Gizemli Kasaba

By kitapkokusu02

12.1M 517K 282K

Jenna Collins Gizemli Kasaba'ya taşındığında olacaklardan habersizdir. Birçok yeni insan tanıyacaktır. Peki y... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-62-
-63-
-64-
-65-
-66-
-67-
-68-
-69-
-70-
-71-
-72-
-FİNAL-
-DUYURU VE TEŞEKKÜR-
-ÖZEL BÖLÜM-

-61-

144K 5.7K 3.5K
By kitapkokusu02

Arabaya giderek çantamı elime aldım. İçinden anahtarlığı çıkardığımda, David anahtarlığı elimden aldı.

Arabayı kilitledi. Birlikte benim evimin önünde durduğumuzda, David bir şey demeden anahtarla kapıyı yavaşça açtı.

İçimde bir heyecan ve korku vardı. Evimdeki kimdi? Annem ve babam değildi. Hem arabaları yoktu hem de az önce vampir dinlemesi yaptığımızda, yalnız bir kalp atışı duymuştuk.

David önden giderek beklememi eliyle işaret etti. Ben kapı önünde beklerken, David biraz daha ileri giderek sola doğru, yani salona baktı.

"Ama.." dedi David. Neye tepki verdiğini anlayamamıştım. Şaşkın gözüküyordu.

Daha fazla kapı önünde beklemek istemiyordum. Birkaç adım atarak David'in hemen yanında durdum. Bakışlarımı salona çevirdiğimde gördüğüm kişi ve manzara sebebiyle şaşırmıştım. Benim evimde ne işi vardı? İçeri nasıl girmişti?

"Siz.." dedim.

"Merhaba, Jenna. Umarım haber vermeden gelmem ve içeri girmem sorun olmamıştır." dedi kadın dalgalı siyah saçlarının yavaşça geriye atarken.

"Ama nasıl?" diye sordum hâla şaşkınlıkla.

"Gel otur. Konuşmamız gereken şeyler var. İstersen ve ona yeterince güveniyorsan sevgilin de gelebilir." dedi kadın. Elinde kahvesinin bulunduğu bir kupa tutuyordu. Kupayı önündeki sehpaya bıraktı.

"David'in sevgilim olduğunu nereden biliyorsun? Belki de arkadaşım?" diye sordum. Kadın yere bakarak hafifçe gülümsedi.

"Senin hakkında düşündüğünden çok şey biliyorum Jenna Collins." dedi kadın.

David'e baktığımda kafasıyla salonu işaret etti ve dış kapıyı kapattı. Birlikte salona giderek kadının tam karşısındaki koltuğa oturduk. Kadın sehpanın üzerine koyduğu kupasını tekrar eline aldı.

"Kendime kahve yapmıştım. Sorun olmaz değil mi?" diye sordu kadın.

"Önemli değil." diye karşılık verdim.

Karşımda oturan kadın; ilk vampir olduğum zamanlarda buradan uzaklaştığımızda, o fırtınalı günde gelen kadındı. Claire.

Ama içeri nasıl girmişti? Benim hakkımda düşündüğümden çok şey bildiğini söylemişti. Neler biliyordu? Nasıl biliyordu? Bu kadın aslında kimdi ve beni neden böylesine takip etmişti?

Bu kadının ismi nereden tanıdık geliyordu?

Sorular beynime akın ederken sessizliği bozmadan kadına bakıyordum. Onun konuşmasını bekliyordum. Claire ise sakince kahvesini yudumluyordu.

"Benim kim olduğumu merak ediyorsun değil mi?" diye sordu kadın.

"Aslında bundan fazlasını merak ediyorum." diye yanıt verdim.

Kadın, kahvesin bitirmişti. Boş kupayı tekrar sehpanın üzerine koyarak arkasına yaslandı ve bize baktı.

"İçeri nasıl girdin?" diye sordum.

"Anahtarla." dedi Claire.

"Anahtahtarı nereden buldun?" diye sordum.

"Annen ve baban verdi."

Şaşkınlıkla kadına baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Şu anki yaşadığım şaşkınlık, bir şey söylememe olanak vermiyordu.

Annem ve babam mı? Onların bu kadınla ne ilişkisi olabilirdi ki?

Bir dakika..

Claire Martin..

Tanrım..

İsmin neden tanıdık geldiğini anlamıştım. Bu çok küçük bir detaydı ama yanlış hatırlamıyorsam bu kadınla bağlantılarını tahmin edebiliyordum.

"Şaşkınlığını anlayabiliyorum. Eminim bunca zamandır benim kim olduğumu sordun kendine. Ama peşinde olmamın tek sebebi ailendi Jenna. Gizlice seni izlememi istediler. İyi olduğundan emin olmak istediler."

"İyi olduğumu öğrenmek için kendileri de gelebilirdi. Beni bırakıp gitmeleri gerekmiyordu!" dedim sinirle.

"Kızmanı anlıyorum. Ama onları da anlamalısın. Vampir olduğunu öğrenmek onlar için de büyük bir şaşkınlıktı. Kızlarının bir kan emici olduğu düşüncesi ve sana kızgınlıkları.. Onları senden uzaklaşmaya zorladı." dedi kadın yine aynı sakin ses tonuyla.

"Vampirlerin hepsi kötü değil. Yanlış düşünüyorsunuz çünkü ön yargılısınız." dedim. Kadın hafifçe gülümsedi.

"Evet, Jenna. Ailen gitmekle hata yaptı. Aradan biraz zaman geçince bu yaptıklarının yanlış olduğunu onlara söyledim. Ama hayır. Sana kırgın olduklarından dönmeseler de seni hep özlediler. Hep merak ettiler. Bu yüzden Sam'den ve benden sürekli seni takip etmemizi, iyi olduğundan emin olmayı istediler." dedi kadın.

Sam..

Evet. Bu kadının kim olduğunu artık kesinlikle biliyordum.

"Buraya gelme nedenim de sana bir soru sormaktı, Jenna. Ailen.. Geri dönmeyi düşünüyorlar. Ama tepkinin ne olacağını bilmiyorlar. Önce benim sormamı istediler. Fikrini öğrenmek istiyorlar." dedi kadın. Sinirden ve kırgınlıktan gözlerim doluyordu.

"Ve bunun için de seni mi gönderiyorlar? On yedi yaşındaki kızlarını geride bırakıp hiçbir şey demeden gidiyorlar, şimdi o kadar zaman sonra gelmek akıllarına geliyor ve benim fikrimi mi soruyorlar? Tepkimi mi merak ediyorsun?" diye sordum.

"Evet." dedi Claire sadece.

Gözyaşlarımı zor tutuyordum. Demek bunca zamandır Claire ailem için beni takip ediyordu. Ben onlardan haberdar olamasam da, ailem benim iyi olduğumdan her zaman emin olmuştu.

Ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Beni arkalarında bırakıp gitmişlerdi. Bir ara öldüklerini bile düşünmüştüm. Şimdi de onca zaman sonra yanıma gelmek mi mantıklı gelmeye başlamıştı yani onlara?

Benim belki onlara en çok ihtiyaç duyduğum zamanlarda gitmişlerdi.

"Hayır. İstemiyorum. Ne annemi ne de babamı. Anlıyor musun? İstemiyorum!" dedim sinirle. Son kelimeyi resmen bağırarak söylemiştim.

Vampir hızıyla ayağa kalkarak merdivenlerden çıktım ve odama girdim. Kapıyı kilitledim.

İçimde tuttuğum göz yaşlarını serbest bırakmıştım artık. Sanki nefes alamıyordum.

Sırtımı kapıya yaslayarak yere doğru kaydım. Bacaklarımı kendime çektim. Yüzümü ellerimle kapadım. Arada istemsizce hıçkırıyordum.

Tamam belki ailemi çok özlemiştim. Ama bu özlem kadar da kırgınlığım ve kızgınlığım vardı.

"Jenna, kapıyı aç."

Bu David'di.

"Yalnız kalmak istiyorum, David. Lütfen." dedim.

"Seni bu hâlde yalnız bırakacağımı düşünüyorsan beni hiç tanımamışsındır Jenna. Anlıyor musun? Hadi aç şu kapıyı." dedi David sakince.

Gözyaşlarımı silerek ayağa kalktım. David'in gitmeyeceğini biliyordum.

Kapıyı yavaşça açarak hızla yatağıma oturdum. Yüzümü perdenin kapatmış olduğu balkona döndürdüm.

Kapının kapanma sesini duydum. Ardından David yanıma oturdu.

"Yüzüme bakma. Makyajım akmıştır." dedim. David hafifçe güldü.

"Siz kızlar çok garipsiniz." dedi.

"Kızları çok iyi tanıyorsun galiba."

Ne saçmalıyordum ben? Duygularım birbirine girdiğinden saçma sapan konuşuyordum.

David kısa bir kahkaha attı ve beni kendine çekerek sarıldı.

Ardından yatakta geri giderek, yatağa sırt üstü uzandı. Ben de onun göğsüne yattığımda, sol kolunu bana sardı.

"Neden istemedin? Ailenin geri dönmesini?" diye sordu David bir süre sonra.

"Beni bırakıp gittiler David. Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi geri dönmek istediklerini söylüyorlar. Hatta söylemiyorlar, Claire'e söylettiriyorlar. Onlara kızgınım." dedim.

"Anlıyorum." dedi David ve sessiz kaldı.

Yaklaşık birkaç dakika o pozisyonda kaldıktan sonra yerimden doğruldum.

"Lavaboya gidip geliyorum." dedim.

Odamdaki lavaboya giderek kapıyı kapattım. Aynada kendime baktığımda, düşündüğüm kadar makyajımın akmadığını gördüm. Sadece az bir şey akmıştı. O akanları ıslak mendille temizledim. Makyajım hâla saatler öncesindeki gibi güzel duruyordu artık.

Şimdi de yüz ifademi düzene sokmam gerekiyordu galiba. Bu kırgın ve kızgın olan kızı değil, güçlü olan Jenna'yı görmeyi istiyordum. Bir karar verdiysem, bu kararın ardından ağlamamalıydım. Bu saçma bir şeydi.

Ama sonuçta ağlamak bir tür dışa vurumdu. İnsan bazen tükendiğinde ağlardı. Bazen çaresiz olduğunda, korktuğunda, mutlu olduğunda.. Bazen de yalnızlığına ağlardı. Güçlü olamayışına, boşluğun içinde kaybolduğunda, istemediği kararlar verdiğinde..

Hafifçe gülümsedim.

Birisi ağladığında çoğu zaman o kişiye neden ağladığını sorarak ağlamasının sebebi öğrenilebilirdi. Ama gülümsemek aynı şey değildi.

Bir kişi gülümsediğinde, bunun içten bir gülümseme olup olmadığını yalnızca o kişiyi çok iyi tanıyanlar anlayabilirdi. Hatta bazen, bu gülümseyişin yalan olup olmayışını yalnızca gülümseyen kişinin kendisi bilebilirdi.

Bu nedenle bazı durumlarda hissederek gülümsemek, ağlamaktan daha zor oluyordu sanırım.

Lavabodan çıktığımda, David yataktan kalkmış, yatağın yanındaki çift kişilik koltuğa oturmuştu.

Yanına giderek oturdum.

"Claire gitti." dedi David. Başımı onaylarcasına salladım.

"David.."

"Efendim?"

"Bu kadının nereden tanıdık geldiğini artık biliyorum."

David bakışlarını bana çevirdi. Devam etmemi istercesine sessizdi.

"Claire Martin. Bu kadının bana tanıdık gelen yönü ismi değildi. Soyismiydi." dedim.

"Nasıl yani?" diye sordu David.

"Annem Gizemli Kasaba'dan ayrılacağımızı söylerken bana bir isim söylemişti. Sam Martin." dedim.

"Anlamadım." dedi David. Kendimi tutamayarak güldüm.

"Haklısın. Biraz daha ayrıntılı anlatayım." dedim. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladım.

"Bir gün eve geldiğimde, annem ve babam Gizemli Kasaba'dan gideceğimizi bana açıklamıştı. Bunun nedenininse vampirler olduğunu söylemişlerdi. O zaman annem, kasaba dışına çıktıkları zaman bu vampirler olayını öğrenmelerinde Sam Martin adındaki bir adamın çok yardımı olduğunu söylemişti." dedim.

"Sam Martin. Claire Martin.. Soyadları aynı. Yani Claire Sam'in eşi veya bir akrabası. Öyle mi?" diye sordu David.

"Evet. Hatta annem, bu Sam denen adamın bir zamanlar Gizemli Kasaba'da yaşadığını, daha sonra vampirlerin varlığını öğrenince Gizemli Kasaba'dan ayrıldıklarını söylemişti. Yani annem ve babam kasaba dışına çıktıkları zamanda bir şekilde Sam ile karşılaşmışlar ve Sam onlara oldukça yardım etmiş. Ailemle aralarında bir süre sonra bir dostluk kurulmuş olmalı. Ailem de beni takip etmelerini, gerçekten güvenebileceği bu insanlardan rica etti." dedim.

David sessizdi.

"Jenna.. İyi düşün. Ailenin geri dönmesini isteyip istemediğini. Tamam mı?" dedi David.

"Tamam." dedim sadece.

Birkaç dakika daha oturduk. Sessizdik.

"O zaman yarın okulda görüşürüz?" dedi David sorarcasına.

"Tamam." dedim gülümseyerek.

"İyi olduğuna emin misin?"

"Evet, David iyiyim. Endişelenme." dedim ve yavaşça yanağından öptüm.

David de gülümsedi ve ayağa kalktı. Birlikte aşağı indik. Dış kapının önüne geldiğimizde bana sarıldıktan sonra evine gitmişti.

Kapıyı kapatarak tekrar odama çıktım. Yatağa sırt üstü uzanarak tavana baktım.

Ailemi düşünüyordum. Annemi, babamı.. Gelmemelerini söylemekle iyi mi yapmıştım? Yoksa bir hata mı yapmıştım?

Ama onlara olan kızgınlığım ve kırgınlığın, beni hayır demeye itmişti.

Haklıydım.

Yataktan kalkarak makyajımı sildim. Ardından da elbiseyi çıkartarak altıma siyah eşofman ve üstüme de siyah bir kapşonlu kazak giydim. Işıkları kapatarak yatağa yattım ama gözlerimi kapatmadım.

Düşünceler beynime akın ediyordu. Ailemi uzun zamandır görmemiştim. Anlaşılan henüz göremeyecektim de. Bunu kendim istemiştim.

Gözlerimi kapattım. Ne olursa olsun bugünüm çok güzel geçmişti. Belki de bu mutlu anlara odaklanmalıydım.

Yarın ailem ile ilgili daha iyi düşünecektim. Belki de şu an yorgun olduğumdan iyi düşünemiyordum.

Yarın yeni bir gün olacaktı.

---

Derste anlatılanlar çok uzak gibi geliyordu. Aklım başka yerlerdeydi. Dalgındım.

Duyuyordum. Ama dinlemiyordum.

"İyi misin?" diye fısıldadı Nina.

"Ne? İyiyim. Neden sordun ki?" diye karşılık verdim.

"Neden acaba?" dedi Nina defterine bir şeyler karalarken.

O sırada zilin çalmasıyla defterimi kapatarak çantama koydum. Okul günü sonunda bitmişti.

"Dersten hiçbir şey anlamadım." dedim.

"Dinledin mi ki?" dedi Nina gülümseyerek.

"Dinlesem de anlamıyorum ki. Konular çok ilerlemiş. Uzun zamandır okulda yoktuk." dedim.

"Birçok kez liseye gitme şansın olacak." dedi Nina.

