AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

DG -30. Bölüm: ÖZEL SON

36.7K 2.2K 4.1K
By haticekubraozcan

Merhabalar!

Yakışır bir veda yapalım, 1000 yorumla kapatalım kitabı ne dersiniz?

Son kez, hep birlike;

Keyifli okumalar...

30. BÖLÜM: ÖZEL SON

"Gerçekler daima geçmişte saklıdır, zamansa geçmişin üstünü örtmüştür."

Yıllar önce...

"Gooool," diye bağırdı nefes nefese kalmış bir halde. Önüne gelen saçları hırsla geri itekleyip koşmaya başladı. Sahayı turlarken takım arkadaşlarını da peşinden sürüklüyordu Asude. Tribünlerin önüne geldiğinde mahallenin taraftar takımı sevinç çığlıkları atarken onlara hitaben bağırıyordu.

"Bir... İki... Üç!" Hep beraber ayağa kalkıp zıplamaya başladıklarında kimseyi görmüyordu gözü.

"Necati, baklavaları kahveye getirirsin koçum," derken göz kırptı genç çocuğa. Asude henüz on dört yaşındaydı. Karakteri, huyu, suyu azıcık değişir mi diye düşünen mahalle sakinlerini şaşırtmış bununla da yetinmemiş kendinden neredeyse bıktırmıştı. Annesi fellik fellik onu ararken o kaçabildiği kadar ev işlerinden kaçıyor, soluğu halı sahada, caddenin en işlek noktasındaki oyun salonunda alıyordu.

"Ne baklavası Asude? Gol değildi ofsayttı," dedi Necati sinirli bir o kadar da yorgun bir bakışla. Açıkça ofsayt varken gol deyip yırtmıştı kız. Onda baklava yedirecek göz var mıydı be? Feriştahı gelse o baklavayı alamazdı ondan. Üstelik bir kıza yenilirse kalıbına tükürsünlerdi onun.

"Oğlum senin gözlük numaraları büyümüş anana söyle de doktora götürsün seni. Basbayağı goldü işte neyine inkâr ediyorsun," hemen diklenmiş, saldırı pozisyonunu almıştı. Haksızlığa gelemiyordu, mızıkçılık yapandan ise nefret ediyordu. Parmakları yumruk pozisyonunu alırken gözleri bir kartal edası ile avına odaklandı. Necati'nin bir sözü ile üzerine atlamaya hazırdı.

"Ofsayttı diyorum. Yok, baklava falan. Çok istiyorsan elinin hamuru ile açıver iki tepsi," pis pis gülünce Asude sabır çekti içinden. Biraz daha sabredecek sonra Allah ne verdiyse gönderecekti. Babasına söz vermişti. Ah babası olmayacaktı ki arada, daha ilk ofsayt dediğinde kıracaktı dişlerini verecekti otuzüçlük tespih gibi.

"Gol diyorum Necati. Bak kızdırma beni? Benim ayarlarımla oynama. Paranız yoksa eyvallah ama oyunbozanlık yaptırmam," tek kaşı öyle bir havaya kalktı ki hesap sormak şöyle dursun karşısındaki çocuğun ciğerlerini sökmek istiyordu adeta.

"Hadi lan ordan. Golmüş kız başınla gelmişsin buraya bana futbol öğretmeye kalkıyorsun. Git evinde bulaşık falan yıka, yok size baklava falan. Avucunuzu yalayın baklava şerbeti yerine," yaptığı son hareketle Asude'nin bam teline bastığının farkında bile değildi. Asude boynunu bir kaç defa oynattı. Tribünlerden avaz avaz ona seslenen Esma'ya bir bakış attı. Arkadaşları biliyordu ki Asude can yakmadan buradan çıkmazdı.

"Ya Allah," dedi ve tükürdüğü avucunu Necati'nin suratına yapıştırdı. Tokat öyle hızlı gelmişti ki genç çocuk neye uğradığını şaşırmış feleği ters dönmüştü. Asude'nin bu darbesi diğerlerini de harekete geçirmiş futbol kavgasına çevirmişti.

"Saldırın," kalecileri Dobi Hüseyin göbeğini tutarak kavgaya koşarken, defansta oynayan Turgut kramponlarını savuruyordu etrafa. Asude o hengâmede Necati'nin kulağını ısırdığını hayal meyal hatırlarken, bacağındaki acı ile sıçradı yerinden.

"Lan Emre şerefsizi bıraksana bacağımı," boşta kalan ayağını savurup Emre'den kurtulmaya çalıştı. Maç doksan dakika kıyasıya mücadele ile devam etmişti ama asıl maçı şimdi veriyorlardı. Saçı başı dağılmış olmalıydı, hallederdi. Makyajı bozulmuş olmalıydı, onu da hallederdi.

Önemli olan zayiat vermeden buradan çıkmalarıydı. Necati kıpkırmızı olmuş suratı ile kendisini savunmaya çalışırken bir yumruk daha savurdu karnına. İkincisi de geliyordu ki karnından yakalanıp havaya kaldırıldığını fark etti. Ayakları sallanıyor, gücü yettiğince karşı koymaya çalışıyordu.

"Ulan deli kız bir dur be," sesin sahibini tanımıyordu Asude. Hızla arkasını dönüp baktı kimin kucağında olduğuna. Kendinden fazlasıyla uzun olan, esmer iri yarı bir delikanlı ile kucak kucağa duruyordu şuan. Pek durmak da denmez aslında. Genç delikanlı onu kavganın ortasından uzaklaştırıyordu.

"Bırak beni be? Çek ellerini üzerimden."

"Meraklı değilim seni kucaklamaya. Bana dua edeceksin Necati'yi öldürmeden senin elinden aldım diye," delikanlı da sert bir üslup ile konuşunca Asude'nin siniri daha da perçinlendi. Ellerini havada savurup gelişi güzel vururken konuşmaya başladı.

"Bırak o düzenbazı geçmişlerine kavuşturayım. Bana git ananın dizinin dibinde otur ev işi öğren dedi. Futbol erkeklerin kendilerine has sporudur diye bir kanun mu var? Onu yenmiş olmamı hazmedemiyor cıvık," daha sorusunun cevabını almadan yeniden sahaya koştu. Hedefine ulaşmasına az bir mesafe kalmıştı ki yeniden yakalandığında çığlık atmaya başladı.

"Ya bıraksana beni sen? Hem sen kimsin ya?" Sinirle baktı onu tutan kollara. Hatta bir ara bir yumruk da ona atmaya çalıştı ama delikanlı bunu çabuk savuşturdu.

"Devrim kardeşim kızı uzaklaştır buradan istersen, birazdan katliam çıkaracak gibi bakıyor." Asude onlara seslenen adama nefretle baktı. Zorla tutulmasa katliamın alasını yapacaktı ama elleri kolları bağlıyken bu pek mümkün değildi.

"Demek ismin Devrim ha? Bak, son kez söylüyorum beni bırak yoksa seni bir vuruşa deviririm."

"Sen beni Necati sandın sanırım. Sen ne deli bir şeysin ya..." Devrim suratını buruştururken Asude'nin kolundan sürüklemeye başlamıştı bile.

"Bırak beni diyorum sana. Bırak kendim giderim." Evlerine giden yola girmişlerdi bile. Asude hâlen direnmeye devam ediyordu. O kendisine kaçtı dedirtmezdi.

"Tabii tabii... Bırakayım da yarım bıraktığın işi tamamlamaya git," birkaç metre gitmişlerdi ki Esma geldi yanlarına. Titriyordu korkudan, ağlamıştı da biraz.

"Asude çok korktum. Sana bir şey olmadı değil mi?"

"Mümkün mü öyle bir şey Esmoş. Elini kaldıranı yere serdim ta ki şu zebella gelene kadar." Devrim'e huysuz ve memnuniyetten kilometrelerce uzak bir bakış atarak söylendi. Bu sırada hâlâ kurtulmaya çalışıyordu. Kolunu kurtarabilseydi eğer Necati'yi doğduğuna pişman etmeye gidecekti.

"Valla gördüm geleni gideni çatır çutur ısırdın kızım." Esma gözlerini silerken kahkaha da atıyordu. Asude biraz daha sakinleştiğinde adama karşı koymayı bıraktı.

Halı sahadan hatırı sayılır bir uzaklığa ulaşmışlardı. Şimdi geri dönmeye kalksa diye düşündü ama o yol bu defa gözünde büyüdü. Bu olayı sonraya bırakmaya karar verdi. Necati ile aynı mahallede oturuyorlardı. Er ya da geç karşılaşacaklardı.

"Pardon beyefendi kolumu bırakmayı düşünüyor musunuz acaba? Hani malum kol benim ya ileride de lazım olur," iğneleyici bir tonda konuşunca Devrim adımlarını durdurdu. Bakışları kısa bir süre geldikleri yol ile Asude arasında gidip geldi. Aradaki uzaklığı beğenmemiş olacak ki ellerini çekmedi.

"Kızım sen manyak mısın? Hiç mi acımıyorsun çocuğa? Eli yüzü kan içindeydi," dedi bu defa çıkışırcasına. Necati'nin son hali aklına geldiğinde gerçekten içler acısı görünüyordu.

"Hii! Ciddi misin?" Dedi yalancı bir şaşkınlıkla. Elbette oradan ayrılırken Necati'nin içler acısı halinin farkındaydı. Amacı daha da fazlasını yapabilmekti. O kendini bilmez adama cinsiyetçilik kavramını unutturmayı planlıyordu.

"Evet," dedi Devrim ciddiye alarak. Karşısındaki kızın alaycılığının farkında değildi çünkü tanımıyordu. Tek bildiği kahveci Mehmet amcanın kızı olduğuydu o kadar. Birkaç defa da mahallede görmüştü. Halı sahanın yanından geçerken diğer çocuklar bahsetmese onun olduğunu bile bilmiyordu. Burak 'Sen Asude'yi tut, ancak senin gücün yeter,' dediğinde hangisi diye sormuştu üstelik.

"İyi olmuş. Kaşıntısı gitmiştir," derken omzunu silkti. Necati kaşınmıştı, Asude bir güzel kaşımıştı. Devrim bu tavrına cevap verecek gibi görünüyordu ama onların arasına giren başka bir ses, çığlık, haykırış buna engel oldu.

"Asude! Kız Allah canını almasın senin buraya gel. Gel de kırayım o bacaklarını senin." Asude annesinin yokuşun tepesinden koştuğunu gördüğünde kaçmak için hazırlanıyordu. "Eyvah annem." Bir iki adım atmıştı ki Devrim tuttu kolundan.

"Ya seni benim başıma bela diye mi yolladılar? Bırak kolumu," kolunu kurtarmak için uğraştı ama Devrim inatla bırakmadı. Rukiye teyzesinin koştuğunu gördükçe kollarındaki kızın korkudan eriyip bittiğini görmek nefsini memnun ediyordu.

"Bırakmam, büyük buluşmaya şahit olmam lazım."

"Devrim ağabey bırak şimdi Rukiye teyze sokak ortası demez döver Asude'yi." Devrim bırakacak gibi olsa da yapmadı. Rukiye teyzesi gelene kadar bekledi. Asude ise ecelinin geldiğini biliyordu. Devrim'in arkasına olabildiğince saklandı.

"Saklanma, saklanma. Sen benim başımın belası mısın? Ben sana oğlanlarla oynamayacaksın demiyor muyum?" Ayağından çıkardığı terliği savurmaya çalıştı ama denk getiremedi. Asude pire gibi kaçıyordu. O kaçtıkça annesi terliği savuruyordu.

"Anne bir dinle..."

"Neyini dinleyeceğim senin ha? Kaç defa diyeceğim gitmeyeceksin, oynamayacaksın oğlanlarla diye. Sen benim başıma milletin lafını mı saracaksın Asude? Asude sen kime çektin?" Devrim boynuna asılan kızı gelen darbelerden savuşturmak için geri iterken terliğin önüne geçti. Tahmini otuz dokuz numara terlik iman tahtasına denk geldiğinde canının acısı ile inledi.

"Anam! Devrim, oğlum kusura bakma," derken hâlâ vurmaya çalışıyordu. Asude'nin kıkırtısı duyulduğunda Devrim acısını unutup ona gülen kıza baktı.

"Önemli değil Rukiye teyze," demişti ki bu defa da koluna denk geldi terlik. Eli ile acıyan tenini ovuştururken Asude onun yüzünden dayak yiyen adama acıdı. Kendisi de kaçmaktan yorulmuştu zaten.

"Ehh yeter be! Döveceksen döv valla. Zaten halı sahada yoruldum bir de kaçamayacağım." Asude'nin isyanı annesini şaşırtırken terliği kaldırıp vuramadı bile. Kızı kaçarken keyifliydi terlik savurmak. Asude teslim olmuştu olmasına ama hâlâ Devrim'in arkasından çıkmıyordu. Söylenmeye devam ettiği sırada az önce Asude ve diğerlerinin geldiği yolda Necati göründü. Yanında abisi de vardı üstelik.

"Lan sen kimin kardeşini dövüyorsun kahpe?" Hamdi avazı çıktığı kadar bağırıyorken Asude gelenlere baktı. Az önce yorgunluktan bayılan bedeni bu defa hem telaş hem sinirle titriyordu. Annesinin yanında oluşundan telaşlanırken, Hamdi'nin küfrüne sinirlenmişti. Üstelik Hamdi sadece o küfürle kalmamıştı. Aklınıza gelebilecek her türlü hakareti sıralıyor, Asude'nin geçmişlerinin hatırını soruyordu.

"Hamdi o ağzını topla, sen toplamazsan ben çift dikiş atar toplarım," bu defa sözleri hazmedemeyip çıkışan Devrim oldu. Sinirden gözü seğirirken bir iki adım öne çıktı.

"Sen karışma Devrim. Şu çocuğun haline bak, lan kulağı kopacakmış az kalmış. Bugün bu kızın gelmişini geçmişini," devamını getirmesine izin vermedi Devrim.

Yumruğunu Hamdi'nin suratına savururken bağırıyordu. "Sana ağzını topla demedim mi lan?" Hamdi aldığı darbe ile sallanırken o da vurmak için hareketlendi. Küfür ederek ileriye gittiğini biliyordu ama kardeşinin son halini görünce dayanamamıştı.

