Rich Husband

By _sakurachaa

218K 11.4K 13.5K

Park Chanyeol 34 yaşına yeni basmış evli ve üç çocuklu bir babaydı. Beyin cerrahıydı ve işinde seçkin insanla... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.BÖLÜM (M)
4.Bölüm(M)
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm(M)
9.Bölüm
10.Bölüm/Final
Dertlendim

8.Bölüm

13.6K 945 747
By _sakurachaa


Sabah gözlerimi araladığımda haftanın tam ortasında olduğumuzdan ötürü yakınacaktım ki belimdeki sıkı kollarla bu düşünceden vazgeçip çaktırmadan arkamdaki Chanyeol'e biraz daha sokuldum. Dün gece aklımda sahne sahne canlanırken en son Chanyeol'ün ağladığını hatırlamıştım. Büyük ihtimalle sonra da uyumuştum. Belki Chanyeol konuşmuştu, ya da o da uyumuştu pek emin değildim fakat uyanık kalmak isterdim. En azından gözyaşlarından öpebilmek.. Aksine konuşmuş ve her şeyi boka sürükledikten sonra uykuya dalmıştım. Bedenim benden izin almış mıydı? Hayır. Bu konu da kendime ne kadar kızmalıyım bilmiyorum.

''Yine düşünüyorsun.''

Ensemde hissettiğim sıcak nefesle titrerken Chanyeol'ün uyanık olduğunu anca fark edebilmiştim. Yavaşça ona doğru dönüp derin nefes aldığım da açıkta kalan köprücük kemiğime ıslak bir öpücük kondurdu.

''Artık düşünmeni istemiyorum Baekhyun. Lütfen bunu bir rica olarak algılama.''

Chanyeol mırıldandığında ve tekrar köprücük kemiğime ıslak bir öpücük bıraktığında yaşadığım yoğun duygularla birlikte tekrar iç çekme isteğiyle doldum. Chanyeol bu sefer öptüğü deriyi dişleriyle kavrayıp çekiştirirken havalanmış kırmızı saçlarına parmaklarımı geçirdim.

''Dün gece- ıhm..''

Konuşmak istemiştim fakat aksine, Chanyeol cümlemin başını işittiği gibi dilini boynumda gezdirmiş, benden ufak bir inilti kazanmıştı. Konuşmak istemediğini anlamak zor değildi. Yine de kaçmak bir işe yaramıyordu ve içimdeki huzursuzluk inanılmaz derecede büyüyordu.

''Dip boyan gelmiş Chanyeol, çok bakımsızsın.''

Chanyeol hala boynum ve köprücük kemiğim arasında gidip gelirken saniyeler sonra başını kaldırdı. Kalın dudakları kendi salyalarıyla ıslanmış parlarken onları emmemek için kendimi tuttum.

''Eski rengine dönmeyi düşünüyordum. Beğenmedin mi?''

Alt dudağımı bir süre ısırıp saçlarına bakarak düşünür gibi yaptım. Kesinlikle kırmızı onda hoş duruyordu. Saç diplerini ele geçiren bir-iki santimlik siyah saç rengine de bakıp bir süre onu hayal etmeye çalıştım. Siktir, bu adam gerçekten 34 yaşında mıydı? İnanmak istemiyordum.

''Tam üç dakika önce sana bunu yapmanı yasakladığımı hatırlıyorum Baekhyun.''

Yine düşüncelere daldığımı fark etmemle burukça gülümseyip saçlarındaki elimi kaydırarak kepçe kulaklarına dokundum. Onlara bakıp, okşarken pürüzlü sesimle mırıldandım.

''Kırmızı kalmalarını istiyorum, en azından bir süre daha.''

Chanyeol onaylar şekilde bir mırıltı çıkartıp tekrar boynuma yönlendiğinde yanaklarını yakalayıp onu geri çektim. Şimdi yüzü tam yüzümün üstünde duruyordu ve ne ara üstüme çıktığından haberim yoktu, gerçekten.

