıp anneme geldiğinizi söyleyeyim," diyerek babasına ve yanındaki Gamalara baktı. Babası onaylayarak başını sallayınca Amenia annesinin yanına gitmek için merdivenleri çıkmaya başladı.

En üst kata gelince annesinin sesini duydu. "Baban mı geldi?" diye soruyordu annesi. Sesin geldiği odaya giden Amenia başını evet anlamında sallayınca annesi, saçlarını taramaya ara vererek tiz sesiyle "Hern, hoş geldin hayatım," diyerek eşine seslendi.

"Anne, hazırsan çıkmalıyız. Babam aşağıda Gama Birlikleri ile bizi bekliyor."

"Neler oluyor Amenia, Gama Birlikleri neden gelmiş ki?" Annesi elindeki tarağı komodinin üzerine koymuş, rengi koyulaşan pembe gözleri ile Amenia'ya bakıyordu. Gama birliklerini duyunca korkmuştu. Küçük sırlarını duymuş olabileceklerinden korumacı iç güdüsüyle kızına bakıyordu.

"Konsey güvenlik önlemi olarak göndermiş onları, telaşlanmaya hiç gerek yok anneciğim."

"Merida* olası konsey, gören de evde bir şeyler oluyor sanacak. Neyse kızım hadi sen aşağı in, babana birazdan hazır olacağımı söyle." Biraz sakinleşince komodindeki saç fırçasını eline alıp hazırlanmaya devam etti.

 Amenia odadan çıkmadan evvel annesine bakmıştı. Aynanın karşısındaki kadın bütün güzelliğini yıllarca saklamış, süslenmekten keyif alarak saçlarını tarıyordu. Belli ki kıyafeti oturunca kırışmasın diye dik duruyor, köprücük kemikleri ve bilekleri hariç bedeni örten pembenin en narin tonundaki bu elbise güzelliğine güzellik katıyordu. Kanatlarındaki taşları kusursuz bir örüntüde yerleştirmişti. Bu taşları görünce elini saçlarının üstüne götürdü Amenia, kıkırdayarak konuştu ardından.

"Bu arada babamın aldığı taç, benim odamdaydı. Nasıl olduysa takıvermişim," deyince başındaki tacı düzeltti ve  gülümsedi. Annesinin de gülümsemesi üzerine babasına haber vermek için merdivenleri inmeye başladı.

Salona vardığında Gama birlikleri, keskin kılıçları andıran gri kanat tüyleriyle ayakta durmuş, etrafa bakarak birbirlerine fısıldaşıyorlardı. Amenia'yı görünce sustular. Babası kitaplığın yanındaki koltuğa oturmuş çok yorgun gözüküyordu. Göz altları halka halka Purpura kanadı gibi eflatun olmuş, konuşmaktan dudakları çatlamıştı. Amenia babasını çok iyi tanıyordu, belli ki üzgündü. Yoksa kolay kolay surat asacak biri değildi Hern. Amenia da babasından öğrenmişti üzüntüsünü gizlemeyi. Babasına annesinin birazdan hazırlanacağını söyleyip salondan çıkmıştı.

Kitaplarla dolu çalışma odasına geçip beklemeye başladı. bu oda salonla bitişikti. Daha dar ve tek kapılı bu odada büyük ayna, her odada olduğu gibi kitaplar ve çalışma masası hariç başka bir şey yoktu. Yorgunluktan gözleri sisli görüyordu, eline bir kitap almadan doğruca koltuğa oturdu. Gama birlikleriyle konuşan babasının diyaloglarını dinlemeye çalıştı, anlamadı.

 Dakikalar sabırsız Amenia için saatler gibi geçiyordu. Yarın yapacaklarını düşündü. Babası büyük ihtimalle yine konseyde olacaktı. Annesi de erkenden şifahaneye gidecekti. Yarın pazar kurulacağını hatırladı. Verdiği siparişleri alıp oradan da ormandaki kulübeye gidebilirdi. Yarınki rotasyonunu kafasında kurgularken yine hayallere daldı. Annesinin "Ben hazırım, hadi çıkalım," sesiyle Herrum'a geri döndü.

Annesi hazırlanınca evden çıktılar. Meydan tıklım tıklım dolmuştu. Rengarenk ipek elbiseler, parıltılı kanat süsleri, erkeklerin lüks ve ihtişamlı ayakkabıları, cübbeleri, kahkaha sesleri ve şarkı söyleyen Purpuralar şölendeki yerlerini erkenden almıştı. Amenia heyecanla meydanı izlerken anne ve babasının arkasından konsey temsilcileri için ayrılan yere gidiyordu.

"Efendi Hern, Hanımefendi Tera ve genç hanımefendi Amenia. Lütfen bu masaya oturun," diyen Gama Şövalyesi nazikçe eğilip aileyi selamladı. Yerlerine geçen aile, meydandaki herkes gibi, şöleni başlatacak konuşmayı yapacak Alba'yı beklemeye başladılar.

