AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN

48.7K 2.4K 1.2K
By haticekubraozcan

Merhaba! Nasılsınız?

Sınır; 1100 yorum.

Keyifli okumalar...

18. BÖLÜM: HAYATIMA HOŞ GELDİN

"Bazen mecburiyetler yalnız kalmaya iter..."

"Hoca gelmedi mi?" Asude merdivenlerin başında durmuş kapıdaki kalabalığı izliyordu. Her ne kadar içlerinden bilen birinin okumasının yeterli olacağını söyleseler de anneannesi inatla cami hocasının gelmesi taraftarıydı.

"Devrim almaya gitmiş, gelir şimdi." Asude'nin arkadaşı olarak Esma başköşede yerini almıştı. O olmazsa olmazdı. Hepsi giyinmiş, kuşanmış kapıya dizilmişlerdi. Çeyiz yerleştirmeye gidiyor gibi değil de düğüne gidiyor gibilerdi. Mahalleden pek kimseye söylememişlerdi. Kendileri kalabalık bir nüfusa sahip oldukları için eş dosta söylense evi almazdı.

"İyi bakalım." Asude fazla heyecanlıydı. Artık her duyguyu merak ediyordu. Çeyiz çıkarken mi zor oluyordu? Yoksa düğün günü mü daha zor oluyordu? Bilmiyordu.

Sinirden dudaklarının içini kemirip bitirmişti. Sıra tırnaklarına geldiğinde kapı önünde bir hareketlilik oldu. Hepsi pür dikkat oraya baktığında önce Devrim'in kafasını gördü, daha sonra mahallenin Zekeriya Hocasını gördü. Gözleri parladığında bu sevincin nereden geldiğini de bilmiyordu.

"Kızlar hoca dua edecek. Asude sen geride dur ablam." Emine ablası onu tembihlediğinde Asude basamaklarda beklemeye devam etti. Ellerini açtılar ve duaya âmin dediler. Edilen dua bereketleri, ağızlarının tadı için ediliyordu. Dua bittiğinde adamlar içeriye girmeye başladı.

Daha önceden Esma'yı tembihlediği için biricik arkadaşı hemen koşarak sandığın üzerine oturdu. Ali, Devrim, Serkan, Kemal, Kenan, Halil ve Doğan teker teker çeyizleri yüklenmeye başladılar. Enişteleri babasının yanına geçmiş çeyizlerin çıkarılma evresini istiyorlardı.

"Fazla erken oturmuşsun baldız." Devrim Esma'nın yanında duran hurcu eline alırken kıza takılmadan yapamadı. Düğün sırasında eli cebinden uzak durmayacaktı onu anlamıştı.

"Ne kadar erken o kadar iyi para enişte," çevredekiler gülerken Devrim sırtına attığı hurcu arabaya götürdü. Çeyizi götürmek için dükkândan büyük arabayı getirmiş içini dışını iyice temizletmişti. Bu kadar kısa sürede bunca eşyayı beklemiyordu ama yapılmıştı. Tüm çeyiz arabaya yüklendiğinde olmazsa olmaz sandık kalmıştı. Onu almak için de üzerinde oturan Esma'yı kaldırmaları gerekiyordu. Devrim Esma'ya doğru gelirken hemen yanında yürüyen Serkan'a sessizce fısıldadı.

"Hadi aslanım beni masrafa sokmadan kaldır şu kızı şuradan." Serkan arkadaşının sözleri ile gülümserken sandık üzerinde oturan sözlüsüne baktı. Ayakları yere tam değmediği için sallanıyordu. Ellerini de göğsünde birleştirmiş gayet güzel görünüyordu.

"Söz konusu Asude'nin sandığı olmasa bu dediğini seve seve yaparım ama inan ki gözüm yemiyor. Geçen defa deli dedim diye kafama telefon yedim bu defa deli gücüne gelir sandığı kafama atar." Devrim adamın anlattıkları ile geçmişe kısacık bir yolculuk yaptı. O gün sayesine çok eğlenmişti. Daha ortada bir şey yokken bile bu kız onu eğlendiriyor dikkatini üzerine çekmeyi başarıyordu. Nereden nereye gelmişlerdi kısa sürede.

"Asude yenge diyeceksin lan! Kırarım o kafanı," geçmişi bir kenara iteklerken Serkan'ın kafasına geçirdi bir tane. Bu tokadı hepsi görse de şaka mahiyetinde olduğunu düşünüyorlardı.

"Emredersiniz Devrim Bey," bu kısacık mesafede baya yol kat etmiş sayılırlardı. Yusuf Beyin hemen arkasında durduklarında yaşlı adam pazarlığa girişmişti. Önce adet gereği elli liradan açtığı açık artırmayı Esma'nın inatçılığı ile üç yüz liraya kapatmıştı.

"Senin düğünde bu parayı Serkan'dan çıkaracağız." Devrim, Esma'ya takılırken genç kadın paraları çenesine sürtüp cebine sıkıştırmakla meşguldü. Para onun cebinden çıkmayacağı için pek mühim değildi.

"Düğünümüz olsun da istersen git Muharrem ağabeyden al," iki kız yana yana gelirken Devrim Asude'sine baktı. Gözleri dolmuş parlıyordu. Dudakları da titremeye başlamıştı. Bu duygusal ortamda ağlamaması elbette mümkün değildi. Arkadan duyduğu sesler ile Rukiye Hanım küçük odada ağlıyordu. Bir evden kız çıkarken o ev ölü evine dönüyordu. Elbette evlilik müessesesi güzel ve hayırlı bir kurumdu ama yine de aile büyükleri evlatlarından ayrılmaya dayanamıyorlardı.

"Hadi gidelim mi artık?" Yusuf Beyin yönlendirmesi ile herkes gelen arabalara bindiler. Adetleri gereği kızın annesi çeyiz asmaya gelmezdi ama Asude bu âdeti hiçe sayarak annesini zorla arabaya bindirmişti. Evin önünden ayrılırken Devrim'in teyzesi, Asude'lerin evinden aldıkları (çaldıkları) bardağı kapıda kırmış, kaşığı ise metal tabağa vurarak ayırmışlardı. Bu da bir başka adetleriydi. Kız evinden aldıkları malzemeler gelinin evinde kalır annesinin evine gelmezdi. Tuhaf olarak görülebilirdi ama yine de adetler yaşadıkça güzelleşiyordu.

