Asperatus Nevm ✓

By mensemortuis

302K 23.7K 4.4K

2020 WATTY SCIENCE FICTION KAZANANI! Sıcak onu kanatları arasına alana kadar, ölüm hep soğuktu. Aldığımız der... More

c a s t
p l a c e s
❄p r o l o g ❄
❄ 1. BÖLÜM ❄
❄ 2. BÖLÜM ❄
❄ 3. BÖLÜM ❄
❄ 4. BÖLÜM ❄
❄ 5. BÖLÜM ❄
❄ 6. BÖLÜM ❄
❄ 7. BÖLÜM ❄
❄ 8. BÖLÜM ❄
❄ 9. BÖLÜM ❄
❄ 10. BÖLÜM ❄
❄ 11. BÖLÜM ❄
❄ 12. BÖLÜM ❄
❄ 13. BÖLÜM ❄
❄ 14. BÖLÜM ❄
❄ 15. BÖLÜM ❄
❄ 16. BÖLÜM ❄
❄ 17. BÖLÜM ❄
❄ 19. BÖLÜM ❄
❄ 20. BÖLÜM ❄
❄ 21. BÖLÜM ❄
❄ 22. BÖLÜM ❄
❄ 23. BÖLÜM ❄
❄ 24. BÖLÜM ❄
❄ 25. BÖLÜM ❄
❄ 26. BÖLÜM ❄
❄ 27. BÖLÜM ❄
❄ 28. BÖLÜM ❄
❄ 29. BÖLÜM ❄
❄ 30. BÖLÜM ❄
❄ 31. BÖLÜM ❄
❄ 32. BÖLÜM ❄
❄ 33. BÖLÜM ❄
❄ 34. BÖLÜM ❄
❄ 35. BÖLÜM ❄
❄ 36. BÖLÜM ❄
❄ 37. BÖLÜM ❄
❄ 38. BÖLÜM ❄
❄ 39. BÖLÜM ❄
❄ 40. BÖLÜM ❄
❄ 41. BÖLÜM ❄
❄ 42. BÖLÜM ❄
❄ 43. BÖLÜM ❄
❄ 44. BÖLÜM ❄
❄ 45. BÖLÜM ❄
❄ 46. BÖLÜM ❄
❄ 47. BÖLÜM ❄
❄ 48. BÖLÜM ❄
❄ 49. BÖLÜM ❄
❄ 50. BÖLÜM ❄
❄ 51. BÖLÜM ❄
❄ 52. BÖLÜM ❄
❄ 53. BÖLÜM ❄
❄ 54. BÖLÜM ❄
❄ 55. BÖLÜM ❄
❄ 56. BÖLÜM ❄
❄ 57. BÖLÜM ❄
❄ 58. BÖLÜM ❄
❄ 59. BÖLÜM ❄
❄ 60. BÖLÜM ❄
❄ 61. BÖLÜM ❄
❄ 62. BÖLÜM ❄
❄ 63. BÖLÜM ❄
❄ 64. BÖLÜM ❄
❄ 65. BÖLÜM ❄
❄ 66. BÖLÜM ❄
❄ 67. BÖLÜM ❄
❄ 68. BÖLÜM ❄
❄ 69. BÖLÜM ❄
❄ 70. BÖLÜM ❄
❄ 71. BÖLÜM ❄
❄ 72. BÖLÜM ❄
❄ 73. BÖLÜM ❄
❄ 74. BÖLÜM ❄
❄ 75. BÖLÜM ❄
❄ 76. BÖLÜM ❄
❄ 77. BÖLÜM ❄
❄ 78. BÖLÜM ❄
❄ 79. BÖLÜM ❄
❄ 80. BÖLÜM ❄
❄ 81. BÖLÜM ❄
❄ FİNAL PART I ❄
❄ FİNAL PART II ❄
❄ FİNAL PART III ❄
❄ ö z e l b ö l ü m ❄
2. Hikaye Duyurusu

❄ 18. BÖLÜM ❄

2.9K 292 68
By mensemortuis

Mehir'i ayıltmaya çalışırken yanına gelen Nolan'ı, sağ kolu Ian'ı, Arden'i ve birkaç kişiyi daha gözü görmüyordu Oyuncu'nun. Kızın uyanması için sürekli ismini tekrarlıyordu ancak Mehir hiçbir tepki vermiyordu. Daha fazla dayanamayarak Mehir'in bacaklarından tuttu ancak tam kucağına alacağı sırada koluna Nolan dokundu.

