with the moon i run

larrys_cookie द्वारा

102K 5.8K 2.9K

Louis huysuz bir vampir. Harry ise ondan korkmayacak kadar aptal. au, harry/louis, wip orijinal kapak editi:... अधिक

1. Blood Bank
2. Dracula and Juliet
3. Chitty Chitty Fang Fang
4. Breathe
6. Paradise Lost
7. Bliss or Woe
8. Promise
9. Euphoria
10. Breaking Point
bölüm değil :(
11. Let It Kill You
12. Forever
13. We Are One

5. Love at First Bite

9.4K 506 207
larrys_cookie द्वारा

"Bu akşam benimle geliyorsun."

Harry ısırmakta olduğu elmasından yukarıya, Louis'ye doğru baktı. Parçayı ağzında bir kere çiğnedikten sonra, "Olur." diye mırıldandı.

Louis onun yanındaki masaya çöküp kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Nereye olduğunu sormayacak mısın?"

Harry gülümseyip sandalyesini onunkine yapıştırdı. "Hayır."

Louis onu okul kantini gibi topluma açık bir yerde olmalarına rağmen kendinden ittirmedi. Artık uğraşmıyordu. Tüm okul onlardan haberdardı zaten. Hizmetli Bay Gallagher hariç. O sağırdı.

"Güzel, kendine bir kostüm ayarla." dedi kollarını göğsünde birleştirip. "Bir partiye gidiyoruz."

Grimshaw'ın onları beraber görmesinin üzerinden fazla geçmemişti lakin dün akşam Louis'ye gönderdiği parti davetiyesinde Harry'yi de görmekten mutluluk duyacağını yazmıştı. Mesaj oldukça barizdi. Harry'nin gelmesi gerekiyordu.

Harry elmasından bir ısırık daha aldı. Dudaklarını yalayıp, "Sen ne olarak gidiyorsun?" diye sordu.

"Bir vampir olarak."

"Yaratıcı." Lokmasını yuttu. "Benim için bir önerin var mı yoksa tüm gece yanında bir Miley Cyrus gezdirmek seni rahatsız eder mi?"

"Bir vampir olarak gel." Louis sandalyesinde hafifçe kıpırdandı. Harry'yi o kadar dar bir şeyin içinde görmeyi kaldırabileceğini sanmıyordu. "Gideceğimiz yerdeki hemen herkes vampir olarak gidecek. Daha az dikkat çekersin."

Harry bir süre bunu gözden geçirdi. Elmasıyla birlikte. En sonunda dilini ön dişlerinin üzerinde gezdirip, "Takma dişlere ihtiyacım var." diye mırıldandı.

Louis onu Miley fikrinden bu kadar çabuk vazgeçirebildiği için rahat bir nefes verdi.

Hemen sonra aydınlanarak sordu Harry. "Vampir bir Miley çok da kötü bir fikir değil."

Louis verdiği nefesi geri aldı. "Hayır," dedi hızla. "Bu kötü bi fikir."

Harry'nin yüzü düştü. "Pekala." elmasını elinde bir tur döndürdü. "O zaman Miley kostümümü kullanacak başka bir yer bulmalıyım."

Louis istavroz çıkarmamak için kendini zor tuttu.

-

"Neden kahrolası bir bandana taktığını gerçekten anlayamıyorum." Louis siyah deri ceketinin uçlarını düzeltti ve masaya bıraktığı kadehinden bir yudum aldı. Kaliteli şarabın arasına katılmış kanın hafif esansını tadabiliyordu.

Harry koyu yeşil bandanasını düzeltti. "Kostümümün bir parçası."

"Tarihte bandana takan tek bir vampir figürü söyle bana."

Harry ona ters ters baktı. "Eminim birileri giymiştir. Çünkü bu acayip havalı bir şey." dedi ve Louis tek bir kelime dahi edemeden ekledi. "Ve sakın hoşuna gitmediğini söyleme, ona bayılıyorsun."

Louis içmese bile bir süre kadehini dudağına yapışık tuttu. Barın lobisinin yaydığı koyu kırmızı ışık Harry'nin yüzüne ve saçlarına vuruyor, salak bandanasının kahverengi bir tonda görünmesine neden oluyordu. Harry'nin abarttığı kadar olmasa da bandanayı biraz sevmişti. Rengi gözlerine iltifat ediyor, buklelerini yüzünden çekip kırmızı yanaklarını ve daha da kırmızı dudaklarını öne seriyordu. Fakat bu yine de vampir konseptiyle bir alakası olmadığı gerçeğini değiştirmezdi

"Sen manyaksın." dedi en sonunda ve kadehini tek dikişte bitirdi. "Bandanalar aptaldır. Kimse onları sevmez. Özellikle de vampirler."

"Bu vampir seviyor." dedi Harry eliyle kendini işaret edip. "Ve bandanama aptal deme."

Louis üçüncü kadehini önüne çekerken onu sinirlendirebildiği için gülümsüyordu. "Sen nasıl istersen, çaylak."

Harry savaş kazanmış bir tavırla lobilerinin deri koltuğuna yaslandı. Louis kendine engel olamadan gözlerini onun vücudunda gezdirdi. Siyah bir gömlek ve dar siyah bir pantolon giyiyordu. Normal halinden tek farkı gömleğinin düğmelerinin göğsüne kadar açık oluşu ve gözlerinin etrafına yapılan 'vampir makyajı' idi. Ve elbette bir de bandanası.

Louis'yi en çok şaşırtanı ise dişlerine -tanrı bilir nasıl- ekleme yaptırdığı seramik takma sivriliklerdi. Eğer Harry ikide bir dilini dişleri üzerinde gezdirmese ve hafif peltek bir şekilde konuşmasa, Louis onları gerçek bile sanabilirdi. Harry onlarla çok gurur duyuyordu. Gecenin başında heyecanla arabasının yolcu koltuğuna oturmuş, onu ne kadar da vampir gibi gösterdikleri hakkında uzunca konuşmuştu. Kendini kanıtlamak için birkaç kere Louis'nin elini bile ısırmayı denemişti.

Uzanıp bandanasından çıkan inatçı bir bukleyi yeşil kumaşın altına ittirdi, Louis. "O kadar da aptal görünmüyor." dedi kendini durduramadan. "Güzel görünüyorsun."

Harry içgüdüsel olarak kendini onun dokunuşuna doğru ittirdi. "Teşekkürler, Vamp." Hafifçe ona yaklaşıp çenesini öptü. "Sen de fena değilsin."

Dudakları çenesinde bir saniye fazla oyalanınca Louis içinde oluşan fırtınayı dindirebilmek adına kadehinden büyük bir yudum aldı. Fazla işe yaramamıştı. Birkaç kez gözlerini kapayıp açtı. Harry'nin vücudundan yayılan sıcaklığı her yerinde hissetmemeye çalıştı. Ne kadar inkar etmeye çalışsa da aslında tüm olan buydu. Ondan yayılan çekim gücü iradesini yerle bir ediyordu. İçten içe biraz sağduyu bulabilmeyi her umduğunda sahip olduğu az miktarda kontrolü de kaybediyordu. İşler onun istemediği bir yöne sapmadan önce bir şeyleri değiştirmeliydi belki de. Bu aralarındaki çekim onları her nereye götürüyorduysa iyi bir yer değildi, Louis bunu biliyordu. Durmalılardı. Ateşin etrafında dans etmeyi kesmeli, koşarak uzaklaşmalılardı.

Elini yavaşça onun belinin çukuruna doğru ittirdi. Harry'nin gözleri kapandı ve kalp atışları hızlandı.

Louis çaresizce ona doğru çekilirken aklının edebiyatın en eski parçalarından birine takılmasına engel olamadı: Kayıp Cennet. Aden. Çünkü ikisi o lobide bir beden sayılabilecekleri kadar yakınken tarihin en trajik hikayelerinden birinin başkahramanları haline gelmişlerdi. Günahların en büyüğüne karşı direnemeyen iki aşığın ölümlü sonu. Louis gibi lanetli bir yaratığın böylesine kutsal bir yerde bulunması bile başlı başına bir yanlışken peşinde oraya ait bir yaratığı da götürmesi nasıl affedilirdi? Ayağını kaydırıp onu acımasız ve ölümlü dünyaya düşürecek ilahi güç kucağındaki güzel yaratığın birkaç sabırsız dokunuşunda saklıydı. Hikayenin neresinde durduğunu bile bilmiyordu; Adem miydi Havva mı? Tanrı mıydı yoksa günaha çağıran yılan mı? Emin olduğu sadece iki şey vardı: Ne olduğu önemli değildi. Yasak meyveyi yiyecekti, cenneti kaybetmek yanında çok önemsiz kalırdı.

Yapması gerekeni unutup yanlışı seçmeye ne zaman bu kadar alışmıştı bilmiyordu fakat hata olduğunu bile bile ona dokunmaya devam etti vampir. Ona verdiği her küçük temasın nefesini kesişini, kalp ritmini bozuşunu ve ismini bir dua gibi inleyişini izledi serseme dönmüş bir halde.

Yüzyıllık hayatı boyunca hep kendini kontrolü elinde tutmaya zorlamıştı. İnsandan maskesini takınıp insanların arasına kaynamaya çalışıyor ama aynı zamanda da onlardan uzakta durmaya özen gösteriyordu. Hayatı karmaşık bir spektrumun üzerinde bir ileri bir geri giderken kendini ne kadar zorladığını fark edememişti. Şimdi ise onu spektrumun ortasından başka bir köşesine çeken biri vardı. Bu köşenin yanlış ya da doğru olduğuna kim karar verebilirdi? Evet, onları iyi şeylerin beklemediği kesindi fakat neden hep sonunu düşünerek hayatını yaşamalıydı ki? Herkes hatalar yapardı, herkes risk alırdı. Louis daha önce bu riske değecek birini tanımamıştı sadece.

Bakışlarını çoktan kendini dokunuşuna bırakmış insanına dikti. Dünya üzerindeki en güzel risk, neredeyse kucağında oturuyordu o an.

"Umursamıyorum," diye mırıldandı birdenbire. Harry başını kaldırıp sorar gibi ona baktı. Louis belinde tuttuğu elinden yardım alarak onu tamamen kucağına çekti. Gerçekten de umursamıyordu, bu Harry'yi korumak için Grimshaw ve adamlarına oynadığı küçük bir tiyatro parçası falan değildi artık. Louis umursamıyordu ve bunu söylerken sonuna kadar dürüsttü. "Sen çok sıcaksın, geri kalan hiçbir şey umrumda bile değil."

Harry kıkırdadı. Louis sesi kulaklarında tutmak istedi bir şekilde. "Sarhoş mu olmaya başladın, Lou?"

Birkaç kadeh içmişti ama sarhoş sayılmazdı. "Hayır," diye fısıldadı dudaklarına doğru. Harry'nin sahte dişlerini dudaklarında hissetmeye çalıştı. "Sadece seni çok istiyorum." dedi loftta geçirdikleri geceden alıntı yaparak. Harry anladığını belirtir gibi gülümseyerek hafifçe alt dudağını ısırdı. Bu Louis'nin kalçalarında tuttuğu ellerini sıkmasına neden oldu.

"İşte şimdi eğlencelisin." dedi Harry.

Louis tüm gücüyle ondan yayılan sıcaklığa tutundu. İçerisi sigara, alkol ve kan gibi kokuyor olsa da Harry'nin çok daha taze olan kokusu Louis'nin etrafını çoktan sarmıştı. Cildinden gelen vanilya esansı buklelerindeki parfüme karışıyor, Louis için özel hazırlanmış bir iksire dönüşüyordu. Kan, arzu ve canlılık. Ondan almak istediği üç şey. Hepsi ellerinin altında, gözünün önünde, bir öpücük kadar uzağındaydı.

Bir süre kendini toparlayabilmek için etrafına odaklanmaya çalıştı. Kulübün ritimli şarkılarına, loş ışıklarına ve etraftan gelen konuşmalara, kahkaha ve inleme seslerine odaklandı. Hiçbirinin önemi yoktu.

Kucağındaki insandan başka hiçbir şey ilgisine değmezdi.

Bu yüzden ilgisini dışarıya vermeyi kesip Harry'ye odaklandı tekrar. Gözlerini yumdu. Yumuşak dudaklarının teni üzerinde verdiği hisse ve insanın çıkardığı tatlı seslerin lobileri içindeki titreyen yankısına odaklandı.

Tek istediği buydu. Yüzyıllardan beri. Tek istediği.

"Çok soğuksun." diye mırıldandı Harry, dudaklarını Louis'nin boynuna bastırıp. "Hoşuma gidiyor."

Louis çok eskiden duyduğu ateş ve buz efsanesini düşündü. Onlara uyan bir mitti bu. Yine de bir buz parçası olarak kolları arasında yanan bir ateş topunu tutması anlattıkları kadar acı verici veyahut ziyankar değildi. Louis buzdu fakat ateşi istiyordu. Ona anormal derecede normal hissettiriyordu bu durum. Tüm bunlar gözüne çok basit bir matematik formülü gibi göründü bir an; sıcağı istiyordu ve sıcağı alacaktı. Bu kadar.

"Sana dokunmak istiyorum." diye fısıldadı nefes nefese. Harry güler gibi bir ses çıkarttı. Louis onun aklını okudu: İzne ihtiyacın yok, aptal. Tek yapman gereken ellerini uzatmak, ben zaten yanıbaşındayım.

Ellerini uzatıp yarısı iliklenmiş gömleğinin altından ona dokunduğunda, parmaklarındaki buz tutmuş boğumların ilk defa ısındığını hissetti. Daha fazlasını isteyen açgözlü elleri yukarılara çıktı, sıcağına dokunup kendi soğuk ve doyumsuz ruhunu ısıtabilmek için.

Harry yüzündeki yarı sarhoş gülümsemeyle tüm bunlara izin verdi. Konu Louis olduğunda hiçbir şeye karşı çıkmıyordu. Sabırsız bir istekle Louis'ye uzanıyor, verdiği her şeyi sualsizce alıyordu.

Soğuk parmaklarının dokunuşuyla ürperince onun sıcak nefeslerini yüzünde hissetti, Louis; onun nefesinde boğulmak istiyordu. İçindeki buzdan canavar bir çöle düşmüştü ve eriyip yok olmak üzereydi.

Onu kolları arasına daha fazla çekti.

Harry'ye sahip olduğu her şeyi vermeye çok ihtiyacı vardı. Bu isteği onu tuttuğu yerleri daha çok sıkmasına, sivri dişlerini dudaklarına batırıp çıkardığı derin sesleri dudaklarıyla saklamaya çalışmasına neden oluyordu. Mantıktan ve kontrolden geriye bir şey kalmamıştı. Her şey bir kez daha Harry ve onun çaresiz avı Louis'den ibaretti.

Harry dudaklarını sertçe onunkilere bastırıp dilini dişlerine sürtene kadar neler döndüğünü fark etmedi bile. Hemen sonra dişlerinden biri elinde olmadan Harry'nin dudağına battı ve Louis buz gibi donup kaldı.

Kan tadı alıyordu. Dudaklarına değen, sadece birkaç damlasıyla boğazını bir bıçak gibi yarabilen tatlı sıvı Harry'nin kanıydı.

"Hayır..."

Onu kucağından öyle hızlı ittirdi ki Harry savrulduğu koltuğa tutunmak zorunda kaldı. Saniyeden bile daha az bir vakit sonra Louis nefes nefese lobinin karşı duvarına attı kendini. Mavi gözleri kararırken titreyen eliyle dudaklarında kalan kanı sildi. Dişleri acı verici bir sivrilikte sızlıyorlarken bile boğazındaki ateşi unutturmuyordu. Asıl acının sebebi orasıydı.

Harry irileşen gözlerini odanın karşısından ona dikti. "Louis-"

"Burada kal." diye konuştu vampir sertçe ve kendini lobiden dışarıya attı.

Hiçbir şeyin normal ya da basit olduğu yoktu. Louis devasa bir yanlış yapıyordu.

-

Ateş ve buz. Adem ve Havva. Mutlu başlasalar bile asla mutlu sona ermezlerdi. Louis bunu biliyordu. Her zaman da bilecekti.

Balkona çıktığı anda soğuk hava, soğuk yüzüne çarptı. Bardan yükselen müzik hala devam ediyor, sigara ve alkol kokusu hala havada dolanıyordu. Ama artık sıcak yoktu. Dilinde hala Harry'nin tadını alabilmesine rağmen hem de.

Sıcaktan ne kadar uzak o kadar iyi, diye tekrarladı içinden. Defalarca ve defalarca tekrarlardı. "Sıcaktan ne kadar uzak," Derin bir nefes aldı. "O kadar iyi."

Başaramıyordu. Ağzından çıkan , doğru ve mantıklı olduğunu bildiği kelimeler ilk defa onu etkilemiyor, kararını değiştirmesinde yardımcı olmuyorlardı. O bir vampirdi. İstememesi gereken şeyleri istemek onun bir iç güdüsüydü. Sorun ise şimdiye kadar içgüdülerini hep yok sayabilmiş olmasıydı. Şimdi ise... yapamıyordu. İsteği çok güçlüydü, her saniye daha da güçleniyordu.

Ateş ve buz.

Boktan bir metafordu belki de sadece. Yeterince isterse o da ateş olabilirdi. Ama ateş olsaydı da buzu isteyeceğini biliyordu çünkü Harry ve o asla aynı başlık altında duramazlardı. Bir ateş olarak buzu istemekte saçmaydı. Bunu Harry'ye söylemeliydi belki de: "Git ve başka yerde ateş ol."

Yeşil gözlerinin kısıldığını ve dolgun dudaklarının düz bir çizgiye dönüştüğünü hayal etti. Aptal bandanasını düzeltir ve muhtemelen, "Ağır ol, sivri diş. Çöle düşen bedevi sensin." gibi bir şey söylerdi.

Louis ellerini balkonun demirliklerine bastırdı ve içine soğuk havayı çekti. Yeterince soğukta durursa sıcağı unuturdu belki de.

"Bakın burada kim varmış."

Grimshaw'ın sesini duyar duymaz gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. İhtiyacı olan son şey bu göt deliğiydi.

Nick yavaş adımlarıyla yanına gelerek, "Nasıl gidiyor, eski dostum?" diye sordu. Yüzündeki eğlenen ifade Louis'nin gerilmesine neden oldu. "Küçük, çakma vampirini yalnız bıraktığına göre ciddi bir sorun olmalı."

Louis mümkün olabilirmiş gibi daha da gerildi. "Anlaman için daha ne kadar bariz olmam gerekiyor bilmiyorum, Nick." dedi boğuk sesiyle. Sesi hiç duymadığı kadar agresif ve tehlikeli çıkmıştı. "Harry bana ait."

Nick yüzündeki gülümseyi silmeden kaşlarını kaldırdı eğlenir gibi. "Louis, aklın başından mı gidiyor yoksa kuralları gerçekten de unuttun mu?" diye sordu. Bu sırada onun surat ifadesini değiştirebilmek için yüzünü ne kadar parçalaması gerektiğini hesaplamaya çalışıyordu, Louis. "Onun sana ait olması için ondan beslenmiş olman gerekir."

Bunun üzerine Louis olduğu yerde durdu. Nick'in bunu bir yarışma haline getireceğini biliyordu fakat çoktan unutup işine bakacağını düşünmüştü. Ama yaşlı vampirin sesindeki bir şey Louis'ye tersini anlatır gibiydi.

Onun bu sessizliği Nick'i gülümsetti. "Anlamayacağımı mı sanmıştın?" dedi ve rahat bir şekilde ellerini arkasında birleştirdi. "O güzel bir parça, Tomlinson. Eğer sende kalmasını istiyorsan bu konu hakkında bir şeyler yap," Vampirin karanlık gözleri kısıldı. "Ya da bırak ben yapayım."

Louis onun ağzından çıkacak tek bir kelimeye daha tahammül edemeyeceğinden insanüstü bir hızla balkondan içeriye girdi.

Her geçen saniye daha da batıyordu.

-

O gece lobiye ikinci kez adım attığında Harry yeşil bandanasını masaya koymuş, Louis'nin içini yarım bıraktığı şarap kadehi ile oynuyordu. Uzun parmakları bardağın yuvarlak kıvrımlarında dönerken Louis onun bunların hiçbirini hak etmediğini düşündü. Tüm bunların suçlusu kendisiydi fakat az önce onu haddinden fazla korkutmuş olmasına rağmen Harry hala buradaydı...Louis'yi bekliyordu.

Vampirin yüzündeki ifade daha o engelleyemeden yumuşadı. Gözlerini dağınık buklelerinden büzülmüş dudaklarına indirdi. Somurtmasının sebebi Louis'ydi, ona bunu kendisi yapmıştı.

Derin bir nefes alıp ona doğru yürüdü. Yeşil gözlerin meraklı bakışları altında Harry'nin yanına oturdu. İçinde ona dokunmak ve her şeyin yolunda olduğunu söylemek için yanıp tutuşan bir parça olmasına rağmen bakışlarını masadaki bandanaya dikti. "Neden çıkarttın?"

Harry'nin dudakları hafifçe kıvrıldı. "Aptal olduğunu söyledin."

"Sen de yanıldığımı söyledin." dedi Louis. "Haklıydın da."

Harry hafifçe başını döndürüp onun gözlerinin içine baktı. Yüzündeki ifadede korku yoktu, sadece biraz endişe vardı. "İyi misin?" diye sordu içtenlikle.

Louis bu sefer dayanamadı ve yavaşça uzanıp ona sarıldı. Kollarını etrafına doladı ve sıcak bedenini tekrar kendine çekti. Onu peşinden bir pislik çukuruna sürüklemiş, bir de üstüne kendini kaybetmekten son anda kurtulup onu korkutmuştu. Nasıl olmuştu da hala burada yanında oturup ona dokunmasına izin veriyordu, Louis'nin hiçbir fikri yoktu.

"Benden korkuyor musun?" diye fısıldadı burnunu kulağıyla boynu arasındaki yere sıkıştırıp. Kokusunu içine çekmemeye özen gösterdi bu sefer. Bunu yapmaya izni varmıydı emin değildi. Harry'yi rahatsız edecek bir şey yapmak istemiyordu.

Harry ellerinden birini onun çenesine koydu. "Sen kendinden korkuyor musun?"

Almayı beklediği yanıt bu değildi bu yüzden bir süre kararsızca durdu; kendinden korkuyordu, evet. Korkuyordu çünkü o bir vampirdi. Birilerine zarar verebilmesi muhtemel, hiç bitmeyen bir güç barındırıyordu içinde. Onu yaralayan, sevdiği şeylerden uzakta tutan, ölümsüz hayatını çekilmez hale getiren bir güçtü bu.

"Sana zarar vermek çok kolay." diye yanıtladı sessizce. "Beni korkutan tek şey bu."

Harry ondan ayrılıp bir süre anlamaya çalışıyormuş gibi gözlerinin içine baktı, sonra eliyle saçlarını karıştırarak bandanasına uzandı. "Bu gece seninle kalabilir miyim?" diye sordu.

Louis hafifçe geriye çekildi. "Burada mı kalmak istiyorsun?"

Harry omuzlarını silkti. "Sen nerede kalacaksan orada kalmak istiyorum."

Tüm olanlardan sonra hala Louis'nin yanında olmak istiyordu.

"Peki ya büyük teyzen?"

"Mutfaktaki direğin ben olduğumu sanıyor."

Louis güldü. Uzanıp bandanayı Harry'nin elinden aldı ve dikkatlice başına bağladı. "Eve gidiyoruz o halde."

-

Batman kostümü içindeki Liam'ın bitmek bilmeyen sorularını ("Kostümümü beğendiniz mi?", "Parti nasıldı?", "Ben Batman'im", "Harry bizde mi kalıyor?") ve Zayn'in onaylamayan bakışlarını atlattıktan sonra Louis sonunda odasına varabildiğinde rahat bir nefes aldı. Harry'yi kolundan tutup içeri çekti ve kapıyı kilitledi. İkilinin gerçekten içeri girmek istediklerinde bir kilitle engellenemeyeceklerini biliyordu fakat burada onların güvenine ihtiyacı vardı. O bir yetişkindi, odasına gecenin bir yarısı çokça düşkün olduğu bir insanı sokarken ne yaptığını biliyordu. Ya da bildiğini sanıyordu.

"Bunun için üzgünüm, evde bir insanın oluşuna pek alışkın değiller."

Harry gülümserken odanın içine doğru adımladı. "Önemli değil, seni önemsiyorlar."

Louis önemsedikleri kişinin Harry olduğuna bahse girerdi. Liam da Zayn de çoktan Harry'nin Louis için öylesine biri olmadığının farkına varmışlardı, belki Louis'nin kendisinden bile daha iyi biliyorlardı bunu. Ona gelecek herhangi bir zararda Louis'nin en çok kendini suçlayacağının da oldukça farkındaydılar.

Louis derin bir nefes aldıktan sonra gömleğinin birkaç düğmesini çözdü ve yatağına doğru yürüdü. Siyah yorganın ucunu tutup yarısına kadar çekti. "İşini görür herhalde." Yastıklardan birini alıp biraz şişirdikten sonra yerine bıraktı. Başını kaldırıp odanın ortasında dikilen insana baktı. "Gir bakalım."

"Bu kadar mı? Uyuyacak mıyız?"

Louis yatağa otururken sorar gibi ona baktı. "Ne yapmak istiyorsun?"

Yavaş adımlarla ona yaklaşırken düşünür gibi dudaklarını büzüyordu Harry. Sonunda yanına geldiğinde Louis'nin onun için açtığı kısma uzandı ve biraz gerindi. "Yatağın uyuyarak harcamak için fazla güzel."

Bu odada daha önce de bulunmasına rağmen bu seferkinde farklı bir şey vardı. Son geldiğinde Louis onun bir an önce gitmesini istemişti fakat şimdi uzun bukleleri yastığının üzerinde gelişigüzel desenler oluştururken sanki başından beri buraya aitmiş gibi görünüyordu.

İşte, kontrol ve bonafide yanlışlar. Kafası yine düzgün çalışmayı kesmişti. Aklının başına gelmesi için daha ne gerekiyordu? Harry'yi bir gönüllü olmaya zorladığı trajik sonları mı? Bu olmayacaktı. Asla izin vermezdi.

"Ben uyumam ki." diye mırıldanmakla yetindi.

Bunun üzerine Harry yattığı yerden onun kolunu yakaladı ve yatağa doğru çekti. Louis kendini dirsekleri üzerinde tutmasa büyük ihtimalle üstüne düşüp birkaç kaburgasını kırmış olurdu şimdiye.

"Bütün gece uyanık mı duruyorsun yani?" diye sordu Harry uzun kirpikleri altından ona bakarak. Uzun parmaklarını vücudunu kendine daha rahat çekebilmek için Louis'nin pantolonunun ön ceplerine taktı.

Louis onun alnına düşen özgür bir bukleyi ittirmek için yüzüne doğru üfledi. "Evet, bütün gece uyanık duruyorum."

"Bu sıkıcı olmuyor mu?"

"Biraz."

Harry sempati içinde başını salladı. "Şanslısın ki bu gece ben varım." Ellerinden birini Louis'nin ensesine yerleştirip onu kendine çekti. Sahte dişleri Louis'nin dudaklarına sürtündü. "Sıkılmana izin vermem."

Seramik dişleri Louis'yi gıdıklamıştı. Gülümsemesine engel olamadan burnunu onunkine sürttü. "Üzgünüm, çakma vampirlerle takılmıyorum."

"Bana çakma mı diyorsun?" Harry düzgün kaşlarını çatarak onu üzerinden beklenmedik bir çeviklikle ittirdi ve dizlerini iki yanına bastırıp bacaklarının üzerine oturdu. Louis ellerini başının altında birleştirirken yüzünde eğlenen bir gülümseme vardı, bir şey demeden Harry'nin eğilip dişlerini çenesine batırmasına izin verdi. "Bunu dediğine çok pişman olacaksın."

"Ona hiç şüphem yok." dedi Louis alayla. Mavi gözleri, Harry'nin suratındaki ifadenin ciddileşmesini zevkle izledi. Karışmış saçları, aptal bandanası ve alevli gözleriyle tam bir görüntüydü altında yatan Louis için. Gözlerinin altındaki kırmızı makyaj zümrüt rengi irislerinin daha da belirginleşmesine neden olmuştu. Pürüzsüz teninin üzerindeki ince ter tabakası ona olduğundan daha sıcak bir görüntü veriyordu. Louis eğer onu öpse, dilinde tuzlu tenini ve Harry'nin kendine has tadını alabileceğinden emindi.

Fakat bunu yapamadığından, dilini dudaklarının üzerinde gezdirmekle yetindi.

Harry hareketini yakalar yakalamaz yüzleri arasında hiç mesafe kalmayıncaya kadar ona doğru eğildi. Yumuşak ve canlı dudaklarını Louis'nin daha soğuk olanlarına bastırdı; bu sefer sahte dişlerinin dudaklarına daha fazla battığından emin oldu.

Louis bunu komik bulmak istiyordu fakat Harry üzerinde canlı bir kalp gibi atarken, sıcaklığı üzerlerindeki kıyafetleri aşıp vampirin soğuk cildine ulaşırken yapamadı. Sadece vücudunda baş gösteren yangına izin verip canını yakan her acımasız isteğini çaresizce görmezden gelmeye çalıştı.

Harry dişlerini boynuna bastırdığında ellerini daha fazla boynunun altında tutamayacağına karar verip onun vücuduna koydu.

"Yanlış yapıyorsun," Ellerini basenlerinden beline doğru çıkardı yavaşça. "Isıracağın bölgeyi önce emmelisin, bu sayede yüzeye daha fazla kan toplarsın." Parmaklarını sıktı. "Öylesi daha zevkli."

Harry bir kez daha eğilip dudaklarını Louis'nin boynuna bastırdı. Elinden geldiği kadar sert emdi. "Böyle mi?"

Louis eğer insan olsaydı büyük ihtimalle önündeki yaklaşık dört gününü Harry'nin dudaklarının neden olduğu bir izle geçireceğinden emindi. Yavaşça başını salladı. "Doğuştan yeteneklisin."

Yüzüne tatmin olmuş bir gülümseme yerleşirken emdiği noktaya hafifçe dudaklarını bastırdı. "İyi bir öğretmen olduğunu daha önce de söylemiştim. Şimdi ne yapmalıyım?"

Louis biraz düşündü. "Bundan zevk alacak tek kişi sen olmamalısın. Kan kaybetmek dünya üzerindeki en iyi his değildir, onlara bunu unutturman gerek." Bakışlarını Harry'nin sahte dişlerine indirdi. "Dişlerin bunun için yardımcı olacaktır."

"Göster bana." diye fısıldadı Harry. "Nasıl bir şey olduğunu bilmek istiyorum."

Louis yattığı yerde doğruldu. "Harry-"

Harry çabucak onun sözünü kesti. "İyi hissettireceğini sen söyledin."

"Bu iyi hissetmekle alakalı değil." Uzanıp nazikçe çenesine dokundu. "Çok tehlikeli."

Bakışlarındaki alev yavaşça sönerken Hary oturduğu yerde biraz doğrulup dişlerindeki seramikleri çıkarttı. Bu kadar çabuk pes etmesini beklememişti, Louis. Bir süre sessiz kalıp onun bandanasını çözüşünü izledi kucağında. Hacimli bukleleri gözlerinin önüne düşünce birazını kulağının arkasına taktı. Harry küçük bir gülümseme yolladı teşekkür eder gibi.

Onunla bu kadar yakın olmak bir şekilde daha önceki deneyimlerinden daha kolaydı. Çok gönüllü ile beraber olmuştu; onlardan beslenmiş, bazılarını yatağına bile almıştı. Fakat hiçbiriyle konuşması, gülmesi ve sevişmesi bu kadar doğal ve içten değildi. Onlar hep avdı, Louis'nin ihtiyacı olanı veriyor, sonra da başkalarının ihtiyaçları karşılamak için gidiyorlardı. Louis'yi bir vampir olduğu için umursadıklarından, ilgileri sivri dişlerinden öteye gitmiyordu hiç. Ama Harry'nin ilgisi her zaman Louis'deydi. Sadece dişlerinde ya da sadece onu insanlardan ayıran parçalarında değil, bir bütün olarak Louis'deydi. Vampir olan, insan olan, detayları gören, kalp atışlarını duyan, nazikçe dokunan, dikkatlice düşünen, koruyan ve kollayan Louis'de. Bunu koca bir yüzyıl boyunca aramıştı fakat her mucize gibi tam umudunu kaybettiği anda çıkmıştı karşısına.

Tek sorun öncekilerin profesyonel gönüllüler oluşuydu. Harry sadece bir insandı. Neye bulaştığından zerre haberi olmayan, güzel yüzlü bir yanlış.

Gözlerini sıkıca yumup alnını onunkine dayadı bir süre. Zihninde sürekli verdiği bu etik savaşı kazanamamaktan, yapması gerekeni bildiği halde yapmamaktan ve sonra da vicdan azabı çekmekten yorulmuştu. Ya son bir kez seçimini yapıp yola doğru olanla devam edecek, ya da savaşmayı bırakıp mağlup olacaktı.

"Bugün olanlar için..." Harry ellerinin onun yüzünün iki yanına koydu ve kendine bakmaya zorladı. Yeşil gözleri odasının kısık aydınlatmasında sıcak bir renkle parlıyorlardı. "Kendini suçlamıyorsun, değil mi?"

Kendinden başka suçlayacak kimse yoktu. Dikkat etmesi gereken bazı sınırlar vardı ve anlık bir dikkat dağınıklığıyla bu sınırı aşmıştı. Tamamen onun suçuydu.

Sessizliğini kendince yorumlayan Harry içini çekip Louis'nin yüzüne düşen saçlarını ittirdi. "Elbette suçluyorsun. Bazen bir aptal olduğunu unutuyorum."

Louis'nin dudakları hafifçe kıvrılırken Harry'nin belinde tuttuğu parmaklarını sıktı nazikçe. Sözlü bir cevap vermeyeceğini anlayınca Harry devam etti. "Seni bu kadar telaşlandıran ne bilmiyorum ama kontrolü kaybetmekten ne kadar korktuğunun farkındayım." Dirseğini vampirin yüzünün yanına koyup başını avcuna yasladı. Tamamen vampirin üzerinde yatıyordu artık. Louis onu bu açıdan izlemeyi oldukça sevmişti, ellerini okşar gibi sırtına doğru çıkartıp söyleyeceklerini dinledi dikkatle. "Kendine yeterince kredi vermiyorsun, Louis. Kontrol hala sende, kaybettiğin hiçbir şey yok. Endişelerinin hepsi çok yersiz çünkü ben hala hayatta ve sağlamım. Sen yanımda olduğun sürece de öyle kalacağım çünkü beni koruyacağını biliyorum. Kendinden bile."

Gömleğinin yakasına dolanan eline uzandı yavaşça, Louis. Parmaklarını teker teker onunkilerinin arasına geçirdi. "Bana neden bu kadar çok güveniyorsun?"

"Tek aptal sen değilsin."

Güldü. Nasıl olmuştu da onun gibi biri karşısına çıkmıştı anlamıyordu. Başta ne kadar inkar etse de şimdi kabul ediyordu ki Harry ihtiyacı olan bir şeydi; hem olduğu vampiri, hem de özenle koruduğu içindeki insanı besleyecek nadir bir cevher.

Aptal gururunun verdiği savaşı kazanmak pahasına onu gözden çıkarabilir miydi gerçekten?

"Bunu gerçekten istiyor musun?" diye sordu. "Tüm bunları, sonuçları ve başına gelebilecekleri bilmeden."

"Seni istiyorum." Yumuşak dudakları kısa bir süreliğine tekrar onunkileri buldu. "Bunu denemek istiyorum."

"Bir şans verip nereye gideceğini görmek istiyorsun yani?"

"Neden seninle sadece insan olmadığın için takıldığımı düşünüyorsun bilmiyorum, Louis, ama ben kafayı fantastik bilimkurgu yaratıklarına takmış bir ucube değilim. Bu gece, bu yatakta seninle sevişmek istiyorum, bir vampir olduğun için değil, sen olduğun için istiyorum bunu. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"

Louis bir süre sessizce onu izledi. Söylediği her kelimede ciddi olduğu anlaşılıyordu. Yalan söylemekte ve rol yapmakta yetenekli biri sayılmazdı, Harry. Ciddi olduğunda bunu belli ediyordu. Çekinmeden yaptığı bu küçük konuşma Louis'nin duymaya ihtiyaç duyduğunu bilmediği bir şeydi. Daha önce savaşı nasıl sonladırması gerektiğine dair şüpheleri varsa da artık yoktu.

Mantığın ve kuralların cehenneme kadar yolu vardı. Louis o kahrolası kan bankasına adım attığı günden beri bu savaşın kazananı değildi.

Zaten kazanmak da istemiyordu.

Harry'nin etrafına sardığı kollarını sıkılaştırıp onu altına aldı. Eğer bu olacaksa düzgün bir şekilde olmalıydı.

"Bilmen gereken bir şey var." diye konuştu ellerini onun başının iki yanına dayarken. "Sana her şeyi anlatmadım, kararını söyleyeceklerimi duyduktan sonra vermeni istiyorum."

Harry elini onun yüzüne koydu. "Biliyorum. Sen balkona gittikten sonra Nick ile biraz konuştuk. Bana senin bahsetmediğin bazı şeylerden bahsetti. Neyi kabul ettiğimi biliyorum ve kararım hala aynı."

Duyduklarını sindirmesi Louis'nin birkaç saniyesini almıştı. Harry ve Nick'in başbaşa olduğunu düşünmek kötüydü fakat Louis'nin sakladığı bir şeyi Nick'in açık etmesi daha da kötüydü. Kendini berbat hissettirmişti.

"Nick'le konuşmamalısın."

"Bana bilmem gereken önemli bir şey söyledi. Senin yapmanı tercih ederdim."

Louis gözlerini yumdu. "Özür dilerim. İşlerin buraya kadar gelebileceğini tahmin etmemiştim, seni korumaya çalışıyordum sadece."

Harry burnunu onunkine sürttü, dikkatini çekmeye çalışır gibiydi. "İkimiz de beni nasıl koruman gerektiğini biliyoruz." dedi dikkatlice. "Benden beslenmeni istiyorum, senin de istediğini biliyorum çünkü bu ikimiz için de en iyisi. Kontrol manyağının teki olduğun gerçek fakat bunu ciddi şekilde gözünde büyüttüğünün farkına varman gerek, Louis. Daha önce de başkalarından beslendin, endişelenecek bir şey olmadığını sen de biliyorsun."

Ne zaman Louis'den daha net görebilecek kadar her şeyin farkında varmıştı bilmiyordu ama haklı olduğu noktalar vardı. Nick onu tehdit ediyordu, Harry güvende olmalıydı. Bu yüzden de Louis'ye ondan beslenmesi için izin veriyordu. Bu onu zaten bir gönüllü yapmaz mıydı? Kendini Louis'ye adayan, bekaretini onunla kaybeden bir gönüllü.

Bir vampir daha ne isteyebilirdi ki?

"Kazandım." dedi Harry derin gamzelerini göstererek. Bacaklarını biraz kaldırıp Louis'nin beline doğru çekti. Onu ne kadar etkilediğinin farkındaydı, şayet kanıtı sert bir şekilde bacağına batıyordu şimdi.

"Yapacağımı söylemedim daha."

Harry üzerindeki siyah gömleğin düğmelerini çözdü umursamadan. "Kazandım."

Louis çaresizce gömleğinin açılan düğmeleriyle beraber ortaya çıkan beyaz cildini ve onu süsleyen siyah mürekkepten çizgileri izledi. "Bunu bana neden yapıyorsun?"

Gömlek tamamen açıldı. "Sana işkence ediyor muşum gibi konuşmayı kes."

Louis acıyla zonklayan dişlerini diliyle sakinleştirmeye çalışırken gözlerini onun neredeyse parlayan beyaz cildine dikti. Etle donatılmış devasa bir masada tek başına oturan aristokrat bir köpek gibi hissediyordu kendini. Öte yandan ziyafeti, ona olan açlığından, vampire neler yaptığından zerre haberi olmadan öylece uzanmış bekliyordu. "Ediyorsun zaten." diye fısıldadı daha çok kendine. Harry duymuş gibi görünmüyordu, sabırsız elleri tekrar Louis'ye uzandı.

"Kendini kaybettiğini düşündüğüm ilk anda sırtına saplayabileceğim gümüş bir hançer saklıyorum arka cebimde." Melek gibi gülümsedi ve ellerini Louis'nin çenesine koydu. "Rahatla biraz."

Louis onun şaka yapmıyor olmasını isterdi. Gümüş bir hançer oldukça iş görürdü. Sonrası için kafasına not almayı unutmadı bunu.

Sonrası. Daha şimdiden sonrasını düşündüğüne inanamıyordu.

Harry bandanadan sonra yüzüne yapışan saçlarını geriye atarak boynunu tamamen açığa çıkardı, başını biraz eğerek kendini tamamen vampire sundu.

Louis bu kadar çaresiz hissetmese bu manzaraya gülebilirdi. Hollywood etkisi değil de neydi bu herif? Önce Alacakaranlık, şimdi de Lugosi mi? Hiçbir fikri yoktu.

Yavaşça eğilip dudaklarını açık boynuna bastırdı. "Hemen değil."

Harry gülerek yüzünü onunkine döndürdü tekrar. "Sen nasıl istersen."

-

Ateş ve buz. Belki de tıpkı ışık ve karanlık gibi yaratılışlarının en önemli amacı birbirlerini tamamlamaktı. Biri olmadan diğerinin değeri ortaya çıkamıyordu. Bu tamamen bakış açısıyla ve ne kadar ileriye gitmek istediğinizle alakalıydı.

Soğuk vücudu aralarında hiçbir engel olmadan onun sıcak cildine değdiği an ne kadar ileri gitmek istediğini fark etti Louis. Bu her neyse onun için önemsiz değildi. Bu bir ilkti, bu kutsal bir deneyim, yeni bir sayfanın başlangıcıydı. Louis her saniyesini yaşamak istiyordu.

Dudaklarını onunkilerden başlayıp yavaşça aşağılara kaydırdı. Her hareketini Harry'nin sevmesine yetecek bir dikkatle, nefret etmesine yetecek bir yavaşlıkta gerçekleştiriyor, zamanı elinden geldiğince kullanıyordu. Bir vampire dönüştüğünden beri zamanla hiç sıkıntısı olmamıştı, sonsuzluğa sahipti. Bunu seve seve sonsuza dek yapardı.

"Lou?"

Sesini duyunca dudaklarını kasığına bastırmayı kesip vücudu üzerinden yukarıya çıktı. Ellerinden birini beline koyup diğeriyle yüzünü kavradı nazikçe.

"Biliyorum romantik bir zamandan geliyorsun fakat bunu biraz daha sürdürürsen eğlenceli olmayan bir şekilde kısa bitecek bu gece."

Louis gülümsedi. "Bana direktif vermiyorsun ben de kendi bildiğimi okuyorum."

"Zaman çizelgesinde biraz yukarı çıkabiliriz miyiz? En azından 2000'lere gelebilirsek-"

Louis eğlenen bir ifadeyle onu izledi. "Beni fazla yaşlı bulmaya mı başladın şimdi de?"

"Bu şekildeyken yaşından bahsetmesek daha iyi. Yaşını gösterseydin neler olacağını hayal etmeme neden oluyor da."

Louis yavaşça onun bacaklarının arasına yerleşti. "Ne istediğini söyle o halde."

Harry bacaklarını olabildiğince sıkı ona doladı. Ona temas etmediği çok az yeri vardı şimdi. Dudakları gibi. Eğilip orayı da listeden sildi. Sivri dişlerini hafifçe diline ve dudaklarına bastırdı. Gittikçe artan sızı gözlerini sıkıca yummasına sebep oldu.

"Tek istediğim..." Harry nefes nefese dudaklarını onunkilerden çekip ellerini vampirin omuzlarına koydu. "Süreci hızlandırmak."

Louis sormasına rağmen onun ne istediğinin farkındaydı. Onunla geçirdiği süre boyunca nelerin kalbini hızlandırdığına özellikle dikkat etmişti. Louis'nin ellerini en çok nerede, nasıl ve ne kadar istediğini biliyordu. Sadece sorması yeterdi.

"Bana çok önemli bir şey veriyorsun, karşılığında da önemli bir şey isteyebilirsin." diye fısıldadı kulağına doğru. Kalp atışlarındaki düzensizliği yakalaması isabet olmuştu. Aynı sayfada yer aldıklarını bilmek güzeldi.

Hala bacağında tuttuğu elini yukarı çıkarttı, kaval kemiğinin biraz üzerine geldiğinde eliyle ona yetecek sertlikte bastırıp kasıklarının temasını kesti.

Harry'nin tekleyen nefesini de tıpkı kalp atışları gibi fark etmişti. Yüzüne tembel bir gülümseme oturdu. Aldığı sık nefeslerle inip kalkan göğsüne küçük bir öpücük kondurdu.

"Keşke aklını okuyabilseydim şu an."

Harry güler gibi bir ses çıkarttı. Yutkunarak, "Okumaya yakınsın." diye mırıldandı.

Yeterli bir ipucuydu. Ellerini doğru yerlere koyarak hızla altındaki pozisyonunu değiştirdi Harry'nin. Alnı çarşafa yapışık, kısık, mutlu bir ses çıkarttı insan.

Louis eğilip dudaklarını onun ensesine oradan da kulağına değdirdi yavaşça. "Sert. İstediğin bu mu?"

Yüzünün görebildiği kadarında gamzelerinden birini yakaladı Louis. "Yaşlı bir adama göre fena değilsin." dedi Harry.

Elini omzuna bastırıp vücudunun tamamının yatağa yapışmasına neden olunca Harry kısık bir inleme koyverdi ve kasıklarını oynattı. Louis ne yaptığını fark eder etmez belinin yan tarafından kavrayıp kalçalarını kendine çekti. Temassız kalan ereksiyonu Harry'nin tekrar inlemesine neden oldu. Çıkardığı sesler yüzünü yatağa gömdüğü için boğuk geliyordu fakat Louis için onları duymak bir içgüdü kadar kolaydı. Tüm duyuları insana odaklanmışken ondan başka bir şeye dikkatini veremiyordu.

"Çok güzel görünüyorsun, Haz." Dudaklarını kısa bir süre ensesine ve sırtının farklı bölgelerine bastırdı, yer yer dişleriyle narin derisinde kırmızı lekeler bırakıyordu. Harry sabırsız bir ses çıkarıp başını ona doğru çevirdiğinde pembe dudakları aralanmış, göz bebekleri irislerini kapatacak kadar büyümüştü. Onu gördüğü en güzel hali bu olmalıydı. Uzanıp onu öperken kolunu yan taraftaki komidine uzatıp ihtiyacı olanı aldı. El çabukluğuyla parmaklarını ve sertliğini jele buladıktan sonra parmaklarından birini yavaşça içine doğru ittirdi. Harry oldukça sesli bir inlemeyle cevap verince susması için diğer elinin iki parmağını dudaklarına bastırdı. Harry dilini parmaklarına bastırıp dudaklarını etraflarına doladı. Louis onun kokusuyla ve parmakları etrafındaki hissiyle kendinden geçmek üzereydi; kontrolü neredeydi, ona ne yapmıştı hiç bilmiyordu fakat Harry'ye olan açlığı susuzluğunu unutturacak seviyeye yaklaşmıştı. Daha önce kimseyi susuzluğunu unutacak kadar istememişti.

İkinci parmağı da yavaşça içine ittirirken sivri dişlerindeki sızıyı azaltabilme umuduyla onları Harry'nin omzuna bastırdı tekrar. Sadece değdirebilmişti ki Harry tekrar sabırsız bir inleme koyverdi. Louis parmaklarını ağzından çekip eliyle onu karnından kavrayıp kendiyle beraber oturur poziyona getirdi. Göğsü onun sırtıyla bir oluncaya kadar vücudunu kendine çekti. Böyle öpmesi de kolaylaşmıştı. Vampiri şaşırtmadan başını çevirip dudaklarını onunkilere bastırdı, Harry. Dili tehlikeli şekilde dişlerine değiyor, Louis'nin başının dönmesine neden oluyordu. Yine de dikkatini topladı ve onu kalçalarından kavrayıp kucağına bastırdı. Sıcaklığı santim santim etrafını sararken onu öpmeye devam etti. Harry tamamen kucağına oturduğunda inleyip başını geriye attı, boynundaki şekilli kavisi bir yay gibi gerip Louis'ye tekrar kendini sunuyordu. Bir süre Louis'nin de yardımıyla kucağında oturup kalktı ve sona yaklaştığını hissedince ellerinden biri Louis'nin ensesine gitti, uzun parmakları oradaki saçlara dolandı ve hafifçe çekti. "Daha fazla beklemek istemiyorum."

Louis burnunu onun kulağınla boynu arasındaki bölgeye gömüp derin nefesler aldı. Bir şekilde kokusu yoğunlaşmış, normalden bile daha tatlı ve acı verici hale gelmişti. Louis gözlerinin neredeyse karardığını, vücudunun açlık, susuzluk ve arzuyla kavrulduğunu hissediyordu. Kendinin de daha fazla bekleyebileceğini sanmıyordu bu yüzden dudaklarını kalp atışının en güçlü hissedildiği yere bastırdı. Tıpkı önceden Harry'ye öğrettiği şekilde hafifçe emip kanın yüzeye sıçramasına neden oldu. Harry onun saçlarını biraz daha çekiştirdi. Louis son bir derin nefes aldıkta sonra acısı dayanılmaz şiddete ulaşan dişlerini boynuna batırdı.

Kulakları uğulduyordu: İlk fark ettiği şey bu olmuştu. Zaman, yer ve mekan, hepsi önemsiz kağıtlar gibi uçuşup kaybolmuşlardı; görüşü öyle bulanıktı ki gözleri açık mı kapalı mı anlayamıyordu. Kendini kaybetmişti. Bu şimdiye dek tecrübesini edindiği hiçbir şeye benzemiyordu. Harry her şekilde olduğu gibi bu şekilde de sıcaktı. Kaynağını ondan alan tatlı sıvı vampirin dudaklarına her temas ettiğinde Louis hücrelerine kadar ısındığını hissetti. Dişlerini biraz daha bastırıp, donmuş ruhuna ihtiyacı olanı verdi. Harry'nin kokusundan daha güzel bir tadının oluşu onu tamamiyle uyuşturmuştu, hala onun içindeki seri hareketleri devam ediyor oluşu onu panikletti.

Her şeyin bu kadar mükemmel olması öyle korkutucuydu ki Louis nefes nefese geri çekildiğinde bir rüyadan uyanmış gibi hissediyordu kendini. İşlevini unutmuş gözlerini tekrar hayata döndürebildiğinde ilk gördüğü şey Harry'nin boynundaki iki küçük, kırmızı delik olmuştu. Yaraların kapanabilmesi için dilini nazikçe üzerlerinde gezdirdikten sonra dikkatini Harry'ye verdi. Korktuğu gibi Harry kollarında baygın bir şekilde yatmıyordu, dolgun dudakları nefes almaya çabalar gibi açılmış, aralarından Louis'nin hiç duymadığı kadar boğuk ve titrek iniltiler sızıyordu.

Onu tutuşunu dikkatli bir şekilde sıkılaştırıp kalçalarını ona doğru ittirdi, Harry neredeyse ona doğru eriyerek ağırlığını bıraktı. Sona çok yakın olduğunu aldığı nefeslerden bile belliydi. "Louis, Louis...." İsmi dudaklarından öyle güzel çıkıyordu ki Louis bu sesi kaydedip hayatı boyunca dinlemek istedi. "Dokun bana."

İsteği üzerine sıkıca karnında tuttuğu elini kaydırıp dikleşmiş sertliğine doladı. Seri şekilde sıvazladı ve dudaklarını tekrar dişlerinin bıraktığı iki küçük ize bastırdı. Harry tek ihtiyacı olan buymuş gibi kısık bir iniltiyle sona ulaştı. Louis'nin de onu takip etmesi fazla uzun sürmedi.

Harry'nin nefesleri dakikalar boyunca odadaki tek ses oldu. Yeterince sakinleştiğinde başını çevirip yavaşça vampiri öptü. Louis sabırla onun kalbinin yavaşlayışını dinledi.

Sonunda kendine geldiğinde, "Bacaklarım uyuştu, hareket etmek zorundayız." dedi dudaklarını sanki bu yapmak zorunda olduğu en zor şeymiş gibi büzerek.

Louis gülerek dudaklarını öptü ve insanüstü bir hızla geri yatağa yatırdı. Harry uyuşuk bir şekilde bacaklarını uzatıp yüzündeki saçları düzene sokmaya çalışırken sessizce onu izledi.

Yüzünün ve göğsünün kızarıklığı hala geçmemişti. Boynunda onu Louis'ye bağlayan iki küçük nokta beyaz cildi üzerinde kırmızı birer ışık gibi parlıyorlardı. Nazikçe parmaklarını üzerlerinde gezdirdi. "Canın yandı mı?"

Harry eğlenir gibi kaşlarını kaldırdı. "Cennetten düşerken mi?"

Louis onun saçlarını yüzünden ittirirken abartılı bir şekilde gözlerini deviriyordu. Harry güldü ve kollarını başının üzerine kaldırıp tembelce esnedi. "Elbette yandı. Görmüyor musun acı içinde kıvrandığımı? Ölsem daha iyiydi."

Mavi gözler kısılarak ona bakınca insan bu sefer kıkırdadı. Gerçekten mutlu görünüyordu, yüzü yeni sevişmişliğin verdiği huzurla ışıldıyor, yeşil gözlerinin etrafındaki bulaşmış makyaj uykulu ifadesini saklamakta hiç de iyi bir iş çıkarmıyordu.

Harry ellerini ona doğru uzatınca Louis ona gitti. Uzun parmaklar soğuk yüzünün kıvrımlarında dolandı bir süre. "İnanılmazdı." diye konuştu yavaşça. "Sen harikaydın. Kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissettim."

Louis derin bir nefes verip onun yanına yattı. Harry'nin sıcak vücudunu onunkine sarması fazla uzun sürmedi. Kolunu ona dolayıp başını buklelerine gömdü. Yavaşça fısıldadı. "Bilmen gerekiyor ki, 150 yılı aşkın sürede çok fazla gece geçirdim fakat bu en iyisiydi. Kendimi hiç olmadığım kadar canlı hissediyorum ve hepsi senin sayende."

Harry gülümsemesini onun boynuna sakladı. "İğrençsin."

Louis güldü. "Üzgünüm, ben hala yaşlı bir adamım."

"Seni yine de seviyorum." Harry'nin verdiği sessiz cevap oldu.

Gülümsemesini saklama sırası Louis'deydi. Burnunu tekrar Harry'nin buklelerine gömüp derin bir nefes aldı.

Tüm gece soğuk bedeni onun sıcaklığından beslenmeye devam etti. Ömründe ilk defa neden buz olarak yaratıldığına bir anlam verebiliyordu.

Gözlerini yumdu ve yıllardan sonra ilk defa rüya gördü.

Tek gördükleri ise yeşil ve ateşti.

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

86.5K 5.4K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
80.6K 10K 13
Yaşadığı mahallenin gözde omegası balet Taehyung, orada göreve yeni başlayan yüzbaşı alfa Jungkook'la ruh eşi çıkar.
kibrit çöpü a द्वारा

फैनफिक्शन

35.1K 1.9K 12
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
39K 4.2K 22
"MİNHO EZ BENİ"