Kördüğüm Misali (DÜZENLENİYOR)

By FeracesiDimDimYar

216K 17.2K 3.2K

(19. bölüm sonuna kadar düzenlendi.) Hakîkate, İslâm'a dâir doğru, güzel olan ne yazıldıysa yüce Allah'a; yan... More

Bölüm1-Meryem
Bölüm2-Ali
Bölüm3-Özledim Efendim
Bölüm4-İkisi Bir Arada
Bölüm5-Hala Oluyorum
Bölüm6-Boşluk
Bölüm7-Dolap
Bölüm8-Hafızmış
Bölüm9-Serkan
Bölüm10-Düğün Var
Özel Bölüm "Zehra&Zeyd"
Bölüm11-Mektup
Bölüm12-Gençlik
Bölüm13-Korkuyorum
Bölüm14-Tükenme
Bölüm15-Çınar Ağacım
Bölüm16-Fatma'nın Sözü
Bölüm17-Seninle Başım Dertte
Bölüm18-Yürek Sandığı
Bölüm19-İlk Görüşme
Bölüm20-Lacivertli
Bölüm21/Fatmo'nun Mu Kınası?
Özel Bölüm II "Cellat'ın Emin'i"
Bölüm22*Esma Bebek
Bölüm23°Serkansız Asla
Bölüm24'Ellerimiz
Bölüm25~Hemen Geleceğim
Bölüm26"Hasret Kafesi"
DUYURU
Bölüm27-Piknik
Bölüm28"Güvendiğin biri olacak"
Bölüm29/GİDİYOR.
Bölüm30*Kudüs Doktoru*
Bölüm32-Dalgalan Karadeniz
Bölüm33-Yardım Eli
Bölüm34°Soluk Mor
Bölüm35/Yokluğundan Öldü Gönlüm
YB Değil :(
Bölüm36"Diriliş"
Bölüm37*Helal Gıda
Bölüm38*Salih
Bölüm39*bekleme
Bölüm40'acıya gülmek
Bölüm41*Değnek
Bölüm42*Geldin
Bölüm43'yoldaş
Bölüm44*İhtimal
'özür

Bölüm31(şimdi gitmek zamanı)

2.9K 299 42
By FeracesiDimDimYar



Selamun aleyküm! Bu sefer lafı uzatmayacağım. Meryemle hemşeri çıktık, iyi de oldu galiba :) İnşaAllah beğenerek okursunuz, yorumlarınızı da eksik etmeyin. Sizleri Allah için seviyorum, Allahla kalın :)



"Sende çok güzel olmuşsun diyeceğim ama o gözaltındaki morluklar ne mana? Bir de uyuyakaldım diyorsun."

"Önceki gün çok yoruldum dedim ya ondan kaynaklanıyor, iyiyim ben" dedim gayet sakin bir şekilde.

"Demek oğlun oluyor kardeşim, hayırlı olsun ya"

"Allah razı olsuun"

"Tipe bak" dedim sarılarak.

"Hadi arkadaki odaya gideliim"

"Arkadaki oda?"

"Şu gelin odası varya, hanımefendi biraz fazla benimsedi odayı"

***

"Hayırdır sen?"

"Hı?"

"Noldu diyorum, dalıp dalıp gidiyosun?"

"Yok bir şey ya mütemadiyyen dalarım ben öyle"

"Ha ha ha"

"Oğluşun doğsunda sevelim"

"Ya inşaAllah"

"İnşaAllah"

Saatler geçmiyordu ve ben artık gitmek istiyordum. Bir saniye bir asra bedel miydi sahi yoksa zaman kavramı uçup gitmiş miydi bende?

 ***

"Şuna bak ya nasıl mutlu değil mi?"

"Evet Rüv, çok mutlu. Gözleri parlıyor, Rabbim daim etsin" dedim gözyaşlarımı içime akıtarak. Kardeşim evlendiği için vAllahi çok mutluyum, sadece acım çok taze.

"Meryom"

"Söyle güzelim"

"Ali gelmemiş galiba, Yusuf söyledi. Neden biliyor musun?"

"Bilmiyorum" Sana söz verdim Ali, bilmiyorum neden gelmedin. Neden burda yoksun, hiç bilmiyorum Ali.

"Yusuf da merak etmiş"

"İşi çıkmıştır belki"

"Dostundan daha önemli ne işi olabilir?"

"Bilemeyiz Fatmo. Gelemediğine göre dostundan çok daha önemli bir işi çıkmış demek ki."

"Meryem bugün fazla mı ciddisin bana mı öyle geliyor?" dedi Rüv.

Rüv, fazla mı belli ediyorum? Başaramıyor muyum acımı bir gün bile olsa gizlemeyi?

"Sana öyle gelmiş bebiş. Zeynebi versene biraz seveceğim." dedim ve Zeyneb'i kucağıma aldım.

Zeyneb, teyzen ölüyor.

Zaten oyunlu değildi düğün. Akıştanda pek haberim yoktu. Bir şey belli etmemek için her şeyin içinde bulunuyordum ama içinde bulunduğum şeylerin ne olduğundan zerre haberim yoktu. Sanki zaman akıyor ama bendeki zaman durmuştu. Etrafımdaki her şey hareket ederken ben öylece durmuştum.

Hava almak için salonun terasına çıktım. Hava kararmakla kararmamak arasındaydı, bende düşmekle kalkmak. Ama bugün düşmeyecektim, bunu her saniye kendime hatırlatıyordum.

Elbisemin içine gizlediğim boynumdaki zincire ardından zincirin ucundaki alyansa gitti elim. Bu yüzüğe dokununca heran çıkıp gelecekmişsin gibi hissediyorum Ali. Hiç gitmemişsin gibi hissediyorum.

Havaya baktım. Belki sende şimdi orda göğe bakıyorsundur. Kudüs'ün bulutlarını seyrediyorsundur Ali, subhanallah. Kudüstesin Ali, Kudüste yara sarıyorsun ve ben burda sıkışıp kaldım. Neden seninle gelemedim? Neden beraber yara saramadık? Yüreğimin yarasısın Ali, yüreğimden eksik olma.

"Meryem nerdesin ama ya!"

"Hava almaya çıkmıştım biraz."

"Benimle hiç ilgilenmiyorsun."

Bir şey demeden sarıldım. Ali gitti Fatma. Kardeşin, ölüyor.

"Seni seviyorum."

"Ne şimdi bu duygusallık, gözlerin dolmuş."

"Evleniyosun ya, ne bileyim duygulandım işte."

"Duygulanmanı seveyim."

"Gelini gelini maşallah enişteye gelini aman aman gelini aman aman.."

"Manyak."

"Üşüdüm hadi içeri geçelim."

"Geçelim, zaten insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladı."

"Kaç para topladın doğru söyle." dedim.

"Napacan haraç mı kesecen?"

"Ben öyle bi insan mıyım?"

"Hiç değilsin, hiç."

"Üzdün."

İçeri geçtik. İçerdeki havanın sıcaklığında boğuldum. Artık usanmıştım, bir şekilde eve gitmenin umuduyla dolaşıyordum etrafta. Eve gidip doyasıya ağlamayı bekliyordum, yapabilecek başka bir şeyim yoktu çünkü.

Neredeyse herkes gittikten sonra Yusuf ve aile büyükleri üst kata geldiler. Pek insan kalmamıştı zaten. Bunca saat burda neler olmuştu haberim bile yoktu.

"Geçin de resminizi çekeyim" dedim. Boş boş durmaktan iyiydi. Kafamı bir şekilde dağıtmalıydım.

Çektim resimlerini, çok güzel çektim. Çok güzellerdi çünkü. Aile büyükleriyle falanda resimlerini çektim, öncesinden zaten çekilmişti ama olsundu. Çok resim göz çıkarmazdı.

"Bir de beraber çekilelim hadii!"

Çekildik. Kocaman sırıttım resimde, yapmacık mı durdu bilemem ama ileride bu resme bakınca kendimi somurtuk görmek istemem. Ali bak sen yokken ben böyleydim deyip bu resmi göstermek istemem.

"Ben artık gitsem iyi olacak, hava karardı iyice."

"Ya biraz daha kal."