"Onu Felix'e götüreceğim. Sen işine dön." 

Nolan'ın yüzündeki nefrete dikkatle baktı. Hangi hakla kendisine emir vermeye kalkıyordu. Kaşlarını çattı Oyuncu. Kardeşinin öfkeli yüz hatlarına aldırmadan sinirle bakarak Mehi'i kucağına aldı ve ayağa kalktı.

"Ian, diğerlerini odalarına yolla."

Ian'a değil de, Nolan'a bakarak kurduğu cümleden sonra, kolları arasındaki Mehir ile adım adım uzaklaştı. 

Nolan, abisinin sert tutumu karşısında bir süre yerinden kıpırdayamadı. Mehir'in kendisinden uzaklaşışını şaşkınlıkla izledi. Ağır ağır kendine geldiğinde gözlerini kıstı ve bir çırpıda ayağa kalktı. Oyuncu'nun önüne geçtiğinde yalnızca Mehir'in baygın yüzüne bakıyordu.

"Bırak onu."

Oyuncu, karşısında duvar ören kardeşine sert bir bakış attı. Mehir'in ürküp ürkmemesi umurunda değildi. Onun yüzünden yeterince gerilmişti ve halen açıklaması gereken olaylar vardı. Tüm bunlarla uğraşması gerekirken bir de kardeşine laf anlatacak değildi.

"Burada emirleri ben veririm! Çekil."

Nolan ısrarcıydı. Önünden çekilmedi.

"Onu sorguya çekeceğini biliyorum. Bir çıkarın olmadan kimse için kılını kıpırdatmazsın sen."

Oyuncu derin bir nefes aldı.

"Evet. Onu sorguya çekeceğim. Gerekirse ceza da vereceğim. Kimse de kararlarımı sorgulamayacak. Burada yetkili siz değil, benim. Bunu aklınıza iyice kazıyın."

Diğerlerine baktı. Yüz ifadesi ürkütücüydü.

"Yerime geçmek isteyen var mı?" 

Nitekim kimse de cevap veremedi. 

"Güzel," dedi Oyuncu ve ardından onlara aldırmadan yoluna devam etti.

Fakat arkasından gelmeyi kesen Nolan, susmak bilmiyordu.

"Bu iş burada bitmedi abi. Bu iş burada bitmedi."

Oyuncu, kendisine bakmakta ısrar eden kalabalığı umursamadan en üst kata çıktı ve odasının kapısını çevik bir hareketle açtı. 

Bu bücürle, generalden önce kendisi konuşacaktı. Aptal değildi. Konuşmayan, kimse ile iletişime geçmeyip asosyal tiplemesi takınan Mehir, kesinlikle normal değildi ve bu karakterin altında korkunç bir kişilik yatıyordu.

Kendi yatağına Mehir'i nazik olmaya çalışmadan sertçe bıraktığında kızın ağzından acı bir inleme kaçtı. Tereddütle gözlerini kıstı Oyuncu. Ardından baygın haline geri dönen kıza arkasını döndü. Kısa bir pişmanlık yaşasa da umursamadan karşısındaki tekli koltuğa oturdu ve uyanmasını bekledi. 

Mehir.

O farklıydı. Henüz on dokuz yaşında olmasına rağmen gençlere özgü ani iniş çıkışları yoktu. Hareketleri yavaştı. Hiçbir şey için acele etmiyordu. Gözlerindeki ışık sönmüştü. Hareketlerinde hafif bir dalgınlık bile yakalayamıyordu.

Bir tane bile anısı yok muydu bu kızın?

Derin bir nefes alan Oyuncu, Mehir'in yüz hatlarını incelemeye başladı. 

Çatallamış ama ruhsuz sesi küçükken çok ağladığını ifade ediyordu. Kakülleri, alnındaki yaşanmışlıklar için siper olmuştu. Kaşlarında ki kavissiz şekil gözlerini kocaman açarak gülmediğinin kanıtıydı. Buna rağmen yeşil gözlerinin etrafını çevreleyen uzunca kirpikleri ve hafif çekik gözleri vardı. Kalın dudaklarının etrafında bir tane bile kırışıklık yoktu. Gülmüyordu bu kız... Haddinden fazla zayıf olduğu için göz çukurlarındaki koyu halkalar fazlası ile belirgindi. 

Canı çok yanmış olmalı, diye düşündü.

Tüm bunlara rağmen ufacık bedeni ile kendisine kafa tutmuştu.

Düşünceler, yüzünde istemsiz bir gülümsemeye yol açınca ne yaptığını fark ederek ifadesini sildi. Ayağa kalktı ve kapının yanındaki dolaptan bir şişe şarap çıkardı. Hemen yanındaki uzun, ince bardaklardan birisine sessizce doldurdu. Şişeyi dolaba bıraktıktan sonra bardağı eline alarak yeniden koltuğa oturdu. 

Yeniden derin bir nefes aldı Oyuncu. Bu kızın uyanacağı yoktu.

Düşünceleri arasında, bardaktaki şarabı yudumlarken gözlerini kapatıp kafasını arkaya yasladı.

Yorulmuştu. Aspendos'tan da, Patvoria'dan da, Asperatus'tan da.... Onu bu hayata tutunduran her şeyden yorulmuştu. Bu şehirler, gezegenler, boyutlar, oyunlar... Neden normal bir şekilde yaşamak varken, tüm evrenin Mavris'in kuklası olduğunu anlayamıyordu. Babası bile koskoca bir gezegenin hükümdarı olmasına rağmen halkını işe yaramaz bir adamın peşinden sürüklüyordu. Bir oyun yüzünden bütün insanlar acı çekiyordu. Bu tam bir saçmalıktı.

Fakat katlanması gerekiyordu.

"Baba..." 

Oyuncu yerinde doğruldu. Acı içinde kıvranarak kendisine arkasını dönen Mehir üzerine elindeki bardağı yanındaki masaya bıraktı ve kollarını dizlerine dayayarak karşısındaki kızın mırıldanmalarını dinlemeye koyuldu. Nasıl olsa biraz sonra kendine gelecekti.

Mehir ikince kez mırıldandığında kaşları çatılmış ve yüzü gerilmişti. Ufak burnu acı içinde iç çekmişti. 

Kaşlarını çattı Oyuncu. Kısa bir an ayağa kalkacak gibi oldu.

Ağlıyor muydu? 

Mehir bu kez daha derin bir şekilde kıvrandı.

Bunun üzerine Oyuncu ayağa kalktı ve kolundaki acıya aldırmadan kızın yanına ulaştı. Gördüğü manzara karşısında ise tedirgince kaşlarını kaldırdı. Mehir, kan ter içinde titriyordu. Acaba doğru olan, önce Felix'in yanına gidip bir şeyinin olup olmadığını mı öğrenmekti? Mehir'in dudağında kuruyan kan pıhtılarına dikkatle bakan Oyuncu, onun titreyen dudaklarına dokunmamak için kendisini bir adım geri çekti.

"Yeter," diyerek inleyen Mehir, hızlı hızlı nefes alırken aniden hıçkırarak doğruldu ve"Hayır!" diye bağırdı ve ardından deli gibi ağlamaya başladı. 

Dehşet içinde sıçrayan Mehir'in başında biten Oyuncu panikle elini öne attı. Ancak ona dokunamadı. Eli ayağına dolaşmış, öylece yerinde duruyordu. Gözleri tedirgince Mehir'in dağılmış yüz hatlarında gezindi. Kolunu uzatıp kararsızlıkla Mehir'in omzuna dokundu. Dokunuşu üzerine kendisine dönen yeşil gözler korku içerisinde açılırken beklemediği bir şey oldu. Mehir hızla geriye sıçrayarak bağırdı.

"Yaklaşma bana!"

Oyuncu, şaşkınlıkla karşısındaki kıza baktı. Bir adım öne doğru çıktığında Mehir ona yeniden bağırdı.

"Yaklaşma, dedim!"

Oyuncu kaşlarını çattı. 

Mehir Oyuncu'nun arkasındaki ruhun korkusundan dolayı daha fazla konuşamadı. Bir buz kütlesini andıran soğuk bedeni ile, ruhun Oyuncu'nun yüz hatlarına asıldığını fark ettiğinde gözlerini sımsıkı kapatarak kollarını bedenine siper etti. Elleri titriyor, üşüyor, çenesi korkudan kasılıyordu. Zaman sonra başını hızlıca iki yana sallamaya başladı. Kulaklarını elleri ile kapamış, soğuğun geçmesini bekliyordu.

"Kaybol. Kaybol. Kaybol. Kaybol. Kaybol."

Oyuncu neler olduğunu anlamıyordu. Mehir deli kafasını iki yana sallıyor ve sürekli kendisine kaybol diyordu. 

Gözlerini kıstı ve Mehir'i durdurmak için bir adım öne çıktı. Elini Mehir'in koluna koyar koymaz, onun tarafından yine engellenmişti. Pes etmedi ve kulaklarını kapayan Mehir'in kollarını sıkıca kavradı. Gözleri kocaman açılan Mehir'in karşı koyuşlarına aldırmadan kendisine bakmasını sağladı fakat Mehir'in ifadesi değişmeyen korku dolu gözleri vazgeçmemek konusunda karalıydı.

"Yeter!" diyerek bağırdı Oyuncu. "Kendine gel."

Mehir'in hareketleri Oyuncu susar susmaz durdu. Avuçlarının içi yeniden buz kesti. 

"A- arkanda."

Oyuncu kaşlarını çattı. Mehir bu kez oldukça ciddi bir şekilde arkasına bakıyordu. Elleri gevşedi Oyuncu'nun. Tereddütle arkasına döndü. Fakat karşılaştığı şey karanlık bir oda, şarap dolabı ve az önce kalktığı koltuk oldu.

Mehir'e doğru döndü. Bıraktığı gibi duruyordu.

"Ne arkamda?" dedi, sol kaşını kaldırarak.

Mehir gözlerini yumarak başını arkasına yasladı ve derin bir nefes aldı. Kime ait olduğunu bilmediği ruh, Oyuncu arkasını döner dönmez kaybolmuştu. Elini kalbinin üzerine koyarak rahatlayan yüz hatlarına bir yenisini ekledi. 

Güldü.

Oyuncu kaşlarını çattı fakat Mehir sanki her şeyi Oyuncu'yu çıldırtmak için yapmış gibi gülüşünü derinleştirdi. Gözleri kapalı bir şekilde kahkaha atıyordu. Bir süre sonra kapalı kirpiklerinin arasından yaşlar süzülmeye başladı. Mehir titreyen dudaklarını dişledi ve gülmeye devam etti. Hem hıçkırıyor, hem de kahkaha atıyordu.

Karşısındaki kıza tedirgince bakıyordu Oyuncu. Mehir akıl sağlığını yitirmiş gibiydi.

"İyi misin?" dedi ağzından kelimeler bilinçsizce çıkarken. Mehir cevap vermedi. Yalnızca gülmeyi kesmiş ve çenesine doğru süzülen tuzlu damlaları avuçları ile silerken başını iki yana sallamıştı.

"Çıkar beni bu odadan," dedi derin derin soluk alıp verirken.

Oyuncu karşısındaki kıza hayretler içinde baktı. O kesinlikle hastaydı.

Mehir boğulurcasına yeniden "Çıkar," dedi.

Gözlerini açmadan nefes almaya çalışan Mehir'e yaklaştı Oyuncu. Ancak Mehir onu durdurdu.

"Uzak dur benden."

Sesinde ne nefret ne korku ne de bir tiksinti vardı. Az önce duygu patlaması yaşayan o değilmiş gibi, duygusuz ifadesine yeniden büründü.

Duvar köşesine sinen Mehir'in bu hareketleri karşısında hayretler içinde kaldı Oyuncu. Derin nefeslerinin arasında bir gerçeğin daha farkına vardı. Mehir zayıftı. Yeşil gözlerinin feri bu yüzden sönmüştü. Mor dudakları bu yüzden ifadesizdi. Ağlamaya bile çekinecek kadar kırılgandı ve onu yöneten birisi, birileri vardı. Bu kıza kendi isteği dışında işler yaptıran kimseler.

"Mehir," dedi sakin bir ses tonuyla. "sana zarar vermeyeceğim."

Mehir az önce gördüğü ruh yüzünden fazlası ile korkuyordu. Gördüğü kişinin canını almadığından emindi. O şey bambaşka birisiydi. Fakat bu odada onun neden bulunduğunu anlamıyordu. Canını almadığı ruhların ona neden göründüğünü de anlamıyordu. Bir şeyler yanlıştı. Tıpkı bu oda ve bu adam gibi.

