Kızıl Sarmaşık (KİTAP OLDU)

By aysnrnc

424K 8.4K 4.9K

İnsan bir ömre kaç kimsesizlik sığdırır? Kaç yara, kaç gözyaşı, kaç acı? Kaç ölüm? Ben sayamıyorum artık... A... More

Bölüm 1: İhanet...
Bölüm 2: Yüzleşme...
Bölüm 3: Ölüm...
Bölüm 4: Kimsesiz...
Bölüm 5: Yeşil...
✨️İSİM DEĞİŞİKLİĞİ✨️
SÜRPRİZ ZAMANI!!!
✨️SATIŞA AÇILDIK✨️

İLK BAKIŞ... SON NEFES...

40.1K 1.4K 689
By aysnrnc

İlk bakışta son nefesimi seninle vereceğimi nereden bilebilirdim...

Kesif bir küf kokusu aldığım soluklara karışıyor... Son olduğunu bildiğim nefeslerimin bu kokuya tutsak olmasını istemesem de başka bir çıkışım kalmadığını biliyorum artık... Tavanda yanıp sönen bozulmuş ampuller cızırtılı seslerle etrafın uğursuzluğunu daha da arttırırken, etrafı saran kirli duvarlardan süzülen çamurlu sular burayı gözümde bir mezarlıktan farksız kılıyor geçen her saniye...

Tepedeki cızırdayan ampullerden biri daha patladığında zaten loş olan ortamın aydınlığı biraz daha köreldi. Kuruyan dudaklarımı refleksle yaladığım vakit dilime bulaşan kan tadı midemi bulandırsa da hiçbir şey aldığım keskin kan kokusu kadar dağıtmıyordu benliğimi...

Aldığım her solukta etrafımı saran kan kokusu geçen her saniye benliğimi daha fazla pençeleri altında kıstırırken, bunun geri dönüşü olmayacağını çok iyi biliyorum artık...

Burası hikayenin başladığı yer değil çünkü...

Kim bilir, belki de başka birileri, bu gece karanlığa teslim olduğunda kendi hikayelerini yazmaya başlayacaklar ardımızdan ama... O hikayelerin hiçbirinde yoluna devam eden kahraman ben olmayacağım...

Ne acı...

Hiçbir şey yaşayamadan, hiçbir şeye başlayamadan şimdi kendi ellerimle ekliyorum hikayeme o son noktayı... Peşine iki nokta daha ekleyip umutlarımı diri tutmaya cesaret edemiyorum... Peki bunu istiyor muyum?

İstiyorum bile diyemiyorum...

Sonrası olmadığını biliyorum çünkü... Buradan bir çıkışım olmadığını bildiğim gibi... Bu gecenin asla bir sabahı olmayacağını bildiğim gibi...

Umarsızlıkla birbirine giren saçlarımın arasından süzülen ter damlaları omuriliğim boyunca kayıp gidiyor... Dizlerim titriyor, ellerim, dudaklarım, soluklarım...

Bir tek bakışlarım keskin... Bu hayatta göreceği son şey olduğunu bile bile bir an olsun düşmanının yüzünden ayrılmıyor... Bir an olsun titremiyor... Bir an olsun vazgeçmiyor...

Çünkü bu iş bugün bitecek!

"Düşünmesi kolaydır... Düşmanını hayal ettikçe bileylenen öfkenle, nefretinle, hırsınla düşlemesi... Tıpkı o silahı eline alması gibi... Ama o sınıra geldiğinde tetiğe basacak yürek herkeste olmaz... Hele ki senin gibi aptal bir kız çocuğunda asla!"

Arsızlık sonradan edinilen bir karakter özelliği değildi. Karaktersizliğin karşıdaki insana yansımasıydı belli ki... Şimdi karşımdaki zavallı mahluk hala en arsız gülüşüyle beni yok etmeye çalışırken, titreyen ellerim bahsettiği o kesif öfkeye bulanıp daha sıkı sarmaladı soğuk metali...

Bir ürperti kapladı içimi tam da o anda... Hayatımda ilk ve son kez kullanacağım bir silahın kabzası tam da nabzımın üzerine değiyordu... Ölümü hatırlatır gibi... Sonumun geldiğini unutturmamak ister gibi...

İnsan bir ömre kaç kimsesizlik sığdırır? Kaç yara, kaç gözyaşı, kaç acı?

Kaç ölüm?

Ben sayamıyorum artık... Aldığım her nefese kan kokusu karışırken, bu lanetten kurtulamayacağımı biliyorum...

Ölüm..

İki hece, dört harften çok daha fazlası benim için...

Her şeyin sonu, belki de başlangıcı...

Ama benim gerçeğim!

Bir ölümle son bulmayı hakediyor benim hikayem... Bir ölümle başladığı için belki de...

Şimdi elimde bileğime ağır gelen, yüreğimi ağrıtan bir silah var... Karşımdaysa bu hayatta ki tek düşmanım, bana düşmanlık beslemeyi öğreten düşmanım... Biliyorum, bu silah bugün patlayacak... Ne garip, namlunun ucunda düşmanım var ama ölen ben olacağım...

Hem katil hem de maktulum bu hikayenin sonunda...

Elimde tuttuğum silah için pişman değilim... Burada olduğum için de... Onu öldüreceğim için de... Sadece... Onu ardımda bırakmak zorunda kaldığım için pişmanım... Hayatında kanlı ayak izlerimi bıraktığım için... Kan kokan ellerimle, lanetli kaderimle ona dokunduğum için pişmanım...

Bir de... Son kez göğsüne sığınamadığım için galiba...

Kalın metali saran ellerim yorgun, durmayı dileyen kalbim hala atmak zorunda olduğu için kızgın, düşmanımsa hala beni ciddiye almadığı için arsız...

"Bitir artık şu komediyi, Leyla! Sen bir adamı öldürecek kadar acımasız olamazsın. O silahı sabaha kadar elinde tutsan bile o tetiğe basamayacağını ikimiz de biliyoruz. Sen ben değilsin, asla da benim gibi olamazsın. Sen katil olamazsın, Leyla!"

Sanırım en başından beri hikayemize aradığım final cümlesi buydu. Kan kokan hikayeme, ölüm vuruşu olacak bir şey duymayı bekliyordum düşmanımdan. O ise bunu bana vermekte gecikmemişti...

"Haklısın..." dedim, belki de dakikalar sonra ilk kez küf kokan duvarlar arasında ona sesimi duyurarak.

"Ben sen değilim, senin gibi kalleş, senin gibi korkak, senin gibi beş para etmez bir insan müsvettesi değilim! Sırf sen olmadığım için bu silahı sırtına değil, tam da kalbine tutuyorum şimdi! Senin gibi olmadığım için, düşmanıma bir korkak, bir zavallı gibi sinsice ardından yaklaşmadığım için tam da gözlerinin içine bakıyorum..."

Dudaklarımdan dökülen sözlerin ardından bariz bir şekilde alaycılığını kaybeden bakışları, kesif bir öfkeyle kararırken "Sen... Yapamazsın... Hayatın biter, hapse girersin... Bunu yapmaya cesaret edemezsin..." diye sesine bulanan korkuyla haykırdığında, belki de unuttuğum bir zamanın ardından ilk kez gerçek bir gülümseme kapladı yüzümü...

"Merak etme... Ölüler hapse girmiyor..."

İşte o an... Gözlerinde korkunun özünü gördüğüm o saniyelik an bana aradığım ışığı vermişti... Zifiri karanlık, günü geceye, soluğu ölüme bürüyen o karanlık ışık...

Sıkı sıkıya sardığım silahın soğuk tetiğinde asılı duran işaret parmağım tek bir an bile düşünmeden tetiğe bastığında, küflü duvarlarda patlayan ölümün sesi yaralı bir hayvan gibi acı içinde debelenen yüreğimi sardı... Elimden kayıp giden silah çamurlu zeminde kulakları çınlatan gürültülü bir ses bıraktığında, saniyeler sonra yerle buluşan yorgun bedenimdi... Tıpkı hayatım gibi çamura bulanan bedenim tarif edemediğim bir soğuklukla sarmalanırken "Leyla!" diye haykıran ses duyduğum, ne garip ki ölürken de duymak istediğim son sesti...

Dedim ya namlunun ucu düşmanımdaydı... Ama bu hikâyede ölen ben olmuştum...

Merhabalar🤗Aylar sonra yepyeni bir hikaye heyecanıyla daha içim kıpır kıpır... Aslına bakarsanız Başımın Belası'ndan sonra planım bu hikayeye başlamaktı ama bir anda gelen ilhamla El Gibi'ye başlayınca bu hikayeyi askıya almak zorunda kalmıştım... Açıkçası beklediğim için pişman değilim çünkü kafamda kurguya dair zaman içinde netleşen şeyleri düşündükçe bu hikaye için doğru zamanın bu an olduğuna inanıyorum😉

Başımın Belası'yla Gençlik-Romantik Komedi tadında bir serüvene başlamıştık.El Gibi'deyse romatizmin yanı sıra çoğu zaman dramın dibini gördük, ağlaya ağlaya hep birlikte😂Bu defaysa içinde aşkın olduğu daha farklı bir şey denemek istiyorum karşınızda... Biraz polisiye biraz dram kimi zaman komedi ve tabii bolca da aşk...Umarım yeni hikayemde de benimle olmaya, artarak çoğalmaya devam edersiniz🤗

Söylemeye gerek kaldı mı bilmiyorum ama bu Başımın Belası'nda tanıştığımız Eren'in hikayesi...Tabii bu hikayenin şöyle de hoşunuza gidecek bir tarafı var ki, Başımın Belası karakterlerini de bu hikayede sıkça göreceksiniz...

Umarım hepimiz için çok özel ve bambaşka bir serüven olur... Ben çok heyecanlıyım, peki ya siz?

Şuraya da hikâyeye başlama tarihinizi alayım📍

İlk bölüm yarın sizlerle olacaktır... Hikayeye daha evvel başladığımda bir yere kadar okuduğunuzu biliyorum ama gerçekten çok zaman oldu ve ben bir takım düzenlemelerle hikayeyi daha doğru bir şekilde yeniden yazmaya başladım. Umarım aynı heyecanla okursunuz. Bir aksilik olmazsa inşallah bu defa ara vermeden finale kadar gideceğiz. Şimdilik benden bu kadar. Yarın ilk bölümde görüşürüz😉

instagram: aaysnrnc

aysnrnc
🔥⚡

Continue Reading

You'll Also Like

244K 7.7K 17
Yıllar önceymiş, kalbi kötülükle beslenenler şer tohumlarını onların üzerine ekmiş. Filizlenmiş tohumlar, yeşermiş, büyümüş, sarmaşık olmuş, dört bir...
1.8M 49.4K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
45.8M 2.1M 86
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
42.1K 143 1
MÜPTELA YAYINLARI TARAFINDAN BASILI ESER HALİNE GETİRİLMİŞTİR! Van Gogh'un resmettiği Yıldızlı Gece'nin hikâyesini bilir misiniz? Rivayete göre 1890...