Channie Says Special

By mello-mello

222K 19.6K 9.7K

Tuhaf. Galiba beni ve onca yıllık yaşantımı tanımlamaya yeterli bir kelime. Başka kelimeler de biliyorum ama... More

Özel
1. Bölüm "Eve Hoşgeldin"
2. Bölüm "Başlangıç"
3. Bölüm "Afrodit"
4. Bölüm "Ücret Meselesi"
5. Bölüm "Anlaşma ?"
6. Bölüm - Part 1 "Hazırlık"
6. Bölüm - Part 2 "Dejavu"
7. Bölüm - Part 1 "Birinci Derece Temas"
7. Bölüm - Part 2 "Sorun Çıkarma!"
8. Bölüm "Yalnız Kutlama"
9. Bölüm "Bi Sorun Var, Ama Ne?"
10 .Bölüm "Bilmesen Daha İyi"
11. Bölüm "Geçmiş Olsun"
12. Bölüm "İyi Bak Yeter"
13. Bölüm "Kaybedilen Günün Telafisi"
14. Bölüm "Sana Arkadaş Getirdim!"
15. Bölüm "Fare Kai"
16. Bölüm - Part 1 "Doğaüstü Bir Şeyden Bahsediyoruz."
16. Bölüm - Part 2 "Uyku Hapsi"
17. Bölüm "İsimsiz Not"
Orpheus I
Pororo ve Ben
Orpheus II
18. Bölüm "Yüzleş Onunla"
19. Bölüm "Sorular"
20. Bölüm "Hazırla Kendini"
21. Bölüm "Bence Çıkarmayalım..."
22. Bölüm "Kendime İlk Kez İtiraf Ediyordum."
23. Bölüm "Yeni Renkler"
24. Bölüm "Tanıdık Yüz"
25. Bölüm "Bu Sözümü Yedir Bana."
26. Bölüm "Artık Benim Sorunum"
27. Bölüm "Yardım Eli"
28. Bölüm "Çaresiz Kalmak"
29. Bölüm - Part 2 "En Yıldızlı Gecelerimize"
30. Bölüm "Ters Düz"
🌌⭐
31. Bölüm "Karmaşa"
32. Bölüm - Part 1 "Yeniden Düşme"
32. Bölüm - Part 2 "Limonata Etkisi"
33. Bölüm "Çekirdek"
34. Bölüm "Toksik"
35. Bölüm "Ballad"
36. Bölüm "Yeni Düzen"
37. Bölüm "Myulchi"
38. Bölüm "Editör Buluşması"
39. Bölüm "Oyuncu"
Orphdogus
40. Bölüm "İğrenç"
41. Bölüm "Baskın"
42. Bölüm "Karma"

29. Bölüm - Part 1 "Beraber Susmak"

2.5K 321 77
By mello-mello

Yine harici yazıyla hikayeyi kirletiyorum lakin lütfen okuyunuz.
Bölümün yarısını yayınlıyorum (Hem önemli yerlere daha geniş dikkat çekmek için hem de planladığımdan erken yayınlamak için birnevi acele ettim.) "wtf o kadar bekledik neden kısa" demelik bi durum yok sakin olun devamı hazır olunca -belki yarın- burda olacak.
Sizi seviyorum. Seni de Agust, fazlaca tatlısın..

--

Tom Odell - Another Love

"Hoşgeldim Jongin!" Eşikten girdiğim anda beton külçesi gibi kapıyı koca bir tokat darbesiyle oyuğuna yerleştirmiştim. Yani ilk defa evimin kapısı bana bu kadar ağır geliyordu. Veya ilk defa kollarım bu kadar güçsüzdü kudretli kapım karşısında.

Anahtarları kenardaki dolaba fırlatıp boş salondan kapalı yatak odası kapısına çevirdim gözlerimi. "Hoşgeldim! Evdesin biliyorum. Saat onbir oldu. Aklı başında, başı da belada bi baş belası bu saatte evde olmalı."

Bir anda tuhaf bir yanık kokusu burnuma gelince kaşlarımı çatıp mutfağa doğru çevirdim başımı önce. Çantamı ceketimle birlikte yere attım ve bir kaç adım mutfağa doğru ilerledim. "Jongin?"

Mutfakta orta tezgaha yığılmış bulaşık tabaklardan ve aylar önce aldığım cips paketlerinden başka ilgi çekici birşey yoktu. Bu arada cips paketlerini benim açmamış olmam, evdeki misafirimin mutfak çekmecelerimi karıştırıp bu piçin parasıyla alınmış gıda maddelerini tırtıklaması da ekstra hoşuma gittiği için tatlı tatlı gülümsemeye başlamıştım yüzüm içeri dönük şekilde mutfaktan ayrılırken.

"Bi yerden yanık kokusu geliyor..." Etrafıma bakarak kaçamak bir gülümsemeyle yatak odasına doğru yürüyordum. "Odamda ben yokken neler yapıyorsun Jongin?"

Kapıdan girdiğim anda o yanık kokusuna sebebiyet veren dumanın arkasını dönük birilerinin elinden yukarı yükseldiğini görmemle yüzüm düşmüştü. Yatağın diğer tarafında yüzü pencereye dönük, dirseklerini dizlerine yaslamış otururken benim girmeme herhangi bir tepki vermemişti. Üç-beş saniye dikilip onu izledim. Sigaranın külünü açık pencereden dışarı döküp geri yerine aynı pozisyonda oturmak dışında hiçbir aksiyon yoktu halinde.

"Seninle evini paylaşan insana teşekkür etme şeklin bu mu desem vereceğin cevap belli o yüzden bir şey söylemiyorum galiba." Yavaş yavaş yanına yürümeye başladım. Üstünde hala benim siyah tişörtüm altında da şortum vardı. Saçları gece gündüz yata yata her yana dağılmıştı arkadan gördüğüm kadarıyla. Tam yatakla pencere arasına kadar geldiğimde yüzünü sola çevirip sigara tuttuğu sağ elini amaçsızca yüzünün görüş alanımdaki kısmına kaşır gibi sürmeye başlamıştı.

"Saçını yakacaksın." Bileğinden tutup kolunu kendime doğru çekerken yanına oturdum.

"Odayı havalandıracağım." Yüzüme bakmadan bileğini çekip dizine koydu. Sesinin boğuk çıkması biraz şüphelendirmişti beni. "Çıksana şimdi."

"Sen baksana bana..." Şüpheyle öne doğru eğilip yüzünü görmeye çalışmamla biraz daha çevirmişti başını. Öyle kalıp birkaç şey daha söyledim bana bakmasını umarak. "Yüzünü benden saklamanın iki sebebi olabilir. Bir, dayak yedin ve evden çıktığın için ikinci dayağı yemekten korkuna yüzünü göstermek istemiyorsun. Ama bunu eliyorum çünkü öyle olsa eve geri dönemezdin."

Kafasını bana çevirmemekte ısrar ettiği için geri çekilip biraz duraksadım. Sonra tekrar ona çevirdim yüzümü. "İkinci seçenek... Ağlıyorsun." Korkulu bir gülümseme çökmüştü yüzüme önce. Ve ona bakarken giderek sönmeye başlamıştı. Burnunu çekmesiyle içimde birşeylerin biraz daha hızlı kan pompalamaya başladığını hissetmiştim. "Ve neden bilmiyorum, saçma bir şekilde ilk iltimalin gerçek olmasını dilerdim."

Tüylerimdeki hafif dikenleşmeyi, avuç içlerimin soğuk soğuk terlemeye başlamasını ve ayaklarımın üşümesini hissetmemle sırtımı dikleştirdim. Aptal gibi kalmıştım yanında söyleyecek hiçbirşeyim olmadan. Düşmek üzere olan kül dikkatimi çektiğinde yeniden öne doğru eğilip yüzüne bakmaya cesaret edemeden parmak uçlarımla sigarayı almak istediğimi belirten bir dokunuş yapmıştım. Gevşeyen parmaklarının arasından sigarayı dikkatle alıp ayağa kalktım ve camdan dışarı acemice birkaç titretmede külünü düşürüp tekrar arkamı döndüm ona doğru.

