Sevdakeder

By limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... More

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

3/Bu bir yağmur mu?

6.5K 434 61
By limonkokuluyagmur

Yağmur yağdığında şemsiye açmanın günah sayıldığı bir din arıyorum kendime.

Burak Aksak

***

Asansörden indikten sonra kararlı adımlarla ofisine doğru yürürken, gördüğü manzarayı anlamlandırmaya çalışarak duraksadı Kartal. Onu takip eden Tilbe, adamın adımlarının sekteye uğradığını fark ederek başını çevirip göz göze gelmelerini sağladıktan sonra kaşlarını merakla havalandırdı. Kartal’ın neden koridorun ortasında dikildiğine anlam verememişti. Adam, ofisinin önündeki ıslak genç kadının Nilüfer olduğunu tahmin ederek yürümeye devam etti. Kızın, nasıl olup da böyle ıslanabildiğini anlayamamıştı. Sonunda ofisinin önüne ulaştığında ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirerek olduğu yerde yaylandı. Kız, geldiğini fark etmemişti. Ayakkabısının tekini çıkarmış, içindeki kumları temizlemeye çalışıyordu. Yüzünün etrafına dökülen ıslak saçları ve yakamoz düşmüş gibi aydınlık görünen teniyle yağmurda ıslanmış, sahipsiz, küçük bir sokak serçesine benziyordu.

Yüzünde parlak bir mücevher gibi duran yeşil gözleri, havalanarak Kartal’la karşılaştığında şaşkınca açıldı. Tek ayağının çıplak olmasını unutarak elindeki ayakkabıyla oturduğu yerden kalktı. Kanı çekilmiş dudakları ne diyeceğini bilemeden kararsızca kıpırdanırken hafifçe titrediğini hissederek yutkundu. “B-Ben...”

Adam emin olmak istercesine "Nilüfer?" diye sorduğunda sessizce başını salladı. "Kartal," diyerek elini uzattığında tek elinde ayakkabı olan kızın telaşla toparlanmaya çıktığını fark ederek kendini dahi şaşırtacak kadar sakin bir sesle elini salladıktan sonra "Ayakkabını giy,” diye mırıldandı. “Acele etme.”

Nilüfer’in ise tek yapabildiği başını hafifçe sallayarak bakışlarını kaçırmak olmuştu. Islak saçları rahatsız hissetmesine neden olsa da yağmurda yıkandıkça daha da saydam görünen zarif parmaklarını, saçlarını alnından çekmek yerine ayakkabısını giymek için kullandı. Nazenin Tunaboylu arayıp onun için bir görüşme ayarladığını söylediğinden beri, adamla ilk karşılaşmalarının nasıl olacağını düşünüp durmuştu. Ama aklına gelen hiçbir düşünce, şu an içinde bulunduğu durumun gerçekliğine yaklaşamamıştı. Kartal Tunaboylu ile bu şekilde karşılaşmayı hayal ettiği söylenemezdi. Yaşadığı hayal kırıklığı kaşlarının çatılıp yüzünün düşmesine neden olsa da durumu biraz olsun normalleştireceğini düşünerek gülümsemeye çalıştı. “Özür dilerim.”

Kartal, kızın ipince duran teninin solgun rengi nedeniyle içinin ürperdiğini hissederek Tilbe’ye kaçamak bir bakış attı. Onun kıza bakarken göz bebeklerine oturan şefkati fark ettiğinde, biraz olsun gevşeyen duruşuyla ofisinin kapısını araladı. “İçeri gel,” diyerek kızı çağırdığı sırada geçmesi için de bir adım geri çekildi. Nilüfer’in, ofisin içine yönelen çekingen adımlarını takip ederek bakışlarını üzerinde gezdirdi. Koltuğun ucuna ilişen kızın, omuzlarını kendine çekerek küçücük kalmasını sağladığı gövdesinden, üşüdüğü anlaşılıyordu. Kucağında birleştirdiği ellerinin rengi çekilmiş gibiydi. Ofisin ortasında dikilmeye devam ederken saçlarını karıştırarak sıkıntıyla iç çekti genç adam. Hemen ardından “Birazdan geliyorum,” diyerek arkasını döndü. Araladığı kapıdan başını uzatarak Tilbe’ye seslendi. “Tilbe!” Kadın, dinlediğini belli etmek istercesine kaşlarını havalandırırken “İçecek sıcak bir şeyler getirir misin?” diye devam etti. “Bir de kalın bir şal ya da ona benzer bir şeyler.” Başını çevirerek Nilüfer’e hızlı bir bakış attıktan sonra yeniden Tilbe’ye döndü. İsteğinin saçmalığı değilse bile içinde bulundukları şartlar nedeniyle imkansızlığını göz ardı ederek “Belki bir de saç kurutma makinesi?” diye mırıldandı.

Aynı anda Tilbe’nin, kaşlarını alayla havalandığını fark etti. “Tabi canım,” diyerek Kartal’a takıldı kadın. “Ben yanımda hep saç kurutma makinesi bulundururum zaten. Çekmecemde tost makinesi bile var!”

Adam gözlerini devirmekle yetindi. “Acele et,” demeyi ihmal etmeden ofisin kapısını kapatarak yüzünü yeniden Nilüfer’e çevirdi.

Nilüfer’in tüm yabancılığıyla etrafına attığı tedirgin ve meraklı bakışları görmezden gelmeyi tercih ederek masasının başına geçti. Oturmadan evvel klimanın derecesini yükselterek kıza kaçamak bir bakış attı. İçinde bulunduğu durum nedeniyle mahcup hissettiğini fark edebiliyordu. Aralarında sürüp giden sessizlikten, Nilüfer’in de kendisi kadar rahatsız olduğunu anlaması çok da zor değildi. İşin aslı, Kartal’ın da ne yapacağını bildiği söylenemezdi. Daha önce hiç iş görüşmesi yapmadığından değil, ancak daha önce hiç yağmurda kalmış kedi yavruları gibi görünen, savunmasız, küçük kız çocuklarıyla iş görüşmesi yapmadığına... İş dünyası, Kartal Tunaboylu’nun alışkın olduğu şartlarıyla, bu kızın nefes alamayacağı kadar derindi. Annesinin isteğini yerine getirerek kızı işe alacaktı ancak bunu yaparak ona iyilik mi edecekti, yoksa kötülük mü; bilmiyordu. Bunu düşünmenin sırası olmadığına karar vererek koltuğunda geriye yaslandı. Ofisin içindeki sıcaklıktan rahatsız olarak kravatını çözdü. Gömleğinin üstteki düğmelerini açarken “Neler oldu?” diye sordu.

Nilüfer ofisin içini, dışını, Kartal’ı, adamın az önce çözüp masanın üzerine bıraktığı kravatı, rengini, gömleğinin yakalarındaki açıklıktan görünen tenini incelemeye kendini o kadar kaptırmıştı ki adamın sorusunu anlaması ilk anda mümkün olmadı. Oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanırken ıslak saçlarından bir tutamı parmağına dolayarak “Otobüsten yanlış durakta inmişim,” diye açıkladı. “Buraya yakın olduğunu öğrenince yürümeye karar verdim. Yaklaşmıştım ki yağmur başladı.”

Kol düğmelerini çıkarmak için öne eğdiği başını bir anlığına kaldırarak şaşkınca gülümsedi Kartal. “Bu kadar ıslanmayı nasıl başardığını hala anlayamadım.”

Nilüfer ofisteki havanın sıcaklığı sayesinde biraz olsun gevşediğini hissederek umursamazca omuz silkti. Daha ne kadar rezil olabilirdi ki? Adamın karşısında tek ayağı çıplak – üstelik o sırada ayakkabısı da elindeydi – halde dahi durmuştu. “Birden bastırdı.”

Kol düğmelerini çıkardıktan sonra yavaşça gömleğinin kollarını kıvırmaya başladı Kartal. Öyle özenli davranıyordu ki yeryüzünde yaptığı işten daha önemli bir şey olmadığını düşünmeye başlamıştı Nilüfer. “Anlıyorum.” Aralarında yeniden anlamsız bir sessizlik hasıl olurken önce kapının çalındığını, ardından da aralandığını fark ederek ikisi de bakışlarını kaldırdı. Tilbe elindekilerle içeri girerek zarifçe gülümsedi. Elindeki kalın şalı ve içinde bitki çayının bulunduğu fincanı Nilüfer’in önüne bıraktıktan sonra yumuşak bir sesle mırıldandı. “Afiyet olsun.”

Kartal, bakışlarıyla Tilbe’nin çıkışını takip ederken Nilüfer çoktan önüne bırakılan şala sarınarak ekinezya olduğunu kokusundan anladığı bitki çayından küçük bir yudum almıştı. Beş-altı dakikada sanki saatler boyu yağmur altında yürümüş gibi ıslandığına inanamıyordu. Bir ara o kadar üşümüştü ki konuşurken dişlerinin birbirine çarpacağından dahi korkmuştu. Üzerindeki elbise kurumuş sayılırdı, saçları ise hala biraz nemliydi. Aklına saçları gelince kaşlarının umutsuzca çatılmasına engel olamadı. Yağmur yedikten sonra yüzünün etrafında çalı süpürgesi gibi göründüklerine adı gibi emindi. Tek eliyle, düzeltmek için saçlarını geriye atarken adamın sesine hazırlıksız yakalanarak yutkundu.

“Mezun olalı ne kadar oldu?”

Adama kaçamak bir bakış atarak sesini düzeltmek istercesine hafifçe öksürdü. “Altı ay falan.”

“Neler yaptın peki bu altı ayda?”

Heyecanlandığında çok konuştuğunu bildiği için kelimelerini seçmeye çalışarak derin bir nefes aldı. Tüm varlığı buna bağlıymış gibi parmaklarının arasındaki fincana tutunduğunun farkında değildi. “Anneme yardım ettim,” diyerek cevap verdi. “Emekli olduktan sonra küçük bir kafe işletmeye başladı. İş ararken bir yandan da kafedeki işlere yardım ettim.” Adamın başını hafifçe çenesine doğru eğdiğini fark ederek açıklama ihtiyacıyla konuşmaya devam etti. “Yani yardım dediysem, garsonluk, getir götür falan. Öyle kek, pasta işlerine bakmıyorum.” Yüzüne sevimli bir ifade kendiliğinden gelip yerleşirken umursamazca omuz silkti. “İstesem de bakamam zaten. Çünkü benim yaptığım kekler kabarmıyor. Yani, neden olduğunu henüz ben de anlayamadım ama kek kabartmak konusunda yeterince iyi değilim. Tarifteki her şeyi bire bir yapıyorum aslında ama sanırım...”

“Nilüfer.”

Adamın ismini söylediğini işittiğinde, yine, her zamanki gibi heyecandan çenesinin düştüğünü fark ederek üzüntüyle iç çekti. Derin bir nefes alarak “Kartal Bey,” diye karşılık verdi. “Özür dilerim. Sanırım, ben...”

Kartal ikinci kez kızın sözünü kestiğini umursamadan duruşunu düzelterek “Özgeçmişini okudum,” diye devam etti. “Daha iyi bir pozisyonda başlaman en doğrusu olurdu ancak şu anda tek açık pozisyonumuz...” Başını çevirip kızla göz göze gelmelerini sağladı. “...benim şahsi asistanlığım. Sorun olur mu senin için?”

“Hayır,” diyerek atıldı Nilüfer. Evde oturmaktan o kadar sıkılmıştı ki bu teklifi gözü kapalı kabul edecek raddeye gelmişti. “Hayır, sorun olmaz.”

“O zaman gerisine zaman içinde bakarız,” dedikten sonra ayağa kalkarak tokalaşmak için elini uzattı Kartal. Kızın elini, elinde hissederken konuşmaya devam etti. “Tilbe’yle muhasebeye gidin, onlar gerekeni yapar.”

“Teşekkür ederim.”

Tokalaşmaları sona erdiğinde iki elini de elbisesine bastırarak kapıya dönmüştü ki Kartal’ın sesiyle adımlarını durdurdu genç kız. Adam, geldiğinden beri ilk kez Nilüfer’i tepeden tırnağa süzdükten sonra bakışlarını önündeki dosyaya eğerek “Yarın daha resmi giyineceğini umut ediyorum.” dedi.

Nilüfer, hızla çatılan kaşlarıyla gardırobundaki kıyafetleri düşünürken yanlış anladığını umut ederek araya girdi. “Nasıl?”

Göz ucuyla kızın üzerindeki çiçekli elbiseye ve ayağındaki sandaletlere hızlı bir bakış attıktan sonra tamamen önündeki dosyaya gömülerek cevap verdi. “Seni bu şekilde yanımda taşıyacağımı düşünmüyorsun herhalde?”

***

Kartal. ♡♡♡ Adamı her bölüm daha çok seviyorum. Şimdi bu bölüm, Nilüfer uazik kurulanma telaşından pek dikkatli bakamadı ama onun da beğenisi ve duyguları yoğunlaştıkça adamı daha güzel betimlerim diye düşünüyorum. Bakalım, okudukça göreceğiz. Kendisi epeyce merhametliymiş onu anladık ama bence Aslan'dan daha sinir bozucu bir patron olacak. Sonuçta o hiç Gülşah'a giyim kuşamı konusunda karışmamıştı. Adam 'Seni böyle yanımda taşımam.' dedi. Aklıma Harvey ve Mike arasındaki takım elbise muhabbeti geldi şimdi. ♡♡♡ Sonuçta Nilüfer, işle ilgili her ortamda Kartal'ı temsil edeceği için öyle çiçekli elbiseler de pek olacak gibi değil. Bakalım, gelecek bölümler Nilüfer'in topuklu ayakkabıyla falan imtihanı olabilir. (: Multimedyada Cihan Mürtezaoğlu var, Bu Bir Yağmur mu? ♡♡♡ Umarım beğenerek okuduğunuz bir bölüm olur.

Sevgilerimle. ^_^

***

Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Continue Reading

You'll Also Like

98.6K 1K 9
"Abin bu söylediklerini duysa ne olur biliyorsun değil mi Mavi?" "Şimdilik duymayacağına göre bence sorun yok Feyyaz." "Bana Feyyaz Abi demelisin Mav...
573K 74K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...