Romantik Komedi [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

5M 141K 15.7K

Ilgın Keskin, yaşadığı onca şeye rağmen güçlü olmaya ve ayakta kalmaya çalışan bir kızdır. Daha doğrusu; Kims... More

Romantik Komedi ♥
RK-1 -Bu nasıl erkek?-
RK-2 -Aldım başıma belayı!-
RK-3 -"Duyguların dışa vurumu."-
RK-4 -Peki, kimdi bu kız?-
RK-5 -Yastık savaşı.-
RK-6 -Erkek Fatma?-
RK-7 -İntikam kıvılcımları.-
RK-8 -Kutay-
RK-9 -Anın tadını çıkarttım.-
RK-10 -Batın'ın acımasız sözleri.-
RK-11 -Rüya-
RK-12 -ÂŞIK OLUYORUM-
RK-13 -OYUN BAŞLASIN-
RK-14 -GİZEMLİ KIZ-
RK-15 -ROL YAPACAĞIZ-
RK-16 -ÇEK ELİNİ-
17 | Yabancı
18 | Sıra Bende
19│KÖPEK RIFKI
20 | Çetrefilli Ateşkes
22 | Hayvan
23 | İntikamın Külleri
24 | Öp Beni
25 | Pislik Gibi Çiğnerim!
26 | TEHDİT
27 | DÜŞMAN
28 | FİLLERDE Mİ UÇUYOR?
29 | Yüreği Taşlaşmış Gürkan
30 | Onun Eseri
31│YENİ BİRİ
32│HAK EDENE HAKKINI VERMELİ!
33│İHANETİN TADI
34 | GÜRKAN YAŞAR!
35│ASİ FATMA?
36│BEBEK
37 │BAŞLADI
38 │HAKAN ABİ
39 │Kim?
40│ŞU AN OLMAK İSTEDİĞİ YER
41 | SEVİYORUM
42 | BAŞLASIN OYUN!
43 │KURTARIN BENİ!
44 │ KARANLIK
45│VUR!
46 | ŞAHİTLİK
47 | SEVMEK
48 | SEN NE YAPTIN?
49 | GİDİYOR
50 | KÜÇÜK CADI
51 | ÇOK İYİ ARKADAŞ OLACAĞIZ
52 | SÜRPRİZ
53 | SENDE BOĞULACAĞIM
54 | MUTLU OLMA SIRASI BENDE
55 | ESRARLI ÇANTA
56 | TEHLİKE
57 | BEN DE SENİ ARIYORDUM
58 | SONSUZLUK
59 | DÜĞÜM
61 | TEMİZE ÇIKARACAĞIM
61 | BİTMEYECEK
62| HER ZAMAN SEVECEĞİM
63 | FİNAL
YENİ KİTAP

21 | Artçı Şoklar

72K 2.2K 220
By dilanaladag

KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM ♥

ÖPTÜM XOXO

▬▬▬

BÖLÜM 21│ARTÇI ŞOKLAR

Alp Altınel'den...

Bir kız görüyordum. Gözlerindeki ifadeden anlaşılıyor, korkusu. Çaresizlikle bakıyor karşısındakine. Gözlerinin içine bakıyor sırf dursun diye lâkin karşısındaki insafsız, insanlıktan anlamazın teki olsa gerek ki el mahkûm dönüyor önüne. Bu sefer gözleri başka birini arar gibi dolanıyor okul bahçesinin etrafında. Ardından durduğunda, aradığını bulmuşa benzer bir parıltı yanıyor irislerinde. Sanki vakti kısıtlıymış gibi bir aceleyle fırlayıveriyor yerinden. Öyle hızlı koşuyor ki, at kuyruğu yaptığı uzun saçları rüzgârla buluşup özgürlüklerini ilan ediyor.

Sonunda Gürkan Yaşar'ın önünde nefes nefese durduğunda ne yapacağını deli gibi merak ediyorum. Fakat asla beklemediğim ve onu ilk gördüğüm an böyle bir şeyi yapacağına asla ihtimal vermediğim o hareketi yaparak beni adeta şaşkına uğratıyor. Tek kelime ahi etmeden Gürkan'ı öpüyor! Fakat biliyorum ki bunu yapmasının çok sağlam bir sebebi vardı. Mecbur bırakılmıştı, o kadar belliydi ki her adımından her hareketinden anlaşılıyordu bu.