''Okula geç kalacağım.''

''Saat henüz beş Baekhyun, okulun kaçta senin?''

Kaşlarım saati öğrenmemle havalanırken kuruyan dudaklarımı aralayıp cevapladım.

''Bugün çarşamba, dersim on bir de başlıyor.''

Tam olarak o cümleyi öyle kurmamalıydım işte. Chanyeol henüz altı saatimin olduğunu öğrenmesiyle birlikte başını boynuma gömmüş ve pürüzsüz tenimi kendi izleriyle doldurmak için çalışmalara başlamıştı. Arada bıraktığı izler inlememi sağlarken gözlerimi kapatıp dudaklarımın yetiştiği yeri öptüm. Şakaklarının ardından başımı biraz daha dikleştirip kulağına yetiştim. Kulağının başını ağzıma alıp emmeye başladığımda Chanyeol bacaklarımın arasına dizini bastırdı. Daha çok baskı uygulaması için hareketlenirken Chanyeol beni belimden kavrayıp kenara düşmemi sağladı. Ben hayal kırıklığıyla ona bakarken sırtını yatak başlığına yaslamış, kucağını işaret etmişti.

''Buraya gel Baek.''

Dediğini ikiletme gereğini duymadan kucağına kuruldum. Bacaklarımı iki yandan sarkıtırken çıplak kaslarında parmaklarımı gezdiriyordum hafifçe. Bu hoşuna gitmiş olacak ki Chanyeol bana sırıtarak bakıyordu.

''Ne? Niye gülüyorsun öyle? Gülmesene.''

Fakat bir süre sonra bu gülümsemesi sinirimi bozuyordu. Çünkü tam anlamıyla mükemmeldi ve ben onda kusur ararken bile kusursuzluğunun bir kusur olduğunu düşünerek kendimi avutuyordum. Ayrıca bu gülümseme bana hiç hoş şeyler çağrıştırmıyordu.

''Seni seviyorum.''

Yine de mahcup bir şekilde başımı eğdim kızaran yanaklarımı gizlemek adına. Çünkü beklediğim gibi Chanyeol bana cinsel bir temas da bulunmamış, aksine en güzel anı yakalayıp beni sevdiğini dile getirmişti.

Bu cümle değerli hissettiriyordu. Verdiği değeri gözlerinden okuyabiliyor bile olsam arada bir sesli duymak inanın çok iyi hissettiriyordu. 

''Bende seni seviyorum Chanyeol.''

Kollarımı çok geçmeden Chanyeol'ün boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldım. Gözlerimi kapatıp tüm ağırlığımı üstüne verdim. Aynı zaman da Chanyeol, büyük ve sıcak elleriyle çıplak bel boşluğumu okşuyor, huylanmamı sağlıyordu.

''Cha-''

Konuşmak adına bir süre beklemiş tam Chanyeol'ün ismi dudaklarımdan dökülecek iken telefon çalmıştı. Şaşkın bir şekilde ikimizinde kafası banyonun bir köşesine atılmış kıyafetlerimize kaydı. Ben Chanyeol'ün kucağından sakince inmiş, kalkmasına izin vermeden adımlarımı banyoya yönlendirmiştim. Ses gittikçe yoğunlaşırken yerdeki pantolonu elime alıp Chanyeol'ün cep telefonunu çıkardım. Ekranda beliren isim göğsüme ağırlık çökmesini sağlasa da sesimi çıkartmadan cep telefonunu Chanyeol'e götürmüştüm. Arama çoktan bitmişti, fakat telefon susmak bilmiyordu. Telefonu teslim etmemin ardından uzak bir köşeye geçecekken Chanyeol beni bileğimden yakalayıp kucağına oturtmuştu. Sesimi çıkarmadım.

''Efendim Katie?''

''Neredesin Chanyeol?''

