Kod Adı:Hödük

By TearsFears27

39.2K 2.8K 1.1K

💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫 Tüm hakları Hazel ve Emre'ye, Mahmud ve Sara'ya, Buğra ve Ayça'ya Ahmet ve Anka'ya Mert'... More

Acayip Hayvanlara Benziyirsen...
Hödük Ruhlu Möcükkk...
Sen Bana Mı Yürüyorsun???
O Zaman Oyun Başlasın!
Emreşek
*Böcek Kafa*
👉Şeytan Tüyü👈
❄Pabucumun Poposu❄
Ayşe ve Fatma vakaları
Kirpili Pastaaaa
❤❤❤Duyurucuk❤❤❤
Gözlerindeki Gökyüzü🔰🔰
Röportaj Şeysi
Emre'nin Emre Kılıklı Babaannesi...
🐱50 Yorum 50 Vote🐱
AyBuğ HazEm (Part 2)
Yazardan Bir Özür...
İtiraf 😜
~Sevgilim~
🙊Öpmezsen Gitmem🙊
Benim Ol..
Hazel'le Karışmış Emre!! (Son) ♥
Malesef Ki Son Duyuru :()()()
En Son Duyuru ..

AyBuğ HazEm (Part 1)

1.4K 106 33
By TearsFears27

Medya: Sara (Değiştirdim karakteri)

Notcuk: Arkadaşlar kitabımda bir sürü mavi gözlü karakter var bunun bende farkındayım. Hazel, Asya,Anka,Ahmet,Merih ve belki yeni çıkacak karakterlerden bazıları da mavi gözlü olabilir. Bilmiyorum mavi gözlülere karşı bir zaafım var. Seviyorum elimde değil yani. Ve ben bu notu da niye yazdığımı bilmiyorum. Öylesine herhal. Neyse çok konuştum. BB.

     Eve girip hemen ayakkabılarımı çıkardım. Mutfaktan nefis kokular geliyordu ve ben çok fazla olmasa da acıkmıştım. Çantamı yere atıp mutfağa girdim. Tahminim doğru çıkmıştı. Bu nefis kokular bu güzel yemeklerden geliyordu.

      Annem masayı hazırlamış oturuyordu. Ben de hemen karşısına geçip oturdum.

      "Anam çok acıktım ben."

     Annem tebessüm edip "Yesene deli kızım. Yemek önünde ya." dedi. Allah Allah ben bilmiyordum zaten anne! İyi ki söyledin yahu.

      Bir şey demeyip yemeğimi yemeye başladım. Bugün çok enerji sarf etmiştim. Üstüne üstlük bir de yalandan da olsa manita yapmıştım. Yine kaptın güzelim çocuğu. Kes be. Ben kapkaçcı mıyım ki kapayım çocuğu. Sen espri yapma. Keyfin bilir vallah.

      Yemeği yedikten sonra odama gittim. Dolaptan şort ve sporcu atletimi alıp giyerken telefonuma mesaj geldi.

     Çabucak giyinip telefonu elime aldım. Mesajı Mahmud atmıştı.

Gönderen: Sahte Tuncerim
Knk parka gelsene.

     Gitsem mi gitmesem mi acep? Bana kalsa giderim eğlenir eğlenir oynarım. Ama bir de bunun geri dönmesi var. İşte onu bir düşünmem lazım. Gerçi Mahmud'un ya da Mert'in sırtına biner gelirdim ben. Gelirim ya gelirim. Onun için gideyim ben. En doğru karar bu.

Gönderilen: Sahte
Tamam geliyorum.

Gönderen: Sahte Tuncerim
Çekirdek de al çıtlıyak azcık.

Gönderilen: Sahte Tuncerim
Başka?

Gönderen: Sahte Tuncerim
Ayça'yı da al tamamdır.

Gönderilen: Sahte Tuncerim
Tamam. Geliyoruz. Hadi BB.

     Telefonu şortumun arka cebine koyup odamdan çıktım. Üzerimdekiler gayet rahattı. Biraz fazla açık olabilir ama olsun. Abim yok sonuçta. Babam desen o da pek karışmaz bana. Yani.... Yanisi yok işte. Bunlarla gidebilirim.

      Annem salonda oturmuş telefonla konuşurken "Ben parka kaçar." deyip cevap vermesini beklemeden beyaz converslerimi giyip dışarı çıktım.

