SESLİ KİTAP - Cennet Beyazı

Von yuzrsf

16.4K 2.6K 4K

Cennet Beyazı, bir şizofreni anlatısıdır. Aşkın en zor ve en kanlı hali için nefesini çek içine. "Şimdi yeni... Mehr

Cennet Beyazı - Giriş ve Tanıtım
Cennet Beyazı - Bölüm Bir
Cennet Beyazı - Bölüm İki
Cennet Beyazı - Bölüm Üç
Cennet Beyazı - Bölüm Dört
Cennet Beyazı - Bölüm Beş
Cennet Beyazı - Bölüm Altı
Cennet Beyazı - Bölüm Yedi
Cennet Beyazı - Bölüm Sekiz
Cennet Beyazı - Bölüm Dokuz
Cennet Beyazı - Bölüm On
Cennet Beyazı - Bölüm On Bir
Bölüm On İki - Şizofreni
Bölüm On Üç - Dünya!
Bölüm On Dört - Sancı
Bölüm On Beş - Sağanak
Bölüm On Altı - Hata
Bölüm On Yedi - Eyvallah
Bölüm On Sekiz - Buluşma
Bölüm On Dokuz - Yorgun Kaptan
Bölüm Yirmi Bir - Karmaşa
#22 - Nefes
#23 - Oyun
#24 - Arzu
#25 - Sekiz15
#26 - Yasak Meyve
#27 - Bedenin
Yeni Kitap Duyurusu
#28 - Dönüşüm
#29 - Mezarlık
Bana Adını Söyle
#30 - Wellbeck
#31 - Dünya
#32 - Defter
#33 - Elif
#34 - Sen Aldırma
#35 - Enkaz
#36 - Cehennem
Yeni Yıl - Yeni Bölüm!
Bölüm Otuz Yedi - Ruhunu Gökyüzüne Gömdüm

Bölüm Yirmi - Resim

179 38 70
Von yuzrsf

Zihnimin her noktası seninle dolu. Bir zaman sonra kafam paramparça olacak gibi hissediyorum. Korkum bundan değil, o parçalar arasında seni kaybetmekten.

BÖLÜM YİRMİ - RESİM

"Emin misin?" diye sorup sürekli en başından anlatmasını istiyordu. Oğlundaki değişimleri ofiste masanın altına saklandığı sırada az çok kendi de duymuştu fakat şimdi Talha'nın anlattığı şeyler bambaşkaydı.

Tüm hastalığı atlatmış, normal, sağlıklı biri gibi bahsediyordu Can'dan. Duydukları mucize etkisi yaratıyordu, içi içine sığmıyordu Cemil'in. Hemen gidip oğlunun karşısına çıkmak istedi, yanından ayrılırken gerçekleşen kuru, yakıcı, boğazını tahriş eden o uğursuz veda hariç aylardır dokunamamıştı ona.

Âh nasıl da özlemişti kokusunu! Göz çukurlarına biriken mutluluk gözyaşlarıyla oğlunu düşünürken Talha'nın sesi duyuldu telefonun diğer ucundan.

"Cemil Bey, orada mısınız?"

Can yanından ayrılır ayrılmaz Cemil'i arayıp müjdeli haberi vermişti Talha. Aslında Can'ın iyi olması bu tiyatro oyununun bitmesi demekti ve bir oyuncunun en son isteyeceği şeydi perdenin kapanması. Oysa Talha perdesini çoktan kapatmıştı. Eğer perdesi yeniden açılırsa bunu Can'ın sağlıklı bir şekilde karşısında oturduğu bir salonda yapmak için yemin etmişti kendine.

"Buradayım." dedi Cemil.

"Sen şimdilik aynı şekilde devam et Talha'cığım. Ben Well ile konuşacağım, ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum. Üstelik bu kadar ani bir şekilde iyileşmesi normal mi onu da soracağım. Eğer her şey normalse karşısına çıkacağım oğlumun. Hasta olan bizdik ve iyileştik diyeceğim! Sarılacağım doya doya."

