İki Taraf

By Bilinmezliginiz

993 39 5

Kitap eşcinsel ve hetro 2 çifti anlatıyor. Birbirini tanımayan iki insanın nasıl hayatlarının aniden kesiştiğ... More

Kayıp
Baba
Tatlı Rüyalar
Anlaşmazlıklar
Yeni Ev
Duyuru
Petrol Mavisi

Tanışma

331 9 0
By Bilinmezliginiz


....DORUK....

Ellerimi saçlarına daldırdığımda öpüşmemiz derinleşti. Kucağımda oturan esmer dudaklarımdan ayrılıp boynuma doğru inmeye başladığında onu durdurdum

"Ne oldu?" diye sordu kısık kısık nefes alırken

" Birazdan arkadaşım gelecek ve bugün onunla dışarı çıkacağıma söz verdim başka zaman telafi etsek olur mu Serdar?" Başka zaman telafi falan etmeyecektim. Berbat öpüşüyor. Hafif alınmış bir şekilde kucağımdan kalktı ve diğer koltuktaki ceketini alarak bana kızgın bir bakış attıktan sonra evden çıktı. Umursamayıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Aslında yalan söylememiştim bugün gerçekten Sinan'la dışarı çıkacaktım ama onun daha gelmesine en az 2 saat vardı.

Lise son sınıftım ve sınavıma 2 aydan az süre kaldığı için odama çıkıp önüme gelen ilk test kitabını elime alarak masaya oturdum. Aslında zaten Dil okuyacağım için sınavı çok önemsememiştim ama Boğaziçi üniversitesini kazanmak sadece benim gibi pratikte iyi olmakla kazanılmıyor ne yazık ki. Kitabı elimden bıraktığımda aradan bir buçuk saat geçmişti. Telefonu elime aldığımda Sinan'ın gelmek üzeri olduğunu haber verdiğini gördüm ve hemen üzerime dolaptan siyah bir Sweet ve kot geçirdim. Nisan ayında olmamıza rağmen hala giydiğim botları da bulduktan sonra ayağıma geçirdim ve bir şeyler atıştırmak için aşağı indim. Kendime sandviç hazırladığım sırada Sinan geldi. Ona seslenince mutfağa yanıma gelip saçlarımı karıştırdı

"Ne yapıyorsun bücür?" dedi tezgahta bıraktığım malzemelerle o da kendine sandviç hazırlarken

" Bana bücür demeyi kessen mi artık? Alt tarafı 1 yaş büyüksün."

" Senin üniversiteye ayak bastığını göresiye kadar bücür olacaksın gözümde."

" Yemin ederim o gün üniversiteye başlamamdan fazla buna sevineceğim diye korkuyorum." Gülerek bana baktı

"Nereye gidelim? Bak geçen hafta gay bara gittik senin yüzünden. En az 10 kişi bana asıldı. Bu sefer benim istediğim bir yere gideceğiz."

" Benim suçum ne ? Sende herkesin ortasında kazağını çıkarmasaydın. Sıcak oldu anladık da orda az görülüyor senin gibi erkek." Dedim elimdeki son lokmayı ağzıma sokuştururken

" Tamam tamam bak ortak alana gidelim. Geçen arkadaşım bir yerin ismini söylemişti karışık oluyormuş ikimizde karlı çıkarız. Neydi adı..İmagıne evet hatırladım." O da elindeki son lokmayı yedi.

" Tamam olur hadi git giyin çıkalım bekliyorum." Başıyla onaylayıp merdivenleri tırmandı.

Sinan'la ben lise ikideyken tanışmıştık. Aynı lisedeydik ve o beni dayak yemekten kurtarmıştı. Birkaç kişi beni okulun dışında erkek arkadaşımla öpüşürken yakalamıştı ve ikimizi de dövmeye başlamıştı. Çocuklar okulumuzun iki sokak altında olan Ticaret lisesindendi. Neyse ki bizim okulumuzda homofobik insan yok. Yani varsa da kendini hiç göstermediler. Neyse o günden sonra Sinan'la çok iyi anlaşmıştık. Geçen sene annem başka şehre taşınmak zorunda kalınca beni de eğitimim yarıda kalmasın diye burada bırakmak istemişti. Ben yurt arayışlarındayken Sinan'da kendi yurdundan ayrılmak istedi ve en son kendimizi burayı tutarken bulduk. İki erkek olsak da gayet iyi idare ettiğimizi düşünüyorum. Haftalık olarak iş bölümü yapıyor ve arada temizlik için bir kadın çağırıyorduk. Benim durumum orta halli olsa da Sinan'ın ailesi varlıklıydı o yüzden ne kadar karşı gelsem de masrafların çoğunu o karşılıyordu.

Sinan üzerinde bir siyah tshirt ve deri ceketle aşağı indi

" Nisan ayında olduğumuzun farkında mısın?" dedim deri ceketi işaret ederek

" Dedi bot giyen bücür." Ne diyebilirim ki haklı. Masanın üzerinden arabasının anahtarını aldı ve evden çıktık. Beraber üstü açık beyaz arabaya ilerledik

" Sen sürmek ister misin?" dedi ve cevabımı beklemeden anahtarı bana fırlattı. Yazın başında 18ime girdiğim için çoktan ehliyet almıştım ama Sinan'ın bana arabasını vermesi pek olağan bir şey değildi

" Ne oldu başımıza taş mı yağacak? Normalde bunun için ben yarım saat yalvarırdım." Dedim sürücü koltuğunda oturarak. O da yandakine yerleşti.

" Karşılığında sabah bana menemen yapacaksın. Ben hala her seferinde yakıyorum lanet şeyi."

