Consciousness // Min Yoongi

By bangtaeguk

165K 13.1K 5K

"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617} More

Intro; God, help me
Ep.1
Ep.2
Ep.3
Ep.4
Ep.5
Ep.6
Ep.7
Ep.8
Ep.9
Ep.10
Ep.12
Ep.13
Ep.14
Ep.15
Ep.16
Ep.17
Ep.18
Ep.19
Ep.20
Ep.21
Ep.22
Ep.23
Ep.24
Ep.25
Ep.26
Ep.27
Ep.28
Ep.29
Ep.30 -FİNAL pt.1-
Ep.31 -Final pt.2-
Yazardan inciler&teşekkürler
Rek-lam-lar ????

Ep.11

3.9K 411 95
By bangtaeguk


Bir adım daha.

Bir tane daha.

Az kaldı.

Yürümeye devam et.

Düşünme.

Umursama.

Ağlama.

Sadece yürü.

Geçecek.

Gözlerimi yumdum. Her ne kadar düşünmemeye çalışsam da becerememiştim.

Taehyung'a olanları kabullenemiyordum.

Onu neden bu kadar önemsediğimi de bulmuştum.

O lanet komadan çıktıktan sonra bana bu denli yakın davranan tek kişiydi. Yoongi ve diğerlerinin yanında biraz da olsa kasılıyordum ancak Taehyung'un yanında tamamen kendimdim.

Ama artık o yoktu.

Yürümeye devam et.

Bunu düşünme.

O hâlâ açtığın delikten gökyüzünü seyrediyor.

Omuzlarımda bir baskı hissettiğimde gözlerim yarı yarıya kapalıydı. Onları açtığımda karşımda tanıdık bir yüz görmeyi beklemiyordum.

Endişeyle bana bakan Yoongi'yi görmeyi ise hiç beklemiyordum.

Bir şeyler söylüyordu ancak duymuyordum, kulaklarım hâlâ çınlıyordu.

Onu görmek beni rahatlatmıştı. Bu yüzden kastığım bedenimi gevşettim ve kendimi ona bıraktım.

•°•°•

Her tarafım sızlıyordu. Kılımı kıpırdatacak halim yoktu. Gözlerimi hafifçe araladığımda elinde kırmızı renge bulanmış bezlerle vücuduma bir şeyler yapan Yoongi'yi gördüm. Hemen yanında ise Hoseok vardı.

Gözlerimi tekrar yumdum çünkü çok yorgundum.

•°•°•

Hiçbir ses duymuyordum. Ya sağır olmuştum ya da aşırı sessiz bir yerdeydim.

Parmağımı kıpırdattım. Acı hissetmememden güç alarak vücudumun diğer kısımlarını da oynatmaya çalıştım ancak oralar ağrıyordu.

Birkaç saniye uğraşıp birbirine yapışmış gözkapaklarımı ayırdım. Her şey bulanıkken birkaç kere kırpıştırmamla netleşmeye başladı.

Tavandan gözlerimi çektim ve etrafı incelemeye başladım. Oldukça tanıdık gelen odayı anında hatırladım.

Yoongi'nin evindeki odamdaydım. Avucumun içindeki sıcaklığı daha sonradan fark ettiğimden bakışlarımı oraya çevirdiğimde kafasını yaslayıp uyuyakalmış bir Yoongi beklemiyordum.

Diğer elimi kaldırıp saçlarına dokunmak üzereyken vazgeçtim. Vücudu hareketlenmeye başladığında kafasını kaldırdı ve uykulu gözleriyle bana baktı.

Gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Uyanmışsın."

Ona bakmaya devam ettim. Uzun bir süre sonra yüzünü görmek ağlamak istememe neden oluyordu.

"Ben diğerlerine haber vereyim."

Odadan çıkana kadar onu seyrettim. Birkaç dakika sonra koridorda gürültüler duyuldu, hemen ardından da hepsi odama doluştu.

"Uyuyan güzel uyanmış!"

"Tekrar hoşgeldin!"

"3 gün boyunca uyudun! Bir an hiç uyanmayacaksın sandık."

Onlar konuşmaya devam ederken kafamı pencereye çevirdim. Tek kelime edecek halim yoktu.

Konuşmak istemediğimi fark eden Yoongi diğerlerini odadan çıkardı ancak kendisi çıkmadı.

Ama ben yalnız kalmak istiyordum. Yalnız kalıp nedensiz bir şekilde ağlamak.

Nedensiz değildi, nedeni vardı ancak aklıma getirmemek için çabaladığım bir konuydu.

