Sevdakeder

Galing kay limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... Higit pa

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

11/Narin su çiçeği

6.4K 432 82
Galing kay limonkokuluyagmur

Kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum. Sana ulaşamazsam, sesim ve kelimelerim sana değmezse ve sen bana bir daha dokunamazsan, işte o zaman, korkarım sonsuz ve sensiz bir boşluğu yapayalnız düşleyeceğim. Beni tut, beni her şeye rağmen tut.

Oruç Aruoba

***

Dudaklarının üzerindeki baskı hafiflerken Kartal'ın kendini geri çekmesiyle zamansız bir boşluğun içine düştüğünü hissederek ürperdi Nilüfer. Adamın, içinde böyle derin bir yere dokunabileceğini aklına getirmemişti. Kartal'ın, ruhunu ince ince dolanan soluğu geçtiği yeri bir ayna gibi buğulandırmıştı. Göğsünde bir tohum gibi çatlayan şey, tatlı tatlı sızlayarak taze filiz vermiş bir sürgün gibi kaburgalarının etrafına yeni bir koza örüyordu. Zaten Kartal'a sorsalar, güzelliğiyle göz kamaştıran narin su çiçeğinden - Nilüfer'den - ancak ipek kanatlı, şeffaf dokulu bir kelebek yapılacağını söylerdi.

Nilüfer titreyen kirpiklerini aralayarak ciğerlerini genişletmekten aciz, belirsiz bir nefes aldı. İki yanında asılı kalan elleri - ki buz kesmişti - yere inerek ateşe dönen pervaneler gibi eteklerinin etrafında kıpırdanmaya başladı. Adamın onu öpmesiyle duran zaman aksayarak da olsa yeniden akmaya başladığında sürekli kırpıştırdığı gözlerinin arasından Kartal'ın kendini geri çektiğini fark etti. Sıkıntıyla saçlarının arasına geçirdiği parmaklarını ensesine indirerek ona kaçamak bir bakış atan Kartal sesini bulmakta zorlanmış olacak ki "N-Nil," diye kekeledi. Kafasının karıştığı gözle görülüyordu. Bunu yapmayı planlamadığı apaçık ortadaydı. "Ben..." Ne diyeceğini bilemeden geçirdiği saniyeler geçip giderken dehşete düşmüş gibi irileştirdiği gözlerini çıkışa çevirerek devam etti. "Özür dilerim."

Kartal'ın gidişinin ardından soğuk parmaklarını titreyen dudaklarının üzerine yaslayarak ofisin ortasında dikilmeye devam etti Nilüfer. Az önce ne olmuştu öyle? Adamın sıcak dudaklarının, dudakları üzerindeki yumuşak ama derin baskısını hatırladığında nefessiz kalarak gözlerini kapattı. Sanki tüm ruhu, ona sonsuz gibi gelen saniyeler boyunca Kartal'ın dudaklarının altında toplanmıştı. Allah'ım, diye geçirdi içinden. Adam ateş gibiydi. Nilüfer, kalbinin yerine kordan bir ateş düşmüş gibi hissediyordu. Yanı başında varlığını hissettiği gölgeyle derin bir uykudan uyanır gibi gözlerini kırpıştırdı, Oktay gelmişti. Adam heyecanla "Nilüfer," diye seslendiğinde bakışlarını ona çevirdi. "Kartal Bey az önce seni öptü mü?"

Kız şaşkınca tekrar etti. "Öptü, değil mi?"

"Hem de kimseyi umursamadan..." Nilüfer'in ani bir şaşkınlıkla kendisine dönen bakışlarına karşılık mırıldanarak devam etti. "Herkes gördü."

