"geldiler! geldiler!
ay hazır edin,
limon kahveleri hazır et hemen!"
ünlemlere uyandım, hanımefendinin ünlemleri
"HANIMEFENDİ!"
üzerimdeki 3 yaş hediyem olan pijamamı umursamadan merdivenlerden indim
en son labirentteydim ben!
hayır, hayır, güneşi pataklıyordum bir güzel
ya da sanırım bakkala inip iki bira almıştım, mor puntolulardan
merdivenleri iniyorum ve bir bakıyorum uzun boylu bir insan(?)
çiçek şişelerim ellerinde, kapaklarını açmasını deniyor!
sizde kimsiniz! diyorum
ne haddinize ölmüşe yeni nefeslerle umut vermek! öldü o çiçekler!
kendinizi tanrı mı sanıyorsunuz, hangi yıldızları söndürmek peşindesiniz!
sinirleniyorum, üzerimdeki kırmızı çizgili pijama takımım gibi kıpkırmızı oluyorum
alıyorum şişelerimi ve koşuyorum merdivenlerden yukarı
ve bir ses duyuyorum
aniden
şu alıştığım kuş cıvıltıları veya
akan suyun sesi değil
bir kalp atıyor, hem de öylesine tanıdık bir kalp
merdivenlerden tekrar iniyorum,
yavaşça
koca salona bakıyorum ve ne göreyim!
tanrı aşkına, şu uzun boylu insanın elinde bir kalp atıyor. üstelik bu benim kalbim! paltosunun arka cebine saklayıp hanımefendiyle güleryüzlü bir şekilde konuşmaya devam ediyor
buldum kalbimi! rüyalarımda labirentin yolunu bulabilirim öyleyse!
bağırıyorum tüm gücümle
"HANIMEFENDİ!"
"BU UZUN İNSAN"
nefesimi toparlıyorum ve parmağımı yöneltiyorum kendisine
bana gülümsüyor
hanımefendi ise beni dinlemiyor
"bir kalp hırsızı."
neden dinlemiyor bu kadın beni
nedir neşesinin sebebi, gülmez o bu kadar.
acaba dün birasını fazla mı kaçırdı?
sevgilim diyor insan
ben kalp hırsızıyım, hanımefendinin kalbini çaldım
bakın ne neşeli, ne kendinde değil!
siz ne sanarsınız gözyaşı kuraklığınızın sebebini!
kalbinizi çaldım çünkü
kötü biri de değilim
hanımefendinin geçmiş acılarını,
sizin gelecek kaygılarınızı
ve şahsımın şimdiki zaman yüklerini taşıyan bir kalp hırsızıyım sadece, diyor
peki ya bayan kalp hırsızı
kalbim ellerinizde iken sizi öpmeyi dilemem neyin işaretidir öyleyse?