Consciousness // Min Yoongi

By bangtaeguk

165K 13.1K 5K

"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617} More

Intro; God, help me
Ep.1
Ep.2
Ep.3
Ep.4
Ep.5
Ep.6
Ep.7
Ep.8
Ep.9
Ep.10
Ep.11
Ep.12
Ep.13
Ep.14
Ep.15
Ep.16
Ep.17
Ep.18
Ep.20
Ep.21
Ep.22
Ep.23
Ep.24
Ep.25
Ep.26
Ep.27
Ep.28
Ep.29
Ep.30 -FİNAL pt.1-
Ep.31 -Final pt.2-
Yazardan inciler&teşekkürler
Rek-lam-lar ????

Ep.19

3.8K 378 164
By bangtaeguk


Rahatlayarak bedenimi serbest bıraktım. Onun ardından giren Jungkook'u gördüğümdeyse tekrar şokla gerildim.

Hoseok'un gözleri birkaç saniye bedenimde dolaştı. Sonra gözlerini sımsıkı yumup kafasını başka yöne çevirdi. O anda nasıl göründüğümü hayâl etmeye çalıştım. Üstü başı yırtık, saçları pis, teri ve kanı birbirine karışmış, korkudan köşeye sinmiş bir kız çocuğu.

Beni saldırıdan sonra bulduklarında bu kadar kötü değildim.

Jungkook liderin elindeki kemeri fark ettiğinde gözleri hiddetle alevlendi. Lider hâlâ şaşkınlık ve öfke arasında gidip geliyordu.

Hoseok başını çevirdiğinde aynı manzarayla karşılaştı ancak onun tepkisi daha ağırdı.

"Şimdi siktim belanı döl israfı."

Liderin üzerine atlayıp onu devirdi. Bir yandan onunla boğuşurken diğer yandan Jungkook'a beni çıkarması için bağırıyordu. Jungkook ise olduğu yerde kalakalmıştı. Ağrılarımı yok sayarak ayağa kalktım. Her ne kadar Hoseok için endişelensem de kendisi gayet iyi görünüyordu. Jungkook'un kolunu tutup bana bakmasını sağladım.

"Götür beni buradan."

Transtan çıkmışçasına kafasını sallayıp beni birden kucağına aldı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Yüzüne baksam da zorlandığına dair hiçbir belirti vermiyordu bu yüzden sesimi çıkarmadım.

Koridordan dönerken soluk kırmızı renk gözüme çarptığında Jungkook'u durdurup ayaklarımın üzerine dikildim. Bayılacakmış gibi hissediyordum ancak kendimi zorladım.

O tarafa ilerlerken Jungkook'un sorularına cevap vermiyordum, o da susup beni takip etmeye başlamıştı.

Taehyung bir odanın kapısını kilitliyordu. Beni görünce elindeki anahtarı arkaya rastgele sallayıp ellerini çırptı.

"Korumalar halledildi. Rahat hareket edebilirsiniz."

Bir odaya bir ona baktım. Sonra yanına doğru ilerledim.

"Benimle gel."

Buruk bir tebessümle başını iki yana salladı.

"Gelemem. Senin için yapabileceğim her şeyi yaptım. Ölmene izin vermeyeceğimi söyledim, bak şimdi kurtuluyorsun. Ama ben gelemem."

"Neden?" diye sordum. Gelmesini istiyordum. Onu burada bırakmak istemiyordum.

"Biliyorsun. Lanet olası fazla yüklenmiş duygularım yüzünden. Her şeyi sizden 2 kat fazla hissediyorum bu yüzden minnettarlık duygum çok daha fazla."

"Senin kimseye minnettar olmana gerek yok! Onun seni çok sevdiği için oradan çıkardığını mı sanıyorsun? Yaptığı her şey sadece kendisi için. Seninle ilgili eminim kötü bir planı vardı. O yüzden lütfen benimle gel."

Gözleri dolduğunda başka tarafa baktı. Pürüzsüz yüzünden kayan damlalar beni şaşkına uğratıyordu.

"Özür dilerim. Artık gitmelisiniz."

Ona ve akıttığı gözyaşlarına sinirle baktım.

"O ölecek!" diye bağırdım kendimi tutamayarak. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Sakinleşmeye çalışıp devam ettim.

"Boşuna burada kalmana gerek yok. Seni bir kez daha istemediğin hâlde ardımda bırakmayacağım."

Uzanıp bileğini kavradım.

"Ben bunu istiyorum. Lütfen yapma. İşe yaramayacak."

Onu dinlemeyip Jungkook'a döndüm. Kafasını yana eğmiş, dikkatlice Taehyung'u inceliyordu.

"Bir misafiriniz daha var."

"Bizim başka misafirimiz yok ki."

"Ben neyim aptal?"

Sırıttı.

"Yenge."

Anlamayarak ona bakınca ifadesini topladı ve arkasını döndü.

"Bu taraftan. Acele edin vakit kaybettik."

Taehyung'un itirazlarına kulaklarımı tıkayıp yol boyunca onu ardımdan sürükledim. Onun da gelmek istediğini biliyordum ancak vicdanı el vermiyordu. Çoğu insanda olmayan vicdana sahipti. Onu itici bir güç olmadan buradan çıkaramayacağımı anlamıştım. O itici güç ise bendim.

Bacaklarım güçsüzlükten titriyordu, vücudumdaki tüm kaslar çığlık çığlığaydı ancak dişlerimi sıkıp yürümeye devam ettim. Görmezden gelirsem belki ağrım biraz azalırdı.

"Yoongi nasıl?" diye sorduğumda Jungkook'un yüzü düşer gibi oldu.

"İyileşiyor. Birkaç haftaya daha iyi olacak."

Rahat bir nefes alırken kalbimdeki yükün kalktığını hissettim. Nefes almamı zorlaştıran o yumru da gitmişti. Kalbim hâlâ kırıktı ancak bu bambaşka bir konuydu.

Yoongi'nin üzerimdeki etkileri inanılmazdı.

Jungkook omzunun üzerinden bana bir bakış fırlattı.

"Senin de tedaviye ihtiyacın var. Baştan savma ev malzemeleriyle yapılandan değil. Gerçek bir tedavi."

Elimi sallayıp onu geçiştirdim.

"İyiyim ben. Birkaç gün dinlenirsem bir şeyim kalmaz."

Önüne dönüp birkaç şey mırıldansa da onu duyamamıştım. Hâlâ bileğini sıkı sıkı tuttuğum Taehyung'a baktım. Sessizce bizi dinlemekten başka bir şey yapmıyordu.

Gri bir kapıya geldiğimizde buranın çıkış olduğunu düşünüp durdum.

"Hoseok'u beklememiz gerekmez mi? Ya başına bir şey gelirse? Hatta gidip onu alalım sonra döneriz."

Taehyung önümüze geçip kapının şifresini tuşlamaya başladı.

"Endişelenme. Hoseok o adamı çiğ çiğ yer. Öfkesini buradan hissedebiliyorum. Hâlâ hıncını alamamıştır büyük ihtimalle. Ben de arkasındayım. En kötüsünü hak ediyor o piç kurusu."

Söylediklerine cevap vermedim. Bir adım daha atmak için bacağımı kaldırmaya çalıştım ancak yapamadım. Aksine bacaklarım birden beni taşıyamaz hâle geldi ve kendimi kıçımın üzerinde buldum.

Umarım kalça kemiğim sağlamdır.

Jungkook bana döndüğünde ayağa kalkmaya çalışıyordum ancak beceremiyordum. Bacaklarım hâlâ titriyordu. Jungkook kalkamayacağımı anladığında tek kelime etmeden beni tekrar kucağına aldı.

Gözlerine bakıp sesli söyleyemediklerimi aktardım. Dudağının kenarı hafifçe yukarı kalktı ve kafasını salladı. Kendimi bırakarak başımı ona yasladım. Kaslarım o kadar uzun süre kasılı kalmıştı ki rahatlayınca jöle gibi olmuşlardı.

Taehyung'un açtığı kapıdan geçtiğimizde tahmininin aksine dışarıya falan çıkmamıştık. Bir tünele girmiştik.

"Siz buradan nasıl geçtiniz?"

Taehyung bana bilmiş bir gülüş attı.

"Onlara kapıyı ben açtım."

Kaşlarımı çatıp kafamı ona çevirdim.

"Sen onları nereden tanıyorsun?"

"Uykunda sayıklamayı bırakmalısın. Ve unutma ben zeki bir robotum." Eliyle kafasını gösterip kibirli bir bakış fırlattı.

"Sen robot musun?" Şok içinde bakakalan Jungkook'a alttan kısık bakışlarını yolladı Taehyung.

"Evet. Bununla ilgili bir sorunun mu var?"

Ortamın birden gerilmesi pek de hayra alamet değildi. Neyse ki Jungkook kafasını iki yana salladı.

"İnsanlardan farkın yok, şaşırdım bu yüzden."

Taehyung ona anlatırken ben arada Jungkook'un omzunun üzerinden arkaya bakıyordum. Hoseok hâlâ ortalıkta yoktu.

Kendimi o kadar zorlamıştım ki vücudum resmen isyan ediyordu. Neyse ki fiziksel acıya karşı dayanıklılığım oldukça fazlaydı.

Tünelin sonuna yaklaştığımızı artan ışıktan anlamıştım. Taehyung önümüze geçip duvarda bir yerlere dokunmaya başladı. Jungkook'la birbirimize anlamsız bakışlar attığımız sırada minik bir tık sesiyle birlikte duvar aralandı, içeriye güneş ışığı doldu. O anda bunun da bir kapı olduğunu ancak profesyonelce kamufle edildiğini anladım.

Dışarı çıktığımızda gözlerimi yumup birkaç saniye güneşin sıcaklığının yüzüme vuruşunun, hafif esintinin tadını çıkardım. Gözlerimi açıp etrafıma baktığımda hiçbir şeyle karşılaştım.

Ciddi anlamda hiçbir şey yoktu etrafta. Turuncu toprak, kayalar ve tek tük kuru ağaçlar vardı.

Çölün ortasına mı düşmüştük?

"Hey, yanlış çıkıştan çıktık galiba." dedim etrafı incelerken.

"Buranın tek giriş çıkış kapısı burası."

"Dalga geçiyor olmalısın?"

Kafasını iki yana salladı.

"Ben kapıdan çıkaracaktım, yaptım. Sizi götürecek aracı arkadaşların getirecekti."

Jungkook'a baktığımda Q-ein'ını çıkarmaya çalışıyordu ancak beni taşırken yapması imkânsızdı, bu yüzden yavaşça bacaklarımın üzerinde durdum. Hoseok aklıma geldiğinde ne olduğunu o kadar merak ediyordum ki dayanamadım.

"Tamam, ben Hoseok'un yanına dönüyorum."

Ardımı dönüp kapıdan içeri gireceğim sırada onu gördüm. Dışarıya adım atıp üstünü silkeledi. Sanki içeriye birine bakmaya girmişti de bulamayıp geri çıkmış gibi bir havası vardı.

Ona meraklı bakışlarla bakan beni fark ettiğinde yanıma yaklaştı. Elini koluma değdireceği anda anına kendine çekti.

"Lanet olsun, elektrik çarptı!"

Bir adım geri atıp Taehyung'a bakma ihtiyacı duydum. Gözünü uzaktaki bir tepeye dikmişti.

Hoseok tekrar uzandığında biraz daha geri çekildim.

"Gidelim artık."

Taehyung'a uyarıcı bir bakış atmak için arkamı döndüğümde ağzını açmıştı. Bakışlarımı görünce geri kapatıp başını önüne eğdi.

"Öldü mü?" dedim. Hoseok kaşlarını çatmış bir şekilde beni incelerken kimden bahsettiğimi adı gibi biliyordu.

"Ölürse üzülür müsün? Ya da suçluluk hisseder misin?"

"Nasıl öldüğünü göremediğim için üzülürüm biraz. Bir de ona ölümünün benim elimden olacağını söylemiştim, sözümü tutmayışım canımı sıkabilir."

Dudağının kenarı yukarı kalktı.

"Üzülmene gerek yok. Ölmeden önce sana yaptıklarını ödediğine emin oldum."

Kolunu omzuma atacağı sırada tekrar acıyla kendine çekti. Bu sefer ben de hissetmiştim. Sanki yüzlerce iğne batıyordu.

"Tanrım! Trafo gibisin, dokunmaya kalktığım an çarpıyorsun!"

Jungkook buna gülerken ben burun kıvırdım. Acilen kendimi topraklamam gerekiyordu.

"Belki de Yoongi hyung bir mekanizma yaptırmıştır?"

Kocaman olmuş gözlerle ona baktım. Tepkime daha çok güldü.

"Hadi ama! Hepimiz biliyorduk. O kadar belli ediyorsunuz ki! Gerçi iddiayı kaybettiğim için üzgünüm biraz. Herkese yemek ısmarlamak çok da tercih ettiğim bir şey değil."

"Ne iddiası?" dedi Taehyung. Muhtemelen hiçbir şey anlamamıştı.

"Bu ikisinin ne zaman birbirine açılıp sevgili olacağı hakkında bir iddiaya girmiştik ve maalesef kaybettim."

"Yemek çok lezzetliydi." dedi keyifle Hoseok. O sırada uzaktan gelen vınlama sesi giderek yaklaştı. Yoongi ve beni hastanenin arkasından alan aracın aynısı yanımıza yaklaşıp yere değdi. Hoseok kapılara dokunup onları açtığında içeride Jin'i görmek beni hem şaşırtmış hem de mutlu hissettirmişti.

Araca bindiğimizde kapılar kapandı.

"Kim ahtapot yemek ister?" dedi Jin. Kimseden ses çıkmayınca söylenerek yola odaklandı. O sırada aklıma gelen bir şey ağzımdan dökülüverdi.

"Biz Yoongi'yle sevgili değiliz."

Herkes şokla bana bakarken Jungkook bağırdı.

"Ne demek değiliz?! O zaman ben boşuna mı herkese yemek ısmarladım?!"

"Büyük ihtimalle."

Jungkook konuşmaya devam ederken benim gözlerim kapanmıştı bile. Kafamın yanımdaki Taehyung'un omzuna düştüğünü hissettim.

Daha sonra derin bir sonsuzlukta kayboldum.

•°•°•

Bence artık geçmişin sır perdesini aralamanın vakti geldi :)

Continue Reading

You'll Also Like

67.7K 6.5K 45
Ben sana gel dedim, içimde kaybolan papatyalardı gözlerin. [ taennie • january 23 ©MILENA, 2021]
187K 10.8K 42
Bizim aşkımız da senin gibi ölümsüz mü Kim Taehyung ?
254K 28.9K 45
lalisa manoban, aşık olduğu karşı komşusu kim taehyung hakkında tuhaf(?) dedikoduların çıkmasına sebep olur.
56K 3.4K 22
Düzenlenecek... Bu sefer bir kız bir erkeği koruyacaktı. * "Sen nekadar güzel olduğunu bilseydin. Hergün o yara izine dokunmak isterdin" Nepenthe; Es...