      
       Ayça'nın evinin önüne geldiğimde zile basmaya tenezzül etmeden bağırmaya başladım.

      "Ayça gel dışarı. Ayçaaaa. Kız gelsene. Dur sen dur. Şimdi eşek gibi gelmek zorunda kalacaksın." Elime kimsenin kafasını yarmayacak bir boyutta taş alıp Ayça'ların balkonuna doğru attım.

       Birkaç kez daha yaptığım şeyi tekrarlayıp durduktan sonra Ayça dışarı geldi.

     ''Nerdesin kız sen?"

      "Burdayım aşkım." dediğinde yüzümü buruşturup "Hadise intihar etti." dedim. Mal aklı sıra espri yapacaktı. Ama sadece aklı sıra. Masa sıra değil yani. Tamam vurmayın. Sustum.

     "Neyse niye çağırdın?" diye soru yönelttiğinde kısa ve net bir cevap verdim. "Parka."

      Bir şey demeyip ilerlemeye başladı. Ben de peşinden gitmeye hazırlanmışken aklıma Mahmud'un benden istedikleri geldi. Ayça'yı aldım tamam da. Çekirdeği unuttum ben. Ama bu haksızlık ya. Yanıma para almayı da unuttum ben. Yaşlandım mı lan ben yoksa? Allah'ım sen bana yardım et.

       Ayça'nın şortunun cebine elimi sokup para var mı diye baktım. Ayça bana soran gözlerle baktığında "Para var mı?'' dedim.

      Kafasını olumsuz anlamda salladı. Salak yanına para alsa olmuyor zaten. Gerçi bende almadığıma göre salak oluyorum ama olsun ya.

        "Eee ben çekirdeği neyle alacağım?"

      "Hazel zaten sizin evin önünden geçeceğiz. Alırsın o zaman." Zeki arkadaşım zekice bir fikir yöneltmişti. Ve bana da burada bu fikri kabul etmek düşer. Öyle değil mi sayın arkadaşlar?

     Bir beş dakika daha yürüdükten sonra bizim evin önüne geldik. Ben hızlı hızlı yürürken Ayça bir an da durdu. Belki şaka yapıyordur diye düşünerek yürümeye devam ettim ama Ayça halen durmaya devam ediyordu. Bıkmış bir şekilde arkamı dönüp Ayça'nın şoke olmuş yüzüne baktım. Ne oldu ki birdenbire ya?

      "Hazel şuna bak." Parmağıyla arkamı gösterdiğinde daha yeni döndüğüm gibi tekrar döndüm. Çünkü dönmek sevaptır. Döndürün kalbimi. Gidiyor gönlümün efendisi. Döndürün onsuz olamam artık. Tamam vurun. Bu sefer vurmakta haklısınız.

     Karşımda Emre ve babaannesini görünce şaşırmadım ama şaşırdım yani. Beklemiyordum doğrusu. Gerçi Emre'de öyle bir babaanne var ki gelinim evine götür beni diye tutturmuştur vallah. Yani insan bir der bu kız seviyor mu Emre'yi. Seviyor seviyor. Nah seviyorum. O kim ki ben onu seveyim. Hem ben sevecek kız değilim sevilecek kızım tamam mı? Ya .

      Annem de Emre'nin babaanesinin yanında durmuş herhalde tahminime göre onu yolcu ediyordu. Tamam da bunların bizim evin önünde ne işleri var anlamadım gitti.

     Oraya doğru koşup annemin hemen yanına geçtim. Ayça'ya baktığımda ise hala aynı yerde durduğunu gördüm. O halen şoktadır şimdi. Neyse bime geçmesinde! Kabul edin esprim güzeldi.

     Babaanneyle Emre aynı an da üzerimdekilere baktı. Tamam babaanneyi anladım gelininin biraz açık giyinmesine bakıyordu. Ama Emre! O da sevgilisine bakıyor işte. Sahte sevgili! Ama sevgili mi sevgili. Vicdansızsın iç ses. Kime çektin anlamıyorum ki! Sana!

      Babaanne kaşlarını çatıp "Gelinim sizin buralarda normal şort giymeyi yasakladılar mı?" dedi. Annemin yanında gelinim demeyeydin iyiydi be. Neyse onu sonra şey ederim ben. Ama sorun şu ki normal şort derken neyi kastetti ki? Herhalde babaanne kaprilere normal şort diyor.