En ufak bir çıt çıkarsam sessizliğin beraberinde başka bir şeyleri de mahvedecekmişim gibi kötü, insanın içine korku ve titremeyi aynı anda sokan rezil bir hisle dolmuştum. Elimde nereye sokacağımı bilmediğim, sonuna gelinmiş bir sigarayla arkamı pervaza yaslamış onun yana dönük kafasına bakıyordum.

Bugün işe başvurduğum anda aldığım "Boşsan bugün hemen başlayabilirsin." cevabı yüzünden gecenin onbirine kadar kesilen iflahım, şu birkaç gün içinde vücudumun başına gelebilecek en ağır şey sanmıştım iş çıkışı.

Dişlerimle alt dudağımın iç kısmını kemirirken onu pür dikkat inceler gibi bakıyor ama aslında içimde binbir fırtınayla baş etmeye çalışıyordum. Şu tuhaf insanın evime geldiğinden beri bana hissettirdiği milyonlarca kötü hissin en kötüsüydü şu an yaşadığım. Kaç kere ağzımdan yemek püskürttüren, dizlerimi zangır zangır titreten ilk kez yaşadığım garip anlar silsilesinin en tepesinde yer alabilecek gariplikte ve yabancılıkta bir şeydi. Aynı anda kendimi kötü ve depresif hissettiren bir atmosfer yaratıyordu kafamın içinde. İçim daralmış, sanki bir anda sırtımı dayadığım açık pencereden içeri dalan tonla ruh emici tarafından emiklenmişti bütün mutluluğum, yaşama sevincim.

Kalça hizzamdan yukarı doğru elimden yükselen dumanın görüş alanıma karıştığını fark etmemle hayata döndüğümü anlamıştım ilk. Dizlerine, kollarına, göğsüne ve yavaş yavaş sol omzuna doğru çevirdiği başından saçlarına karışıyor gibiydi duman. Bitmek üzere olan sigarayı elimde hiç kıpırdatmadan yavaşta yere doğru kaydırmıştım sırtımı. Duvara yaslı otururken dizlerimi kırmış ve sigarayı bir elimden diğerine geçirirken inceliyordum dalgın dalgın. Yüzüm dizlerime dönük olsa da Jongin'in başını sonunda önüne çevirdiğini görmüş, ama bakmaya cesaret edememiştim.

Sanırım yarım saat kadar bir süre sadece hiçbirşey söylemeden, çıt bile çıkarmadan, hatta birbirimize bakmadan ayrı ayrı oturarak geçmişti. Elimdeki sigara kendiliğinden sönmüş, son kalıntısı dizlerimin arasından parkeye düşmüş ve ben de yerdeki külü üfleyerek yatağın altından sonsuzluğa uğurlamıştım. İzmaritiyse hala elimdeydi. Tek aksiyonum onu bir elimden diğerine geçirmek ve düşünüp durmaktı dakikalardır. Fiziksel yorgunluğumu bastıran bir çeşit düşünce yumağının içinde bulmuştum kendimi geldiğim andan beri. Veya bunu sağ üst çaprazımda oturan edibiyatçı gencin üslubuyla ifade etmem gerekirse, düşünce nehrinde yıkanan vücudum bütün fiziksel yorgunluğundan arınmış ve kendini dünyevi varoluşundan manevi dertlerin kucağına bırakmıştı.

Baekhyun'un bir keresinde fazla suskunluğun benim beynimde belli bir noktadan sonra erimeye yakın bir hasar bıraktığı yönünde bir teori attığı aklıma geldi sonra . Sadece uykusunda (sayıklamadığı anlar dışında) susmayı tercih eden birinin gelebileceği son noktaydı şuanki halim. İzmariti cebime tıkıştırıp, -nedense atmak içimden gelmemişti o an- ayağa kalktım.

Jongin'in tam karşısında dikilip yüzüme bakmasını beklemeye başladım. Onun yüzüme bakmasını isterken benim başka yere bakmam ayrı merak konusuydu ama o an umursamadım. Birkaç saniye geçmeden de bakmıştı zaten.

"Lisede bi arkadaşım sigaraya başladığı için annesinin yanında vicdan azabından ağladığını anlatmıştı. Kadının bir şeyden haberi yokmuş ama olmadık sebeplerden saatlerce teselli etmiş çocuğu. Sınav stresidir, kız arkadaş sorunlarıdır... Gel gör ki bizimki içtiği sigarayla annesine ihanet ettiğine ağlıyormuş."

Alışkanlıktan, anlatmaya devam ederken yüzüne bakmıştım aniden. Bi şeyler anlatmanın coşkusuyla yüzüne neden bakmadığımı unutmam dakika sürmemişti. Bunu yapmamam gerektiğiniyse göz göze geldiğimiz anda titremeye başladığımda fark etmiştim. Birbirine yapışmış alt kirpikleri ve kızarmış kirpik kökleri, ıslak elmacık kemiklerinden hemen önce çekmişti dikkatimi. Ardından hafif kızarmış gözlerinin içinden dimdik bana bakan iki siyah gözbebeği... Kurumuş ama göz yaşıyla nemlenmiş dudaklarıysa biraz daha sonra... Hepsinin toplu halde buğday teninde uyum ve ıslaklıkla yer alışına en son odaklanmıştım.

Ve kendime gelince dudaklarımdan fısıltı gibi çıkmıştı.

"Siktir."

O an ne düşündüğümle ilgilenmiyordu sanki ve devam etmemi ister gibi doğrudan gözlerimin içine bakıyordu.

"Sonra..." diye biraz geveledim. Onun karşısında ayaktaydım ve başı göğüs hizzamda, bana dönüktü.

"İşte sonra okulda bunu bana anlatırken bir daha ağladı, bu sefer de annesini başka şeylere üzüldüğünü düşündürüp yanılttığı için..."

Cümleyi kıpırtısız mimikler ve olabilecek en tek düze tonlamayla bitirmiştim. Ben ne olduğunu anlamadan Jongin'in üstünden iki damla gözyaşı geçmiş dudaklarında hafif bir tebessüm fark etmemle gülmeye başlamıştım. Bir anda o mutsuzluk tepetaklak olmuştu sanki ve içimin fırtınalı havasına beklenmedik yerden güneş doğmuştu.

Sersem gibi tavana baktım. Sebebi utandırıcıydı ve Jongin'e baktığımda açıklama gereği duymuştum.

"Ruh emiciler gitti gibi hissedip baktım." Sonra bu saçma sebebi de açıklama gereği duyup devam etmiştim biraz daha açılmış gözlerle. "Ben biraz daha ergenken sınıfta kafamdan pornografik şeyler geçtiğinde yukarı bakardım. Sanki bi düşünce baloncuğu oluşmuş ve herkes kafamdaki bütün boku pisliği görüyor. Öyle hissederdim yani, paranoya işte..."

Sebep olarak açıkladığım her şeyin bir öncekinden daha saçma ve en önemlisi konuyla daha alakasız olduğunu düşündükçe biraz daha utanıyordum.

"Bak neyse... Buraya dikildim çünkü kalk diyecektim." Tekrar gülümsedim. Sırtımı dikleştirip ıslak gözlerine baktım ve devam ettim. "Kimse doğum gününde ağlamayı hak edecek kadar kötü olamaz Kim Mızmız Jongin."

Kafası milimetrik bir hareketle biraz daha bana doğru çevrildiğinde gülümseyen ifadesi az önceki durgun haline dönmüştü yeniden. Dudakları daha da birbirine yaklaşmış, kaşları hafif çatılmış düşünür gibi bakıyordu.

Elimle yüzündeki ıslaklığı tek hamleyle geçiştirir gibi silip kolundan tuttum. Benim bir adım atmamla ayağa kalkmıştı arkamdan.

"Senle uzun zamandır adam gibi içmemiştik."

Continue Reading

You'll Also Like

20.5K 3.6K 11
"Başka birine aşık olmaktansa, fazlasıyla senin olmakla meşgulüm." "Bebeğim, ikimiz de biliyoruz."
71.7K 5.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
204K 21.4K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
51.6K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...