"Neredeydin bunca zamandır? Hep yeraltında mıydın?"

Kafamı ona çevirdim. Yeraltını nereden biliyordu?

Gözlerimden soruyu okuyan Yoongi cevap verdi.

"Haberlere çıktı. İsyan topluluğu Gerçek Yırtıcılar'ın saklandığı yer bulunmuş ve imha edilmiş. Geride kimse kalmadı diyorlar."

Gözlerimi yumdum.

"Sen! Senin yüzünden!"

Liderin söyledikleri aklıma dolduğunda gözlerimi tekrar açtım.

"Bunca zamandır onlarla mıydın?"

"Neden merak ediyorsun ki?" Sesim çatallı ve boğuk çıkmıştı.

"Neden mi merak ediyorum? Sıçtığım saçma salak bir plan yapıp uygulayamadık ve seni kaybettik. O günden beri seni arıyoruz. Kafayı yiyecektim burada."

"İyi de neden? Sizinle uzun süredir tanışmıyoruz. Ayak bağı olduğumu düşündüğünü sanıyordum. Neden şimdi birdenbire bana iyi davranmaya başladın?"

"Bir nedeni olmak zorunda mı? Sana ihtiyacımın olduğunu söylemiştim daha önce. İşime yaramadan ortadan kaybolman hoşuma gitmedi."

Ona bir bakış attım. Omuz silkip tekli koltuğa kuruldu.

"Çıkar mısın dinleneceğim."

"Dinlenebilirsin. Burada oturacağım."

Gözlerimi devirdim ve acımı umursamadan dişlerimi sıkarak ona sırtımı döndüm.

"Dikişlerini patlatma."

Duymazdan geldim. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

Ancak 3 gün boyunca uyumuş olduğum için gram uykum yoktu.

"Ne var biliyor musun, yalan söylemeyeceğim. Endişelendim. Senin için. Hiçbir şey bilmeden kayboldun ve seni nerede arayacağımı bile bilmiyordum. İlk kez ne yapacağımı bilmiyordum."

Hareketsiz kalmaya devam ettim.

"Neler olduğunu anlatmak zorundasın. İçine atmak sadece sana zarar verir."

Zaten istediğim de buydu. Başkasına zarar vermemek.

Yerinden kalktığını duyduğumda gözlerimi kıpırdatmamaya çalıştım.

Omzumda hissettiğim sıcaklıkla neye uğradığımı şaşırdım. Yine de hareketsiz kalmaya çalıştım. Neyin geleceğini bilmediğimden kalbim dörtnala atıyordu.

Sıcak nefesini yanağımda hissettiğimde kalbim atmayı durdurdu. Yutkunmamak için kendimi zor tutuyordum.

Birkaç saniye öyle durduktan sonra geri çekildiğinde çaktırmadan derin bir nefes aldım.

Odadan çıktığını duyduğumda gözlerimi açıp pencereden gökyüzüne diktim.

•°•°•

Trabzanları sıkı sıkı tutarken dişlerimi sıkıyordum. Her tarafım ağrıyordu ancak odada sıkılmıştım. Bu yüzden aşağı iniyordum.

Mutfağa doğru ilerlerken Jungkook'la karşılaştım.

"Noona neden aşağı indin? Dinlenmen gerekiyor."

Koluma girdiğinde onu reddetmedim.

"Sıkıldım odada."

Mutfağa girdiğimizde tahmin ettiğim gibi diğerlerinin de orda olduğunu gördüm. Birbirleriyle harıl harıl fısıldaşıyorlardı, beni gördüklerinde anında kestiler.

"Min Shin! Dinlenmeliydin!"

"Şu lafı söylemeyi kesin. Yeterince dinlendim ben."

Sandalyenin birine oturdum.

"Ne konuşuyorsunuz gizli saklı?"

"Hiç. Öylesine."

Jimin'e tek kaşımı kaldırarak baktım. Kafasını başka yöne çevirerek gergince güldü.

"Beyler, saçma sapan iş yapıyorsunuz. Bilmeye en çok onun hakkı var."

Namjoon'a döndüm. Neyden bahsediyordu?

"Neyi bilmeye hakkım var?"

Yoongi ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve boğazını temizledi. O bile gergin görünüyordu. İyiden iyiye meraklanmıştım.

"Biz tüm dosyaların şifrelerini kırdık. Ve sanırım sana yapılan şeyi bulduk."

Tüm dikkatimi Yoongi'nin üzerine odakladım ve başımı salladım anlatması için. Ancak konuşan Namjoon olmuştu.