Yakınında olduğumdan ötürü Katie'nin sesini rahatça işitiyor, konuşmaya şahit oluyordum.

''İşteyim Katie, nerede olabilirim? Kapatmalıyım acil hast-''

''Yalan söyleme Chanyeol!''

Kadının sesi yükseldiğinde ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştım. Chanyeol'ün kucağında hareketsiz dururken nefesimi de tutmuştum. Nefes alsam kızacakmış gibi hissediyordum.

''Yalan söylemiyorum Katie. İşteyim dediysem işteyimdir.''

Chanyeol'ün gerilen yüz hatlarına bakarken kalp ritmim git gide hızlanıyordu. Katie konuştukça mahcup hissediyordum. Gözlerim doluyordu fakat engellemek adına büyük çaba sarf ediyordum.

''Sekreterini aradım, Chanyeol. Evinde uyuyordu, bu güne dair ve önceki günlere dair hiçbir kayıtlı işin yok. İnanmak istemedim, hastaneyi aradım fakat günlerdir sadece bir kaç saatliğine uğramışsın. Chanyeol, beni hangi sürtükle aldatıyorsun?''

Chanyeol'ün sol gözünün seğirdiğini görebiliyordum fakat bende artık kendimi tutamaz olmuştum. Chanyeol'ün beni engellemesine izin vermeden kucağından inip kendimi banyoya attım. Bu sefer kapıyı kilitlemek yerine direkt üzerimi giyinmeye başlamıştım. İçeriden Chanyeol'ün sesini işitebiliyordum.

''Gelince konuşalım.''

''Şu an konuşmak istemiyorum.''

''Geleceğim Katie.''

''Pekala, tamam.''

Hırslı hırslı telefona cevap verirken ben üzerimi giyinmeyi tamamlamış akan gözyaşlarımı elimin tersiyle temizlemiştim. Ağlamaya hakkım yoktu, bunların olacağını düşünmeliydim. 

Elimi musluğun altına sokup suyun akmasına neden oldum. Titreyen ellerime çarpan soğuk suyu avuçlarıma doldurup utanç ve pişmanlıkla yanan yüzüme çarptım. Keşke kalbimi de yüzüm gibi soğuk suyla ferahlatabilseydim. Gözlerim kapalı bir şekilde elimi havluya uzatmış, kavramak için çabalarken yüzümde hissettiğim baskıyla duraksadım. Chanyeol elindeki havluyla yüzümdeki tüm ıslaklığı temizlemiş, gözlerimi araladığımda ise havluyu yerine asmıştı.

''Baekhyun bak-''

''Lütfen beni eve bırak Chanyeol.''

Chanyeol karşımda derin bir nefes alıp yerde duran pantolonunu bacaklarından geçirdiğinde fermuarı çekerken bana bakıyordu ve bende aptal gibi onu izliyordum.

Üzerine gömleğini geçirmeden bana bir adım yaklaştığında hatta yanaklarımı avuç içleriyle kavradığın da hareket etmedim veya sesimi çıkarmadım. Sadece ağlamamak için kendimi tutuyordum.

''Baekhyun yalvarırım böyle yapma. Üzülme Baek. Ben seni seviyorum, bu yetmez mi?''

İnce parmaklarım Chanyeol'ün güçlü bileklerini sardığında kalan son gücümle Chanyeol'ü ellerini yüzümden çektim. Konuşursam ağlardım fakat konuşmadan da bir sonuca varamazdık.

''Yetmiyor Chanyeol, bu bana yetmiyor. Beceremiyorum, olmuyor, yapamıyoruz.''

Gözlerim yaşlarla dolmuş, sesim çoktan titremeye başlamıştı. Az sonra hıçkırıklara boğulacağımı bilsem dahi susmak istemedim.

''Ben günahkar olamam Chanyeol. Hırsızlık yapamam!''

Sonunda ellerimle yüzümü kapatıp hıçkırıklarımı serbest bırakmıştım. Chanyeol kulağıma saçma sevgi sözcüklerini mırıldanırken onu göğsünden tekrar ittirdim.

''Dayanamıyorum anlasana!''

Son kez bağırdığım da yeterince sinirlerim hırpalanmıştı. Boş veremiyordum işte. Beceremiyordum sevgisine tutunmayı. Küçüktüm daha, anlayamıyordum neler olduğunu. Barınamıyordum bunca şeyin içince. Mutlu olmak istiyordum. Aynı evde yaşamak, hormonlarımdan ötürü mü bilemem fakat çoğu zaman sevişmek, gelecekte belki de bir evlatlık edinmek istiyordum. Fakat Chanyeol bencildi. Bunu şimdi daha iyi anlıyordum. Karısını bırakamıyordu, çocuklarına çok bağlıydı ve bana aşıktı. Aşk üçgeninin içinde birde masum üç bebek vardı ve ben emindim, o bebeklerden nefret ediyordum.

''Özür dilerim.''

Chanyeol kollarını boynuma doladığında ve tek eliyle saç diplerime masaj yapıp, başımı göğsüne bastırdığında beline hafifçe tutundum, fakat sarılmadım. Bir süre saçlarıma öpücük kondurup benim sakinleşmemi beklese de gözlerimden yaşlar tek tek süzülüp Chanyeol'ün çıplak göğsünü ıslatıyordu.

Burnumu çekip kendimi geriye ittirdiğim de tekrar musluğun altına elimi soktum ve çoktan kızaran gözlerime su tuttum. Chanyeol'ün iç çektiğini ardından gömleğini alıp üzerine geçirdiğini işitirken havluyla yüzümü duruladım. Çok kötü hissediyordum. Bir hafta öncesinden tanıdığım bu adam hayatımı alt üst etmişti. Öyle ki Amerika da barınamayacak duruma gelmiştim. Nefes alamıyordum. Midem bulanıyordu ve sanırım bunlara baş ağrısı da eklenmişti. Yerimde bir kez sarsıldığımda belime dolanan güven verici fakat aksine en güvensiz olduğunu düşündüğüm kola yaslandım fark etmeden.

''Baek, iyi misin?''

''İyiyim, eve gitmek istiyorum.''

Direkt cevabımı verdiğimde Chanyeol sesini çıkarmamış beni çıkışa yönlendirmişti. Ayakkabı rafından ayakkabılarımızı çıkarıp giyinmiş, tekrar asansörle kırk dokuz katı inmiştik.  

Hızlı adımlarla arabaya ilerlemiştim. Bir an evvel eve gitmek istiyordum. Bu sefer okula gitmek zorundaydım çünkü çok devamsızlık yapmıştım ve profesörlerin dikkati üzerimdeydi. Düşüncelerimle bu sabah milyon kere yaptığım gibi iç çektim.

''Bu kadar düşünme Baekhyun, kendine zarar vermenden endişeleniyorum.''

Cevap olarak başımı camdan dışarıya çevirdim ve yeni yeni aydınlanmaya başlayan sokakları izledim. Dışarıda pek insan yoktu. Gerçekten saat erkendi.

Karnım açlıkla kıvranırken sesimi çıkarmadım, Chanyeol konuşmak için bir kaç girişimde bulunduğunda sesimi çıkarmadım. Son zamanlarda tek yaptığım şey düşünmekti ve şimdi onu bile yapmıyordum.

Kısa süre sonra araba durduğunda başımı kaldırıp yol boyunca bir kez olsun bakmadığım yüzüne baktım. Chanyeol öpmek için eğildiğinde geri çekildim. Bana üzgün gözlerle bakarken bakışlarımı yüzünden kaçırdım ve kucağıma indirdim.

''Görüşürüz, Chanyeol.''

Soğuk bir ifadeyle söyleyip kapıyı araladım. Ardından sertçe kapatıp apartman kapısını açmak için anahtarımı deliğe soktum. Chanyeol hala bekliyordu, biliyordum. Bu yüzden acele edip içeriye girdim. Kapıyı kapatıp arkamı döndüm ve bir adım attığım da asfaltı ağlatan lastik seslerini duymuştum. Arkamı dönüp başımı eğdim ve cam kapıdan dışarıya baktım. Chanyeol'ü sokakta göremediğimde sanki boğazıma birileri yapışmış, nefes almamam için gittikçe sıkıyordu.

Omuzlarımı düşürdüm ve yavaş adımlarla merdivenleri çıktım. Daireme geldiğimde kalp ritmim yorgunluktan ötürü hızlı atsa da hüznümün verdiği bir sakinlik vardı bedenimde. Öncekine kıyasla daha sakin bir şekilde anahtarı deliğe sokup çevirdim ve eve girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp kenara koyarken Chanyeol'ün beni çevirip karşımdaki duvara yasladığı an aklıma gelmişti. Beni öpüşü ve odaya götürüşü..

Keşke bu sabah kendimi tutmayıp onun o uyuşturucu etkisi yaratan dudaklarını öpseydim diye geçirmeden edemedim içimden. Şimdiden onu özlemem adil miydi gerçekten?

---

Baekhyun apartmandan içeriye girdiğinde en azından bir el sallamasını beklemiştim fakat hayır, o bir adım atmış ve o adımların devamını getirecekken gaza yüklenmiş önümde birilerinin olup olmamasını umursamadan ilerlemiştim. Şu anda Katie'yi öldürmemek için kafam da bir neden arıyordum. Üçüzlerim? Hayır, onlar yeterli neden değildi. Ya da mantıklı düşünemiyordum.

Kırmızı ışıkta zorlukla durduğumda bunu fark etmiştim. Mantıklı düşünemiyordum, Baekhyun son zamanlarda aklımı başımdan ciddi anlamda almıştı. Düşünemiyor, işleri yoluna koymak adına hiçbir şey yapamıyordum. Fakat bir an evvel bir çözüm bulmak zorunda olduğumu da biliyordum. Baekhyun'a bencillik ettiğimin farkındaydım. Gençti, çok gençti fakat onu seviyordum. Hayır sübyancı falan değildim, bu Baekhyun'a özeldi. Daha önce hiçbir canlıya karşı böyle hissetmemiştim. Hayallerimin mesleği beyin cerrahı olduğum da bile, ilk ameliyatım da ya da üçüzlerimi ilk elime aldığımda bile böyle yoğun bir his yaşamamıştım. Ya da hislerime ihanet edebilecek kadar aşıktım.

Ev görüş alanıma girdiğinde hızlı bir şekilde siteye giriş yapmış, arabayı gelişi güzel park yerine bırakıp apartmana dalmıştım. Kendime hakim olmaya çalışıyordum fakat Baekhyun'un o yüz ifadesi aklımdan çıkmıyordu. Titreyen dudakları, dolu gözleri ve kızarmış çevresi.. Hepsinin tek suçlusu Katie'ydi.

Üçüzlerin uyuduğunu düşünemeyecek kadar kızgın olduğumdan ötürü kapıya düşüncesizce sertçe vurmuştum. Çok geçmeden kapı aralandığında Katie gözleri ağlamaktan şişmiş bir şekilde beni karşıladı. Neden ona üzülemiyordum? Oysa ki Baekhyun ağladığında dünyayı ateşe vermek istemiştim. Katie'ye bakarken sadece öfkeyle doluyordum. Yine de o an aklımdan geçirdim. O benim iki yıllık eşimdi ve bizim sıkı bir dostluk geçmişimiz vardı. Sırf yılların hatırına gözlerimi sinirle kapatıp sakin kalmaya çalıştım. İçeri geçtiğimde Katie'de yavaşça kapıyı kapatıp yanıma, salona gelmişti.

