MEZAR

By S-Mare

628K 78.5K 14.7K

(TAMAMLANDI) Yıkılan bir dünya... Ve vampirlerin hüküm sürdüğü bir yeraltı ülkesi... Sepulcrum... ... More

TANITIM • Sepulcrum
1 • Tebrikler Asker
2 • Onu Seçiyorum
3 • İşte Başlıyoruz
4 • Avcılar
5 • Cennette Gibi
6 • Susuzluk
7 • Sevgi Zayıflıktır
8 • Yeryüzü
9 • Dönüşüm
10 • Gri Şeytanlar
11 • Yeryüzü Koruyucuları
12 • Köle Serumu
13 • Kan Yemini
15 • O Gitti!
16 • Kız Benim
17 • Senden Kurtuluyorum
18 • Şizofreninin Tadını Çıkar
19 • Tehlike
20 • Kalbi Atan Bir Vampir
21 • Beni Öldür
22 • Yağmuru Hisset
23 • Kıpırdarsan ölür!
24 • İki Yüzlü Vampir Lider
25 • Atratus Sahibine Geri Döndü
26 • Sevgi Sıcaktır
27 • Pes Etmem
28 • Yeni Kölem
29 • Bastırılmış Güç
30 • Mucize Çocuk
31 • O Senin Baban
32 • Kaçak Vampir
33 • Doğru Olamaz
34 • Yeryüzü ve Gökyüzü
35 • Açık Sözler
36 • Asla Vazgeçmem
37 • İpler Artık Onun Elinde
38 • Canına Susamış Aptal Cadı
39 • Sen Artık Bir Ölüsün!
40 • Kralımız Çok Yaşa!
41 • Yanıp Düzeni Korumak
42 • Geri Gel!
43 • Kabul
44 • Kirli Geçmiş
45 • Sırlar
46 • Sınav
47 • Köle
48 • Vazgeç(-me!)
49 • Geçmiş
50 • Hiç Uğruna
51 • Ayrılık (Final)

14 • Mezarıma Geri Dönüyorum

11K 1.6K 130
By S-Mare

Multimedya: Skillet | Feel Invincible

Keyifli okumalar...

Tony'i uyanması için dürttüm ama o homurdanıp kaldığı yerden uyumaya devam etti. Dün bana kan yemini verdikten sonra hemen hemen hiç konuşmamıştık, sonra da uyuyakalmıştık. İçimdeki rahatsız edici his onun yemininden sonra neredeyse kaybolmuştu ki birden daha kötü düşünceler içimde peyda olmuştu. Ne olursa olsun benimle kalacağına artık emindim ama ya sırf bunu kan yemini yüzünden yapacak duruma gelirse ne olacaktı? Buna şüphesiz göz yumamaz, kan yeminini bozar ve onu azat ederdim. Yine en baştaki durumuma geri dönmüştüm.

Tony'i tekrar dürtüp uyanması için sarstım. Hayatında bu kadar uyumuş muydu acaba? Tek gözünü açıp bana baktı ve kolunu uzatıp beni yanına çekip sarıldı. "En önemli yerinde uyandırmak zorunda mıydın?" diye mırıldandı. "Tam da güzel bir kız tavlayıp yatağa atıyordum."

Kolunun altından çıkıp doğruldum. "Bilinçaltındaki fantezi dünyanı öğrenmek istemiyorum Tony." dedim. "Acıktım. Çantalar nerede?"

"Dolapta." dedi yan dönüp uyumaya devam ederek.

Ayağa kalkıp dolabın kapağını açtım. Dolapta benim odamın aksine çeşit çeşit kıyafetler vardı. Aslında düşününce hem Julian'ın hem de Tony'nin normal bir odası varken benim odam bir tımarhane hücresine benziyordu.

"Çifte standart." dedim. "Bana verilen odada buradakilerin hiçbiri yok."

"Çünkü senin odan normal bir oda değil." dedi boğuk bir sesle Tony. "Orası kısmen bir işkence odası. Seni zapt etmek için oraya kapattık."

Başımı ona çevirdiğimde hala aynı pozisyonda uykuyla uyanıklık arası bir yerdeydi. "İçim nasıl rahatladı anlatamam."

Yere eğilip kıyafet yığınını kenara ittim ve çantalardan birini kendime çektim. İçini açtığımda çok az kan şişesi kaldığını gördüm. Diğerini çektiğimde onda da sadece iki şişe vardı. Sanırım gerçekten stoklarımızı hoyratça kullanmıştık ve şimdi Valeria'dan da kan isteyemezdik.

Bu durumda sanırım biraz daha açlığa sabredebilirdim. Çantaları yerine koyup dolabı kapattım. Tony gözlerini açmadan "Doydun mu kan emici?" diye sordu.

"Kesinlikle." dedim neşeli bir sesle. O tekrar sessizliğe gömülüp uykusuna kaldığı yerden devam ederken bende onu rahat bırakıp odasından çıktım. Akşama buradan gideceksek ne kadar dinlenirse yararınaydı.

Normal zamanlarında buradaki insanların nelerle uğraştığını merak ederek bir süre etrafı gezip açlığımı unutmayı denedim ama etrafımdaki insanlardan yayılan kan kokusu bana hiçte yardımcı olmuyordu. Çoğu insan parti verilen yerde oturup sohbet ederken birazı diğerlerine mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Silahlarla ilgilenen bir grup ve dışarıdan getirilen eşyaların dezenfektesyonuyla ilgilenen başka bir grup daha görmüştüm. Daha fazla bilgi edinmek istesemde açlığım buna izin verecek gibi değildi. O yüzden en mantıklısı kendi odama yani tımarhane hücresine geri dönmekti.

Koridorda ilerlerken Julian'la karşılaştım. O da beni fark edince bakışlarını bana çevirdi. Tüm söylediklerini yine sineye çekip onunla normal bir selamlaşma konuşması yapacağımı düşünüyorsa yanılıyordu. Ona haddinden fazla sabır göstermiştim ve dahası olmayacaktı.

Gözlerimi ondan çekerken yanından geçtim ama bir kaç saniye sonra adımı seslenirce duraksayıp başımı ona çevirdim ve herhangi bir şey söylemeden ne söyleyeceğini beklemeye başladım

"Valeria..." dedi. "Onu kışkırtmamalıydın." Daha fazlasını yapmadığıma şükretsin.

Bir şey söylemediğimi görünce devam etti. "O insanların değer verdikleri şeyleri ellerinden almayı saplantı haline getirir. Dikkatli ol ve sakın ne sen ne de Anthony'i onun verdiği kanla beslenmesin."

Dudaklarım yana kaydı. Ne kadar da düşüncelisin demek istedim. 'Sen ve deli arkadaşın umurumda değilsiniz' demeseydin belli seni biraz dikkate alabilirdim.

"Merak etme. En azından bunu düşünebilecek kadar zekiyiz ve dert ettiğin yine başına bela olmamızsa bizim de buna niyetimiz yok. Kendimize yetecek kan stokumuz var ve bu akşam bizden ebediyen kurtuluyorsun."

"Anlamıyorsun." dedi gözlerini kısarak. "Onlarla da beslenemezsiniz."

Söylediği son cümledeki uyarıyı aldığımda "Lanet olsun!" diye tıslayıp yanından geçtim ve koşmaya başladım. Bir kaç saniye içinde zaten Tony'nin odasının önündeydim. Kapıyı kırar gibi açıp içeri daldığımda Tony'i elinde kan şisesiyle yakaladım. Elinden kan şişesini sertçe çekerken içindeki kanın bir kaç damla üzerine sıçradı.

"İçtin mi?" dedim oldukça sert çıkan sesimle.

Gözlerini kısıp neden böyle davrandığımı anlamaya çalıştı. "Sen bir panter gibi üzerime atılmasaydın içecektim ama sorun değil açsan sen..."

"Yani içmedin." diye sözünü kestim.

Ellerini yukarı kaldırıp "Yemin ederim ağzımı bile sürmedim." dedi alayla. "Neler olduğunu artık anlatacak mısın?"

Rahatlayarak ilerleyip elimdeki şişeyi banyodaki lavaboya boşalttım ve Tony'nin şaşkın bakışları altında dolabı açıp çantalardan şişelerin tümünü çıkardım. Tony onları da boşaltacağımı anladığında önüme geçti. "Delirdin mi Mel? Onlara ihtiyacımız var."

"Çekil Tony." dedim onu iterken. Şişenin birini daha Lavaboya dökerken başımı ona çevirip "Valeria..." dedim.

Bakışları hemen değişince o da ne anlatmaya çalıştığımı anlamıştı ama tek kelime daha etmedi. Tüm şişeleri lavaboya döktükten sonra hepsini çantalardan birinin içine tıktım ve köşeye fırlattım.

Bir süre sonra topuklu ayakkabı sesi duyduğumda bunun Valeria olduğunu anlayarak Tony'e döndüm. Sanırım Yeryüzü Şeytanı bugün sinsice dolaşma adetini terk etmişti. Tony'nin dudakları yana kayarken aklında yeni bir oyunun planını yaptığını anlamıştım. Valeria bunu çoktan hak etmişti. Hatta daha fazlasını da görecekti.

Kapı çalınıp araladı ve Valeria bizi gördüğünde neşeyle gülümsedi. "Merhaba çocuklar." deyip içeri süzüldü.

"Sana da merhaba." dedi Tony'de gülümseyerek.

Ben ise sadece geniş bir gülümsemeyle ona bakmakla yetindim. Valeria bir kaç saniye ikimizin arasında göz gezdirip bir şeye emin olmaya çalıştı. Beslenip beslenmediğimize...

Sonra ise karar verememiş olacak ki yatağa oturdu. "Akşam gidiyorsunuz ha!" dedi koyu bir rujla süslediği dudaklarını büzerek. "Kalmanızı isterdim." Sonra Tony'e bakıp gülümsedi. "Özellikle de senin Anthony."

"Kalmamızı istersen kalırız." dedi Tony aynı gülümsemeyle.

Valeria gözlerini kısıp bu sefer "Aç olmalısınız. Size bir şeyler ayarlamamı ister misiniz?" diye sordu.

"Ah! Hayır." dedim elimi olumsuz manada sallayıp. "Bir kaç dakika önce kendi stoğumuzdan beslendik bile."

Valeria keyifli bir şekilde bir kahkaha attı. "Bu güzel haber işte." dedi. "Aç kalmanızı istemem. Siz benim misafirimsiniz ve en iyi şekilde ağırlanmalısınız." Ayağa kalkıp Tony'e doğru yürüdü ve elini yüzünde gezdirdi. Bana yan bir bakış atarken "Ona yaklaşırsam bedelini ödeyeceğimi söylemiştin. Şimdi aynı şekilde düşünmediğine eminim." dedi.

Omuz silkip "Sorun değil." dedim. "Ben paylaşımcı biriyim."

Valeria yine güldü. "O zaman onun benimle kalmasının sakıncası olmaz umarım." Öfkemi dizginlemeliydim. Açlığımı kontrol altına alsamda öfkeden gözlerim parlarsa bu oyun hemen sona ererdi. Aslında bu iyi olabilirdi çünkü şu an Valeria'nın kafasını gövdesinden ayırmak istiyordum ama Tony'nin oyununu bozmak istemediğimden "Elbette." diye gülümsedim.

Valeria sinsi bir şekilde güldü ve dün Julian'a yaptığı gibi Tony'de öptü. Tony gülümseyerek ona karşılık verdiğinde tırnaklarımı avuç içime batırdım. Bu Tony'i ilk kez başka bir kızla görüşüm değildi. Öfkelendiğim şey ise Valeria'nın söylediklerime rağmen bana meydan okuyarak ona yaklaşmasıydı.

Valeria geri çekildiğinde yine bana baktı ve ben yine ona saçma bir şekilde gülümsedim. Kafasını koparma planları yaparken şu an ona gülümsemenin zorluğu ise yadsınamazdı.

Valeria tekrar Tony'e döndüğünde "O zaman..." dedi. "Anthony benimle kalmak için kan yemini vermeni istiyorum."

Tony kaşlarını kaldırıp "Tamam." dedi. Valeria bu cevaptan sonra iyice keyiflenmişti ama Tony'nin son sözlerinden sonra anlamayarak gözlerini kıstı. "Zaten bu aralar çok kan yemini veriyorum, sonunda kanım kurursa sebebi kadınlar olacak."

"Ne?" dedi Valeria.

"Diyorum ki..." dedi Tony hayli eğlenen sesiyle. "Kadınların üzerime atlamasına alışkınım ama bu konuda tacı sana veriyorum."

Sıra bana gelmişti. Köşeye fırlattığım çantayı alıp Valeria'nın şaşkın bakışları altında ters çevirdim. Metal şişeyeler gürültüyle etrafa saçıldılar. Valeria gözlerini şişelerden çekip bize baktığında "Bana oyun mu oynadınız?" diye sordu. Şimdi neşeli ifadesi yerini öfkeye bırakmıştı.

"Oldukça eğlenceliydi." dedi Tony kollarını önünde bağlarken.

Valeria öfkeli gözlerini ona çevirdiğinde bende ona doğru yürümeye başladım. Önünde durunca bakışlarını Tony'den çekip bana baktı.

"Sana söylediklerimi dikkate alacaktın." dedim gözlerinin içine bakarak. "Ben tehdit etmem, yaparım."

Uzatıp boynunu tek bir hareketle kırdım. Şüphesiz kendi mekanında ona dokunamayacağımı düşünmüş olmalı ki savunmasız yakalanmıştı ama beni kızdırmayacaktı. Ben kanı kuruyacağını bile bile zehir içmekte tereddüt etmeyen kızdım. Beni tanısaydı söylediklerimin yapacaklarımın teminatı olduğunu anlardı. Umarım bundan sonra sözlerimi dikkate alırdı yoksa daha kötü bir sonuçla karşılaşırdı.

Tony bir kahkaha atarken sanki Valeria hala onu duyabilecekmiş gibi "Birilerini öldürme fırsatını kaçırmayacağını söylemiştim." dedi. "Ama sanırım sen o kısmı kaçırmışsın."

Kapı tekrar çalana kadar Tony'nin kadınlarla ilgili tespitlerini dinlemek zorunda kalmıştım. Saat çoktan ilerlemiş neredeyse akşam olmuştu. Valeria ise hala ölü gibi Tony'nin yatağında yatıyordu. Hatta gibisi fazlaydı. Tam olmasada ölü sayılırdı.

Julian elinde bir çantayla içeri girdiğinde bir kaç saniye yatağın ayak ucunda yan yana oturan Tony ve bana baktı. Valeria'nın önünde durduğumuzdan henüz onun fark edememişti.

Yerdeki şişelere bakıp tekrar bakışlarını bize çevirdi. "Size bir şeyler getirdim." dedi çantayı yere bırakarak. "Aç olmalısınız. Yola çıkmadan beslenmelisiniz."

"Çok düşüncelisin." dedi Tony alayla. "Fare kanı mı? Yoksa yine Valeria'nın özel spesiyali mi?"

Julian ona umursamaz bir bakış atıp "İçip içmemek size kalmış." dedi. "Sizi ikna edecek değilim. Gidip Valeria'yı bulmalıyım."

Çıkmak için kapıya yönelmişti ki "Boşuna dışarıda arama." dedim. Durup tekrar arkasını dönünce Tony'le birbirimize bakıp güldük ve ikimizde iki yana kayıp Valeria'yı görmesi sağladık.

Julian kısa bir süre sabit bakışlarla Valeria'ya baktıktan sonra "Ne yaptınız siz?" diye sordu.

"Biz değil." dedim. "Ben." Arkama kısa bir bakış atıp tekrar Julian'a döndüm. "Boynunu kırdım."

Julian derin bir nefes alarak elini saçlarından geçirdi. Gözleri tekrar beni bulduğunda öfkeli bir ifade beklesemde o gülüp "Çoktan bunu hak etmişti." dedi. "Ama şimdi size sorun çıkartacaktır."

"Keyfi bilir." dedi Tony. "Bir şekilde kendi yolumuzu buluruz."

Julian'nın itiraz edecek gibi bir hali vardı ama Valeria'nın sesiyle sustu. Valeria boynunu ovalayıp "Tanrım!" diye mırıldandı. Gözlerini çevirdiğinde bizi gördü ve hızla kendini karşı duvara attı. Bana bakıp bir küfür savurdu ve "Seni öldüreceğim." diye tısladı.

Yerimden kımıldamadan ona gülümsemekle yetindim. "Skoru eşitlemek istiyorsan zevkle denemene izin veririm."

Valeria hızla bana atıldığında Tony daha hızlı davranıp onu geriye itti ve "Şansını zorlama." dedi dişlerinin arasından.

"Buradan ancak ölünüz çıkacak." dedi öfkeyle Valeria. "Ya da sizi canlı canlı yemeleri için yaratıkların önüne atacağım. Vampir eti en sevdiklerindendir."

"Valeria!" diye araya girdi Julian. "Bir söz verdin ve sözünü tutup onları Aureus'un girişine götüreceksin."

"Onlar için yapacağım tek iyilik diğer tarafa geçişlerini sağlamak olacak." diye tısladı Valeria.

Julian ona doğru yürürken bu sefer yüzünde neşeden uzak bir ifade vardı. "Beni oyuna getirmeni sineye çekmiş olabilirim Valeria ama daha fazlasına cüret edip durumu bu raddeye getiren sensin. Belki sana kan yeminim var ama sen öldüğünde ortada bir yemin kalmaz."

Durum bizim için ilgi çekici bir hal aldığında sessizce izlemeye başladık. "Beni öldürecek misin Julian?" diye sordu Valeria alayla. "Geçmişimizi yok saysan bile kan yemini beni öldürmeni engeller."

"Seni öldürmek mi?" dedi Julian şaşırmış gibi. "Onları sana tercih edeceğimi mi düşünüyorsun? Benim düşündüğüm onlar değil sensin. İkisi de normal değil ve bizim için tehditler. Onların ölümü sana bir şey kazandırmaz. Zaten çok geçmeden kendilerini öldürecek bir yol daha bulurlar." Dönüp bize baktı. "Ama hala burada kalmalarını planlıyorsan kız seni öldürmeye hayli hevesli ve istese bunu yaparda. Kurtul onlardan."

Valeria bana baktığında Julian'ı destekleyerek tek kaşımı kaldırıp ona meydan okudum. Kurtul bizden Valeria.

Yüzünde herhangi bir değişiklik olmadı ama öfkesi de geri çekilmiş gibiydi. "Tamam," dedi bir kaç saniye sonra kabullenerek. "Söz verdiğim gibi onları girişe götüreceğim."

"Öyleyse birazdan çıkıyoruz." dedi Julian.

"Sen gelmiyorsun." diye itiraz etti Valeria.

"Sözünü tutup tutmayacağına emin olmaya çalışıyorum Valeria. Tekrar başımıza bela olmalarını istemiyorum. Kan yemini verdim. Hala benden şüphe duyduğunu söylemeyeceksin değil mi?"

Bu Valeria'yı tamamiyle olmasa da tatmin etmişti. Daha fazla itiraz etmedi ve bize bakmadan "Hazırlanın!" dedi. Hızla ilerleyip kapıyı çarparak çıktı.

Tony Julian'a göz kırparak "Oldukça ikna edici." dedi. "Ama bizden kurtulmaya bu kadar hevesli olman kalbimi kırmadı değil."

Julian onu duymamış gibi bana kısa bir bakış atıp bir şey söylemeden odadan çıktı. O çıkınca bende getirdiği çantaya yöneldim. İçini açınca bize bir kaç gün yetecek kadar kan şişesi buldum. Birini Tony'e doğru fırlatırken bir tane de kendime aldım.

"Bunu içmeyeceğim." dedi Tony şişeye iğrenen bir bakış atarak.

"İçinde sadece kan var Tony." dedim ve onun aksine şişeyi başıma diktim. Julian bize köle serumu vermek isteseydi beni uyarmazdı zaten.

"Önce senin ölüp ölmeyeceğine emin olayım içerim."

Yerdeki boş şişelerden birini kaparak ona doğru fırlattığımda gülerek hızla yana sıçradı. Bana baktığında "Melanie Rogers." dedi. "Geri döndüğünde Bryton'la evlen desem bunu kabul eder misin?"

"Kesinlikle evet." dedim abartılı bir sevinçle.

"Aman Tanrım! Yine köle serumu sende kafa yapmış."

"Saçmalama Tony." dedim. "Hadi iç şunu da hazırlanalım."

"Sadece yine uysal bir kıza dönüşüp dönüşmediğini merak etmiştim."

"Avucunu yalarsın."

"Keşke partide bunun biraz keyfini çıkarsaydım." diye hayıflandı. "Bu şansı bir daha ne zaman ele geçiririm kim bilir."

"O bir kere olur. Hayal kurma." dedim gülerek. Şişenin tamamen boşaldığına emin olduğumda onu da diğerlerinin yanına yolladım. "Tımarhaneye gidip kıyafetlerimi alacağım." dedim kapıya yönelip.

"Boşunu gitme." dedi Tony. "Valeria onları çoktan yakmıştır." Buna biraz üzülmedim desem yalan olurdu. Kıyafetlerimi dert ettiğimden değil zaten delik deşik olmuşlardı ama ceketim hala işime yarayabilirdi.

Tony şişeyi bitirip çantaların içindekileri tek bir çanta içinde topladı ve Felix'in mühürlü notunu bana verdi. Bir kumaş parçasıyla onu her ihtimale karşı boynuma astım, aslında bunu daha önce yapmam gerekirdi ama hayatta kalmaya o kadar odaklanmıştım ki bunu yeni düşünebiliyordum. Tony çantayı omzuna astığında "Onun içinde ne olduğuna dair bir fikrin var mı?" diye sordu.

"Aureus liderine yazılmış bir not ve habercilerin getirdiği kanıtlar. En azından Felix'in söylediği bu." dedim. "Ama mühürlü olduğu için içini açıp bakamadığımdan net bir bilgim yok."

Julian bu sefer kapıyı vurmadan açtığında Tony'de daha fazla bir şey söylemedi. "Hadi!" dedi Julian. "Hazırsanız gidelim."

Onu takip ettik ve Valeria'nın 10 kişilik ekibiyle sığınağın kapısında buluştuk. Valeria bize ifadesiz bakışlarla baktı ve herhangi bir şey söyleme zahmetine girmedi. 4 kişide maske vardı. Diğerleri vampir olmalıydı. En iyileri olmalarını umdum.

Sığınağın fazlasıyla uzun merdivenleri en sonunda bittiğinde kimse tek kelime etmedi. Valeria yeryüzüne açılan kilitli ve fazlasıyla korunaklı kapıyı açıp önden ilerlerken eski dünyadan kalma araçların yanında durdu. Zırhlı araçlara yerleştiğimizde neredeyse yarım saat boyunca yine sessizlikle ilerledik. Bir kaç yaratığı ezsekte daha fazlasıyla karşılaşmadık.

"Asit yağmuru." dedi Julian. "Az önce durdu. Yaratıklar gizlendikleri yerlerden daha çıkmamışlar anlaşılan." Anladığımı belirtmek için başımı salladım ve dışarıyı izlemeye devam ettim. Yıkık dökük harabe binalar arasından ilerlerken eski günlerde buralarda yaşayan insanları hayal ettim. Sonra aynı insanların Nükleer Savaş yaşanırken nasıl korkuyla sokaklarda koştuklarını... Tüm bunlar ne içindi? Ya da neye yaradı? Geriye sadece kimseye yararı olmayan bir kaç toprak parçası ve ölen onlarca insan bıraktı. Üzerinde yol aldığımız bu yollar kimbilir kaç insanın kanlarıyla yıkandı. Kadınlar, çocuklar ve yaşam mücadelesi veren onlarca insan bir hiç uğruna, sırf kim daha güçlü yarışı yüzünden öylece yok oldu. Bizi bir mezara hapseden insanlar kendilerini de aynı mezara soktu. O kadar ironikti ki hüzünle gülümsedim.

Sonunda araçlar durduğunda yine asit yağmurlarıyla delik deşik olmuş yola ayaklarımızı bastık. Etrafı kontrol edip herhangi bir tehlike olmadığını anladığımızda ilerlemeye başaldık. Bir kaç metre daha yaya ilerledikten sonra Valeria durup bize doğru döndü. "Buraya kadar baş belaları." dedi ve ileride ki yeraltı geçidi girişi gibi görünen geniş açıklığı gösterdi. "Giriş orası. Yaratıklar henüz ortaya çıkmadan gidin." Duraksayıp güldü. "Ya da kalın. Buradan gerisi beni ilgilendirmiyor."

Tony onlara bir asker selamı verirken önce Julian'a bakıp "Elveda Sarı Kedi." dedi. Sonra Valeria'ya döndü. "Elveda Yeryüzü şeytanı." Valeria önce ona öfkeyle baksa da sonra güldü.

"Çok şey kaybediyorsun Anthony." dedi. "Bizimle kalmadığına pişman olacaksın."

"Biliyor musun?" dedi Tony ve bana baktı. "Aslında hayatımda her şeye sahibim ve fazlasını istemiyorum." Gülümsedim. Acaba o da onun benim her şeyim olduğunu biliyor muydu? Söz konusu Tony'se kesin biliyordu.

Tony, Valeria ve Julian arasında bakışlarını dolaştırıp "İkinize de buradaki kuracağınız krallık için şans diliyorum." dedi.

"Yeryüzünde şansa ihtiyacımız yok. En azından benim yok." dedi Julian. "Çünkü onunla bir krallık yönetmek istediğimi sanmıyorum."

Valeria gözlerini kısıp ona bakarken Tony ve bende ne demek istediğini anlamamıştık. Julian ilerleyip yanımızda durdu ve Valeria'ya döndü. "Sana yeryüzündeki hayatında mutluluklar diliyorum Valeria." dedi. "Ama benden buraya kadar. Mezarıma geri dönüyorum."

"Ne?" dedi sesini yükselterek Valeria. "Kan yemini verdin Julian. Bozarsan lanetleneceğini biliyorsun. Kendi kanın seni zehirleyecek."

"Evet, verdim." dedi Julian. "Ama sen de bozdun."

"Hayır bozmadım." diye atıldı Valeria. "Asla böyle bir şey yapmam."

Julian önce onu sonra kendi boynunu gösterdi. Dudakları yana kayarken "Dün gece sana kanını içip içemeyeceğimi sordum ve sende evet dedin." dedi. "Bence bundan sonra neye evet dediğine dikkat etmelisin."

"Oww!" dedi Tony geniş bir sırıtışla. "Birileri dün gece hareketli saatler yaşamış anlaşılan."

Tony'e doğru eğilip "Neler oluyor?" diye sorduğumda bana hayatımdaki en aptalca şeyi sormuşum gibi baktı.

"Melanie gerçekten önceki hayatında bir rahibe olduğuna dair düşüncelerim kesinlik kazanmaya başlıyor. Bu ikisi gece boş durmamış işte. Daha açık anlatma mı ister misin?"

Ne kast ettiğini anladığımda yüzümde şaşkın bir ifade oluşmasına engel olamadım. Julian kesinlikle çok zeki ve fazlasıyla iyi bir oyuncuydu. Tüm o söylediklerini Valeria'yı vazgeçtiğine ikna edip kan yeminini bozmanın yolunu bulmak içindi. Onunla konuştuğumda Valeria'nın bizi dinlediğini biliyordu. Yine de böyle bir şey yapacağı hiç aklıma gelmezdi. Bu daha çok Tony'nin yapabileceği türden bir şeydi.

"Sen..." dedi öfkeyle Valeria. "Benimle bu yüzden birlikte oldun. Seni pislik herif!"

Julian dudaklarını ıslatıp gülümsedi ve onaylamaz bir ses çıkardı. "Sen başlattın Valeria. Bir oyun oynadın ve kaybettin. Halbuki bana oyun oynanmayacağını en iyi senin bilmen gerekirdi."

•••

Julian Valeria'ya haddini bildirdi ha! Ne dersiniz?

Sizce Julian neden Aureus'a gitmek istiyor?

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
😍😘

Continue Reading

You'll Also Like

440K 40 1
"Şiir yazdıracak kadın yanımda olduktan sonra, ben zaten her bir zerresine şair olurum."
824K 2.7K 1
Ayağıma büyük gelmiş ayakkabılara huysuzca baktım. "Ya bunlar bana olmadı!" "Prenses sen olmadığın içindir." "Ya da sen prens olmadığın içindir, ayı!"
83.4K 1.5K 42
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...
429K 36.3K 56
Yıllar önce,Pasifik okyanusunun bilinmeyen köşelerinde başkanlığını Victor Morcam'ın yaptığı Morcam Adası kaynağı da kendisi gibi bilinmeyen bir nede...