      Emre anlamadığımı anlamış olacak ki cevap verdi. "Şortun devamı nerede?"

      "Sana ne be? Sen kim oluyorsun da bana hesap soruyorsun?" Allah Allah ya. Sanki babam. Olum benim babam bir şey demiyor sana ne oluyor yani. Tövbe tövbe. İçine abim kaçmış resmen. Bir de hafif sakal bıraksa of mis. Tam abimlik olurdu vallaha.

     Annemle babaanne aynı an da "Sevgilin." dediğinde gözlerimi büyüterek anneme baktım. O nerden biliyordu sevgilim olduğunu? Tamam sadece babaannenin yanında sevgili gibi davranacaktık ama annem nerden çıkardı bunu? Of Emre. Hep senin yüzünden. Pis möcük.

      "Anne ne diyorsun sen?"

     "İsmican teyze herşeyi anlattı kızım." İsmican teyze derken herhalde babaanneden bahsediyor annem. O nasıl bir isim lan. Biri bana şaka manasında söylese ismini can zannederim o derece yani.

     "Sana bir soru yönelttim." Emre kaşlarını çatmıştı. Off sanki ne giymişim. Bundan daha açık şeyler giydiğim de oldu ama nedense bu kadar tepki almamıştı. Sevgili zor iş arkadaş. Bak sahteden sevgili de olsa nasıl kızıyor hemen mal.

      "Ne tarafa yönelttin soruyu Emre?"

      "Espri yapmayı bırak." deyip tek kaşını kaldırdı. Anlaşılan sorunun cevabını almadan rahat durmayacak.

     "Tamam be. Devamı reklamlardan sonra gelir." dediğimde kahkaha atmaya başladım. Emre de kalkık olan kaşını indirip gülmeye başladı. Ama komikti. Ya da değildi. Tamam tamam gülmeyi kestim.

      Telefonum çaldığında elimi arka cebime koyup telefonumu aldım. Mahmud arıyordu. Tabi aramakta haklı çocuk. İki saattir ortada yoktur. O kadar süre olmadı ama lafın gelişi işte ha.

     Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Nerdesiniz maviş?"

     "Geliyoruz da para yok yanımızda." Bir kısmı yalan olabilirdi. Ama ne edem yani. Şimdi olayı da anlatamam. Ben haklıyım yani.

     "Tamam biz alırız. Biraz çabuk olun."

     Cevap vermeden telefonu suratına kapattım.

     "Anne ben parka gidiyorum geç kaldım zaten." Annemin yanağından öpüp babaannenin de elinden öptüm.

      "Emre de gelsin gelinim." Annem tebessüm edip bir bana bir Emre'ye baktı. Ulan sanki gerçekten sevgiliyiz. Sadece ve sadece yaşadığımız sevgililik durumu yalandan ibaret.

     Emre kafasını sallayıp babaannesini arabaya bindirdi. Bu araba kimin bilmiyorum ama hakkı var güzel araba. Emre'nin olamaz çünkü Emre daha çüçük. On yedi yaşındadır herhalde. Yani ben öyle tahmin ediyorum. Zaten Emre'nin olamaz çünkü içinde şoför var. Yani Emre fakir!

     Babaanne arabaya binip el salladı. De bir git kadın ya. Aşık olmuş bize. Şaka maka ama sürekli böyle olursa ben ne yapacağım ya? Allah'ım sen sabır and fikir ver. Amin çok amin.

     Ayça sonunda yanımıza geldiğinde annemde eve girdi. Şimdi parka gidebilirik.

     Parka az bir mesafe kalmışken Emre'nin telefonuna mesaj geldi. Yine kızlarından biri atmıştır. Bu ne arsız bir çocuk ya. Yanında yalandan da olsa sevgilisi var ama beyefendi rahat durmuyor. Ama dur ben sana gösteririm.

      Emre'ye biraz daha yaklaşıp kime mesaj yazdığına baktım. İsim yazmıyordu sadece numara vardı.

     Ne yazdığını daha okuyamadan ayağımın dibinde duran bir şeye çarptım. Yumuşak bir şey olmalı ki ayak bileğim gıdıklandı. Nasıl gıdıklanıyor bilmiyorum ama tam anlamıyla öyle oldu işte.

     Kafamı yere indirip upuzun tüyleri olan köpeğe baktım. Aynı şekilde o da bana bakıyordu. Gözleri tüylerinden görünmese de tahminimce koyu kahveydi. Ama çok tatlı bir köpek bu ya. Ben bunu yeyerem yeyerem.

     Yere eğilip köpeği kollarımın arasına aldım. Yumuşacık ya bu.

     "Sen ne tatlı şeysin ya. Seni yerim ben yerim." Ben köpeğe iltifatlar yağdırırken Emre konuştu. "Tatlı olduğumu biliyorum."

      "Köpek olduğunu biliyordum." Ben böyle deyince Emre bakışlarını telefondan ayırıp kucağımda ki köpeğe çevirdi.

     "Lan o nereden çıktı?"

     "Anasından."

     Emre saftorikler gibi "Hadi ya ne tesadüf bende oradan çıktım." dedi.

      Muzipçe sırıtıp "Ona ne şüphe kim derdi ki Emre babasından çıktı." deyip sırıtmamı gülmeye çevirdim.

      "Köpeğimi sevdin galiba." Bu sesi tanıyamadım ama bir tahminim vardı. Köpeğin sahibinin sesi olabilirdi. Ne de zekiyim ama!?

      Kafamı kaldırıp karşımda otuz iki diş sırıtan Merih'e baktım. Merih! Ulan onun ne işi var burada? Ben yanlış görmedim demi? Şu an karşımda duran bu tontiş köpeğin sahibi olan Merih mi? Yok daha neler?

     "Haydee senin ne işin var burada?" Emre bıkkın bir sesle söylemişti bunu. Aaa hiç yakıştıramadım. İnsan kuzeninden bıkar mı?

     "Geziyordum."

     "Bu mahallede."

     Merih kafasını sallarken bir taraftan da bana bakıyordu. Bak yavrum bak gözün gönlün açılır. Ama bir farklı bakıyordu eskiden sinirle ya da ne bileyim işte buz gibi bakıyordu. Şimdi sanki biraz Emre gibi bakıyor.

     Emre kucağımda ki köpeği alıp Merih'in kollarının arasına bıraktı. Sonra benim kolumu tutup hayvan gibi sürüklemeye başladı. Evet bildiğiniz hayvan gibi. Möcük işte.  

     Ayça da koşup yanımıza geldiğinde Merih arkamızda kalmıştı. Ben mi yanlış anladım yoksa Emre beni kıskandı mı? İnşallah kıskanmıştır Ya Rabbim. Amin.
                       ***********
Ayça'dan...
     Emre halen Hazel'i çekiştirmeye devam ediyordu. Ne tatlılar değil mi ya? İkisi de farkındalar duygularından ama aralarında ki çekişme birbirlerine açılmalarına izin vermiyor. Yani ben öyle düşünüyorum. Peki ya bunlar böyleyse benle Buğra niye bekliyoruz? İkimizde seviyoruz birbirimizi. Ama bizi tutan şeyi bilmiyorum. Tamam ben gidip açılabilirim ama utangaçlık var işte. Yapamıyorum. Tam diyorum ki gidip açılayım ama yapamıyorum. Ama o! O neden gelmiyor. Yoksa beni sevmiyor mu? Yok canım. O zaman sürekli benimle ilgilenmesi, her lafın arasına bir ima sıkıştırması, bana bakarken dalıp gitmesi bunların hepsi yalan mı? Tabi ki de öyle değil. O öyle biri değil. Onu aşırı derecede tanımasamda böyle olmadığını biliyorum. Kızların duygularıyla oynayacağı yere onları sinir etmesi beni ona bağlayan ilk şey olmuştu zaten. Mesela o Emre gibi değil. Gününü kızlarla geçirmiyor. Tam aksine onları uyuz ediyor. Hazel'i uyuz etmesi gibi mesela. Ay canım benim ya.

       Parka geldiğimizde Emre Hazel'i bıraktı. Hazel bir şeyler mırıldansa da ben karşımda ki kişiye odaklanmıştım.
Buğra!
Hayal değildir umarım. Bugün şok üstüne şok yaşıyordum. Gerçek misin lan sen?

     Ben bakışlarımı bir saniye bile ayırmadan ona bakarken o da olduğu yerde bana doğru gelmeye başladı. Ne oluyor ya burada? Biri bana açıklama yapabilir mi?

     Buğra tam karşımda durduğunda artık gözlerine bakamadım. Bakışlarımı Hazel'e çevirdim. O da neler olduğuna anlam verememiş gibiydi. Aynı şekilde Emre'de. Ama Mahmud'la Mert'de hiç öyle bir hava yoktu. Tam tersi sanki heyecanlı heyecanlı film seyrediyorlardı. Var bunlarda bir şeyler hadi hayırlısı.

      Bakışlarımı Buğra'nın ellerimi tutmasıyla ona çevirdim. Çok güzel bakıyordu be. Böyle ne bileyim aşık gibiydi. Gözleri aşkla dolmuştu sanki. Ya da ben öyle sanıyordum. Ama kalbimde öyle hissediyordu. Kalp yalan söylemez. İnşallah öyledir ya.

     Sonunda hafif dolgun dudaklarını oynatarak konuşmaya başladı.

      "Sence de çok beklemedik mi?" Aynen aynen bence de çok bekledik. Hadi gidip evlenelim.

     "Sanki otobüs beklemişler Te Allam ya." Ve yine Mahmud ve yine iğrenç esprisi. Bari şu güzelim romantik an da yapma be. Kendimi tutamayıp güldüğümde Buğra da benle birlikte gülmeye başladı. Senin o gülüşünü yerim ulen. Gülmek ne de yakışıyor ya. Eşek!

      Hep bir ağızdan gülerken bu sefer konuştu. "Daha beklerler kanka otobüsün gelmesine daha beş dakika var." Mert sen yapmasaydın bari. Şu Mahmud'a uydun ya. Gerzek herif.

       "O zaman beş dakika daha bekleyeceğinize göre o dakikaları iyi değerlendirelim." Hazel cümlesini bitirir bitirmez Emre saçını çekti. "Bu beni çekiştirdiğin için." Bu sefer de karnına vurdu. Ulan çocuğun baklavaları gitti be. "Bu da köpeği sevmeme izin vermediğin için." Bir kere daha vuracakken Emre Hazel'in kolunu havada yakaladı. Birbirlerine kaşları çatık bakıyorlardı. Ama kaşlarının çatılmasının nedeni bence sinirden değil refleksden. Yani bence öyle.

     "Bıraksaydım da seni gözleriyle süzse miydi?"

     Hazel şaşırmış olacak ki ağzı 'o' şeklini aldı. "O ne lan öyle süzme peynir gibi.'' Mahmud yine iğrençlik yaparken Mert'le ellerini birbirlerine vurdular. Mallar sanki çokta komik.

     "Ondan uzak duracaksın."

     "Sana ne."

     "Ne demek sana ne?"

     "Sana ne işte sa-na-ne."

     "Ne halin varsa gör.''

     Hazel kolunu çekiştirirken " Asıl sen ne halin varsa gör." dedi.

     "Görüyorum ki her halimde sen varsın." Emre'nin dediği şeyle hep birlikte ona baktık. Bu bir itiraf mıydı? Ama eğer itirafsa hakkı var ki güzeldi.

     Hazel donup kalmıştı. Öylece Emre'ye bakıyordu.

     Mahmud yalandan öksürüp "Tamam bugünkü kavganızı bitirin artık. Biz buraya AyBuğ için geldik." Aferin lan Mahmud. İşe yarayacağını hiç düşünmezdim.

      "Bence de. Öyle değil mi küçük kirpi." Hazel hala Emre'ye bakıyordu. Emre elini Hazel'in bileğinden çekip banka doğru gitti. Yuhh! Öküz! Vallah billah öküz. Öyle mi bırakılır. Hem insan biraz nazik davranır karşında kız var kız.

      Hazel bakışlarını yere indirip bileğini ovmaya başlayınca Emre'ye baktım. Hazel'in bileğine bakıyordu. Pişman olmuş mudur acaba? İnşallah pişmanlıktan altına işersin Emre.

     Mahmud'la Mert Hazel'i ortalarına alıp aynı an da "Bizim kızımız sahipsiz değildir." dediler. İstemeden de olsa tebessüm edip Buğra'ya baktım. Bakışları dudaklarımdaydı. Tövbe Ya Rabbim. Ben imanlı kızım. Çek şu bakışlarını sapık. Ya da tatlı sapık.

     "Beş dakika geçti. Devam." Mert'in konuşmasıyla Buğra gözlerime baktı. "Benim olsana." Ay Allah'ım vallahi birazdan bayılacağım. Ne diyeyim şimdi ben. Ben eşya mıyım de? O ne alaka ya. Benim olsana dedi mal. Romantiklik bir kere o. Hem sen ne anlarsın. Çekil şuradan ezik.