"Harika." diye dalgayla gülümseyerek karşılık verdim.

"İstersen ben çalıştırabilirim. Mandy de gelir. O da anlatır konuları." dedi Nina.

"Gerçekten mi?" diye sordum.

"Tabii. Şimdi bizim eve gidelim." dedi Nina. Minnettarlıkla gülümsedim ve bir anda sıkıca ona sarıldım.

"Wowowo bu kadar mutlu olman biraz şaşırttı doğrusu." dedi Nina gülerek. Ama o da bana sarılmıştı. Ben de gülerek geri çekildim. Siyah deri montumu giydim. Ardından çantamı omzuma aldım.

David'in yanına gittiğimde kitaplarını çantasına yerleştirmeyi yeni bitirmişti.

"Ben Nina'ya gidiyorum. Yani beni beklemene gerek yok." dedim.

"Neden gidiyorsun?" diye sordu.

"Ders çalışacağız. Mandy de geliyor. Bana dersteki konuları anlatacaklar. Konulardan oldukça geri kaldım." dedim. David gülümsedi ve ayağa kalktı. Yanağıma hafif bir öpücük kondurdu.

"Tamam. Bu arada kolay gelsin size. Oldukça çalışman gerekecek. Hem Nina ve Mandy, hem de sen yorulacaksın." dediğinde koluna hafifçe vurdum.

"Çok moral verdin gerçekten." dedim. David bir kahkaha attı.

"O zaman iyi çalışmalar diyeyim." dedi. Gülümsedim.

"Bu daha iyi oldu."

"Hadi biraz çabuk ol. Ne kadar uyuşuksun." dedi James yanımıza gelerek. David'e bakarak söylemişti.

"Geliyorum işte." dedi David montunu giyerken.

"Dostum senin dediğin film serisini buldum galiba. Korku türüydü değil mi? Bugün size getiriyim. Oysa izleriz." dedi James David'e.

"Tamam filmi alıp bize gel." dedi David.

"Michael!" diye bağırdı David. Biraz garipsemiştim aslında. Her ne kadar Michael da bizim grupta olsa da David'le ikisinin pek anlaştıkları söylenemezdi.

"Efendim?" dedi Michael yanımıza gelerek.

"Bugün James ve ben film izleyeceğiz. Sen de gel. Aramızda takılırız öyle." dedi David. Şaşkınlığım biraz daha artmıştı ama belli etmiyordum. İkisinin iyi anlaşmasını çok istiyordum ve şu anda da iyi anlaşıyor gibiydiler. Sonuçta David benim sevgilim, Michael'sa oldukça yakın bir arkadaşımdı. Dostumdu.

"Tamam gelirim." dedi Michael.

"Ben gidiyorum. Yarın görüşürüz." dedim üçüne karşı.

"Görüşürüz." dedi Michael ve James gülümseyerek. David'se göz kırpmıştı.

Nina ve Mandy kapının başında bekliyor ve bir şeyler konuşuyorlardı.

"Aynen o kızı ben de sevemedim. Kendini bir şey sanarak yürümesi yok mu.. İyi ki bizim sınıfta değil." dedi Mandy. Öyle hararetli anlatıyordu ki kendimi tutamayarak gülmeye başladım.

"Yine kimin dedikodusunu yapıyorsunuz acaba?" dedim gülerken.

"Okula yeni gelen kızın. Gıcık birine benziyor. Okuldaki tüm erkeklere karşı bir yakın davranıyor. Manyak biri." dedi Nina. Kendimi tutamayarak bir kahkaha attım.

Hâla sınıf kapısının önünde duruyorduk. Sınıfta sadece biz, David, Michael ve James vardı.

"Kim manyak?" dedi James yanımıza gelerek. David ve Michael da yanımıza gelmişti.

"Vampir dinlemesi yaparak duyabilirdin." dedi Mandy gülümserken.

"Biz de kendi aramızda konuşuyorduk. Ayrıca sizin kız dedikodularınızı neden dinleyelim?" dedi James. Bunun üzerine David güldü.

"Bunu diyen sen misin? Aramızda belki de en çok vampir dinlemesi yapan sensindir." dedi David James'e.

"Her neyse. Bir şey sormadım sayın." dedi James sesli bir şekilde gülerek.

Her ne kadar David'e beni beklemene gerek yok dediysem de yine okuldan hep birlikte çıkmıştık.

Dışarı çıktığımızda Mandy James'in koluna girdi ve başını ona yasladı. David ve Nina daha da önden gidiyor, bir şeyler konuşuyorlardı. Michael'la ben ise en arkadaydık.

"Hâla popülersin okulda demek." dedim Michael'a. Michael şaşkınlıkla karışık gülümseyerek bana baktı.

"Bu da nerden çıktı?" dediğinde başımla, çaktırmadan Michael'ı takip etmeye çalışan bir kızı gösterdim. Michael kıza baktıktan sonra başını yere eğerek gülümsedi.

"Bazı kızlar gerçekten garip. Bunun benimle alakası yok." dedi. Sesli bir şekilde güldüm. Gerçekten de okulda böyle değişik kızlar vardı.

"Kimseyle ilgilenmiyor musun yani?" dedim.

"Şu anlık biri yok." dedi. Michael'ı tanıyordum. Herkesle öyle kolayca sevgili olacak biri değildi. O yüzden bu durumu garipsemedim.

"Uzun zamandır böyle değildik." dedi Michael.

"Nasıl yani? Anlamadım?" diye sordum.

"Yani sanki uzun zamandır böyle sohbet etmiyorduk. Seninle eskisi gibi konuşmayı özlemişim." dedi. Gülümsedim.

"O kadar olay oldu ki.. Şimdi normal şeylerden konuşmayalı gerçekten uzun zaman geçmiş gibi geliyor." dedim.

"Dostum olduğun için gerçekten çok şanslıyım." dedi Michael.

"Ben de. Bundan sonra her şey normale girmeye başladığında hepimiz grupça daha çok vakit geçirebiliriz." dedim. Michael gülümsedi.

"Ben buradan dönüyorum." dedi James. Mandy'nin dudağına hafif bir öpücük kondurdu.

"Görüşürüz." dedik hepimiz. James yolun soluna dönerek evine doğru yürümeye başladı.

"Çabuk ol! Erken gel bize!" diye seslendi David.

"Tamam tamam." diye seslendi James de. James koşmaya başladığında hepimiz gülmüştük.

"Ben de burdan dönüyorum. Görüşürüz." dedi Michael biraz daha yürüdükten sonra.

"Görüşürüz." dedik yine hepimiz.

"Sen de geç kalma!" diye seslendi David.

"Tamam!" diye seslendi Michael da arkası dönükken.

"Film için heyecanlısın galiba." dedim gülerek. Şimdi David, Nina, Mandy ve ben hepimiz yan yanaydık.

"Seri filmi. İzlemeye ne kadar erken başlarsak o kadar iyi." dedi David gülümseyerek.

Anlaşılan bugün erkekler bir arada, kızlar bir arada olacaktı. Bu çok hoş bir şeydi. Sanki her şey normale dönmüştü. Eskisi gibi güzel vakit geçirebilecektik.

Birkaç dakika sonra bizim döneceğimiz yol gelmişti.

"Yarın görüşürüz." dedi David.

"Görüşürüz." dedik. David yolda düz gitmeye devam ederken biz sola döndük.

Üçümüz kol kola girmiş yürüyorduk. Nina'nın evi biraz uzaktaydı. Pek insanın olmadığı bir yerdeydi. Hatta Nina'nın evinin olduğu yerde onlarınkinden başka ev yoktu.

"Vampir hızıyla mı gitsek?" dedi Mandy.

"Neden?" diye sordum.

"Yürümeye üşeniyorum." dediğinde bir kahkaha attım.

"Yakalanırsak ne olacak peki akıllı arkadaşım?" dedi Nina dalgayla karışık. Mandy güldü.

"Etrafta insan yok." dedi Mandy. Gerçekten de hiç kimse gözükmüyordu.

"Hadi ama.. Hatta yarış gibi olsun." dedi Mandy ısrar edercesine.

"Tamam tamam. Manyaksın biliyorsun değil mi?" dedi Nina. Ben sesli bir şekilde gülerken Mandy yanıt verdi:

"Biliyorum."

"Hadi üçe kadar sayıyorum. Üç deyince. Bir.. iki.. üç."

Hepimiz aynı anda vampir hızıyla koşmaya başladık.

Eve ilk varan ben olmuştum. Mandy ve Nina ise iki saniye sonra gelmişti.

"Gerçekten hızlıymışsın. İkimizi de geçtin. Bir de David'le yarışmalısın." dedi Mandy gülerek.

"David mi?" dedim sorarcasınsa. Ne demek istediğini anlayamamıştım.

"Grubumuzdaki en hızlı kişi David'dir. O yüzden söyledim." dedi Mandy. Şimdi anlamıştım. Demek gruptaki en hızlı kişi David'di.

"Tamam belki bizi geçtin ama David'i geçebileceğini sanmıyorum. Gerçekten çok hızlıdır." dedi Nina anahtarla dış kapıyı açarken.

"Birlikte vampir hızıyla koştuğumuz zamanlar olmuştu. David'in en hızlınız olduğunu o zamanlar anlayamamıştım nedense." dedim.

"Yarış şeklinde koşmamışsınızdır. Belki de David, birbirinize yakın hareket edin diye hızını düşürmüştür." dedi Mandy.

Nina kapıyı açıp içeri girdiğinde biz de arkasından içeri girdik. Montumu asarken Nina da kapıyı kapatıyordu.

"Ah, merhaba kızlar." dedi birisi. Karşımda bir kadın görmemle şaşırmıştım. Büyük ihtimalle Nina'nın annesiydi.

Nina'nın ailesi insanlardan daha uzakta olmayı, yani biraz daha yalnız ve rahat olmayı sevdiklerinden bazen kasaba dışına çıkarlardı. Nina'nın söylediğine göre Nina'ya da kendileriyle gelmesini, ailecek güzel vakitler geçirebileceklerini sık sık söylerlermiş. Ama Nina anne ve babasının aksine insanlarla birlikte olmayı seven birisiydi. Yalnız ve rahat kalmak pek ona göre değildi. O yüzden Nina genelde evde kalıyordu.

Ben Nina'ya geldiğim zamanlarda ailesinin burada olduğunu hatırlayamıyordum. Yani Nina'nın annesiyle ilk kez karşılaşıyordum.

Nina'nın annesinin tıpkı Nina'nınkiler gibi simsiyah saçları vardı ve çok güzel duruyordu. Gözleri de elaydı ve oldukça açıktı. Çok sempatik ve hoş bir kadına benziyordu. Çok güzel bir kadındı. Benim annemle aynı yaşta olmalılardı. Yani görünüş olarak. Vampir olduğunu düşünürsek, kadın yüz yaşından bile yaşlı olabilirdi.

"Merhaba Mandy. Ve.. Sen Jenna olmalısın. Nina senden oldukça bahsetmişti ama hiç tanışma fırsatımız olmamıştı. Merhaba canım, ben Diana. Diana Clark. Nina'nın annesiyim." dedi Bayan Clark. Gülümsedim.

"Evet, adım Jenna. Memnun oldum Bayan Clark." dedim. Ben tokalaşmak için elimi kaldıramadan kadın bana sarılmıştı. Geri çekildiğinde gülümsedi.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenin." dedi annesi.

"Tamam anne." dedi Nina gülerek.

Anlaşılan Nina samimiyetini ve sempatikliğini annesinden almıştı.

Birlikte Nina'nın odasına çıktık. Üçümüz de geniş yatağa daire oluşturacak biçimde oturduk.

"Hangi dersten başlayalım?" diye sordu Nina.

"Fizik." diye yanıt verdim. Nina yataktan kalkarak fizik dersiyle ilgili olan notlarını ve çalışma kitaplarını aldı. Ardından tekrar karşıma oturdu.

"Kolyen çok güzelmiş. Yeni fark ediyorum. Yeni mi?" diye sordu Nina.

David'in verdiği kolyeyi takmıştım. Daha doğrusu hiç çıkarmamıştım. Ama kolye, okuldayken sweatimin altında kaldığından gözükmüyordu. O yüzden görmemeleri normaldi. Ama şimdi sonsuzluk işaretli kolye sweatimin üstüne çıkmıştı ve belli oluyordu.

"Bu mu? Evet yeni." dedim uzatmadan. Bunu bana David'in verdiğini söylemek istemiyordum.

"Gerçekten çok güzelmiş." dedi Mandy kolyeye bakarken. Gülümsemişti. Mandy David'le randevuya gittiğimizi biliyordu hatta bana yardım etmişti. Kolyeyi bana David'in verdiğini anlamış olmalıydı.

"Ders çalışacak mıyız, çalışmayacak mıyız?" dedim kolyeyi tekrar sweatimin altına koyarak.

"Tamam tamam. Çalışalım hadi." dedi Nina ve kitabı açtı.

Nina konuyu anlatmaya başladığında tüm düşünceleri beynimden uzaklaştırmaya ve sadece anlattıklarına odaklanmaya çalıştım.

---

Saate baktığımda akşam ona geldiğini gördüm.

Beynim yanıyor gibiydi. O kadar çok şey anlatmışlardı ki.. Ama anlamıştım ve önemli olan da buydu.

Hepimiz oldukça yorulmuştuk. Hatta Mandy resmen gözü açık uyuyor gibiydi. Bu haline istemsizce kahkaha attım.

"Dünyadan Mandy'ye. Yaşıyor musun?" dedi Nina.

"Hiç bu kadar çalıştığımı hatırlamıyorum." dedi Mandy.

"Zaten sen çalışmadın ki. Beni çalıştırdınız." dedim.

"Ah, doğru." dedi Mandy. Nina'yla birlikte Mandy'nin bu hâline güldük.

"Bence bırakalım. Az bir şey kaldı zaten. Onları da sonra hallederiz. Öyle yapalım mı?" dedi Nina.

"Kesinlikle." dedik Mandy ile aynı anda.

"Size bir şey söylemem lazım." dedim.

"Bu bakışı biliyorum." dedi Nina bana bakarak.

"Ne bakışı?" diye sordum.

"Bu senin 'size şimdi anlatacağım şeyi daha önce söylemem gerekirdi ama söylemedim' bakışın." dedi Nina. Bunun üzerine kahkaha attım. Birbirimizi böylesine iyi tanımamız hoşuma gidiyordu.

"Dün David'le dışarı çıkmıştık. Randevu gibi." dedim.

"Nasıl geçti?" diye sordu Nina heyecanla.

İşte o an kendimi çok kötü hissetmiştim. Mandy ve Nina'yı eşit derecede ve çok sevmeme rağmen, sırf Nina ve David eskiden sevgiliydi diye David ile ilgili olan şeyleri neredeyse hiç Nina'ya söylememiştim. Ama şimdi Nina'nın bu soruyu sorarkenki içten heyecanından ve bakışlarından bunları çoktan aştığını, David'i sadece dostu olarak gördüğünü anlamıştım. Bu iyi bir şeydi aslında. Bundan sonra David'le ilgili şeyleri Nina'ya da rahatça söyleyebileceğimi hissetmiştim.

"Güzel geçti. Ama asıl anlatacağım bu değil. Gece on ikiye gelirken birlikte eve geldik. Yani arabayla. O an benim evimin salonunun ışıklarının açık olduğunu gördüm. Ama çıkarken kapattığıma emindim." dedim. Nina ve Mandy heyecanla bana bakıyordu. Hatta Mandy öyle heyecanlanmış olmalıydı ki, eline aldığı yastığa sarılmıştı.

"Evde biri mi vardı?" diye sordu Nina.

"Evet. David'le içeri girdiğimizde yine o kadınla karşılaştık. Claire ile." dedim. Şaşkınlıklarının daha da arttığı yüz ifadelerinden belli oluyordu.

"Eve nasıl girmiş?" diye sordu Mandy.

"Ailem anahtarı vermiş."

İkisi de bir şey demedi. Saşkınlıktan ne diyeceklerini kestirememişlerdi büyük ihtimalle.

"Annem Gizemli Kasaba'dan ayrılacağımızı söylediğinde Sam Martin adında bir adamın onlara çok yardımcı olduğunu söylemişti. Kasaba dışındayken tanışmışlar. Sam Martin, Claire Martin.." dedim onların anlamasını bekleyerek.

"Wow. Claire'in ailenin dostu olduğu aklıma hiç gelmemişti. Yani Claire ya Sam'in eşi ya da akrabası." dedi Nina birkaç dakika sonra.

"Benim de aklıma gelmemişti. Ama evet. Öyle. Bunca zamandır beni takip etmesini ailem istemiş. Dün de bizim eve geldiğinde, ailemin geri dönmeyi istediğini, benim düşüncemin ne olduğunu sordu." dedim.

"Sen ne dedin?" dedi Mandy.

"Gelmelerini istemediğini söyledim."

"Ne?!" dedi ikisi aynı anda.

"Onlara kızgınım. Öfkeliyim. Kırgınım. Beni bırakıp gittiler." dedim.

"Jenna.. Seni anlıyorum. Ama sanki biraz daha mı düşünsen?" dedi Nina.

"Bilmiyorum Nina. Şu anlık istemiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum." dedim.

"Sadece pişman olacağın kararlar verme. Gerisi önemli değil." dedi Mandy. İkisine karşı gülümsedim.

"Teşekkür ederim. Biraz daha düşüneceğim sanırım." dedim. İkisi birden aniden hızla bana sarıldığında hepimiz yataktan düşmüştük.

Hepimiz kahkahalar atarken odaya Nina'nın annesi geldiğinde hepimizi yerde görünce şaşkınlıkla bize baktı.

"İyi misiniz?" diye sordu.

"Evet, anne. Düştük." dedi Nina. Bayan Clark başını yavaşça iki yana sallayarak sesli bir şekilde güldü. Ardından odadan çıktı.

"Beni gideyim artık." dedi Mandy.

"Neden?" diye sordu Nina.

"Bu kadar çalışma fazla geldi. Eve gidip biraz uyuyacağım." dedi Mandy. Nina Mandy'ye gülerek ayağa kalktı. Ardından biz de ayağa kalktık.

"Birlikte çıkalım Mandy." dedim.

"Burda kalabilirsiniz." dedi Nina.

"Teşekkürler ama gidelim biz. Yarın görüşürüz." dedim.

Hep birlikte aşağı indik. Bayan Clark'la vedalaştıktan sonra montlarımızı ve ayakkabılarımızı giydik. Mandy Nina'ya sarıldıktan sonra ben de Nina'ya sarıldım. Oradan ayrıldığımızda eve doğru yürümeye başladık.

Yolda döneceğimiz yer geldiğinde Mandy'ye sarıldım. O da bana sarılmıştı.

"Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Mandy sağa, bense sola döndüm. Birkaç dakika sonra evim gözüküyordu.

Ama bir gariplik vardı.

Yine mi..

Yine ışıklar açıktı.

Tekrar Claire mi gelmişti?

Hızımı biraz daha arttırarak evimin önüne vardığımda gözüme çarpan ayrıntı karşısında donakalmıştım.

Evin bahçesinde anne ve babamın arabası park etmiş bir şekilde duruyordu. Yoksa Claire onlara, dönmelerini istediğimi mi söylemişti?

Ama Claire ve Sam onların dostu olduğuna göre böyle bir şey yaptıklarını sanmıyordum.

Belki de vampir dinlemesi yapmalıydım. Gözlerimi kapattım ve odaklandım.

"Neden bu kadar geç kaldı ki? Daha doğrusu nerede?"

Bu ses..

Kesinlikle anneme aitti.

"Sakin ol hayatım. Saat çok geç olmadı zaten. Arkadaşlarından birine gitmiştir belki." dedi babam. Gözlerimi açtım. Gözlerim dolmuştu. Onların sesini duymak..

"Tamam. Birazdan gelir. Değil mi?" diye sordu annem kendine has endişeli ses tonuyla.

"Gelecek." diye yanıtladı annemi babam.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Kapıyı açıp içeri mi girmeliydim? Onlara ne diyecektim? Onlar bana ne diyecekti?

Hayır. İçeri girmek istemiyordum.

David'in kapısını oldukça sessiz bir şekilde tıklattım.

Ama kimse kapıyı açmadı.

Bir kez daha tıklattım.

Yine gelen kimse olmayınca zili çaldım.

Bu sefer birkaç saniye sonra kapı açıldı. Karşımda David şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Jenna.." dedi. Bir şey demedim. Kapıyı biraz daha açıp içeri girmemi işaret etti. Ayakkabılarımı çıkarttım ve elime alarak içeri girdim. Anne veya babam dışarı çıkarsa ayakkabılarımı burada görmemeliydiler.

David dış kapıyı kapattığında iki kişinin daha merdivenlerden indiğini duymuştum.

Merdivenden inenler James ve Michael'dı. Yanımıza gelerek bize baktılar.

"Jenna. İyi görünmüyorsun. Bir şey mi oldu?" diye sordu David.

"Fark etmedin mi? Evin ışıkları açık." dedim.

"Yine mi.. Filmi izliyorduk. Hiçbir şey fark etmedik." dedi David.

"Yine mi derken?" diye sordu James. Onun sorusunu duymazdan geldim. Sonra açıklardım ama şu an sırası değildi.

"Hayır hayır. Bu sefer Claire değil. Anne ve babamın arabaları var. Ayrıca vampir dinlemesi yaptım. Annem ve babam. Dönmüş."

Michael ve James şaşkınlıkla birbirine bakarken David de bana bakıyordu.

"Onların yanına dönmeyi istemiyor musun?" diye sordu David. Öylesine sormuyordu. Büyük bir ciddiyetle sormuştu.

"Bilmiyorum. Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini, nasıl davrananmam gerektiğini.. Bilmiyorum." dedim.

David elleriyle nazikçe iki kolumdan tuttu ve gözlerini benimkilere kenetledi.

"İçinden geleni yap. Bu sefer duygularınla hareket et, Jenna. Pişman olacağın seçimler yapma. Şu an ne yapman gerektiğini hissediyorsun? Oraya gidip ailenle yüzleşmeli misin, yoksa onlardan kaçmaya devam mı etmelisin?" diye sordu David.

Gözlerimi onunkilerden kaçırarak yere baktığımda, o da ellerini çekti.

Birkaç dakika sessiz kaldım.

Peki ne istiyordum?

"Onları gerçekten özledim. Neden gittiklerini, neden bu kadar uzun süre geri dönmediklerini, bu kadar uzun süre neden resmen benden saklandıklarını merak ediyorum." dedim birkaç dakika sonra. Bakışlarımı tekrar David'e yönelttiğimde gülümsedi.

"O zaman bu soruların cevabını öğrenmelisin. Değil mi?" diye sordu. Yavaşça başımı olumlu anlamda salladım.

"Onların yanına gitmeli miyim? Onlarla konuşmalı mıyım?" diye sordum.

"Eğer doğrusu buysa." diye cevap verdi David.

"Peki doğru olan ne?" diye sordum.

"Buna sen karar vereceksin." dedi David. Gülümsedim ve bir an içimden gelen istekle David'e sarıldım. O da kollarını belime doladı.

"Teşekkür ederim." dedim. Gerçekten de rahatlamamı sağlamıştı. Ne yapmam gerektiğiyle ilgili söyledikleri, kararımı belirlememde oldukça yararlı olmuştu.

Ailemin yanına gidecektim. Neler olacaktı, neler konuşacaktık bilmiyordum. Belki sonu iyi belki kötü bitecekti. Belki ailemle eskisi gibi olabilecektim. Ya da her şey ters gidecekti ve her şey daha da kötü olacaktı. Belki de geri dönmelerinin sebebi bana bir şeyler söylemekti. Belki biraz konuştuktan sonra tekrar gideceklerdi. Ya da kalacaklardı. Belki bu vampirlik olayı onlara daha da ters gelecek ve her şey olduğundan da kötü olacaktı.

Bu bir riskti bir bakıma.

Ama sevdiğiniz insanlar, risk almaya değerdi.

---

Duyuru: Eveet.. Şimdi belki biraz şaşıracağınız bir duyuru yazacağım.

Claire'in kim olduğuna dair bir ipucu aslında daha önceki bir bölümde çok küçük bir şekilde vardı. Ama fark etmeniz biraz zordu çünkü bu bölüm oldukça eskiydi. Merak edenler için bu bölüm: -26- Orada Sam Martin'in adı geçiyor.


Vee son olarak;

Hikayeyle, karakterlerle ilgili görüşlerinizi yorum olarak yazarsanız okumaktan büyük keyif duyarım. Örneğin en sevdiğiniz karakter veya karakterler kim? En desteklediğiniz ilişki? En güzel dostluklar? Karakterlerin kişiliği hakkındaki düşünceleriniz vb.. ☄

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir sonraki bölümler için de iyi okumalar.. ✏ Kendinize iyi bakın.. 💐

Continue Reading

You'll Also Like

43.8K 2.4K 68
Çıldırmıştı gözleri kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü öyle ki kolay kolay korkmayan ben bile korkudan bayılmamak için zor tutuyordum kendimi En so...
1.7K 152 9
"𝐵𝑎𝑛𝑎 𝑒𝑙𝑖𝑛𝑖 𝑣𝑒𝑟... 𝑠𝑎𝑛𝑎 𝑛𝑒 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑔𝑢̈𝑐̧𝑙𝑢̈ 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑔̆𝑢𝑚𝑢𝑧𝑢 𝑔𝑜̈𝑠𝑡𝑒𝑟𝑒𝑦𝑖𝑚."
12.9K 65 11
bir gün telefonla uğraşırken bir mesaj gelir "selam bebeğim"...
21.5K 706 54
Lara vampirlerden nefret eden bir kızdı. Efe ise Laraya aşık bir vampir. ~Hikaye Laranın Efeden kaçmak için bir dağ evine gitmesiyle başlıyor.~ •Tabi...