AĞA [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

8.3M 382K 71.7K

"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZ... More

Ağa │Prolog (GİRİŞ)
bir │ölümün kıyısı│
iki │isteme merasimi│
üç │alışveriş│
dört │ateş│
beş │görünmeyen│
altı │vazgeçmesini de bildim!│
yedi│alyans│
sekiz │İyi geceler, küçüğüm.│
dokuz│Piran kızı│
on│papatya│
on bir│dilhun│
on iki │meczup│
on dört │divane│
on beş │tarumar│
on altı │cüretkâr│
on yedi │efsunkâr│
on sekiz │lâlüebkem│
on dokuz │Ahu│
yirmi│teklif│
yirmi bir │hun│
yirmi iki │zemheri│
DUYURU
yirmi üç │sukûtuhayal│
yirmi dört │letafet│
yirmi beş │kına│
yirmi altı│ölüm içgüdüleri│
yirmi yedi│lâyemut│
yirmi sekiz │bitti│
yirmi dokuz│yüreklerin bütünleşmesi│
otuz │bir aşk daha│
otuz bir│ömre bedel│
otuz iki │esrarlı│
otuz üç | Mühür |
otuz dört |kan|
otuz beş | alın yazısı |
otuz altı |kayıp|
otuz yedi |kan ve revan|
otuz sekiz |bebek|
otuz dokuz | girift |
Kırk |geçmişin tozlu sırları|
kırk bir │karıştır│
kırk iki |körükle|
kırk üç | tehdit |
kırk dört │hazan │
Kırk beş | can vermeli |
kırk altı | aldatış |
kırk yedi | intikam |
kırk sekiz | Kana kan |
kırk dokuz | bedel |
Elli │ Berfe │
elli bir | Kadın Gücü |
elli iki │Yaban Gülü │
elli üç | kalp atışı |
elli dört | Hazal'ın İntikamı |
KURBAN YAYINDA!
elli beş | birleşme|
elli altı │Muradına Ermek │
Elli yedi | bebeğim|
elli sekiz | Sessizlik |
elli dokuz | F İ N A L |
KANLI BAŞLANGIÇLAR SERİSİ TÜM KİTAPLARI
NEÇIRVAN PİRAN
GECENİN SESSİZLİĞİ - Yeni Kitap

on üç │cansiparane│

160K 7.9K 2.1K
By dilanaladag

*dotmam : kuzenim anlamına gelir. (kadın için)

*cansiparane: Canını feda edercesine. Özveriyle. 

Umarım bölümü beğenir yorumları eksik etmezsiniz. Afran'ın karmaşık aklına, Deran'ın sözlerine bir anlam verebilecek misiniz bakalım? Ufukta görünen şey de ne dersiniz? Bence ateş çoktan düşmüş.

Son sınavlar ve hastanede hayati risk ile yatan arkadaşım sebebiyle gecikti bölüm. Bu sefer üzgünüm, af dileyemeyeceğim. Zaten ruh hali olarak çökmüş durumdayım. Sınavlara odaklanmaya çalışırken bir anda aldığım kötü haberle kendimi hastanenin soğuk duvarları arasında buldum. Ölümün nefesini yıllar sonra belki de ilk kez bu kadar net ensemde hissediyorum. Belki de büyüdüğüm için bilmiyorum ama dualarınızı eksik etmeyin. 

Bir sonraki bölümde sağlıkla görüşmek üzere, sizleri seviyorum ♥

İLETİŞİM İÇİN

Hikayeler için açılmış İnstagram Hesabım: dilanaladagwatty

*Hepinizi hikayeler için açılmış instagram hesabına bekliyorum. Umarım beni yalnız bırakmazsınız güzelliklerim ♥

Şahsi İnstagram Hesabım: dilanaladag_

Facebook: Dilan Aladağ

Twitter: lanetlilunapark

Snapchat: dilansb1903


Playlist: Lucia - Silence 

▬▬▬▬

B Ö L Ü M 13

│Cansiparane│


Herkes susmuştu. Zifir karası geceyi aydınlatan ay bile usulca saklanmıştı bulutların arkasına. Sessizlik bir çığ gibi büyürken, katmerlenen merakın haddi hesabı yoktu.

Çoktan ölümü kucaklayan kadın, bu kez kesinkes olacağını düşündüğü anda çıkagelen adam ile bertarafa uğratılmıştı. O adam ki zümrüt karası gözleri ile çeperlerini zorlayan, ölümü istemesine sebep olan, ölüm arzusunu yüreğine koyan... O adam ki ayağına prangalar bağlayıp onu mutsuzluğa mahkûm eden... Şimdi çıkagelip hayatını kurtarmak adına her şeyi göze alıyordu.

Şimdi gelmiş, ölmesine mani oluyordu. Zamanında sustuğu törelere şimdi başkaldırıyordu. Ne için? Vicdanı sızladığı için mi? Vicdan mı vardı onda? Zümrüt karası gözlerine sirayet eden tek bir duygu vardı, o da nefret! Nefretten ötesini göremeyen, onun kulu kölesi olmuş bir adam değil miydi o? Ta kendisiydi hem de! Nedendi? Nedendi onu kurtarmak isteyişi? Hem kendisinden tüm gerçeklik ile kurtulacaktı. Sevdiği kadına koşabilecek, onunla evlenebilecekti böylelikle. Neden Deran'ı kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atıyordu?

"Afran Bejindar!" diye uyarı dolu bir üslupta konuşan Behram Ağa, karşısındaki adamın toyluğuna veriyordu densizliğini.

"Düşündüğünüzün aksine Behram Botan toy olduğumdan falan değil, bu kadını sonuna kadar koruyacağımdan şuan karşınıza geçmiş konuşuyorum. İçinizdeki en büyük aşiretlerden biri olan Bejindar Aşireti'ni kaybetmek istemiyorsanız şayet, kararınızı tekrar gözden geçirirsiniz."

Böyle ahkâm keserek ne elde etmeye çalışıyordu? Ona bir hayat borçlu olacağını zannediyorsa şayet büyük yanılgı içerisindeydi Afran Bejindar. Bu olay ilk kez gündeme geldiği an kendince bahaneler uydurup sustuğunda, olanı kabullendiğinde, hayatına bir çizikte kendisi attığında, boynuna o ipi dolamasına sebep olan ilk etken olduğunda asıl hayat borcu olan kendisi olmuş idi. Şimdi bu borcu mu ödemekti niyeti?

"Karşında Riha'nın en büyük ağası duruyor Afran Bejindar!" derken ayağa kalkan Behram Ağa, hiddetlenmişti. Yapılan saygısızlığa tahammül edecek değildi. "Sen çağrıldığın toplantıya gelmeyi reddeden ufak bir çocuksun! Sana söz hakkı tanınmıyor!"

Hırıltılı bir nefesi içine çekerken Afran, karşısındaki altmış küsur yaşındaki adamın sözlerini duymazdan geldi. İçinde can bulan koruma içgüdüsünün sebebini bilmiyordu. Şu an neden, ne için burada böylesi bir deliliğe başvurduğunu bilmediği gibi. Fakat bildiği bir şey var ise o da bu kadına kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceği gerçeğiydi.

"Deran Piran'ın canını almadan önce Behram Ağa," diye diklenirken bir adım öne geldi. Deran'ı arkasına aldığını fark etmedi bile. Koruma içgüdüsünün gayri ihtiyari kendisine yaptırdığı bir hareketti bu. Onu korumak adına böyle bir şey yapmış idi ve kendisi bile farkında değildi bunun. "Benim cesedimi çiğnemeniz gerekecek!"

Keskin bakışları karşısında Behram Ağa kendinden emin tavrının sarsıldığını hissederken, tam önünde duran adamın aklını kaçırdığını düşündü.

"Ki, aşiretler arası bir kan davasının nüksetmesini isteyeceğinizi sanmıyorum!"

Deran, tehditleri birkaç boyut büyümüş adama şaşkınlık içinde bakarken diğer aşiret büyüklerinin de kendilerine aynı şekilde baktığından bihaberdi. Aklını kaçırmış olan adam, yaptıklarının sonucunu düşünemiyor muydu?

"Sen gelmeden biz çoktan sizin beşik kertmesi kararınızı geçersiz saydık Afran Bejindar! Bu saatten sonra ne yapsan boştur."

"O zaman ben de beşik kertmesi gibi zorunluluktan olacak bir evlilik yerine, gönül rızasıyla alırım nikâhıma Deran Piran'ı."

