Romantik Komedi [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

5M 141K 15.7K

Ilgın Keskin, yaşadığı onca şeye rağmen güçlü olmaya ve ayakta kalmaya çalışan bir kızdır. Daha doğrusu; Kims... More

Romantik Komedi ♥
RK-1 -Bu nasıl erkek?-
RK-2 -Aldım başıma belayı!-
RK-3 -"Duyguların dışa vurumu."-
RK-4 -Peki, kimdi bu kız?-
RK-5 -Yastık savaşı.-
RK-6 -Erkek Fatma?-
RK-7 -İntikam kıvılcımları.-
RK-8 -Kutay-
RK-9 -Anın tadını çıkarttım.-
RK-10 -Batın'ın acımasız sözleri.-
RK-11 -Rüya-
RK-12 -ÂŞIK OLUYORUM-
RK-14 -GİZEMLİ KIZ-
RK-15 -ROL YAPACAĞIZ-
RK-16 -ÇEK ELİNİ-
17 | Yabancı
18 | Sıra Bende
19│KÖPEK RIFKI
20 | Çetrefilli Ateşkes
21 | Artçı Şoklar
22 | Hayvan
23 | İntikamın Külleri
24 | Öp Beni
25 | Pislik Gibi Çiğnerim!
26 | TEHDİT
27 | DÜŞMAN
28 | FİLLERDE Mİ UÇUYOR?
29 | Yüreği Taşlaşmış Gürkan
30 | Onun Eseri
31│YENİ BİRİ
32│HAK EDENE HAKKINI VERMELİ!
33│İHANETİN TADI
34 | GÜRKAN YAŞAR!
35│ASİ FATMA?
36│BEBEK
37 │BAŞLADI
38 │HAKAN ABİ
39 │Kim?
40│ŞU AN OLMAK İSTEDİĞİ YER
41 | SEVİYORUM
42 | BAŞLASIN OYUN!
43 │KURTARIN BENİ!
44 │ KARANLIK
45│VUR!
46 | ŞAHİTLİK
47 | SEVMEK
48 | SEN NE YAPTIN?
49 | GİDİYOR
50 | KÜÇÜK CADI
51 | ÇOK İYİ ARKADAŞ OLACAĞIZ
52 | SÜRPRİZ
53 | SENDE BOĞULACAĞIM
54 | MUTLU OLMA SIRASI BENDE
55 | ESRARLI ÇANTA
56 | TEHLİKE
57 | BEN DE SENİ ARIYORDUM
58 | SONSUZLUK
59 | DÜĞÜM
61 | TEMİZE ÇIKARACAĞIM
61 | BİTMEYECEK
62| HER ZAMAN SEVECEĞİM
63 | FİNAL
YENİ KİTAP

RK-13 -OYUN BAŞLASIN-

84.2K 2.5K 117
By dilanaladag

KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM ♥

ÖPTÜM XOXO

GÜRKAN YAŞAR

ILGIN KESKİN

KUTAY

▬▬▬

BÖLÜM 13│OYUN BAŞLASIN

Şaşkınlığın etkisi dalga dalga vücuduma yayılıyordu. "Ne dedin sen?"

Alaylı gülümsemesi tüm çehresini kapladı. Gözlerinde o kadar korkunç bir ifade vardı ki, tarifini yapmanın münkün olduğunu zannetmiyordum. Alıyordu intikâmını, zerresine kadar zayıf olduğum noktadan!

"Gökçe'ye..." diyecek oldu fakat cümlesini tamamlamasına katlanabileceğimi zannetmiyordum. "Tamam tamam sus, sakın bir kere daha söyleme şunu!"

Şaşkınlığım saniyeler içerisinde öfkeye dönüştüğünü hatta öfkenin bile birkaç safha üzerine tırmandığını hissettim. Gözlerim yüzünü hızla tarıyordu. Bir açık, bir zaaf yakalamayı amaçlıyordum fakat umutlarımın tükenmesi uzun sürmedi.

"Yalan söylüyorsun!" dedim sıkılı dişlerimin arasından. "Amacının ne olduğu çok açık fakat sorunun benimleyken Gökçe'yi üzmene asla izin vermem!"

Bana öyle bir baktı ki, içten içe korkmama sebep oldu. Birkaç saniye gözlerine bakınca vücudumun titrediğini hissettim. Murat Yaşar tam da şu an hayatımın ortasına pimi çekilmiş bir bomba bırakmıştı. Kaç kaçabilirsen, der gibiydi hal ve hareketleri.

"İster inan ister inanma Keskin fakat ben sözlerimde oldukça ciddiyim ve her neye mal olacaksa olsun, istediğimi alacağım!" Yutkundum. O kadar sert yutkundum ki boğazımdan geçerken yumrunun boğazımı yırttığına emindim. Fakat belli etmemekte kararlıydım korkumu.

"Her şeyin bir ilki olduğu gibi bu da senin ilkin olacak o zaman Murat Yaşar. Bu sefer istediğini alamayacaksın!" Kendimden emin duruşum ve ses tonum ile onu püskürtebileceğimi düşündüm. Fakat Murat'ın ne kadar alçak bir insan olabileceğini görmemiş olsam da hissedebiliyordum.

Bir kahkaha koptu dudaklarından. Öyle yapmacık olanlardan değil, sahici bir kahkahaydı bu. Bana gülüyordu!

"İstediğimi alamadığımda dönüşeceğim insandan ben bile korkarken sen nasıl olurda bunu görmek istediğini düşünebilirsin?" Açık bir tehdit sezmiştim sözlerinden. Ki tam da sezmemi istediği şey buydu. Cümlesi tehdidini ince ince sızdırıyordu.

"Beni tehdit mi ediyorsun, Murat Yaşar?" dedim gözlerimi kısarak.

"Hayır," dedi ukalaca kıvrılan dudakları eşliğinde. "Yalnızca istediğimi alamadığım her saniye, yaktığım canların suçlusunun sen olduğunu söylüyorum." dedi ve masanın üzerine bir miktar para koyup kalktı. Hayretle arkasından bakmakla kaldım. Ardından etrafıma baktım. İnsanların sanki sevgilisi tarafından terk edilmiş zavallı bir kız gibi bana bakmaları sinirimi bozdu. İşleri güçleri yokmuş gibi...

Şımarık, her istediğini elde edebileceğini sanan zübbe! Ben sana pabuç bırakır mıyım sanıyorsun? Elbette bırakmam! Canım arkadaşımın canını yakabileceğini sanıyorsan oldukça yanılıyorsun. İstediğin savaşsa, istediğini alacaksın!

Sinirle masadan kalkıp çıkışa yöneldim. Bu siniri nasıl üzerimden atacaktım gerçekten merak ediyordum. Zübbenin tekiyle uğraştığım için eve geç gidiyordum! Haftalarca bunu konuşup, sakız gibi uzatacak bir adet anneye sahiptim bu elbette benim için kötü bir durumdu! Bana her yönden zarardı bu Yaşar ailesi!

Aynen düşündüğüm gibi oldu. Anneme bir ton açıklama yaptıktan sonra anca, o da *babamın araya girmesiyle, rahat bırakmıştı beni. Odama çıkıp biraz test çözdükten sonra nihayet yatağıma yatabilmiştim. Ve düşünceler anında üstüme üşüşmüştü.

İştah falan kalmamıştı. Anlatabileceğim biri lazımdı içimdekileri fakat en yakın arkadaşım Gökçe'ye bu durumu elbette anlatmayacaktım. Ama ben kime anlatacaktım?

En iyisinin yatıp uyumak olduğuna karar verdim ve düşünme işlemine derhal bir son verdim. Az kalmıştı, bu sene de bitecekti. Seneye belki de bambaşka bir şehirde bambaşka insanların arasında olacaktım. Edebiyat okuyup, akademisyen olacaktım. İki katlı bir evim, çatı katında odam olacaktı. Çatı katımdaki odamın penceresinden çatıya çıkıp yıldızların altında saatlerce kitap okuyacaktım. Adı Oscar olan çok güzel Golden Retriever cinsinde bir köpeğim olacaktı. Yalnızca bunları düşün Ilgın, olumsuz düşünme!

***

Annemin üzerimdeki çarşafı o nereden geldiğini bilemediğim kuvvetiyle çekmesi üzerine uyandım. Banyoya gidip aynada kuş yuvasına dönmüş saçlarımı görüp ufak çaplı bir çığlık attıktan sonra sabahın köründe saçlarımı yıkamak zorunda kaldım. Bir insan uykuda bu kadar hareket etmeyi nasıl başarır gerçekten merak ediyordum.

Okul kıyafetlerime iğrenerek bakıp gözlerimi devirdikten sonra giydim. Kahvaltımı yaptıktan sonra evden çıktım. Gökçe ile birbirimize yalnızca günaydın demiş ve sessizce yürümeye başlamıştık. Aklımda fır dönen düşünceler birbirlerine o kadar hızlı çarpıyorlardı ki başıma bir ağrı saplandığını hissettim.

İçimde bir huzursuzluk hali vardı. Murat'ın dediğini yapacağına olan inancım sonsuzdu. Kendisinden başka birinin ne yaşayacağı veya ne hissedeceği umurunda olmayan narsist bencilin tekiydi! Potansiyeli yüksekti yani. Fakat ben de benden istediği şeyi yapamazdım. Dolaylı yoldan, ulaşmak istediği şeyi ona benim vereceğimi söylemişti resmen pislik!

"Ne düşünüyorsun Ilgın?" diye soran Gökçe'ye baktım. Sanki düşünmem olanaksızmış gibi şaşkınca bakıyordu bana.

"Hiç." diye kestirip attım. Ama anladığına kalıbımı basabilirdim. Ben çok düşünüyorsam zaten bunun hayra alamet olmayacağını bilirdi. Ondan bir şey saklamak hiçbir zaman mümkün olmamıştı zaten!

İç çatışmamı bitirip, başımı yerden kaldırıp karşıya baktım. Okuldan içeriye girmek üzereydik. Otomatik demir kapısı artık bize çok yakındı. Günlerdir şu kapıdan ne zaman girsem bir olay, bir aksiyon oluyordu. Umarım bugün sakin, çok daha iyi bir gün olurdu. Yoksa kafayı yiyecektim en sonunda!

Ve ben henüz iyi dileklerimi tamamlayamadan gördüğüm Murat ile bir kez daha dualarımın kabul olmadığını gördüm.

"Günaydın kızlar," derken laubali tavrından hiçbir eksik vermemişti. Sinirle gözlerimi devirip bir sabır çektikten sonra dik dik suratına baktım. Gökçe'de bana şaşkınlıkla baktı. Normalde de Murat'ı sevmediğimi bilirdi fakat bu denli düşmanlık ona bile fazla gelmiş olsa gerekti.

"Günaydın," dedi en sonunda Gökçe, ortamı yumuşatmak ister gibi.

Benden beklenmeyecek bir serilikle Murat'ın koluna girip "Seninle kütüphaneye gidecektik değil mi Murat?" demem benim bile şaşırmama sebep oldu. Murat ve Gökçe aynı anda şaşkınlıkla bana döndüklerinde ben yüzümdeki şapşal gülümsemeyle Gökçe'ye baktım.

"Sen sınıfa git canım, ben de şu işimi halledeyip geleceğim," dedim. Faka bastın kızım Ilgın! Canım mı? Cidden mi? Gökçe'ye direk arkandan bir iş çeviriyorum desen daha iyiydi!

"Canım?" dedi kaşını oldukça güzel bir kavisle kıvırırken. İşte Ilgın, ölüm fermanın ve altında senin imzan var!

"Canın?" Murat'ta aynı şeyi söyledi. Bunun üzerine normal bir durumda olsak kahkaha atabilirdim ama normal bir durumda değildik.

"Ben geleceğim Gökçe, sen sınıfa git işte." dedim kaş göz işaretiyle. Kafasını geriye atıp bir şeyler mırıldandı ve sinirle yan tarafa dönüp gitti. ben de Murat'ı tuttuğum gibi gözde mekanımız olan arka bahçeye sürükledim. Vardığımızda tuttuğum kolundan ittirerek onu kendimden uzaklaştırdım.

"Sen ne halt yediğini sanıyorsun?" diye bağırdım hiç düşünmeden. "Gökçe'den uzak dur!"

"Hayır." dedi. Beni delirtmek için özel çaba sarf ediyor muydu acaba? Zaten varlığı buna yetiyordu.

Onu göğsünden ittirip "Ne demek hayır ya? Uzak duracaksın o kadar!" diye bağırdım. Önce hayretle baktı suratıma. Ardından o sert ifadenin çehresine yavaş yavaş hakim oluşuna şahit oldum.

"Sana," diye tısladı. "Gökçe'yi istediğimi söyledim!" Dilimin tutulduğundan şüphelensem de öyle bir şey olmamıştı elbette. Fakat az önceki cesaretin kırıntısını bulamadım o an. Ama gelgelelim ki damarlarımda öyle bir kan akıyordu ki, pes etmek zerresinde yoktu!

"ben de sana ondan uzak dur dedim!" diye tısladım her kelimesini ayrı vurgularken. Sözcükler ağzımdan tek tek ve bir saniye aralıklarla çıkmışlar ve oldukça etkili bir bütünlük sağlamışlardı.

"Öyle mi?" dedi tek kaşı özgürlüğünü ilan ederken. Öyle bir tehdit barındırıyordu ki tınısı, havadaki oksijeni çekip aldığını hissettim.

"Öyle." dedim yine de inatla. Annem hep der, ne geliyorsa başına inadından geliyor diye. Ne kadar haklı olduğuna bir kez daha şahit olacaktım galiba.

"Peki." dedi beni şaşkınlığa uğratarak. Ardından arkasını döndü ve yürümeye başladı. ben de arkasından yürüdüm. Okul koridorlarında o önde ben arkada yürüyorduk. Fakat hiç beklemediğim bir anda koridorda duran bir kızın bileğini kelepçe gibi sardı eli ve kızı kendine doğru çekti. Yüzlerinin arasında santimler kala durdu. Nefes nefese kaldı kız.

"Bu gece," dedi sesindeki tahrik edici tonu duyabileceğim şekilde. "Bekle beni."

Bu kızı biliyordum. Bu kızı bilmemek mümkün değildi. Batın'ın eski sevgilisiydi.

Murat dönüp bana göz kırptıktan sonra gözden kayboldu. Dehşete kapıldım! Kıza zarar verecekti. Bir şey yapacaktı kıza, hissediyordum. Fakat kız o kadar salaktı ki yanındaki arkadaşlarıyla gülüşüp duruyordu. Şimdiden gece için kıyafet renk seçimine başlamıştı.

Etrafı kolaçan ettikten sonra koşar adım kızın yanına gittim. Kızla aramızda olsa olsa 2 santim fark olurdu fakat kızda bir bacak vardı ki, benim bile gözüm takılı kalmıştı! Resmen Allah bizden alıp kızın bacağına vermiş, dedirten cinsten!

"Hey," dedim sakince. Bana döndü ve şöyle baştan aşağıya süzdükten sonra aşağılayıcı bir bakış atıp "Ne var?" dedi. Ah, nasılda belli benim adımı hiç duymadığı ya da adımı duyup adın sahip olduğu kişinin ben olduğumu bilmediğini. Ben seni şu koridorun başından sonuna kadar saçından tutup sürüklemesini de bilirdim de, neyse! Murat Yaşar'a istediğini vermemek adına yaşamana izin veriyorum...

Abartma Ilgın!

"Bu gece Murat'ın yanına gitmeyeceksin!" dedim pat diye. Kızlar bana hayretle bakarlarken adının Hülya olduğunu hatırladığım kız gözlerini kısarak yüzüme baktı.

"Neden?" dedi. Arkadaşı kızı dürtüp "Hülya!" diye uyardı. Bu kız sanırım benim kim ve bulaşılmaması gerekenler listesinde olduğumu bilen akıllı varlıklardan biriydi. Fakat Hülya hiç oralı olmadan bana bakmaya devam etti. Söylemeden edemeyeceğim de, kim der bu kız 18 yaşında Allah aşkına? Buradan bakılınca 22 gibi duruyor! O eteğin boyu ne, oldu olacak şartiyel giyip gelseydin!

"Çünkü ben öyle istiyorum, Hülya!" dedim. İsmini ironik bir şekilde tonlamamdan tehdidimi anlamasını bekledim fakat aptal sarışının teki çıktı. Sanırım saçlarını o kadar çok sarıya boyatmaktan benimsemiş sarışınlığı!

Bir süre suratıma baktı. Ardından tüm koridoru inleten büyük ve tiz bir kahkaha patlattı.

"Yoksa bu küçük kızımız, gönlünü Murat'a mı kaptırmış? Cesarete bak sen." Elimi sıkıp yumruk haline getirdim. Dişlerimi öyle sert sıkıyordum ki, bilendiğine emindim. Ve kendimi sakinleştirme çabalarım işe yaramayınca kızın hiç beklemediği bir an elimi ensesine götürüp saçının köklerinden kavradım. Başını karnıma kadar eğdiğimde ben bile ne yapmaya çalıştığımı anlayamıyordum. Kızın çığlığı o kadar tizdi ki kulaklarım uğulduyordu.

Kızın kulağına doğru eğildim. "Emin ol, benimle bu üslupta konuşmak istemezsin." diye tısladım öfkeyle. Tırnakları elimi çiziyordu. Fakat umursamadım. Saçlarına biraz daha asılınca kız bir daha acıyla ciyakladı. Aynı sıçan gibi sesi vardı! Koridordaki insan sayısının arttığını gördüm. İçlerinde Gürkan'ı görür gibi oldum bir an fakat sonradan yanıldığımı düşündüm.

"Ilgın?" Kutay'ın hayretler içerisindeki sesi kulaklarıma ulaşmıştı fakat umursamadım. Koridorda kavga etmek demek, 5 dakika sonra müdürün karşısına dikilmiş ve sorguya çekiliyor olmak demekti fakat kimin umurunda? O gevşek ağzını sıkılaştırmasınıda bilirdim ben!

Murat zarar vermesin diye uğraştığım kızı şu an yoluyor olmak ne kadar da tezat bir durumdu, farkındayım. Fakat ne yapılsa mübah buna! İnsan müsvettesi!

"Noluyor burada?" Yakışıklı ve genç öğretmenimiz Selim Hocanın sesini duyduğum an bile çekmedim ellerimi saçlarından. Hülya daha çok bağırınca Selim Hoca dibimizde bitti.

"Kızlar? Ilgın?" Hayreti giderek artmıştı. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Napıyorsun Ilgın, çeksene elini arkadaşının saçından." dedi. Selim Hocaya gülümsedim.

"Hocam arkadaşımın saçındaki bitleri ayıklıyordum, tamda üzerine geldiniz." Sözlerimin ardından elimi çektim. Hülya'yı arkadaşları elimden aldılar ve sanırım tuvalete götürmek için aradan çıkarttılar.

Selim Hoca normalde beni tutup müdürün yanına götürmezdi de tüm okul gördüğü için el mahkûm götürmüştü. Sonradan gelen Hülya, yalnızca olayın son kısmı anlattınca derhal müdahaleye giriştim.

"Hocam yalan söylüyor. Beni tahrik eden bizzat kendisidir! Ben yanına yalnızca bir şey sormaya ve fikir alışverişi yapmaya gittim fakat arkadaş insanca konuşmaktan anlamıyor herhalde bir anda aşağılayıcı ve küçük düşürücü şekilde konuştu benimle." Çokta yalan sayılmazdı. Yalnızca bir şey sormaya değil söylemeye gitmiştim yanına.

Her ikimizi de uyarı verdi ve birkaç ay boyunca izleneceğimizi söyledi. Yanlış bir hareketimizi daha görürse sicilimize işlenmesi kaçınılmaz olacağını söyledi. Ve birde, ah nasıl unuturum, kütüphaneyi temizleme cezası da verdi! Az yiyinde kendinize bir hamal tutun, dememek için dilimi ısırmak zorunda kaldım. O kadar mukaatın üzerine birde bunu dersem son sene okuldan atılırdım herhalde.

Spor salonundan hatta okul halısahasından daha büyük bir kütüphane vardı bizim okulda. Okul kütüphanesi değilde mübarek bir şehir kütüphanesi sanki. Yalnızca kütüphaneye ayrılmış bir kat vardı, inanılacak gibi değil!

O olaydan sonra Murat'ı ilk gördüğüm an bana pis pis sırıtıp, göz kırpması sinirime dokundu. Resmen olduğum yerde köpek gibi kudurmama sebep oldu. Gökçe ise bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kesinlikle bana rahat vermiyordu. Sürekli sorular sorup canımı sıktığını bile söyleyebilirdim. Kalbini kırmak istemiyordum zaten sırf bu yüzden bunca şeyi yapıyordum fakat bu gidişle olacak olan şeyin bu olacağına emindim.

Dersten sonra Hülya Hanımefendi ile birlikte kütüphaneyi temizleme işine koyulduk. Kütüphane görevlisi ne yapmamız gerektiğini söyledi. Bizde aynen denileni yapmaya başladık. O yerleri silerken ben de rafları temizliyordum. Kahretsin ki benim işim çok daha zordu. Onca rafı nasıl sileyim? Benden uzun hepsi!

Elimden geldiğince rafları silmeye çalıştım ve görevliye üstteki rafları silemeyeceğimi söyledim. Fakat raflara dayadığı ayakları tekerlekli merdiveni gösterdiğinde sinirden ağzımdan köpükler çıkacak sandım. O an yanımıza gelip işinin bittiğini söyleyen Hülya, suratıma dahi bakmadan eşyalarını toplayıp kütüphaneden çıktı. Şanslı köpek!

ben de kadının dediğini yaptım. Merdiveni rafa dayadım. Tekerleklerini kilitledikten sonra yavaşça üzerine çıktım. Biraz gergindim açıkçası, sanırım düşmekten korkuyordum. Fakat yine de silmeye devam ettim. Bir rafı bitirdikten sonra aşağıya iniyor ve merdiveni yana kaydırıyor yanındakini siliyordum. Ah keşke biri olsaydı da şu merdiveni itseydi ben de sürekli inip inip çıkmasaydım!

Yine bir rafı silmeyi bitirdim ve aşağıya inmek için harekete geçtim. Son birkaç basamak kala dengemi yitirip geriye doğru savrulduğumda canımın çok yanacağına emindim. Hatta belki omurgam bile kırılabilir diye düşündüm. Çünkü yere yakındım ama dengemi sağlayamadığımdan sırt üstü düşeceğime emindim. Fakat beklediğim gibi bir şey olmadı.

Yere düşmedim. Çünkü henüz kim olduğunu bilmediğim çok güzel bir kokusu olan biri beni koltukaltlarımdan tutup buna engel oldu.

Anın korkusuyla gözlerimi sımsıkı yummuş derin derin nefes alıp veriyordum. Kalbimin göğüs kafesimi yırtmamamasını umuyordum. O kadar hızlı atıyordu ki bu gidişle olacak olan buydu.

"İyi misin?" dedi o tanıdık kadifemsi ses. Kokusunu ilk defa alıyor olmalıyım çünkü daha önce bu kokuyu almış olsam asla unutmazdım, biliyorum.

"Değilim," dedim en sonunda pes ederek. "Kuzenin sağ olsun, hiç iyi değilim!"

Duraksadığını fark ettim. "Murat'ın ne alakası varki şimdi bu durumla?"

Ellerinden kurtulup ona döndüm. "Çok alakası var! Beni tehdit edip onca şeyi düşünmeme sebep olmasa böyle bir tehlike atlatmayacaktım. Ayrıca," dedim nefes alırken. "Teşekkür ederim."

"Ne yaptı, Murat?" dedi ifadesiz yüz ifadesi ile. "O hep bir şeyler yapar."

"Haklısın, rahat durduğu pek görülmüş bir şey değil." İfademi inceliyordu.

"Murat,"dedim ve duraksadım. "Gökçe'ye aşıkmış."

Continue Reading

You'll Also Like

13.3M 433K 57
Sessizliğe haps olmuştu kadının ruhu ve o, kadının sessizliğine bile ölen, ruhunu sevdasıyla iyileştiren bir adamdı. Fakat aşka giden yol dikenliydi...
2.6K 290 60
Yanlış zamanda yaşayan bir Meyus'un ait olduğu zamana gidene değin görüp hissettikleri..✌
138K 7K 45
Kim derdi bu kadar çok farklı iki insanın kaderlerinin bir olduğunu.Kurallarla yaşamak mı yoksa hayatta özgürce var olmak mı?Kahkahasını ,neşesini,ge...
7.7K 478 50
Simsiyah bir ruh halini anlatan siyah bir defter hayal et... Bazen herşey bazen hiç birşey ....