"Çıkar beni buradan." dedi kesin bir sesle.

Oyuncu, Mehir'in sözleri üzerine onun başından süzülen kana bakmayı kesti ve açılmış olan gözlerine odaklandı. 

"Konuşmamız gerekiyor," dedi Mehir'e. Ringde yaşananları unutmuş, az önce olanlara dikkat kesilmişti. 

Mehir başını iyi yana salladı. Bu adama hiçbir şey anlatamazdı.

"Çıkar beni buradan, dedim."

Gözlerini kapatıp nefes alan Oyuncu, inat etmekte ısrar eden Mehir'in geri döndüğünü düşünerek yine aynı kararlılıkla ekledi.

"Ben de konuşmamız gerekiyor, dedim." 

İki inatçının gözleri nefretle parlarken nasıl bir anda duygu değiştirdikleri tartışılacak konuydu. Anlaşamadıkları milyonlarca nokta vardı ve ikisi de bilerek bu noktalara dokunuyordu.

"Çıkmak istiyorum."

"Konuşacağız."

"Çıkmak istiyorum, dedim."

"Bende konuşacağız, dedim!"

"Bana bağırma!"

"Kapa çeneni!"

Mehir, derin bir nefes aldı.

"Çıkmak istiyorum."

Genç adam ellerini yüzüne getirip avuçları arasına alırken sertçe ovaladı, ardından da siyah saçlarını çekiştirip yanındaki masaya güçlü bir tekme vurdu. Bu kızdaki keçi inadından ciddi anlamda bıkmıştı. Sinirle arkasını dönüp tane tane, sakinleşmeye çalışarak konutu.

"Bir konu hakkında konuşacağız, sonra sen de çıkacaksın."

Genç kız, aynı duygusuzlukla ekledi.

"Çıkmak istiyorum."

Uzlaşamayacaklarını anlayan Oyuncu, arkasına dönüp dolabın kapağına kafasını vurmaya başladığında, Mehir'de tek bir şaşkınlık ifadesi dahi yoktu. Bu deli kızı Tanrı ne diye başına bela etmişti? Gerilen kaslı kollarını dolaba dayamış, önündeki tahta duvara fısıldayarak başını vuruyordu. 

"Tanrım... Tanrım... Tanrım... Tanrım..." 

Kafasını dolaba vurduğunda saçlarını çekmekten çok, kızın inadını çekmek yoruyordu onu.

"Aç şu kapıyı."

Oyuncu, Mehir'in konuşması üzerine arkasını döndü ve kendisine duygusuzca bakan kıza doğru adımladı. O Mehir'e yaklaşırken Mehir biraz daha geriliyordu. Adımları yatağın başında durdu. Eğilerek ellerini Mehir'in iki yanına, yatağa dayadı ve yaklaşarak yeniden usulca konuştu. Aralarında her zaman da olduğu gibi bir nefeslik mesafe vardı.

"Sadece konuşacağız."

Mavi gözlere bakan yeşil gözler biraz bekledi. Fakat çok geçmeden, aynı ifadesizlik ile ekledi.

"Çıkmak istiy-" 

Mehir, sözlerini tamamlayamadan, Oyuncu aynı cümleyi duymamak için dudaklarını Mehir'in dudaklarına sertçe kapadı. Pekala. Sorun sadece bu değildi. Bu kadar yakınında durması ve her an yıkılmaya hazır iradesi de çığ gibi bir sorundu.

En az Mehir kadar inatçı olan dudaklarını bir süre Mehir'in soğuk dudaklarında bekletti. Kıpırdatacak olsa mavi bir alev topuna dönecekti sanki. Bu soğuk dudaklara dokunan dudakları, onları ısıtmak için ne denli yandığını şimdi daha iyi anlıyordu. Uzun zamandır bu anı bekliyormuşcasına istekliydi. 

Dudaklarını ayırmadan Mehir'e doğru biraz daha ilerledi. Onun kendisine karşı koymuyor oluşu aklını başından almıştı. Kollarını yavaş bir şekilde duvara yasladı. Mehir'in kapalı gözlerinin açılıp kendi gözlerine kenetlenmesi üzerine dizlerini kırarak yatağa diz çöktü ve dudaklarını usulca Mehir'in dudakları üzerinde gezdirdi.

Mehir ellerini ani bir dürtü ile Oyuncu'nun göğsüne yasladı ve tedirgince onun mavi gözlerine baktı. Oyuncu yutkundu. Ellerini duvardan kaydırarak dudaklarını Mehir'in dudaklarından çekti. İkisi de konuşmuyordu. 

Ne az önce susmak bilmeyen Mehir dışarı çıkmak için direniyor ne de Oyuncu Mehir'i azarlamak için hata kolluyordu. Oda da hakim olan derin bir sessizlik vardı.

Oyuncu iradesine karşı koymak için direnirken, Mehir ilk defa yaşamış olduğu bu şey karşısında tek kelime edemiyordu. Gözlerini Oyuncu'nun gözlerinden çekmiş, az önce kendi dudaklarında olan dudakları izler olmuştu. Yaptığı şeye ve neden bunu yaptığına anlam veremiyordu. Zaman sonra ellerini karşısındaki adamın göğsünden çekti Mehir. Başını ellerine indirdi ve nefes almaya çalıştı. Nefesi sıklaşmış, yüreği daralmıştı. Karnının içerisinde tuhaf böcekler geziniyor gibiydi. Az önce buz gibi olan elleri şimdi alev almıştı.

Başını yeniden kaldırdı ve yaşadığı şeye gerçeklik kazandırmak istercesine Oyuncu'nun dudaklarına baktı. 

Bu Oyuncu için iradesinin gelip gelebileceği son noktaydı. Mehir'in yüzünü avuçladı ve az önce terk ettiği dudakları bu kez gerçek anlamda öptü. 

Mehir hiç beklemediği bir anda, kendini Oyuncu ile yatak arasında buldu. Az önce yaşamış olduğu duygular bu kez zirve kazanmış gibiydi. Kalbi deli gibi çarpıyordu.

Oyuncu, Mehir'den uzak durmak için kendisi ile büyük bir savaş içerisindeydi fakat bedeni her şeye inat daha fazlasını istiyordu. Tadına daha önce bakmış ve aklından hiç çıkaramamış, koyu kırmızı bir kan gibiydi Mehir. Yaptığı şeyin yasaklarla dolu günah tohumları olduğunu bilerek içiyordu. Sarhoş olmuştu. Geri adım atmak istiyor lakin boynuna dolanan sarmaşıklardan kurtulamıyordu.

Öpüşü derinleşip dudakları Mehir'in gerdanına doğru yol alırken nefes nefese kendini durdurdu. Yutkundu. Gözlerini açamıyordu. 

Sanki onu daha önce öpmüştü. Sanki ona dokunmuştu.

Aklı karman çorman olmuş bir şekilde gözlerini araladı ve kendisine bakmakta olan yeşil gözlere baktı. Karşısındaki kızın güzelliği değildi onu böylesine büyüleyen. Oyuncu sanki yaşanmış olan anıları yineliyormuş gibiydi. 

Bakışları Mehir'in yüz hatlarında gezindi. Yeniden gözlerini bulduğu kıza hayranlıkla bakarken dudaklarına doğru eğildi ve fısıldadı.

"Kimsin sen?"

Continue Reading

You'll Also Like

1.3K 150 14
İstediği her şey ona aitti. Ona ait olmayan ve elde edemeyeceği hiçbir şey, bu hayatta yoktu. Buna ben de dahildim... |TAEGİ| -Semetae -Ukegi (Fic iç...
223K 13.6K 26
İzlerimiz, bunlar bizim kaderimiz ve bizi bırakmayan tek şey kaderlerimizdir. Biz izimizden ibaret değiliz ama izimiz bizden ibaret. Kendimizi buna a...
124K 11.5K 38
🏆WATTYS 2020 BİLİMKURGU KATEGORİSİ KAZANANI🏆 [TAMAMLANDI] Zaman Yöneticisi Serisi - 1. Kitap Gelecek, geçmişi de içinde barındıran bir yere dönüşmü...
1.2K 77 4
Selamlar! Yararlı olduğunu düşündüğüm Kitap Tasarım İpuçları kitabımı seri hale getirmeyi planlıyordum ve sonunda ikinci kitabım! Hoşgeldiniz efendim...