HİDDARUN *Düzenlenecek*

By Hidden_Assassin

89.7K 10.2K 15.8K

Wattys 2018 "Dünya Kuranlar" kazananı! Bir evren hayal edin: İçerisinde düzinelerce galaksinin bulunduğu, re... More

Hiddarun Düzenlenmiş Hali İle Sizlerle Olacak!
🌛Herraden - Hiddarun Rehberi🌜
🐾Canlılar Rehberi
🌠Evren ve Gezegen Rehberi
0- Herraden ve Hiddarun Nedir? Neden Ayrıdır?
1- Yeni Bir Gün
2- Hiddum'da Bir Kale
3- Şölen Hazırlığı ve Sırlar
4- Prenssoy'un Talimi
5- En Güzel Gün
6- Seyahat ve İftiralar
7- Korkular, Cesaret ve Karar
8- Karanlık Gece
9- Elveda Alabanos
10- Üç Gecelik Yolculuk
11- Gidenler ve Beklenmeyenler
12- Mavi, Yeşil ve Pembe
13. Gelenler ve Tepkiler
14. Mavi İzler (part -1-)
14. Mavi İzler (part -2-)
15. Harfler ve Yıldızlar
16. İlklerin Töreni ~Part-1~
16. İlklerin Töreni ~Part-2~
16. İlklerin Töreni ~Part-3~
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 1-
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 2-
18. Şah Saray
19- Ruhların Işığı
- Alabanos'ta Yeni arf -
20. Gerçek Güç part-1-
20. Gerçek Güç part-2-
20. Gerçek Güç part -3-
21- Ona Güven
22- Doğru
23. Birlikte
24. Kanat, Üçen ve Göz -part 1-
24. Kanat, Üçgen ve Göz -part 2-
25. Rafların Arasında -part 1-
25. Rafların Arasında -part 2-
26. Zafere Götürecek Plan
27. Alışmak
28. Kanatların Dansı
29. Önemli Bir Sır
30. Kanat Kanada -part 1-
30. Kanat Kanada -part 2-
31. Grinin Fısıltısı
32. Dövüş Yolunda
33. Yumruk Yumruğa
34. Kabusların Efendisi
35. Birleşen Parçalar
36. Yanılmak
37. Yıldız Işığının Altında
38. Küre Efsanesi
39. Tera'nın Gözyaşları
40. Plan -part 1-
40. Plan -part 2-
41. Kabullenmek
42. Ödeşme
43. Mavinin Esiri
44. Panzehir Olmak
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 1-
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 2-
46. Bedel Ödemek -part 1-
46. Bedel Ödemek -part 2-
47. Kurtarıcı -part 1-
47. Kurtarıcı -part 2-
48. Kader -part 1-
48. Kader -part 2-
48. Kader -part 3-
49. Dönüşü Olmayan Yol
50. Final -part 1-
50. Final -part 2-

Yankılanan Ağıtlar

327 65 70
By Hidden_Assassin

Finalden önceki son bölümümüz... Kurgunun yanında Herrum da neler oluyor bir bakalım değil mi?

Hiddarun çok yakında tamamlanmış hikayeler kategorisine girecek. Tamamlanacak ve bir süre sonra (en müsait zamanda) sağlam bir düzenlemeden geçecek. Hiddarun, üç kitaplık bir seri olarak yazılması hedeflenen uzun soluklu bir hikaye olduğu için finalde yeni bir kitaba kapı aralayarak sonu yazdım. Bu bölümden sonra yarın final part 1 sizlerle olacak, yarından sonra Çarşamba günü final 2 ile kitap tamamlanacak. Ben çok heyecanlıyım, ilk hali tamamlanmış olacak. Uzatmayayım, sizleri yeni bölümle baş başa bırakıyorum. Seviliyorsunuz!

