Sevdakeder

By limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... More

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

7/Günebakan

6K 416 52
By limonkokuluyagmur

İşittiklerimizle hareket edeceksek eğer, gözlerimiz niye yaratıldı? Hep akıl yürüteceksek, kalbimiz neden var?

İbrahim Tenekeci

***

Dikkatle merdivenin son basamağına çıkarak en üstteki dolabın kapağını açtı Nilüfer. Kartal yine bitmek bilmeyen toplantılarından birinde olduğu için yapacak hiçbir şeyi yoktu. O da adam babasının koltuğuna geçtiğinden beri kullanılmayan ofisi düzenlemek için uygun bir zaman olduğuna karar vermişti. Tüm gün, ufak tefek ayak işlerinden başka yaptığı bir şey de yoktu. Annesinin kafesinde bile daha çok işe yaradığını hissediyordu Nilüfer. Burada resmen nezaketen ona tahammül gösteren insanların içinde kalmış gibiydi. Başta da Kartal Tunaboylu... Adam tarafından ustalıkla görmezden gelindiğini düşünmeye başlamıştı. Kartal ona, evdeki varlığına katlandığı istenmeyen bir misafir gibi davranıyordu. Katiyen kaba davranmıyor, mesafeli bir gülüşle selam vererek ofisinin önünden geçiyor, her şeyin yolunda olduğundan emin olduktan sonra rahat koltuğuna kurulup bütün gün işlerden kafasını kaldırmıyordu.

İşe başlayalı nerden baksa on gün olmuştu ancak adam onu gittiği hiçbir iş yemeğine ya da toplantıya götürmeyi tercih etmemişti. Nilüfer'i, canının sıkılmasına neden olarak, itinayla kendinden uzak tutmaya çalışır gibi bir hali vardı. Kız, anlam vermekte zorlanıyordu. Eğer öyleyse, neden sürekli burada rahatını yerinde olup olmadığıyla ilgileniyordu? Dahası, neden işine yaramayan bir asistanı çalıştırmakta bu kadar ısrar ediyordu; annesi istediği için mi?

"Yardım istemediğine emin misin?"

Kulağına ulaşan ses düşüncelerini rafa kaldırmasına neden olurken derin bir nefesle gülümsedi. Bu gösterişli gökdelenin içinde onu mutlu eden birkaç şey varsa, biri de Oktay'dı. Genç adam arkadaşlığıyla Nilüfer'in kendini biraz olsun iyi hissetmesini sağlıyordu. Dolabın üst rafındaki dosyaları biraz zorlanarak da olsa alıp Oktay'a uzattı. "Bitti işte."

Oktay kendisine uzatılan dosyaları alırken Nilüfer üzerine bir çekidüzen vererek iç çekti. Sürekli resmi giymekten zaman zaman ruhu daralır gibi oluyordu. Saçlarını havalandırarak merdivenden indi. Kartal'ın onu görmezden gelişi, zaman içinde aralarında eğlenceli bir oyuna dönmüştü. Oktay kızı hızlıca gözden geçirdikten sonra masanın üzerindeki kahvesini dudaklarına götürerek küçük bir yudum aldı. "Kartal Bey seni bugün de kibarca ofisine postalamış bakıyorum."

Alttaki dolabın önüne diz çökerken sıkıntıyla onaylayarak kafa salladı kız. "Sıkıntıdan film izledim."

"Hangi film?"

"Posthumous."

Oktay'ın gülen yüzünde kaşları beğeniyle havalandı. "Jack Huston?"

İşte oyun şimdi başlıyordu. "Evet," diyerek cevap verdi Nilüfer. "Filmlerini izledin mi?"

"The Longest Ride."

Nilüfer sessizce iç geçirmekten kendini alamazken "Ira'nın aşkı harika değil miydi?" diye mırıldandı.

Son birkaç gündür, Oktay Nilüfer'in yapacak bir şey olmadığı için sık sık film izlediğini fark ettiğinden beri yani, kızın izlediği filmdeki oyuncuların diğer filmleriyle ilgili bir çeşit düello yapıyorlardı. İkisi de izledikleri filmi sayıyorlar, takılan kaybediyordu. Böyle yaparak Oktay bir film için söz bile almıştı, hafta sonu Nilüfer'le sinemaya gitmek için plan yapmışlardı. Yüzünü görmediği kızı gülümseyerek onaylarken "Sıra sende," diye hatırlattı.

"Kill Your Darlings."

Oktay kaşlarını, birazdan söyleyeceği film için alacağı tepkiyi karşılamak istercesine havalandırırken Nilüfer'den tarafa kaçamak bir bakış attı. "Two Jacks."

"Gerçekten mi?"

Nilüfer'in gülerek irileştirdiği yeşil gözlerine bakarken "Sen de izlemişsin," diye homurdandı.

"İzledim," diyerek onaylandıktan sonra başını yeniden dolabın içine çevirdi Nilüfer. Dosyaları sıraya koymak için harcadığı dakikalar sürüp giderken "Night Train to Lisbon," diye devam etti. "Harika bir filmdi bence."

"Portekiz direnişini anlatan film mi? Kitabı da var."

Tüm dikkatini elindeki açık dosyaya verirken tatlı bir öfkeyle kıstığı gözleriyle "Şıllık Estafania," diye mırıldandı.

Aynı anda "Pardon?" diyen ses, kapıyla arasındaki mesafeyi aşarak kulaklarına dolduğunda hızla toparlanmanın telaşıyla başını yukarıdaki dolabın açık kapağına çarptı Nilüfer.

Kartal'ın orada durmuş, konuştuklarını dinliyor oluşundan duyduğu şaşkınlık yanan canı nedeniyle hızla dağılırken elini alnına bastırarak acıyla inledi. Dolap kapağının sivri ucuna başını öyle sert çarpmıştı ki beyninin çınladığını düşünmeye başlamıştı. Oktay'ın hangi ara toz olduğunu düşünürken şaşkınca kaşlarını çatarak adamın aradaki mesafeyi kat eden adımlarını takip etti. Kartal'ın, başını ellerinin arasına aldığını hissettiğinde tuttuğu nefesini bırakmadan bir deniz gibi dalga dalga derinleşen yeşil gözlerini adamınkilere kaldırdı. Adamın tek dokunuşuyla kalbinin, kaburgalarının ardında ince bir sızıya tutulduğunu hissederken kuruyan boğazına rağmen güçlükle yutkundu. İçinde bulundukları anın yoğunlaşarak bir sis bulutu gibi onları çepeçevre sardığını hissederken zamanın, ürkek kalbine eziyet etmek ister gibi yavaşladığını düşünmeye başlamıştı. Sırf Kartal'ın tenine işleyen ateşten dokunuşunu, her ayrıntısıyla ezberinde tutması için... Başını güneşe kaldıran bir günebakan gibi sarı saçlarının omuzlarından dökülmesine neden olacak şekilde kafasını kaldırırken adamın sesinin uğuldayarak kulaklarına ulaştığını fark ederek nefes aldı.

"İyi misin?"

Kısık sesi biçimsizce aralarına doldu. "N-Ne?"

Kartal alacağı cevabı dinlemeye gerek görmeden parmaklarını nazikçe kızın alnındaki çizginin üzerinde gezdirdi. Derin bir yara değildi ancak kanamıştı. Sıkıntıyla düz bir çizgi haline alan dudaklarını sıkıca birbirine bastırırken çatık kaşlarıyla "Kanıyor," diyerek araya girdi. "Canın çok acıyor mu?"

Nilüfer, adamın ellerinin arasında canının acısını dahi unuttuğunu fark ederken titrek bir nefesle kendini bir adım geri çekti. Ellerini yavaşça ısınan yanaklarına yaslarken kendine neler olduğunu anlamaya çalıştı. Kalbindeki ritmin şiddeti kulaklarının uğuldamasına neden oluyordu. Kanının akışı hızlanmış, nefesi kesilmişti. Belirsiz bir titremenin esir aldığı gövdesini ayakta tutmak için ayaklarını sıkıca yere basarken "Acıyor biraz," diye fısıldadı.

"Gel."

Bir anda elini, Kartal'ın elinde hissederken göğüs kafesine yüklenen kalbiyle adımlarını adama uydurdu. Kartal'ın geniş ofisine girdikten hemen sonra koltuklardan birine oturarak adamı takip etti. Geçen birkaç dakikanın sonunda elinde pansuman için gerekli malzemelerle Nilüfer'in yanına oturdu adam. Pamuğun üzerine döktüğü solüsyonu dikkatle kızın aydınlık tenine açılmış çirkin bir çentik gibi duran yaranın etrafına değdirdi. Eliyle yanan yarasına rüzgar yapan kıza alan bırakmak için kendini geri çekerken sehpanın üzerinden aldığı yara bandını nazikçe yaranın üzerine yapıştırdı.

İnce parmaklarıyla alnındaki yara bandının üzerinde gezdirirken "Teşekkür ederim," diye fısıldadı genç kız.

Nilüfer'in saçlarından bir tutamı yüzünden çekip kulağının arkasına yerleştirdikten sonra dudaklarındaki küçük gülüşe engel olamadan "Nasıl bu kadar sakar olabiliyorsun?" diye sordu Kartal.

"Birden sesinizi duyunca..."

"Benim sesim yüzünden mi?"

"Kartal Bey..."

Muzip bir gülümsemeyle kızın yüzüne bakarken "Yoksa Estafania'ya ne dediğini duyduğum için mi?" diye mırıldandı.

Nilüfer adama ters bir bakış atarak huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Gizli gizli dinlemeseydiniz, Kartal Bey."

Adam umursamazca omuz silkti. "Kulak misafiri oldum."

Başka bir şey söylememek için dudaklarını birbirine bastırarak sessizce başını salladı Nilüfer. Yoksa kendini tutabileceğinden emin değildi. Kartal'ın onu sürekli görmezden gelmesinden duyduğu rahatsızlığı anlatmaya başlayacaktı. Üstelik şimdi yaptıkları... Kafası karışmıştı. "Film izliyorum da," diye mırıldandı güçsüz bir sesle. "Yapacak pek bir işim yok."

"Durumdan şikayetçi misin?"

"Kartal Bey..."

"Buraya alışmanı bekliyor olamaz mıyım, Nilüfer?"

***

Nilüfer'e neler oluyor? Aşk, bir andır.♡♡♡ Bizim kız çoktan tutuldu bence. Kartal'ın bu tavırlarının nedenini de anlarız elbette bir gün ama işler kısa süreli de olsa birazcık karışacak. Yoksa bir süre daha böyle lay lay lom devam edeceğiz, merak etmeyin. Umarım beğenerek okuduğunuz bir bölüm olur.

Sevgilerimle. ^_^

***

Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Continue Reading

You'll Also Like

63.7K 5.1K 6
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
574K 74K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
194K 3.5K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.3M 60.5K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...