TUVAL

By noldungoya

325 41 41

Yeni hayatlar, yeni insanlar... İnsanların yeni yüzünü gören zavallı bir kız. Kendini ifade edemeyen zayıf di... More

1. Bölüm

325 41 41
By noldungoya

"Çok güzel!" Yeni cilalandığı belli olan kahverengi demir yığınına hayran dolu gözlerle bakarken ağzından çıkan nidaları etrafındaki insanların ilgi odağı olmuştu. Arka cephede tazeledikleri kömürün yanan ateşi geniş ağızlı bacadan koyu gri isli dumanlar çıkarması etraftaki insanları rahatsız ederken onu etkisi altına alıyordu.

"9:10 Berlin/Westend yolcu treni kalkmak üzere, tüm yolcular peronuna lütfen." Örümcek ağıyla kaplı olan peron direkleri üzerine kalın gri tellerle asılan megafondan yükselen kadın sesi kulağını doldurmuştu. Yük dolu koca bavulunu bıraktığı tozlu yerden zorlukla aldı, bavulun altında esir kalan sarı yapraklar esen rüzgarla özgürlüğe uçarken paslanmış kapının yanındaki görevliye elindeki bileti göstermek için yamuk sırada ki yerini aldı. Saçını yeni boyadığı dibindeki kızıllıklardan belli olan beyaz tenli kadının uzattığı kırışık bilete gözü kaymıştı. Beyaz zarfın arasında sakladığı biletini özenle yerinden çıkarırken diğer insanların aksine tertemiz ve düm düz olan biletine ışıldayan gözleriyle baktı.

Sıra yavaş yavaş ona gelirken göz hizasından çıkan koyu dumanların etrafa saçılışını keyifle izledi. Esen rüzgarla şalının arasından çıkan birkaç tel saç uçuşurken paslanan kapıya yaklaşmak için bir adım daha atmıştı. Soğuktan kuruyan parmaklarındaki acıyı mutluluğunun arkasına gizlerken çıkışan saçlarını geriye savuruyordu.

Örgü şapkası, kalın üniforması ve onun üzerine arttığı polarıyla görevini yapan adamı süzdü. Hasta olduğu kızaran burnundan belli olan adam elindeki bilete göstermelik bakış atıp geri vermişti. Bileti kırıştırmadan cebine dik şekilde yerleştirip uzaktan küçük görünen basamakların büyüklüğünde göz gezdirdi.

İçine en özel eşyaları ve hediyelerini sıkıştırdığı bavulun kalın askısını parmak uçları kesilen eldiveniyle sarmaladı, sol eli kaşe kabanının kopmaya başlayan düğmelerini birleştirirken yüksekte kalan ilk basamağı tırmanmaya çalıştı. Kabandaki elini kenarlarda bulunan demir korumalara yerleştirirken tuttuğu nefesini tüm gücüyle yukarı çektiği bavuluna üflemişti. Yarısını dağ evinde bıraktığı eşyaların bir kısmını yanına almasına rağmen ağırlaşan bavulu gücünü şimdiden yok ediyordu. Geniş merdivenin ikinci basamağına çıkmak için ilk önce dolu bavulunu iki eliyle kaldırıp tozlu basamağa koymuş sonra rahatlayan adımını basamağa sabitlemişti.

"Daha bekleyecek miyiz?"

Arkasından gelen bıkkın sese çevirdiği buğulu bakışları alt basamağında küçük modern bavuluyla dikilen beyaz tenli adama kaymıştı. Alnına düşen hazır şapkasını büyük parmaklarıyla yukarı çeken adamın masmavi üzerinde ponponu olan şapkasına hayretle baktı. Büyüyen gözleri daha önce hiç yakından hazır şapka görmediği içindi. Kafasını hafif yana yatırıp tüyle süslenmiş şapkanın ponponuna bakıyordu.

"Annemin hediyesi."

"Efendim?" Soran bakışlarını rüzgardan uçuşan ponpondan ayırıp yabancı gözlere çevirdi. Kısık gözlerle kendine bakan adamın ağzında tuttuğu hava yanaklarının içinde birikirken bereli kafasını yana çevirdiği sıra beyaz buharlar halinde dışarı çıkmıştı.

"Şapka diyorum annemin hediyesi."

Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırırken başını hafifçe salladı, megafondan gelen cızırtılı sese kulak vermişti.

"9:10 treni için hareket saati gelmiştir. Yolcular yerlerine lütfen."

Bavulun yanından aşağıya sarkan askılarını hızla eğilip aldı. Dinlenen ellerindeki acı geçtiği için var gücüyle asıldığı bavulu olduğu yerden bir santim bile kıpırdamadığı için üçüncü basamağa attığı adımı boşa denk gelmişti. Dengesizce savrulan bedeni boşluğu tadarken merdivenin sivri yerine dizini vurmuştu. Acıyla ağzından çıkan inilti serin rüzgarın arasında kayboluyordu. Ellerini kirli basamaklardan teker teker çekip kollarından nazikçe tutan adam sayesinde basamağa oturdu. Avuç içlerini birbirlerine vurarak silkerken etrafa dağılan toz dumanı öksürmesini şiddetlendiriyordu.

"Kör müsün be kadın bavulun sapı korumalığın demirinden geçmiş."

Tozlanan elbisesi altında oluşan ufak kan lekesinden ayırdığı gözlerini demire sıkışan bavul askısına çevirdi. Elbisesindeki tozu yavaşça çırpıp bir eliyle basamaktan güç alırken diğeriyle korumalığı sardı. Yavaşça ayağa kalkıp korumalığa sıkışan askısını kurtardı, mahcup bakışları elindeki valize uzanan adama değiyordu. Daha fazla gürültüye sebep vermemek için elindeki askıyı uzaklaştırırken bavulun ucundan sertçe kendine çekerek zorla parmakları arasından sıyırdığı askıyı alan adamın sarf ettiği kelimelere donan yüzü kızarmıştı.

"İnat etmeyi keser misin? Aksi taktirde seni burada bırakıp içeri girersem vicdanım o hevesle baktığın mavi şapkamın altındaki beynimi yeyip bitirecek." Şapkadan uzaklaştırdığı bakışları kırılan tırnağına kaydı. Arasına toz kaçan beyaz güçsüz tırnaklarından bazıları kırılmıştı.

"Merak etme kökü sende yeniden uzayacaktır." Avuç içinde sakladığı parmaklarını donan eliyle beraber kaşesinin cebine sokup ağır bavulunu sıkınmadan kaldıran adama baktı.

"Ben zaten..."

"Evet biliyorum sen zaten şapkama bakmıyordun değil mi?" Şaşkın bakışlarını üzerinde gezdirdiği adam tepki vermediğini görünce ağzından çıkan sert kelimelere devam etmişti.

"Donarak ölmek istemiyorum. Artık içeri girelim mi?" 'Ölmek' ne zaman bu kelimeyi duysa kulağını çekip etrafındaki sert şeylere parmağının sivri yeriyle vururdu. Cebinde az da olsa kendine gelen elini çıkarıp şalının altındaki kulağını parmakları arasına aldı. Aşağı doğru çektiği kulağını şalın ardında bırakıp koruma demirine işaret parmağını üç kere vurdu. Donan demir soğuktan beklediği sesi çıkarmayınca kendisine şaşkın gözlerle bakan adama döndü. Başını hafif sola eğen adam kendisine içeri geçmesi için yol gösterirken içinden ettiği dualarla ilk adımını atmıştı.

"Hangi odadasın?" Arkasından gelen tanıdık sese döndüğünde etrafı süzen bakışlara denk gelmişti. Cebinden çıkardığı bileti yavaşça adama uzatırken kapıdaki görevli gibi kısa bakış atması gözünden kaçmamıştı. Bileti tekrar cebine yerleştirdiğinde önüne dönüp sıcak trende ilerlemeye başladı.

Perdelerle ayrılan vagonlar hayalinin en net görüntüsünü yaşamasına izin verir gibiydi. İlk vagondan geçerken önündeki naylon perde tozdan kirlenen avucundan kusursuz şekilde kayıp gitmişti. Her vagonun üzerinde yazan harflerde biletindeki d harfini arıyordu. Büyük vagonların içine serilen kırmızı halı üzerinde ilerlerken her vagonun içinde bulunan karşılıklı sekiz odayı ırık perdeleri arasından gözetliyordu.

"Hey nereye gidiyorsun?"

Perdenin ardında ağlayan çocuğa acıyarak baktığı bakışlarını arkasından seslenen mavi bereli nazik adama çevirdi. Kendisini orada öylece bırakmadığı için belli etmese de büyük muhtaçlık duyuyordu. Eliyle vagonun başındaki büyük harfi gösteren adamın iri parmaklarını takip etti. D harfini gördüğünde kalkan kaşları odalara dalıp giden gözlerine saniyelik kızgınlık duymuştu.

Elindeki bilette yazan d-3 yazısını odaların yanına asılan notlardan takip ederek onun için ayrılan odaya girdi. Hali vakti yerinde olan amcası rahat etsin diye dört kişilik odayı sırf onun için rezerve etmişti. Geriye kalan üç kişinin yerini boşu boşuna gasp ettiği için bir yandan kendi içinde vicdan azabı çekiyordu.

Şalını boynundan çözüp yere koyduğu bavulunun üzerine gelişi güzel serdi. Kapılar kapandığında soğuyan camlar müstesna sıcakla buluşunca buharla kaplanmıştı. Üzerine büyük gelen kaşe parkesinin kolunu avucunun içine çekip görüş alanına giren camın bir kısmını silince boncuk boncuk su damlası kalan camdan dışarıya bakmaya başladı.

