DELİ(RAFTA)

By gulsenkilicaslan_g

28.2M 1M 205K

Annem ve babam, bana karşı hiçbir zaman, o sevgi dolu ve ilgili anne babalar gibi olmadılar.O yüzden ben de k... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
YANAN BİZDİK, SİZ KÖMÜR SANDINIZ...
-8-
-9-
RÖPORTAJ :)
-10-
DELİ KİTAP OLDU.
İnstagram Adresim
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
Röportaj
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
RÖPORTAJ
-24-
DUYURU!
-25-
-26-
Duyuru
NOT
Merhaba
****
-27-
-28-
Yazarın Görevi
-29-
-30-
-31-
FRAGMAN
-32-
KÖLE (DELI BITINCE BAŞLAYACAĞIM KITAP)
ÖNEMLİ
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
OKURA MEKTUP
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
KİTAP OLUYOR
-54-
ön siparişler başladı :)
-55-
BÖLÜMLER SİLİNECEK!
TELEVİZYONDAYIZ...
DELİ ÇIKTI!
EZİKLER KRALİÇESİ
İMZA GÜNÜ
Karadeniz Ereğli'de İmza Günü
BURSA İMZA GÜNÜ
TRT RADYO 1'DE DELİRİYOR
ÇEKİLİŞ VAR ! ! !
İZMİR İMZA GÜNÜ
KOCAELİ İMZA GÜNÜ
ÇEKİLİŞ VAR!
ŞURİNA ÇIKIYOR
Yeni Hikayem "RESET"
DELİ 2'Yİ YAZIYORUM :)
İMZA GÜNLERİ
ESKİŞEHİR İMZA GÜNÜ
MERSİN İMZA GÜNÜ
Samsun İmza Günü
SÖYLEŞİ VE İMZA GÜNLERİ
TRABZON İMZA GÜNÜ
Kitap nasıl yazılır?
"BÜTÜN KUZGUNLAR SİYAHTIR" Çıktı!
YENİ KİTAP: SOĞUK SAVAŞ
YAZARLIK EĞİTİMİ VERİYORUM

Yeni Hikayem "PERVANE"

31.3K 768 162
By gulsenkilicaslan_g

İnstagram: gk_guney




İnstagram: gk_guney

Ayşe, hemen onu saran korkuyla kapıya koştu ama açıp açmamak da tereddüt ediyordu. Bir cenderede ezilir gibi atan kalbi açmamak, çaresizliğini ona hatırlatmayı görev edinen aklı ise açmak taraftarıydı. Bu ikilemde eli, kapı koluna gidip gidip geliyordu. Artık daha yüksek sesle çalınmaya başlayan kapının ardındaki adam sabırsızlanmaya başlamıştı. En sonunda, menteşelerinden sarsılmasına neden olan bir yumruk kapıya inince Ayşe, komşularının duymasından korkup "Allah'ım affet," diyerek kapıyı açtı.

Diğer taraftaki Kenan, kapıya yaslandığı için kapının açılmasıyla sendeleyip Ayşe'nin üstüne doğru düştü. Ayşe, dengesini yitirip yere düşmeden bu ağırlıktan kurtulmak için çırpınırken, Kenan kapıyı kapatıp onu duvara yasladı. Başındaki yazmayı çekip yere attı ve büyük bir açıkla önce boynunu ardından dudaklarını öpmeye başladı.

Kenan'ın alkol kokan nefesi yaşadığı durumla birleşince Ayşe'nin midesini bulandırıyordu ama hiçbir tepki vermedi. Ne kendisini deli gibi öpen dudaklara ne de vücudunda dolaşan bir çift yabancı ele hiç tepki vermedi. Ne durdurmak için ne de karşılık vermek için...

Ta ki Kenan uzun basma etiğini kalçalarının üstüne kadar sıyırıp bacaklarını okşamaya başlayana kadar. Daha yukarı çıkmadan Kenan'ın bileğini yakalayıp "Odaya geçelim," diye mırıldandı zar zor. Yüreğini kötü bir sıkıntı, korkuyla karışık bir vicdan azabı kaplamıştı, gözyaşlarını salıvermemek için kendini zor tutuyordu.

Kenan "Olur, deyip onu bırakınca kaçar gibi antreden çıkıp salonu geçti ve odanın kapısını açtı. Kenan da kara bir gölge gibi soyunarak peşinden geldi. Yatağın yanında durduklarında üzerinde sadece kot pantolonu kalmıştı. Zifiri karanlık odada, hiç beklemeden onun kıyafetlerini de çıkarmaya başladı ve tüm bunlar olurken put gibi dikilen Ayşe'yi yatağa itip üzerine eğildi...

***

Ayşe, sabah ezanı okunmadan yataktan kalktı. Zaten hiç uyumamış, daha doğrusu uyuyamamıştı. Yüreğindeki ağırlık tüm vücuduna yayılmış onu ağırlığıyla eziyordu. Yanında uyuyan genç adama bakınca tüm derdini unutturan bir telaşa kapıldı. Bir an önce uyandırıp onu evden yollamalıydı yoksa evden çıkarken konu komşu görebilirdi. O zaman rezil olur "Daha beşikte bebeği varken eve adam alıyor," diye adı çıkardı.

Kenan'ı uyandırmak için birkaç kez seslense de adam, bir iki kez homurdanıp diğer tarafa dönmek dışında tepki vermedi. Onu uyandıramayacağını anlayınca banyoya girdi Ayşe ve çıktığında okunan ezanı duyunca çekine çekine Kenan'ı dürttü. Yine hiç tepki vermeyince çekingenliği bir kenara bırakıp sertçe sarstı omuzundan. Kenan, gözlerini araladığı ilk an "Saat kaç?" diye sordu. Ayşe, bu soruya "Gün açacak birazdan, gitmen gerek," diye cevap verip elbiselerini adama uzattı.

Kenan, yataktan çıplak vaziyette kalkınca Ayşe hemen arkasına dönüp odanın köşesindeki beşiğe yöneldi. Dört aylık olmasına rağmen çok daha ufak gözüken bebeğine baktı. Masum bir şekilde dünyadan ve annesinin başına gelenlerden bihaber uyuyordu. Kenan, odadan çıkmak için kapıyı açınca Ayşe de beşikten ayrılıp onu takip etti. Antreye geldiklerinde Kenan ayakkabılarını giyerken Ayşe'yi yeni bir telaş sardı. Ya parayı vermezse... Bu işlerde kaşarlanmış kadınlar gibi para istemeyi beceremezdi. Ama onun sözünü tutup tutmayacağını ya da parayı ne zaman vereceğini de bilemezdi. Her yere borcu vardı, mutfak bomboştu, doğalgaz kesilmişti... Bu paraya hemen şimdi ihtiyacı vardı, zaten son çaresinin bu para oluşu değil miydi ona bunu yaptıran?

Ayakkabılarını giyindikten sonra doğrulup elini kapı koluna attı Kenan ve Ayşe'nin yüreği hop etti. Gidiyordu işte öylece! Tam kapıdan çıkacakken aklına gelenle bir an duraksadı adam ve deri ceketinin iç cebinden ikiye katlanmış bir zarf çıkarttı. Diyecek bir şey bulamadığı için zarfı ayakkabılığın üzerine bırakarak çekip gitti. Kenan, ilk defa birlikte olduğu bir kadına bu şekilde para ödediği için ona da garip şekilde utanç verici gelmişti. Pek çok kadına yatağına girebilmek için hediyeler almış, beraber yiyip içip hesaplarını ödemişti ama bu şekilde nakit para vermesi bir ilkti onun için.

Tabii kapının arkasında kalan Ayşe için de... Kapanan kapının ardından Ayşe de gözlerini kapayıp duvara yaslandı. Derin bir nefes alıp zarfı eline aldığında kalınlığıyla bile içinde beklediğinden fazla para olduğunu anladı. Yine de saydığında beş bin lira çıkan para, beklediğinin kat be kat fazlasıydı. Bununla hem borçları kapatır hem de birkaç ay rahat edebilirdi. Salona döndüğünde eşyaların daha rahat seçilebildiğini fark etti ve gün aydınlanmadan hemen namazını kıldı. Ama bu sabah başı secdeye değdiğinde kendini Allah'ın önünde secde etmeye bile layık bulamıyordu. Dua ederken içinde yüreğinde biriken ağırlık gözyaşı olup aktı. Hıçkırıkları arasında dudağından dökülen "Allah'ım işlediğim büyük günahı affet, yolundan döndürme... Oğlumu sağ salim büyütmeyi nasip et," cümleleri aslında en büyük korkusunun başına gelmemesi içindi. Dün gece yaşadığı büyük utancı ömrü boyunca unutacak değildi ama beterin beteri vardı. Kenan'ı doğru düzgün tanımıyordu ve başına başka işler açmasından korkuyordu. "Açlıktan ölsem bile böylesine büyük bir ahlaksızlığı yapmamalıydım," diye düşünüp pişmanlık ateşinde kavrulurken kendi hıçkırıklarının arasında bebeğinin ağlamasını duyunca hemen beşiğe koştu. Açlıktan ağlayan bebeğini kucağına alıp göğsüne bastırdı şefkatle.

Niye o rezilliğe razı olduğunu hatırladı ve sakinleşti kısmen. Ayşe'nin sütü kesileli bir aydan fazla olmuştu ve bebeğini emziremiyordu. Süt ve mama satın alması şarttı ama su almaya bile parası kalmamıştı. Ama artık parası vardı, oğlunun ağlamasına gerek yoktu.

Oğlunu biraz sakinleştirip beşiğe bıraktıktan sonra salonun camını açıp apartmanın en alt katındaki bakkala baktı. Bakkalın sahibi Muzaffer Bey, fırından gelen ekmekleri içeri taşıyordu. Aşağı doğru "Muzaffer Bey!" diye seslendi Ayşe. Kırklı yaşlardaki, kara kuru adam yukarı bakınca "Siparişlerim var," dedi. Adam kinayeli bir şekilde bakınca hemen "Birikmiş tüm borcumu da kapatmak istiyorum tabii," diye ekledi. Çünkü Muzaffer de Ayşe'nin etrafında dolaşan başka bir çakaldı. Veresiye defterinde Ayşe'nin borcu kabarınca ne yaşına ne de evli barklı oluşuna aldırmadan Ayşe'ye edepsiz imalarda bulunmaya başlamıştı. Şimdi tüm borcunu kapatıp son alışverişini yapacaktı bu adamdan. Daha da o dükkândan içeri ekmek almaya bile girmeyecekti. Az ilerdeki markete dek yürüse incileri dökülmezdi, hem market çok daha ekonomikti. Ayşe, daha iki gün önce kendisine üstüne basa basa belirtilen borcundan fazla parayı ve küçük alışveriş listesini birbirine iğneleyip sepetin kenarına bağladı ve aşağı sarkıttı.

Adam, parayı sayıp hayretle yukarı baktı ve "Fazla var burada," diye seslendi.

"Şimdi alacaklarım için o para. Listede yazıyor ne istediğim."

Adam kafasını sallayıp Ayşe'nin sepetini doldurdu ve "Tamam," diye seslendi. Ayşe, dolu sepeti yukarı çekerken "Paranın üstü ve fatura sepetin dibinde," diye başladığı söze her zaman nakit ödemesine gerek olmadığına dair saçmalıkla devam etti. Ayşe, hiçbirini duymamış gibi yapıp adam hâlâ konuşurken sepeti içeri alır almaz camını kapattı.

Bebeğinin mamasını yapıp ilk onu doyurdu sonra da kendisi kahvaltı yaptı. Eğer aylardır, bu sabahki gibi düzgün beslenebiliyor olsaydı hâlâ oğlunu emzirebiliyor olurdu. Ama bu ahlaksızlığa teslimiyeti son noktaya gelene kadar direndiği bir şey olmuştu. Düşündükçe içini karartan ve lokmalar boğazına dizen berbat bir şeydi yaptığı. Ama şimdi borçlarını tek tek kapatıp doğalgazı açtırabilirdi. Oğlunu sıkı sıkı giydirip kendisi de giyindi ve çarşıya çıktı. Sabahın erken saatleri olduğu için gazın faturasını ödeyip açtırmak için çok sıra beklemedi. Sonrasında postaneye geçti ve birkaç aydır ödemediği için cezalı gelen elektrik ve su faturalarını ödedi. Başından beri bir kez bile borcunu istememiş olan ikinci el eşya satıcısına olan borcunu da ödedikten sonra markete geçti ve market arabasını ağzına dek evin ihtiyaçlarıyla doldurup market servisiyle ev döndü.

