Herkes Uykuya Daldığında | Ya...

By nNevah

717K 46.4K 45K

1969'un gölgeleri hasta bir zihnin karanlığında yeniden doğduğunda Yaşam Ağacı'nın etrafında devasa bir fırtı... More

GİRİŞ
Birinci Kısım | Birinci Bölüm
Birinci Kısım | İkinci Bölüm
Birinci Kısım | Üçüncü Bölüm
Birinci Kısım | Dördüncü Bölüm
Birinci Kısım | Altıncı Bölüm
Birinci Kısım | Yedinci Bölüm
Birinci Kısım | Sekizinci Bölüm
Birinci Kısım | Dokuzuncu Bölüm
Birinci Kısım | Onuncu Bölüm
İkinci Kısım | Birinci&İkinci Bölüm

Birinci Kısım | Beşinci Bölüm

36.5K 2.7K 5.8K
By nNevah

Tekin Komiser'in zihnin artık berraktı. Bu durumda, içtiği iki kadeh viskinin ve hâlâ aklından çıkaramadığı Asya'nın da etkisi fazlaydı. Ama bu berraklığın asıl sebebi, her şeyin kilit noktası olduğunu düşündüğü ismin ardında saklıydı. Revolte'ye gidene kadar geçtiği karlı sokakların hepsini hızlıca katederek Söğütlüçeşme Caddesi üzerindeki katlı otoparka bıraktığı aracına ulaştığında, havanın soğukluğunu unutmuştu. Alkol çoktan kanına karışmıştı. Bu sıcaklık hissi zihnindeki berraklıkla bir araya geldiğinde, heyecanı yüzünden suçluluk hissetti. Çünkü küçük Yağmur'un akıbeti hâlâ belli değildi. Ama olayın anahtarı olabileceğini düşündüğü kişiye ulaştığında, bu suçluluk duygusundan eser kalmayacaktı. Aracına bindiğinde hızlıca elindeki kâğıdı yan koltuğa koydu. Geçmişin incecik çizgisi gelecek zamanla birleştiğinde yanıtsız kalmayacaktı hiçbir soru. Aracı çalıştırdığında otoyola çıkabileceği kestirme yolları düşündü. Soğuğa ve kara hazırlıksız olan onlarca insan, kendi araçlarıyla çıkmıştı dışarıya. Telefonunu aracın ön kısmındaki tutucuya yerleştirdikten sonra aracına bağlı telsizini aktif hâle getirdi. Gözünü yoldan ayırmadan son aramalarında kayıtlı olan numaraya dokunup bir arama başlattı.

"Bir haber mi var Yağmur'dan?"

Arkadaşının endişeli sesindeki yorgunluğu hissetmişti.

"Tekin, konuşsana."

O an, gereksiz yere heyecanlandırmak istemedi onu. Çünkü elindekinin küçük Yağmur'u bulmakla hiçbir alakası yoktu.

"Nasıl olduğunuzu merak ettim."

Telefonun ucundan derin bir nefes duyuldu.

"Bana bak, Güven. Sakın kendini bırakma. Yağmur'u bulacağız, bundan şüphen olmasın. İpek nasıl? Bir şeye ihtiyacınız var mı?"

"Aynı. Hiç uyumadı. Nasıl uyusun?"

"Ona destek olmalısın. Durumu profesyonelce nasıl kontrol altına alacağını biliyorsun."

"Kriz yönetimi becerim, kız kardeşimin içinde olduğu davada hiçbir işe yaramayacaktır. Delirmemek için zor tutuyorum kendimi."

"Kontrolünü kaybetme. Uyudun mu hiç?"

"Hayır."

"Tüm kameralar kontrol edildi mi? Emin miyiz aynı araç olduğundan?"

Tekin Devir, telefonun diğer ucundaki sesi duyduğunda heyecanla arkadaşına sordu.

"Yeliz Komiser hâlâ orada mı? Ne oluyor?"

"Bilmiyorum, bir dakika."

Tekin, birkaç dakika bir şeyler duymak için bekledi. Tek duyduğu, aynı anda birden fazla polisin konuşmaya başladığıydı.

"Güven! Ne oluyor?"

"Kapatmam gerek, Tekin."

Güven Dağlı telefonu kapatmadan önce, Yeliz Komiser'in kurduğu cümle çok uzaktan duyuldu.

"Hemen tüm ekiplere anons geçilsin!"

Birkaç dakika sonra E5 Otoyolu'na çıktığında bahsi geçen anons, Tekin Devir'in aracının içinde de yankılandı.

"Tüm ekiplerin dikkatine! Dağlı olayına ilişkin şüpheli araç, 98 model siyah Tofaş. Plakası, 34 Trabzon, Ordu, Lüleburgaz 96. Tekrar ediyorum 34 TOL 69."

Birkaç saniye sonra başka bir anons duyuldu.

"3442 merkez. Şüpheli araç az önce E5 üzerinden Çekmeköy istikametine doğru giderken görüldü."

Tekin, aracını ani bir frenle yolun ortasında durdurup dörtlülerini yaktı. Arkasında durup korna çalan araçları umursamadan telsizi eline aldı.

"3442"

"Dinliyorum."

"Tekin Devir konuşuyor."

"Dinlemedeyim, Komiserim."

"Şüpheli aracın istikameti hakkında detaylı bilgi lütfen."

Aynı telsizde başka bir ekibin anonsu yankılandı.

"3447 merkez. Şüpheli araç şu anda Polonezköy Ormanı'na giden yola girdi. Arkasındayız."

Tekin durdurduğu aracını yeniden çalıştırıp gazı kökledi. Yolun ne kadar karla kaplı olduğunu ve kaza yapma ihtimalini hiç düşünmedi. Aklında yalnızca küçük Yağmur vardı. Kovalamaca bu şekilde başlamış oldu. Şiddeti azalan kar, artık çok da engellemiyordu görüşünü. Bulutların arkasında güneşi gördüğünde belki de bu felaketi de çabucak atlatacağız, diye düşündü tüm yaşananların aslında bir başlangıç olduğunu bilmeden. Ataşehir istikametinden, Çekmeköy'ü geçip onu Polonezköy'e götürecek yola yeni giriyordu.

"3447"

"Komiserim!"

"Konum."

"Hâlâ takipteyiz. Dur ihtarlarına rağmen durmuyor. Fren! Fren yap!"

Telsizin diğer ucundan duyulan çarpışma sesi Tekin Devir'in aracının içinde acı dolu bir çığlık gibi yankılandı. Hızını kesmeden yolda ilerlemeye devam ederken, takipteki ekibe aslında çok da uzak olmadığını anladı. Dakikalar sonra, yol üzerindeki elektrik direklerinden birine çarpan aracın yanından geçerken hızını kesmedi. Yerde yatan yaralı polislerden birinin işaret ettiği yola doğru son sürat devam etti. Şehirden uzaklaştıkça aracını kullandığı yol daha da kötüleşiyordu. Asfalt önce taş yola, ardından toprak yola dönüştü. Bu dönüşümlerin aniliği, Tekin Devir'in saatte yüz altmış kilometre hızla kullandığı aracın neredeyse kontrolünü kaybetmesine sebep olacaktı. Yetenekli polis hızını kontrollü bir şekilde azaltarak olası bir kazanın önüne geçti. Yalnızca birkaç kilometre ilerisinde bembeyaz renge bürünmüş ağaçların arasında gördü hedefini. Siyah Tofaş, tüm o beyazlığın arasında parlıyordu.

"Yakaladım seni."

Tekin, kaza yapma ihtimalini dahi düşünmeden yüklendi bu kez gaza. Bu bir savaştı ve savaşı kazanan kendisi olmalıydı. Siyah Tofaş'ın ormana giden toprak yola girdiğini görünce gidecek başka bir yeri yok, diye düşündü. Dikiz aynasından geriye doğru baktığında, teşkilatın ondan fazla aracının, içinde sayısız polisle ardında olduğunu gördü. Desteği hissettiği anda, ardındaki araçlara işaret vermek için tepe lambasını ve sirenlerini açtı. Diğer polis arabalarının da aynı şeyi yaptığını gördüğünde gözlerini hızlıca siyah Tofaş'a çevirdi. Sirenlerin ve tepe lambalarının amacı, onlardan kaçan araç üzerinde psikolojik baskı kurmaktı. "Senin için geliyoruz. Arkandayız. Kaçacak bir yerin yok." demenin mesleki diliydi. Tüm sirenler aynı anda Polonezköy Tabiat Parkı'nın ağaçları arasında gürültülü bir şekilde yankılandığında, Tekin bir anlığına takip ettiği aracın yol üzerindeki kontrolünü kaybettiğini gördü. Hızını arttırarak önündeki araçla aralarındaki mesafeyi kapattı. Kar yağmaya devam ediyordu. Ön camına düşen kar tanelerine aracının silecekleri neredeyse yetişemiyordu. Cam silindiği anda yeniden karla kaplanıyor, silecekler yeniden çalışıyordu. Takip, bu sonsuz döngünün eşliğinde devam ederken Tekin Devir, daha da arttırdı hızını. Tükenen sabrından destek alarak son kez yüklendi gaz pedalına. Aracının ön tamponu bir saniyeliğine Tofaş'a arkadan dokunduğunda, iki araba da sarsıldı. Sileceklerinin git gelleri arasında, o an arkadan gördü sürücüyü. Şüpheli şahıs, siyah bir kar maskesi takıyordu.

O anda, Yağmur'un ortaokul mezuniyet töreninde koşarak, "Tekin amca!" diye sarıldığı an geldi gözlerinin önüne. Onun gözlerinde neşeyi, mutluluğu ve gururu görmüştü. Küçük kız öğrencilerin arasından fırlayıp, ona doğru koşarak incecik kollarını onun boynuna dolamıştı. Güven, kız kardeşinin mezuniyet töreni yapılırken bir konferans için şehir dışındaydı. "Ağabeyin burada olmadığı için üzgünüm," demişti Yağmur'a. "Olsun, Tekin amcam var!" diyerek küçücük parmaklarıyla onun elini kavramış, mezuniyetin yapılacağı binanın içine doğru sürüklemişti küçük kız onu. "Hem bu aile dansı. Sen de benim amcamsın," diyerek kocaman gülümsemişti küçük Yağmur. Tekin amcasının, "Emrinizdeyim," dediğini duyduktan sonra etraftaki meraklı gözlere aldırmadan üzerindeki resmî kıyafetlerle dans etmişti küçük kızla pistin ortasında. Yağmur, Güven Dağlı'nın olduğu kadar kendisinin de kardeşiydi.

Bu anı, bembeyaz ağaçların arasında devam eden kovalamacanın ortasında zihnine düştüğünde yapacağı hamlenin sonucunu düşünmedi. Vereceği kendi canı da olsa, Yağmur'un kurtulması için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Karla kaplanmış toprak yolda, son kez yüklendi gaz pedalına. Araçlar yeniden birbirine temas ettiğinde çarpışmanın etkisi iki aracı da yolun farklı bölgesine savurdu. Siyah Tofaş birkaç takla attıktan sonra gürültüyle çarptı kalın gövdeli ağaçlardan birine. Tekin, yüzüne patlayan hava yastığını ittirerek aracının kapısını açtı. Patlayan kaşından aşağıya doğru ince bir çizgi hâlinde akan sıcak kanı umursamadı. Araçtan çıkmak için hamle yaptığında, sağ koluna keskin bir ağrı saplandı. Acıyla bağırdığında, Tofaş'ın sürücüsü sürünerek araçtan çıkmaya çalışıyordu. Bu hamleyi gördüğünde, kolunun ne kadar kötü olduğunu umursamadan belindeki silaha davrandı. Ancak şüpheli, çok daha hızlıydı. Tekin'in uyarı ateşini umursamayan şüpheli, karla kaplanmış ormanın içine daldı.