"Sen Hamdi'yi al ben Necati'yi hallederim." Devrim hemen dibinden gelen fısıltı ile bakışlarını çevirdi. Asude dibine kadar girmiş, gözlerini Necati'nin üzerine dikmiş söyleniyordu. Bu kıza kışkırtmasına inanmayacaktı. Bu kavgayı durdurması gerekiyordu.

"Sakın öyle bir şey yapma."

"Ulan çocuğun halini görmüyor musun? Bir de bu kızı mı koruyorsun sen?" Hamdi sinirle yerinden kalkıp Devrim'in üzerine koşunca Devrim de kendisini korumak için az önce sakin kalma sözlerini unuttu. Asude ise bu girişimi bekliyormuş gibi Necati'ye atlamıştı.

Şimdi dört kişi de meydanda birbirleri ile savaşırken Rukiye Hanım elinde terlik ile ayırmaya çalışıyordu. Esma derseniz eğer o köşeye sinmiş 'yapmayın,' diye bağırmakla meşguldü. Sesleri duyanlar hızla yanlarına gelirken bu defa Devrim'in arkadaşları da kavgaya dâhil oldu.

Halı sahada başlayan kavga mahalle arası savaşa dönmüştü. Mahallenin delikanlıları birbirlerine acımasızca vuruyor, küfürler havada uçuşuyordu. Asude, Necati tarafından suratına aldığı yumruk sonrası afallamıştı. Nefes almak için bir kaç saniye duraksadığında Necati'nin ağlamaklı sesini işitti.

"Asude, özür dilerim," derken ağlamaklı çıkıyordu sesi. Genç çocuk mahallenin birbirine girdiğini gördüğünde korkmuştu. Bu kadar büyüyeceğini tahmin dahi edememişti.

"Tamam ya kabul ediyorum özrünü," elini uzatıp Necati'yi yerden kaldırmaya çalıştı. İkili yan yana durduklarında bu defa Asude'nin de içi acımıştı. Kendisi de haşat durumdaydı ama Necati ondan kat be kat daha fena durumdaydı.

"Bende özür dilerim, kusura bakma fazla hırpalamışım," ikili aralarında anlaşırken sokağın başında Dobi Hüseyin göründü. Öyle hızlı koşuyordu ki göbeğine yoğurt bağlasalar köpüklü yayık ayranı olarak saniyeler içerisinde servise hazır hale gelirdi.

"Açılın ulan... Kim Asude'ye saldırıyor," kalabalığın içine daldığında bir kaç acı çığlık duyuldu. Asude ve Necati ortalığı karıştırmamış gibi Hüseyin'i izleyip haline gülüyorlardı. Asude kavgayı sonlandırmak isterken yere düşen Devrim'i gördü. Adam sırt üstü yere düşmüştü ve hemen arkasında duran adamın tekmesine maruz kalıyordu.

Asude buna göz yumamazdı. O adam onun için Hamdi'ye saldırmışken burada böyle durmak onun kitabında yazmıyordu.

"Necati sen şöyle köşeye geç otur," olduğu yerden hızla fırlarken bir kaç saniyeye Devrim'in yanına ulaştı. Onu tekmeleyen Adil'i gördüğünde hırsla sırtına atladı.

"Sen kimi dövüyorsun lan?" Derken dişlerini adamın kulağına geçirmişti bile. Adil sırtındaki kızı atmak isterken dengesini sağlayamıyordu. Elleri Asude'nin saçlarını bulduğunda olanca gücü ile asıldı. Asude sabahtan beri saçlarına saldıran adamlara kızıp saçlarını Esma'nın annesine sıfır numara kestirecekti aklına kazımıştı. Fırsatını bulanların elleri saçını kavrıyordu ve bu fazla can acıtıcıydı.

"Ahh bırak lan," Adil bağırırken olduğu yerde bir kaç tur döndü. Canı öyle çok yanıyordu ki bu kız biraz daha ısırmaya devam ederse kulaksız olarak lakap takacaklarından emindi. Devrim tepesinden inen adamın yokluğunda acısını unutup fırladı ayağa. Asude onu korumak için Adil'e saldırmıştı. Şimdi ise saçlarının kopacak olmasını umursamadan bırakmıyordu.

"Adil," dedi Devrim ona bakmasını isteyerek. Adil kafasını çevirdiğinde Devrim yumruğunu adamın gözünün üzerine indirdiğinde Adil ayakta durmakta zorladı.

"Aferin Devrim," derken kulağını ısırmayı bırakmıştı Asude. Kollarını adamın boğazından çözüp yere indi. Devrim hemen kolundan tutup kalabalığın içinden sıyrıldı. Şimdi ikisi de duvarın dibine çökmüş nefes nefese kalmışlardı.

"Sana uyup kavga ettiğime inanamıyorum," dedi Devrim bir elini dizinin üzerine bırakırken. Ortalık durulmuş sayılırdı. Kahveden gelenler hâlâ kozunu paylaşanları ayırmaya çalışıyorlardı.

"Takıl bana hayatını yaşa Devrim," yan bir bakış attı kıza. Saçı başı dağılmış, dudağının kenarı kanıyordu. Elmacık kemiğinin üzerinde oluşacak morluk da açık açık belli oluyordu. Dudakları kıvrılırken kendi haline bakmak aklına geldi. Tişörtü yırtılmıştı, pantolonunda da tekme izleri vardı.

"Üzülme be ben sana yenisini alırım." Asude adamın üzerine baktığını fark ettiğinde gülümsedi. Onun için kavga etmişti elbette yenisini alabilirdi.

"Kırmızı olsun," dedi Devrim. O sırada Rukiye Hanım dağılan kalabalığın arasında kızını görmüş ve hızla yanına geliyordu.

"Kız kendin kavga ettiğin yetmiyor gibi bir de oğlanları birbirine karıştırdın."

"Asude'ye kızma Rukiye teyze onlar hak etmişti."

"Oğlum şu suratının haline bak nasıl kızmayayım?"

"Anne buraya bakarsan ben de pek iyi durumda sayılmam," dedi Asude.

Suratı ve bedenindeki en ince kemiğe kadar acıyordu. Hepsinden çok kalbi acıyordu üstelik. Annesinin önceliği olmamıştı hiçbir zaman. Asude alışmıştı ya da alıştığını sanıyordu annesi tarafından ikinci plana atılmayı. Evlatları arasında ilk gözden çıkarılan daima o oluyordu. Annesinin bu hareketini onun erkek olmasına bağladığı hevesin kız olarak kursağında kalmasına yoruyor olsa da sebeplerinden emin değildi.

Ailedeki herkes onun başının çaresine bakacağına öyle emindi ki arkalarını dönüp ne yaptın diye soran olmuyordu bile. Bu durum ise içten içe onu üzüyordu.

"Sen hak ediyorsun o yaraları Asude. Ne işin var senin halı saha da?"

"Tamam anne haklısın," o sırada Macide Hanım olayı öğrenmek için annesine seslenince kadın yanından uzaklaşmıştı. Asude kırgınlık dolu bakışlarını annesinin peşinden gönderdi. İkilinin bu konuşmasına şahit olan Devrim bile üzülmüştü haline.

"İnadına yapıyorsun değil mi?" Dedi, Devrim kızın yüzüne bakarak.

"Neyi?" Derken gözleri buluşmuştu. Asude hızla başka tarafa dönerken sorusunun cevabını merakla bekledi.

"Annenin inadına böyle hırçın davranıyorsun. Onun yapma dediği ne varsa hepsini yapıyorsun." Asude'nin dudakları kıvrıldı. Bu gülüş memnuniyetten değildi, öylesine boş bir gülümsemeydi. Samimiyetten çok uzaktı.

"Annem benim erkek olmamı çok istiyormuş," dedi kırık, buruk bir ses ve gülüş ile. Bakışları Macide Hanım ile konuşan annesine takılı kaldı.

"Ben erkek olmayınca üzülmüş tabi. Üç tane ablam var benim. Bende sonuncu olunca bu defa tamam erkek olur derken ben olmuşum. Annem onlardan alamadığı verimi benden almaya çalışıyor. İstemediği kalıplara sokmaya çalışıyor, kabul etmeyince üzerime geliyor. Laf aramızda ama tek istediğim biraz sevgi. Ben erkek ya da kız olduğum için sevilip itilmek istemiyorum. Asude olduğum için, kızı olduğum için sevilmek istiyorum." Asude göz pınarlarına gelen yaşları parmağının ucu ile silmeye çalıştı. Kızın bu hareketini gören Devrim ise hemen durdurdu.

"Ellerin pis gözüne sürme," yerinde hareketlenirken cebinden çıkardığı selpak paketinden bir adet alıp Asude'ye uzattı.

"Ağlamıyorum ki," Asude boşboğazlık edip bu tanımadığı adama her şeyi anlatmıştı. Hayat hikâyesini anlatıp ağladığı için utanıyordu.

"Biliyorum, gözün kaşınmış olmalı," utandırmak istemedi Devrim. En savunmasız halinde ona sığınan kızı utandırmak yakışmazdı.

"Evet, gözlerim çok kaşınır benim..." Asude eline aldığı selpak ile göz pınarlarını kuruturken kalkmak için hareketlendi. Daha fazla rezil olmak, birilerine malzeme vermek istemiyordu.

"Sen özünde iyi bir insansın Asude. Delisin falan ama iyisin. Erkek ya da kadın olman önemli değil. Sen mahallenin deli kızı Asude'sin. Kolay kolay yıkılmazsın." Asude yan bir bakış attı Devrim'e. Kara kaşları çatık dursa da kızgın olmadığı ortadaydı. Kirpikleri birer ok misali kaşlarına doğru uzanırken bu denli inceliyor olmak onu utandırdı.

"Sende delikanlı adamsın Devrim. Bu deli Asude yaptığın iyiliği unutmaz, teşekkür ederim."

Asude ilk defa duymuyordu deli yakıştırmasını. İlk duyuşu değildi ama ilk zoruna gidişi bu sefer olmalıydı. Yanında oturduğu oğlan kimdi, kimin oğluydu tek bir fikri yoktu. Daha önce önemsememişti de zaten. Bunları bilmiyor olup Devrim tarafından deli ilan edilmek gururuna dokunmuştu.

Ergenlik döneminin içindeydi, karşı cinse karşı yeni yeni etkileşimlerde bulunurken diz dize oturduğu bu adam onu can evinden vurmuştu.

Ayağa kalktığında Devrim'in uzattığı eli karşılıksız bırakmak istemedi. Devrim'i kaldırmak için elini uzatıp kalkmasına yardım ederken göz göze gelmemek için üstün bir çaba sarf ediyordu.

***

"Esma acele et lütfen!" Asude makyajını yaparken Esma saçlarına fön çekiyordu. Bugün okuldan mezun oluyordu ve heyecanlıydı.

"Kız yapıyorum ya işte." Esma bir tık daha hızlanırken Asude rujunu sürdü. Makyaj sabitleyiciyi sıkmak için Esma'nın işinin bitmesini bekliyordu. Bir süre daha bekledi ve nihayet hazırdı.

Koltuğundan kalkıp hızla giyinmek için odaya geçti. Siyah ip askılı, üzerinde yıldızları andıran parıltıları olan hoş bir elbise seçmişti. Aldığında haddinden fazla derin olan yırtmacını terzi Gülendam ablaya düzelttirmiş öyle cüretkâr olmayan bir yırtmaç ortaya çıkarmıştı. Odadan çıktığında elbisesinin askılarını düzeltiyordu. Karşısından gelen ıslık sesi ile hareketlerini durdurdu.

"Vay yavrum vay. Hepsi senin mi Asude'm?" Asude utançla kızarırken Esma'nın yanına gelip sarıldı.

"Hepsi senin sayende. Sen bana dokunmasan ben bu kadar güzel olamazdım."

"Elime gelen ürün güzeldi ben ne yaptım?" Esma lise bittikten sonra üniversiteye gitmemiş annesi ile birlikte kuaför dükkânını işletmeye devam etmişti. Çeşitli eğitimlere gidip sertifikalar alınca alanında uzman olmuştu.

"Gerçekten güzel oldum mu?" Olduğu yerde eteğinin ucunu tutarak bir tur döndü. Aynadaki yansımasını beğenmişti ama defalarca çok güzel olduğunun söylenmesini istiyordu. Dakikalar sonra Arda onu almaya gelecekti.

"Gerçekten çok güzel oldun. Su gibisin..." Esma çekmecede duran minik nazar boncuğunu çıkarıp elbisesinin iç kısmına taktı. Aynı zamanda nazar duası okumayı da ihmal etmedi. Gözünden kıskanıyor deyimi Asude için geçerli olmalıydı. Asude arkadaşını öpüp ayrıldı. Arda'nın gelmesini bekliyordu.

"Dışarıda oturalım biraz. Bende bir sigara içeyim." Asude arkadaşının önünden geçip dükkânın önünde duran sandalyeye oturdu. Esma da yanında yerini aldığında iki kız etrafı süzmeye başladı. Havaların sıcak olmasından kaynaklı insanlar akşamüzeri olduğu için sokaklara dökülmüştü. Herkes telaşla bir yere yetişmeye çalışıyor gibiydi.

Birkaç çocuk caddenin ortası demeden futbol oynuyor, kızlar yere tebeşir ile çizdikleri çizgilerin üzerinde seksek oynuyordu.

"Asude abla gel tek kale maç yapıyoruz."

"Kaancım külkedisi prensese döndü bebeğim. Yarın sözüm olsun oynayalım." Kaan dudaklarını büzdü memnun olmamış gibi.

"Sen Asude ablasın, her halinle oynarsın." Asude çocuğun ısrarları karşısında kızmak istese de yapamıyordu.

"Saçın bozulur, terlersin makyajın akar." Esma bahaneleri sıralarken diğer çocuklar da ısrarla tezahürat yapmaya başladı.

"Hadi ablacım, lütfen gel... Asude abla... Asude abla!" Asude daha fazla dayanamayacaktı. Oturduğu yerden kalktı ve topuklu ayakkabılarını çıkardı.

"Terliklerini ver Esma." Esma'nın ayaklarından zorla aldığı rahat terlikleri ayağına geçirip koştu ortaya. İlk başta kaleye geçmişti ama top ayağına gelince kaleyi bırakıp topla koşmaya başladı.

Kaan'ı geçti, Süleyman'ı da geçti şimdi Müslüm ile karşı karşıya kalmıştı. Kaleyi isabet alıp topa vurduğunda Müslüm'ün uzun boyu sayesinde top kaleden sekip havada süzüldü, süzüldü ve Dağkıran'ların dükkânının camında süzülüşüne son verdi.

Tuz ile buz olan camın sesi ortalığı derin bir sessizliğe mecbur bırakırken Asude şaşkınlık ve pişmanlık dolu gözlerini sıkı sıkıya kapatmıştı. Üstelik Gülendam ablaya diktirdiği yırtmacı da boydan boya açılmıştı. Bir eli yırtmacı kapatırken bir eli gözlerini örtüyordu.

"Ulan ne oluyor?" İçeriden çıkan azman ile Asude ellerini kulaklarından indirdi. Devrim ile karşı karşıya geldiğinde adamın sinirle bakan gözlerine aynı şekilde karşılık verdi.

"Kusura bakma yanlışlıkla oldu," dedi. Hatasını görmezden gelmeyecekti elbette. Zarar neyse ödeyecekti de.

"Yanlışlıkla mı oldu? Sen buna yanlışlık mı diyorsun?"

"İsteyerek yapmadığıma göre yanlışlıkla olmalı değil mi? Özür diledim, zararın neyse ödeyeceğim uzatma istersen." Devrim dükkândan çıkıp kızın yanına kadar geldi.

"Taksirle camımı kırdığının farkındasın değil mi? Burada top oynarken ne düşünüyordun? Her taraf dükkân, cam çerçeve. Tabii ki kırılacaktı. Bir de yanlışlıkla oldu diyor."

"Hayırdır hukuk okuduğunu yedi düvele duyurmak isteyen birinci sınıf öğrencisi gibi araya hukuki terimler mi serpiştirmeye başladın? Sana yanlışlıkla oldu diyorum inatla anlamıyorsun. Anlaman için illa kafanı mı kırmam gerekiyor?" Asude adamın üzerine yürüyüp gözlerinin içine baktı. Seneler önce karşılaştığı, dertleştiği o halden anlayan adam değildi karşısındaki. Gözleri o zamanki gibi bakmıyordu.

"Dene istersen?"

"Ne derler bilirsin. Deliye taş atma başını yarar. Benimle uğraşma, çok pis kin güderim. Günyüzü göremezsin yoksa." Devrim hırslanmıştı ve derin nefesler alıyordu. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor, ağzından çıkacak kelimelere hâkim olamamaktan korkuyordu.

"Sen varya sen..." Dedi sinirle. Bir süre ne söylemesi gerektiğini düşündü.

"Sen delinin tekisin."

"İnkâr ettiğimi hatırlamıyorum," cadde ortasında durmuşlar çocuk dalaşı yapıyorlardı. Esma hemen diplerine kadar gelmiş ikilinin olası kavgasını nasıl önleyeceğinin hesabını yapmaya başlamıştı.

"Asude bak Arda gelecek şimdi. Saçını makyajını son defa kontrol edelim."

"Ne? Bir de bu hırçınlıkla sevgili mi yaptın? Esma boşuna uğraşma kardeşim. Güneşi balçıkla sıvayamazsın. Allasan pullasan yine de bu kızı değiştiremezsin. Bak gör o oğlan bırakır bunu. Anlar bir ömür bir geçmez bununla." Devrim sinirden konuyu başka taraflara çekiyordu. Neden bu kadar sinirlenmişti? Az önce masasında otururken Asude'nin çocuklarla oynayışını gülerek izlerken gayet iyiydi. Ne olmuştu da bu kadar hırçınlaşmıştı.

Asude ise nefretle baktı karşısında duran adama. Herkes onun Arda tarafından terk edilmesini bekliyordu. Tüm mahalle eline çekirdek almış, işi gücü bırakmış öylece düşmesini istiyordu. Küçüklüğünden beri kabullenememişlerdi onu. Herkesin gözünde Asude anormal bir kişiliğe sahipti.

Toplumlarda kalıplaşmış kurallara başkaldırdığınızda tarlalarda çıkan piç ot muamelesi görürsünüz. Azıcık ayaklarınızın üzerinde durmaya kalkın, size dayatılanları kabullenmeyin, standartlar dışına çıkın o zaman size yakıştırılan kelimeler bellidir. Ya deli olursunuz, ya çirkef ya da azgın. Ailenizin size veremediği terbiyeyi vermeye kalkan komşularınız ile geçer ömrünüz. Kendi adınıza taşımadığınız gelecek kaygısını komşularınız sizin adınıza taşır.

"Ne olacak bu çocuğun hali?" İle başlayan cümleler, "Hangi kapılara kul olacak bu? İki güne kapının önüne bırakırlar," ile devam eder. Kimse de üzerime vazife olmayan konularda susma hakkımı kullanıyorum demez. Siz kimsenin evine karışmazken sizin evinizi karıştırmak için etrafta çomak arayan bir sürü değişik insan ile muhatap olmak zorunda kalırsınız.

"Kuyruk acın neden anlamadım? Bırakılacak olan benim onu anladım ama sen neden dertleniyorsun? Bana bak..." derken işaret parmağını gözünün önünde salladı. Devrim ise gelecek olan cümleyi bekliyordu.

"Sana yüz vermiyorum diye mi bu havaların?"

"Sen ne diyorsun be?" Devrim telaşla inkâr ederken Asude gözlerinde parlayan parıltılar ile adama bakıyordu.

"Bence ne dediğimi gayet iyi anladın. Yanlış sularda yüzüyorsun oğlum, ben seni çok üzerim sonra gider ananın dizinde ağlarsın." Devrim aldığı karşılık ile kekelemeye başlamıştı. Hakkını vermeliydi ki Asude güzel laf sokuyordu. Ona karşılık vermek için birkaç dakika düşünmesi gerekiyordu insanın.

"Sen fazla kitap okuyorsun," dedi son çırpınışları ile. Kırılan cam için çıkmıştı konu nerelere gelmişti.

"Okumayı severim özellikle platonik âşıkların acıklı hikâyelerini okumayı daha çok severim," caddenin girişinde görünen araba ile gülümsemeye başladı.

"Neyse sen düşünmeye devam et. Camekânı yaptırınca hesabı kahveye yollarsın." Arda kuaförün önünde durduğunda Asude gülümseyerek gitti yanına. Devrim ise keyifle konuşan ikiliyi izlemekle kaldı. Sözlerinden, tavırlarından ölesiye utandı. Eğer Asude'nin sevgilisi olduğunu bilseydi onu izlemezdi, konuşmaz, kafa tutmazdı.

"Devrim kusura bakma ne olursun. Asude işte sinirlenince ağzından çıkanı kulağı duymuyor."

"Ne kusuru Esma, kız haklı üstelik," asılan suratı ile arada ikiliye bakmak istese de engel oluyordu. Bu saatten sonra gözü gözüne değmezdi. Adını duyduğu yerde yönünü değiştirirdi. Başkasının namusuna bakmak ona yakışmazdı.

"Haklı mı? Yani sen onu..." Esma cümlesinin sonunu getiremedi. Devrim katı bir dille reddetti ima ettiği şeyi. O kimseyi sevmiyordu, sevmezdi. İlk tanıştıkları andan itibaren Asude'nin enerjisi hoşuna gidiyordu. Onu gördüğü her yerde tanıdık bir sima görmüş olmak onu mutlu ediyordu.

Asude'nin seneler önce ona anlattıkları içinde kaya olmuş kalmıştı. Göz hapsinde tutması, kalabalıkta onu araması, bulunduğu ortamda bahsinin geçmesini engellemesi bundan sebepti. Artık akraba da olacaklardı iki kat daha dikkat etmesi gerekiyordu. Bu saatten sonra Asude kapının önünde bekliyorsa Devrim bacadan girecekti.

"Hayır, hayır öyle bir şey yok. Kızmakta haklı demek istedim. Konumuz kırılan cam iken ben kızın ilişkisine laf attım. Bana ne kimle sevgili oluyor, kiminle konuşuyor, açık mı giyiniyor kapalı mı giyiniyor. Ben yerimi bilemedim, sende kusura bakma lütfen. Durduk yere gerildin."

"Yok, ne kusuru? Neyse ben gideyim de bakayım şunun makyajına. Şimdi bana da carlamasın." Devrim konuşmadan kafasını salladı.

Esma yanından ayrılırken daha fazla orada durmadı ve geldiği gibi dükkâna döndü. İçeriden aldığı süpürge ile cam kırıklarını süpürmeye başladı. Her darbede içinden sayıyordu. Eğer saymazsa kafasını kaldırır bakar, bakarsa Asude'nin ona söylediklerini kabul etmiş sayılırdı.

"347, 348, 349, 350," son parçayı da faraşın içine aldığında hemen karşı kaldırımdan gelen kahkaha sesi ile irkildi.

"Bakma Devrim... Sakın kafanı kaldırıp bakma," telkinleri işe yarıyor gibi görünüyordu ki bir gülüş daha duyuldu. İşte bu adamın sonu olmuştu. Kırgın bakışları sesin sahibini bulduğunda eteğinin ucundan tutmuş ona açılan kapıya yürüyordu.

"Çok güzel olmuşsun deli Asude. Hak ettiğin sevgiyi alıyorsundur umarım..."

***

Günümüz...

"Ahh..." Arabanın koltuğunda sancı çekerken şakaklarından akan teri elinin tersiyle sildi Asude. Kocasının sürekli baktığı telefon ekranına gözleri kaydığında sancılarının arası dört dakikaya kadar inmişti. Dişlerini sıktı, derin nefesler aldı ve kocasını telaşlandırmak istemedi. Biliyordu ki onunda elinden bir şey gelmiyordu.

"Ulan açın yolu... Açın." Devrim kornaya asılmış delicesine basıyordu. Karısı doğum yapıyordu ve hastaneye yetişmeleri için tıkalı olan yolu aşmaları gerekiyordu.

"Devrim," dedi ve derin derin nefesler çekti içine. Canı boğazında atıyordu adeta. İkizlerin doğumundan tecrübeli olduğu için telaşlanmıyor, ne yapması gerektiğini biliyordu. Bir yere kadar sabredebilirdi ve canının acısı dayanılmayacak dereceye geldiğinde iniltileri bağrışa dönüştü.

"Ah! Devrim bir şey yap," derken kocasının telefonu çaldı.

"Ahmet Bey yolda kaza var sanırım trafik kilit, milim milim ilerliyoruz... Sancıların arası üç dakikaya indi... Evet, biliyorum... Tamam, tamam benim aklıma gelmedi o," Devrim telefonu kapatır kapatmaz karısına döndü. Asude o sancısının arasında gelecek olan cevabı bekliyordu. Bu sıkışıklıkta kuş olup uçamayacaklarını biliyordu ama içini ferahlatacak bir çözüme de ihtiyacı vardı.

"Kazanın olduğu yerde ambulans vardır güzelim. İki dakika seni burada bıraksam da ambulansın yanına gitsem olur mu? Doktorun hastanede bekliyor bizi. Hemen gideceğiz." Asude şuan en ufak bir çözümü kabul edecek durumdaydı. Yavrusu sağ salim doğsun da kimi getirirlerse getirsinler itiraz edemezdi.

"Git Devrim, git Allah'ın aşkına kurtar bizi." Devrim karısının sözlerinden sonra hızla indi aracından. Kapıları kilitlemeyi unutmadı.

Korna sesleri, bağırışlar kulağına ulaşırken kimse umurunda değildi. Aklı fikri arabada bıraktığı canlarında kalmıştı. Araçların içinden geçerken gözlerinden akan yaşlar görüşünü bulanıklaştırmıştı. İleride gördüğü ambulans ışıkları kurtuluş ışığı gibi gelmişti. Daha da hızlandı, yapabileceğinden daha fazlasını yapmak istercesine koştu.

Ansızın açılan kapılar, önüne çıkan kazayı izlemek için meraklı insanlara takılıp bir kaç defa düşse de aldırmadı karısı ve evladı için kalkıp yeniden koştu. Sağlıkçıları gördüğünde avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

"Yardım edin... Yardım edin karım arabada doğuruyor," sesini duyan bakışlar ona dönerken duyarlı insanlar Devrim'in geçmesi için koridor oluşturuyor ve ona izin veriyordu. Kaza yerine dört ambulans gelmişti. Polis ekipleri insanların kaza yerine yaklaşmasına izin vermiyordu.

"Memur bey Allah rızası için yardım edin karım arabada doğuruyor." 26-27 yaşlarında olduğunu tahmin ettiği polis memuru işittikleri ile hemen Devrim'i görevlilerin yanına götürdü.

"Sakin olun lütfen. Yardım edeceğiz, eşiniz nerede?"

"Arabada bıraktım, sancısı çoktu. Kaza olduğunu görünce doktorumuz size gelmemizi söyledi." Devrim telaşla konuşuyor, bir an evvel karısının yanına gitmek istiyordu. Hekim durumun aciliyetinin farkına vardığında hızla ambulansa koştu yanına aldığı diğer paramedik ile acil müdahale çantasını alıp Devrim'in yanına geldi. Kaza niyetine gelmişlerdi ama kaderlerinde doğuma katılmak vardı.

"Hadi gidelim. Siz yolu gösterin." Hekimin sözleriyle fırladı yerinden. Devrim önde sağlık görevlileri ve iki polis peşlerinde araçların içinde koşuyordu. Nihayet araç göründüğünde aracın yanında biriken insanlara aldırmadan açtı kapıları. Asude avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Devrim nerede kaldın?" Derin nefeslerinin arasında saçma bir soru gibi geliyordu o an. Keyif için gitmediğini biliyor olsa da can acısı ile sormak istemişti.

"Geldim güzelim, sana yardım getirdim," karısının elini sıkı sıkıya tutarken Asude son kez bağırdı. Bu bağırış kulak tırmalıyordu.

"Geldi... Devrim bebek geldi," doktorlar henüz yanına ulaşmıştı ki Asude uzanıp kızını kucağına aldı. Buz gibi bedenini göğsüne yaslarken gözlerinden dökülen yaşlar yanaklarını ıslatıyordu.

"Ağlamıyor... Devrim kızım ağlamıyor," bebeğinin sırtını okşuyordu ama bir türlü ağlamıyordu.

"Kenara gelir misiniz lütfen?" Doktorun uyarısı ile karısının elini bırakıp çekildi. Kızının sesini duymuyorlardı. Omzunda hissettiği el ile bakışları sahibine çevrildi.

"Sakin ol, telaş yapma iyi olacaklar," birkaç saniye sonra aracın içinden gelen cılız ağlama sesi ile tüm sinirleri boşaldı. Az önce omzuna dokunan memurun itiraz etmesine fırsat vermeden sıkıca sarıldı.

"Ağladı... Ağladı be. Babasının prensesi ağladı," koskoca adam hem ağlıyor hem konuşuyordu. Polis memuru ise gülen gözlerle sırtına vuruyordu. Devrim için baba olmak annesi gibi ilk andan bağ kuramadığından evladının bir ağlayış sesine hasret olmak demekti. O cılız ses çıkmadığı için ömründen ömür vermek, olduğu yerde erimek, o sese kurban olmak demekti. Baba olmak evladının doğumuna sevinemeden ölüm korkusu ile yüz yüze gelmek demekti. 38 derecelik yaz sıcağında iliklerine kadar donmak demekti.

"İkisinin de durumu iyi gözünüz aydın," dedi hekim gülen gözlerle. Devrim'in gözleri karısını bulduğunda koynuna aldığı kızını öpmekle meşgul olduğunu gördü. Saniyeler içinde kalbinden geçen her türlü duaya âmin dedi, şükürler etti.

"Hastaneye gitmeniz gerekiyor. Ambulansı çağıralım."

"Tamam, tamam olur. Ben doktorunu arayayım." Ambulans ters istikametten gelirken Devrim Ahmet Bey ile görüşüyordu. Devrim gelene kadar kızını ve karısını onlara emanet eti en kısa sürede yanlarına gidecekti. Gerekirse aracını yolun ortasında bırakırdı. Kızı hekimin kucağında Asude ise Devrim'in kolunda ambulansa yerleştirildi. Devrim giden ambulansın ardından bakarken göz pınarlarına dolan yaşları engellemek istemedi. Bıraktı ki aksınlar hemde mutluluktan.

"Ağlamayın artık bakın ikisi de çok iyiler." Devrim ona teselli vermeye çalışan memura gülümsedi.

"Evli misin?" Hayır, cevabını aldığında güldü.

"Âşık oldun mu?"

"Sanmıyorum olsam bilirdim," dedi soruların amacını anlamayarak.

"Bilemezsin, ben parmağımıza yüzükler takılana kadar bilemedim," dedi dudakları kıvrılırken. Aracının kapısını açmıştı ki devam etti.

"Sen önce âşık ol, aşkına kavuş bir de bebeğiniz olsun o zaman görürsün koskoca bedeninin minicik bir bedene kurban olduğunu. İki evladım vardı şimdi 3 oldu. Hepsinin yoluna ölürüm," memur anlayışla gülümserken teşekkür edip bindi aracına.

Aracının içinde heyecanla beklerken karısı ve kızının hastaneye ulaştıkları haberi geldi. Bir an evvel yanlarına gitmek istiyordu. Kuş olup, kanat takıp onlara ulaşmak. Yarım saat sonra yol açıldığında heyecanla çalıştırdı aracını. O gidene kadar ailesi çoktan ulaşmıştı hastaneye. Karısının odasının önüne geldiğinde kapıda onu bekleyen Burak ile karşılaştı.

"Allah analı babalı büyütsün Devrim."

"Sağ ol kardeşim," sarılışına karşılık verdi.

"İkisi de çok iyi merak etme," terleyen ellerini bir kez daha kurulayıp koridorda bulunan lavabolara kaydı gözü.

"Ben ellerimi bir yıkayayım öyle geleyim," hızlı adımlarla ellerini yıkayıp geldi. Kapının önüne geldiğinde Burak onun için açmıştı kapıyı. Ellerini hiç bir yere sürmeden heyecanla süzüldü odaya. Karısı yatağındaydı kızı da onun kucağında. Esma ise Asude'nin yanında durmuş elinde tuttuğu sütü karısına içirmeye çalışıyordu.

"Devrim geldi," dedi Asude heyecanla. Onlar ambulansla gelirken kocasını arkalarında bırakmak zoruna gitmişti. Odasına çıkarıldığı andan itibaren kocasını soruyordu. İşte şimdi ikisi de kavuşmuştu birbirine.

"Ay nihayet!" Esma gülümserken Asude oturduğu yerde hareketlendi. Kocasının kendisine bakan gözlerini gördüğünde aynı sevgiyle karşılık verdi.

"Hoş geldin dev..."

"Hoş buldum deli gelinim," yatağın kenarına geldiğinde dudakları karısının alnını buldu. Bir kaç saniye oyalandıktan sonra iştahla karnını doyurmaya çalışan kızına baktı. Minicik suratına büyük gelen gözleri vardı. Kaşları ve saçları gür olacaktı şimdiden belliydi. Annesinin yakasını öyle sıkı tutmuştu ki bırakırsa kaybedecek gibiydi.

"Hoş geldin güzel kızım," dedi parmağı alnını okşarken. Minik bir bebek teni okşamayalı uzun zaman olmuştu. Kokusunu içine çekmeyeli, saçlarını okşamayalı. Minik kızı doyduğunu belli ederken Asude kızını babasının kucağına uzattı.

"Hoş geldin ailemize babacım," öptü, kokladı, sevdi. Uykuya dalan miniğini yatağına bırakırken cebinde titreyen telefonunu aldı eline. Annesinin aradığını gördüğünde kızı ve oğlunun meraktan duramadıklarını düşünüyordu. Görüntülü aramayı cevaplarken karısını kolunun altına aldı.

"Babacım, annem ve kardeşim nasıl oldular?" Mehmet Devran'ın sesi duyuldu önce. Ardından Emine Hüma'nın küçük ekrandan tüm odayı görmek istercesine uzanan meraklı bakışları. Bu sene birinci sınıfı bitirmiş ikinci sınıfa geçmişlerdi. Artık her konuda bilgi sahibi olmak istiyor, büyüdüklerini ispat etmek istiyorlardı.

Asude sancılandığında, ki evde neredeyse altı saat sancı çekmişti Emine Hüma annesine yardım edebileceğini savunup onlarla hastaneye gitmek için uzunca süre ağlamıştı. İkna etmek güç olsa da bir şekilde başarmışlardı. Şimdi ise onlar telefon başında Asude ve Devrim ise hastane odasında mutluluklarını paylaşıyor, ailelerini birbiri ile tanıştırıyorlardı.

"Annen ve kardeşin çok iyi oğlum. Onları görmek ister misiniz?"

"Ay evet, evet baba. Hadi göster kardeşimizi." Emine Hüma annesini gördüğü için minik kardeşini merak ediyordu. Öyle hayaller kurmuştu ki onunla ilgili. Eve geldiği an evcilik oynayacak, tüm oyuncaklarını önüne serecekti.

"Bakın kardeşiniz burada," kamera uyuyan bebeğe çevrildiğinde iki çocuktan da beğeni dolu sesler yükseldi.

"Hii! Asuela çok güzelmiş," kızlarının adını Asuela koymuşlardı. Henüz kulağına ezan okunmamış, resmî kayıtlara geçmemiş olsa da kararları buydu. Devrim bu teklifle geldiğinde Asude memnuniyetini ve beğenisini esirgemedi elbette. Hepsinin ismi birbirini andırıyordu. Onlar minicik ailelerinde her türlü uyumu yakalamayı başarmışlardı.

Çocuklar ile görüşmeleri bittiğinde Esma hastane çıkışına geleceğini söyleyerek yanlarından ayrıldı. Biliyordu ki Devrim burada olduğu sürede Asude'nin yardım için kimseye ihtiyacı yoktu. Oda sessizliğe büründüğünde Devrim karısının yanına geldi. Koca cüssesini tekli koltuğa bıraktığında Asude'nin kapanmaya yer arayan gözlerine bakıp gülümsedi.

"On dört yaşında tanıdım seni. Sen o duvar dibinde gözlerim kaşınıyor bahanesine sığınıp Rukiye Sultan'a başkaldırışının sebeplerine ağlarken yüreğimin en derinlerine attın çentiğini. Dikiş izi gibi kaldı o sözlerin ta buramda. Gizli gizli izledim, gözledim, seninle güldüm, sana kızdım. Koruyorsun Devrim dedim, annesinden sevgi isteyen kıza acıyorsun o yüzden gözetliyorsun. Sonra anladım ki ben sana acımıyormuşum. Ben seninle birlikte senin acını yaşıyormuşum ta içerimde. Sen gülersen gülüyor, sen ağlarsan yüreğim kan ağlıyormuş. Sen benim için daima imkânsızdın deli gelin. Asla kabul olmayacak duam, gidemeyeceğim ülkeydin. Sen benim sahip olamayacağım zenginliktin. Ah elini ilk tuttuğum gün, bana ilk güldüğün an, ilk kavgamız, seni ilk öptüğüm an. Hepsi tek tek hatırımda. Sen bana on dördünde geldin. Bir geldin, delice çağladın ömrümde. İyi ki geldin, iyi ki o gün seni sevdim. Hayatımda var olduğun için, beni sevdiğin için teşekkür ederim. Seni seviyorum güzelim," Devrim karısının elinin üzerini öperken Asude tebessüm ediyordu.

"Söyleyecek öyle çok şeyim var ki. Sana ne zaman âşık oldum, ne zaman kızdım, o ilk tanıştığımız gün neler hissettim. Hepsini tek tek anlatmak istiyorum ama gözlerim kapanıyor. Şimdi birazcık uyuyayım söz veriyorum ilk fırsatta anlatacağım," dedi uyku mahmuru sesi ile. Devrim tanıyordu karısını. Asude her zaman ki muzip, beklenmediği yapan deli gelin Asude'ydi. Onun Asude'siydi...

SON...

Selamünaleyküm arkadaşlar :D

Final bölümü ile karşınızdayım ve Deli Gelin için veda konuşması yapmam gereken yerdeyiz...

Uzun bir süredir bu mecrada bulunuyorum. Bu final yapmış üçüncü hikâyem Allah'ın izni ile. Deli Gelin hepimizin okurken içinde yaşadığı, 'ya arada ben de bunu söylüyorum, yapıyorum, düşünüyorum, bu kız benden ibaret' dediğimiz uçarı bir karakterdi. Ele avuca sığmayan ruhu, bıcır bıcır etrafa dağılan fikirleri ile beni bir hayli zorladı. Devrim ile Asude arasında kaldığım çok zaman oldu. Yeri geldi Devrim haklı dedim, yeri geldi Asude sonuna kadar haklısın kızım saldır dedim.

Asude olduğu gibi görünen, toplumun dayattığı kalıplara girmeyi elinden geldiğince reddeden bir karakterdi. Devrim dışarıdan bakıldığında ağır, sözünün eri, kimseye eyvallah demeyecek biriydi. Bu iki güzel karakter bizim hikâyemizde bir araya geldiler ve hayatlarımıza misafir oldular. Deli Gelin giriş konusu olarak tamamen gerçek bir hikâyeden alıntıdır. İlerleyişi günümüz koşul ve imkânlarına uydurulmuş, eklemelerle süslenmiş bir hikâyedir.

Evet, yanlış duymadınız Asude ve Devrim gerçek hayatta yaşamış karakterlerdi. Asude burada anlatılandan kat be kat gözü kara, dediğim dedik, aklına koyduğunu yapan, baskın bir karakterdi. Namusuma laf edeceklerine varsınlar deli desinler diyecek kadar da uyanıktı.

Devrim ise karısından eksik kalmayacak kadar delikanlı, korkusuz bir adamdı. Gerçek hayatın Asude'si kocası ile karakola düşmemiş olsa da Devrim hikâyede olduğu gibi emniyet âleminin aranan yüzü, kavga sebebiyle bir ay gelmezse 'acaba başına bir iş mi geldi?' diye merak edilen biriydi.

Vakti zamanında birbirlerini kırmış olmaları onların aralarında olan bağlarını hiç bir zaman bozmadı. İlerleyen yaşına rağmen karısını ardında bırakmak istemediği için gecelerce yaş döken bir adam, kocası kollarının arasında hayatından çıkıp giderken kendinden önce gidip burada onu bıraktığı için hem kızıp hem de kıyamayıp her gün arkasından ağlayan bir kadının hikâyesini günümüze uyarlayarak sizlere sundum.

Bu serüveni sizlere ulaştırmam da bana ilham olan Deli çiftimize teşekkürlerimi sunuyorum. Bu zamana kadar her anlamda yanımda olan kızlarıma teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız ve canımsınız.

Hikâyenin son halini düzenlerken gecesini gündüzüne katan, sınav aralarında işi gücü bırakıp benim kahrımı çeken, hikâyelerime kendi hikâyesi gibi sahip çıkan adaşım Hatice Kübra'ma da teşekkür ediyorum. İyi ki varsın ve canımsın...

Son olarak da hikâyemi okuyarak büyümesini sağlayan, her gün artan yorum sınırlarında ve oylarda asla beni kırmayan, bıkmadan tek tek yorum yazan siz okuyucularıma teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız ve canımsınız.

Diğer hikâyelerim; Bahtsız Damat (Del Gelin Serisi), Kelebek sesleri, Sade'm ve Vaha'da buluşmak dileği ile...

Hepiniz Allah'a emanetsiniz :D 

Continue Reading

You'll Also Like

911K 5.3K 7
Merhaba benimle aynı kaderi paylaşan kız kurusu kardeşlerim. An itibariyle hepimi aynı dertten müzdarip ve sonunda üzerimizde ki baskılara yenilme...
1.5M 104K 62
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Hiçbir kadını kıyafetiyle, saçıyla başıyla...
ARAF By Merve

Fanfiction

44.4K 3.1K 56
Aslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum...
47K 3.4K 25
Ateş kaya: Canım dediğim canımı aldı,yar bildiğim yara açtı ASme Sahra Şah: Coğrafya kaderdir denilirdi ama ben ailemin işlediği günahların kehaneti...