Gülmekle yetindim ve arabayı çalıştırdım.Sinan navigasyondan barı buldu ve telefonu kontrol paneline koydu. Malum İstanbul gibi bir yerde kayıp olmak tuvalete gitmekten daha kolay oluyor. Bar evimize çok uzak değildi neyse ki yarım saate kalmadan varmıştık. Arabayı büyük taştan bir binanın önünde durdurdum. Dıştan bar ne kadar eski bir kütüphane havası verse de içeriden gelen müzik sesi ve kapıda duran iki tane gorilla gibi koruma yüzünden kendine ele veriyordu. Arabayı hemen karşıya park ettim ve beraber indik. Biz içeri girecekken kapıdaki korumlar bizi durdurunca kimlik soracaklarını sanmıştım ama

" Damsız girilmez." Demelerini beklemiyordum. Sinan tam bir şey diyecekken hemen elini tuttum ve Sinan'a iyice sokuldum. Bizi sevgili sanmış olacaklar ki geçmemize izin verdiler. İçeri adım attığımız an Sinan'ın elini bıraktım

"Çok fenasın sen." Dedi ve gülerek önden yürümeye başladı. Dar koridorda ilerledikçe müzik sesi artıyordu.Koridorun sonuna geldiğimizde ikimizde ilk önce duraksadık. Alan bayağı büyüktü. Sol duvar boylu boyunca bardı. Sağ arka köşede masalar ve koltuklar duruyordu. Tam karşıda büyük bir merdiven vardı ve yukarda küçük küçük balkonlar şeklinde lojalar . Ortası ise tamamen dans pistiydi ki görünüşe göre insanlar anca sığıyordu

" Biz burayı daha önce nasıl bulmadık?" dedi Sinan beni dürterek

"Hiçbir fikrim yok ama hadi gel bir şeyler içelim."

Bara doğru ilerlediğimizde barmen gözüme çarptı. Kumral hafif uzun boylu ve benim yaşlarımda bir erkekti. Galiba kokteyl hazırlıyordu ama işine o kadar çok odaklanmıştı ki arada gözlerini kısıyor ve bardağı kaldırarak herhalde rengini tutturmaya çalışıyordu. Sinan'ın yanımdan ayrılıp bardaki bir kıza doğru yürüdüğünü görünce hafiften güldüm ve tekrar kumral çocuğa kafama çevirdim. Ama yoktu. Etrafa göz gezdirdiğimde elindeki kokteyli bir kıza doğru uzatıyordu. Kız kokteyle uzandı ve küçük bir yudum aldı. Birden yüzünü buruşturup yere tükürdü ve galiba bağırmaya başladı. Müzik sesinden hiçbir duyamayacak bir mesafedeydim. Meraktan o tarafa doğru ilerlemeye başladım

"Sen buna kokteyl mi diyorsun? Hangi gerizekalı seni işe aldı ?" Kız tam elindeki bardağı bir yere fıralatacakken kolunu tutup bardağı elinden aldım. Ben bu kızı tanıyordum.Evet benim okulumda 11.sınıftı. O da beni tanımış olacak ki gözlerini büyük büyük açıp bana baktı

" Bak canım. Ben seni reşit olmadan bara girdi ve içki içti diye polise şikayet etmeden istersen buradan siktir git şimdi ne dersin?" Kız bir şey demeden kırmızı bir suratla çantasını aldığı gibi çıkışa doğru ilerledi. Bende kızın kalktığı yere oturup elimdeki bardağı tezgaha koydum ve barmene bakmaya başladım

"Bunu yapmana gerek yoktu." Dedi barmen

"Bence vardı. Kız tam bir sürtük gibi davranıyordu sana." Hafiften gülümseyip önümdeki bardağa uzandı. O alamadan ben bardağı kaptım ve ağzıma götürdüm. Gerçekten çok güzel yapmıştı

" İçme onu ben sana yenisini yaparım." Dedi kumral çocuk

" Az önce seni bunu hazırlamak için gösterdiğin çabayı gördüm ve gayet güzel olmuş." Yine çok hafif tebessüm ederek arkasını döndü ve diğer müşterilerle ilgilenmeye başladı. Arkadaş azıcık öküz galiba. Çok fazla takılmayıp sandalyemde dönerek dans eden insanları izlemeye başladım.

"Hey." Arkadan birinin bana seslenmesiyle tekrar bara döndüm. Kumral barmen bu sefer önüme yeşil bir kokteyl ittirdi

"Benden." Dedi ve yine arkasına dönerek barın diğer tarafındaki müşterilerle ilgilenmeye başladı. Bu sefer içkiden hafif bir elma tadı geliyordu ve inanılmaz güzeldi. Bardağımı alarak Sinan'ın oturduğu masaya ilerledim. Yanında bir tane kızla öpüşüyordu. Yanlarına oturunca beni fark edip kızdan ayrıldı

"Ne oldu yakışıklı erkek yok mu etrafta?" diye sordu

" Var aslında ama ya çok meşgul ya da diğer tarafa oynuyor." Dedim kafamla barmeni göstererek

" Bence çok meşgul.Ne içiyorsun sen yeşil yeşil." Dedi elimdeki içkiye yüzünü buruşturarak bakarken

"Tepki vermeden dene bence." İstemeye istemeye kokteylden bir yudum aldı

"Tanrım bu çok güzel. O çocuk mu yaptı?" dedi tekrar bir yudum alarak

"Evet." Dedim gülümseyerek ve içkiyi zorla elinden aldım. Sinan yine yanındaki kıza dönerek onunla yiyişmeye başladı bende elimdeki içkiyi bitirerek dans pistine ilerledim. Gözlerimi kapatıp kendimi müziğin ritmine bıraktım. Ben dans ederken birinin bana hafifçe sürtünmesiyle gözlerimi açtım. Karşımda benden birkaç yaş büyük sarışın bir çocuk bana gülümsüyordu. Aslında bayağıda yakışıklıydı. Gülümsemesine karşılık verince beraber dans etmeye devam ettik. Yavaşça bana yaklaşıp kulağıma fısıldadı

"Buradan beraber bana gidelim mi?" hayır tamam gecenin sonunun yatakta biteceğini bende biliyordum neden bütün erkekler olayı saniyesinde yatağa taşıyor ? Bari karşınızdaki insanın ismini öğrenecek kadar saygınız olsun. Başımı hayır anlamında sallayıp şaşkın bakışlarını aldırmadan yanından uzaklaştım ve bara gittim. Benimki yoktu etrafta. Başka bir barmenden bir bira istedim ve sandalyelerin birine kuruldum. Ben biramı içerken kumral elinde bir tepsiyle geri gelip tezgahın diğer tarafına geçti. Beni görünce hafifçe duraksayıp sonra işine devam etti. Bardağı elime alıp bütün birayı yavaş yudumlarla diktim. Bardağı tezgaha geri koyduğumda onun tam karşımda dikeldiğini gördüm

" Beğendin mi?" Kokteyli kasttediğini anlayıp başımı evet anlamında salladım

" Hiç elmalı kokteyl içmemiştim çok güzelmiş." Bu sefer gerçekten gülümseyip işine geri döndü. Kim bilir ona her gün burada kaç erkek ve kız asılıyordur. Benimle ilgilenmesini bekleyerek saçmaladığımı fark ettim. Hani bir ihtimal şansım olur diyip bir kağıda numaramı yazıp bira bardağının altına sıkıştırdım ve kalktım. Yine Sinan'ın olduğu masaya ilerledim ve yanlarına oturdum. Aslında beklediğimin aksine yiyişmek yerine sohbet ediyorlardı. Yanlarına oturduğumu fark etmemişlerdi bile. Telefonumu cebimden çıkartıp oynamaya başladım. Aslında yapacak bir şey de bulamamıştım. Sinan'ı dürtüklediğimde sonunda varlığımı fark etmişti

" Ben gidiyorum. Taksiye binerim al sen arabanın anahtarlarını." Cevap vermesine fırsat bırakmadan araba anahtarlarını masaya bıraktım ve bardan çıktım. Ne kadar saçma bir gece geçirmiştim.

(IRMAK'IN BAKIŞ AÇISI)

"Hadi Irmak kalk artık." En yakın arkadaşımın beni dürtüklemesiyle zorla da olsa yataktan kalktım ve banyoya girdim. Ne kadar özel yurtta kalıyor olsam da banyo küçücüktü. Zar zor adım atılan banyoda işlerimi halledip çıktım.Saate baktığımda yine geç kalmakta olduğumu fark ettim. Hemen dolaptan bir etek ve üst bularak üstüme geçirdim ve makyaj yapmak için malzemelerimi aradım

" Ben çıkıyorum yavrum unutma akşam Imagıne'a gideceğiz." Dedi Elif ve yanağıma bir öpücük kondurarak odadan çıktı.

Elif benim en yakın arkadaşım aynı zamanda yurt oda arkadaşımdı. Daha aslında bu sene aynı odaya düşünce tanışmış olsak da şu anda doğru düzgün tek arkadaşım diyebilirim. Yurdum Boğaziçi üniversitesi yani benim okuluma yakın olduğu için hemen yurttan çıkıp koşarak sokaklarda ilerlemeye başladım. Bu sene başladığım üniversitede ekonomi okumanın zor olacağını zaten tahmin etmiş olsam da gerçekten çok zorlanıyordum. İlk derse son dakikada yetişip sıraların birine kurularak defterimi çıkardım.

Akşam olduğunda Elif'le beraber bar için hazırlanmaya başladık. Hadi Elif bizi başta götürmeye teklif eden sevgilisi için süsleniyordu ama benim neden şu anda saçıma maşa yaptığıma dair bir fikrim yok.Çünkü bugün nedense kimseyle flört dahi etmek istemiyorum. Sonunda hazırlandığımızda saat ona geliyordu. Çantalarımızı da alıp bizi aşağıda bekleyen Oğuz'un arabasına bindik ve bara sürdük. Acaba burası neden bardan çok eski bir kütüphaneye benziyor ? Çok umursamayıp Elif ve Oğuzun peşinden içeri girdim. Dar koridorda ilerledikçe müzik sesi artıyordu. Büyük yere girdiğimizde çifti rahat rahat yiyişebilmeleri için rahat bırakmak amacıyla bara ilerleyip kumral bir barmenden bir kokteyl istedim. Birkaç dakika sonra önüme koyduğu mavi sıvıdan bir yudum aldım. Tadının blu kadar iyi olmasını beklemiyordum. Barmenin bir köşede arada bana bakış attığını görünce yorum istediğini anlayıp ona gülümsedim. O da hafif bir tebessüm takınarak birkaç sandalye ilerde oturan ve burası için fazla küçük görünen kıza doğru ilerledi. Yanımdaki tabureye birinin oturmasıyla başımı o tarafa çevirdim.

" Merhaba ben Sinan. Biliyorum biliyorum sana yürümeye geldiğimi düşünüyorsun ama uzaktan çok burada olmak istemiyormuş gibi görünüyordun bende meraktan geldim." Gerçekten böyle yerlerde türlü tülü insan bulmak çok zor olmuyor galiba

" Arkadaşım sürükledi ondandır." Ne dedim ben az önce ? Açıklama mı yaptım ? Salaksın kızım sen

" Bilirim nasıl olduğunu. Geçen hafta eşcinsel olan ev arkadaşım beni gey bara sürükledi. Turist gibi hissettim kendimi." Dedi tatlı bir gülümseme takınarak. Aslında sempatik bir çocuktu. Ayrıca bizim okulda gördüm sanki.Biraz takılmaktan bir şey olmaz diyip tamamen ona döndüm

" Eşcinsel bir ev arkadaşın mı var ?" dedim merakla

"Evet. Kendisi benden bir yaş küçük."

" Peki hiç sana belki aşık olur ya da öyledir diye korkmadın mı?"

" Doruk mu ? Yok hayır. Yani en başta bir öyle şüphem olmadı değil ama bu konuyu uzun uzun konuştuk. O biraz daha böyle ilk görüşte aşka inanlardan ve biz onunla artık 2 senedir tanışıyoruz. Aşık olacak olsa şimdiye 50 defa olurdu. Ayrıca çok gerçekçi biri. Daha gidip birinin yüzde yüz gay olduğuna emin olmadan ona asıldığını görmedim." Yanımızdan geçen bir barmenden vodka isteyip bana döndü

" Çok güzel böyle anlaşabiliyor olmanız." Dedim açacak konu bulamayarak

" Sen neler yapıyorsun ? Okuyorsun herhalde ?"

" Evet Boğaziçi ekonomi bölümü. Okulun yakınındaki bir yurtta en iyi arkadaşımla kalıyorum."

" Ne tesadüf bende Boğaziçindeyim . İşletme bölümü." Evet görmüşüm.Böyle sohbete devam ederken artık bar tabureleri rahatsız gelmeye başladı bizde masalardan birine geçtik. Birkaç içkiden sonra artık ikimizde hafif hafif sarhoş olmaya başlamıştık. Birden dudaklarımda hissettiğim bir ıslaklıkla Sinan'ın beni öptüğünü anladım ve karşılık verdim. Biz öpüşürken yanımıza birinin oturmasıyla dudaklarımız ayrıldı. Sarışın bir çocuk oturmuş dans eden insanları izliyordu. Sinan'ın ona dönüp konuşmaya başlamışıyla ev arkadaşı olduğunu anladım. Neydi ismi? Doruk galiba. Onlar biraz daha konuştuktan sonra Sinan bana dönüp ben daha ne olduğunu anlayamadan tekrar dudaklarıma yapıştı. Ayrıldığımızda sarışın çocuk gitmişti. Sinan'la daha ne kadar öyle oturup sohbet ettik bilmiyorum. Kessinlikle bu gecenin böyle olmasını beklemiyordum. Böyle bir yerde bu kadar tatlı birini bulmayı hele hiç beklemiyordum. Biz konuşurken sarışın çocuk geri gelmiş telefonuyla oynamaya başlamıştı. Sonunda sıkılmış olacak ki Sinan'ı dürtüp ona araba anahtarlarını vererek dışarı çıktı

"Neden gitti acaba ? Normalde hiç böyle yapmazdı." Dedi Sinan düşünceli bir şekilde

" Belki birini bulamayınca canı sıkılmıştır."

" Ben daha şimdiye kadar Doruk'un bir bardan en az 4 kişi tavlamadan çıktığını görmedim. Galiba barmene kafayı taktı o."

" İstersen peşinden git belki sana ihtiyacı vardır." Dedim hiç istemeyerek

" Yok konuşmak istese beni de götürürdü yanında. Eve gidince konuşurum." Gecenin devamında pek bir şey olmadı. Bir süre daha oturduk beraber. Elif artık gidelim diye yanıma geldiğinde Sinan'a telefon numaramı verdim ve yanından ayrıldım.

(DORUK'UN BAKIŞ AÇISI)

Sabah alarmın sesiyle uyanınca telefonu elime alıp alarmı kapattım. Tam telefonu geri koyacağım sırada gelen mesajlardan bir gözüme çarptı

Bilinmeyen Numara :

Keşke ismini de yazsaydın. Cidden artık kimse ona bile önem vermiyor galiba

Oha resmen barmen mesaj attı. Hemen numarayı rehbere ekleyip whatsapp profilinden o olduğuna emin oldum

Doruk:

Adım Doruk. Aklıma gelmemiş

Telefonun başında cevap atmasını bekledim. Neyse ki çok beklemek zorunda kalmadım

Kumral kokteyl :

Bende Uraz

İşte ne güzel bir sohbet başlangıcı. Ne kadar akıcı ilerliyor değil mi ? Kendi düşüncelerime göz devirdim ve mesaja cevap yazdım

Doruk:

Güzel isim

Ne yazdım ben az önce ? Yok cidden aptalım. Nasıl olsa bu kadar saçma bir mesaja cevap vermez diye düşünüp telefonu bırakarak duşa girdim. Odama geri dönüp kıyafet seçeceğim sırada gelen mesaj sesiyle hemen telefonun üzerine atıldım

TURKCELL

Size ozel tekliflerimizden....

Mesajı silip hayal kırıklığı ile dolabıma geri döndüm. Beyaz bir tshirt ve kot giyerek üzerinede lacivert bir hırka aldım ve odadan çıktım. Tam o sırada Sinan gözlerini ovuşturarak odadan çıktı

" Ne oldu dünkü kızı eve atamadın mı?" diye sordum uykulu haline gülerek

" Denemedim. Galiba kızdan hoşlanmaya başladım ve onunla yatarak olayı bok etmek istemedim."

" Neden yatakta o kadar mı kötüsün?" dedim ve kahkaha atarak bana olan sinirli bakışlarından kaçmak amaçlı hemen mutfağa daldım. Dün ona söz verdiğim menemeni hazırlamak için dolaptan malzemeleri çıkardım. Giyinip yanıma gelen Sinan'ın eline bir alışveriş listesi verip evden dışarı atınca bana söve söve gitti. O geri dönesiye kadar menemeni yapıp masayı hazırladım. Sinan'ın marketten aldığı ekmeği de kesip masaya koydum ve beraber kahvaltı ettik

" Sınavına az kaldı değil mi senin bücür."

" Geçen sene seninle dalga geçmemim intikamını mı alıyorsun sen şu an." Dedim ekmeğime çikolata sürerken

" Ne demişler ne ekersen onu biçersin." Dedi ve çok büyük bir laf etmiş gibi sırıttı

" Tebrikler sonunda bir atasözü öğrenmişsin." Gözlerimi devirip kahvaltıya devam ettim

" Bak aslında seni okula arabayla bırakmayı teklif edecektim ama şansını kaybettin." Bunu duyunca hemen kafamı kaldırıp yavru köpek bakışları atmaya başladım

" Cidden şaka yaptım. Bak bırakmazsan geç kalırım zaten lütfen bırak. Hadi bugün bulaşıkları da ben yıkarım ne olur beni o metroya binmeye zorlama..." 10 dakika daha dil döktükten sonra sonunda ikna oldu. Aslında bugün cumartesiydi ama 12.sınıf olmamız dolayısıyla canım okulum cumartesi günlerine de kurs koymuştu. Kursları en azından sabahın körü yerine öğlen 11'de başlayıp 3'e kadar sürüyordu. Kahvaltıyı bitirdikten sonra odamdan çantayı kaptım ve beraber dışarı çıktık. Bu sefer kendisi sürdü. Tamam bu arabayı çok seviyorum ama üstü açık olduğu için her bindiğimde saçlarımın tavus kuşuna dönmesi çok sinir bozucu. Arabayı okulun önünde durdurduğunda saçlarımı dikiz aynasında düzeltip Sinan'a havadan bir öpücük göndererek arabadan indim

" Dersin bitince beni ara annemlere uğrayacağım öğleden sonra seni de görmek istiyorlar."

" Ha sen bu yüzden beni bıraktın bugün. Buna yol yapmak için. Piç yarım saat yalvarttın birde beni." Dedim ve tam çantamı kafasına fırlatacakken arabayı çalıştırdı ve gaza bastı

" SENİ SEVİYORUUUM." Diye bağırdı gitmeden hemen önce. Gülerek arkasından baktım ve okula girdim. Bugün sadece son sınıflar geldiği için okul çok boştu. Bahçede toplasan 10 kişi anca vardı. Binaya girip ikinci katta olan sınıfıma çıktım. Okulumda toplam 7 tane on ikinci sınıf vardı. Dördü fen, ikisi eşit ağırlık ve bir tane benimde dahil olduğum dil sınıfı. Çoğu okulun aksine benim okulumda dil sınıfına önem veriliyordu çünkü okulumuzdaki dil öğretmenleri çok iyi olduğu için genelde mezun olanlar Boğaziçi ya da Sabancı gibi iyi okulları kazanıyorlardı ve okulun ismi bizim sayemizde yükseliyordu. Geçen seneki öğrencilerden biri 6 farklı dili ana dili gibi çok iyi bilindiği duyulunca Koç üniversitesi çocuk için okulumuza gelmiş ve onun sınavlara girmesine gerek olmadığını direk alacaklarını söylemişti. Ne yazık ki ben sadece İngilizce ve orta düzeyde İspanyolca bildiğim için bana böyle bir şey olmayacaktı ve ben paşa paşa okula geliyordum hala. Sınıfa oturup kitaplarımı çıkardığım sırada birisi önüme dikilince kafamı kaldırdım. Serdar.

" Selam." Dedi bana yavşak yavşak gülümseyerek. Siniri geçmişti herhalde

"Selam." Dedim sesimi olabildiğince soğuk tutarak

" Telafi etmek için aramanı bekledim ama aramadın."

" Serdar farkındaysan daha dün dedim bunu. Ayrıca telefon numaranda yok bende."

" Doğru haklısın." Birkaç dakika daha karşımda durup boş boş konuşmuştu bende dinliyormuşum gibi yapmıştım. En sonunda defterimin bir köşesine telefon numarasını yazdı ve bana göz kırparak sınıfımdan çıktı. Olurda numaramı bulup ararsa yanlışlıkla açmamak için numarayı telefonuma kaydettim ve defterimin o kısmını yırtıp attım.

5 ders aralıksız İngilizceden sonra beynimin hafif hafif eridiğini düşünmeye başladım. Okuldan çıkıp rehberimde Sinan'ın numarasını buldum ve aradım. Telefonu açtığında karşımda Türkçe konuşan birini bulduğum için şükür ettim

" Çıktın mı ?" diye sordu

" Evet okulun önündeyim."

" Tamam yavrum 5 dakikaya gelirim." Dedi ve telefonu kapattı. Okulun karşısındaki banklardan birine oturarak telefonu kurcalamaya başladım. Oha Uraz mesaj atmıştı

Kumral Kokteyl

Bugün bara gelecek misin?

Doruk

Sende orada olacaksan neden olmasın

Kumral Kokteyl

Orada çalışıyorum. Başka şansım yok sanırım

Haklı. Ve ben yine tam bir aptalım. Orada olmayacakta ne olacak değil mi ? Ama banane ya belki izin günü falan bence gayet mantıklı bir cevaptı

Doruk

Tamam o zaman akşam görüşürüz

Cevap atmasını bekledim ama mesajı okuyup çevrimdışı oldu. Sinan birkaç dakika sonra gelince arabasına bindim ve şehrin biraz dışında olan ailesinin evine sürmeye başladık

" Dünkü barmen mesaj attı." Dedim

" Kumral olan mı ? Dedim ben sadece meşguldür diye."

" Akşam gelecek misin diye sordu bende evet dedim. Yemek yiyip hemen kalkarız değil mi?"

" Neden eve gidip makyaj mı yapman lazım?" dedi gülerek

" Çok komiksin Sinan."

" Tamam tamam kalkarız. Bende akşam zaten dünkü kızla buluşacağım."

"Sen bayağı bayağı hoşlanıyorsun herhalde ondan."

" Bilmiyorum daha. Bugün karar vereceğim." Yolun devamında radyodan müzik açıp şarkıyı bağıra bağıra eve vardık. Kapıyı annesi açtı

"Dorukcuğum." Diyerek boynuma sarıldı Sevgi teyza

" Sanada merhaba anne." Dedi Sinan alınmış bir şekilde biz ayrılınca

" Kıskandın mı sen." Dedi Sevgi Teyze ve oğlunun yüzünü mıncıklayarak ona da sarıldı

" Doruk abii." Diye bu sefer Sinan'ın 10 yaşındaki kız kardeşi bana sarıldı

"Neden bu evde herkes seni benden fazla seviyor? Getirmeyeceğim seni artık." Diye Sinan kendi kendine söylenmeye başladı. Burcu benden ayrılıp abisine sarıldı. Babası herhalde yine evde yoktu. Çok takılmayıp onlarla beraber salona geçtim. Oturup biraz sohbet ettik ve sonra yemeğe geçtik. Sevgi Teyze çok eğlenceli bir kadındı. Sinan'ın ilk önce başka eve çıkmasına çok karşı olsa da benimle çıkacağını duyunca biraz yumuşamıştı. Acaba eşcinsel olduğumu bilse de aynı tepkiyi verir miydi. Yemeğimiz bittikten sonra Sevgi Teyze'nin ısrarlarına rağmen yakında bir daha uğrayacağımıza söz verip kalktık. Beraber eve gidip üstümüzü değiştirdikten sonra Sinan hemen evden çıktı ama ben daha saat 9 olduğu için beklemeye karar verdim. Buradan bara gitmek en fazla 1 saatimi alırdı ve ben çok hevesli gözükmemek için biraz geç gitmeye karar verdim. Salona geçip laptop'u elime alarak kaçırdığım birkaç dizinin bölümlerini izlemeye karar verdim. Lucifer'ı açtım ve çıkan en son bölümü izledim. Hemen arkasından Suits de izledikten sonra yeterince zaman geçirdiğimi düşünüp ceketimi ve cüzdanımı alarak evden çıktım. Eve yakın otobüs durağından bir otobüse binerek barın yakınında indim ve kalan yolu yürüdüm. Bara yaklaştığımda kapıdaki gorillaları hatırlayıp içeri damsız girilmediğiin farkına vardım. Cebimden telefonu çıkartarak Uraz'a mesaj attım

Kime: Kumral Kokteyl

İçeri nasıl gireceğim ?

Kimden: Kumral Kokteyl

Kaç dakikaya gelirsin kapıya çıkıyorum

Kime: Kumral Kokteyl

2 dakika

Barın önüne vardığımda Uraz Gorillarla sohbet ediyordu. Yaklaştığımı görünce bana döndü

" Bakın bu benim arkadaşım Doruk. Bundan sonra gelirse içeri alırsınız." Dedi. Adamlar başlarıyla onaylayınca beraber içeri girdik

" Sağol." Dedim önümde büyük adımlarla yürüyen Uraz'a yetişmeye çalışarak

" Dünü ödeştik varsay." Cevap vermeyip peşinden ilerledim. Bara vardığımızda küçük geçiti kullanmak yerini bir elini destek alarak tezgahın üstünden zıpladı ve diğer tarafa geçti

" Dünkünden ister misin?" diye sorunca hevesle başımı salladım. Hafif bir tebessüm takınarak benim içkimi hazırladı. İçkiyi önüme koydu ve dirseklerini tezgaha dayayarak bana yaklaştı

" Dünkü arkadaşın yok mu?"

"Sinan'ı mı diyorsun? Yok hoşlandığı bir kızla yemeğe çıktı." Acaba ne ara bizi beraber gördü

" Dün burada tanıştığı kızla mı ?"

"Evet. Bayağı dikkatlisin herhalde." Dedim kokteylden bir yudum alarak

" Aslında değilim. Ama sen dikkatimi çekince istemsizce etrafındakileri de izledim." Benimle flört mü etti o ?

" Demek dikkatini çektim." Dedim ve bende dirseklerimle tezgaha yaslanarak ona yaklaştım

"Hayır hayır yapma bunu. O yavşama bakışlarınla kimi yürüttün bilmiyorum ama beni değil." Dedi ve ben şaşkınca ona bakarken o geri çekildi.Aslında bakarsan şimdiye kadar bütün erkekleri böyle tavlamıştım ama ona tabiki de bunu söylemeyecektim

" Şaka yapmıştım zaten." Dedim durumu kurtarmaya çalışarak

" Çok kötü bir yalancısın." Dedi ve yüzünü ekşiterek yanımdan uzaklaştı ve başka müşterilerle ilgilenmeye başladı. Az önce ne olmuştu? Sinirlenerek bardan kalktım ve masaların oraya gittim. Boş bir tane bulunca yerleşip yine dans eden insanları izlemeye başladım. Ne kadar öyle oturdum bilmiyorum ama birinin yanıma oturmasıyla o tarafa döndüm

" Sen bana mı sinirlendin? Biraz alınganız herhalde." Dedi Uraz. Hala mı dalga geçiyordu ????

" Saçmalama neye alınacağım. Sadece senin işin vardı ve benim canım sıkıldı."

"Bugünlük mesaim bitti başka bir yere gidelim mi ?" Anca o zaman Barın logosunun olduğu tshirtü çıkartıp gömlek giydiğini fark ettim

"Olur." Dedim ve beraber bardan çıktık.

Nereye gideceğimize dair bir fikrim olmadığı için peşinden yürümeye başladım

" Arkamdan geleceğine yanımda yürüsen de az konuşabilsek keşke." Adımlarımı hızlandırıp yanında yürümeye başladım. Bu çocuk benimle gereğinden fazla dalga geçiyor bence. Neyse bu lafları ona sonra yedirirdim nasıl olsa

" Nereye gittiğimizi merak etmiyor musun?" diye sordu dar bir sokağa girerek

" Aslında ediyorum ama sen onda da bir kusur bulursun diye sormadım." Cevap vermedi. Dar sokakta sağa sapıp daha geniş bir sokağa girdik. Sokağın üzerindeki kafelerden birine işaret etti ve beraber dışardaki masaların birine oturduk. Garson gelince bana sormadan ikimize de birer dilim pasta sipariş verdi.

" Bugün benim doğum günüm." Dedi sonunda duruma açıklık getirerek

" Doğum günün mü ? Yanlış anlamada neden arkadaşınla parti vermek yerine burada benimle oturuyorsun?" masadaki tuzluğu alıp elinde oynamaya başladı

" Çünkü arkadaşlarım kimliğimde yazan doğum günümü biliyorlar sadece.O da iki ay kadar sonra. Zaten arkadaşlarım dediysem 2 tane yakın arkadaşım var."

" Nasıl yani ? İlk defa bana mı söylüyorsun bugün gerçek doğum günün olduğunu."

" Evet. Aslında bugünü hep kendim kutlardım ama bu sene nedense bunu yapasım gelmedi." Gülümsedim. Cevap veremeden garson masaya pastaları koydu. Tam pastaya dalacağa sırada onu durdurdum ve cebimden telefonu çıkartarak kamerayı açtım

"Gülümse." Dedim kamerayı ona doğrultarak

"Doruk saçmalama, pastayı yiyelim."

"Uraz hadi zorlama beni." Pes edip gülümsedi. Hemen arka arkaya 3 tane fotoğraf çektim ve en güzel çıkanı ona attım. Pastalarımızı yemeğe başladık

" Hala neden benimle kutlamaya karar verdiğini söylemedin." Dedim merakla

" Arkadaşlarıma iki ay sonra zaten kutlayacağım. Değişiklik yapmak istedim." Çok basit ve mantıklı bir cevaptı.

"Hep böyle misin?"diye sordum kendimi tutamayarak

"Böyleyi biraz açman lazım."

" Yani soğuk ve alaycı."

"Evet. Özellikle yeni tanıştığım insanlara karşı. Sana özel bir durum değil yani."

" Peki sen bu tavırla kaç kişi yürüttün ?" dedim barda dediğini hatırlayarak

" Aslında bakarsan çok kişi değil. İnsanlar artık genelde sadece gecenin sonunu düşündüğü için beni zor bulup vazgeçiyorlar."

" En azından açık sözlüsün." Dedim mırıldanarak

" Bir özelliğimizi sevdirebildiysek ne mutlu bize." Dedi yine alaycı tavrına geri dönerek

" Öyle demek istemediğimi sende biliyorsun. Yalan söyleyen insanlara hiçbir türlü tahammülüm yok bu yüzden sevindim."

" Erken sevinme bence. Açık sözlü olduğum her konuda dürüst olduğum anlamına gelmez."

(IRMAK'IN BAKIŞ AÇISI)

Sabahtan ödevlerimi bitirip –evet üniversitede olmama rağmen hala ödevlerim var- alışveriş yapmak için kendimi taksim sokaklarına attım. Akşam Sinan'la buluşacaktım ama giyecek hiçbir şeyim yoktu. Nasıl giyinmeliyim acaba ? Yemeği annesinde yemesi gerektiği söyledi yani bir restoranta falan gitmeyeceğiz. Muhtemelen bir kafeye oturacağız. O zaman sade bir elbise ya da etek bluz yapsam yeter herhalde diye düşünüp sokak üzerindeki Butiklerin birine girdim. İçeride birkaç şey seçip denemek için soyunma kabinlerine girdim. Elbiselerin hiçbiri üzerimde güzel durmayınca kasadaki kadına gülümseyip dışarı çıktım. 2 saat içinde 10 farklı mağaza gezmiştim. Elimde 5-6 tane poşetle yurduma giden otobüse bindim. Ben poşetlerle zar zor ayakta durmaya çalışırken 13 yaşlarında bir erkek çocuk bana yerini verdi. Ona oturasıya kadar 50 kere teşekkür ettikten sonra poşetleri kucağıma aldım ve yolun bitmesini bekledim. Sonunda durağıma gelince hemen otobüsten indim ve derin derin oksijeni içime çektim. Ne büyük nimetmiş. 10 dakikalık yürüme mesafesini de sonunda bitirdikten sonra yurda girip odama çıktım. Elif yatağa uzanmış telefon oynuyordu

" Demek bitti bensiz alışverişin." Şu anda onu da yanımda götürmediğim için bana trip atıyor

" Kuzum senle ne zaman gitsek 7 saatten aşağı dönemiyoruz. Cidden başka zaman." Dedim poşetleri yatağa bırakarak. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak ağrıyan bacaklarımı uzattım.

" Sen şimdi ciddi ciddi dün barda tanıştığın adamla mı takılacaksın akşam?"

"Evet Elif. Ayrıca çocuk benim okulumda."

"Herhalde sadece bunu demesine kanmadın değil mi ?"

"Tabiki de hayır. Gördüm ben onu daha önce bizim kampüste. Geçenlerde hademeyle kavga ediyordu o zaman birkaç saniye dikkatimi çekmişti. "

"İyi o zaman hadi öyle olsun. Ne giyeceksin?" diye sordu. Hevesle yeni aldığım şeyleri ona teker teker gösterdim. Sonunda aralarından bir elbise çekip onu giymem için ısrar etti. Akşama kadar daha zamanım olduğu için elime bir kitap alıp yurdun küçük kütüphanesine gittim.

Saatin altıya gelmesiyle odama geri çıkıp üstümü değiştirdim. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra kendimi inceledim. Çantama cüzdanımı ve birkaç eşya attıktan sonra Sinan'a mesaj attım

Kime: Sinan

Nereye geliyim ?

Kimden: Sinan

Ben seni almaya geleceğim. Yurdun konumunu atsana galiba kayboldum

Yurdun konumunu attıktan sonra ceketimi alıp odadan çıktım. Elif yine sevgilisiyle buluşmaya gitmişti. Canım yurdumda özel olduğu için hiçbir şekilde giriş çıkış saatlerimize karışmıyordu. Sadece günde bir kere rehberlik hocasına hala etrafta olduğunu göstermek amacıyla kendini göstermen gerekiyordu. Gerçi hoş görünmesem de kime şikayet edeceklerse beni. Yetimhanede büyüdüm ben. Ben daha çok küçükken bir adam , babam olduğunu tahmin ediyorum, beni yetimhaneye bırakıp sadece ismimi söyleyerek kaçmış. Soy ismim üzerinden çok araştırma yapmış olsam da bir türlü "ailemin" izini bulamadım. Küçükken belki paraları olmadığı için böyle yapmışlardır diye kendimi avutmuş olsam da zamanla buna da inanmamaya başladım. Ben 5 yaşındayken zengin bir aile beni evlatlık almıştı. Birkaç sene önce ikisi de aynı trafik kazasında ölünce mal varlıklarının büyük bir kısmı bana kaldı. Oturduğumuz evi çok isteyince akrabalarına verdim onlarda karşılığında bana evin bedelini verdiler. Ayrıca ailenin ortak şirketinde hissem var ve her ay oradan para alıyorum. Neden yurtta kalıyorsun diye sorarsanız ilk sene hem ev hem okul zor olur diye düşünmüştüm ama bu fikrimden vazgeçtim. Gelecek ay Elif'i de alıp bir daireye taşınacağım.

Aşağı indiğimde Sinan kapının önünde beyaz bir arabaya yaslanmış bekliyordu. Beni görünce gülümsedi. Yanına geldiğimde selamlaştık ve beraber arabaya bindik.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum birkaç dakikalık sessizlikten sonra

" Deniz kenarında bildiğim bir kafe var oraya."

"Tamam. Annenle yemek nasıl geçti?" tam bu sırada akşam yemeği yemediğim aklıma geldi

" Normal. Doruk'u gördüğüne daha çok sevindi." Dedi hafifçe kaşlarını çatarak

" Saçmalama. Annen o senin eminim seni daha çok seviyordur."

" Ben o kadar emin olamıyorum. Kadının resmen yüzünde güller açtı." Galiba Sinan'ın içinde küçük kıskanç bir çocuk gizli

"Çok merak ettim bu Doruk'u."

"Bir dahaki sefere onu da getiririm." Ha demek bir dahaki sefer olacak.

"Olur." Yine sessizlik olunca dayanamayıp radyoyu açtım. James Arthur- İmpossible çalıyordu

.

.

.

Falling out of love is hard

Aşkın dışında kalmak zor

Falling for betrayal is worst

İhanete düşmek ise en kötü

Broken trust and broken hearts

Kırılmış güven ve kırılmış kalpler

I know, I know...

Biliyorum, biliyorum...

Thinking all you need is there

İhtiyacın olan herşeyin orada olduğunu düşünüyorum

Building faith on love and words

Aşk ve kelimeler üzerine inanç inşa ediyoruz

Empty promises will wear

Boş sözler aşınacak

I know, I know...

Biliyorum, biliyorum...

"Güzel şarkıymış." Dedi Sinan bitince

"Nasıl yani daha önce dinlemedin mi ?"

" Hayır.Kim söylüyor ki?"

"James Arthur. Eve gidince kesinlikle dinlemen lazım." Olumlu anlamda başını salladı ve arabayı boş bir yere park etti. Beraber inip yürümeye başladık. Geldiğimiz Kafe dört katlıydı.Beraber içeri girip asansöre bindik. Sinan dördüncü katın düğmesine bastı. İndiğimizde kafenin terasına çıkmıştık. En kenardaki masaların birine oturduk. Terasın manzarasından resmen bütün İstanbul'u görebiliyordun

" Sinan burası çok güzelmiş." Dedim hala gözlerimi manzaradan ayırmayarak

" Bence de." Diye cevap verince kafamı ona döndüm. Sinan ise beni izliyordu. Aramızdaki garip bakışmayı önümüze menü bırakan garson bozdu

Menüyü biraz inceleyip en son sıcak çikolata da karar kıldım. Garson gelip siparişlerimizi alınca yine garip bakışmamıza döndük. Sonunda sessizliği bozan ben oldum

" Geçen gün seni hademeyle kavga ederken gördüm." Dedim sorarcasına

"Evet hiç sorma. Çantamın ön gözü açık kalmış. Orda da peçete mi ne kalmış herhalde ben yürürken yere düşmüş. Tabi ben farkında değildim. Birden hademe geldi bana bağırmaya başladı. Neymiş hep yerlere çöp atıyormuşuz, çevreye hiç saygımız yokmuş. Hayır tamam yanlış anlamış olabilir ama çevre kulübünün başkanı olup bununla suçlanınca ister istemez sinirlendim bende..." o kadar tatlı anlatıyordu ki. Konuşurken sürekli bir elini havada sallayıp diğer eliyle hareketlerinden dolayı önüne düşen saçını düzeltiyordu.

Yaklaşık üç saat kafede oturduk.Genelde konuşan Sinan oldu ama zaten sessiz bir karaktere sahip olduğum için bu duruma alışıktım. Yurdun önünde park ettiğinde benimle beraber arabadan indi

"İçeri davet ederdim ama..." dediğimde hafifçe güldü

" Artık bir dahaki sefere. " dedi ve göz kırptı. Normalde erkeklerle hoşlanmadığım bütün özellikler neden bu çocukta bana tatlı geliyordu?

"İyi geceler." Dedim gülümseyerek

" İyi geceler." Diyerek cevap verdi ve yanağıma bir öpücük kondurarak arabasına bindi ve çalıştırdı. Birkaç saniye arkasından bakıp yurda girdim. Odama çıktığımda Elif yatağında yarı yatay pozisyonda telefonunu kurcalıyordu

" Çabuk anlat neler yaptınız?" Üstümü değiştirirken Elif'e olanları anlattım

" Çok sıkıcınız." Dedi ve arkasına yaslanarak telefonuyla oynamaya devam etti

" Ne bekliyordun elif türkü bara gidip hayal çekmemizi falan mı?" dedim hafif alınmış bir şekilde

" Yoo. Ne biliyim bir kavga etseydiniz , sevişseydiniz falan fena olmazdı."

" Yuh Elif ilk buluşma da mı?"

" Aman sanki yapmadığın şey." Tamam haklıydı. Hani önüme gelenle yatmasam da ilk buluşmadan sonra yattığım bir iki kişi oldu. Cevap vermeyip yatağıma tırmandım .Gelen mesaj sesiyle telefonuma uzandım

Kimden: Sinan

Pazartesi okulda beraber kahvaltı edelim mi ?

Kime: Sinan

Olur

Fazla mı soğuk olmuştu ? Çok kafaya takmayıp yüzümü yastığa gömerek uyudum

(DORUK'UN BAKIŞ AÇISI)

Şu anda ne mi yapıyoruz ? Şu anda Uraz son golünü de de atarak langırtta beni 4 kere üst üste yenmiş oldu. Hesabı ödemek için içeri girdiğimizde kenarda duran langırt masasını gördük ve oynamaya karar verdik. Keşke vermeseydik rezil olmaya ayrı bir boyut kazandırmıştım. Bir insanın refleksleri nasıl bu kadar düzgün olabilir ki ?

" Tamam pes ediyorum." Dedim ve teslim olmuşçasına ellerimi havaya kaldırdım. Aha yine güldü. Bir insana gülmek bu kadar yakışırken neden bu kadar nadir güler ki ?

" Hadi çıkalım." Dedi kenara attığı ceketini alarak. Beraber kafeden çıktık ve yürümeye başladık.

"Okuyor musun?" diye sordum sessizliği bozmak için

" Açıktan okuyorum. Son sınıf. Sen?"

"Normal Lise benimde son."

" Şu devamsızlık sorunu olmasa aslında arada uğramalık güzel yer ama beni çok kasıyor."

" 12 olunca çok yazmıyorlar aslında. Benim çoktan geçmiştir."

" İyimiş. Benim okul öyle değildi."

" Hangi Lisedeydin ki?" diye sordum ticaret falan bekleyerek

" ......... Fen lisesi."

"Nasıl yani fen lisesini mi bıraktın?!"

" Dediğim gibi beni çok kasıyor." İşte aradığım rahatlık. Ben öyle bir şey yapsam annem tırnaklarıma bambu çubuğuna bağlar tavandan sallandırır.

" Yaratıcı bir annen varmış." Nasıl ya sesli mi söyledim ben onu????????????? 

------------------------------------------------------------

Merhabaaaaaaaaa.Yepyeni bir hikayeyle karşınızdayım. Normalde bölümler bu kadar uzun olmayacak tabiki ama karakterleri iyice tanıyabilmeniz için ilk bölüm böyle oldu. Umarım yorum atarsınız. MUCK 

Continue Reading

You'll Also Like

258K 12.9K 72
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
316K 20.4K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
152K 7.5K 19
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
364K 13.5K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...