"Üzüldün mü?" Asude elini tutan adama baktı. Gözleri dolmuştu, gerçekten çok zor olmuştu. Düğün gününü tahmin dahi edemiyordu.

"Sanki beni kapı dışarı etmişler gibi hissettim. Tüm eşyalarım, kıyafetlerim evden çıkınca," elindeki peçete ile göz pınarlarını kuruladı. Burnunu sertçe çekti.

"Sen yine dua ile hoca ile kapı dışarı edildin ben ne yapayım. Bu sabah bavullarımı yüklendim güle güle diyenim bile olmadı." Asude biraz mahcup olmuştu. Kendisi ne kadar annesinin evinden ayrılıyorsa Devrim'de ayrılıyordu. Adamın elini sıkarak ona gülümsedi. Evleri çok uzak olmadığı için kısa sürdü yolculukları. Yükledikleri gibi indirdiler eşyaları. Ev çıkarken asansörün varlığına ve onu icat edenlere hatimler ederken erkeklerin işi çoktan bitmişti. Devrim çıkmadan önce Asude'ye seslendi.

"Asude, bir dakika bana bakabilir misin?" Asude hemen işini bırakarak adamın yanına geldi. Beraber yatak odasının olduğu tarafa geçerken diğerleri kendi işlerine bakıyorlardı.

"Biz gidiyoruz, ben çocukların karınlarını doyurayım geleceğim yeniden. Eksik bir şey var mı?"

"Tamam, sen git. Gelirken bana banyoya askı getirir misin? Almayı unutmuşuz."

"Getiririm tabii," burnuna dokunduktan sonra öpmek için eğiliyordu. Şanssız olduğunu bildiği için bu öpücüğü kimin sabote edeceğini düşünürken köşeden Esma'nın fırlaması aynı anda olmuştu.

"Ay pardon."

"Pardon diyen eşekler kovalasın seni. Her yerden çıkıyorsun. Sağlam öpemedi adam ya." Asude sinirle söylenirken Devrim alıştığı duruma sinirle gülümsedi. Artık alışmıştı yapacak bir şey yoktu. Hepsi anlaşmış gibi onun inadına hareket ediyorlardı. Esma'ya bir şey demeden Asude'ye 'görüşürüz' diye mırıldanıp çıktı, gitti.

"Aman bu da sanki hiç öpmüyor. Triplere bak."

"Kusura bakma ama sen ve senin gibiler sayesine tüm nişanlılık evremiz sınırlarda gezdi." Elinde tuttuğu yastık kılıfını kızın koluna geçirirken sinirle bakmayı ihmal etmedi.

"Kötü mü etmişiz, günaha girmediniz işte. Nikâh yok, bir şey yok. Çok ayıp."

"He sanki siz kıydınız nikâhı. Dinime küfreden de Müslüman olsa bari. Gezmediğiniz yer kalmadı bana günahtan bahsediyor. O konuda alnımız ak, yüzümüz pak canım." Asude oyalanmak istemediği için arkadaşının yanından geçerek salona girdi.

Tüm malzemelerini ortaya çıkarmış olan Kerime ablasına baktı ters ters. Eline aldığı porselen tabakları salonda nereye koyacağını hesap ediyordu. Önce kısa bir süre izledi. Daha sonra tabaklarını kıracak korkusu ile yanına geldi. "Onları ben alayım abla. Sen de Emine ablama yardım et."

"İyi oldu kırılır falan maazallah," ablası odaya geçip yorganların kaldırılmasına yardım ederken kendisi tabaklarla mutfağa geçti. Esma'da yardıma geldi. Beraber dolapların içini silip tabaklarını yerleştirdiler. Tüm malzemeler mutfağa yerleştirince banyodan aldıkları vileda ile yeri silip halısını yerleştirdiler. Onlar mutfağı hallederken annesi, teyzeleri ve ablaları tüm çeyizlerini küçük odada bazanın altına yerleştirmişlerdi. Yatak odasını kendisi hazırlayacağı için o kısma kimse ellememişti.

"Hadi benim odaya gidelim." Esma ile odaya girdiklerinde bavullar yere sıralanmıştı. Yatağa örteceği yorganları, örtüleri hepsi bekliyordu.

"Ne yapacaksan bu yorganları? Sanki kullanılıyor."

"Ben seviyorum yün yorgan."

"Yün yorganı ne yapacaksın kocana sarılırsın ısıtır seni."

"Seni terbiyesiz, edepsiz kız," iki kız birbirlerine takılarak işe giriştiler. Önce Asude'nin elbiseleri askılara asıldı. Devrim sabah kendi elinden geldiği gibi eşyalarını dolaba yerleştirmişti ama Asude bu düzeni beğenmediği için yeniden düzeltti.

"Hâlâ şaka gibi, sen de evleniyorsun. İkimiz de sırası ile yurt, yuva sahibi olacağız."

"İnşallah öyle olacak gibi." Asude de şaşkındı. Nasıl olup bittiğini anlayamıyordu. Dün nişanı atmış Devrim ile sözlenmişti, şimdi evini döşüyordu. Zaman çok çabuk akıp geçiyordu.

"Yakın zamanda senin evini de böyle döşeyeceğiz."

"O günü dört gözle bekliyorum," son dokunuşları da yaptıklarında her şey tamamlanmıştı. İkisi mutfak ve yatak odasını bitirmiş diğerleri iş bölümü yaparak kalan yerleri tamamlamışlardı. Yorgunluğun üzerine koltukların ilk denemesini yapmak için salonda toplanmışlardı. Asude kadınlara birer bardak soğuk meyve suyu ikram ederken kapının açıldığını duydu.

"Ben geldim, bitti mi hanımlar?"

"Bitti oğlum, bitti."

"O zaman Rukiye anne, Asude ve senle konuşabilir miyiz?" Devrim biraz sıkıntılı duruyordu. Anne kız birbirlerine bakarak yanına yürüdüler. Mutfağa geldiklerinde Devrim saçını eli ile taradı ve cevap bekleyen kadınlara döndü.

"Babam, yani Mehmet babam ile Yusuf babam konuşmuşlar da, dini nikâh da bugün olsun demişler. Bende Asude'ye sormadan cevap vermek istemedim. Eğer kabul ederse hemen hoca gelecek nikâh kıyılacak." Rukiye Hanım bu konuda sessiz kalmayı seçmişti.

"Ben düğün günü olur diye düşünmüştüm."

"Düğün çok geç bitebilir. O yorgunlukla sorun olabilir. Ama yine de sen bilirsin. Sen ne dersen ben kabul ederim. Ha bugün kıyılmış, ha üç gün sonra. Benim için fark etmez." Asude adamın anlattıklarını biraz düşündü. Mantıklı gelmişti. Düğün olduğu gün tahmin ettiğinden daha fazla yorulacaktı. O hengâmede sıkıntı yaşayabilirlerdi.

"Tamam kıyılsın."

"O zaman sen abdest al. Ben Zekeriya Hocayı getireyim." Devrim'in çıkması ile Asude banyoya geçerek abdest aldı. Başını örtmek için odasından bir yemeni alarak içeriye geçti. O tüm hazırlıklarını yaparken sanki aşağıda bekleyen hoca kısa sürede gelmişti. Beraber oturma odasına geçtiler. Asude'nin şahidi Serkan, Devrim'in şahidi ise Kemal olmuştu.

"Ben şahidimi değiştirmek istiyorum." Asude zaten gıcık olduğu adama güvenemez bir de onu nikâhına şahit kılamazdı.

"Neden?" Hep bir ağızdan konuşunca Asude memnuniyetten kilometrelerce uzak bir ifade ile Serkan'ı süzdü.

"Bu adam benim şahidim olmasın. Kemal benim şahidim olsun. Kendisinden hoşlanmıyorum." Devrim olayın büyümesini istemediği için kabul ederek şahitleri değiştirdi. Şimdi dini nikâh kıyılmaya başlamıştı.

"Mehmet kızı Asude, Yusuf oğlu Devrim," elinde duran kâğıda isimlerini yazdı.

"Hüseyin oğlu Serkan, Yavuz oğlu Kemal," şahitlerin ismini de kâğıda yazarak devam etti.

"Kızım ne kadar mehir istiyorsun?" Mahallelerinde uzun yıllardır imamlık yapan adama baktı Asude. Halı sahada maç yaparken kaç defa azarlamıştı kendisini. Kader sahada top oynamasına kızdığı kişinin nikâhını kıymasını yazıyordu. Asude daha önce bu durumu araştırmadığı için şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemez bir şekilde etrafa bakarken şahidi olan Kemal ona fısıldadı.

"300 bin iste." Asude duyduğu meblağ ile hayrete düşmüştü. Bu kadarı çok fazla olur diye düşünürken karşı taraftan Serkan söze karıştı.

"300 bin çok 150 bin verelim," ikili aralarında tartışırken Devrim olaya müdahale etti ve Asude'ye baktı.

"Eğer kabul ederse 300 bin kabul."

"Devrim, o çok."

"Değil. Ayrı yeten nikâh hediyem bir de altın bileklik," hoca mehiri onaylayarak kâğıda geçirdi. Nikâha kaldıkları yerden devam ederken Arapça duası edildi.

Allah-ü telânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan... Hazretlerinin içtihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, 300 bin Türk lirası mehr-i müeccel ve 1 altın bileklik mehr-i muaccelle ile Yusuf oğlu Devrim'i kocalığa kabul ettin mi?"

"Ettim." Asude bu konuda bilgisiz olsa da ne söylemesi gerektiğini az çok anlamıştı. Üç defa aynı soru soruldu o da aynı cevabı verdi. Sıra Devrim'e geldiğinde; "Mehmet kızı Asude'yi bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi?" Diye soruldu.

"Ettim." Devrim de üç kez aynı cevabı verince artık bitmişti.

"Bende nikâhınızı kıydım," nikâh duasının okunmasından sonra Resmi nikâhlarının yanı sıra dini nikâhları da kıyılmıştı. Asude artık Devrim'in her türlü nikâhlı karısıydı. Hocanın ayrılmasından sonra ikiliyi kısa süreliğine odada yalnız bıraktılar. Devrim bu fırsatı beklediği için Asude'nin yanına oturdu. Ellerini tuttu ve gözlerinin içine baktı.

"Sabır önceleri insana zehir gibi görünürmüş, fakat bunu huy edinirsen bal olurmuş. Bal gibi geldin ömrüme deli gelin." Dudaklarını alnına götürürken huzurluydu. Huzur tüm damarlarına nüfuz etmiş, ciğerlerine soluduğu havada bile bunu hissetmişti. Az önce yaşananlarla tüm telaşı, tüm sıkıntısı kuş olup gitmişti. Sanki bir bıçak tüm derdini, sıkıntısını kesip atmıştı.

"Sabreden derviş, muradına ermiş gibi bir şey sanırım."

***

Belki de hayırlısıydı tepelerin yüksek olması, annesinin bir tanelerinin aşrı aşrı tepelere gelin olarak verilmesi belki de en iyisiydi. Tepesinde dönen kadınların yanık yanık söylediği türkü onu üzmüyordu. Ailesinden ayrılacağı için üzülecekse bu türkü ile olmayacaktı. Kolundan dürtüldüğü anda dikkati şarkı sözlerinden uzaklaştı. Hafif bir hareketlenme ile kafasını uzattı ve Devrim'i dinlemeye başladı.

"Ağlamayı düşünüyor musun Asude?" Asude kıkırdamak istedi bir an. Ağlamak gelmiyordu içinden, o ne yapsındı? Devrim'e de acımıştı. Gün boyu onun peşinde koşturduğu yetmiyormuş gibi şimdi de iki yüzden fazla kadının arasında kına yakılmasını bekliyordu. Erkek kınası ayrı yapılıyor olsada adetlerinde erkek tarafı kız tarafına gelerek gelinin kınasının yakılmasını beklerdi. Şimdi de sıra onlardaydı.

"Çabuk özledin köçekleri ha?" Ankara düğünlerinin olmazsa olmazı köçeklerdi. Her kınaya ve düğüne gelirler performanslarını sergilerler daha sonra da giderlerdi. O gösteride en çok hoşuna giden sahne ne diye sorsanız Asude ördek uyuması derdi.

"Kınam bensiz devam ediyor. Ağla da gidelim." Asude yüzünün görünmemesini fırsat bilerek sırıttı.

"Bugün ben ağlarım, yarın da sen ağlarsın ödeşiriz," kucağında duran ellerini yüzüne götürerek göz pınarlarına bastırdı. Her ne kadar tehlikelide olsa ağlamak için bunu yapmak zorundaydı. Birkaç defa burnunu çekince artık dönmekten bıkan kadınlar onu kabul edip eline kına yakmaya başladılar. Kayınvalidesi her zaman ki bonkörlüğünü konuşturarak eline yarım altın yerleştirmişti.

Günün birinde aralarında sorun olursa bu zamanlarda taktığı altınları düşünerek ona iyi davranacağı hakkında kendisine söz verdi. Aynı işlem Devrim için de gerçekleşince o dillere destan olan kına geceleri iki tarafında kendi kınalarına devam etmeleri ile son buldu.

Gece yarısını geçtiğinde tüm aile fertleri bitmiş bir vaziyette kendilerini boş buldukları yere atıyorlardı. Düğün geç vakitte olsa da erken bir saatte hazırlıklara başlanacaktı. Hepsi telaşlı ve heyecanlıydı.

Erkek tarafı kınasını bitirmiş, mahallede olan kınanın ardından dağılan çevreyi temizliyordu. Kız tarafı ise erkekleri mahalledeki dağınıklığı toplamaya yollamış, kadınları da Asude'nin kınasını yakması için bekletmişti. Kalabalıkta yakılan kına kabul edilmemiş, daha detaylı bir kına için ortam hazırlanmıştı. Komşuları olan Şükriye ablası Asude'nin itirazlarını görmezden gelerek eline kalın ipi sarmıştı. Söylediğine göre ipin temas ettiği yerler kına temizlendiğinde beyaz kalacak ve desen olacaktı.

"Şükriye abla, ben desen istemediğim için kınacı bile tutmadım. Ne gerek var buna ya? Sür ortasına yeter." Eline değen soğuk kına ile ürperirken kadın onu dinlemeden işine devam ediyordu. Asude' nin kınası yakılırken kınadan yararlanmak isteyenlerde kınalanıyordu.

"Kız Deli bazen senin yetmiş yaşında olduğundan şüpheleniyorum ha. Gençsin kız sen, azıcık kıpır kıpır ol," elinin tersi ile çözülen yemenisini düzeltirken ona laf yetiştirmeyi de başarmıştı. İtirazla, kabullenmeyle yakılan kınaların ardından genç kızlar kendileri için hazırlanan odaya geçtiler ve kapılarını kapattılar.

"Heyecanlı mısın Asu?" Teyzesinin kızı olan Simge'ye bakarken kendini sorguladı. Heyecanlı değildi, aksine fazlası ile heyecansızdı. Bu tuhaf bir durum olmalıydı.

"Hayır, değilim." Ağzına uzatılan kuru yemişi keyifle yemeye devam etti. Esma elinin üstüne kına yaktırdığı için parmaklarını kullanabiliyordu ve kardeşim dediği kızı besliyordu.

"Devrim gibi biri ile evleniyorsun ama heyecanlı değilsin. Pes doğrusu," bu sözlerden şüphelenmemesi gerekiyordu. Eski Asude olsaydı şüphelenmezdi ama artık değişmişti. Anaç ve sevgi dolu bir eş olarak kocasını hayali de olsa kolları arasına çekti ve arkasına aldı. Elini uzatarak kuzenine baktı.

"Devrim gibi biri derken neyi kastettin anlamadım şekerim?" Sesindeki tehdit odadaki herkes tarafından algılanmıştı. Düğün gecesi kimse büyük bir kavgaya girişmek istemezdi.

"Yani seni seven biri demek istedim canım."

"Dünya ahret abim lafını duyamadım."

"Dünya ahret abim olsun be. Manyak mısın?"

"Hayır, deliyim. Deli olmamın verdiği yetkiye dayanarak seni bir daha bu tür sohbetlerden men ediyorum. Duyarsam fena olur. Şimdi benim uykum geldi hadi uyuyun," konuyu kapatırken herkesi bir sessizlik almıştı.

Kızlar yorganların altına girdiler. Odada Asude'nin teyzesinin kızları, amcasının kızı ve Esma vardı. Pek kimse kalmamıştı. Arkadaş diyebileceği ve samimi olduğu da pek kimse yoktu zaten. Esma ile ikisi aynı yatakta uyuyacakken diğerlerine ayrı yataklar açılmıştı. Işıkları kapatan Esma hemen yanına sokulunca kızın kulağına eğilerek fısıldadı.

"Şunlar uyusun, ben uyursam beni kaldır bir güzel boyayalım." Esma kıkırdayarak onu onayladı. Sessiz bir ortamda uykunun daha kolay geleceğini bildikleri için konuşmadan beklemeye başladılar. Bir saatin ardından yorgun olan kızlar düzenli nefesler almaya başlayınca Asude uzandığı yerden kalktı.

"Simge uyumadı sanki Asude. Nefesi kesik kesik."

"Onun burnunda et var, senelerdir öyle o. Uyumuştur, sen merak etme kardeşim." Her iş Esma'ya kalmıştı. Uzandığı yerden kalktı ve Asude'nin tarif ettiği yerlerden malzemeleri almaya gitti. Dışarıda Rukiye Hanımı görüp yapacaklarını anlatınca yaşlı kadın ona destek olarak hepsini kendi eli ile getirmişti.

"Önce yatağa dik, uyansa da kalkamasın. Biz o sırada boyarız," yorgan ipi ile Simge ve kardeşi Selin'i pijamalarından diktiler. Amcasının kızı Zeynep'i bırakmışlardı. Esma kızlara hissettirmeden elbiselerini bir güzel teyelledi. Daha sonra getirdiği ruj ile yüzlerini boyadı.

Başka biri olsa çoktan uyanmıştı ama kızlar hiç oturmadan oynamanın cezasını çekiyorlardı. İşleri bittiğinde hissettirmeden yerine yatan kız göz kapaklarına yenik düşerek uyudu. Asude ise sabaha kadar sürekli uyumuş uyanmıştı. Sabah ezanlarına yakın yatamayacağına kanaat getirerek odadan çıkarak annesinin yanına gitmişti. Babası ile annesinin arasına girerek orada uyumaya çalışmıştı.

"Abla, beni neden dikiyorsunuz?" Asude kulağına çalınan ses ile gözlerini açtı. Yanında kimse kalmamıştı. Yerinden kalktı ve oturur konuma geldi. Duvarda asılı saati gördüğünde henüz sekiz olduğunu gördü. Artık kaşınmaya başlayan ellerini yıkamak için banyoya geçti. İşi bitene kadar kimse ile konuşmayacaktı.

"Abla, yardım etsene." Emine ablası ile beraber elini açtılar ve altını kaybetmeden çıkardılar kınalarını. Kadınların söyledikleri gibi desenli kınaları çok güzel olmuştu. Elleri buruş buruş olsa da kokusu burnuna hoş gelmişti. Kınayı seviyordu. Kına yakmayı seviyordu ama elleri kınalı uyumayı hiç sevmiyordu.

"Çok güzel dikmişsiniz kızları. Esma deli bağlar gibi düğüm etmiş." Emine Hanım yeğenlerinin durumunu anlatırken Asude keyifleniyordu. Kına evinde kaldılarsa başlarına geleceği de kabulleneceklerdi.

"Ben kadar olmasalar da onlar da deli sayılırlar. Aynı soydan geliyoruz," işi bitince odasından giyindi ve mutfağa indi. Mutfak masası açılmış geniş misafirleri için yer sağlanmıştı. Erkekler salondaki masada kahvaltılarını yaparken kadınlar mutfakta yapıyorlardı.

"Eee Asude'cim ablaların konuştu mu seninle?" Yengesi çayından yudumlarken ona beklediği soruyu sormuştu. Asude biliyordu bu muhabbetlerin döneceğini ve hazırlanmıştı.

"Konuştular yenge. Kaçar mı bizimkilerden," daha fazla uzatmaya değmezdi. Kurcalamayacaktı ve kurcalatmayacaktı. Kimseyi konuşturmayacağı için ufacıkta olsa yalan söylemişti.

"Hangisi konuştu kız?"

"Annem de dâhil hepsi bir araya geldi öyle konuştuk abla," yengesi dalga geçtiğini anlayınca daha fazla konuşmadan susmayı seçti. Biraz daha kurcalasa Asude pat pat konuşmaya başlar rezil olurlardı. Gelin almaları akşam saat altı civarı olacağı için hazırlanmak için vakitleri vardı. Asude saat iki gibi kuaföre geçmiş arkadaşının onu hazırlaması için onun ellerine bırakmıştı.

"Kızım muhteşem oldun." Esma, arkadaşını etrafında bir tur çevirerek maşallah çekti. Uzun zamandır gelinlerle içli dışlılardı ama ilk defa bu kadar çok beğenmişti. Gelinliğine uygun bir topuz yapmışlar abartmadan da çok güzel olunabileceğini kanıtlamışlardı.

"Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş derler. Arkadaşınım ondan güzel görünüyorum."

"Saçmalama kızım harika oldun. Dur resmini çekelim," telefonu ile birkaç poz aldıktan sonra kapının dışına bekleyen adamı içeriye çağırdılar.

Tüm mahalle ikilinin düğünleri için seferber olmuştu. İki gündür yedisinden yetmişine kadar herkes ayaktaydı. Yaşlıları kına gecelerinde oynamış, küçükler servise yardım etmişlerdi.

Devrim'in kınasının olduğu, mahallenin en yaşlısı olan Hasan amcanın 'ben küçükken burada bir kaya vardı. O kaya bizim kalenin direği olurdu' dediği arsada yapılmıştı. Mahallenin bakkalı Hamza ağabeyinin sokağın başından oynayarak geldiği bir kına olmuştu. Düğünün de ondan farklı olmayacağı aşikârdı.

Devrim iki gündür havalarda uçuyordu. Mümkün olsa ayakları yere basmayacaktı. Bugün sondu artık. Bitiyordu tüm koşuşturma, tüm stres, sıkıntı. Asude'yi kuaföre bıraktığında kendisi de damat tıraşı için berbere gitmişti. Maskeler, bakımlar derken Asude'den çok özenmişti.

Şimdi arkadaşları ile beraber kuaförün önünde beklerken fotoğraf çekimi için stüdyoya gidecekleri zamanı bekliyordu. Nişan fotoğrafları açık havada olduğu için düğün için stüdyo çekimi istemişlerdi. Esma'nın seslenmesi ile elinde tuttuğu sigarayı fırlattı. Gömleğinin kollarını düzeltti.

"Çok yakışıklı oldun kardeşim. Nazar değmesin lan!" Kemal ensesine vururken içeriye doğru ilerlemesi için destek verdi. Devrim'den sonra Serkan'da evleniyordu. Her ne kadar kendisi düşünmüyorum diye kendisini avutsada zaman ona da gelmiş çatmıştı. Bu akşam düğünde kısa bir göz atsa fena olmazdı.

Devrim kapıdan içeriye geçtiğinde Asude'yi aradı gözleri. Dükkân küçük olsa da o an gözüne büyük gelmişti. Karşısında Asude'yi görünce hayranlıkla izledi. Ayın on dördü gibi parlıyordu yüzü. Dişlerini gösterecek kadar gülümsedi.

"Sakın ağlama kardeşim. Ömür boyu mahalleye madara olursun." Kemal arkadaşına takılırken Devrim onun sözlerini duymuyordu. Ağlamak isteseydi bunu yapması zor değildi ama Asude'yi gördüğünde ağlamaktan çok kahkaha atmak istiyordu. Katılana kadar gülmek istiyordu. Asude onun için ulaşılmaz sayılırdı ve ulaşmıştı. Ağlamak değil gülmek gerekti.

"Çok güzel olmuşsun." Elini uzatarak kadını kendisine çekti. Dudaklarını alnına götürerek bir süre bekledi. Fısıltı halinde mırıldanırken, Asude Devrim'i pür dikkat dinliyordu.

"Tahminimden de güzel olmuşsun deli gelin."

"Sende çok yakışıklı olmuşsun dev." İkili kol kola kuaförden çıktılar. Sağdıçları ile beraber fotoğrafçıya gittiler. Dış çekimde olduğu gibi burada da tuhaf fotoğraflar çekmişlerdi. Kimi fotoğraf fazlası ile duygu yüklüyken, kimisi aşırı deli doluydu.

Asude'ye kalsa birçoğunda uçuk kaçık davranacaktı ama yapamamıştı. Devrim her defasında 'ileride çocuklarımıza gösterirken utanacağımız pozlar verme deli gelin' demiş planlarını suya batırmıştı.

Devrim burada ipleri eline almış "Seneler sonra evlatlarımıza gösterecek romantik pozlarımız olsun," demişti. Fotoğraf çekiminden sonra ki durakları Asude'lerin evi olmuştu. Saat epey gecikince ucu ucuna yetiştirmişlerdi. Şimdi sıradaki sahne ayrılık sahnesiydi.

Birkaç mahalle öteden duyulan korna sesleri ile Koç ailesinin evine hüzün bulutları çökmüştü. Mehmet Koç, evinin son prensesi, küçük kızı Asude'yi alnının akı ile teli ile duvağı ile gelin etmenin haklı gururunu yaşarken, diğer taraftan ondan ayrılmanın hüznünü taşıyordu. Yaşlı bedeni, çökmüş omuzları her göreni duygulandırsa da o kızının karşısında dimdik durmak için çabalıyordu.

Zordu kız babası olup onu gelin etmesi. Büyütüyor, besliyordun da elin oğlu gelip alıveriyordu elinden. Kendisi de elin oğluydu bir zamanlar. Davul ile zurna ile almıştı hanımını babasının evinden. Nasıl da gururlanmıştı o gün merdivenlerden inerken. Omuzları şimdi olduğu gibi dik gezmişti. Bıyıklarını burarken cümle âleme atmıştı havasını da tüm mahalle onların endamını konuşmuştu.

Usul usul kalktı oturduğu koltuktan. Erkek tarafı gelmeden girecekti kızının odasına. Kalabalığa kalmasın vedamız diyecekti. Kuşak bağlanana kadar kızı ile konuşacaktı. Kapısına geldiğinde iki defa vurdu kapısını. Yavaşça açtı ve içeriye baktı. Kızı yatağa oturmuş elleri kucağında bekliyordu. Etrafında birçok kişi koşuşturuyordu.

"Müsaade var mı?"

"Buyur baba." İçeriye girdiğinde baldızı diğer kızları alarak dışarıya çıktı. Anlayışla karşılamaları güzeldi. Ayağa kalkan kızını el hareketi ile oturttu ve yanına kendisi de oturdu. Nasıl başlayacağını, nasıl konuşacağını bilmiyordu. Boğazını temizledi önce. Ağlamamak için zor duruyordu.

"Altmış yaşıma geldim ama asla neden erkek evladım olmadı diye üzülmedim. Kızlarımın varlığı ile hep gurur duydum. Senin varlığın ile daha da gururlandım kızım. Bunca sene bir defa olsun beni üzmedin. Bir defa olsun neden oldun demedim. Büyüdün, serpildin şimdi de kendi yuvanı kurmak için bu evden gidiyorsun." Duygu yüklü konuşmasından dolayı boğazı düğümlenmiş, kelimeler boğuk çıkmıştı. Asude zor duruyordu. Ailesinden ve özellikle babasından ayrılacak olmak onu fazlası ile zorluyordu.

"Gittiğin yer uzak olmasa da yabancı bir eve gelin gidiyorsun kızım. Aynı memleketten olsakta her evin âdeti huyu farklı olur. Zorluk çekersin ama sonra alışırsın. İki tabak bir araya geldiğinde ses çıkarmadan durmaz bilirsin. Eşinle kavgan olur, sözün olur, evinde bırak kızım. Birbirinize zaman tanıyın, anlamaya çalışın. Zamanla her şey olur. Her şey düzelir. Ben her zaman senin arkandayım bunu bil. Dara düşsen, zora düşsen arkanda olduğumu, sana destek çıktığımı bil. Babanın kolları sana daima açık. Çekinme, korkma gel babana. Bu zamana kadar bir annen bir baban vardı artık iki annen iki baban var. Bana nasıl saygılıysan kocanın babasına da öyle saygılı ol. Anneni nasıl seviyorsan kocanın annesini de öyle sev kızım."

Asude daha fazla dayanamayarak zor tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı. Hıçkırıkları odayı doldururken Mehmet Bey kızını kendisine çekerek sarıldı. Bırakmak istemiyordu, bitti bu iş yok size gelin diyerek kapının önüne doluşan herkesi göndermek istiyordu ama yapamıyordu.

Bu Allah'ın emriydi. Kızı olan kızını, oğlu olan oğlunu evlendirecekti. Tepesine öpücük kondururken yanları kırışmış gözleri ile kızına baktı. Yeşilleri parlarken tek damla gözyaşı yüzünde yolunu bularak aşağıya kaydı. Asude ise bu gözyaşını takip ederken kendisine hâkim olamıyordu. Kollarını babasının omzuna sararak ağlamaya devam etti. Gitmek istemiyordu. Devrim ile evlenmek istiyordu ama babasını bırakmak, onları bu kocaman evde tek başlarına, yalnız bırakmak istemiyordu.

"Hadi artık kapıyı açalım," babasının sesi ile omuzlarını silkti. Ayrılmak istemiyordu ki babasından. O olmadan babası aç kalırdı ki. O giderse babasının gömleklerini, pantolonlarını kim ütülerdi? Garibanlar gibi babası kalırdı. Boynu bükük kalırdı da Asude dayanamazdı.

Annesine üzülmüyordu. O dışarıya çıkar, eşi dostu görür unutur, alışırdı. Ama babası öyle değildi. O doğuştan garip gelmişti, öyle garip kalmıştı. İkili sarılırken kapı açıldı. Tüm akrabalar teker teker girdiler içeriye. Güçlükle ayırdılar ikisini. Mehmet Bey daha sonra gelmek için odadan çıkarken dayısı elinde kurdele ile geldi. Beline kurdelesini bağlarken gülümsüyordu.

"Ağlarken çok çirkinsin." Asude hıçkırıyor, makyajını umursamadan elleri ile yüzünü siliyordu.

"Umurumda değil. Hem sen niye bağlıyorsun ya, babam nerede? Yeniden burnunu silerken dayısı kurdelesini bağlamıştı. Yeğeninin bu haline üzülmüştü.

"Adam sen gidiyorsun diye öyle sevinçli ki davul zurna ile göbek atıyor. Daha fazla bekleme diye de ben geldim."

Asude'nin dudakları kıvrılırken yeniden konuştu "Çok mutlu ol dayıcım olur mu? Çok çok mutlu ol ki, bu günlerini kocanla güzel hatıralar olarak hatırla," ikili birbirine sarılırken diğerleri de sıraya girmişti.

Hepsi ile sarıldı ve tek annesi kalmıştı. Onu görememişti. Anneannesi içeriye zorla getirdiği kızını karşısına çıkarınca annesinin şişmiş gözlerini gördü Asude. Çok ağlamıştı belliydi. Göz pınarlarına yaş kalmamıştı belki de. Elini öptü alnına koydu.

"Yavrum, yolun açık olsun kızım," anne kız sarılıp ağlarken artık gitme vakti gelmişti. Herkes odadan çıktığında Devrim girmişti içeriye. Gelinin odasında ağlanırken kapıdan geçmek için çok uğraşmış, buraya gelene kadar bin liradan fazla para vermişti. Hepsi Asude'nin odasına gelene kadar sürmüştü. O atmosferi soluduğunda az önce ki heyecanı toz olup uçmuştu. Anne kızın sarılması kalbine kocaman bir kayanın çöreklenmesini sağlamıştı.

"Rukiye kız ölüme gitmiyor, kocaya gidiyor. Ali al şu ablanı elimden kaza çıkacak," anneanne ağırlığını ortalığa koyunca apar topar dışarıya çıkarılan kadın kendisini boş odanın birine atmıştı. Tüm kızlarında üzülmüştü ama Asude de farklı olmuştu. Acısı büyük olmuştu. Mehmet Bey kızının kolundan tuttu ve kapının önüne kadar damadının yanına getirdi.

"Sen önden geç, biz beraber ineceğiz." Devrim onaylayarak yürümeye başladı.

"Baba, bir saniye izin verir misin?" Mehmet Bey kızının kolundan çıkarken Devrim ne olduğunu anlamak için Asude'ye bakmıştı. Henüz çıkmadığı odaya girerken kapının önünde duranlar da çıktılar. Tam örtmeseler de kimse duymasın diye hafif kapattılar kapıyı. Asude kırmızı duvağının altından gelen boğuk sesi ile konuşmaya başladı.

"Devrim, vazgeçsek. Babam ve annem yalnız kalacak. Ben gidersem kim onlarla ilgilenecek Devrim?" Devrim karısının sözleri ile telaşlandı. Vazgeçmek yoktu onda. Buraya kadar gelmişken vazgeçemezdi. Kafasını hızla salladı. Asude hâlâ onu ikna etmeye çalışıyordu.

"Devrim ben onları hiç yalnız bırakmadım. Babam çok üzülüyor Devrim. Ne istersen yaparım ama gitmeyelim." Devrim elini uzattı ve Asude'nin elini tuttu. Onun bu haline üzülüyordu. Koca cüssesine yakışmayacak hareketler sergiliyordu ama umurunda değildi. Gözleri dolarken Asude'yi ikna etmek için konuştu.

"Biz onları yalnız bırakmıyoruz Asude'm. Sen uzağa gitmiyorsun ki. Evlerimizin arası çok kısa. Ben her gün dükkâna geleceğim, istediğin zaman gelirsin. Hem sen tek kişi gidiyorsun benimle beraber geleceksin. Senin her bir gözyaşına ölürüm Asude'm. Sil onları," sesindeki tını öyle etkiliydi ki Asude itiraz edemedi.

Belli belirsiz bir hareketle kafasını salladı. Esma bu tablo karşısında dolup taşmıştı. Hıçkırıklar boğazında düğümlenirken açılan kapıdan içeriye dolan hengâmede kayboldular. Bundan sonrası film şeridi gibi geçmişti. Asude'nin evden çıkması ile diğer odada fenalık geçiren Rukiye Hanım, gelini ile beraber ağlayan Emine Hanım, gelin arabasının arkasından boynu bükük el sallayan Mehmet Bey.

***

Asude ve Devrim'in bir olaya şahitlik etmesi beklenen düğünleri olaysız ilerlemişti. Hepsi planladıkları gibi gitmiş, hiçbir sorun çıkmamıştı. Pist boş kalmamış, düğün pastası gayet lezzetli olmuştu. Asude'nin annesi ve babası mutlu görünüyordu. Davetliler memnun ayrılıyorlardı.

Son sahneye geldikleri gözlerinde patlayan flaş ışıklarından anlaşılıyordu. Her geçen yanlarına duruyor bir poz olsun fotoğraf çektiriyordu. Asude ayaklarını hissetmezken, sağ gözünün hemen üzerinden kafatasına yumruk atan ağrıyı da yok sayamıyordu.

"Lütfen yeter artık. Tavukkarası olacağım." Asude yüzüne yapışmış bir gülümseme ile mırıldanırken Devrim kadının zor durumda olduğunu anlamış fotoğrafçıya işaret ile bitirmesi gerektiğini anlatmıştı. Eline tutuşturulan gelin çantasını dirseğine doğru kaydırırken parmak uçları ile millete çaktırmadan başına masaj yapmaya çalıştı.

Bu çantanın nereden çıktığını bilmiyordu. İçine kocaman bir ayva vardı. Arkadaşları Devrim'e takmış, üstüne bir de ayva ile toplu fotoğraf çekilmişlerdi. Bunu da saklaması için gelin çantasına tıkıştırmışlardı. Saçma hareketlerdi bunlar. Herkes onun arkadaşları gibi olamıyordu ne yazık ki. Onun arkadaşları bir tane merdane takmış mesajı direk karşı tarafa vermişlerdi. Akıllı olmak başka bir şeydi.

"Yavrum Allah'a emanet olun." Rukiye Hanım gitmeden kızı ile kucaklaştı. Öptü, kokladı. Ağlamadan yaptığı bu eylemlerle kendisini kutlamaları gerekiyordu. Elinden gelse burada da ağlardı ama gözlerinde yaş kalmamıştı.

"Sizde annecim," tüm akrabaları ile sarıldı.

Kimse kalmadığında arabalarına yürüdüler. Devrim onun binmesine yardım ederek kendi tarafına geçti. Elliden fazla gelin konvoyunda arabaları vardı. Onların eşliğinde yeni evine doğru yol aldı.

Asıl olaylar şimdi başlıyordu. Evin önüne geldiklerinde kayınvalidesi onun arabadan inmeden beklemesini söyledi. Sıcak olan havalar üzerindeki gelinlik ve duvakla daha da çekilmez olmuştu. Açık olan camdan hocanın ettiği duaya âmin, dedi. Onlar için iyi dileklerde bulunuluyor, yuvalarının bereketi, huzuru için hep birlikte dua ediliyordu.

İnmesi için kapılar açıldığında eline bir çömlek verilmişti. Verilen çömleği kırarken içinden dağılanlarla bereketlenecekleri düşünülüyordu. Orada oyalanmadan yollarına devam ettiler. Binaya girdiler asansör ile katlarına çıktılar.

Kendilerinden önce gelen akrabaları kapıları açmış ikiliyi bekliyordu. Zahide ablası hepsinden önce gelmiş, diğerlerinin başında beklemişti.

Kapıdan girerken besmele çekerek girdiler. Asude kadınların yönlendirmesi ile odasına geçirildi. Kapıdan girmeden önce hemen eşiğe konulan bir bardak suyu ayağı ile devirdi. Gün boyu olduğu gibi yine bekleme görevi ona verilmişti.

"Canım istersen abdest almana yardım edelim." Devrim'in teyze kızı ona hitaben konuşunca Asude rahat edemeyeceğini düşünerek reddetti.

"Daha sonra alırım canım," kadınlar onu onaylayarak ayrıldılar yanından. Devrim ise çok oyalanmadan yanına gelmişti. İçeride olan birkaç kişi hemen çıkacaklarını söyleyerek onu odaya yönlendirmişti. Kapı eşiğinde beklerken dış kapının sesini duymuş rahatlamıştı. Odasının kapısını tıklattı.

"Gel," içeriden ses gelince besmele çekerek girdi. Asude koltuğa oturmuş bekliyordu. Tembihlemiş olmalılardı ki duvağını çıkarmamıştı. Olabildiğince yavaş geldi yanına. Asude o sırada ayağa kalkmıştı. Cebinde duran görümlüğü ile hazırdı. Duvağını kaldırdığında Asude hiç konuşmuyordu. Kaşı gözü ayrı oynuyor ama ağzını bıçak açmıyordu.

"Neden konuşmuyorsun?" Ne olduğunu sorarken kadın kaşı ile elini işaret ediyordu.

"Görümlüğün bu," kutuyu açtı ve içerisinde duran gerdanlığı kadına gösterdi. O sırada Asude görümlüğü aldığı için artık konuşabileceğini düşünerek derin bir oh çekti.

"Oh be. Bir an hiç konuşamayacağım sandım."

"O neden?"

"Teyzen görümlüğü alana kadar konuşma dedi." Devrim'e tuhaf gelmişti. Kadının yanında olması ile sevinç ve heyecanla sarıldı sıkı sıkıya. Asude'si buradaydı. Deli gelin onun odasında, onların evindeydi.

"Ben abdest alayım, bir de mutfakta yiyecekler var onları getireyim." Devrim karısından ayrılırken elleri ile yüzünü kavradı ve aylardır hasret kaldığı öpücüğü kondurdu. Bir an olsun karısından ayrılmak istemese de ayrılması gerekiyordu. İradesi ile savaşı kazandığında nefes nefese kalmıştı.

"Oh be, vallahi dünya varmış."

"Tamam, ben buradayım ama aç değilim." Asude gülümseyerek konuştu. Devrim giderken kolunda birikmiş bilezikleri çıkaracaktı ki gelen gürültü ile yerinde sıçradı. Kapıya baktığında kapıyı açan Devrim'in hemen ayakucunda uzanan teyzeleri duruyordu. Halının üzerine boylu boyunca uzanmış, yattıkları yerden kendilerini seyrediyorlardı.

"Teyze, sizin ne işiniz var burada?" Devrim şaşkınlıkla söylenirken iki kadın düştükleri yerden toplandılar. Rezil olmuşlardı. Merakları başlarına bela olmuştu.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa diye biz kaldık."

"Elimiz, ayağımız tutuyor biz alırız ihtiyacımızı. Dışarı çıkın hadi." Devrim ilk günden akrabaları yüzünden Asude'ye rezil olmuştu. Ömür boyu her an dalga konusu olacaklardı. Ayıplar şekilde bakarken kadınların da kızardığını gördü.

Bu ilk vukuatları eğildi. Kerim abisinin de odasını dinlemişler, hatta Yavuz'u da dinlemişlerdi. Tabii dinlediklerini düğünden bir kaç gün sonra öğrenebiliyorlardı. Bu noktayı atlamış olduğuna şaşırmıştı.

Teyzelerini kapı dışarı ederken söz verdiği işleri yaptı. Abdestini aldı ve oyalanmadan geldi. İçeriye girdiğinde Asude gelinliğini çıkarmış, üzerine uygun bir kıyafet giymişti. Saçlarında tokaları hâlâ duruyordu. Onları çıkarırken Devrim arada kalan tokaları çıkardı. Saçları omuzlarından sarkarken onları eli ile topladı. Karısına başını örtmesi için yardım ederken onlar için bırakılan seccadeleri arkalı önlü kıbleye doğru serdi. Ön safa kendisi geçti. Arkasına Asude geçti.

"Rıza-i şerifin için namaz kılmaya," diyerek niyet ettiler ve iki rekât namaz kıldılar. Namazları bittiğinde ikisinin de duası ortaktı. İkisi de aynı amaçlar için dua ettiler. Huzurlu ve mutlu bir yuva.

İkili namazlarını kıldıktan sonra Devrim karısının yanına geldi ve planladığı konuşmayı yapmak için bekledi. Gün boyu yalnız kalamamışlar, hep çevrelerinde kalabalık ile gezmişlerdi. Şimdi asıl zamanıydı.

"Asude'm, deli gelinim, senelerdir hayatımdasın ama aylardır kalbimdesin, aklımdasın. Aylardır hafızamın en derinlerinden seninle ilgili tüm anıları görücüye çıkarmışım. Tek tek tüm fotoğrafları kurcalamış, tüm gizli bölmeleri incelemişim. Seni benim saymış, kendimi de sana tembihlemişim. Belki komik ama pembe ile mor arası renklendirilmiş bulutlara elini tutarak çıkmışım. Her cümlenle, her hareketinle tüm cümlelerimi işgal etmişsin. Daha önce okuduğum her metni, duyduğum her cümleyi senden sonra silmiş, yerine senin sözlerini yerleştirmişim. İzlediğim her film silinmiş, yerine senin görüntülerini mühürlemişim. Hayatıma hoş geldin Asude'm. Hayatıma hoş geldin deli gelinim..."

"Hayatıma hoş geldin dev adamım..."

BÖLÜM SONU...

SINIR; 1100 yorum.

Sonraki bölümde görüşmek üzere 💜

Continue Reading

You'll Also Like

94.8K 2.6K 8
Gece boyu izledi kadın genç adamı Gülüsünü Nefes alışverişini Yüzünü Her şeyini Geçmişin gösterdiği ihanete rağmen o adamla olmak istedi . Ve...
179K 8.1K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
1.5M 104K 62
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Hiçbir kadını kıyafetiyle, saçıyla başıyla...
361K 18.3K 39
TEXTİNG- "Tanrım Taehyung o dudaklarla bana ağız işini yaptığını hayal ediyorum da seni çok pis becermek istiyorum." {12.06.2018}-{15.08.2018}