''Balkona çıkalım, çocuklar uyuyor.''

Başımla onayladığım da koltuk takımının ve ortasında da geniş bir sehpanın olduğu balkona çıkmıştık.

''Chanyeol, ne boklar yediğini bana hemen anlatıyorsun.''

''Katie, boşanalım.''

Katie'nin kaşları havalanmış ve ağzı aralanmıştı. Ardından genişçe gülümsemiş aşağılar bir şekilde bana bakmıştı.

''Nedenmiş o?''

''Aşık oldum Katie. Başka birisine aşık oldum ve evet son zamanlarda sürekli onunlaydım.''

Acımasız bir şekilde konuştuğumu biliyordum fakat doğrular bunlardı. Ona başka türlü söylesem de aynı sonuca varacaktık.

Yanağımda hissettiğim acıyla Katie'nin bana tokat attığını anca fark etmiştim. Gözlerimi öfkeyle üzerinde gezdirirken bir tokat daha atmıştı.

''Sikeyim dur artık!''

Sesim çevremizde yankılanıp tekrar kulaklarımıza iliştiğinde sadece komşuların balkona çıkmaması adına dua etmiş ardından Katie'nin üstüne doğru yürümüştüm.

''Boşanma davasını açacağım, bunu o kafana soksan iyi edersin.''

Arkamı dönmüş balkondan çıkacakken Katie burnunu çekmiş sert ses tonuyla konuşmuştu.

''Eğer benden boşanırsan, sana çocuklarını göstermem Park Chanyeol.''

Tek kaşımı kaldırmış topuklarımın üzerinde dönüp ona sertçe baktığımda durmadı, devam etti.

''Ailem yeterince zengin, yani ona bakacak durumum var. Mahkeme ne olursa olsun bebekleri bana verecektir. Henüz bir yaşındalar annelerine ihtiyaçları var. Bir yandan sen henüz evli bile olmayacaksın, mahkeme tüm sorumluluklarını bana verdiğinde onları sana asla göstermem Chanyeol.''

Öfkeyle yumruklarımı sıktığımda Katie yanımdan geçip gitmişti. Bende kendimi yanımdaki koltuğa atmış öne doğru eğilmiştim. Dirseklerimi dizlerime yaslamış yüzümü avuçlarıma gömmüştüm. Kaite'den boşanırsam bebeklerimi göremeyecektim. Baekhyun'u bırakırsam.. düşüncesi bile nefesimin kesilmesine yeterliydi. Çaresizlikle kıvranırken gözlerimden bir kaç damlanın aktığını hissettim. 34 yaşında yetişkin bir adamdım fakat ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Seçim yapmak gerçekten lanet derecede zordu. Kalbim acıyla kıvranırken titrek bir nefes aldım. Ne yapacaktım ben?




Bu bölüm beni gerçekten o kadar zorladı ki, nasıl ilerleyeceğimi bilemedim. Hala hisleri güzelce yansıtamadığımı düşünüyorum. Çünkü gerçekten ağır bir bölüm olduğunu düşünüyorum. En azından sizlere yansıtamasam da kafamda ki kurguya göre öyle olması gerekiyordu. Oy veren herkese teşekkür ederim, yaptığım hatalar varsa eğer özür dilerim. 

Continue Reading

You'll Also Like

155K 11.3K 25
"Pişt, baksana." *Şiddet içermektedir.* Başlangıç: 20/03/2020 Bitiş: 02/08/2020
2.5K 256 8
Jeon Jungkook kaybolduğu ormanda bir çocuğun hayatını kurtarır, O çocuğun ünlü uyuşturucu baronu Kim Taehyung'ın oğlu olduğunu bilmeden... Spring da...
15.2K 1.4K 11
heyecanla beklenen liselerarası voleybol turnuvalarının sonunda myeongdong lisesi ve gangnam lisesi finallere kalır. minific!
63.9K 4.8K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...