"Ne demek tüm odalar dolu!" Dağlık alandan çıktıkça gözüne değen binalara dalıp gidiyordu. Perdenin arkasından gelen sesler uğultularla kendisine doğru yaklaştıkça içinde başlayan korku hisleri ile kaşesine sarıldı. Oturduğu yere biraz daha sindiğinde perdenin ardından gelen tanıdık sesi dinlemeye başladı. 'Mavi bereli adam' çatık kaşları onun olup olmadığını anlamaya çalışan beyniyle aynı güzergahta ilerliyordu.

"Bakın bayanın tekine yardım ettim hemen yerimi başkasına veremezsiniz!"

"Üzgünüm beyefendi, parasını bile ödememiştiniz."

Sıkıca her yanını kapattığı perdenin bir ucunu hafif aralayıp dışarı baktığında elinde mavi şapkasını sallayarak karşısındaki görevliye bir şeyler anlatan adam görüş alanına girdi. İçine doğan rahatlama hissi kaşesini sıktığı elini ferahla bırakırken perdeyi sessizce araladı. Sıktığı için kan çekilen eline tekrar kan hücum ederken boğazından hafif sesler çıkarmaya devam ediyordu. Kendini duymayan adamın ilgisini çekmek için kaldırdığı elini sallamaya başladı.

"Mavi bereli!" Birden susan ortamda sesi tüm odalara işgal ederken elindeki şapkasıyla kendisine dönen adama dudağını ısırarak baktı. Etraftaki ses yavaşça tekrar ortamı doldurmaya başladığında yanına yaklaşan adam için perdeyi sonuna kadar açıp geri çekildi. Gözünü içeride gezdiren uzun boylu adama arada göz ucuyla bakıyordu.

"Amcam rahat gelmem için odayı benim için rezerve etmişti, istersen gelebilirsin." Kaldırdığı bakışlarıyla odanın içinde gezen gergin gözleri üstündeki çatılan kaşlarını inceledi. Şekilli kaşları istifini bozmadan gözlerine eşlik ediyordu. Kendisine dönen adamın yüzüne dudağının kenarını ısırıp mahcup şekilde bakmaya başladı. Kapıya yaslandığı yerden sol elini odaya doğru uzatıp hafif tebessüm gösterdiği adam derin gamzelerini açığa çıkarmayı yeğlemişti.

Kafasını sallayıp koridorda duran bavulunu almaya giderken görevliye attığı ters bakışı görmüştü. Sürmeli bavulun tekerlekleri kırmızı halı üzerinde ahenkle dönerken odaya girmesi için perdeyi tutup yol gösterdi. Bir bakıma içi rahatlayan kadın ödeştikleri için aynı yerine güvenle oturdu.

Kolunu camın çıkıntılı yerine dayayıp avucunun içine çenesini yerleştirdi. Keyifle dışarıdaki soğuk havayı izlemeye başlayan gözleri kendisine uzanan yeşil kağıtlara kaydı. Elindeki parayı kadına uzatan adam üzerindeki montunu sol tarafına koymuştu. Başını hafif aşağı yukarı sallayan adama ellerini göğsünde birleştirip kaldırdığı kaşlarıyla bakmaya başladı.

"Para için yapmadım. Sadece yardım etmek istedim. Lütfen o parayı cebine geri koy." Dudaklarını birbirine bastırırken parmaklarıyla burnunu sıkan adama istifini bozmadan bakmaya devam etti. Tamam anlamında başını sallarken cebine sokuşturduğu parayla başını yere doğru eğmişti. Adamın şu an ki durumunda neler hissettiğini anlayan kadın kaşesinin uzun gelen kolunu sıyırıp elini adama doğru uzattı, sevinçli sesi adamın yüzünü tekrar yukarı kaldırırken tebessüm gösterisi donan içini ısıtmaya yetmişti.

"Bu arada ben Tuval."




#

2016'da yazmıştım devam edelim o zaman.

Continue Reading

You'll Also Like

802K 36.1K 61
Esmer bir ten, gömleğinden taşan kol kasları, hafif kısılmış ciddiyetle bakan ela gözler, kirli sakal, siyah ve kahve arası saçlar. Allahım galiba ha...
1.6M 90.9K 65
Siz: Telefon numaranızın rüyamda ne işi var? 05**: kimsin sen? . . Rüyalarını hatırlayan biriysen ve bu sefer bir telefon numarası görürsen ne olur...
192K 9.6K 39
TEXTİNG KURGU DEĞİLDİR!!!!! Ünlü bir oyuncunun yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilecek bir instagram hikayesi atması ile telefonunun bildirim sesine...
yirmi By ilayda

Short Story

752K 56.4K 73
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting