Karanlığın Şafağı |Şafak Seri...

By BiCeruVar

328K 16.7K 1.6K

(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanınd... More

Tanıtım
Teaser 1
Teaser 2
Bölüm 1 - Kavga
Bölüm 2 - Kaza
Bir Öneri
Bölüm 3 - Hastane
Bölüm 4 - Dönüş
Bölüm 5 - Aile Kalesi
Bölüm 6 - Abiye Destek
Bölüm 7 - Sevgilim
Bölüm 8 - Tibet Bozgunu
Bölüm 9 - Özürler
Bölüm 10 - Hep Destek Tam Destek
Bölüm 11 - Yeniden Doğuş
Bölüm 12 - Sorgu ve Savunma
Bölüm 13 - Panik
Bölüm 14 - Yüksek Gerilim
Bölüm 15 - Sevmeler
Bölüm 16 - Tatil
Bölüm 17 - Gidiş ve Dönüş
Bölüm 18 - İtirafta Devrim
Bölüm 19 - Evlenecek Misin?
Bölüm 20 - Gergin
Bölüm 21 - Acı Görev
Bölüm 22 - Başarı?
Bölüm 23 - Bir Kürek Toprak
Bölüm 24 - Teklif
Bölüm 25 - Belirsiz
Bölüm 26 - Yıkılmaz Duvar
Bölüm 27 - Kaybetmek ve Kazanmak
Bölüm 28 - Derin Sızı
Bölüm 30 - Ağır Arıza
Bölüm 31 - Bi Müsade
Bölüm 32 - Tutkun
Bölüm 33 - Zor Zaman
Bölüm 34 - Tehlike Çanları
Bölüm 35 - Alaşağı
Bölüm 36 - Sınav Gibi Sınav
Bölüm 37 - O Tek Kişi
Bölüm 38 - Evlenmeliyiz Artık
Bölüm 39 - Ulan
Bölüm 40 - Sevmenin Aslı
Bölüm 41 - Sevmiyorum Gitmeni
Bölüm 42 - İfşalayan Gazeteci
Bölüm 43 - Vuslat Nasıl Delirir 101
Bölüm 44 - Kız Verme Krizi
Bölüm 45 - Blöf Bunlar Tibet Bey
Bölüm 46 - Düğün
Bölüm 47 - Yıkıntı
Bölüm 48 - Kalp
Bölüm 49 - Ölümler
FİNAL - Bölüm 50 - Zormuş Yaşam
Yok Mu Benden Size Bir Açıklama...
BUTİMAR

Bölüm 29 - Deprem

4.3K 292 13
By BiCeruVar


Ben geldim... Yemin ederim bilgisayarı açmaya emindi bünyem, en sonunda bölümün taslağının hazir olduğu düştü aklıma hemen yayınlayayim dedim. Fazla uzatmayacağım haydi iyi okumalar.

Bu arada iletişim için;
Instagram; Biceruvar
Mail; ceren_ozturk_38@hotmail.com kullanıcıdan bahset

Bir gece başımızı alıp gitsek diyorum.
Bir deniz kenarı mı olur, bir dağ başı mı olur.
Kaçsak bu kalabalıktan.
-Ümit Yaşar Oğuzcan

◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾◽◾

İnsanoğlu eksik kaldığı her yanı için bir sızı hissederdi. Masadaki bir eksik, odadaki bir nefesin yok oluşu, birinin sadece fotoğraflarda anı olarak kalması... Hayatta bunlar çok ağırdı ancak hafifletecek bir güç vardı. Aile bütün yükü tek başına sırtlanmana izin vermezdi. Eğer ki bir şey düşecekse ayağa hepsinin parmağı o düşenin altında olur bu sayede daha az acıtırdı. Bu da aile olmanın en güzel yanıydı.

Tekrar dönüşleri en azından ailenin yine bir arada olmasına yardım etmişti. Sessiz kalsalar da el ele verdiklerinde çok fazla olayın fırtınalı bir deniz ortasından kurtulup sakin bir kıyıya demir atabileceğinin farkındalardı. En azından Kasırga ailesi yine birlik olmanın en iyi seçenek olduğunu biliyordu.

'Bu Tibet beye, bu Güneş beye.' Doğa hızlıca elindeki dosyaları karşısındaki asistanına vererek ince topukluların üzerinde hızlıca toplantı odasına yönelmişti. Ne kadar sakin ve eğlenceli çocuklukları olsa da büyükler bu şirketten yavaş yavaş çekilmeye başlamıştı. Bu da fazlasıyla yoruyordu hepsini. Daha da fenası yürümek için daha az koşmak için ise saniyeleri vardı.

'Doğa hanım.' Arkasından gelen kızla duraksayıp ona döndüğünde uzattığı belgeye göz atarak bakışlarını turuncu saçlara tekrar çevirmişti.

'Bunu Evrim hanım kontrol edecek, dosyayı o teslim aldı.'

'Peki efendim.' Doğa tekrar toplantı odasına yöneltiğinde geldiği odanın şeffaf kapısını açarak içeri adımını atmıştı. Etrafta hala düzenlemeler dönüp duruyordu ama çoğu iş bitmiş ve asa üzerinde görmek istediği herşey tamdı.

'Doğa hanım, program hata veriyor.' Tabletin başındaki adama döndüğünde onun uğraşını görerek derin bir nefes aldı kadın.

'Tableti alıyım.' Anında kilitli cam altından çıkan tablet eline yerleştiğinde odadan çıkıp bu kez dipdibe olduğundan emin olduğu iki adam için Tibet'in odasına ilerlemişti. Önünden geçtiği cam duvardan içeriye bakıp iki adamında son kez dosya üzerinden geçtiğini fark edip odanın kapısına vurup içeri girdi. Doğa'nın gelişi bile resmen iki adama şükür çektirmişti.

'Doğa sunum sende.'

'Evrim bu işi daha iyi yapıyor Güneş.'

'Babam senin sunum yapmanı istedi. Bir de beni galyana getirmeyi aklınızdan geçirmeyin çünkü odada kamera olduğunu biliyorsunuz dedi.'

'Pekala... O zaman sizde hazır baş başa iken şu programın verdiği hata sorunsalını ortadan kaldırın.' Kız tableti ikisinin ortasındaki sehpaya bıraktığında Tibet'in önündeki dosyayı da alarak ikili koltuğa oturmuştu.

'Derin'le konuştun mu hiç?' Güneş gözlerini tabletten ayırmadan mırıldandığında Doğa elindeki dosyayı dizine indirip kaşlarını havalandırmıştı.

'Konuştum tabi ki, size hala bozuk mu atıyor?'

'Aynen. Yengemin üzerinden bu kadar az zaman geçmişken nasıl nişan faslına ayaklanılır, nasıl Emir'i durdurmazsınız diye çekti zılgıtı. Amcam zaten Emir'e gıcıklık yapmaya yer arıyor bizimkini eve de almıyor. Derin'de evden dışarı çıkmayı bırak pencereden bakmıyor. Geçen tırmanmaya kalkmış tepesinin üzerine iniyormuş az kalsın.' Tibet gülerek konuşsa da Doğa bakışlarını Güneş'e çevirmiş onun dudağını dişleyişini kıstığı gözleriyle incelemişti.

'Kesin başka bir şey daha oldu.'

'Ya Derin Emir'i çakmak silahla kovalamış.'

'Ne yapmış...'

'Bildiğin çakmak, hani çocukken oynadığımız var ya, o. Hayır işin kötüsü Emir'de gerçek sanıp kaçmış yani.' Güneş'in açıklamaları devam ederken yüzündeki gülümseme de iyice kendini belli etmeye başlamıştı. Resmen dokuz delilerle yaşıyordu bu aile. Her kafadan ayrı ses, herkesten ayrı kahkaha çıkabilirdi.

Gelen müşterilerle beraber toplantı odasına geçtiklerinde Tibet elindeki kalemi sallaya sallaya karşısında dikilen kızı izlemeye başlamıştı. Her zamanki ciddi iş kadını halinin yanı sıra bu gün bir asiliği vardı sanki. Tibet'in kaybolmak istediği bir tarlayı andıran saçlarının arasına gökyüzü bulaşmıştı sanki. Kedi göz demesinin sebebi olan makyajı ve dibi bulunmaz kuyu gibi duran bakışları, sanki benliğine yapışmış, makyaj gibi dahi durmadan birleşmişçesine yerini bulmuş kahverengi ruju. Tümüyle bütünüyle Doğa'ydı, sevdiği kızdı ama Tibet için Doğa'ya en çok yakışan, çenesinden iman tahtasına kadar uzanan belirginleşmiş 5 tane beniydi. Hayat Tibet için orada başlıyordu. Doğa'nın kokusunu zaten boynundan çekmeyi seviyorken o beş sayısı kaderiydi belki de adamın.

İlk kez 5 yaşında 'seni seviyorum' demişti.

İlk kez 5 yaşındayken Doğa'nın düşmesiyle kolunda açılan yarayı çocuk aklıyla üflemişti.

İlk kez uzun süre ayrı kaldıklarında 15 yaşındalardı.

Yıl 2005 iken ilk defa birlik olup babalarına karşı çıkmışlardı.

Kızı izledikçe gözü boynuna takılıyor resmen kendi yıldızını bulmuş gibi hissediyordu. Doğa onun Zühre'siydi. Söz konusu Doğa'ysa karşısındaki güzellikte Tibet'e göre batının Venüs'ü ,kendine kalırsa da Zühre'ydi... Bir gün olurda sevdiğin kadını tek kelimeyle anlat derseler bunu derdi en azından. Çünkü Doğa adama göre güzelliğin ve zarafetin simgesi olan Venüs'tü bir bakıma.

Işık yansıması yükseldiğinde Tibet'de gözlerini sonunda çekip masa etrafındakilere dönmüştü. Derin bir nefes alarak imzalanan kağıtlarla el sıkıştığında yavaş yavaş boşalan toplantısı bir olmuştu. Güneş ve Evrim kapının önüne çıktığında Doğa'yla Tibet'de yönelmişti ki içeri giren Eymen'in ateş açan bakışları hepsinin kaşlarını havalandırmasını sağladı. Eymen ise toplantı odasına girdiği gibi masanın başına geçip koltuğa oturmuş ardından bakışlarını kızına ve Tibet'e dikmişti.

'Tibet bey konuşalım biraz.'

'Nasıl isterseniz.' Adam elini kapının koluna atsa da Doğa anlamaya çalışır gibi babasını incelemeye devam etmişti ama Tibet'in kahve gözlerindeki işaretle sakince kendine gelip dışarı çıktı, arkasından kapanan kapıyla ise bütün bedeni gerilmişti.

'Sana kızımı emanet ettim.' Henüz dönmeden sırtına çarpan cümle daha da şaşırtmıştı Tibet'i. Ne söyleyeceğini bilemiyordu şuan. Daha da önemlisi Doğa'yla kendini yakın mı görmüştü yoksa sadece bakışlarını mı yakalamıştı?

'Anlamadım?' sonuna kadar inkar taktiği ile salağa yatmaya karar verdiğinde Eymen oturduğu sandalyeden kalkıp odadaki kameraya ilerleyerek hızlıca güç kablosunu çekmişti.

'Amca ne oluyor? İyi misin?'

'Sana Doğa'yı emanet ettim! Sevse de benden izin alır dedim! Ne zamandır var ilişkiniz! Ne zamandır gözümün içine baka baka arkamdan iş çeviriyorsunuz!'

'Amca, şirketteyiz sakin ol.'

'Söz konusu Doğa ve sen isen sakin olamam!' adamın tekrar kükreyip sertçe koltuğa oturması bir olduğunda Tibet sınırına gelen sakinliğini koruma seviyesini zorlamaya başlamıştı.

'Amca biz yanlış bir şey yapmıyoruz.' Sakin kalmayan ses tonu bile sinirlerinin gerildiğine işaret veriyordu adamın. Eymen'in suçlar gibi konuşmasını kendine yediremiyordu.

'Yanlış bir şey yapmıyorsanız neden bu ilişkiden benim haberim yok!'

'Olması mı gerekiyor amca. Tamam Doğa kızın ama ben de tanımadığın bir herif değilim ki, Tibet Kasırga işte, evinde büyümüş insanım, elinden ekmek yemiş o çocuğum.'

'Ama bir o kadar da tehlikelisin.'

'Ne tehlikesi?' Tibet kaşlarını çatıp adama bakmaya devam ettiğinde Eymen çenesini kaşıyarak derin bir nefes almıştı.

'Tehlikelisin Tibet, sinirlenince gözün etrafı görmüyor. Bırak etrafı hiç kimseyi görmüyor, anneni babanı bile.'

'Yani, Doğa'ya zarar verebileceğimi düşünüyorsun.' Tibet'in sorar gibi kurduğu cümleyle boğazı düğümlense de başını sallamakla yetinmişti. Bunu izah etmesi zordu ama Tibet güzel bir tatil koyunda açılmış teknelerin ortasındaki korsan gemisiydi. Belki sevgisi zarar vermesini engellerdi ama kesinlikle ruhsal bir sıkıntı yaşardı Doğa, bundan emindi. Zaten gizli kapaklı bir adamdı, Vuslat Kasırga'nın genç modeliydi, bu denli kapalı kutuyken Tibet'i çözmeden Doğa'nın ona yaklaşması tehlikeliydi basbayağı.

'Amca, babama benziyor olabilirim ama onu da annem değiştirdi. Yani, bu halim sonsuza kadar sürmeyecek.'

'Baban kontrollü bir adam Tibet. Sen öyle değilsin. Ayrıca baban ve annen bu seviyeye gelene kadar çok büyük acılar çektiler.' Eymen'in kararlı hali Tibet'in daha da kafasının tasını attırsa da tekrar derin bir nefes alarak saçlarını karıştırdı adam.

'Ona zarar verbileceğimi gerçekten düşünüyor musun? Doğa'ya fiziksel-'

'Fiziksel bir şey yapacağını hiç düşünmedim Tibet. Sen benim de oğlumsun, evet seni tanıyorum, doğru sen benim Doğa'da abimin elinde büyüdü, bu zamana kadar kızımı her türlü fiziksel zarardan korudun ve bunun böyle devam edeceğinden eminim. Ama beni de anla Tibet, bir uçak var ve sen o uçağın kara kutususun, abim pilotu, hepimiz yardımcı pilotuz. Doğa ise o uçağın havada kalmasını sağlayan pervaneler. Eğer uçak düşerse sen hariç hepimiz parçalanacağız ve bu sadece pervaneye kuş çarpmasıyla dahi olabilecek bir durum.'

'Sevdamdan vaz mı geçeyim? Ne yapmamı istiyorsun amca? Sevdamı içime gömüp gittiğimde o pervane çalışacak mı sanıyorsun?' bakışları keskin bir bıçağa dönüşürken toplantı odasının kapısı çaldığında ikisininde gözleri o tarafa dönmüştü ki Doğa başını uzatıp endişeli bakışlarla iki bedeni süzdü.

'Baba-'

'Doğa hanım izin verir misiniz? Bi sevkiyat üzerine konuşuyoruz.' Tibet'in bariton ses tonu duyulduğunda kız Eymen'e baksa da onun bir tepki vermeyişiyle dışarı çıkmak zorunda kalmıştı. Bağırış çağırış olmadan, kırılan bir nesnenin sesi duyulmadan ve cam patlayıp içerden biri uçmadığından olsa gerek endişesi de git gide artıyordu kızın. Bu ailede bütün sessizlikler kötü felaketlerin habercisi olurdu her zaman.

'Amca, sadece şuna cevap ver. Doğa'yla olan ilişkimizi onaylamıyor musun?'

'Onaylamıyor değilim, büyümeniz gerek. Tibet, ne sen Doğa'ya psikolojik zarar vermeden durabilecek kadar büyüdün ne de Doğa o psikolojik savaştan sağ çıkabilecek kadar sağlam.'

'Onaylamadığın bir ilişkiyi zaten yaşayamam. Ben baba değilim, yani senin düşüncelerini anlayamam bu yüzden, yani. Odadan sinirlice çıkacağım. Eğer Doğa üzerine gelirse, ki durmaz o New York'da bir problem çıktığını benimde delirdiğimi söyle. Seni suçlamasın, bir süre ortalarda olmam. Sonrasına bakarız.'

'Tibet, sen benimde oğlumsun ama-'

'Haklısın. Dert etme. Hem şaşırıp tedirgin olmaz, sonuçta ben hep kaçak göçek bir adamım. Yine de zamanı geldiğinde destekleyeceğini bilmek bir nebze içimi rahatlattı.' Adamın yüzünde bir tebessüm olsa da Eymen'in tedirginliği gözüne çarptığında yan bir gülüş göndermişti.

'Sana kızgın değilim amca. Ama, şunu bil ki bir gün gelip kızını alacağım. Er veya geç, damadın olacağım, bu gerçekten kaçamazsın.'

'Ona ne şüphe.'

'Başlayayım o zaman.' Adam başını sallayınca Tibet'de bir sinirle kapıyı kırar gibi açmış onu şaşkın şaşkın izleyenlerin yüzüne bakmadan odasına yönelmişti. Peşinden koşarcasına gelen Güneş'in ve babasına tepki için atağa geçen Doğa'nın farkındaydı ama durmaya zamanı yoktu. En azından hiç kimseye burada açıklama yapamazdı.

'Tuğçe hanım odaya gelin.' Tibet odasına girmeden asistanına seslendiğinde kızda koşar adım ardından odaya girmişti.

'Buyrun Tibet bey.'

'Benim bulunacağım her toplantı her projeyi Güneş beye yönlendiriyorsun, yurt dışına gidiyorum. Benimle iletişime geçecekler özelden ulaşırlar, şirketi arayıp toplantı isteyen olursa Güneş beye sormadan bilgi vermiyorsun. Sunumlarımı Evrim hanım ve Doğa hanım alacak. Bilgileri yok, sen bilgilendireceksin. Nedenini sorana açıklama yapma, bilmesi gerekenleri Eymen bey bilgilendirecek zaten.'

'Peki ne zamana kadar Tibet bey? Gelmem gere-'

'Gelmen gerekmeyecek, ben olsam da olmasam da işine devam edeceksin, imzamın gerektiği belgeleri maillersin.' Tibet hızlıca siyah kabanını giyip hazırladığı laptopu ve çekmecedeki telefonunu alarak odanın çıkışına ilerlediğinde karşısına dikilen Doğa'yla duraksamıştı anında.

'Bende geliyorum.'

'Gelmeni gerektirecek bir şey yok, halledip döneceğim.' Kız hafif çekik gözleriyle adamın yüzünü taradığında anında kaşları çatılmıştı.

'Bu bakışı her türlü tanırım. Endişe, inanacak mı endişesi.'

'Endişe doğru ama inanacak mı değil sevkiyatı halledebilecek miyim endişesi kedi göz. Gitmem gerek.'

'Tibet bey biletinizi-'

'Hallettim.' Adam hızlıca Doğa'nın şaşkınlığından faydalanıp ortamdan sıyrıldığında asansöre atmıştı bedenini. Otopark tuşuna basarak kapının kapanışına baktığında derin bir nefes aldı. Doğa'nın gözlerine bakarken hallettiği astım meselesi dürtüklüyordu kendini. Bir an kararan bakışları sayesinde iç cebinden eksik etmediği havayı çıkarıp üç sprey aldığında kat sesiyle de spreyi tekrar cebine atmıştı. Otoparka ayak basıp arabasına yerleştiğinde ise elindeki çantayı yan koltuğa bırakıp kontağı çevirdi.

Toprak zeminin üzerine düşen beyazlıklar kapatmıştı çelik kapağı. Tibet iki üç kürekle kapağı temizlediğinde elindeki ağırlığı da tekrar bagaja atıp arabayı kilitlemişti. Kapağın kilidini açıp yerin altına uzanan basamakları bir bir indiğinde ışık sistemini çalıştırarak kapağı tekrar kapattı. İçeriden de kilitlediğinde ilerleyerek asıl kapıyı açmış ve kışın ayazında bile durmayan şelaleye bakmıştı. Suların bir kısmı camın üzerinde sarkıtlar oluşturmuştu. Tibet morg soğukluğundaki yerin şöminesine ilerlediği gibi kenardaki odunları da bir bir atarak çırayı parçaladı. İçinde her an patlayacak bir volkan vardı ama bu sinirlerini kontrol etmekten daha çok kendine zarar vermek anlamına geliyordu.

Parmakları arasındaki üç parçayı tutuşturup odunların ucuna bıraktığında olduğu yere de bağdaş kurup yavaş yavaş tutuşan ateşe bakmıştı.

'Sen de böyle yanıp kül olacaksın Tibet Kasırga. Kendi zirvenden düşüşün sevdan sayesinde olacak.' Arkasından gelen tanıdık sesle diken batmış gibi yerinden fırladı Tibet.

'Nasıl buldun?'

'Bulmadım,zaten biliyordum.'Z(5b

Continue Reading

You'll Also Like

6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
185K 9K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
178K 10.9K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
926K 64.6K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...