     "Cevap?"

     Gülümseyerek iki kelimeyle cevap verdim şu andan itibarenki aşkıma.

     "Olayım bari."

     "Ol bari." deyip çeneme öpücük kondurdu. Ardından sarılırken o an sadece şunu diledim Allah'tan.

     Kimi çok seversen o senden gider. Buğra'yı çok sevsem de sen onu benden alma Rabbim. Annemden sonra bunu kaldıramam...

     Sarılmamızı sonlandırdıktan sonra tekrar birbirimize baktık. Buğra alnımı öpüp "Seni asla bırakmayacağım." dedi. Umarım öyle olur Buğra, umarım.
                       ***********
Hazel'den...
     Ayça adına sevindim ama azıcık. Buğra'dan hala emin değilim. Ama en önemli konu Emre'nin neden böyle yaptığı. Bir an da sinirlenmesi saçma değil miydi ya? Ve bana söyledikleri. Allah'ım sen aklımı koru.

     Bileğimi ovarken Mahmud'la Mert beni güldürmeye çalışıyordu. Şebeklerim benim.

     Mahmud salak salak haraketler yaparken Mert ona bakarak "Bana seni dövmemem için üç neden söyle." dedi.

     "Neden,neden,neden." Mahmud lafını bitirir bitirmez koşmaya başladı. Biliyordu dayak yiyeceğini. Mert de peşinden giderken kızarmış bileğime baktım. Hödük nasıl sıktı bileğimi. Tersi de bayağı pismiş yahu. Halime bak ya.

      Bileğimi ovalarken elimin üstüne bir el kondu. Ulan sanki kuş. Nasıl konacak ya?

    "Acıdı mı?" Bu ses Emre'nindi. Adım gibi eminim. Ay saçmalamayın benim adım emin değil. Ah pardon saç malanmaz taranır. Tamam tamam suztum. Kesin Emre'nin sesi bende yan etki yaptı.

     Elimi elinin altından çekip gözlerine baktım. "Oh ne güzel ya. Önce yap sonra acıdı mı diye sor. Çok merak ediyorsan acıdı Emre bey. Acıdı."

      "Ben-"

     "Ne sen ne? Özür mü dileyeceksin dileme geçmiyor."

     Tebessüm etti. "Dilemeyecektim." Arsız aptal. Hem suçlu hem de suçlu.

     "Ne yapacaktın?" diye soru yönelttiğimde elimi ellerinin arasına alıp dudaklarına doğru götürdü. Elimin üstüne ufak bir buse kondurup tekrar bıraktı. "Bu neydi şimdi?"

     "Öpünce geçer derler ya."

    Güldüm. "Salak orası mıydı acıyan yer?" Muzipçe sırıtıp "Tekrar öpmemi istiyorsun yani." dedi. Ben ne diyorum bu ne anlıyor. Çünkü bu Emre. Gıd Emre. Saftorik Emre.

     "Üff kes sesini be."

     "Makas getir keseyim." Sana geliyorum Allah'ım. Bu nasıl bir iğrençliktir.

     "Salak."

     "Lafını geri al."

     Nasıl alayım lan ben? Sanki elimle vermişim te Allam ya.

     Kahkaha atıp "Gel lafım gidiyoruz." dedim.

Selaminko.
Bölüm geç geldi. Ama bundan sonra böyle olmayacak. İki ya da üç günde bir gelecek. Ama kısa olacak. Haberiniz olsun. Kısa dediğimde yani bu bölüm kadar.

Oy ve vote verin.
Eğer kitabı beğeniyorsanız arkadaşlarınıza da önerin.
Ne olur?
Hadi bay.
 
    
Yanlış yerler olabilir. Anlam hataları da olabilir. Bunun için çok çok özür dilerim.
     

    

Continue Reading

You'll Also Like

4.1K 408 43
| TAMAMLANDI. Bir Beyaz Gül'ün devamıdır. | Denizin üzerinde bulutlardan yapma bir salıncakta sallanmaktayken ben, düşmekten korkmuyordum artık...
1.2M 56K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
397K 21.8K 45
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
15.5M 134K 25
•YENİDEN YAZILIYOR! Ellerimi yüzünden çekerken omuzlarına attım. Üzerime iyice eğilirken hareketleri içimde ki ıslaklık ile rahatça hızlandı. Belim a...