Gürkan, onu tanıdığımdan şüphe etmeyecek bir harekette bulunuyor elbette. Kızı tek hamlede iterek yere düşmesini sağlıyor. Ardından kızın karşısındaki çaresizliğini umursamadan kılıcın kabzasını kavradığı gibi indiriyor göğsüne, tam kalbinin üzerine. Acımasızca vuruyor darbelerini. Öyle adice bir hareket ki, şimdiye kadar yaptığı onca şerefsizliğini görmeme rağmen beni bile afallatıyor. Bu kadar alçalmak onun için bile fazla.

Arkasına dahi bakmadan çekip giderken peşine kuyruk misali takılan kuzeni dönüp, kıza adice bir gülümseme gönderiyor. Gözlerimi yumup, dişlerimi birbirine sımsıkı bastırarak durdurmayı başarıyorum kendimi. Şayet durduramazsam kendimi, yavaş yavaş ve neredeyse kusursuzca nakşettiğim intikâm planım altüst olacak, biliyorum.

Yaşarlar giderken kızın yanına koşuşturan bir kız daha görüyorum. Yerde oturanın ağlaması gerekirken o ağlıyor. Hem de öyle bir ağlıyork ki, sanki onun acısını sinesinde hissediyor. Ona ulaştığında kendini öyle bir yere atıp kıza sarılışı var ki, benim bile içimi parçalamayı becerebilmişti. Böylesi bir arkadaşa sahip olduğu için oldukça şanslı olmalıydı diyeceğim ama az önce yaşadıklarından sonra sanırım dünya üzerindeki en bahtsız kız olduğunu düşünüyordur. Ah be Asi, kim bilir ne seni buna mecbur etti...

Arkadaşlarının yardımıyla yerden kalkıp okulun çıkış kapısına yöneliyor. O an görüyorum kız kardeşimi. O kızın arkadaş grubu olduğunu düşündüğüm kişilerin arasında yer almakta. Bu beni oldukça şaşırtsa da bir müdahalede bulunmuyorum. Henüz her şey için çok erken, ince eleyip sık dokuduğum bir plan vardı önümde. Ve bu işin sonunda ne Gürkan Yaşar'dan ne de benden iz kalacaktı bu dünya üzerinde.

***

"Yalvarırım Ilgın, şu meyvesuyunu iç. Günlerdir yalnızca su içiyorsun. Çok korkuyorum. Aysun Teyze'yi geçiştirmeye çalışmaktan iflahım kurudu. Sevgilin tarafından terk edildiğine dair saçma sapan fikirlere kapılacağı anda ona bir dur deyip, Saçmalama Aysun Teyze Ilgın'dan bahsediyoruz ne erkeği ne arkadaşı, diyerek bir silkeledim anca."

Bakışlarımı kaldırıp Gökçe'ye baktım güçsüzce. Birkaç gündür öyle kötüydüm ki, içimde tutmaya adeta yemin ettiğim ne var ise hepsi kaçmayı başarmış ve üzerime çökmüştü.

"İstemiyorum Gökçe, ısrar edip durmaktan vazgeç." Sesimin katı ve aksi çıkması umurumda değildi. Ben dört gündür kendimin bile farkında değildim. Can parçalarım bedenimin dört bir yanına batıyordu ve ben bununla baş etmek zorundaydım. Her an nefesim kesiliyor, o anlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu. Aşağılanmak değildi beni bu hale getiren. Güvendiğim insanın sırtımdan bıçaklamasıydı. Bununla da kalmayıp onurumu ayaklarının altında ezmesiydi. Soluklarımın tıkanması hep bundandı. Ceremesini çekiyordum yaptıklarımın. Ya bu hayatımda ya da diğer hayatımda ki, bir diğer hayatın olmadığını biliyorum, büyük bir günah işlemiş olmalıydım. Yoksa neden bu kadar acı çekebilirdim ki? Bu kadar büyük bir ceza için, o kadar büyük bir günah işlemem şarttı. Aksi mümkün olamazdı.

"Bana bak Ilgın, senin saçlarını yolar yolar eline veririm!" diye cırladı hiç beklemediğim bir anda. Ona şaşkınlıkla bakarken elindeki meyvesuyunun olduğu bardağı dudaklarıma dayadı ve burnumu sıktı. Kısa bir boğuşmanın ardından kazanan Gökçe Şenay oldu. Ki, aksi mümkün değildi zaten! İnatçı keçi...

"İşte böyle uslu çocuk olmaya devam edersen yakında şirinleri de görebileceksin canım benim," deyip burnumu sıktığında başımı yana çevirip eline bir tane vurdum. Tam dayaklıktı gerçekten! Ben burada kahrımdan ölüyorum o da aklı sıra espri yapıyor.

"Demek Murat Yaşar beni seviyor, ha?" Sözlerinin ardından kocaman bir kahkaha attı. "Bana saf dersin ama bu yalana nasıl inanıpta bunca şeyi yaptın inan anlayamıyorum. Aklım almıyor, Ilgın."

Kahkahasına kaldığı yerden devam ederken ben de yatağımın üzerindeki yorganı tuttuğum gibi kafama kadar çektim ve hayatla olan tüm bağlantımın kesilmesi ve ölmem için dua etmeye başladım.

"Birazdan nefes alamayacak ve o kafanı çıkaracaksın, küçük tatlı deva kuşu."

Yalnızca gözlerimi devirmekle yetindim. Bu kıza cevap verip çenemi yormaya hiç niyetim yoktu açıkçası. Sonra vah efendim çenem çok düşünmüşte, yok efendim hiç susmuyormuşum da! Kendisini görmüyor bu kız, vallahi kör!

Aynen Gökçe'nin dediği gibi oldu. Bir süre sonra nefes alamadım ve başımı yorganın altından çıkardım. Aynama yaslanmış, kollarını da göğsünde kavuşturmuş bir Gökçe gördüm tam da o anda. Kavuşturduğu kollarını ayırıp bana küçük bir el sallama yaptıktan sonra yeniden kavuşturdu.

Ona dil çıkartmakla yetindim ve arkamı döndüm.

"Küçükken de mızıkçı bir çocuktun Ilgın, çok şükür ki huylarına alışmışım." Sözlerinden sonra aniden arkamı döndüm ve büyük bir itiraz için açtım ağzımı yumdum gözümü. "Hiçte bile! Mızmız olan da mızıkçı olan da sendin! Her seferinde yok prensesçilik oynayalım, yok evcilik oynayalım."

Konuşurken sesimi inceltmeyi de unutmadım.

"Cır cır konuşur delirtirdin beni. Çok şükür büyüdükçe o sesin biraz da olsa kalınlaştı da sürekli işitmekten kurtuldum o sesi. Küçücük yaşta baş ağrısıyla tanışmıştım sesin yüzünden."

Aynamın üzerinde duran el kremlerimden birini tuttuğu gibi bana fılatsa da yastığımla hamlesini savuşturmayı başardım ve karşı hamlede bulundum. Ben attığım da tam baldırına çarpan krem ile büyük bir sevinç çığlığı attım. Gökçe'de gülüp yeniden bana attı fakat bu sefer kaçırmadı.

***

Okul, gençleri şuncacık yaşlarında ruhen öldürülmek için tasarlanmamışsa şayet ben hiçbir şey bilmiyordum. Yarar mı sağlıyordu yani? Hangi yarar? Zaman kaybından başka bir şey değildi ve günümüzde okumaktan başka çareniz yoktu. Hele de kızsanız. Doğru dürüst bşr iş istiyorsanız eğer okumak şarttı, maalesef ki...

ben de bu zorunluluktan ötürü, demirden bile daha sert olan şu sıralarda ömrümü çürütüyordum tamı tamına on iki yıldır! Gençliğime, geçip giden günlerime yazıktı. İsraftı resmen, israfta günahtı ama işte gel de bunu anneme anlat anlatabilirsen. Terliği ayağından çıkarttığı gibi fırlatıveriyordu. Ve genelde de tam on ikiden isabet ettiriyordu!

"Ilgın, azıcık dinle de bari sınavda bir faydası olsun şu derslerin sana." Gökçe'ye baktım. Çok ders dinlemelik bir ruh halinde mi görünüyordum da haberim yoktu? Çünkü berbattım ve bırakın ders dinlemeyi başımı sabit tutacak gücü bulamıyordum kendimde. Şimdi jole gibi eriyik bir hal alacak ve akıp gidecektim. Umarım da böyle olurdu. Kurtulurdum bu adına okul denen F tipi cezaevinden ben de!

"Kendi işine bak Gökçe, hadi hadi." Bana öldürücü olduğunu sandığı aslında komik olan bir bakış attı ardından önüne döndü. Şu sıralar çok daha çekilmez bir insan olduğumun farkındaydım. Ablamda bunu tekrar tekrar söylemekten geri durmuyordu zaten. Fakat ne yapabilirdim? Beni gördüğü zaman dönüp bir daha bir daha bakan bir insan ordusunun içerisindeydim. Arkamdan edilen dedikodular almış başını gidiyordu ve Ahu gördüğü her yerde laf sokup kükrüyordu. Tırnaklarını etime geçirmesi an meselesiydi resmen fakat bakınız ben hiçbir şey yapmıyordum! Evet evet, yanlış okumadınız! Ben, Ilgın Keskin, hiçbir şey yapmıyordum! Çünkü bir devekuşu olmadığımdan ve utançtan başımı kuma gömemediğimden ötürü yakınmakla meşguldüm o ara!

Bakışlarım ders ve onunla alakalı her şeyden uzak ne varsa onun üzerinde geziniyordu. Yapacak bir şey olmadığı için çok canım sıkılıyordu ve bu can sıkıntısı daha da çok sıkılmama neden oluyordu. Arada bir Yaşarlara küfür ediyor ve rahatlamaya çalışıyordum fakat nafileydi. Ne rahatlıyordum ne de nefes alabiliyordum. Çok şükür ki bir haftadır her ikisini de görmüyordum ve bu beni mutlu eden tek şeydi şu ara.

"İkiz kardeşim de bu okula gelecek. Yurt dışında olduğumzu sırada kayıtlarımızı dondurmuştuk bunun yüzünden yaklaşık iki yıl eksiğimiz var bu yüzden ben hemen başladım ama beyefendi biraz daha dinlendikten sonra başlamayı istedi." Zeynep'in neşeli ses tonu dikkatimi çektiğinde dediklerini dinlemeyi sürdürdüm. "Bugün gelip kayıt yaptıracak."

Demek ikizi de bu okula gelecekti ha? İyimiş. Ay ne diyorum ben ya?

"İkizin yakışıklı mı bari Zeynep, yakışıklıysa başı belada da. Aynı kaderi paylaşırız onunla." Batın'a dönüp göz devirmekten alıkoyamadım kendimi.

"Sen 1.90, egon 3 metre Batıncım. Gölgeliyor bak seni, ona göre." Bana gözlerini kısıp baktı. Hah, çok korktum.

"Sen çok konuşma Ilgın Hanım, hâlâ hesabını kesmedim unutmadıysan!" Bakışlarımı kaçırdığım an gözlerim Kutay'ınkilerle buluştu. Allah'ım, resmen yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktı bu.

"Onun bir suçu yok Batın, üzerine gidip durma." Sözlerini şaşkınlığı o kadar tesirliydi ki, böyle bir şeyi söylemiş olmasına bile ihtimal veremiyordum ben. Aklımın ucunun köşesinden bile geçmezdi Kutay'ın böyle bir cümle kuracağı. Bu Murat'ın insan olması kadar imkansızdı hatta!

"Onun bir suçunun olmayacağını biliyorum Kutay fakat nasıl olurda böyle bir durumda bize gelmek yerine o..." Sustu. Gözlerini yumup başını iki tarafa salladığı anda ben de içimden cümlesini tamamladım. Ne demek istediğini elbette almıştım. Biliyordum ki ben kadar yanmıştı canı. Tam anlamıyla olamasa da hissetmişti hissettiklerimi. Anlamıştı en azından beni. Bu bile çok iyi bir şeydi. Bana kendimi iyi hissettiriyordu en azından.

"Bir yarayı deşmenin anlamı yoktur beyler, bunu çok iyi biliyorsunuz. Bu yüzden her ne oldu ise gelip geçti. Belki atlatması güç olacak ama bunu da atlatacağınızdan eminim. Sonuçta sizin arkadaşlığınız yılları devirmiş bir arkadaşlık, birbirinize nasıl destek olacağınızı çok iyi biliyor olmalısınız." Gözlerimdeki yumuşak ifade ve müteşekkir ifade ile Zeynep'e baktım. Benim yüreğimde sıtmalı kelimelere dönüşen ne var ne yok ise hepsini söyleyivermişti. Bu öyle tuhaf bir şeydi ki, böylesine anlaşılabiliyor olmak yani, oldukça iyi hissettirmişti. Bunca yıl insanlara karşı kendimi kapatınca bu gibi bir sürü güzel duygudan mahrum kalmıştım haliyle. Ama telafi edilmeyecek şeyler değillerdi. Henüz 17 yaşındaydım. Yakında 18 olacaktım. Bir şeyleri düzeltmek ve değiştirmek hiçte zor değildi. İnsanlar beni terk mi ediyorlardı? O zaman ben de içimdeki boşlukla yaşamasını bilecektim. Sırtımdan mı bıçaklıyorlardı? Sırtımdaki bıçağın ucundan tutup kan kaybından ölmek uğruna yine de o bıçağı çıkaracaktım. Aynı şeyleri hatta daha beterlerini yaşamayı göze alacak ve yoluma devam edecektim. Edecektim çünkü bizi yıkabilirlerdi belki ama yıldıramazlardı!

Zilin çaldığını duyduğumuzda hep birlikte ayaklandık. Öğle arasına girmiştik çünkü. Hep birlikte kantine inip yemek yedikten sonra bahçede oturur ve Sonbaharın ılık gününün keyfini çıkarırdık.

"Dershaneye gidiyorsun değil mi Ilgın?" Bakışlarımı Batın'a çevirip, sence, dercesine baktım. Aksi mümkün olabilir miydi? Aysun Kara gibi bir faktör duruyordu ortada. "Bu da soru mu, öyle değil mi?"

"E yani Batın."

Kantine inip bir güzel tostlarımızı yedikten sonra hep beraber bahçeye çıktık. Gökçe dönüp bize bakan herkese itina ile çemkirip, her birini tek tek yolmakla tehdit ederken ona engel olmaya çalışsakta pek faydası olmadı sözlerimizin. Sonuna kadar beni savunmak ve korumakla meşguldü çünkü vefalı arkadaşım. Kubilay ise tam gaz Gökçe'ye gaz verip bizi çileden çıkartsa da öyle bir mutluluğun yüreğime dolmasına neden olmuşlardı ki, bunun hakkını ödeyebileceğimi zannetmiyordum. Yanımda olup bana destek olmaları, beni sonuna kadar savunmları hem de hata yaptığım da bile, öyle güzel şeydi ki şimdi mutluluktan ağlayacaktım. Böylesine güzel arkadaşlarım olduğu sürece sırtım yere gelmezdi benim, biliyordum.

Öğle arasının bittiğini anlatan o zil çaldığında oturduğumuz çardaktan kalkıp okul binasının giriş kapısına yöneldik. İçeri girerken bana pis pis bakan kızların üzerine saldıran Gökçe'yi zar zor içeri sokup sınıfımızın bulunduğu kata çıkartabilmiştik. Tamam koruyorsun da, birazcık sakin olsana be kızım.

"Hele şu yellozlara bak. Bitiniz mi canlandı len sizin? Elime alırsam böcek ilacını hepinizi itina ile öldürürüm haberiniz yok."

Zeynep'le birlikte Gökçe'nin söylediklerine bir kahkaha atarken Zeynep birden "İkiz!" diye bağırınca ben de susup arkamı döndüm. Bize doğru yaklaşmakta olan kişiyi arkasından vuran güneş ışıkları nedeni ile çok net göremesem de, Zeynep'in siyah saçlarına tezat sarı saçlarının olduğunu görmem uzun sürmedi.

Yaklaştıkça simasının tanıdıklığı çekti dikkatimi. Gözlerimi kısıp daha bir dikkatli bakmaya başladım. Tam yakınımıza geldiğinde ise çenem şaşkınlığımın getirisi olarak beş karış açılıverdi. Şaşkınlık nidaları atmamak için direniyordum adeta. Bu kadarının tesadüf olmasının imkânı yoktu, olamazdı! Onun burada olması, dünya küçüktür, sözünü adeta damgalayarak onaylıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

95.5K 1.9K 3
İLK YAYIMLANMA TARİHİ: 19 Ekim 2023 ~ Mardin'in acımasızlığı ile bilinen Ağası Hazar Xüfezdan, tek imkansızı yüreğine taht kuran Mavi harelerin sahib...
2.6K 290 60
Yanlış zamanda yaşayan bir Meyus'un ait olduğu zamana gidene değin görüp hissettikleri..✌
379K 24.2K 94
Genç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından habe...
13.3M 433K 57
Sessizliğe haps olmuştu kadının ruhu ve o, kadının sessizliğine bile ölen, ruhunu sevdasıyla iyileştiren bir adamdı. Fakat aşka giden yol dikenliydi...