Talha da umutlu fakat endişeliydi, çok ani gerçekleşen bu dönüşümü henüz tam anlamıyla hazmedebilmiş değildi. Bal rengi gözlerini kısıp Can'ın konuşmalarını hatırladı. Düzelmişti... Evet, kötü düşünmeyecekti. "Nasıl isterseniz. Umarım her şey istediğiniz gibi olur Cemil Bey." diyerek telefonu kapattı.

Ofisindeki masada geçirdiği on bir ayı düşündü Talha. Elini durmadan kısa saçlarına götürüp rahatlamaya çalışıyordu. Hiçbir final ona bu kadar zor ve heyecan verici gelmemişti.

***

Mutluluk ve heyecan karışımı hisleriyle evin içinde dolaşmaya başladı Cemil. Kafasındaki sonsuz cümlelerle birlikte bir sağa bir sola yürüyordu. Oğlunu, Elif'in acısının arasında kollarına ilk aldığı anı hatırladı. Ona nefretle bakışını, Can'ın ise kızıl bir çaresizlikteki yüzünü... Şimdi hepsini bir kez daha görüyordu. 

Ağlamamaya direniyor gibiydi Can. Kendinin dünyaya geliş biletinin, annesinin dönüş bileti olduğunu bilircesine bir rahmin yorgunluğu vardı küçük gözlerinde. 

Öyle çaresiz, öyle yanlış zamanda açan bir çiçek.

Cemil oğlunu hemşireye bırakıp odadan çıkarken Can'ın yüzündeki kızıllık ve suskunluğun ağırlığı devam ediyordu. Ta ki Cemil odadan çıkıp yeniden morga, Elif'in yanına inene kadar sürmüştü bu sancılı sessizlik.

Cemil yeniden Elif'in başında, soğuk metalin önünde ağlamaya başladığı sırada Can da ağlamaya başlamıştı. Boğazını patlatırcasına haykırıyordu çaresizliğini.

***



Birbirinden farklı düşüncelerle evinin ahşap merdivenleri ağır adımlarla çıkmaya başladı Cemil. Çok uzun süredir yapmadığı bir şeyi yapacaktı. Can'ın odasının önünde durdu...

Tam on bir aydır girmemişti buraya. Oğlu gittiği günden beri... Yavaşça açtı kapıyı, terk edilmişlikle karışmıştı oğlunun kokusu. Yine de uzun uzun çekti içine.

Biraz Elif, biraz Can ve biraz da mutsuz toz zerreleri, kesinlikle sarhoş ediciydi.

Yatağını inceledi, kitaplarına baktı, kalemliğin üzerindeki toz katmanını üfleyerek dağıttı.

Çekmeceleri açtı tek tek... yazılar, parçalanmış kelime fişleri ve bir yığın resimle doluydu. Tüm kâğıtları alıp masanın üzerine koydu.

Yazılara göz gezdirmeye başladı. Hiçbir zaman ilgilenmemişti, ne resimlerle ne yazılarla...

"Hissetmemen gereken şeyler hissetseydin, ne hissederdin?"

Soluklaşmış yazıyı birkaç kez okudu. Hiçbir anlam verememişti.

Kâğıtları karıştırmayı sürdürdü. Başka bir metin daha vardı önünde.

"Zihnimin her noktası seninle dolu. Bir zaman sonra kafam paramparça olacak gibi hissediyorum. Korkum bundan değil, o parçalar arasında seni kaybetmekten."

Bir yazı daha...

"Bana evimizin kokusunu getirmeye devam et. Beni bırakma."

Okudukça nabzı yükseliyor, asabı bozuluyordu Cemil'in.

"Benim lügatimde toprağa gömülmüş iki kelime var, biliyor musun? Baba ve Anne...

Baba, öyle dikenli bir kelime ki... Her söylemeye çalıştığımda iç organlarımdaki küflü bir teli boğazımdan asıldıklarını hissediyorum. Her yerim yırtılıyor, ağzımın içi kanla doluyor. Baba, babam, Cemil... Hayatta ama toprakta...

Anne, öyle derin bir kelime ki... Her söylemeye çalıştığımda sonsuz bir çukurun içine düşüp kalıyorum. Soğuk ve ıslak toprağın burnuma, ağzıma dolduğunu duyuyorum. Anne, annem, Elif...