Çok geçmeden Feuro Albaura şölene katıldı. Alınındaki küresini vurgulayan beyaz bir taç takmıştı. Uzun saçlarını ince örgülerle iki yandan tutturarak arkasına almıştı. Dört beyaz kanadından hafif bir ışık sızıyordu. İnce ve dik burunlu heybetli suretinde bembeyaz gözleri yüzünden pek sıcak sayılmayan bir tebessüm ile halkı selamlıyordu. Giydiği kaftanın beyaz saçakları yere sürüne sürüne konuşma yapacağı yere ilerledi. Alınındaki küre rengarenk parlarken başladı konuşmasını yapmaya.

Sabah vaktinde yaptığı konuşmaya benzeyen bu konuşmanın ardından yemekler yenildi, şarkılar söylendi ve danslar edildi.  Pudra pembesi kanatlı kızın annesi Tera ve babası Hern dans edenlerin arasındaydı. Amenia babasının yakın dostları ve akrabalarıyla sohbet etmişti. Yiyeceklerin tadına bakıp Liena abla dediği aile dostlarıyla konuşuyordu. Liena da babası gibi kardeşlik konseyinde temsilci bir Herraden idi. Uçuk mavi kanatlı, hırçın mavi gözlü, biraz sessiz ama samimi biriydi. Amenia'yı çok severdi. Üstelik Amenia'nın amcasıyla evliydi. Bir de çocuğu vardı. Birbirlerine iltifat edip hal hatır sordular. Liena'ın sevimli çocuğuyla şakalaşan Amenia bir kaç dakika sonra bu sıcak aileye veda edip sesten uzak kendi masasına geçti. Yorgunluğun üzerine tiz sesli Purpura başını ağrıtmıştı.

Dans edenler teker teker yorularak masalarına geri dönmüşlerdi. Amenia şölendeki gürültüye rağmen babasını ikna edecek kelimeleri aklında bir bir toparlarken, babasının bu gece Konseyde toplantı yapacaklarını söylemesi ile hayalleri yıkıldı.

"Peki baba. Yarın seninle konuşmak istediğim bir konu var," dedikten sonra şölenin sonuna dek sessizce beklemişti. Halk Arf zamanı yapılacak gönüllü grup hakkında fısıldaşırken şölen yavaş yavaş sonlanıyordu. Şölen sona erdiğinde annesiyle birlikte eve gitmek için meydandan ayrılmışlardı.

Annesiyle eve geleli birkaç dakika oluyordu. Yorgun ve uykusuzdu, bir an önce uyumak istiyordu. Beyaz elbisesini çıkartıp geceliğini giydi. Kanatlarını sırtındaki kesesine toparlandı. Yüzünü ılık su ile yıkadı. Uyumak için odasındaki kandili söndürmeden önce çalışma masasına baktı.

"Amenia, hadi kızım kandilleri mumları söndürüyorum. Bu saatten sonra bir şeyler yazma çizme artık. Hem çok yorgunsun kaç gündür gözlerin uyku görmedi. Uyu artık,"diye seslendi annesi.

Gülümseyerek ılık nefesi ile kandili söndürdü. Yatağına yatıp hayallere dalmadan önce "Yarın nasıl bir gün beni bekliyor acaba,"diye düşündü. Gözleri karanlıkla buluşunca çok geçmeden uykuya teslim oldu.

-------

Pukka: Mor renkli, duydukları sesleri taklit etmekle meşhur primatlardır (maymunlar). Kollarından bacaklarına kadar bir deri bulunur ve süzülürler, uçuyormuş gibi gözükürler.
Bknz Canlılar Rehberi

Luyd: Herrumun buzul ormanlarında yaşayan, beyaz renkli canlılar.
Bknz Canlılar Rehberi.

Merida: Nebulio yıldız sistemindeki sekizinci sırada yer alan ölü gezegen. Bknz Evren ve Gezegen Rehberi

☆ ☆ ☆
Herrum'a ve Hiddum'a gelmeye cüret eden bütün okurlara selam olsun. Sizlere teker teker teşekkür etsem yine de az... Hepinize minnetimi sunmak isterim. Hayallerimi süsleyen Herradenler ve Hiddarunları yazdığım bu kitaba destek olduğunuz için öyle çok mutluyum ki kanatlarımı serbest bırakıp göklerde uçasım var. Lâkin son zamanlarda yaşadığım bir aile sorunu yüzünden düzenlemeleri biraz aksatabilirim. Bunun için özür diliyorum sizlerden.

Sağlıcakla kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

63K 3K 28
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
192K 12.6K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Dünya baştan koymuştu kuralı. Vampirle Elf yan yana bile gelemezdi. Olmazdı...
107K 1.1K 35
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım? >Şantaj Kölesi hikayesinin 1.sezonudur. 1-35.bölüm...
6.8M 627K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...