Beyaz. Yer, gök, duvarlar ve hatta kafasının içi bile aynı renkti artık. Umudun, saflığın ve huzurun rengi olması gerekmez miydi beyazın? Oysa Hern için kâbustu bu renk, yaşadığı en büyük azaptı. Feuro ile son konuşmalarından beri çıkmamıştı buradan. Söylediklerini düşündükçe bedeni titriyordu, vebaline girdiği şeyler aklına geldikçe boğazı kuruyor midesi ekşiyordu. Kızına, karısına, dostlarına ve tanımadığı binlerce kanatlıya olacakları düşünmekten aklını uçuracaktı artık. Bunları yaşayacak ne yapmıştı ki Hern? Şu güne kadar hiç bir canlının hayatına kıymamak için et bile yememişti. Alaban'a değil ruhlara ibadet etmişti gizlice, kızını korumak için Kardeşlik Konseyine bile girmişti. Düşündü, çok geçmeden aklının ağlarına saplandı geçmişte yaşadığı günler. Akhin ile tanışması ve kör kadının dediklerine çıkışıp duyduklarını inkâr etmesi... Kızını kaderinden kaçırmıştı, yaptığının bedeli miydi bu yaşadığı? Susmak, reddetmek etmek, sessizliğinin cezasını çektiğini düşünmeye başladı.

Son günlerde mahzen oldukça hareketliydi zira geçen vakte son günler demek doğru olmazdı. Gece gündüz etrafını kuşatan beyazlık içinde ne kadar vaktin geçtiğini hesaplayamıyordu. Zamansız gelip giden Lutha'ları ve önüne konulan yemekleri saysa da üç gün mü yoksa bir hafta mı geride kalmıştı emin değildi. Yine de günlerin geçip gittiği kesindi. Yemek yemeyi kesmişti Hern bu geçen zamanda. Gelen Luthalardan biri bu durumu fark edince geri dönüp tanıdık bir simayı çağırmışlardı. Liena idi bu, dil döküp Hern'e yemek yemesi için yalvarsa da nafileydi. İşte o zaman bir kere daha zihnine uzandı mavi zehirli sarmaşıklar. Boş bakışları ışığını da yitirdi, camdan kuklalar gibi Liena'nın dediğine sorgusuz itaat etti. "Ye," dedi bir zamanlar dost bildiği, kanatlarını açtığı kadın. Boğazı patlarcasına önüne konan ne varsa yuttu Hern. "İç," Feuro'nun getirdiği o iksiri de böylece karşı koymasına imkân tanımadan içirtti. Sonda da "Özür dilerim Hern," diyerek geldiği gibi gitti. Ardındaki Luthalara verdiği emri duyarken kendine geldi. Bundan sonra yemek yemediğinde zihninde mavi çiçeklerin açacağını öğrenmiş oldu.

Acı dolu gözlerle ona bakan Luthaları tanımıyordu, zihinlerini okuyamasa da akıllarından geçen soruyu az çok tahmin edebiliyordu Hern. Konsey Yosa Temsilcisi mahzende parmaklıklar ardında ne arıyordu? Sorgusuz sualsiz Feuro'ya itaat edeceğine yemin eden daha doğru tabirle yemin ettirtilen toy Luthalardı bunlar. Kızı Amenia'nın en yakın dostu Çaim gibi bir anda çağrılmışlardı buraya. Büyük ve şanlı bir göreve geldiklerini düşünüyorlardı ama hiç biri her geçen gün zihinlerinin yıkandığını fark edemiyordu. İçlerinde nice Mu nice Liena adayları olduğunu görebiliyordu Hern. Kim bilir kaç nesildir aynı şeyi yapmıştı Feuro, kendi çıkarları için oyunlar çevirdiği yetmezmiş gibi şimdi çok daha büyük bir şeye kanat açıyordu. Bir savaş mı yoksa bir kıyım mı bilemiyordu. Üstelik bütün bunlara son verebilecek tek kişiyi sadece kızının bulabileceğini bildiği halde arflarca da inkar etmişti olacakları. Bu günlerin yaşanabileceğini düşünmemişti, şimdi çok kızıyordu Hern, kendine duyduğu öfkesi parmaklıkların ardında her geçen dakika artıyordu. Düşündükçe ne kadar da bencil olduğunu görüyordu.