Ne oldu Dünya? Neden annemin ismi seni bu kadar rahatsız ediyor?

Çok güzel bir isim değil mi?

Elif...

Tamam! Susuyorum, gitme. Yalvarırım dur! Gitme, gitme, gitme..."

Cemil'in gözlerinden küçük damlalar yanaklarına akıyordu. Dişlerini sıktı, Dünya'nın ismini, oğlunun acizliğini görmek ve okuduklarındaki karmaşa öfkesini perçinlemişti. Daha fazla okumaya devam etmeyecekti. Tüm sararmaya yüz tutmuş yazı kâğıtları ve kelime fişlerini yatağın uzak bir köşesine bıraktı...

Şimdi de resimler vardı önünde.

Hepsinde üç kişinin olduğu garip bir üslup taşıyan resimler...

Dikkatle bakmaya devam etti. Saçları kurşun kalemle sarıya boyanmış kızın yüzü yoktu ve üzerinde Dünya yazıyordu kötü, küçük bir yazıyla. Bu resim ve okuduğu metinler oğlunun ne kadar uzun zamandır Dünya'yla beraber yaşadığını gösteriyordu.

Bir kez daha lanet etti ilgisizliğine! Resmi incelemeye devam etti, bir erkek vardı, üzerinde hiçbir isim yazmayan bu kişinin Can olduğunu düşündü. Dünya varsa yanındaki kişinin Can olması muhtemeldi Cemil'e göre. Diğer iki kişiye göre daha küçük çizilmiş ve kâğıdın uzak köşesine iliştirilmiş son kişinin ismini okumaya çalıştı, başarılı olamadı. Oldukça küçük ve okunaksızdı.

Diğer resimlere de baktı, hepsinde aynı tablo vardı, iki kişi ve onların uzağında üçüncü ve küçük bir kişi daha. Renkler, evin şekli ve bazı eşyalar, boyutlar değişse de kişiler ile onların durumu değişmiyordu.

Üçüncü kişinin ismini okuyabilmek için iyice yaklaştı yıllanmış kâğıda. Gözlerine sonuna kadar kısarak baktı, "Elif" dedi tek nefeste...

Ağzından 'Elif' kelimesi keskin bir çığlık gibi çıkmıştı. Birkaç saniye kendine gelmeye çalıştıktan sonra hızla diğer resimlere tekrar baktı, hepsinde, hepsinde aynı tablo, aynı isimler: isimsiz bir erkek, Dünya ve Elif!

Elleri titriyordu. Can'ın hiç görmediği annesini resmetmesi elbette doğal bir eğilimdi ama neden hep aynı tabloda, kendinin ve Dünya'nın çok uzağında, küçücük bir çocuk olarak çiziyordu Elif'i? Üçünü bu resimlerde ve metinlerde birleştiren sebep neydi? Dünya, Elif ismini neden duymak istemiyordu?

Resimleri de bir kenara bırakıp biraz önce yarım bıraktığı metinleri tekrar eline alacağı sırada kelime fişlerinin birindeki 'Dünya' ismi gözüne çarptı. Sararmış yazı ve resim kâğıtlarının arasındaki tüm fişleri de sallayarak düşürdü. Avcuna toparladığı kelimeleri ve söz öbeklerini okumaya başladı. Başındaki ağrı her saniye daha katlanılmaz bir noktaya varıyordu.

Kelimeler...

"Her şey..."

"Hiçbir şey..."

"Dünya..."

"Canan..."

"Elif..."

"Can..."

"Senden nefret ediyorum."

"Cennet Beyazı..."

***

Bölüm Sonu

Yeni Bölüm: Yarın

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

+18 Hikayeler Von Ahu

Mystery / Thriller

63.7K 391 5
Bölümler birbirinden bağımsızdır. Her bölümde cinsel içerikli sahneler fazlasıyla mevcuttur.
276K 9.3K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
İHTİLAL Von Fatma Demir

Mystery / Thriller

809K 28.4K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
12.1K 548 21
Bahar en yakın arkadaşının düğününe mardine gider ve oraya damadın en yakin arkadaşı olan ateş'i görür ve o yüz bir daha aklından çıkmazsa ve bir ka...