Raylar Gıcırdayınca(ÇIKTI-RAF...

Oleh elguapopako

56.4K 1.5K 706

Geçmişin intikamı peşinde olan iki adam ... Dudaklardan dökülmesi dahi sakıncalı tehlikeli aşklar öyküsü... ... Lebih Banyak

Raylar Gıcırdayınaca RAFLARDAAAAAAAAAAAAAAAAAAAaa
Raylar Gıcırdayınca 2.Bölüm/45
Raylar Gıcırdayınca 3.Bölüm/45

Raylar Gıcırdayınca 1.Bölüm/45

6.6K 735 482
Oleh elguapopako

-----

>>>Lütfen Okurken " Takip Etmeyi ,Oy Vermeyi " ve mümkün olduğunca çok "Yorum yapmayı" ihmal etmeyelim .... destek için bu kadarı yeterli keyifli okumalar>>


-----


31 Aralık ...22:37

Gece baskınları ile meşhur komiser. Nam-ı diğer, Yarasa.

 Kapıyı kütükle indirttikten sonra yalnız başına içeri girdi. 

Evin içi sidik, dışkı ve çöp kokuyordu. 

Odadaki ağır atmosfere aldırmadan sakince odaları gezdi, salona geldiğinde ölüyü buldu. Evin ortasında, bir kolona iple bağlanmış ve iskemleye oturtulmuş ölüye yaklaştı. 

Hiç panik yapmıyordu, içeride maktulün yalnız olduğuna emindi.

 Elini kolunu sallaya sallaya yaklaşıp, maktulün çıplak bedeninde, boynuna bağlanmış kravat ve üzerindeki notu buldu.

"Dört çocuğun ırzına geçti

Sustu kimsesiz çocuklar

Susunca sübyanlar

Birinin kanına girdi arsızlar

Şimdi sıra bende, bizde hepimizde!

Habersizler içimizdeki nefretten

Toplayacağın kansızlar.

Şair"

Yarasa, ölüyü incelemeye başladı, yüzünde çok sert darbe izleri vardı.

 Uzunca bir morluk; muhtemelen dolabının içindeki askılık şişiyle suratına ve sırtına defalarca kez vurulmuş. 

Öyle ki yüzündeki elmacık kemiği kırılmış, kırılmakla kalmayıp derisinden dışarı fırlamıştı. 

Maktulün yanında bir de oksijen tüpü buldu Yarasa ancak tüpün üzerinde herhangi bir kan lekesi yoktu. 

Yarasanın dikkatini ölünün koluna takılmış damar yolu açıcı kelebek çekti bir de yerdeki uzun serum hortumu. 

Yarasa önce hafiften bir irkildi, maktulün ölüm sebebi aklına gelen şey ise gerçekten, tam bir vahşetti ... daha önce gördüğü cinayetlerin hiç birine benzemiyordu bu.

 Tabi şuan sadece varsayımlar da bulunabiliyordu Yarasa. Maktulün asıl ölüm sebebi otopsi raporundan sonra kesinleşecekti.

Ölüyü incelemeye devam etti, saçlarının bir kısmı yolunmuştu.

 Kafa derisinin üzerindeki kanlı ve çıplak kısımlar, yolunduğunu; masanın üzerindeki tırtıklarında kanlı saç teli kalmış kerpeten doğruluyordu bu varsayımı.

 Yarasa elini sakallarının arasına gezdirirken, 

"bir insan nasıl böyle bir şey yapabilir. Böyle insanların anası babası ne iş yapıyor, nasıl çocuk büyütüyor. Kim böylesine iğrenç bir ölümü hak edebilir. Bir katil nasıl bu denli soğukkanlı bir şekilde cinayet işleyip kendinden emin bir şekilde kendini ihbar edebilir"   diye düşünmekten alıkoyamadı kendini.

Yarasa odanın içinde gezinirken hala kaynayan su ısıtıcısı dikkatini çekti. 

Belirli bir ısı düzeyine ulaştığında otomatik olarak kapanmasını engellemek için düzeneğine bir kürdan sokulmuştu. Su ısıtıcısının yanında yazılı bir not buldu.

" Suya karışmayın o bana lazım "

Yarasa gülümseyip hafif bir sesle,

"pez... nk, sıkıyorsa tekrar gel" diye söylenip kürdanı çekti düzenekten. 

Çektiği anda ısıtıcı otomatik olarak kapandı .

Yarasa elleri cebinde pencereye doğru yürüdü bir süre durdu ardından dönüp ekibe emir verdi,

"Evde kimse olmadığına emin olun her yeri üç kere, beş kere, on kere arayın!" .


Bir anda koşuşturmaca başladı.

 Polisler evi darmadağın ettiler, evde ki kitapların dahi içine teker teker bakmalarına rağmen kayda değer hiçbir şey bulamadılar. 

Ev 3. kattaydı alt ve üst katlarda yaşayan insanlarla da konuştular ama kayda değer bir bilgi yine de edinemediler...

Yarasa tüm ekibi salona toplayıp, arkadaşlarının arasında gezinmeye başladı, herkes Yarasa'nın ne diyeceğini merakla beklerken Yarasa lafa girdi,

" arkadaşlar, bu olay üzerine itina ile durmamız gereken bir olay. Çünkü bu olayı biz seçmedik ,olay kendisi bizi seçti belli ki birileri açık açık bize meydan okuyor. Bu olay bana üç gün önce bir mail ile ihbar edildi ve bu sabah bir mektup geldi odama gelen mektup ve atılan mail aynıydı."

Aralarından genç bir polis lafını kesip "komiserim parmak izinden bulamaz mıyız?" dedi. 

 Yarasa bu duruma biraz sinirlense de, polisin acemiliğine sayıp cevap verdi.

" Tabi, baktırdım ancak işi bilen biri, iz bırakmamış, sadece postacının parmak izi var, zaten o iz de zarfta, kâğıdın kendisinde hiçbir iz yok maili gönderen bilgisayarın ip si halka açık bir internet ağı üzerinden kaçak bir telefon ile gönderilmiş. Üstelik hesap ta aynı şekilde açıldığı için herhangi bir erişim sağlayamadık. " dedi kendinden emin şekilde.

Olay yerindeki tüm işleri bitirip, şubeye dönmelerini ve orada da sıkı bir çalışma yapmalarını, binaya kimin girip çıktığını, kimlerin ikamet ettiğini, hepsini öğrenmek istediğini söyledi. 

Sözlerini bitirip evden çıktı.

 Kapıda ki komşular ile konuşup bir şeyler öğrenmeye çalıştı, ancak tek öğrenebildiği şey; evin günlük kiralanan bir ev olduğu ve daha önce eskort kızlar tarafından uzunca bir süre kullanıldığıydı.

Evden çıkıp merdivenlerden aşağı doğru yavaş yavaş indi.

 Etrafta bir iz, bir ipucu aramaya çalıştı ancak bir şey bulamadı. Ya fark edemedi ya da katil işini gerçekten temiz yapmıştı. 

Ya da onlar. Katiller!


Alt katta ki demir kapıyı açınca ani soğuk havanın tenine değmesi ile ürperdi Yarasa .

Soğuk bir ayaz vardı dışarıda. Evde terlediğinden atletinin sırtı ve gömleğinin koltuk altları oldukça ıslanmıştı.

 Dışarıda hava sıcaklığı -12 dereceydi. Ve Gökyüzünde yılbaşı  havai fişek gösterisinin ön provası yapılıyordu.

Yarasa, binaya şöyle bir bakıp analizini yapmaya çalıştı.

On üç katlı bir bina, dışarıdan tırmanma mümkün olamaz.

 Binanın dış cephesi kaygan ve ahşap bir yapı malzemesi ile kaplanmıştı giren kişi her kimse normal bir kapıdan girmiş olmalıydı. 

Üstelik alt katın pencerelerinde korkuluk var. 

Bu arada binadan ellerinde mavi çöp poşetleri olan bir adam çıktı. 

Kapıcı olduğu, belinde ki sallanan onlarca anahtardan, üzerinde ki süveterden ve yüzündeki mutsuzluktan anlaşılıyordu. 

Yarasa samimi bir şekilde iletişim kurmaya çalıştı.

"Selam birader, bu binadan sen mi sorumlusun?"

"Selam komiserim. Evet, ben sorumluyum, temizlik işleri, getir götür ekmek parası ne yaparsın, yahu yukarda ne olmuş öyle ekipler falan toplamış"

"3. Kat "5" numarada bir adamı öldürmüşler."

" "5" numara boştu komiserim bayadır kimse gelip gitmez"

"Kimin evi bu, biliyor musun?"

"Bir doktorun evi ama ben ilgileniyorum, günlük kiraya veririm ne kadar para ederse komisyonumu alırım fişimi kesip gerisini doktora gönderirim"

"Anlaşıldı peki"

Yarasa telefonu cebinden çıkardı üst kattaki arkadaşlarını arayıp, kapıcıyı da ifadesini ve ev sahibi bilgilerini vermesi için merkeze götürmelerini istedi.

