Karanlığın Şafağı |Şafak Seri...

By BiCeruVar

329K 16.7K 1.6K

(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanınd... More

Tanıtım
Teaser 1
Teaser 2
Bölüm 1 - Kavga
Bölüm 2 - Kaza
Bir Öneri
Bölüm 3 - Hastane
Bölüm 4 - Dönüş
Bölüm 5 - Aile Kalesi
Bölüm 6 - Abiye Destek
Bölüm 7 - Sevgilim
Bölüm 8 - Tibet Bozgunu
Bölüm 9 - Özürler
Bölüm 10 - Hep Destek Tam Destek
Bölüm 11 - Yeniden Doğuş
Bölüm 12 - Sorgu ve Savunma
Bölüm 13 - Panik
Bölüm 14 - Yüksek Gerilim
Bölüm 15 - Sevmeler
Bölüm 16 - Tatil
Bölüm 17 - Gidiş ve Dönüş
Bölüm 18 - İtirafta Devrim
Bölüm 19 - Evlenecek Misin?
Bölüm 20 - Gergin
Bölüm 21 - Acı Görev
Bölüm 22 - Başarı?
Bölüm 23 - Bir Kürek Toprak
Bölüm 24 - Teklif
Bölüm 25 - Belirsiz
Bölüm 26 - Yıkılmaz Duvar
Bölüm 27 - Kaybetmek ve Kazanmak
Bölüm 28 - Derin Sızı
Bölüm 29 - Deprem
Bölüm 31 - Bi Müsade
Bölüm 32 - Tutkun
Bölüm 33 - Zor Zaman
Bölüm 34 - Tehlike Çanları
Bölüm 35 - Alaşağı
Bölüm 36 - Sınav Gibi Sınav
Bölüm 37 - O Tek Kişi
Bölüm 38 - Evlenmeliyiz Artık
Bölüm 39 - Ulan
Bölüm 40 - Sevmenin Aslı
Bölüm 41 - Sevmiyorum Gitmeni
Bölüm 42 - İfşalayan Gazeteci
Bölüm 43 - Vuslat Nasıl Delirir 101
Bölüm 44 - Kız Verme Krizi
Bölüm 45 - Blöf Bunlar Tibet Bey
Bölüm 46 - Düğün
Bölüm 47 - Yıkıntı
Bölüm 48 - Kalp
Bölüm 49 - Ölümler
FİNAL - Bölüm 50 - Zormuş Yaşam
Yok Mu Benden Size Bir Açıklama...
BUTİMAR

Bölüm 30 - Ağır Arıza

4.7K 315 23
By BiCeruVar


Ben geç kalmaya alıştım. Siz de alıştınız herhalde ki hiç ses soluk yok. Neysem beni anlıyorsunuz artık. Hepiniz seviliyorsunuz. Kendinize cici bakın, iyi okumalar...

Snapchat: BiCeruVar

Instagram: BiCeruVar

...Bir seviyi anlamak

Bir yaşamı harcamaktır

Harcayacaksın...

-Özdemir Asaf

◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾

'Sen de böyle yanıp kül olacaksın Tibet Kasırga. Kendi zirvenden düşüşün sevdan sayesinde olacak.' Arkasından gelen tanıdık sesle diken batmış gibi yerinden fırladı Tibet.

'Nasıl buldun?'

'Bulmadım, zaten biliyordum.' Adam elindeki kahveyi havalandırıp koltuğa yerleştiğinde Tibet kaşlarını derinlemesine çatmıştı.

'İnsanların özel alanlarına girmek suç baba.'

'Bana kalırsa insanın sevdiğine yalan söylemesi daha büyük suç.' Vuslat omuz silkerek kahvesinden bir yudum aldığından Tibet'de açık mutfağa ilerleyerek raftan kupa almıştı.

'Şuan onaylamıyor amcam, sen demez misin eğer büyüklerin onaylamıyorsa o işten hayır gelmez diye?'