"Tabi sizin kocalarınız var ama şunu da hatırlatmak isterim ben eve tek gidiyorum ve hava karardı."

"Biz bırakırız?"

"Yok cağnım gideyim ben."

Hepsine sarılıp vedalaştım tek tek.

Üzülüyorum Ali, kendime üzülüyorum. Senin için üzülmüyorum, mutluyum aksine. Allah öyle güzel bir şey nasib etti ki sana herkese nasib olmaz bu. Ve benim kalbime seni koyan Allah'a ne kadar şükretsem az.

Eve girdim. Annemler düğünden erkenden çıkmışlardı zaten. Abimler evdeydi.

"Hoşgeldiniz" deyip odama çıktım. Konuşacak mecalim yoktu. Bugün yeterince direnmiştim.

Odama çıkıp namazımı kıldım ilk. Yatağıma oturdum. Çabalamama gerek kalmadı, anında dökülmeye başladı gözyaşlarım. Nasıl dökülmesindi? Bir gün oldu Ali. Bir gün önce hemen karşımdaydın, konuşuyordum hatta seninle. Kalbime engel olamıyorum Ali. Acıma, gözyaşlarıma, yüreğimde açılan devasa yaraya engel olamıyorum. Parçalara ayrılıyorum Ali, her parçam benden kopup sana hicret ediyor.

"Meryem" dedi abim odaya girdikten sonra.

Gözyaşlarımı çabalasamda saklayamazdım, uğraşmak da istemiyordum zaten. Yeterince yıkılmıştım. Hiçbir şey yapacak mecalim yoktu.

"Her gördüğümde neden ağladığını sorabilir miyim?"

Kafamı kaldırıp baktım, cevap vermedim. Gelip sarılmasını bekledim, nedenini sormadan bana sarılmasını, "geçecek abiciğim, ben hep senin yanındayım" demesini bekledim.

"Her gördüğümde, her an ağlıyorsun. Yeter!"

Dudaklarım titredi. Bağırma bana abi. Gel ve sarıl. Kardeşin değil miyim ben senin? Neden bana hiç destek olmuyorsun? Beni sevdiğini bilmeme rağmen, neden bana böyle davranıyorsun?

"Yeter Meryem! Sen, sen bencilsin."

"Abi, çık odamdan."

"Çıkmıyorum! Bencilsin sen, etrafında olan bitenden haberin bile yok, sadece kendini düşünüyorsun. Başını kaldır ve etrafına bak, bu dünyada bir tek sen yoksun bir tek senin dertlerin yok anladın mı! İflas etmenin eşiğindeyiz aylardır, toparlamak için babamla ne kadar çalışıyoruz haberin var mı! Aman Meryem hanım öğrenmesin, aman üzülmesin yeter ya! Bıktım senin şu saçma çocuksu hareketlerinden."

"Abi çıkar mısın odamdan?"

"Ya delireceğim hala çık diyor."

"Sen kendini iyi bir abi mi zannediyorsun da şimdi bana bağırma hakkını kendinde buluyorsun. Kim sebepsizce ağlar, insan hiç sebepsizce ağlar mı! Hangi salak sebepsizce ağlar! Uzun zamandır birgün olsun gelip nasıl olduğumu sordun mu, merak ettin mi söyle! Abim olduğunu hissettirdin mi bana! Dur da bir düşün, her zaman bağırıyorsun bana. Ve daha sonra özür diliyorsun, bundan sonra özürünü kabul etmeyeceğim. Ve emin ol şuan içimde o kadar büyük bir acı var ki şu söylediklerin umrumda bile değil."

Yatağın kenarına koyduğum çantamı alıp hızla çıktım odadan. Annemler daha ne olduğunu anlamadan kapıyı çarpıp çıktım. Hızla mekana sürdüm arabayı. Ani ve sert bir şekilde parkettikten sonra kendi katıma çıktım. Kendimi frenleyemedim. Sinirle bir kaç eşyayı etrafta savurduktan sonra yere oturdum. Ben, hep böyle ağlayacak mıydım?