"Kardeşim çöpünü at sonra çık "5" numaraya arkadaşlar senle ilgilenecekler"

Kapıcı köylü garibanlığıyla biraz da ürkerek,

"Aman komiserim ne işimiz olur karakolda, çoluğum çocuğum var"

Yarasa, adama güven veren bir sırt dokunuşu ile

"Korkma aslanım! Devlet iyilere bir şey yapmaz. Devletin sana şimdi ihtiyacı var".

Kapıcı birazda galeyana gelerek,

"Eyvallah komiserim. O zaman atayım şunları çöpe hemen gidiyorum.

Kapıcı gaza gelmiş ve tuhaf bir halde,

"Demiştim bir gün devletin bana ihtiyacı olacak he hee, he heee",

diye söylenip yürürken Yarasa sadece gülümseyebiliyordu adamın arkasından.



Cebinden küçük bir not defteri çıkarıp etrafta olası kamera görüntülerine sahip olabilecek iş yerlerinin adını yazmaya başladı Yarasa. "Bir çiçekçi, dört bakkal, orta halli bir lokanta, bir eczane, bir kırtasiye ve bir büyük bir nalbur dükkânı!

 Yarasa hemen oksijen tüpünü, damar yolu açıcı kelebeği ve serum hortumunu hatırladı.

"Evin civarında ki eczane ve nalbur dükkânından alış veriş yapılmış olabilir" düşüncesi ile bu iki işyerinin yanına yıldız işareti(*) koydu. 

Şöyle bir daha etrafa bakındıktan sonra not alınacak başka bir şey olmadığını düşündü ve arabasına yöneldi.

 O sırada söylene söylene apartman girişine doğru yürüyen kapıcıyı görüp yeniden gülümsedi. Arabasına binip devriye gezmeye devam etti.

Bu gece yılbaşıydı. Herkes eğleniyordu ve iyi insanlar kötülerin eğlencesi olabilirdi. 

Yarasa kendi kendine söylenmeye başladı " Yahu bu şehrin derdi bitmez!" deyip arabasının müziğini açtı ve boş ara yollarda akmaya devam etti.

 Ve henüz yılbaşına 37 dakika vardı. 23.23...


Polis ekipleri tüm işlerini bitirip kapıcıyı evden alıp polis merkezine doğru gittiler. Kapıcı hala galeyanın etkisiyle ara ara polislere,

" komiserin devletin bana ihtiyacı var değil mi?,

deyip. Kendi egosunu şişiriyordu.

Ceset adli tıbba gittikten sonra kapıcının da ifadesini aldılar.

 Pek kayda değer bir bilgi vermemişti kapıcı.

 Bina hakkında biraz bilgi ve ev sahibinin adresi telefonu vb. bilgiler dışında bir şey yoktu ifadesinde .

 Dışarda ,"5-4-3-2-1. MUTLU YILLAR!", sesleri duyulmaya başlandı.

"Gökyüzü, yeryüzünde açlıktan ölen tek kutsal kitleyi, çocukları, 10 dakikalığına unutup cümbüş yeri oldu tüm israfıyla."

Kimileri yeni yıla girdiği için sevinirken, kimileri ise henüz ölmüştü. Bunun adı hayattı.

Siyah beyaz skalasında, milyarlarca rengi saklayan hain cetvel.

 İnsan yaşarken fark edemiyor bir an ölebileceğini . 

 Sanki etrafındaki her şey sonsuza dek kendisi için var olacakmış gibi hissediyor. 

Ama insanlar öldükten sonra hatta hayattayken bile, hiçbir ağacın, hiçbir kuşun, hiçbir akarsuyun, hiçbir patlamaya hazır volkanın umurunda olmaz! 

Onlar günlük rutinlerine devam ederler, biz insanlar yokmuşuz gibi, diğer insanlar hiçbir şeyin farkında olmadan, birbirlerinin kanını emercesine, birbirlerinin emeğini sömürürken. 

Hayatınızda kaç kere anladınız  kullandığınız tüm nesnelerin ömürlerinin sizin ömrünüzden uzun olduğunu? kaç kere fark ettiniz demiyorum!! kaç kere anladınız!

Yılbaşı kutlamaları bittikten sonra Yarasa evine gitmek yerine şubeye gitmeyi; kahvesini içtikten sonra odasında bulunan rahat koltuğun üzerinde sabahlamayı düşünüyordu.

 İlk kez yaptığı bir şey değildi bu. Şube binasından içeri girdi. 1.75 boylarında fit bir vücuda, 45. Yaşının hediye olarak verdiği kır ve kıvırcık saçlara sahipti Yarasa.

 Binanın girişinde bulunan otomatik kahve makinasından bir kahve alıp, ikinci kattaki ofisine yöneldi.

 Gece saat 03.35. ofiste sadece nöbetçi memurlar vardı. Nöbetçilerle selamlaşıp kendi odasına geçti.

İşlerin ne durumda olduğunu hiç sormazdı-çok sinirli değilse- çünkü ekibine güveniyordu.

 Beklenen bir dosya hazırlanmışsa illaki masanın üstünde hazır olurdu. 

Hazır değilse de illaki geçerli bir sebepleri olurdu bu konuda.

Odasının kapısını açtı, odaya gelen yeni mobilyaların kereste ve tahta kokusundan biraz rahatsız oldu.

 Odayı havalandırmak için pencereyi ardına kadar açtı. Dışarıda ki o soğuk hava, içeri bej renginde su buharı olarak giriyordu.

Yarasa, pencerenin önünde birkaç yudum kahve içtikten sonra terlemiş olduğunu, üşütmemesi gerektiğini düşünerek pencereyi kapattı.

 Kahvesini bitirdikten sonra silahını çıkarıp masanın gözüne koydu. Montunu çıkardı, odasındaki kanepeye uzandı.

 Montunu bir battaniye gibi üzerine çekmeden önce telefonunu ve cüzdanını kanepenin önünde ki sehpaya bıraktı.

 Tavana bakarak, sırt üstü uyumaya başladı. Yarasa her ne kadar farkında olmasa da zaman aleyhinde işlemeye başlıyordu.

"tik tak tik tak tik tak tik tak. Saat 03.52. BİPP! BİPP!"

Uykuya dalmak üzereyken telefonuna bir mesaj geldi. Yavaşça doğruldu.

 İlkin pek önemsemedi, yüzünü ovuşturdu

. Üzerindeki montu kenara attı. Sehpanın üzerindeki telefonu eline alıp mesaja baktı. Bıyıklarının altından mırıldanarak mesajı okudu,

" Su bana lazım demiştim. Üstelik ne öyle p..venk falan yakışıyor mu bize. Ayrıca kokun da güzelmiş. YARASA!".

Yarasa, mesajı birkaç kere daha okudu. 

Hemen bu geceki cinayeti ve ona önceden ihbar edildiğini hatırladı. 

Montunu hızlıca giyinip, cüzdanını ve silahını yanına aldı.

Koridora fırladı. Nöbetçi polise bir numara verdi ve hemen konum, adres, her ne bilgi varsa öğrenip kendisine göndermesini istedi. 

Sonuçları beklemeden hemen cinayetin bulunduğu "5" nolu daireye gitmek üzere yola koyuldu.

Yılbaşı kutlamalarının bitmiş olması ve yolların boş olması nedeni ile deli gibi sürüyordu arabayı Yarasa.

 Apartmanın önünde rastgele bir yere arabasını park etti. Saat..04.38. Merdivenlerden hızlıca yukarı çıktı. 

Olay yeri ekiplerinin kapıya vurduğu mühür olduğu gibi yerindeydi.

 Kapıyı kırıp kırmama konusunda biraz tereddüt etti, şubedeki görevli tam zamanında Yarasa 'ya mesaj ile konum ve kimlik bilgilerini gönderdi. 

Yarasa sinyalin içerden geldiğini öğrenince, hemen silahını çıkardı, horozunu çekti, mührü söküp içeri girdi.

 Kapıyı açtığında gördüğü ilk şey, suyun kaynaması için ısıtıcıya yeniden aynı şekilde bir kürdan sokulmuş olmasıydı.

 Su ısıtıcısının yanında ki telefonu fark etti. Birkaç adım atıp salona girdiğinde hiç beklemediği bir manzara ile karşılaştı. 

Evi iyice arayıp, boş olduğundan emin olduktan sonra çıldırırcasına bağırdı,

ALLAH KAHRETSİN! Burnumuzun dibindeymiş! Saat 04.45...01.Ocak


-----

>>>Lütfen Okurken " Takip Etmeyi ,Oy Vermeyi " ve mümkün olduğunca çok "Yorum yapmayı" ihmal etmeyelim .... destek için bu kadarı yeterli keyifli okumalar>>

Raylar Gıcırdayınca Sonunda KİTAP ve RAFLARDA


Kitabı YAZAROZEL kodu ile %30 indrimli alabilirsiniz.

-----

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.7M 119K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
832K 46.8K 38
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
129K 13K 38
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
860K 48.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...