Nilüfer dolan gözleriyle iç çekerek omuzlarını düşürdü. Kartal'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Adam önce onu öpmüş, sonra şaşkınca özür dilemiş, en sonunda da çekip gitmişti. Nilüfer'se öylece kalakalmıştı. Gelirken, adamla konuşurken şimdi olacakları aklının ucundan bile geçirmemişti. Çoğu zaman, Kartal'ın onu görmezden geldiğini düşünüyordu. Adamın sakin ve kibar tavırları diken olup ciğerlerine batıyor gibiydi. Nilüfer, burada kendisine tahammül edildiğini düşünmeden edemiyordu. Ama az evvel olanlar... İçinde derin bir sızıyla nefes almaya çalıştı. Burnunun ucundaki kokunun Kartal Tunaboylu'ya ait olduğunu artık biliyordu. Çok yakından; adamın sesi, kokusu, sıcaklığı kanına sızacak kadar yakından duyumsamıştı. Elini göğsüne bastırarak kalbinin şiddetli vuruşunu kontrol etmek istercesine nefesini tuttu. Havayı ciğerlerinden salarken "Oktay," dedi sessizce. "Beni eve götürür müsün?"

Eve gittiğinde yalnız kalmayı tercih ederek odasına çekildi genç kız. Bugün olanlar onu içinde kaybolduğu, derin ve tuhaf bir sessizliğe sürüklemişti. Parmaklarıyla zarifçe boynunu sararken adamın öpücüğünü hatırlamaya çalışarak gözlerini kapattı. Kartal'ın, onu kitabına uydurarak öptüğünü hatırlıyordu. Nemli dudakları hem yumuşak, sıcak hem de kızı peşinden gözü kapalı cehenneme sürükleyecek kadar davetkardı. Ruhunun, adamın ellerinin arasında tutkuyla kanat çırparak yükseldiğini söylese yalan söylemiş olmazdı. Sonrasında Kartal, boynundan güçlü bir şekilde kavrayarak onu kendine daha çok çekmişti. Nefeslerinin birbirine karıştığı anı yeniden hissetti Nilüfer. Masal gibiydi.

Adamın dokunuşunda, kadının ruhuna işleyen derin bir yan vardı.

Düşüncelerinin ardı arkası kesilmezken saçlarını havalandırarak kendisi için rüzgar yapmaya çalıştı. Yeterli gelmeyince ayağa kalkarak odasına açılan balkona çıktı. Ilık rüzgar tenini okşayıp geçerken sessizce iç çekerek bahçeyi seyretmeye başladı. Alt tarafı bir öpücük, diye düşündü. Üstelik Kartal'ın onu hangi düşüncelerle öptüğünü bile bilmiyordu. Geri çekilirken özür dilemesi de hiç yardımcı olmuyordu. Anlaşılan daha o anda pişman olmuştu. Nefesini tuttuğu kısacık bir an, kendi duygularını ayırt etmeye çalıştı Nilüfer. O ne hissetmişti? Kartal gibi pişman olması gerekmiyor muydu?

Şaşırmış mıydı? Kesinlikle.

Peki hoşuna gitmemiş miydi?

Cevap vermeyi reddederek bakışlarını yere eğdi. Adamın pişman olduğu bir öpücükten etkilendiğini itiraf etse ne olacaktı hem? Kartal Tunaboylu karşısına çıkan her kadını etkileyebilecek kadar nefes kesici bir adamdı. Peki Nilüfer'den ne istiyordu? Karşısında ürkek bir serçeden farksız varlığıyla Kartal'a ne kadar karşı durabilirdi ki; nereye kadar? Birden kulağına ulaşan telefon melodisiyle düşünmeye bir son vererek bakışlarını içeri çevirdi. Bir an açmamayı düşünse de telefon öyle ısrarlı bir şekilde çalıyordu ki adımlarını isteksizce odasına doğru yönlendirdi. Telefonunu eline aldığında ekrandaki ismi görerek nefesini tuttu. Kartal arıyordu. Nefesini ciğerlerine çevirmekte zorlanırken daha fazla düşünmeye gerek görmeden ekranı kaydırdı Nilüfer. "Kartal Bey?"

"Nil..." Adamın sesi, içine bir gökyüzü astı. Adamın sesi, ismini söylerken öyle derin bir tınıya bürünüyordu ki Nilüfer bir şiir gibi hüzünle hareleniyordu. "Konuşmamız gerek."

"Nasıl?"

"Aşağı gel," diye cevap verdi Kartal kısık sesiyle.

"Siz?"

Aynı anda yol kenarında park eden arabalardan birinin farlarının yanıp söndüğünü fark etti kız. "Arabadayım."

Başka bir şey söylemeden odadan çıktı Nilüfer. Kaçmakla bir yere varamayacağı ortadaydı. Kaçmak istemiyordu zaten, sonu nereye varırsa varsın yüzleşmek istiyordu. Levent evde olmadığı için şanslı olduğunu düşünürken - şimdi Kartal'ın bu saatte neden evlerine geldiğini ona açıklayabileceğini sanmıyordu - annesini birkaç cümleyle geçiştirerek bahçeye çıktı. Çıktığı anda da Kartal'a göz göze gelecek nefes almayı bıraktı. Bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Adam etrafındayken nefes alıp vermeye devam etmenin bir yolu olmalıydı. Yoksa Nilüfer kuş kadar yüreğiyle bu eziyete ne kadar dayanabilirdi ki?

"Nilüfer..."

Adamın hitabındaki farklılık içinin sızlamasına neden olurken titrek bir nefes alarak yavaşça mırıldandı Nilüfer. "Kartal Bey..."

Kartal ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemeden yorgun gövdesini iterek kıza doğru bir adım attı. Elini uzatıp Nilüfer'i bu sefer daha sıkı kavramaya niyetlenmişti ki kararsız kalarak "Nilüfer," diye geveledi. "Ben..."

"Oturalım mı?"

Elini sıkıntıyla ensesine atarken başını çevirip oturacakları masaya bakarak sessizce onayladı Kartal. Karşı karşıya oturduklarında üst üste koyduğu elleriyle oyalandı bir süre. Konuşmak için gelmişti ancak ne söyleyeceğini, neyi nasıl anlayacağını bilmiyordu. Hisleriyle ilgili konuşmaya, kendini açıklamaya alışkın bir adam değildi. Şimdi Nilüfer'e, onu gördüğü ilk andan beri içinde bir çığ gibi büyüdüğünü söylese... Sessizce iç çekerek "Nilüfer," diye başladı. "Bugün olanlar için özür dilerim." Kızın hayal kırıklığı ile gölgelenen yüzüne kaçamak bir bakış atarken isteksizce tamamladı. "Seni öyle tutup öpmemem gerekirdi."

"Anlıyorum."

Nilüfer'in cevabını duymamış gibi devam etti Kartal. "Özür dilerim. Ben..." Durup kafasını kaldırdıktan sonra yeşil gözlerini dalgalandıran derin bir beklentiyle konuştu. "Senden karşılık beklemem hata olurdu."

"Karşılık derken?"

Kızın heyecanı elinin ayağının birbirinin dolanmasına neden olurken insanın yüreğini burkacak kadar güzel ve seyirlik bir manzara bahşettiğinden habersiz kaşlarını çattı Kartal. Sevginin talep edilen bir şey olmadığını öğrenmişti. Onu sevmesi için tüm varlığıyla Nilüfer'in ayaklarına dökülse, yalvarıp yakarsa, geceler boyu dua etse... "Nilüfer," dedi sessizce. "Beni sevemez misin?" Nilüfer'in dudaklarının kararsızca aralandığını fark ederek "Neyse," diye mırıldandı. "Neyse, boş ver."

"Kartal Bey, ben..."

"Zamana bırakalım, olur mu?" diye sorarken öne uzattığı ellerini indirerek yavaşça Nilüfer'in ellerini kavradı. "Beni tanı, beni gör. Vakit geçirelim birlikte." Kızın sessiz kalışı biraz daha cesaret bulmasını sağlarken devam etti. "Her şeyimle bir anda gün yüzüne çıkamam. Eğer yeterince beklersen..."

Kartal'ın ellerimin arasında kıpırdanırken heyecanla nefes alarak araya girdi Nilüfer. "Beklerim."

***

Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur . Ne diyorsunuz Kartal'a?

Sevgilerimle. ^_^

***

Atıf Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

52.2K 720 5
İnanamaz bir şekilde karşımdaki adamı süzdüm. Canlı, sapasağlam bir şekilde karşımda dikiliyordu. "Sen..." Aldığım nefes bana diken gibi batarken şok...
9M 544K 62
Sosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedil...
10.5M 291K 22
BÖLÜMLER GERİ YÜKLENİYOR Şakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma o...
570K 73.6K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...