Asperatus Nevm ✓

נכתב על ידי mensemortuis

301K 23.5K 4.4K

2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız der... עוד

c a s t
p l a c e s
❄p r o l o g ❄
❄ 1. BÖLÜM ❄
❄ 2. BÖLÜM ❄
❄ 3. BÖLÜM ❄
❄ 4. BÖLÜM ❄
❄ 5. BÖLÜM ❄
❄ 6. BÖLÜM ❄
❄ 7. BÖLÜM ❄
❄ 8. BÖLÜM ❄
❄ 9. BÖLÜM ❄
❄ 10. BÖLÜM ❄
❄ 11. BÖLÜM ❄
❄ 12. BÖLÜM ❄
❄ 13. BÖLÜM ❄
❄ 14. BÖLÜM ❄
❄ 15. BÖLÜM ❄
❄ 16. BÖLÜM ❄
❄ 17. BÖLÜM ❄
❄ 18. BÖLÜM ❄
❄ 19. BÖLÜM ❄
❄ 20. BÖLÜM ❄
❄ 21. BÖLÜM ❄
❄ 22. BÖLÜM ❄
❄ 23. BÖLÜM ❄
❄ 24. BÖLÜM ❄
❄ 25. BÖLÜM ❄
❄ 26. BÖLÜM ❄
❄ 27. BÖLÜM ❄
❄ 28. BÖLÜM ❄
❄ 29. BÖLÜM ❄
❄ 30. BÖLÜM ❄
❄ 31. BÖLÜM ❄
❄ 32. BÖLÜM ❄
❄ 33. BÖLÜM ❄
❄ 34. BÖLÜM ❄
❄ 35. BÖLÜM ❄
❄ 36. BÖLÜM ❄
❄ 37. BÖLÜM ❄
❄ 38. BÖLÜM ❄
❄ 39. BÖLÜM ❄
❄ 40. BÖLÜM ❄
❄ 41. BÖLÜM ❄
❄ 42. BÖLÜM ❄
❄ 43. BÖLÜM ❄
❄ 44. BÖLÜM ❄
❄ 45. BÖLÜM ❄
❄ 46. BÖLÜM ❄
❄ 47. BÖLÜM ❄
❄ 48. BÖLÜM ❄
❄ 49. BÖLÜM ❄
❄ 50. BÖLÜM ❄
❄ 51. BÖLÜM ❄
❄ 52. BÖLÜM ❄
❄ 53. BÖLÜM ❄
❄ 54. BÖLÜM ❄
❄ 55. BÖLÜM ❄
❄ 56. BÖLÜM ❄
❄ 57. BÖLÜM ❄
❄ 58. BÖLÜM ❄
❄ 59. BÖLÜM ❄
❄ 60. BÖLÜM ❄
❄ 61. BÖLÜM ❄
❄ 62. BÖLÜM ❄
❄ 63. BÖLÜM ❄
❄ 64. BÖLÜM ❄
❄ 65. BÖLÜM ❄
❄ 66. BÖLÜM ❄
❄ 67. BÖLÜM ❄
❄ 68. BÖLÜM ❄
❄ 69. BÖLÜM ❄
❄ 70. BÖLÜM ❄
❄ 71. BÖLÜM ❄
❄ 72. BÖLÜM ❄
❄ 73. BÖLÜM ❄
❄ 74. BÖLÜM ❄
❄ 75. BÖLÜM ❄
❄ 76. BÖLÜM ❄
❄ 78. BÖLÜM ❄
❄ 79. BÖLÜM ❄
❄ 80. BÖLÜM ❄
❄ 81. BÖLÜM ❄
❄ FİNAL PART I ❄
❄ FİNAL PART II ❄
❄ FİNAL PART III ❄
❄ ö z e l b ö l ü m ❄
2. Hikaye Duyurusu

❄ 77. BÖLÜM ❄

1.7K 194 39
נכתב על ידי mensemortuis

Herephia dağlarının üzerine, karlar hızlı bir şekilde yağıyordu. Bir vakit kavramı olmamasına rağmen bu doğaüstü olay hayret edinilecek düzeydeydi. Zaman durmuştu durmasına ancak evrenin tüm faaliyetleri kaldığı yerden devam ediyordu. Lapa lapa yeryüzüne doğru iniyordu, tüm huzur. Karlarla kaplı ağaçlar, şatonun tepesinden oldukça net görünüyordu. Dumanı tüten evler, karların arasında günlük işleri ile uğraşan farklılar... Terk edilmiş bir şehirden daha fazlası vardı burada.

İstemsizce gülümsedi, Mehir. Kışı seveceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Gerçi neyi seviyordu, ondan da emin değildi. Bazen, hayatındaki onca olaya rağmen o kadar boş yaşadığını düşünüyordu ki, çoğu zaman boğuluyor gibi oluyordu. Fakat son zamanlarda, nefes aldığını hissedebiliyordu. Birkaç günde olsa tüm sorunlarını aklından def etmişti. Bayan Hemmings ve planları dışında, sürekli uyumuş ve düşünmüştü. Her şey sözdeydi belki de. Aslına bakılırsa, Asperatus'un karşısına çıktığı vakit ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl ikna edebileceğini veya nasıl saldıracağını... Hiçbir şey bilmiyordu.

Gereksiz bir özgüven ve yine gereksiz bir uykunun içinde gibiydi. Dokunsalar uyanacak gibi hissediyordu. Tanrı biliyor ya, bu his berbat bir şeydi.

Saçlarına düşen karlara ve ıslanan omuzlarına aldırmadan orada kalmaya devam etti. Rüzgâr şiddetle esiyordu ve saçlarını iri dalgalar halinde sırtından göğe yükseltiyordu. Alnındaki kâkül denilmeyecek kadar uzamış olan tutamları çekerek, güneşin çıplak tenine değmesine izin veriyordu. Bir rüzgâr şarkı söylüyor ve yeşil gözlerinin etrafı izlerken ki dansına eşlik ediyordu.

Genç kızın hissettiği huzurun yanına yoğun bir karanlık yerleştiğinde, şiddetli bir esinti daha geçmişti gökyüzünden. Minik kar taneleri, bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne ve bir gölgeyi daha çekmişti, birkaç dakikalık aydınlığına.

Bir süre daha bekledi Mehir, bulunduğu yerde. Yanındaki kıpırdanmaya bir kez olsun dönüp de bakmamıştı. Gitmesini ve yalnız kalmayı da ümit etmiyordu. Yine üzerine umursamazlık perdesi inmiş olmalı ki oldukça rahat davranıyordu. Ta ki yanındaki kişinin sesini duyup, kayıp kimliği çözene değin.

"İnsan olmamak iyi bir duygu olsa gerek."

İşte o an, Mehir büyük bir şaşkınlıkla başını biraz yana kırdı ve Oyuncu'ya baktı. Ancak genç adamın kendi kendine konuşur hallerini fark ederek tekrar önüne döndü. Yine de susmayı başaramamıştı.

"Bu sizi ilgilendirmez." Dedi buz gibi bir sesle.

Oyuncu içten bir şekilde gülümsedi. Yanağındaki gamzeye tatlı ve ufak bir tını eşlik ettiğinde Mehir'in huysuzca solumasını işitmişti. Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Her zaman işe yaramaz ve basit bir öğrenciydin."

Genç kız dişlerini sıktı fakat cevap vermedi. Gözleri öfke içinde kısılmıştı.

"Ancak şimdi farklı olduğunu öğreniyorsun. Bu iyi hissettiriyordur."

Mehir hızla başını çevirdi ve öfke içinde kısılmış gözlerini Oyuncu'ya dikti.

"Bundan size ne?"

Oyuncu bu sefer daha bir geniş gülümsedi ve elleri cebinde hafifçe eğilerek Mehir'e baktı. Mavi gözlerinde eğlenir bir ifade hâkimdi.

"Çok çabuk karakter değiştiriyorsun."

"Anlamadım?"

"İraden," derken hafifçe geri çekilmişti. "Çok zayıf. Bu seni güçsüz kılıyor. Benim gibi bir eğitmenin yanında olduğun için şanslı hissetmelisin."

Mehir gözlerini hafifçe kapatarak başını yukarı kaldırdı ve derin bir nefes aldı. İçindeki yılan her zamanki gibi açığa çıkmış, zehirli kelimeleri sıraya diziyordu. Çekilecek kurada ise, nasıl daha çok zarar verebilirim konusu vardı.

"Bunu bana bir isme bile sahip olamayan adam mı söylüyor?"

Oyuncu bu sefer daha geniş gülümsedi. Öyle bir gülüşü vardı ki, o sert çehrenin altındaki dişler adeta parlıyordu. Katı görünümünün altında yatan sevimli ifadeye bakakalan Mehir az önce söylediği sözlerin ne anlama geldiğini yeni yeni idrak ederek sıkıntı içerisinde gardını çekti.

"İsmimi merak mı ediyorsun?"

Genç kız bir ara utangaç kızlar gibi "Ne münasebet!" diyecek olsa da, hemen sonra kendini toparladı ve ağzından, tıpkı Kira'nın alaycı tavrına benzer bir "Hah!" nidası çıkardı. Yeniden önüne dönerken "Beni ilgilendirmez. Tıpkı benim de sizi ilgilendirmediğim gibi." Diyerek konuyu kapatmaya çalıştı. Ne yazık ki Oyuncu'nun bu tartışmaya son vermeye niyeti yoktu.

"Benim yanımda rol yapmana gerek yok. Neysen o ol."

"Ne?"

"Neysen o ol, diyorum. Başka birisi gibi görünmeye çalışma."

Mehir başını Oyuncu'ya çevirerek boş ve umursamaz gözlerle baktı. Ardından soğukça "Ben rol yapmam." Dedi, bu söylediğine kendi bile inanmazken.

Oyuncu ise tek kaşını kaldırarak inanmaz bir tavırla karşısındaki kıza bakmayı sürdürdü. Ardından derin bir nefes alarak önüne döndü ve semadan yükselen karla kaplı manzarayı izlemeye devam etti. Ölüm marşı gibi sürüp giden sessizlik can sıkıcı olmaya başlamıştı ancak ikisinden de tek kelime çıkmıyordu. Fakat bir süre sonra Mehir konuştu.

"Biliyor musun? Ben çok iyi rol yaparım."

Oyuncu belli etmemeye çalışsa da kısa bir an gülümser gibi oldu. Fakat hemen sonra ciddi tavırlarına dönerek genç kızı dinlemeye koyuldu.

"Bazen derin bir uykuda olduğumu düşünüyorum. Uyandı uyanacak gibiyim. Sonra geçiyor ve bu dünyaya ayak uyduruyorum."

Sert ve kışkırtıcı havayı acımasızca içine çekerek, karanlık ruhunda dövdü.

"Bir sabah uyanıyorum. Her şey yolunda ilerliyor. Sonra bir şey beni etkisi altına alıyor ve o zaman olan biteni anlamıyorum. Bir şeyler oluyor." Güldü. "Büyük ihtimal saçmalıyorum." Sonra derin bir nefes alarak başını olumsuz anlamda salladı. "Beni anlayabileceğinizi düşünmüyorum."

"Seni böyle düşünmeye iten şey ne?"

"Yani siz," dedi Mehir, ne diyeceğini kestiremeyerek. Ardından sustu ve sessizliği dinlemeye koyuldu ancak yani başındaki adamın konuşması, bu sessizliği perdelemişti.

"Seni dinlemek, o kadar da kötü değil."

"Siz odaklı konuşmadım zaten."  Nefes aldı. "Anlaşılmayan benim."

Oyuncu gülümsemeye çalıştı fakat bu gülüş, acı bir tebessümüsün önüne geçememişti.

"Biliyor musun Mehir? Bana birini hatırlatıyorsun."

Genç kız gözlerini merakla mavi gözlere dikti ancak konuşmadı. Bunun üzerine Oyuncu devam etti.

"Sesin," dedi. "Fazlası ile tanıdık. Fakat seni daha önce görmediğime yemin edebilirim. Belki bir önceki hayatımda tanıyordum. Bilemiyorum."

Mehir ilk defa, sesindeki tatlı tınıyı yok etmeden, içtenlikle güldü. "Siz," dedi. "Efsanelere inanır mıydınız?"

Oyuncu, Mehir'e yan profilinden oldukça ürkütücü bir bakış attı ancak bu genç kızı öfkelendirmek yerine daha çok güldürmüştü.

"Altıboğan efsanesini duydun mu?"

"Siz ciddisiniz."

"Bu efsane bizim gezegenimizden buraya kadar uzanır. Griffin, gorgon, galan, odel, vampir, kurt adam, peri, melek, şeytan, büyücü, cadı, tanrı... Hepsinin özelliklerinin bir yaratıkta toplandığını düşün. Fakat öyle bir görüntüsü var ki hem uzanıp dokunmak istiyorsun, hem de dokunursan öleceğini biliyorsun. Ürkütücü bir güzelliğe sahip. Asperatus'tan bile muhteşem."

Anlatılan şey, her ne ise Mehir'in dikkatini çektiği kesindi. Gönlü rahat fakat bir o kadar da endişeli konuşmaya devam etti Oyuncu.

"Bizler, yaratık olarak karşılanamayacak kadar ilginç olan bu şeye Contesol diyoruz. Bedeni bir kurdunki kadar vahşi, kanatları bir kartalınkinden daha geniş, dişleri vampirlerden daha sivri ve ölümcül, oldukça hızlı hareket eden, doğaüstü güçlere sahip ruhani bir varlık. Element zırvalıkları olarak görülmeyecek derecede kontrolleri var. Dünya üzerinde bulunmayan sayısız elemente hükmedebiliyor. En korkunç yanı ise tıpkı bir akbaba gibi ölülerle besleniyor."

Mehir, dikkatini başka bir yöne vermeden Oyuncu'yu dinliyordu. Öylesine farklıydı ki anlattıkları, küçükken dinlediği korkunç masallar gelmişti aklına. Yine aynı heyecan ve merakla kulaklarını vermişti, karşısındaki adama.

"Efsaneye göre Asperatus'u yaratan tanrı, Asperatus'un kibrini yenebilmek için Contesol'u dünyaya indirir. Asperatus'u ateşten yaratan Tanrı, Contesol'u havadan yaratarak dengeyi bozar. Contesol yeryüzüne inerken, Asperatus'un nefreti ile uzayda büyük bir tufan kopar ve mavi bir tüy Contesol'u tıpkı bir ruh gibi dünyadan oldukça uzak bir bölgeye sürükler. Contesol, hızını burada kazanır. Fakat o kadar hızlı yolculuk yapmıştır ki ruhani bir varlık gibi görünür olmuştur. Kanatları bedenine dolanmış. Zaman sonra toprağa, bizim gezegenimize değmiş parmakları. Önce ayakları, sonra elleri. Tıpkı bir kurt gibi.... kaya gibi sertleşmiş, bedeni irileşmiş. Sadece hayvanlardan oluşan bir gezegende yaşamak için, türlü zorluklara katlanmış. Bulduğu her şeyi yiyen bir yaratıkken vakit geçtikçe evrimleşmiş. Gezegenin, yaşayanlarının yöneticisi olmuş ve kazandığı güçlerle hayvanlarının her birine devasa özellikler vermiş. Güç iki ayak üzerine konmuş. İlginç canlılar oluşmuş ve Contesol gün geçtikçe daha da güçlenmiş. Ateşten bir kızı, sudan bir oğlu doğmuş. Ateş ve su, toprakta bedenlerini yitirirken Contesol da ölüme direnememiş. Oğlu Consol'a ölümsüzlüğe bürünmüş kurt bedenini verirken, kızı Nte'ye ölüme adanmış ateşten kanatlarını bahşetmiş. Consol ve Nte babalarının bedeninden geriye kalan uzuvları dünyanın altı köşesine gizlemişler."

Hayretle anlatılanları dinleyen Mehir "Altıboğan?" Dediğinde, Oyuncu isteksizce nefes alıp devam etti.

"Contesol'un bedeninin altı parçasını da Asperatus'un inine saklamışlar. Vampirler, odeller, galanlar, cadılar, giffinler ve zombiler. Bunların gerçekte hayat buldukları yerlere, boğan diyorlarmış çünkü zamanında onları bulan veya bulmaya çalışan herkes ölmüş."

Oyuncu sözünü bitirir bitirmez Mehir önce tepkisizce mavi gözlere baktı ve ardından güçlü bir kahkaha attı. Ondan beklemediği bu tepkiye hayretle bakan genç adam sinirlenmek yerine hayranlıkla kızı izliyordu. Nefesi kesilip susana kadar da gülüşünü kesmemesini dilemişti.

"Bu... cidden komikti."

"Sen de hâlâ uzaylıların bir hortlak olduğunu düşünüyor olmalısın." Bekledi. "İnsan olmamam canavar olduğum anlamına gelmez."

Mehir, gülümsemesini yarıda kesip başını yağan karlara çevirdi.

"Uzaylılar hakkında bildiğim tek şey, dünyamızın üzerine çöken canavarlar olması. Her yerdeler. Komik olan ise onlar da birbiri ile anlaşamıyor. Kendi içlerinde savaş halindeler."

"Bir kişi yüzünden herkesi yargılayamazsın."

"Yargılamıyorum zaten. Öyle olsa Bayan Hemcins'e arka çıkardım. Aksine içlerinde iyi olanlarında var olduğunu biliyorum. Fakat anlamadığım bir şey var."

"Ne gibi?"

"Uzaylılar da insanlar gibi. Onları dönüşürken veya güçlerini kullanırken görmedim. Bu kamufle olmak mı ya da başka bir şey mi çözemiyorum. İnsan gibiler ama değiller. Garip."

"Güçlerimizi kullanmamızı yasakladılar. Biliyorsun. Anlaşma böyleydi."

"Biliyorum ama anlamıyorum işte."

"Bu iktidarı onaylamıyorum, Mehir. Baştaki her kim olursa olsun. Öyle olmasa şu an yanında olmazdım. Ancak anlaman gereken şu. Eğer insanlar bu anlaşmayı yapmasaydı, uzaylılar sonunuz olurdu."

"Neden?" Dedi genç kız bıkkın bir tavırla. "Tam olarak nesiniz? Neden bu kadar korkuluyorsunuz? Görüntüde basit bir insansınız."

"Kendini düşün. Daha fazlasısın."

Mehir gülümsedi.

"Asla kimliğinizi söylemeyeceksiniz, değil mi?"

"Belki..."

"Öyleyse iyi dinleyin. Çünkü sandığımın ve sanılanın daha fazlası olduğumu düşünüyorum."

Derin bir nefes aldı ve kendisine dikkatle bakan adamın gözlerinin içine odaklanarak konuşmaya başladı.

"Uyandığımda her şey tuzla buz oluyor. Benden geriye kalan; içmediğim sular, yemediğim yemekler, giymediğim kıyafetler, söylemediğim sözler, dağıtmadığım odalar, öldürmediğim insanlar."

Soluna dönüp elini önündeki buzdan korkuluğa sıkıca dolarken içten bir nefesi daha ciğerlerine tutsak etti ve gözlerini kapatarak başını kaldırdı. "Çok iyi rol yapıyor olmalıyım."

"Hayır," dedi genç adam, gözlerini bir kez olsun Mehir'den alamayarak. "Hatırlayamadığımın, daha fazlasısın."





המשך קריאה

You'll Also Like

584 371 15
Birgün baksam ki gelmişsin...
210K 12.3K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
622K 49K 53
Tüm dünyam gözümün önünde yok olurken, tek başımaydım. Cızırtılı sokak lambalarının altında yürürken orada, karanlıkta ses çıkarmadan beni izledikler...
6.4K 2.5K 173
"Gözlerin, bir tablo gibi bayım. Karşısında hastalıklı gözlerimin durması, nasıl da olanaksız." "Bazı hikayeler yarımdır, ister dönüp defalarca okuma...