"Daha bile fazlasını çekmem gerekir, anlıyorum şimdi bu ceza az bana!" diye bağırmaya başladı. Ses telleri kim bilir ne zaman sonra ilk kez titredi. Bütün gözler üzerine çevrildiğinde "Ne yazık! Ne kadar da bencilim ben! Ailemi, mutluluğu ve huzuru kulaklarımı tıkayarak, kanatlarımı kapatarak bulacağımı sandım! Şimdi görüyorum, ben sussam bile benden sonra yaşayacak olana ne büyük bir haksızlıkmış yaptığım!"

Bir sonraki nesil, kızının zamanı en kötüsünü çekecekti. Delirdiğini düşünüp yanından uzaklaşan genç Luthalara baktı Hern. Onara her şeyi anlatmak, buradan gidin Feuro'ya karşı çıkın demeyi ne çok isterdi! Ağzı açık, kanatları yeri süpürür haliyle parmaklıkları kavradı, aklını uçurmuş gibi bağırdı sadece. Ona acıyarak bakan mavi gözler altında dizlerinin üzerine çöküp öylece kaldı bir süre.

Koridorda işittiği seslerle başını kaldırdığında ne kadar zaman o halde kaldığını bilmiyordu. Kulağını tırmalayan zincir sesini duyduğunda korkuyla sağına baktı. Gözleri fal taşı gibi açıldı, gördükleri kanın çekilmesine yetmişti. Yerlerde sürünen, ilerlemeleri için sırtlarına ve kanatlarına kırbaçlar şaklatılarak buraya getirilen onlarca kişi vardı. Kanlar akan suretler, prangalar takılı bilekler ve iç yakan feryatlarla yürüyen renk renk kanatlılardı bunlar. Bu gelenlerin Herraden olmadığını anladığında gafletle "Neler oluyor," diye sordu. Bir cevap alamasa da karşısındaki mahzenlere sürüklenenlerin itile kakıla parmaklıklar ardına tıkılmalarını izledi. Onlarca yaralı, belli ki işkence görmüş Hiddarun'un ne işi vardı karşısında?

"Kesin sesinizi!" silahıyla parmaklıklara vurdu bir Gama Şövalyesi. Hern korku ve sorularla dolu bakışlarını onun üzerine dikti. Kalın sesli, heybetli kadın Gama nefretle sözüne devam etti. "Yüce konseye casusluk yapıp yakalanmayacağınızı mı sandınız? Kadim Feuro size en uygun cezayı verecek, ne kadar şanslısın insaflı birliğimiz sizi burada ağırlayacak o zamana kadar!" itici bir kahkaha patlattı, "Aptalca bir şey yapmaya kalkarsanız bir karar beklemeden kanatlarınızı kopartırım. İğrenç mahlûklar!" Parmaklıklara bir tekme geçirdi, korkuyla titreyen Hiddarunlara tükürüp ardına döndü. Hern'in onu izlediğini görünce birkaç saniye bakıştılar.

Az önceki gaddarlık buhar olup gitmişti Hern'e bakarken, hatta saygıyla başını bile eğdi Gama Şövalyesi. Neler olduğunu anlamadı Hern. Karşısındakilere işkence eden kadının bu nezaketi nereden geliyordu bilmiyordu. Biraz daha sağlıklı düşünse konseyde çalışan biri ile bir Hiddarun'un asla eşit müessesede tutulmayacağını fark ederdi. Herraden kanı kutsaldı, kadın Hern'e acıyordu. Sona göre suçu her ne olursa olsun hiçbir Herraden burada olmamalıydı. Ne de olsa beyaz mahzen esir olan Hiddarunlar için yapılmıştı. Korkuyla ona bakan Hern için gerçekten de üzülmüştü.

Karşısındaki parmaklıklara hapsedilen Hiddarunlara baktı bir süre. Tam yedi çift kanat saydı, üzerleri toz boyalarla kaplanmış rengârenk kanatları vardı. Yüzlerindeki yaralara, kan ve kirlere rağmen casus oldukları açık bir şekilde belliydi. Gözlerine bakınca anlaşılıyordu her şey, kanat renklerinden bağımsız yedi çift bakış korkuyla titriyordu. Merak korkuyu delip geçerken karşısındakilere neler olduğunu sormayı öyle çok istiyordu ki! Ağzını açtığı anda dondu kaldı, konuşmaya çalıştı bir kelime bir ifade hatta tek bir ses bile çıkmadı dudaklarından. Sarı gözleri parıltısını yitirmişti, ancak şimdi fark edebildi Hern az önce içtiği iksir yüzündendi bu hali. Evrendeki bütün lisanlarda konuşabilmek Yosa gücünün belki de en büyük ganimetiydi, içtiği acı büyü ile ses telleri düğümlenmişti. Hiddce tek bir kelime bile söyleyemedi.