Sarsıldığını hissetti. Afran'ın sözlerinden hemen sonra ayağının altındaki zeminin kaydığını hissetti. Dengesi, aklı şaştı kaldı sözlerine. Duyduklarının doğruluğunu içten içe sorgulamaya başladı. Gözü dönmüş adam, sanki tüm bunlara kendi sebep olmamışçasına böylesine bir işe girişirken ağzını açıp tek kelime edemedi Deran. Kalbi, depara kalkmış bir sporcununki kadar hızlı atıyordu.

"Afran!" diye bağıran Behram Ağa, sabrının sonuna geliyordu. "Kendine gel! Kararımız çoktan verildi, Deran Piran bu kararı kabul etti! Artık ne söylesen boştur!"

"Değildir," diyerek araya giren Hander Ağa ayaklandı. "Kızımın canı hakkında alınan kararları ben de karşı çıkıyorum. Piran Aşireti olarak bu kararın karşısındayız Behram Ağa, bilesin!"

Behram Ağa şaşkınlıkla bakarken, olup biteni sessizce izleyen Kurban Bejindar'da ayaklandı.

"Oğlumun arkasındayım, kararın değiştirilmesini istiyoruz." Bakışları keskindi. Afran'ın simasını kimden aldığı aşikârdı. Huyunu da babasından almış olmalıydı. "Karar dediğiniz şey iki dudağın arasından döküldüğü gibi, hükümsüz olduğunu söylemekte yine aynı şekilde iki dudağın arasından dökülebilir Behram Ağa. Deran Piran'ın ölüm kararının hükümsüz olduğunu söylemek çokta zor olmasa gerek!"

"Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Töreye karşı gelmenin cezasını bilmez misiniz?"

"Sen de ne yaptığının farkında mısın? Yanında oturan diğer adamların toplamı Piran ve Bejindar Aşiretlerinin toplamı kadar büyük etmiyor Behram Ağa. Kimi karşına aldığına dikkat etmeni öneririm." Kurban Bejindar'ın sözleriyle adeta elektrik çarpmışa dönen Behram Ağa, yanında oturan adamlara baktı. Onların kendisine bakmadığını görerek geriledi. Yanında olmadıklarını anlamak zor olmamıştı. Onlarda Bejindar ve Piran Aşiretlerini karşılarına almak istemiyorlardı.

"Sadece en büyük sen olduğun için başta olduğunu anımsa Behram Ağa ve sakın unutma, seni de indirmek bizim iki dudağımızın arasında."

Hander Piran, soyadını sonuna kadar kullanabilen en güçlü adamdı bu topraklarda. Dediğini yapacağını bilirdi Behram Botan. Bu yüzden geri adım atmak zorunda olduğunun farkındaydı. Fakat elbet bunun hesabını soracaktı!

"Pekâlâ, sizin dediğiniz gibi olsun. Deran Piran'ın ölüm kararını hükümsüz kılıyorum. Lâkin beşik kertmesi olayını Kurban Bejindar ile Hander Piran kendi aralarında halletmek zorundalar. Kız nişanı bozdu, bu saatten sonra insanların yüzüne nasıl bakacağınıza da siz karar verirsiniz."

"Sen bunu hiç dert edinme dertsiz başına Behram Ağa, biz hallederiz."

***

Dünya bir anda tersine dönmeye başlamıştı sanki. Güneş batıdan mı doğmuştu da bu adam böylesi bir çılgınlığın eşiğinden geçip o çılgınlığa dört elle sarılabilmişti inanın bilmiyordu Deran. Bildiği tek bir şey vardı ki, o da bu adama anlam vermeye çalışmaktan vazgeçmişti. Fakat bu saatten sonra da olacakların bilincindeydi.

İlk olarak, nişanı bozduğu için ölümüne aşık olduğu bir adam dahi çıksa karşısına, onun ailesinin onu asla gelin almayacağını biliyordu. İkinci olarak, Afran Bejindar'ın gönül rızası ile Deran Piran'ı eşim yapacağım sözleri bütün Riha'da çınladıktan sonra sevdalandığı bir adam dahi olsa o adamın ailesinin asla gelip de onu isteyemeyeceklerinin, cesaret edemeyeceklerinin farkındaydı. Yani bir bakıma Afran Bejindar, istemediğini haykırdığı evliliği beşik kertmelikten daha zorunlu bir hâle sokmuştu.

Niye yaptığını düşünüp durmaktan aklını kaçırmak üzereydi Deran. Bu adamın kendisine olan zaafını anlamadığını da söylemekten geri durmayacaktı. Ve evet, kesinlikle Bejindar'ın kendisine zaafı vardı. Buna artık emindi. Nasıl olmasın ki? Kesinkes emindi hem de.

Titreyen telefonu ile irkilirken, komidinin üzerinde duran telefona uzandı derhal eli. Gecenin bu saatinde ona mesaj atacak tek bir Allah'ın kulu vardı, biliyordu.

"Piran Kızı?"

Eli ayağı titredi bir anda. Yüreğinde oluşan çarpıntı göğüs kafesini titretti. Derin bir soluk çekti içine. Sebebi olacaktı bu adam. Kesinlikle olacaktı, biliyordu.

"Bejindar?"

Mesajı gönderdikten sonra sırtüstü uzandı yatağına. Uzayan saçları yastığın her bir köşesine savrulurken tekrar derin bir soluğu çekti ciğerlerine. Bu adamı asla anlayamayacaktı. Kadınların karmaşık olduğunu iddia eden tüm erkekler aptaldı. Kendilerinin düz olduklarını savunurlarken bile karmakarışıklardı oysaki.

"Senden hiçbir şey için af dilemeyeceğim, teşekkür de beklemiyorum. Yalnızca nefes almaya devam et."

Ya hu adam, diye çığlık atmak istedi o an Deran. Ne istiyordu ondan? Neden bırakmıyordu bir türlü peşini? Sürekli bir iletişim hâlinde olmasının sebebi neydi, artık bir cevap vermek zorundaydı.

"Nefes almam senin faydana değil Bejindar, ne diye yaşamam için ateşe atlıyorsun?"

Bekledi. Dakikalarca mesajına cevap bekledi. Dakikalar eziyet eder oldu, uykusunu kaçırır oldu fakat bir türlü yazamadı Afran Bejindar cevabını. Kendisinin bilmediğini nasıl anlatabilirdi ki insan?

Dakikalar sonra titreyen telefonunun kilidini birkaç kez yanlış girdikten sonra nihayet açabildi Deran. Ardından gelen mesajı açtı.

"Bilmiyorum."

Çıldıracağını düşündü o an. Dakikalardır bu mesajı yazmaya mı uğraşmıştı bu adam? Ne saçma sapan bir mesajdı bu hem? İnsan kendini neden ateşe attığını nasıl olurda bilmezdi Ya Rab?

"Zümrüt Karası gözlü adam," diye yazdı ilk kelamlarını. "Bana acı çektirmek için bu kadar çabalamana ne hacet var? Ben kendi kendine de huzur içinde olan bir insan değilim ki. Bizzat kendi ailemin ruhumda bıraktı izler yeterince derin. Gerektiğinden çok daha fazla acı çekiyorum. Senden küçük bir şey istiyorum yalnızca... Canımı yakmaktan vazgeç."

Deran'ın bu mesajı, öyle bir iz bıraktı ki Afran'da yüreği sıkıştı. Gözünde bir damla yaş titreşti kendisine hitap ediş şeklini okuduğu an. Bir kor salındı ardından yüreğinde. Usulca fısıldadı içinden bir ses "Bu kadını bırakma," diye. "Sana böylesi hisleri ilk kez tattıran kadına sıkı sıkı tutun. Sakın bırakma. İyileştir yaralarını..."

İstemsiz içinden bir çatışmaya girdi ardından Afran. Hiç usuna uğramamışken karşılaştırma yaptı bir anda mantığı Yasemin'e hissettikleriyle şimdi hissettiklerini. Onlar gibi değildi bu. Yüreğinde korlanan bu hissiyat, Yasemin'e hissettiklerine hiç benzemiyordu. Ne ara yüreğine düşmüştü bu cemre bilmiyordu.

Misal, o kadının gözlerinin sinirlendiğinde zifir siyahına dönen harelerinin üzüldüğünde yemyeşil olduğunu nereden bildiğini bilmiyordu. Böylesi bir ayrıntıyı ne ara fark ettiğini de...

"Aklıma, fikrime en çokta kalbime mukayyet ol Rabbim. Ben ne yaptığımı bilmiyorum, sen bana doğru yolu göster yalvarırım." Diye mırıldandı kendince. Ardından mesajı bir kez daha okudu ve cevap vermeye takatinin olmadığını bilerek telefonu bırakıp sırtüstü olan pozisyonunu yan dönerek değiştirdi.

***

Şirazesi kaymış bir şekilde başladı güne kadın. Dili suskun, ruhu suskun...

Olaylara nasıl bir tepki vereceğinden bihaber, olayların gelişmesini bekler gibi bir hâli vardı.

"Sabah şeriflerin hayrolsun Deran Hanım," diyerek bir anda irkilmesine sebep olan ses, hayatında sevemediği tek insan olduğunu söylediği şahsiyete aitti maalesef. Ve onun burada olma sebebini maalesef ki çok iyi biliyordu.

Bilecekti tabii. Adı gibi tanıyordu Nevin'i. Çocukluklarından beri az mı çektirmişti Deran'a? Hayatında görüp gördüğü en kıskanç ve en kötü insan o olsa gerekti. Son olayları duyar duymaz damlayacağına emindi de bu kadar çabuk beklemiyordu yalnızca.

"Sana da İnşallah Nevin." Derken gözlerini devirmemek adına zor tuttu kendini Deran. Hiç hazmetmiyordu kuzeninden. Amca çocukları oluşları da ayrı bir cilvesiydi hayatın.

"Sağ olasın dotmam. Duyduğumda çok üzüldüm, Allah sabrını da verir ama sen sıkma canını."

Önce anlayamadı. Kaşları anlamamasının etkisiyle çatılırken, keskin bakışlarını çekmedi karşısındakinin suratından.

"Ne demek istiyorsan açık söyle Nevin," diye ikazla bulunma gereği duydu. Çünkü bir anlam çıkaramayacağı aşikârdı sözlerinden.

"Afran Bejindar işte," diyerek başladı sözlerine Nevin. "Atmış ya yüzüğü. Duyunca çok üzüldüm senin adına."

Bir anda gelen gülme isteğini bastıramayıp gülmeye başladığında, Nevin ona çıldırmış gibi baktı. Neden güldüğünü anlayamadı.

"Dedikoduyu kimden duyduysan yanlış aksetmiş sana Nevincim. Afran Bejindar değil, ben attım yüzüğü. Ayrıca üzülmeni gerektirecek bir şeyde yok, sen doldurma tatlı kafanı bunlarla. Malum, alanın pek geniş olmadığını biliyoruz."

Sözlerinin zehir zemberek oluşu sızlatmadı vicdanını Deran'ın. Karşısındaki fitne fesat kadının bunu çoktan hak ettiğini biliyordu. Onunla alay etmekten de geri durmaya niyeti yoktu. Karşısında susup kaldığı iki Allah'ın kulu vardı yalnızca. Diğerlerine karşı sözünü sakınacak değildi.

Nevin adeta mora çalan yüzüyle sinirle baktı Deran'a.

"Ondan mı beni isteyen daha çok Deran Hanım? Kimin aklının daha küçük olduğunu anlıyor Riha."

"Beni konuşturtmak istemezsin Nevin!" diye tısladı sinirle Deran.

"Konuş, senden mi korkacağım ben Deran?"

Şu saatten sonra gözlerini yumar öyle konuşurdu Deran. Bu kız artık haddini bilmeliydi. Her zaman onunla uğraşmaktan bıkmış usanmıştı. Kıskançlığıyla nam salmıştı bütün şehirde adeta Nevin.

"Afran'ın gelip de seni istemesi için kırk takla attığını cümle âlem biliyor Nevin Hanım. Kuyruk acın olduğunu her göründüğün yerde belli etmekten bir vazgeç artık." Dediği an yüzü koyu mor bir renge bürünen Nevin adeta yerinde kudurmaya başlamıştı. "Ayrıca Nevin Hanım, Afran Bejindar'ın beşik kertmesini istemeye yüreği olan akılsız yoktur bu topraklarda."

"Afran Bejindar sanki istiyor mu seni? Hele sen şımarık ağa kızı, evlenmemek için kendini astığını, nişan attığını bilmeyen kaldı mı?" diye taarruza geçen Nevin, Deran'ın bam teline bastığının farkında değildi.

"Çok şükür ki Rabbime canımı almak yerine beni Afran'a bağışlamış. Ben istemezken evlenirken Afran Bejindar'la, sen yırttığın bir taraflarına rağmen onun yarısı etmeyecek adamlara tamah etmek zorundasın Nevin Piran!"

Ağzından çıkanları artık kulakları duymuyordu. Konağın mutfağının ortasında tartıştıkları içinse bütün konak çalışanları şahit oluyordu tartışmalarına. Bunun duyulacağını bilse şayet zaten az önce hırslanıp da ettiği sözleri etmezdi Deran. Hele de Afran'a bağışlanmalar, onu yüceltip diğer herkesi alçaltmalar falan...

Mutfağa giren Kadriye Hanım ile son bulan tartışmanın ceremesini odasına çıktığı an annesinden yediği fırçayla çeken Deran, söylediklerinden pişman değildi. Elbette mübalağa yaptığı yerler vardı fakat bunun böyle duyulacağını bilmesi ve ortalık yerde Nevin denen fesat ile tartışmaması gerekirdi. Artık her şey için geç olduğunu bildiğinden yalnızca beklemeye koyuldu. Bu olayın yankılarının nasıl olacağı ise meçhuldü.

***

Zaman, yanılmaz. Hiçbir zaman şaşmaz. Ne zaman ne vereceğini iyi bilir. Zamanı geldiğinde olacak olan her şey olurdu.

Bozulan nişanın akıbetini değiştiren şey Afran'ın dudaklarından dökülen kelamlar oldu. Kendi rızası ile evlenmek istediğini söylediği an, Riha sözlerinin artçılarıyla sarsıldı.

"Oğlum," diyen Kurban Ağa bir hayli düşünceliydi. "Şimdi ne olacak? Bir şeyler söylemek zorundasın."

Ne yapacağın bilemez bir halde başını kaşıdı. Sözlerinin sorumluluğunu alacağı kesindi. Fakat Piran Kızı'nın ne yapacağını kestiremiyordu. Yalnızca hissettikleriyle de olacak iş değildi ki bu.

"Bir şeyler söylemek zorunda olduğumun farkındayım baba fakat o kadar karışığım ki kendime anlam veremiyorum. Neyi neden yaptığımı artık bilmez oldum. O kadını ben de zaaf kılan ne var bilmiyorum lâkin o kadına zarar geleceğini duyduğum an elim ayağım birbirine dolandı. Ne yapacağımı şaşırdım. Bu yüzden karışmamaya, her şeyi akışına bırakmaya karar verdim. Fakat Piran Kızı'nın gözü karalığı usuma düştüğü an kendimi nasıl o konağın terasına attığımı bilmiyorum. O cesaretin, o fütursuzluğun nereden geldiğini bilmiyorum. Ben kendimi bilmez oldum. Yüreğime düşen ağır bir kor var ve ben onu söndüremiyorum bile. Onunla yanıyorum. Ben böyle bir şeyi daha önce yaşamadım baba. Ben daha önce birine zarar gelecek fikriyle böylesine delirip, aklımı yitirmedim. O kadında ne var bilmiyorum ama bana iyi gelmiyor. O kadının harelerine sirayet etmiş ne var bilmiyorum ama bedenime iyi gelmiyor. O Küçük, beni benden çıkarır oldu. Ben kendimi tanımaz oldum. Ve çaresini bulamıyorum!"

Kurban Ağa bir an afalladı. Evladının dudaklarından dökülen cümleler onu şaşkına uğratırken bile biliyordu sebebini. Biliyordu fakat o söylemeyecekti bunu oğluna. Kendisinin anlamasının en hayırlısı olduğunu biliyordu.

"Evladım," dedi. Ardından Afran'ın oturduğu deri koltuğa doğru ilerleyip başında durdu. "Bunun cevabını bir tek sen verebilirsin kendine. Ve sadece sen karar verebilirsin gidişatın akıbetine."

"O kararı çoktan dillendirdim ben baba," derken gözlerinin içine çaresizlikle baktı babasının. "Gönül rızasıyla eş yapacağım Deran'ı kendime."

"Ya istemezse?" diyen Kurban Ağa, tereddütteydi.

"Normalde kibrime yenilip derdim bu diyeceğimi ama şu an gayette içten hissederek, naif bir hissiyat ile dile getiriyorum baba düşüncemi." Babasının irislerine parlayan zümrüt karası irisleri ile baktı.

"İsteyecek."

Continue Reading

You'll Also Like

8.3M 382K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
5.1M 194K 45
Mezuniyet ile birlikte yeni bir hayata atılmayı beklerken, eline geçen o mektupla tepetaklak olmuştu Beyza. Öğrendikleri, yüzüne bir tokat misali çar...
12.6M 605K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
1.6M 74.9K 62
Ela gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farkl...