"Öncelikle beyin üzerinde yaptıkları deneyleri birleştirdik. Aklına gelebilecek her türlü refleks ve komut testlerini yapmışlar, çoğu denek maalesef sonuna kadar dayanamamış ve ölmüş."

Masanın üzerine yuvarlak diski koydu ve hologramı açtı.

"Denek 23'ten bahsetmiştik hatırlarsanız. Ve elimizde bir şifre vardı. O şifrenin nereye ait olduğunu buldum. Cerebrum teorisinin ayrıntılarını içeren bir dosyayı açıyordu."

Hologramı sağa çekip bir dosyaya tıkladı.

"Muhtemelen bulduğum şeyi söylediğimde dalga geçtiğimi düşüneceksin ama bu gerçek. Kafanın arkasında boydan boya bir dikiş izi var değil mi?"

Kafamı salladım. Bunu nereden bildiğini daha sonra sorgulayacaktım.

"Bu deney iki kişi arasında yapılıyor. Deneye maruz kalan herkesin başının arkasında aynı iz var. Deneyin amacını hâlâ anlayamadık, kendisi bile imkânsız gibi geliyor."

Sabırsızlanmaya başlamıştım. Sanki Namjoon bilerek uzatıyordu.

"Söyleyecek misiniz artık şu lanet deneyi?"

Namjoon derin bir nefes aldı. Ortamda elle tutulur bir gerginlik vardı.

"Deneyin adı; Bilinç Değişikliği. Yeni bir program bulmuşlar, iki insanın bilinçlerini bağlıyorlar. Programı istedikleri şekilde ayarladıklarında bilinçleri değiştirebiliyorlar. Yani iki deneğin bilinçleri birbirine aktarılıyor. Daha kolay anlatmak gerekirse; beyin dalgalarının bir alete bağlandığını düşün. Senin tüm anılarını, düşüncelerini, bilgilerini beyninden çekip alıyorlar. Seni sen yapan her şeyi. Bir nevi beynini yıkıyorlar. Daha sonra o bilgileri programa sokup işliyorlar. Başlarda, işlenen bilgileri tekrar aynı kişinin beynine gönderirlerken daha sonra başka bir insanınkine yollamaya başlamışlar."

Durdu, derin bir nefes alıp devam etti. Kalbim küt küt atıyordu.

"Bize Lee Sang Hee'yi gördüğünde en yakın arkadaşınmış gibi hissettiğini söylemiştin. Bundan yola çıkarak ikinizin de aynı deneyde kullanıldığınızı düşündüm. Senin adın Denek 2-1. Onun ise Denek 2-2. Yaptıkları ilk iki deney başarısız olmuş ancak sizinki başarılıymış. Denek 2-2 uzun bir süre dayansa da sonunda beyin kanaması geçirip ölmüş. Sen ise hâlâ yaşıyorsun."

Kafam o kadar karışmıştı ki ne düşünmem gerektiğini bilemiyordum.

"Yani?"

"Yanisi, şu an içinde bulunduğun vücut senin değil. Bilincin asıl bedeninden alınıp Yoo Min Shin'inkine koyuldu, onunki de senin bedenine. Bilinçleriniz değiştirildi. Bu yüzden deneyin adı Bilinç Değişikliği. Sen aslında Yoo Min Shin değil Lee Sang Hee'sin."

•°•°•

Artık neler olduğunu yavaş yavaş öğrenmeye başladık, ha?

Kafanız karışmış olabilir, tüm bunların birer saçmalık olduğunu da düşünebilirsiniz.

Ancak bu öğrendiğimiz garip bilgi sadece bir temel, basamak.

Sonraki bölümlerde ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten.

Muck.

Continue Reading

You'll Also Like

43.7K 4.6K 6
"Eğer senin için birini öldürseydim beni daha çok sever miydin?" Alec Benjamin'in şarkısından esinlenilmiştir. ~ ~✘~ 6 böl...
133K 5.8K 199
Sadece okuyun açıklanmayacak kadar güzel olacak ✨ Hiç birleşmeyen gündüz ile gece gibi sevelim birbirimizi *çok önceden yazdım ve fazlasıyla cringe b...
7.9K 900 19
"Kötü biri olmadığını biliyorum," Ölüm gibi baktı, ölü gözlerime. Dudakları şaşkınlık doluydu lâkin, hüzün daha çok vardı. "Neden?" Dedi itirazla. "...
145K 12.7K 34
( Dikkat! Şiddet,küfür,argo,cinsel içerik bulundurur! ) " O beyaz kanatlara kan bulaşsın istemiyorum. Sen yine beyaz kal , kırmızıya güvenme " Kapak...