"Dur!" diye bağırdı acıyla.

Onu takip eden polis araçları daha yeni geliyordu olay yerine. Araçlardan inen polisler de kovalamacaya katıldığında, insan avı artık ormanın içindeydi. Devir, yeniden bağırdı: "Dur!" Durmayacağını biliyordu. Kolundaki ağrı şimdi sağ bacağına inmiş, koşmasını neredeyse imkânsız hâle getirmişti. Elinde tuttuğu silahı sıkarak olduğu yerde durdu. Ağaçların arasında kıvrak bir maymun gibi zikzaklar çizerek ilerleyen adamın sonraki adımını nereye atacağını düşünürken, aynı saniyelerde kararını verip silahını ateşledi. Silahın sesi geniş araziye yayılan ormanda gök gürültüsü gibi duyuldu. Silahtan çıkan kurşun önündeki adamın hemen yanındaki ağaca isabet etti, kaçmaya çalışan adam bir anlığına durup arkasına baktı. Siyah kar maskesinin ardındaki mavi gözleri gördüğünde şaşırdı Tekin. Çocuk bu, diye düşündü. Nefesini kontrol ederek bağırdı. Niyeti, onu korkutmaktı.

"Sonraki kurşun ağaca isabet etmeyecek!"

Kar maskeli adam, bir anda yeniden koşmaya başladı.

"Lanet olası!"

Tekin, Yağmur'u düşünerek koşmaya başladı. Onunla olan anılarından güç almaya çalışarak devam etti koşmaya. Yağmur'un gülüşü her aklına gelişinde, Tekin amca diye ona seslendiğini her hatırlayışında koşmak için attığı sonraki her adım, bir öncekinden daha hızlıydı. Aralarındaki mesafe neredeyse kapandığında, vücuduna yayılan ağrılar dayanılmayacak hâle gelmişti. Nefes nefese koşarken bir anlığına ateş etmeyi düşündü. Ama rastgele sıkacağı bir kurşunun, önünde koşmaya devam eden kar maskelinin ölümüyle sonuçlanabileceğini biliyordu. Mesafe yalnızca birkaç metreye kadar indiğinde, ağrılar içindeki bedenini öne atıp, kar maskeliyi yakaladı. Sık ağaçlarla kaplı Polonezköy Tabiat Parkı'nda o an kar yağışı durdu. Altında ezilen maskeliyi kendine doğru çevirerek sert bir yumruk attı yüzüne. Koluna keskin bir ağrı girdiğinde, karlar üzerine uzanan genç adamın kaçacağını düşünüp bir tane daha vurdu yüzüne. Vücudunun altındaki beden hareket etmeyi kestiğinde şüphelinin bayıldığını anladı. Ağrılar içindeki eliyle adamın maskesini tek bir hamlede çekip çıkardığında, görmeyi hiç beklemediği bir yüzle karşılaştı.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 84.8K 62
🔞+18 içerik vardır, 18 yaşından küçük ve rahatsız olanların okumaması tavsiye edilir.🔞 Elini bacak aramdaki sıcaklığa soktu.Kadınlığıma dokunduğund...
375K 11.9K 38
Bebeğine bakamayacağını düşünen bir anne bebeği gizlice babasına bırakıp kaçarsa? Bir kapı zili ile hayatı alt üst olan bir mafya ? Sizce bu ikisini...
12:30 SEANSI By damy

Mystery / Thriller

1.5M 97.9K 49
[WATTYS 2022 KAZANANI] Parmağı omzumun üzerindeki belli belirsiz benlere dokundu. Ardından köprücük kemiğime kaydığında dudaklarım, bir nefese muhtaç...
AHZA |gay| By 🦩

Mystery / Thriller

120K 6.4K 33
"Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur. Can da, inci mercan da..."