Çalan telefonuma baktım ve sinirle güldüm. Her seferinde aynı şeyleri yapıp, istikrarından taviz vermemesi. Telefonumu kapattım. Abisin sen ya, abimsin. Neden böylesin? Genel tavrın böyle olsa anlayacağım ama herkese karşı böyle değilsin. Neden bana hiç destek olmuyorsun?

Serkan, şimdi tamamen yalnızım. Kimse senin gibi abilik yapamıyor, abiciğim. Sen olsan şimdi burda, bu soğuk yerde olmazdım. Ali gitti Serkan.

Feracemi çıkarıp astım. Burası sözde tavan arası ama benim için hem laboratuvar hem de barınma yeri. Dolabımdaki pijamalardan birini çıkarıp giyindim. Saçlarımı gevşek bir şekilde topuz yaptıktan sonra giriş katına indim. Biran kahve içmeyi düşünsemde canımın hiçbir şey istemediğini farkettim.

Amaçsızca etrafta dolanıdım bir süre. İçeriye girdiğimde sevinçten havalara uçtuğum bu yer, şimdi zindandan farksızdı benim için.

Üzerime kalın bir hırka geçirip arka bahçeye çıktım. Hava çoktan karardığı için bahçenin ışığını yaktım. Ağır adımlarla çiçeklerime yaklaştım. Hiçbir şey yokmuş gibi konuştum onlarla, her şey gayet normalmiş gibi. Havanın buz gibi soğuğu bedenimi üşütsede bunu hissetmedim bile. Arka bahçeden de sıkılınca içeri girip tekrar yukarı çıktım.

İçeri girdim ve gözlerim takılı kaldı. Yeni yeni durmuş olan gözyaşlarım eskisinden çok daha şiddetli bir şekilde akmaya başladı. Olduğum yerde durup ağladım, susarak ağladım. Ben sustum gözyaşlarım konuştu.  Tek yapabildiğim buydu. Ağır adımlarla duvara yaklaştım. Titreyen ellerimi yavaşca kaldırdım. Ali'nin elinin izine dokundum parmak ucumla, içim koptu gitti. Ellerimi el izinin üzerine koydum. Belki de belki de, hiçbir zaman dokunamayacağım ellerinin izine dokundum. O gün geldi aklıma. Boş bulunarak sende yapmak ister misin diye sormuştum. İyi ki sormuşum, iyi ki kabul etmiş. İkimizin el izi yan yana, bir bütün. Bizde bir bütün olabilecek miyiz Ali? Gelecek misin? Ne zaman geleceksin, seni özledim.

Ne kadar o halde durduğumu bilmiyorum. Tek bildiğim saate baktığımda saatin 2 olmuş olması. İçimde defalarca planını yaptığım şeyi harekete geçirmek için çok uygun bir saatti. Üzerimi giyip arabama bindim. Evin kapısını ses çıkarmadan açıp, parmak uçlarımda odama çıktım. Odamın ışığını açtıktan sonra dolabımın altındaki bavulu çıkardım. Fazla olmasına gerek olmadığını düşünerek az sayıda kalın kıyafet koydum önce. Dolabıma bir göz gezdirdikten sonra yaklaşık on tane kitap koydum. Unutabileceğim bir şey yoktu. Unutsam acı çekeceğim bir şey yoktu. Çekmecedeki mektuplarımı aldım ve çantama koydum. Dolabı kapatırken aldığım fincan takımı gözüme takıldı. Mutlulukta zirveye ulaşmış bir şekilde almıştım onları. İnşaAllah, inşaAllah bir gün o fincanlardan kahve içeceğiz Ali.

Dolabı kapattıktan sonra çekmecemden bir miktar para aldım. Bavulu, çantamı ve laptobu alıp kalın atkımı da boynuma dolayıp aşağı indim.

Salonun çekmecesinden bir kağıt bir de kalem aldıktan sonra mutfağa geçtim.

"Bir süre gelmeyeceğim. Beni merak etmeyin ve aramayın. Sizi seviyorum" yazıp mutfak masasının üzerine koydum. Çantalarımı kapının önüne koyduktan sonra Muhammed'in odasına gittim. Ablasının birtanesini öptüm, kokusunu içime çektim. Dolabından bir tane tişörtünü alıp, Serkan'ın odasına gittim.