'Derim tabi. Öyle de, ama Eymen şuan için onaylamıyor, yani onaylayacak ama bunu kabullendirmen gerekiyor. Savaşmadan toprak alan kaç devlet gördün sen? Tarih dersine matematik hocan mı giriyordu?' Tibet sıkıntıyla kahvesini alıp babasının yanına yerleştiğinde bakışlarını da camdan aşağı kendilerini atan suya dikmişti.

'Ya haklıysa, Doğa'ya zarar verirsem. Onu elbet bırakmayacağım ama biraz sakinleşmem gerek belki de.'

'Beraber üzülmeyip birbirinizi üzmeyecekseniz birlikte olmanızın ne anlamı var ki. Mesela söz konusu meclisi ele alalım. Muhalefetler olmasa iktidarın çekişmesini izlemenin nesi çekici olur? -ki muhalefet olmazsa çekişme olmaz, dolayısıyla siyasetin anlamı kalmazdı.' Tibet omuz silkse de Vuslat gülümsemişti.

'Veya maç düşün, futbol, basketbol, voleybol, hatta kort tenisi hangisi dersen, sonunda kazananların sevincini izlemeyeceksen ne önemi var o maçın. Çekici şeyler zordur evlat. Bu kupada olabilir, okul birinciliği de, her hangi bir projede ama eğer kazandığında sevineceksen en güzel zorluk sevgini kabullendirmektir.'

'Sen kabullendirmedin, annem seni seviyordu.'

'Deden başta sevmiyordu. Hem ne varmış annen beni seviyorduysa, Doğa'da seni seviyor.'

'Peki dedeme nasıl kabullendirdin?'

'Güç gösterisi ama ben sana beni örnek al demiyorum. En azından bu konuda.'

'Amcama güç gösterisinde bulunduğum dakika derin bir uykuya yatarım. Bunu bilecek kadar büyüdüm baba.'

'Eymen'e çok güzel kafa tutardın çocukken.'

'Az dayağını yemedim.' İkisi aynı anda gülmeye başlasa da Vuslat işaret parmağını dişleri arasına sıkıştırarak yan yan bakmıştı oğluna.

'Doğa'ya her yaklaştığında gıcık olurdu sana ama o çocukluğunla, saflığınla kızı için savaşmanda onurunu okşardı. Eymen'e ne kadar ters gitsen de Doğa'ya yakın olmak için önündeki bütün engelleri aşma çaban gözlerini parlattı hep.'

'Peki neden şimdi izin vermiyor?'

'Düşündüğü kişi olmadığını kanıtlamanı istiyor. Üzgünüm ama bakışlarındaki soğukluk bana benziyor ve benim psikopatlıklarımın genetik olmadığını öğrenmek istiyor.'

'Sen psikopat değilsin.'

'-dım. Hoş hala kısmen öyleyim.' Vuslat kendini tanıyan haliyle başını sallasa da Tibet tek kaşını kaldırarak bakmıştı adama. Ne acılar çekmişti, ne fırtınalar görmüştü babası ama hiç biri bir Kasırga edememişti. Onunki psikikopatlık değildi, babası her atağa geçtiğinde hırçın bir çocuktu sadece. Tek istediği ailesini korumak, onlara zarar verilmemesi pahasına herkese zarar vermek gibi düşünceleri olan kocaman ama aslında minicik bir adamdı. Herkes bilirdi ki Vuslat Barlas Kasırga sevgisinden güç alırdı, mühimmatından güç bulmazdı.

'Dönüp amcamla kapışmalı mıyım?'

'Kapışmamalısın. Çünkü kapışmak boş bir çabadır. Benjamin Franklin ne demiş; boş bir çuval dik durmaz. O çuvalı kapışmalarla doldurursan hiçbir işine yaramaz. Sevginle doldur, kaldırdığında ağır gelmesin ama ölçülmeye kalkıldığında teraziyi kırsın.'

'Baba, sevgimi kanıtlayamam. Benim sevgim kanıtlanması gereken bir gösterge değil.'

'İşte bu yüzden sevgini değil basit olmadığını kanıtlayacaksın.'

'A siz de mi buradaydınız?' Tuanna birden yukardaki merdivenleri inerek iki adamın karşısına dikildiğinde Tibet gözlerini iyice büyütmüştü. Böyle bir ailede akli dengesi yerinde olmazdı ki insanın.

'Sen nasıl buldun ya? Hadi babam tamam da senin teknolojiyle alakan yok ki.'

'Babamı takip ettim.' Kız sırıtarak elindeki su bardağını lavabonun içine bırakıp iki adamın ortasına yerleştiği gibi başını babasının göğsüne yaslayıp ayaklarını da yukarı çekerek bedenini kardeşine çevirmişti. Vuslat ise zaten bunu bekler gibi sarmıştı hemen sarışınını.

'Tamam da kapağın anahtarı bir tek bende vardı. Nereden girdiniz?'

'Tünelden' ikisinden de yanıt aynı anda çıkınca adam bıkkınca düşürdü omuzlarını.

'Başka kimse var mı gelecek?'

'Banyoda yoktu.'

'Yatak odasında da kimse yoktu.'

'Sen niye eniştenin yanında değilde benim sığınağımdasın?' Tibet bilinçsizce enişte dediğinde Vuslat'ın kaşları çatılsa da Tuanna omuz silkmekle yetinmişti. Bu da haliyle dikkatli bir babadan kaçmazdı.

'Kavga mı ettiniz bakıyım siz?'

'Baba bu durumu ablamla ben konuşsam, gittikçe geniş aile babasına dönüşüyorsun da.'

'Sus lan sen, üzdü mü o denyo seni? Bak üzdüyse söyle kırayım kemiklerini.'

'Üzmedi, üzmedi de-'

'-de ne?' baba oğul kızın üzerinde baskına gitseler de Tuanna babasının kalkanından çıkarak bağdaş kurmuştu.

'Babasının bir şeylerin peşinde olduğunu düşünüyor. İyice çileden çıkmış adam, annesi anlattı. Ateş'te eve gideyim en azından dedi. Şimdi evden her çıkışında peşine birileri takıldığı için görüşemiyoruz, bende biraz atar yapmış olabilirim.'

'Klasik Kasırga demagojisi, istediği olmazsa arızaya bağlıyor.' Tibet'in başını sakince sallamasıyla Tuanna asılan yüzü ve dolan gözlerini dökmüştü orta yere. Vuslat ise cebindeki sigarasını çıkarıp bir dal tutuşturmuş ardından dirseklerini bacaklarına yerleştirerek derin bir nefes çekip duyurmuştu sesini.

'Aşk ki sevgili kızım, aynaya benzer en çok,
Bakmaya bayılırlar güzel ve şık bayanlar,
Baktıkça düş kurarlar, mutlu olurlar.
Aynadaki görüntüleri büyüler onları,
Kötülükten, günahtan arınır yürekleri,
Ruhları saydam beyaz bir sayfaya can atar.
Sakın inmeye kalkma yoksa ayağın kayar,
Tutunacak dal yoksa uçurum bekler seni,
Direnemezsen kapılır kaybolursun girdapta.' Vuslat derin bir nefesle arkasına yaslanıp kızını kendine çektiğinde çenesini başına yaslamıştı.

'Aşk ki güzeldir kızım, saf ama ölümlüdür
Senin gibi küçük yaşta akıntıya kapılanlar
Kendi yansımalarını görür, yunar, boğulur.' Kızının saçları arasına dudaklarını bastırdığında bakışları oğluyla buluşmuş onun hafif gülümsemesine karşın gülümsemişti.

'Victor Hugo' Tibet elindeki fincanı dudaklarından çekmeden mırıldandığında Vuslat'da başını dudaklarını bastığı saçtan kaçırmadan salladı.

'Direnmezsen kapılır kaybolursun girdapta.' Tuanna mırıldanarak başını babasının göğsünden çektiğinde Vuslat'da sakince gözlerine bakmayı sürdürmüştü.

'Korkmam zayıflaştırmaz beni değil mi?'

'Korku yeteri kadar varsa cesaret, yeteri kadardan fazla varsa yoksunluk verir.' Tuanna bakışlarını babasından çekse de aklına gelen soruyla tekrar derin kuyu gözlerine bakmıştı.

'Baba, annemi hala ilk günkü gibi mi seviyorsun?'

'Hayır.' Başını sağa sola salladığında iki bedeninde şaşkın bakışlarının odak noktası olduğunda yan gülüşünü göstererek sigarasını derince çekmişti, 'İlk günkünün toyluğuyla sevmem suç sayılır. Ben yaşanmışlıkların kavurduğu pişmişliğimle seviyorum annenizi. Hayatımın merkezi yapacak kadar.'

'Peki bizi?'

'Siz evlat olduğunuz için değerlisiniz, yoksa hayatta katlanmazdım.'

'Baba!'

'Tamam, o zaman şöyle açıklıyım...' sakalını kaşısa da düşünceleri arasına düştüğünde kaş çatıp iki çocuğuna dönmüştü Vuslat.

'Ulan harbiden evladımsınız diye seviyorum, başka bir şey yok ki sevmem için.'

'Sırf çocuğunuz diye mi seviyorsun, sevilecek yanımız yok mu yani?' Tuanna gözlerini büyüterek adama baktığında Vuslat dudaklarını ıslatmıştı.

'Başka birinin sizi sevmesi için neden çok tabi orası ayrı ama şimdi merhametiniz diyeceğim annenizden aldınız, e bu durumda ben yine onu seviyor olarak çıkıyorum. Kararlı haliniz diyeceğim, annenizden aldınız annenizi sevdiğimden size yer kalmıyor. Sonra bakıyorum hayvan sevgisi diyeceğim o da annenizden. Çocuklar birinin sizi sevmesine neden olacak her etkeni ben annenize çıkarıyorum. Bence fazla zorlamayın.'

'Annem olmasa bizi sevmeyecek miydin yani?' Tibet kaş çatsa da Vuslat omuz silkmişti.

'Anneniz olmasa bu zamana kadar sağ kalmazdım ki.'

'Baba sen nasıl çeşit bir manyaksın Allah'ını seversen.' Tibet olduğu yerden kalkıp sehpadaki diğer kupayıda alarak lavaboya ilerlediğinde Tibet arkasından fırlatılan yastığı da önemsememişti.

'Düzgün konuş lan benimle. Babanım ben senin.'

'İnkar etmedim ki ama manyaksın.'

'İyice ipi eline aldın Tibet bey. Taner'den beter oldun.' Vuslat lavaboda kupaları yıkayan oğlundan bakışlarını çekerek sırtını yeniden koltuğa yasladığında kızının uçarcasına ayaklanmasına şaşkınlıkla bakmıştı.

'Bir yerine bir şey olacak kızım, yavaş. Nereye?' kız anında dolaptaki çeketini alarak silahını da beline taktığında saçlarını deri montun içinden çıkararak babasının yanağına kocaman bir öpücük bırakmıştı.

'Zaman çok hızlı baba, ondan daha hızlı olmam gerek.'

'Felsefik felsefik konuşmasana abla. Harbiden nereye?' kız bu kez sırt çantasını da omuzuna takınca bu kez de kendine yaklaşan Tibet'i sıkıca öpmüştü.

'Sevdiğim adamı babasından kurtaracağım. Yetti canım bu ne böyle, koca adam, bir ceza vermediği kaldı.' Kız geldiği yerden çıktığında Vuslat'ta kaşlarını çatmıştı.

'Kızlarım ne zaman öğrenecek acaba onları psikopat gibi kıskanan bir babalarının olduğunu.'

'Kıskançlık krizinden daha önemli bir şey var. Ablam kayınbabasının evini basmaya gidiyor. Fark ettin mi bilmem ama gittikçe garip bir aile oluyoruz.' Vuslat usul usul başını sallasa da gözleri algıladıklarıyla açılmaya başlamıştı.

'Oğlum ablan ev basmaya gidiyor.'

'Evet ba-Koş baba koş!' Tibet elindeki havluyu kenara fırlatıp montunu aldığında Vuslat önden çıkmıştı bile. İkisi de arabalarına yerleşip kar buz dinlemeden hızlıca orman yolundan çıkmayı koymuşlardı kafalarına. Vuslat Eymen'i aramak için telefona sarılmış, Tibet ise acil durumu belli etmek için Emir'i aramıştı.

'Nereye kayboldun abi? Evrim fişek gibi çıktı dedi.'

'Boşver onu bunu şimdi. Bizimkileri topla Ateş'in eve gel.'

'Dağ evine mi?'

'Yok babasının evine. Pek sevgili ablam kayınbabasının evini basıp sevgilisini zindandan kaçıracak.'

'Hoba... Tamam toplaşıp geliyoruz.' Telefondan sinyal sesi duyulduğunda Tibet'de önündeki iki araca bakarak derin bir nefes almıştı. O adamı araştırmıştı, ağzını bozup herif merif gibi konuşmak istemiyordu, sonuçta ablasının sevdiği adamın babasıydı ama harbiden dangalak herifin tekiydi. Sırf ihale yüzünden bu düşmanlık, babasıyla arasında olan çekişmeye oğlunun kalbini katması akıl işi değildi. Sakin olacaksın Tibet telkinleriyle beraber sonunda villanın kapısına arabayı çektiğinde ablasının bahçeden eve doğru ilerleyişine baktı. Tam bir Kasırga kadını dedikleri bu oluyordu herhalde. At kuyruğu topladığı saçı yüzünden omuzlarının dik duruşu, başının ileri bakışı, kendinden emin adımları ki o adımların hiç basit olmadığı zemini titrettiğinden belli oluyordu. Arabadan inip kapıya yaklaşan babasını anında yakaladı Tibet.

'Baba sen girme işin içine.'

'Ne demek sen girme lan.'

'O herifin ayağa göndermem seni. Ben halledeceğim, izin ver.'

'Ha ablan yetmedi bir de seni yollayım öyle mi? Kaç adamı vardır içeride haberin var mı?'

'Onun 100 adamı olsun biz 7 Kasırgayız baba.' Taner'in sesiyle ikisinin de gözleri yan yana dizilmiş yedi adamı bulmuştu. Vuslat'ın yüzündeki gurur duyan gülümseme olsa da yine de bu gençleri tek başlarına göndermezdi.

'Başınıza iş açarsınız siz olmaz.'

'Yiğit Karahan der ki; Gençlere fırsat tanımak lazım.' Vuslat'ın arkasından da Yiğit'in sesi duyulduğunda bu kez gülümseme sırası Tibet'deydi. Bu işi anca Yiğit kabul ettirirdi zaten.

'Merdivenleri çıkıyor halam.' Alaz gözlerini belerterek iki adım atınca gençlerin kalanı da dökülmüştü. Güneş kapıdaki tip tip gülen ama asla o demir barikatı kaldırmayan adamın ensesinden tuttuğu gibi başını çekmiş ve demirlere yapışmasını sağlamıştı.

'Al işte, baştan yıktılar.'

'Onlar Kasırga abi, sessiz bir giriş çok abes olurdu.' Aras yaktığı sigarasıyla arabaya yaslandığında Vuslat sabır çekse de kapı sonunda açılmıştı. Tibet ablasının ardından kapatılmayan kapıya ayağıyla hafifçe vurduğunda sonuna kadar açılmasıyla karşısına dikilen çalışana baktı.

'Beye-'

'İnsan misafirini böyle korkuyla mı karşılar? Nerede Türk misafirperverliği? Bu arada ayakkabıyla mı giriyoruz? Neyse artık.' Emir mırıldana mırıldana kadının kenara çekilmesini sağladığında diğerleri de arkasından devam etmişti. Sonunda koca evde bulamayacaklarını düşündükleri salona bulduklarında ise adamların gözlerindeki alevlenme de bir anda benzine çakmak atmışa döndü.

'Çek lan elini ablamın üzerinden.' Tibet Tuanna'nın kolunu tutan adamın ensesine vurduğunda adam yere yığılmış Tibet ise ablasını tutarak bir adım arkasına çekmişti.

'Klasik Kasırga ailesi işte, hep şiddet. Sen daha iyi kızlarla olmayı hak ediyorsun evlat.' Adam Ateş'e bakarak konuştuğunda Tibet bakışlarını adamı iki kolundan tutmuşlara dikmişti. Belindeki silahını çıkararak doğrulttuğunda.

'Enişte, merak ediyorum da babana acaba babam kadar iyi bir nişancı olduğumu da anlatmışlar mıdır?'

'Bence anlatmışlardır ama babam görmeden inanmaz sen uygulamalı göster.' Ateş gülerek yanıt verdiğinde Tibet başını sallayıp omuz silmişti. Gözünü dahi kırpmadan iki el sıktığında yere düşen kovanları da alıp parmakları arasında çevirdiğinde bakışları da karşısındaki şaşkın gözlere dönmüştü.

'Sen ne sıfatla evime gelip bir de ateş açarsın.' Ateş'in zıttına esmer adam kara gözleriyle Tibet'in üzerine yürüyüp beline davrandığında gök yıkılmışçasına Tuanna öne atılmıştı.

'Sakın ha!'

'Abla' Tibet'in uyaran sesi duyulsa da Tuanna burnunun ucuna gelen namlunun ardındaki adama dikti su yeşili bakışlarını.

'Baba bırak elindekini, pes et artık.' Ateş mırıldansa da içindeki kendi kendini yiyen insanı yeterince dışa vurmuştu.

'Sen benim ne zaman pes ettiğimi gördün?'

'Haklısın. Hiç pes etmedin, hiç hırslarına ara vermedin. Sürekli savaştın, beni de seninle savaşmak zorunda bıraktın. Peki sonuç ne baba?' duyulan sesle Tuanna ve Tibet olan biteni görmese de görenler bir adım atmıştı.

'Sonuç kendin gibi bir canavar yetiştirdin. Babasının ensesine namlunun ucunu dayayacak kadar sevgiye muhtaç bir adam büyüttün.' Sıkı sıkıya kabzasını yakaladığı silahı bir adımda babasının ensesine yerleştirdiğinde dışarıdan gelen abi sesleriyle derin bir nefes almıştı.

'Eğer o silahın tetiğine basarsan benim ailemde yerin yok Ateş.' Vuslat'ın keskin tınısı o an bütün evi esir almıştı. Ardına dizilen adamlarla nasıl zamanında koca bir memlekete meydan okuyup ayakları üzerinde durmayı başardıysa şimdide öyleydi ama asıl mesele şuydu ki babasını öldürmüş bir adama güvenip kızını emanet ederek Tuanna'nın hayatına zar atamazdı.

'Ben babasının canına kıymış adama kız mız emanet etmem.'

'Şuan kız davasının gerçekten sırası mı şimdi amca?' Emir tek kaşını kaldırıp amcasına baksa da Vuslat Taner'in elindeki silahı alarak usul usul Hakan beye yaklaşmıştı.

'Tam da sırası. Ateş babasını öldürürse kızıma zarar verip vermeyeceği tamamen bir şüphe olarak kalır. Bende bu yüzden kız vermem. Ayrıca bir insan ailesinden birinin canına kıyıyorsa o aile olmanın anlamını bilmiyordur. Baştan beri milyonlarca sorununuz olsa da, ki en büyük problemli Tibet, ben Tibet'i evlatlıktan ret etmediysem ailem olduğu için. Şimdi ben senin burnundan getireceğim halde kızım için güvenimi mi kazanacaksın, yoksa babanı öldürüp Tuanna olmadan çürüyecek misin?'

'Namlusunu Tuanna'dan çekmediği sürece silahı çekmem. Ne kadar babam ailem olsa da Tuanna benim içimdeki yılanın başını ezen insan. Yani Vuslat amca, ya silahı indirecek, ya da ben babamı öldürüp daha sonra da kızını kaçıracağım.'

'Bu da normal değil.' Doğa omuzunu yasladığı pervazdan çekilerek konuştuğunda bütün bakışlar ona dönmüştü ki Vuslat hızlıca Ateş'in bileğini yakalayıp elindeki silahı almış ardından göğsüne vurarak geriye yitip Hakan beyin başını koluyla göğsü arasına sıkıştırmıştı.

'İndir o silahı Hakan Yiğitoğlu. Oğluna izin vermem ama ben kafatasının içindeki senin için gereksiz olan organı kolaylıkla patlatırım.' Vuslat'ın gözleri bir an Tuanna'nın bakışlarından çekilmemişken kız kaşlarını düşürerek başını sağa sola sallamıştı.

'Baba bırak. Beni biraz seviyorsan bırak.'

'Kızın tam bir aptal Kasırga, senin aksine.' Vuslat'ın kaşları çatılsa da adamın boynunu sıkan kolunun dozunu bir tık arttrıp uyarısını yapmıştı.

'Seni sinirlendirmek için söylüyor baba. Eğer değerim varsa sende bırak.' Tuanna yalvarır gözlerle bakmaya başladığında Vuslat'ın sıktığı dişleri arasından tıslaması da gecikmedi.

'Nedenini söyle.'

'Babamın sevdiğim adamın babasının katili olmasını istemiyorum. Eğer onu vurursan bu son olmayacak. Sen de biliyorsun, her ölüm bir başlangıç niteliği taşır bizim hayatımızda.'

'Bırakıp seni vurmasını mı seyredeyim Tuanna.'

'Vurmayacak. Bırak, lütfen.' Babasının gözlerine kararlılıkla baktığında Vuslat sakince kolunu gevşetip geri çekilmişti ki Tibet kollarından tuttuğu ablasını çekip az önceki hali gibi tuttuğunda derin bir nefes aldı.

'Cidden bir sen edemez kızın Vuslat. Hoş hepsini toplasan sen edemez. Çok çabuk inanıyorlar.' Tuanna anında harekete geçen Tibet ve Taner'e kaşlarını havalandırdığında şakağındaki silahı tutup kalbinin üzerine yerleştirerek gözlerini Hakan beyin siyaha çalan harelerine dikmişti.

'Ben belki aptalım ama siz kafasını hiç çalıştırmayan bir adamsınız. Sence beni buraya çekip sonra da kafama sıkmanız için Ateş'i tuttuğunuzu anlamadım mı? Bütün bunlar basit şeyler Hakan bey. Ama atladığınız bir detay var, beni bütün bu insanların önünde öldürebilirsiniz, hemde tek kurşunla. Peki ben ölünce? Hayatınızda kalan üç kişi sizin yanınızda kalacak mı? Zannediyor musunuz ki beni öldürünce Ateş yanınızda kalıp size sığınacak? Kardeşlerim doğum günümde sırf bana sarılsın diye siper olduğu günden beri Ateş'in ailesi biziz.'

'Eşiniz, yani Aslı abla ve küçük kızınız Ecrin. Beni öldürdüğünüz takdirde ki avukatlar da olayı izliyor, anında içeri tıkılacaksınız. Yıllar... Ecrin'in büyüdüğünü görmeyeceğiniz, Aslı ablanın size besleyeceği nefret. Ve yıllar sonra o delikten çıktığınızda el konulmuş olan milyonlarınız... Nasıl geliyor kulağa Hakan bey?'

'Beni ölecekken tehdit mi ediyorsun?'

'Evet. Ve ben ölsem dahi tehditlerim geçerlidir.'

Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
373K 21.5K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
751K 10.8K 6
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
101K 10.5K 35
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...