Çabaları sonuçsuz kalınca geri çekildi, onlara öyle dik dik bakmanın yakışık alır bir hareket olmayacağını biliyordu. Yatağına geçti Hern, uzanmadı. Sırtını duvara yasladı gizli gizli karşısındaki parmaklıkları gözetledi. Tam yedi kişi, küçücük bir mahzende ne kadar süre kalacaktı acaba. Yaralılardı, üstelik kimsenin onları iyileştirmeye gelmeyeceği belliydi. Aralarından biri yerdeki inleyen gencin yanına gittiğinde başlarında dikilen Gama içeriye gidip herkesi bir güzel kırbaçtan geçirdi. Kutu kadar alanda birbirlerinden uzak durmalarını emretti, gözü dönüş gibi yerde inleyen genci tekmeledi. Yaraların acısı mı yoksa korkudan mı bilinmez kimse durdurmadı onu. Casuslardı ne de olsa, yakalanınca kanatlarına gelecekleri her biri az çok biliyordu ama Hern, dehşetle şaklayan kırbacın genç adamın etini parçalamasına daha fazla dayanamadı.

"Yeter artık yapma! Görmüyor musun karşı koymuyor sana, gücü kalmamış öldüreceksin onu!" ağzından çıkan kelimelerin hiçbir faydası olmadı. Ne Gama durdu ne de kırbaç şaklamayı kesti. Yerdeki casus artık nefes almayı kesince bedenini yerde sürükleyerek onu çıkarttılar. Artık altı kişi kalmışlardı.

Şahit olduğu korkunç görüntüye daha alışamadan peşi sıra pek çok şeyi seyretti sarı gözleri. Yeni gelen Hiddarunlar, dayaklar, küfürler ama en kötüsü de bütün bunlar olurken el mahkûm beklemekti. Hele yemek zamanı! Luydlar bile gümüş kapta yerdi yemeklerini, Hiddarunların tepesine çürük yemekler atılıyordu, hepsi öyle aç ve çaresizdi ki birbirlerini parçalıyorlardı bir parça küflü ekmek için. Tam karşında bu korkunç görüntü dur durak bilmezken Hern'e leziz ziyafetler, sıcak çaylar, mis gibi kokan tatlılar getirip bir de tam karşılarında yedirtiyorlardı. Hem Hern'e hem de onlara bir işkenceydi bu. Karşısında aç ve yaralı, pislik içinde ne olacağını bilmeden bekleyen mahkumlar varken o bolluk içinde özenle tutuluyordu burada. Artık yalvarıyordu Hern'de beni buradan çıkartın diye. Bu işkenceye daha fazla dayanacak gücünün kalmadığını hissediyordu.

"İstediğiniz her şeyi söyledim, ne olur son verin buna!" diyerek yalvarıyordu ama nafile. Artık Feuro'ya da söyleyeceği bir şey kalmamıştı. Ağlayarak parmaklıklara dayandı yine.

"Hey sarı kanat!" karşıdan gelen sesle burnunu çekip başını kaldırdı. "Yeter artık, buraya geldiğimden beri ağlıyorsun. Önüne yemeğin konuyor, aç değilsin yaralı değilsin mızmız bir çocuk gibi sümük çekiyorsun. Kes sesini artık."

Koridora bakındı, kimseler yoktu, karşısındaki mahzenden geliyordu ses. Heyecanla parladı gözleri. "Sen, dilimizi konuşabiliyor musun?" diyerek fısıldadı.

"Aklından zorun mu var senin? Buraya çiçek toplamaya mı geldiğimi sanıyorsun? Casusum ben, elbette Herrce biliyorum."

Heyecanla öne atıldı, şaşkınlıktan bir karış açık kalmış ağzıyla bakıyordu sağ yanağı parçalanmış beyaz kanatlı adama. Ne diyeceğini bilemedi.

"Artık zırlama, sus ve uyu." Kanatlarını kabartıp ardına döndü.

"Dur, dur bekle," dedi Hern uzun zamandır kimseyle konuşmamıştı. Şimdi tekrardan sessizliğe dönmeye hazır değildi. "Seni nasıl yakaladılar, buraya nasıl geldin, dışarda neler oluyor!"

"Hop, ağır ol!" diye fısıldadı. "Seninle konuştuğumuzu biri duyarsa o kırbaç bu kez bende şaklar. Sesini düşür biraz."

"Tamam," dedi Hern, sağına soluna hızla bakındı. "Buraya nasıl geldin?"

Esnedi Hiddarun, eflatun bakışları yıldızlar gibi parlaktı. Sessizce gülümsedi. "Sana neden bunu söyleyeyim ki?" büyük bir keyifle yasladı ardına.

"Lütfen," çaresizce yalvarmak dışında ne yapabilirdi bilmiyordu Hern.

"Aslında," kanı çekilmiş ellerini havaya kaldırdı. Parmaklarını açıp kapadı. Kuru dudaklarını yaladı. Yanında uyuyanları uyandırmamaya dikkat ederek "Bana yardım edersen sana bildiklerimi söylerim."

Şaşkın şaşkın baktı Hern, parmaklıklar ardındayken ne yapabilirdi bilmiyordu. Keyifle ona bakan casusun yüzünde bir gülümseme belirdi. İç ısıtan veya tatminkar bir ifade değildi bu sinsilik akıyordu her bir mimiğinden. Hern'in onlarla konuşma çabasını kullanmak için zaman kollamıştı casus. Buraya bilgi sızdırmak için gönderilmişti ne de olsa. Çıkarı doğrultusunda sarışın adama bildiklerini söyleyebilirdi.

"Buraya geldiğimden beri bir damla temiz su içmedim," gözlerini hemen yanındaki güğüme dikti.

Casusun ondan su istediğini anladı ama büyük bir sorun vardı. "Parmaklıklar çok dar güğüm geçmez," diye fısıldadı.

"Kör değilim sarı kanat," bir anda var gücüyle öksürmeye başladı. Birkaç saat önce de böyle öksürmüştü, onun çok hasta olduğunu düşündü Hern, oysa casusun ne yaptığını bilse bu kurnaz adama bulaşmaması gerektiğini anlardı. Parçalanmış tırnaklarını yere geçirip beyaz taşlardan birini söktü. Hern'e baktı, dürüst bir adama benziyordu sarışın. Ona güvenip elleriyle oyup içini çukurlaştırdığı taşı aldı. Üzerindeki paçavradan bir parça kopartıp etrafına sardı. Yere koydu. "İyi izle şimdi beni ve içini su doldurup aynı şekilde gönder bana."

Var gücüyle yerde iteledi taşı, doğruca Hern'in parmaklıkları arasında kaydı. Büyük bir heyecanla güğümü kaldırıp titreyen ellerle suyu doldurdu. Çok değil bir iki yudum anca aldı, bu yeterli olur muydu bilmiyordu ama panikle taşı tekrar kumaşa sardı.

"Şimdi sakince yolla bana," casus etrafı kolaçan edip Hern'i beklemeye başladı. Az önce yapılanları bir bir tekrar etti, yerde sürüklendi taş casusun avuçlarına ulaştı. Neşeyle güldü Hiddarun, önce suyu içti tek yudumda ardından pislik kokan nemli kumaşı dudaklarına bastırdı.

"İstediğini yaptım, bana neler olduğunu nasıl yakalandığını ve dışarıda neler döndüğünü anlatırsan sana yiyecek bir şeyler de veririm," dedi Hern.

"Pazarlık yapmayı iyi biliyorsun e sonuçta bir Yosasın, ticaret kanında var değil mi?" sırıttı. Hern'e olan biteni söyleyip söylememek arasında çelişkideydi. Sonuçta bir casus için yalan söylemek pek de mühim değildi. Ardına döndü, kanatlarını kabarttı. "Biliyor musun fikrimi değiştirdim, bu su bana bir iki gün yeter."

Alnı kırıştı, kaşlarını çattı Hern. Bir anda fikir değiştiren adama döndü. "Eğer şimdi konuşmaya başlamazsan avas avas bağırırım, elinde bir taş gördüğümü söylerim."

"Ben de bana su verdiğini söylerim!"

"Bunu söylersen eminim ki yine olan sana olur, burada sizin önünüzde bir Herraden'e zarar vereceklerini düşünüyorsan yanılıyorsun." Bu kez kurnazca gülen, kollarını göğsünün önünde birleştiren Hern oldu.

"Az önce lütfen diyen adama da bak sen, ne çabuk açıldı gözün." Homurdandı. "İyi ama gelen yemeğini bana vereceksin."

"Sadece ekmek ve su."

"Pazarlık ediyoruz demek. Tamam, öyle olsun." Hern'e döndü casus. "Buna hayır diyecek durumda değilim. Şimdi sessiz ol, bir kere anlatacağım iyi dinle beni bölme."

Başını yukarı aşağı sallarken fısıldadı, "Tamam."

"Gördüğün gibi, bir Hiddarun casusuyum. Geçitleri kullanıp Alabanos'a kadar geldim. Burada konsey temsilcilerinin verdiği kararları gizli birlikteliklere ulaştırarak geçimimi sağlıyordum. Yeni arftan beri pek bir olay olmadı, konseyin toplantıları da artık halka kapalı yapılmaya başlanınca burasının keyfini sürüp rehavete kapıldım. Sanırım, bir hafta kadar önce," sol gözünü kısıp tepeye baktı geçen günleri hesaplamaya çalışıyordu. "Meydanda büyük bir toplantı yapıldı. Yeni bir bilgi için harika bir fırsat olduğunu düşünüp gizlice gittim oraya. Alba konuşma yaptı uzun uzun. Andarun'a gönderilen gönüllülerden bahsetti. Bir kızın, Yosa Temsilcisi'nin kızının vahşice katledildiğini söyledi." Göz dahi kırpmadan Hern'i izledi. Sarı kanatlı adamın yüzünde birden sönen ışığı görünce sözüne devam etti. "Bunun bir savaş nedeni olduğunu söyledi, birliklerin toplayacağını ve saldırıya gideceklerini söyledi. Bir savaş ilan etti Hiddum'a. Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken biri casus diye bağırdı. Sonrası gördüğün gibi yakalandım. Gama Şövalyeleri ile buraya getirildim." Duraksadı, çünkü Hern artık dinlemiyordu onu.

"Amenia," diyerek sayıklıyordu. "Begonyam... Hayır!"

"Bir saniye sen," parmaklıkların önüne çöken adama daha dikkatli baktı "Yüce kanatlar aşkına sen o Yosa Temsilcisisin. Kızı ölen adam, sensin!"

"O ölmedi!" bağırmaya başladı Hern.

"Kes sesini, gelecekler yoksa sus!"

"Ameniaaa!" kalan bütün gücüyle parmaklıkları sarsarak bağırmaya başlayınca çok geçmeden koridor uçuk mavi kanatlılarla doluştu. Başından kanatlarına kaynar sular boca edilmiş gibi çığırdı, pek sürmedi bu cinneti. Bedenidayanamadı önce gözleri karardı sonra da yere yığıldı. 

***
Yazarken içimi sızlatan bir bölümdü, beş sene dile kolay beş uzun zaman boyunca kafamın içinde döndü durdu okuduğunuz her şey. İyi ki yazdım iyi ki okuyorsunuz!

Bu bölüm sizde nasıl bir his bıraktı?

Kitabın genel gidişatından memnun musunuz? Finalde neler bekliyorsunuz?

Gözlerinize sağlık, yarın tam bu saatte final part 1 sizlerle olacak 🌟🌟🌟🌟

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 103K 27
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofre...
258K 17.2K 30
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
26.6K 4K 37
Memur bir kızın çözmesi gereken vaka için gittiği ormanda karşılaştığı şeylerin hayatını değiştirmesine sebep olmasını anlatan bir kurgudur Alıntı; O...
1.7M 93.8K 44
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...