hybrid child

By ahlavi

4.6K 607 112

onlar bir anlamda ayna gibidirler. ne makine, ne bebektirler. sahiplerinden aldıkları sevgiyle olgunlaşırlar... More

hybrid child
derin ve sağlam bir sevgi 🌹 (Chanbaek)
sahibim, çicek bahçesinde daima tek başına.🌹 (Hunhan)
birisi ile..birisi ve...bir diğeri...🌹(Kaisoo)
Kara cik cik~ (özel bölüm.)

yalnızım ben... (2.bölüm )

530 96 26
By ahlavi

"Evet!"

"Hey beni bekle!" Ormanlık alanda koşan küçük çocuklar..

Küçük Jongin elindeki bambu sopasıyla ağacın arkasında onu izleyen küçük çocuğu işaret ederek "O kim?" dedi.

"Kyungsoo."dedi Sehun aynı yere bakarak."Bakan beyin oğlu.Bilmiyor muydun?"

"Hiç konuşmadım ki.Hep oradan bize bakıyor." dedi Jongin arkadaşları arkasında duruyordu."Aramıza alalım mı?"

"Ne?! Boşversene ya! Annem onun çok hastalıklı olduğunu söylemişti."

"Cidden güçsüz yani hemen ateşi çıkıyormuş."

"Lordun oğlu olduğu için başına birşey gelirse bizden bilirlermiş.Biz devam ediyoruz." Her çocuktan ayrı bir ses çıkarken Jongin ağacın arkasındaki çocuğa bakmaya devam etti.

"Gelsene!" Ağacın arkasındaki çocuk yakalandığını farkettiğinde kaçmak için hamle yapmış Jongin'in seslenmesiyle olduğu yerde
kalmıştı.

"Baksana sen...Birlikte oynamak istiyorsun mağdem niye söylemiyorsun?" Jongin büyük gözlü çocuğun yanına gelip ellerini beline koydu.

"Çünkü bana herkes gibi koşmamam gerektiğini söylediler." Küçük çocuk mırıldandı.

"Güçsüzsen idman yap.Erkeksin sonuçta." Jongin ellerini indirdi.

"Sehun! Onu da aramıza alabiliriz değil mi?"

"Olur!"

"Güzel! Hadi gel!" Jongin'in Kyungsoo'nun elini tuttuğu gibi koşmaya başladı.

"Hey! Bekle biraz!" Kyungsoo hızına yetişmeye çalışırken bağırdı."Bu kadar hızlı koşarsam-"

"Bir şey olmaz! " diye bağırdı Jongin koşmaya devam ederken Kyungsoo'nun elini sımsıkı tuttu."Sımsıkı tut elimi!"

Kyungsoo'nun eli çok soğuktu...

Bembeyazdı.

Küçücüktü.

***

"Kyungsoo!" Jongin, Kyungsoo'nun evine vardığında kapıdaki askerlerden zorlukla sıyrılmıştı.

Onlarla hala dövüşüyordu.

Girmesine izin vermemişlerdi .

"Kyungsoo! Bırakın!" Askerleri itip avluda koşmaya başladı.

Kyungsoo o daha odasına ulaşmadan kapısını açarken ikisi birbirlerini izledi.

"Berbat görünüyorsun. Bu halde yatman gerekmez mi?" Kyungsoo onu süzdü.

"Beni boşver, asıl sen..!"

"Sesini yükseltme, saat çok geç!" Kyungsoo uyarıp Jongin'nin içeri girmesi istedi.

"Yaran ne durumda?"

"Altı üstü bir sıyrık.Bandajlar yüzünden kötüymüş gibi görünüyor sadece." Jongin bandajlı kolunu diğer koluna sardı.

"Sehun nasıl peki? Ağır yaralandığını duydum."

"Yarası da çok kötü ama şuan konuşabilecek durumda değil." Jongin, Sehun'nun odadaki halini hatırladı. "Metanetli adamdır aslında ama...Artık savaş alanında ne gördüyse."

"Anlıyorum.Endişe verici." Kyungsoo başını yere eğdi."Keşke yanına gidebilseydim."

"Duydum...Bütün sorumluluğu üstleniyormuşssun."

"Ah....Evet bundan sonrası sana emanet." dedi Kyungsoo gülümseyerek.

"Bana mı emanet?!" Esmer genç sesini yükselterek sordu."Her şey yolunda gitseydi yine üçümüz birlikte çiçekleri izleyelim istiyordum."

"Ama hayatta herşey istediğin gibi gitmiyor işte." Kyungsoo hâlâ gülümsüyordu."Sehun için gerçekten endişeleniyorum.Bu yüzden ona benim için de destek ol lütfen."

"Ne olursa olsun, inatçı ve ısrarcı bir kişiliğin olduğu için senin için hiç mi hiç endişelenmiyorum açıkcası." Kyungsoo Jongin'nin ifadesini gördüğünde durakladı."Ne oldu? Neden öyle kötü bakıyorsun bana ? Zaten yeterince korkunç görünüyorsun."

"Onu boşver de..." Jongin ona sertçe bakmaya devam ediyordu."Sen her seferinde en güzel kısmı kapıveriyorsun."

"Ha?" Kyungsoo anlamayarak kaş çattı.

"Günün birinde resmi belgelere efendimizin hayatı Kyungsoo sayesinde kurtuldu yazacaklar...Durumu en iyi şekilde toparlamayı başardı diyecekler."

"Jongin! Saygısızlık etme!" Beyaz tenli genç yumruklarını sıktı.

"Söylediğim şey doğru ama!"

"Neymiş doğru olan?!"

"Hayatta kalanlar, ölenlere göre çok daha büyük zorluklar çekiyorlar!"

"Ne dedin sen?!" Şimdi ikisi de birbirlerine bağırıyordu.

"Asıl zor işleri bana bırakıp kaçıyorsun! Kendini bir de benim yerime koy diyorum!"

"Jongin!"

Hayır...

Hayır..

"Bazı şeyler asla söylenmemelidir!" Kyungsoo tekrar bağırdı.

Asıl söylemek istediğim bu değil....

"Kimse söylemediği için ben söylüyorum!"


Seni gördüğümde..söylemek istediğim...


...tek bir şey...

...vardı.


"Bunları söylemeye geldiysen defol git buradan!" Kyungsoo kapıyı işaret etti."Ben ne zaman öyle bir şey-"


Sana söylemek istediğim şey..

"J-Jong-"

Kyungsoo'nun sözü Jongin'ni birden üstünde bulmasıyla kesildi.Jongin onu yer yatağına fırlatıp üstüne çıktı.

"Ne-"

Jongin, Kyungsoo'nun bacak arasına girdiğinde yukatasının sıyrılıp beyaz bacakları gözler önüne serilmişti.

"Bir saniye-"

"Jongin.." Jongin dudaklarını onunla birleştirdi.

Kyungsoo'nun yanaklarına elini koymuş gözlerini kapatatarak tutkuyla öptü onu.Kyungsoo'nun elllerini başının iki yanında birleştirip dudaklarını ayırarak büyük siyah incilere baktı.

"Hala anlamıyorsun değil mi?" dedi."Bir kişi öldüğünde onun için herşey biter! Asıl sıkıntıyı hayatta kalan insanlar çeker.Sadece toprağa dönmek kalır hepsi bu.

Sen gidince ardında bıraktığın pisliği temizlemek zorunda olan benim.İşin fiziksel boyutunu atlatsam bile...Berbat hatıralarım beni bir ömür boyu terketmeyecek!"

Jongin sinirle bağırmaya devam ediyordu.

"Açık konuşmak gerekirse, bu benim için gereksiz bir yük! Önemsiz bir şeymiş gibi konuşma! İlla da öleceğim diyorsan...."

Jongin gözlerinden dolu dolu yaşlar akan beyaz tenli gence sinirle acının karışımı bağırdı."Benim hatıralarımı al öyle öl!"

"Madem öyle diyorsun sana daha da fazla yük olacağım!" Kyungsoo ağlarken kaşlarını çatarak bağırdı."Küçüklüğümden beri hep benimle dalga geçtin."

Jongin, Kyungsoo'yu büyütmüş olduğu gözleriyle izledi.

"Sehun'un sözünü her zaman dinlemene rağmen beni hiç dinlemedin! Senden- "

Kyungsoo nefesini toparlamaya çalıştı."Senden-"

"Nefret ediyorum demek istiyorsun değil mi?"

"Lafı ağzıma tıkmasana!" Kyungsoo gözlerini kapatarak çığlık attı.

Kolunu gözlerine siper etti."Hep böyle yapıyorsun zaten.Sürekli benimle.."

"Bende seni hiç sevmiyorum!" Beyaz tenli genç sesini yükseltti tekrardan.

"Kes sesini!" Jongin ona eğilerek bağırdı.

"Ben senden nefret ediyorum! Senin gibi birini-"

"Kyungsoo.." Jongin eğilip saçlarını okşadığında Kyungsoo sesini kesip gözlerini açtı.

"Y-Yapma Jongin--- Dur."

"Bu kadar yeter.." Jongin diye fısıldadı.

Kyungsoo'ya sarıldı."İkimizde...susalım."

***

Sabah olunca..

Bugüne kadar yaşadığımız günler sona erecek.


Birbirine dolanmış çıplak bacaklar.

Bu yüzden, asla bitmeyeceğini sandığımız bu günleri..


Yukatasını çıplak omuzlarına örten beyaz tenli genç.

...zihnime kazıyacağım.

Küçük beden üstünü giynip odayı terk etti...

Bir daha asla çıkmayacak şekilde iz bırakacak.

...Kapattığı kapının içinde kalan Jongin'i bırakarak.

Sabah olsa bile..

Esmer genç yer yatağında kolunu gözlerine siper etmiş yatıyordu.


...ben sadece her zaman ki gibi nefes alacağım.

Ağlamayacağım.

Jongin kolunu gözlerinin üzerinden çekti ve...

Neden gözyaşı dökeyim ki?

...Oluk oluk akan göz yaşlarına her saniyede yenisini ekledi...

***

"Bakan Kyungsoo Harakiri yapmış diyorlar.Daha çok gençti yazık olmuş."

Jongin evine doğru yürürken halkın konuşmaları kulağına çarpıyordu.

"Fakat böylece Lordumuzun hayatı kurtulduğunda göre normal bir şey değil mi?"

"Her halükarda klanımıza barış gelmiş oldu.O açıdan düşünürsen, bunun kendisi de istemiş olabilir."

"Öyle mi dersin? Bence gönülsüzce kabul etmek zorunda kalmıştır."

Bir yığın konuşmalar..

***

Jongin karanlık odasında kitap yığının arasına sırtını vermiş oturuyordu.

Gözlerindeki acı kendini gizlemeye çalışıyordu.

Sonra, o kitap yığınlarının üstünde duran icadı Hibrit Çocuk hemen yanına 'pat' sesiyle düştü.

Ellerini bebeğin beyaz yüzüne uzatıp okşadı.

***

Kiraz çiçeklerinin dalları her rüzgar estiğinde uğulduyordu.

"Jongin!" Sehun'un sesi duyuldu."Nihayet buldum seni."

"Sehun, sen ha?" Jongin bahçede dolaşırken ağzındaki puroyla arkasındaki adama döndü."Sen epey yaşlanmış gibisin."

"Neden beni bu kadar endişelendiriyorsun?! Ortadan kaybolacaksan, önce nereye gideceğini söyle!" Sehun sinirle bağırdı.

"Elinde bir yeteneğinin bulunmasının ne kadar önemli olduğunu anladım.Tesisat onarımı, saat onarımı...İstersen sana da yaparım." Jongin , Sehun'nun 'ne saçmalıyorsun sen?' demesini görmezden gelip devam Etti,

"Böylelikle kılıcı bırakmış olsam bile rahat bir hayat sürebiliyorum.Üstelik ücreti de gayet iyi."

"Hey, zen var ya sen-" Sehun konuşmasını arkasından gelen hızlı adım sesleriyle kesti."Pardon.Başka misafirin mi vardı?"

Sehun arkasını dönüp gördüğü şeyle gözlerini büyüttü.

"Kyu-Kyungsoo..Jongin sen-"

Küçük bir çocuk...

Büyük inci siyahında gözler,

bembeyaz berrak bir ten ve kiraz rengi dudaklar..

"Bir ara göstermemiş miydim?" dedi."İnsanmış gibi sevgi gösterirsen insan gibi olan bebek.Bu sadece prototip ama sence de gayet iyi değil mi?"

"Bebek mi?! Bu mu?!" Sehun hala küçük çocuğu inceliyordu ifadesini değiştirmeden.

"Henüz konuşamıyor gerçi."

"Bebeği konuşturacak mısın yani?!"

"O şekilde planladım ama göreceğiz.Benim sevgimden bahsediyoruz sonuçta.Ne kadarını hissediyor kim bilir.Sonuçlarını görmeden bilemeyiz." Jongin yanında duran çocuğa baktı."Her şey yolunda giderse çok yüksek fiyatlara satarım gibime geliyor.Senin içinde bir tane yapayım mı?"

"Jongin." dedi Sehun." Kyungsoo'yu bu şekilde geri getiremezsin."

"Aptal mısın nesin sen ya? Ha! Ha! Ha!" Jongin elini karnına koyup kahkaha atmaya başladı."Yani benim Kyungsoo'yu unutamadığım için onun yerine böyle birşey yaptığımı mı düşündün?"

Jongin gülmeyi kesti."Rahat ol.Ben öyle hassas tiplerden değilim.Onun gibi birşey yaratırsam yine kavga edip dururum herhalde."

"Jongin-"

"Jongin-sshi! Yotunya holdingden sizi arıyorlar!" Orta yaşlı hizmetli bahçe kapısından seslendi.

"Kusura bakma.Nasıl olmuşsa bu bebekten haberi olmuş ve satın almak isteyen bir sürü zengin adam var." Jongin Sehun'dan uzaklaşmaya başlarken el salladı."Durumum bu.Maddi sıkıntım yok.Merak etme."

"Yine uğrarım." dedi Sehun kaşları hala çatılıydı.

"Sen beni boşver.Önce kendini düşün." dedi Jongin "Azrail gibi bakıyorsun resmen."

Jongin bacaklarının bitimine gelen bebeğin kafasını pat patladı."Sence de öyle bakıyor değil mi? Prototip-sshi?"

--

Geçmişe takılıp kalmış olan sensin Sehun.

Gelip geçen günler insanları korkunç derecede değiştirebiliyor .

Şuanda Kyungsoo'nun yüzünü bile zar zor hatırlıyorum.

Hal böyleyken onun kopyasını nasıl yaratabilirim ki?

Saçmalığın daniskası olur.

----

"Oo, bu sene çok güzel açmışlar." dedi Jongin kiraz çiçeklerini taşıyan ağaçları gösterirken."Biliyor musun? Kiraz çiçeklerinin en güzel olduğu zaman açmadan bir önceki gecedir."

Jongin yanında kiraz çiçeklerine bakan çocuğa söyledi.

"Pespembe bir sis bulutu adeta." dedi."Hey, dursana!"

Yanındaki çocuk kiraz ağacına koştugunu görünce bağırdı. "Haah, neyse. Çocuklar herşeyle oynar."

Ağacın kiraz çiçekleriyle dolu olan bir dalını kırdı çocuk ve Jongin'nin yanına geldi.

"Ne? Bana mı?" dediğinde çocuğun ağzının açıldığını görünce gözlerini büyülttü.

Yoksa?


Konuşmayı öğrendi?!


"Aferin.Zorlamadan devam et." dedi çocuk tekrar ağzını açtığında.

"Rüzgar.." dedi çocuk sessizce.

"Evet, yavaş yavaş." Çocuk ağzını kapattığında Jongin teşvik etmeye çalıştı.

"Esi...yor..du...Sa-...Sabah....kalk.....tığımda....bir dalı.....kırılmıştı...yeniden dikilebilir.... Sen.....çi....çek....leri...sever....sin..." Çocuk zorla kekeleyerek konuşup çiçek dalını onu şokla dinleyen adama uzattı.

"Bu yüzden sana veriyorum."

Çocuk aşağıdan ona tüm güzelliğiyle gülümsedi.

Neden?

----Neden? İlk söylediği sözler bunlardı?

Hibrit Çocuklar sahiplerini yansıtan birer aynadırlar.


Sen benim hangi yönümü yansıtıyorsun?

Ben sana ne verdim ki?

Jongin'in gözleri doluyordu.


Bembeyaz....

Küçücük....


Soğuk bir el...


Ne kadar koşarsak koşalım Kyungsoo'nun elleri buz gibiydi hep.

Bu yüzden bir an önce ıstmak için sabırsızlanıyordum.

Takılıp düşmemesi için...

...elini hiç bırakmadım...

Bir ömür boyu...

Sert esen rüzgara dayanamayan tutunduğu dalların çıkardığı uğultuyla uçuşan kiraz çiçekleri...

Muhtemelen geri kalan ömrümü yaratmaya adayacağım.

Bunun hiçbir faydası olamayacağını bilmeme rağmen...

Esmer adam olduğu yere bacaklarının üstüne yığılarak sarsılarak ağlamaya başladı.

Onu seviyordum.

Bundan ne az, ne de fazlasıydı.

Ellerini gözleri kapatıp karşısında kiraz çiçekleri dolu olan dal parçasıyla duran çocugun karşısında acı içinde ağladı.

Sadece gerçekten tüm kalbimle...


...çaresizce...



...seviyordum onu.



Geriye sadece pişmanlıklar, hatıralar ve kalbimde dolup taşan bu sevgim kaldı..

Yaz çimenlerinin kokusu...

Beyaz bulutları taşıyan rüzgar...


Aradan yıllar geçse de...




...Yalnızım ben.

Son.

Continue Reading

You'll Also Like

235K 21.9K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
1.7K 241 27
(enhypen fici değil arkadaşlar!!!!) Jay, bir pazartesi sabahi birinin camına taş atması ile sinirli bir şekilde uyanmıştı. Taşı atan kişi tabi ki de...
3.9K 583 22
"Güzel serçem, beni dinler misin?" [angst, story] ©jadedstilll ‐ 2020 !!, suicide, blood.
181K 7.5K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!