Bu oda sen yokken bile sen varmışsın gibi abi. Hoşçakal, Allah'a emanet ol.

Ayakkabılarımı giyip çantalarımı dışarı çıkardım. Arabanın anahtarını evde bırakmıştım, istemiyordum. Nasıl bir güçle bunu yaptım bilmiyorum ama yürüyerek mekana kadar gittim. Eşyalarımı kapının hemen girişine koyduktan sonra çekmeceden bir kağıt bir de kalem çıkardı.

"Bir süre buralarda olmayacağım, endişelenmeyin, merak etmeyin, aramaya çalışmayın beni. Sizleri her zaman Allah için çok sevdim, kardeş oldunuz bana.

Rüv, Zeyneb bebişe ve kendine çok iyi bak. Sen güçlü birisin, her şeyin üstesinden gelirsin inşaAllah. Allah hep seninle unutma kardeşim.

Cellat, sende kendine iyi bak ki bebişe de iyi bakmış olasın. Oğlunun yanaklarını mıncıracağım günler gelecek inşaAllah. Yeterince imtihan atlattın, Rabbim mükafatını fazlasıyla versin inşaAllah.

Fatmo, en yeni gelin sensin. Evlilik yükümlülüklerini şimdi sana anlatacak değilim, biliyorsun zaten. Bu arada yüzüklerine sevmedim demiştim ya, şaka yaptım çok güzellerdi. Hep güzel kal.

Zehra ablayıda görürseniz selamımı söylemeyi unutmayın.

Kendinize çok dikkat edin, Allah'a emanet olun. Cân'sınız"

Ağlamıyordum, artık gözümde akıtacağım yaş kalmamıştı. Kağıdı masanın üzerine koyduktan sonra bir durağı aradım taksi göndermeleri için. Çantalarımı dışarı çıkarıp kapıyı güzelce kitledim. Çok zaman geçmeden taksi geldi. Eşyaları bagaja koydum.

"Nereye abla?"

"Otogara."

Otogara varana kadar yolu seyrettim. Gidiyorum İstanbul. Ali'sizsin artık Meryem'siz olacaksın. Hem, seni geçtim Ali'siz Meryem nasıl olabilir? Sende üzülüyorsun bana biliyorum.

Parayı ödedikten sonra bagajdan çantalarımı aldım. Fazla düşünmeden bir firmanın dükkanına girdim.

"Bir bilet alacaktım."

"Nereye olacak efendim?"

" Giresun'a. En yakın bilet ne zamana?"

"Yarım saat sonra bir otobüsümüz kalkacak. Oradaki boş yerlerden birini verebilirim dilerseniz."

"Olur. Şey mümkünse cam kenarı olabilir mi?"

"Tabii efendim."

Biletimi aldıktan sonra eşyalarımla dışarı çıktım. Hava çok soğuktu, ben hissizdim. Bu iyi bir şey miydi?

Gidecektim. Ali, bak bende gidiyorum. Yarım saat sonra bende gitmiş olacağım Ali.

Yaklaşık yirmi dakika sonra otobüs geldi. Gülümsedim. Bende gidiyorum İstanbul. Benden de, acılarımdan da kurtuluyorsun.

Bagaja yerleşmesi için çantamı verdikten sonra ağır ve telaşsız adımlarla otobüse bindim. Cam kenarında olan yerimi bulup oturdum. Ben hazırım, gitmeye..

Birkaç dakika içerisinde otobüs hızla doldu. Muavin son kontrollerini yaptıktan sonra aracı çalıştırdılar. Yanım şuan için boştu. İleriki duraklardan birinde biri binerdi büyük ihtimal.

Kafamı cama yasladım. İstanbul'un gecesini seyrettim. Bazı şeyleri hafızama kazımak istermiş gibi baktım şehre. Her ne olursa olsun bu şehirde güzel şeylerde yaşadım. Annem bu şehirde kucağına aldı beni, saçlarımdan bu şehirde öptü. İlk kızmasıda, ilk sevmeside bu şehirdeydi.

Bu şehirde Serkanla süt kardeş oldum. Bu şehirde onun varlığına şükrettim.

Esma'yı kaybetmem de bu şehirde yaşandı, Muhammed'e kavuşmam da.

Canımdan öte sevdiğim insanları da ilk bu şehirde sevdim. Bu şehirde onlar yüzünden ağladım, onlar sayesinde gülmelerimde bu şehirdeydi.

Bu şehirde paramparça olup kırıldım. Acıdan da bu şehirde öldüm. Tekrar dirilmelerim de bu şehirde oldu.

Ve.. Ve onu ilk bu şehirde gördüm. İlk gözlerimizin buluşması burda oldu. Onu bu şehirde sevdim. İlk kez birini bu şehirde sevdim. Onun için bu şehirde ağladım, güldüm. Ondan bu şehirde ayrıldım. Ve şimdi onun yokluğu yüzünden bu şehirden ayrılıyorum. 

Ali, yüreklerimiz ayrılmasın.

Uzun lafın kısası bu şehir benim için yaşamaktı. Hayatta hep iyi ya da hep kötü şeyler olmaz. Ben bu şehirde yaşadım. İyilikleride, kötülükleride bu şehirde gördüm. Ve şimdi gitmek zamanı.

Gözümü şehirden ayırmadım.

Mutlu ya da mutsuz değildim gittiğim için. Sadece bu bir mecburiyetmiş gibi hissediyordum. Arkamda bıraktıklarımın ne düşüneceklerini düşünecek mecalim yoktu. Beynimde dolaşan bir kelime vardı yalnız "Ali"

Aslına bakılırsa Ali, adın bile şiir gibi. Hayır hayır bu sefer uzatmayacağım. Adın, şiir gibi Ali.

Otobüs hızlanınca şehir gözümün önünde kaydı, hayatım gibi. Toparlayabilecek miyim? İyi olabilecek miyim?

Otobüs yavaşlayıp durduktan bir süre sonra yanıma bir teyze bindi. 60 yaşlarında, yanakları mıncırılası..

Bismillah deyip dizlerine dikkat ederek oturdu. Hafifçe gülümsedim.

Kafamı tekrar cama koydum. Yanağımdaki ıslaklığı hissettiğimde ağladığımı öğrendim. Ali, seni çok özledim.

"Al yavrum" diyerek peçete verdi teyze.

"Sağol teyzecim" dedim.

Elini belime sarıp kafamı omzuna koymamı işaret etti.

"Ağla kızım rahatlarsın. Ağlamak acına çare olmazsa da ağla. Ağlamak insanlık göstergesidir."

En son hatırladığım şey teyzede anneannemin sıcaklığını bulduğum ve o sıcaklıkta uykuya karşı direnemediğimdi.

Otobüs anonsuyla gözlerimi açtım. Mola verilecekmiş.

"Seni de rahatsız ettim teyze kusura bakma."

"Ne kusuru yavrum. Gel bir çorba içelim, sen de hava almış olursun."

"İçelim" dedim gülümseyerek.

Koluna girerek yardım ettim aşağı inmesine. Lokantaya girip iki kase mercimek çorbası aldık. Parayı teyzeyi zar zor ikna ederek ben ödedim.

Köşedeki masalardan birine geçip oturduk. Açlık hissetmiyordum, bir şey yeme isteğide yoktu içimde. Ama teyze, ah o teyze zorla tüm kaseyi bitittirdi.

Bu kadar düzgün konuşmasına hayran oldum. Sormadan anlattı. Gençken memleketten okumak için İstanbul'a gelmiş. İlim almakla geçirmiş hayatını maşallah.

Çorbalarımızı bitirdikten sonra dışarı çıktık. soğuk hava suratıma çarptı.

Havanın soğukluğu ya da olup biten farklı şeylere aldırış edemedim. Hiçbir şey yapamadım.

Şu iki gündür tek yaptığım şey seni özlemek Ali.

Ali, seni çok özledim.

Continue Reading

You'll Also Like

2.9M 205K 53
Kayra: Kuryeniz çok yakışıklıydı vallahi! Çiçek Pastane: Lütfen, kuryemizin aklını çelip iş performansını düşürmeyiniz Çiçek Pastane: Hem kuryelerin...
149K 7.5K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...
87.1K 6.3K 33
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...
8.2M 364K 96
BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirin...