Sevdakeder

By limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... More

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

8/İzle ve gör.

5.8K 403 83
By limonkokuluyagmur

Sen onları acıtmazsan onların da seni acıtmayacağını mı sandın? Öyle olmaz halbuki.

Ece Temelkuran

***

Ne yapacağını bilmiyor oluşunun çaresizliğiyle başını ellerinin arasına alarak gözlerini kapattı Nilüfer. Burası giderek daha havasız bir yer haline geliyordu. Her nefesinde, toz zerreciklerinin havalanarak ciğerlerine yapıştığını hissetmeye başlamıştı. Elini göğsüne bastırarak kendini sakinleştirmek istercesine zorlukla havanın ciğerlerine dolmasını sağladı. Öğleden beri burada, birilerinin onu bulmasını umut ederek bekliyordu. Eksi birinci katta, kilidi bozuk bir arşiv odasındaydı. Saatlerce bağırdıktan sonra parçalanmaya ramak kalan boğazındaki acıyla kimseye sesini duyuramayacağını kabul ederek beklemeye başlamıştı. Bakışları umutsuzca telefonunun ekranına eğildi, çekmiyordu.

Uzun, dikdörtgen pencerelerden giren gün ışığının geniş odada dağılışını izlerken sıkıntıyla iç çekti. Kartal Bey ona çok kızmış olmalıydı. Büyük bir ortaklık için imzaların atılacağı gün asistanı sırra kadem bassa, Nilüfer de kızardı. Kucağındaki dosyaya bakarken dolan gözleriyle kaşlarını çatmadan edemedi. Dosyanın içindeki kağıtların son derece önemli olduğunu biliyordu ancak şansa bakın ki onlar da saatlerdir burada, onunla birlikte bulunmayı bekliyordu. Kadın, kimsenin onun yokluğunu fark etmemesini çalıştığı ortamda hakim olan orman kanunları nedeniyle bir yere kadar anlayabiliyordu ancak ya bu kağıtlar? Onlar olmadan bugün ortaklık sözleşmesinin imzalanmayacağı çok açıktı. Nilüfer kendini geçmişti ancak herhangi biri, mesela Kartal, dosyanın akıbetini merak edip yokluğunu fark etmiş olamaz mıydı?

Onu kimsenin önemsemediği bir yerde çalışıyor olmanın dehşeti göğsüne sert bir yumruk gibi inerken nefes almaya çalıştı. Adamın alışmasını beklediği şartlar bunlarsa, Nilüfer buranın bir ömür acemisi olmaya mahkumdu.

Dışarıdan sesler geldiğini fark ettiğinde nefesini tutarak dikkat kesildi. Sesler epey uzaktan geldiği için anlamak imkansızdı. Hızla ayarlanarak pencerenin önündeki merdivenin ilk birkaç basamağını çıktı. Görüş alanına giren insanlar heyecanlanmasına neden olurken boyunun yetmeyeceğini bilmesine rağmen pencerenin koluna uzandı. Eğer yetişebilirse... Birden ayağının altından kayan merdivenle boşlukta asılı kaldığını hissederken sertçe yere düşecek olmanın bilinciyle gözlerini sımsıkı kapattı. Tüm dünyası kararmadan önce ayırt edebildiği tek şey kapının ardından, adını söyleyen sesti.

Kartal kapının önünde sabırsızca volta atarken kilitli uğraşan adama ters bir bakış atarak yeniden uyardı. “Acele et!”

Az evvel içeriden gelen gürültü, iyice telaşlanmasına neden olmuştu. Bu kızı işe alırken ona gerçekten bakıcılık yapması gerekeceği aklının ucundan dahi geçmemişti. Ne zaman gözünü üzerinden çekse Nilüfer bir şekilde kendini zor bir duruma sokmayı başarıyordu. Savruk, acemi ve sakardı. Bunlar, çalışanlarında aradıkları türden özellikler değildi. Kartal’a, elinde son derece önemli bir dosya tutarken kaybolmayan çalışanlar gerekiyordu; arşiv odalarında kilitli kalanlar değil. Sıkıntıyla iç çekerken gözlerini kapattı adam. Kız öğleden sonra ortalarda görünmemişti. Merak edip sorduğunda acil bir telefon alıp çıktığını söylemişlerdi ancak görünen o ki bu, doğru değildi.

Sonunda arşivin kapısı aralandığında hızla içeri girerek etrafına baktı Kartal. Nilüfer’i pencerenin önünde gördü, bayılmıştı. Anlaşılan az önce duyduğu gürültü Nilüfer düştüğünde çıkmış olmalıydı. Endişeyle adımlarını pencerenin kenarına yönlendirdi. Ellerini boynuna yerleştirerek nazikçe Nilüfer’in yüzünü kendine çevirirken anlamsız bir ihtiyaçla “Nilüfer,” diye mırıldandı. Oysa kızın onu duyamayacağını biliyordu. Kızı hızla kucağına alıp dışarı çıktı. Asansöre yönelirken Günter’e doktor çağırmasını söyleyerek ofisinin bulunduğu kata çıktı. Çalışanlarının şaşkın bakışları altında Nilüfer’i kucağında ofisine taşırken “İlk yardım çantasını getirin!” diye seslendi. Henüz sesinin yankısı andan silinmemişti ki başını çevirip dışarıya toplanan kalabalığa baktı ve herkesin ürpermesine neden olan öfkeli bir sesle devam etti. “Biri ilk yardım çantasını getirecek mi?”

Dakikalar sonra kendine geldiğinde nerede olduğunu anlamak istercesine etrafına baktı Nilüfer. Aydınlık ve toz kokmayan bir yerdeydi. Görüş alanına Kartal girdiğinde, toparlanmak istercesine hızla doğruldu. Ani hareket ettiği için ilk anda anlayamasa da başına saplanan şiddetli ağrı nedeniyle acıyla inledi. Elini, acının kaynağı olduğunu tahmin ettiği noktaya, başına götürürken hızla kendisine dönen bakışlara karşılık olarak “Kartal Bey,” diye mırıldandı.

“İyi misin? Nasıl hissediyorsun?”

Neler olup bittiğini hatırlamak istercesine kaşlarını çatarken kısık sesiyle cevap verdi Nilüfer. “Başım ağrıyor.”

“Doktor ağrı kesici verdi.” Kızın araya girmek için atıldığını fark ederek hızla devam etti. “Düşerken başını çarpmışsın.”

Nilüfer’in kaşları şaşkınca havalandı. Düştüğünü öğrendiği için değil, zaten gözünün önü kararmadan önce hatırladığı son şey kendini boşlukta hissettiğiydi. Kızı asıl şaşırtan onu bulan kişinin Kartal olmasıydı. “Anladım.” Kartal’a kaçamak bir bakış atarak saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. “Kartal Bey, ben özür dilerim.”

“Özür dilemene gerek yok.”

“Ama bugün, toplantı...”

“Önemli değil.” Nilüfer’in bir açıklama beklercesine irileştirdiği yeşil gözlerine bakarken biraz daha ayrıntı vermesi gerektiğine karar verdi. “Toplantıyı erteledik.”

Genç kız sessizce onaylamakla yetindi. “Onun için beni arama gereği duymadınız herhalde.”

Kartal işittiklerine karşılık kaşlarının şaşkınca havalanmasına engel olamadı. Kız, onu merak etmediğini ima ediyordu. Dudaklarının öfke dolu bir gülüşle titremesine engel olamadan başını iki yana salladı. İşe yetişkin bir asistan aldığını düşünüyordu ancak ilgiye muhtaç, küçük bir kız çocuğu almıştı anlaşılan. Bugün onca işinin gücünün arasında, üstelik yokluğuyla işleri daha da beter bir hale getirmesine rağmen Nilüfer’in yokluğunu fark ettiğinde nerede olduğunu sormuştu zaten. Acil bir telefon alıp çıktığını söylemişlerdi. Yanına gelip izin almadan ayrılması canının sıkılmasına neden olsa da acil durumun ne olduğunu öğrenmek için kızı aramış ancak ulaşamamıştı. Daha ne yapması gerekiyordu? Nilüfer’in arşivde kilitli kalacağı nereden aklına gelebilirdi ki? Bu düşüncelerle sıkıntıyla iç çekerken “Acil bir işinin çıktığını söylediler,” diye mırıldandı.

“Siz merak edip beni mi sordunuz?”

Kızın şaşkınlığı öfkelenmesine neden olurken dişlerini sıkarak ters bir bakış attı Kartal. “Mağara adamı gibi mi görünüyorum oradan?”

“Yok, ben...” Kelimelerini toparlayamayacağını fark ettiğinde derin bir nefes aldı. “Kimse beni bulamayınca...”

“Niye indin arşive?”

“Kilidin bozuk olduğunu bilmiyordum.”

Kartal oturduğu koltuğun ucuna gelerek gözlerini Nilüfer’in gözlerine diktikten sonra tekrar etti. “Arşive niye indin?”

Nilüfer bakışlarını kaçırarak oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Arşive inmişti çünkü Melsa, acilen eski ihale dosyalarından birine ihtiyaçları olduğunu söylemişti. Nilüfer burada yeni olduğu için arşiv odasının kilidinin bozuk olduğunu bilmiyor olabilirdi ancak Melsa’nın, onu yollarken bunu bildiğine adı gibi emindi. Kadın ilk günden beri Nilüfer’e karşı anlam veremediği bir tavır içine girmişti. Onunla ne gibi bir zoru olabilirdi ki? Kartal’ın karşısında zorda kalmasını istemesinin bir nedeni olmalıydı. Nilüfer’in bilmediği bir şeyler... Olanları bir nedene bağlamakta zorlansa da küçük bir kız çocuğu gibi davranarak Melsa’yı Kartal’a şikayet etmeyecekti. Aralarındaki her neyse, ikisi  halletmeliydi. Verdiği kararın güveniyle “Arşivden bir dosya almaya indim,” diye cevapladı.

“Kim istedi?”

“Hatırlamıyorum.”

Kartal, tek kaşı ürpertici bir soğuk kanlılıkla havalanırken tehlikeli bir sakinlikle “Kimdi?” diye tekrar etti.

“Kartal Bey, ben gerçekten hatırlamıyorum.”

“Pekala,” diyerek umursamazca dudak büktü adam. “Bu yaptığının karşılığı, maaşından kesilir o zaman.” Kızın onu sessizce onayladığını fark ederek konuşmasını aynı yakıcı sakinlikle sürdürdü. “Bugün, bu katta olan herkesle birlikte.”

“Ne! Kartal Bey, hayır!”

“Eğer sen, patronun olarak sorduğum soruyu cevaplamazsan...” Ellerini iki yanına açarak kayıtsızca devam etti. “...istediğim her şeyi yaparım.”

“Bunu yapamazsınız.”

“Sen daha beni hiç tanımıyorsun.” Kaşlarını meydan okurcasına havalandırdı. “İzle ve gör.”

***

Ben Kartal, Aslan'dan beter demiştim ama.♡♡♡

***

Atıf Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
109K 7.2K 20
Ömer abi: Melis nerde? BxB kurgusudur
1.4M 43.2K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...