Servis şoförü Ayşe'nin poşetlerini bagajdan çıkarıp asansöre taşırken Muzaffer Bey, bakkalın önünde oturduğu alçak tabureden yüksek sesle söylendi. "Para yokken veresiye bizden isterler ama parayı bulunca markete koşarlar! Nankörler!"

Ayşe, bu sözleri duysa da zerre umursamadı. Onun bakkaldan alışveriş yapmama nedeni Muzaffer Bey'in geçen hafta yaptığı iğrenç imalarıydı. Hiç oralı olmadan kucağında bebeğiyle apartmana girip asansörü dolduran poşetlerin yanına geçti. Eve girdiğinde üstünden bir yük kalkmış gibiydi. Aldıklarını yerleştirirken gazı açmak için kapıya gelen görevlinin çıkardığı sesi duyup kapıyı açtı. Sayaçla uğraşan adama direkt "Hemen bugün kullanabilir miyim?" diye sordu. Adam işini halledip "Şimdi bile kombini açabilirsin yenge," deyip gitti. Ayşe, dün gece olanları unutacak kadar mutluydu. Evini temizleyip yemek yaptı ve ev ısınınca bebeğini yıkadı. Artık, elektrikli su ısıtıcısına gerek yoktu, su da evde ısınıyordu.

Öğlen yemeğini yedikten sonra haftalardır yüzüne bakamadığı Nebahat teyzeye bir kap yemek koyup ikinci katta oturan komşuna indi. Zile bastığında biraz gergindi çünkü en baştan beri Ayşe'ye daima iyi davranan Nebahat teyzenin tepkisini kestiremiyordu. Kapı açıldığında ise tüm gerginliği son buldu.

Yaşlı kadın gülümseyerek "Hoş geldin kızım," dedi görüşmeye hiç ara vermemişler gibi.

"Hoş bulduk," diyerek eve girdiğinde Nebahat teyze "Benim paşam nasılmış?" diyerek bebeği aldı kucağına. Ayşe mahcup bir tavırla "Kabınızı geri getirdim, içine bir şey koymak istediğim için biraz gecikti ama..." dedi.

"Kızım ne zahmet ettin? Bu muydu derdin de bir aydır uğramadın kapıma?"

"Siz de bir emekli maaşıyla yaşıyorsunuz ve ben aldığım borcu veremedim size. Dolayısıyla yüzüm yoktu kapınızı çalmaya ama bugün getirdim paranızı."

"Ah be güzelim, ayıp senin bu yaptığın! Olsa verirdin, biliyorum ben seni."

Ayşe, en çok da bu yaşlı kadının kalbini kırmış olmaktan korkuyordu ama geniş gönüllü kadındı Nebahat Hanım. Oturup sohbetleri koyulaşana kadar, Ayşe'nin oğlu minik Mehmet'i sevdi. Ayşe, parayı uzatınca "Sana lazımsa bekleyebilir biraz daha," dedi.

Ayşe, hemen bir yalan uydurup "Annem, memleketten yüklüce bir para yollayıp, tabi cellatlarımdan gizli," dedi.

"Nasıl?"

"Postayla."

"Aman kızım, yerini yurdunu öğrenmesinler de..."

"Annem, dikkat etmiştir. Eee... Görüşmeyeli siz ne yapıyorsunuz?" diyerek lafı değiştirdi hemen. Malum annesi bilse yerini değil para yollamak, ilk o haber verirdi cellatlarına. Sonrasında sohbet Nebahat teyze başladı hayırsız evlatlarından dert yanmaya yine. Ayşe, borçlarının tamamından kurtulmanın verdiği hafiflikle bir daha borç almaya tövbe etti içten içe. En çok da zaten zar zor geçinen bu yaşlı kadıncağızdan aldığı para yük olmuştu üstüne. Şimdi de ona söylediği yalanın yükü vardı omuzunda, acaba yaptığı ahlaksızlığı bilse bir daha yüzüne bakar mıydı Nebahat teyze, diye düşünürken kısa süreliğine unuttuğu utancıyla tekrar yanmaya başlamıştı.

***

Aynı anda Kenan, yeni uyanmış, yatağının içinde uyku mahmurluğuyla dün geceyi düşünüyordu. Ayşe'nin dairesinden ayrıldıktan sonra hemen alt kattaki kendi dairesine geçip uykusuna kaldığı yerden devam etmiş, şimdi yani öğleden sonra da ancak uyanabilmişti.

Ayşe, hiç de düşündüğü gibi bir kadın değildi. Bir çocuğu vardı, el değmemiş genç kız değildi ki cilve işve bilmiyor olsun. Oysa tüm gece çok çekingen ve utangaç davranmış hatta neredeyse hiçbir karşılık ya da tepki vermemişti. Ama vücudu tam hayal ettiği gibi mükemmeldi. Zaten yaşı ancak yirmiydi.

Kenan da gençliği ve güzelliğini beğenip kafaya takmıştı onu. Daha görür görmez etkilenmiş, hele kucağındaki bebeğin bir kimliği olmadığını öğrendiğinde böylesi bir çiçeği koklamadan bırakmak olmaz, diye düşünmüştü.

Dün gece beklediği karşılığı görememiş olmanın verdiği bir huzursuzlukla yataktan kalktı. Banyoya geçti ve duşa girmeden aynada kendine şöyle bir baktı. Aylardır peşinden koştuğu Ayşe'yi sonunda ikna edince heyecanını bastırmak için dün akşam, her zaman gittiği bara gidip hayli içmişti. Şimdi aynadaki yansımasına bakıp keşke içmeseydim, diye düşündü. Suratında üç günlük sakal, saçları darmadağınık, nefesi leş gibi kokarken kızın soğuk davranmasına şaşmamak gerekti.

Bu gece kafası ve fiyakası yerinde gidecekti kapısına, kararını verdi ve duşa girdikten sonra kişisel bakımını yaptı. İşe uğrayıp genel kontrolünü yaptıktan sonra evde saatin gece yarısına gelmesini bekledi sabırsızlıkla. Sonunda vakit tamam olunca asansörü kullanmadan yukarı çıktı usul usul...

Ayşe, Mehmet'i uyuttuktan sonra yatağına yatıp gözlerini yeni kapatmıştı ki bir tıkırtı duydu. Doğrulup dinlediğinde kapının hafif hafif tıklandığını anladı. Bu saatte kim geldi, diye korkuyla kapının arkasına gittiğinde kapıda dürbün olmadığı için "Kim o?" diye tereddütle sordu.

"Benim, Kenan."

Ayşe, şaşkınlık ve sıkıntıyla kapıyı açarken kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu. Her gece böyle habersiz, aklına estiği gibi gelecek miydi?

Kenan, içeri girince "Niye geldin?" diye söylendi Ayşe.

"Hoş bulduk(!)" dedi Kenan, Ayşe'nin soğuk tavrına karşılık alayla.

"Gelmeden haber ver, bir daha! Git şimdi kimse duymadan."

"Özel bir sebebi var mı? Niye gidiyorum?"

"Çünkü ben öyle istiyorum, mümkünse bir ay kadar da gelme!" dedi Ayşe, kalan paranın onu ne kadar idare edeceğini ortalama hesap ederek.

Kenan, kendi kendine gülüp "Senin bile tek gecen, o kadar çok etmez güzelim," dedi.

Ayşe, durumu anladığında verecek cevap bulamadı ve arkasını dönüp odaya doğru yürüdü. Yeni başlayan bu azaba ne kadar katlanması gerekti acaba? Bu gece ayıktı ve saçına, üstüne başına özen göstermişti Kenan. Ayşe farkındaydı bu değişikliklerin ama onun gözünde hâlâ pisliğin tekiydi o. Her dokunuşu, her öpüşü Ayşe'de tiksintiden başka duygu uyandırmıyordu. Bu şehre geldiği ilk gün takılmıştı peşine ve bir türlü kurtulamamıştı ondan, sonunda hiç istemediği şey kaderi olmuştu. Kenan'ın istediğini elde edip "Bir sabah koynumda uyanacaksın!" diye içtiği andı yerini yetirmişti ama Ayşe kendini onun pençesine düşmüş gibi hissediyordu...

Yeni hikayemi profilimden kütüphanenize ekleyebilirsiniz.

Diğer tüm soru ve görüşleriniz için instagram adresim; gk_guney

Not: ayrıca bu hafta instagram dan 3 kitap hediye ediliyorum çekilişle. İmzalı hediye kitap isteyenleri bekliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

159K 5.1K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
977K 40.8K 40
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
213K 13K 25
Berdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermekted...
3.2M 117K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...