GÖKKUŞAĞINA SAHİP GECE

By ftmnreker

1.6K 347 473

Herkes kötü yaşanmışlıklara ev sahipliği yapan bir hayata sahipti. Herkesi birbirinden ayıran şey; kötü yaşan... More

Sıfır.sıfır
çaresizliğe kafa tutan şirine;
geceyi andıranlara;
geceye kızanlara;
siyah anılar koleksiyonu;
gömülen yaşanmışlıklar;
sevilen zamansızlıklar;
ihtimallerin güzelliği;
dürtülerin yönlendirmesi;
zıt kutuplar dünyaya karşı;
tuhaf çekim yasaları;
tatlı bir tesadüf;
ufak sevinçler;
birtakım itiraflar;
hatır kahvesi;

güneşe aşık gece;

253 62 101
By ftmnreker


Gece Sözmen;

Her şey üst üste geldiğinde en tepeye çık, kaldır kafanı ve gökyüzüne bak. Güneş bir gün muhakkak doğacak.

İçimden kendime verdiğim telkinlere devam ederken kafamı bulutların esiri olan gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes çektim içime. Her kötü yaşanmışlık bir sağlam tecrübeydi. "Tecrübe kelimesinin kanlı canlı hali de benim." diye mırıldandım kendi kendime. Ama sorun değildi, hâlâ umudum vardı. Hâlâ bir şeyleri düzeltebileceğime, kendimi iyileştirebileceğime, hayatımı rayına yeniden oturtabileceğime inanıyordum.

Ne yazık ki annem benim düşündüğüm gibi düşünmüyordu. Bu nedenledir ki, şu an bir psikiyatri kliniğinin bahçesinde ilerliyorduk. Nihayet isteksiz adımlarım büyük binanın kapısından içeri girmiş, annemle birlikte bekleme salonundaki banklardan tekine oturmuştuk. İçeriden birinin adımı söylemesini beklerken gözlerim etrafı inceleyip gördüklerini beynime yerleştirmekle meşguldü. Bizim oturduğumuz banktan biraz uzakta kısa saçları ve zemine kilitlenmiş bakışlarıyla dikkati kendinden uzaklaştıran bir kız vardı. Bileklerinde sargılar vardı ve gözlerinin altında mor halkalar. Ona intiharı düşündürecek kadar kötü ne yaşatmış olabileceklerini düşündüm, birçok ihtimal sıralandı kafamda. Onun için üzüldüm... Eğer elimde olsaydı, ona bir hayat armağan ederdim. Bileklerindeki sargılara resimler çizip bir daha onlara ihtiyaç duymaması için güzel şeyler fısıldardım kulağına. Güldüremezdim belki ama denerdim güldürmeyi. Çünkü her insan hak eder gülmeyi...

"Gece Sözmen!"

Adımı duyar duymaz ayaklanan annem dikkatimi tamamıyla dağıttığında ona eşlik edip ayağa kalktım. Peşi sıra girdiğim büyük oda rahatsız edici bir sessizliğin esiriydi. Karşımızdaki masanın arkasında oturan genç adam psikoloğum olmalıydı. Annemin sahte öksürüğü ile genç doktor kafasını kaldırıp bize baktı.

"Ah, buyurun! Oturun lütfen." dedi ayağa kalkıp eli ile masanın önündeki büyük koltuğu göstererek. Gösterdiği koltuğa annem ile yan yana oturduktan sonra gözlerimi yeniden müstakbel doktoruma diktim. Mesleğinde yeni olmalıydı, oldukça gençti.

Gülümseyerek önce anneme, sonra bana baktı. "Gece Sözmen." dedi bana bakarak. Onaylamamı beklediğini düşünüp gülümseyerek başımı salladım. "Siz de annesi olmalısınız." derken bakışları anneme dönmüştü.

"Evet." dedi annem kısaca. "Annesiyim."

"Pekala, öncelikle belirtmem gereken bir şey var; görüşmelerimi hastam ile baş başa yaparım, seanslarda bu odada bulunamazsınız ve Gece istemediği müddetçe hiçbir seansın içeriğini bilemezsiniz."

"Biliyorum biliyorum." dedi annem çabucak. "Ben sadece bugünlük buradayım, Gece hakkındaki asıl endişemi size söylemem gerektiğini düşündüm."

Ben gözlerimi devirirken doktor gülümsedi. "Tabii, dinliyorum. Yalnız yaşadıklarını anlatmamanızı rica ediyorum, endişelendiğiniz meseleyi ayrıntı vermeden söylerseniz sevinirim."

Annem yine aceleci bir tavır ile başını salladı. "Gece'nin fazla iyimser olması beni korkutuyor." dedi ciddiyetle.

Kendimi tutamayıp güldüğümde, annem dirseği ile dürterek uyardı. Doktor ise şaşkın bir şekilde annem ile benim aramda gezdiriyordu bakışlarını. "Üzgünüm." dedim ellerimi hafifçe kaldırarak. "Çok üzgünüm." Değildim. Aksine içimde büyük bir kahkaha tufanı şaha kalkmış bekliyordu ve ben daha ne kadar onu içimde tutabileceğimi bilmiyordum.

Annem sabır diler gibi kafasını sallayıp yeniden doktora döndü. "Tuhaf geldiğini biliyorum ama oldukça ağır şeyler yaşadı. Bu kadar iyimser olması beni korkutuyor, içine attığını biliyorum ama bunu da kabul etmiyor. Üzüntüsünü dışa vurmuyor, acısını gizliyor, sürekli mutluymuş gibi davranıyor ve bu gittikçe daha da endişelendiriyor beni. Normal insanlar üzüldüğünde ağlar, benim kızım gülüyor... Anlıyor musunuz?"

Doktor annemi sabırla dinledikten sonra gülümseyerek; "Anladım." dedi. "Bunun için bir şeyler yapmaya çalışacağım. Şimdi izin verirseniz, Gece ile birbirimizi tanıyalım."

Annem kafasını sallayıp dışarı çıktığında genç doktorumla baş başa kalmıştık. Ben ona baktım, o bana. Bir süre ikimizden de ses çıkmadı. "Ee, bir şey sormayacak mısın?" diye sordum sonunda dayanamayarak. "Sormayacak mısınız yani... Siz."

Gülümsedi. "Kaç yaşındasın?" diye sordu gülümsemeye devam ederken.

"On sekiz, ya sen?" Gözlerimi sıkıca kapatıp yeniden açtım. "Siz."

"Yirmi dört."

"Adın ne?" diye sordum merakla cevabını beklerken. Yine ikinci tekil şahıs olarak seslenmiştim ama bu defa düzeltmedim çünkü bir kez daha aynı şeyi yaparsam aptal olduğumu düşünecekti. Tabii henüz düşünmeye başlamadıysa...

"Umut. Umut Çevik." dedi gülümseyerek. "Sen sormadan söyleyeyim, meslekteki ilk yılım, henüz birkaç ay oldu. Peki sen, okuyor musun?"

Başımı salladım. "Okuyorum, lise son sınıftayım."

"Güzel, derslerle aran nasıl?"

"İdare eder, kötü değil." diye yanıtladım. "Neden burada olduğumu sormayacak mısın?"

"Hayır, seanslarımız yarın başlayacak. O soruları yarına saklıyorum." dedi ve gülümsedi. Ne kadar çok gülümsüyordu böyle! Benimle yarışabilecek kadar çok hem de... "Şimdi, öncelikle Gece, birkaç ufak kuralımız olacak. Bu konuda anlaşmamızı şimdiden yapsak iyi olur, değil mi?"

"Ne kuralı?"

"İlk olarak; tüm görüşmelerimize geleceksin, kaytarmak yok. İkinci olarak; ne olursa olsun birbirimize dürüst olacağız, eğer dürüst olmazsan sana yardımcı olamam. Son olarak da; bana güvenmeni istiyorum. Aramızda bir güven olmazsa, hiçbir problemi çözemeyiz. Kurallarımız o kadar katı değil, buraya öylesine gelip gitmen ikimiz için de zaman kaybından başka bir şey olmaz... İkimiz için de fayda sağlaması için kurallarımızı ciddiye alalım, anlaştık mı?"

"Anlaşıldı patron." diye mırıldandığımda güldü.

"Ayrıca bana istediğin şekilde hitap edebilirsin. Doktor-hasta ilişkisinden çok, arkadaş gibi olmak isterim. Böylesinin daha verimli sonuçlar elde etmemiz için önemli olduğuna inanıyorum."

Cevap vermek için ağzımı açmıştım ki, odanın kapısı birden açılınca cevabım ağzımdan çıkamadan boğazıma kaçtı. İkimiz de aniden kapıya döndüğümüzde, içeri giren genç adam benimle göz göze gelip olduğu yerde durdu. "Pardon." dedi kaşları çatık haldeyken. "Hastan olduğunu bilmiyordum ama acilen konuşmamız lazım."

Umut'a doğru konuşmuştu fakat gözleri benim gözlerimdeydi. Gözlerinde tuhaf bir öfke vardı. Bir öfke bir insana ne kadar yakışabilirse, o kadar yakışmıştı öfkesi yüzüne. Gözlerimi ondan çekemedim, o da çekmedi. Ben onun yakışıklılığı karşısında donup kalmıştım, o ise benim hakkımda ne olduğunu anlamamın mümkün olmadığı bir şey düşünüyormuş gibiydi. Ya da sadece odadan çıkmam için psikolojik baskı kurmaya çalışıyordu, bilemiyorum.

"Daha sonra Savaş." dedi Umut, tuhaf havayı dağıtarak.

İsminin Savaş olduğunu öğrendiğim genç adam gözlerini benden çekip Umut'a yönlendirirken ben de onun yaptığını tekrar etmiştim. "Şimdi!" dedi Savaş sinirle. "Katil olmamı istemiyorsan, hemen şimdi!"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken Savaş bana bakıp sırıttı. "Korkma, seni öldürmeyeceğim." dedikten hemen sonra ise yeniden çatık kaşlı haline dönüp bakışlarını Umut'a çevirdi.

"Savaş!" diye uyardı Umut onu. "Sırası değil, yarım saat sonra gel. Görüyorsun ki hastam var ve şu an seninle ilgilenemem."

"Acil diyorum ulan! Doktorum değil misin?" diye sinirle bağırdı Savaş.

"Neden bu kadar asabisin ki sen?" diye sordum ciddi bir merakla. Çok sinirliydi, nedenini merak etmiştim. Bana dönüp kısa bir bakış attıktan sonra yine sırıttı ama cevap vermedi. "Ne sırıtıyorsun? Soru sordum sana."

"Biliyor musun? Az önce sana söylediğim sözü geri alıyorum, öldüreceğim ilk insan sen olacaksın." dedi bana sinirle bakıp.

"Ne? Ne yaptım ben şimdi? Hem hâlâ cevap vermedin, neden kuyruğuna basılmış kedi gibi davranıyorsun?"

"Sana ne?" dedi derin bir nefes almadan hemen önce. "Sana ne yani? Seni ne ilgilendirir ki? Sinirliyim, eğer sinirimi senden çıkarmamı istemiyorsan o güzel dudaklarını birbirinden ayırmamanı tavsiye ediyorum."

Sonra sustum ama sadece dış dünyaya. İçim avaz avaz bağırıyordu. Öyle tuhaf şeyler oluyordu ki içimde, bir türlü anlam veremiyordum. Ne güzel bakışları vardı, ne güzel yüzü vardı ve sesi ne güzeldi! Siniri bile güzeldi. Çok güzeldi. Öylece ona bakarken tam mide boşluğumda bir şeyler canlandı. Kelebek değildi, daha güçlü bir şeydi. Nefesimi kesecek kadar güçlü bir şey!

İlk görüşte aşka inanır mısınız? Ben inanmazdım, onu görene kadar... Tüm inandığım doğruları yerle bir eden bakışları vardı. Beni, inanmadığım o ilk görüşte aşk olayının içine yerleştirecek bir gülüşü vardı. Gerçek olmasa da, o gülüşe bir ömür verirdim.

'Asla' derken aşık oldum. Hem de ilk görüşte...




Continue Reading

You'll Also Like

376K 24.2K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
7.3M 420K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
1.1M 44.7K 25
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
868K 38.7K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...