AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA

44.3K 2.3K 883
By haticekubraozcan

Sezon finali bölümüdür. Bu bölümden sonraki bölüm ortalama iki hafta sonra gelecektir. Daha erken gelmesini istiyorsanız yorumları coşturabilirsiniz :)
Ne kadar çok yorum varsa o kadar çabuk gelirim 💃

Medya: Bölümden bir alıntı.

Keyifli okumalar...

15. BÖLÜM: YAPRAK SARMA

"Seven bir kalp, sevdiği güldüğünde gözünün kenarında oluşan kırışıklığa bile ömür boyu aşkla bağlı kalabilir..."

İki arkadaş koyu bir sohbet eşliğinde Asude'nin öğlen yemeğini, Esma'nın kahvaltısını yaptılar. Masayı topladıktan sonra aşağı mahalleye kurulan pazara gitmek için hazırlandılar.

Yürüyerek Pazar meydanına geldiler. Esma ev için alışveriş yaparken, Asude hem kendi evi için, hem de annesi için birkaç şey alacaktı. Önce sebze alışverişini yaptılar, daha sonra meyve aldılar.

"Esma bunları Şükufe ablanın tezgâha bırakalım. Şu ileride plastikçi var. Çöp kovası falan alacağım." Esma arkadaşını dinleyerek aldıklarını tanıdık olan esnafın yanına bıraktı. İki kızda kol kola mutfak malzemesi satan tezgâha doğru yürüdüler.

"Bak şu güzelmiş..." Esma, eline aldığı minik çöp kovasını arkadaşına gösterdi. Pembe ve mor renklerden oluşuyordu. Kaşı, gözü mevcuttu. Çıtı, pıtı kocaya gidecek genç kız gibi duran kovaya baktı Asude.

"Ben buna gelinlik diktireyim, sende saç makyaj yaparsın. Benim yerime gelin diye bu oturur Devrim'in yanına. Ben daha ciddi şeyler arıyorum Esma. Gelinlik çağa gelmiş çöp kovası aramıyorum." Burnunu kıvırdıktan sonra biraz ileride kendisine göz kırpan çelik çöp kovasını gördü. Hemen uzanarak aldı eline. Bir sağına baktı, bir soluna baktı. Hiçbir şeyi yoktu. Onu arkadaşına uzattı, kendisi diğer eksikleri için göz gezdirdi.

Sırası ile mandalları, sarımsak havanı, rendesi derken baya alışveriş yapmışlardı.

"Borcumuz ne kadar?" Tezgâhtar çocuk aldıklarına baktı. Kafadan hesap yaptı.

"147 TL."

"Yok devenin bale pabucu. Ne diyorsun sen kardeşim? Aldıklarım iki parça bir şey." Aldıklarını bırakacak gibi oldu.

"120 TL veririm."

"Olmaz abla."

"Sen bilirsin. Bırak Esma onları." Blöf yapıyordu, esnaf bunu bilse de satış yapmak için kabul etti.

"135 olsun. Daha da olmaz." Asude bir mühlet düşündü. Fiyat cazip gelince yüzündeki memnun ifadeyi silerek cüzdanını çıkardı. Ödemeyi yaptıklarında iki tarafta alışverişten memnundu.

Kızlar ellerinde poşetleri Esma'nın Şükufe ablasının yanına gidiyorlardı. O sırada hemen yanından geçtikleri pazar tezgâhında satış yapan bir adamın kendilerine seslendiğini duydu.

"Boyuna, posuna endamına, nazına kurban olayım derler adama." Asude önce üzerine alınmadı. Yoluna devam edecekti ki, adam yeniden konuşmaya başladı.

"Günaha davet etmek için mi ananız doğurdu be?" Artık iki kızda kendilerinden bahsettiğinin farkına vardı. Asude elinde tuttuğu poşetlerle adama döndü. Boşta kalan eliyle arkadaşı ve kendisini işaret etti.

"Bizden mi bahsettin kardeş?" Tek kaşı ateş etmeye hazır, emniyeti açılmış beylik tabancası gibiydi. Adamın ilk yanlışında o kaş oradan fırlayacak adamın canını alacak gibi duruyordu.

"Kardeş deme lazım olur." Ve arkasından gür bir kahkaha. Bu zamana kadar bu pazarda asla bu gibi bir durumla karşılaşmamışlardı. Hepsi ahlaklı kimsenin namusuna bakmayan insanlardı. Arada sütü bozuk ne yazık ki çıkabiliyordu.

"Ne diyeyim peki? Bacım desem, gülo desem. Dur dur buldum. Kız Esma, bitin yavrusuna ne deniyordu ben bilemedim şimdi..." Arkadaşını dürttü kolu ile. Esma da bu anı bekliyordu.

"Yumurta haline sirke, yumurtadan çıkmış haline yavşak deniyordu." Asude önemli bir şey bulmuş gibi gülümsedi.

"Tamam, yavşak diyelim sana biz," pazarcı kadının hitabı ile bozulurken etraftan insanlar yanlarına gelmeye başlamışlardı.

"Sen ne diyon lan?"

"Ne oldu yavşak zoruna mı gitti gerçekler?" Asude 'v' harfini bastırırken poşetin içindeki havanı da gözüne kestirmişti. Üzerine gelen adama o havanı fırlatacaktı. Eğer yapmazsa ömür boyu içine uhde kalacaktı.

"Seni keserim." Tezgâhta duran bıçağı alan adam üzerlerine doğru gelirken Asude elini poşete daldırdı ve havanı aldı. Tek gözünü kısarak adamı hedefledi. O gelmeden bu işi bitirmesi gerekiyordu.

İçinden üçe kadar saydı ve havanı fırlattı. Onun fırlatması ile adamın karnına gelen havan canını yakmıştı. O saatten sonra da film kopmuştu zaten. Çevreden gelen esnaf ortalığı durultmak için çabalamıştı. Birkaçı adamı hırpalarken, Asude sinirle tepiniyor, Esma etrafa dağılan eşyaları topluyordu.

"Asude bir defa da sakin dur kızım." Pazarcı Mahir yanlarına geldiğinde Asude burun kıvırdı. Bu adamın babası yıllardır onların alışveriş yaptıkları insandı. Mahirde mahallelerinin sakiniydi ve beraber büyümüşlerdi. Devrim'i de tanıyordu. Gerçi şuan Devrim, Asude'nin umurunda değildi.

"Lan adam laf attı diyorum. Sen ne diyorsun?" Mahir o lafı duyduktan sonra kardeşim dediği adamın nişanlısına sarkıntılık yapan adamı sağ bırakmazdı.

"Al eşyalarını git buradan. Ben halledeceğim." Adam kızları yolladı. Daha sonra o adamın icabına bakacaktı. Asude gitmek istemese de daha fazla da duramazdı.

Esma ile pazardan çıktılar. İki kızda daha sonra görüşmek için evlerine dağıldı. Asude eve geldiğinde kimseye bir şey anlatmadı. Sessiz, sakin odasına çıktı. Aldıklarını annesine bile göstermedi. Akşam yemeğine kadar da çıkmadı.

Pazarda dikkat etmemişti ama bugünkü tavrı ona feci zarar edecekti. Devrim duyacak, o duymadan önce tüm mahalle duyacaktı. Sinirden dudaklarını kemiriyordu. Biraz daha bu eyleme devam ederse dudaksız kalabilirdi.

Annesinin sesi ile aşağıya indi. Sessiz sakin bir şekilde yemeğini yedi. Masayı kaldırmak için ayaklandı. Annesi ve babası salona geçerken kendisi mutfağı topluyordu. Yaptığı işe odaklandığı sırada mutfağın camı öyle bir gürültü ile vuruldu ki korkudan çeşmede yıkadığı bıçakla elini kesecekti.

Camın arkasında gördüğü adam ile bir adım geriledi. Kapıyı açıp açmamak arasında gidip geldi. Daha sonra cesaretini toplayarak gitti açmaya. İçinden besmele çekti.

"Allahümme ya Vedud. Ağzını bağla dilini tut. Kurt ise, kuzu et, benim sözümü ona üstün et." İçinden hızlı hızlı okudu. Kapıyı açtığında Devrim'in yüzüne belli etmeden üfledi.

"İstersen bir de hatim et ama yine de susmam Asude. Bugün yediğin haltların hesabını vereceksin!"

Ne oldum demeyecek daima ne olacağım diyeceksiniz. Bir saat önce her şey yolunda, mutlu mesut bir insanken anında her şey berbat olabiliyor, düzeniniz alt üst olabiliyordu.

Devrim, Asude ile alıverişini ertelediğinde iki gün ortalarda olmamasının ceremesini sitede koşturarak çekmişti. Akşama kadar gerek direksiyon sallamış, gerek araca mal yüklemişti. Akşam olduğunda eve gidip birazcık dinlenmek istese de bu hayali sokağa adım attığı an son bulmuştu.

Önce sokaklarının girişinde iki aracın kazasında kavga eden taraflara şahitlik etmişti. Nihayet eve geldim diye derin bir nefes aldığında da annesi eve girmeden onu pazara yollamıştı. Sebebi ise evde meyve namına bir şeyin kalmadığını söylemesiydi. Buraya kadar her şey normal görünüyordu. Rutin olabilecek şeyler, her insan evladının karşılaşacağı sorunlardı. Asıl mesele alışverişi bittiğinde arkadaşı ile konuşmalarında duyduğu detaylardı.

"Devrim, bugün olanlar için kusura bakmayın artık. Ben gerekeni yaptım, o şerefsiz bir daha burada tezgâh açamayacak." Devrim adamın hangi konudan bahsettiğini anlamadan dinliyordu.

"Senin bir suçun yoktu Mahir," bilmediğinden çaktırmadan ağzını aramaya çalışmıtı.

"Olur mu öyle şey kardeşim? Asude benim hem kardeşim, hem yengem. Ona karşı yapılan terbiyesizlik, bana yapıldı sayarım. Göz kulak olmam gerekiyordu. Öğrendiğimde adamın hesabını dürdüm zaten." Devrim duydukları ile şok geçiriyordu. Söz konusu Asude'ydi. Ona bir şey olmuştu, ortada kendisini sinir edecek bir mesele vardı. Daha fazla oyununa devam etmeden arkadaşına sinirle baktı.

"Mahir bugün ne oldu bana detaylıca anlat." Genç adam arkadaşının sorusu ile afalladı. Olanları bildiğini düşünerek anlatmıştı ama yanıldığı bariz ortadaydı. Asude onu kesecekti. Asude onun evini taşlayacak, ocağına incir ağacı dikecekti.

"Bak Asude'nin bir suçu yok. Kıza sarma şimdi gidip..."

"Mahir, bırak orasına ben karar vereyim. Sen ne olduğunu anlat!" Mahir anlatmaya başladı. Çevredeki esnaflardan olayın başlayışını öğrenmiş daha sonrasına da şahit olmuştu. Onun sözleri ile Devrim daha da kasılıyordu.

Onun deli gelinine laf atmışlardı. Onun Asude'sine sarkıntılık etmişlerdi. Buna cüret eden adamın ümüğünü iki parmağı ile sıkar, gözleri ile canını teslim alırdı.

"Nerede o şerefsiz?"

"Adamın yürüyecek hali kalmadı zaten. Yolladık, bir daha da çıkmaz pazara."

"Adresini ver Mahir."

"İlk defa geldi pazara, kimse bilmiyor." Bilse de söylemedi adam. Belanın kâh altından, kâh üstünden derlerdi, doğru sözdü vesselam. Göz göre göre arkadaşını belaya göndermezdi. O gerekeni yapmış, arkadaşları ise adamın ağzının payını hak ettiğinden fazlası ile vermişlerdi.

"Mahir yalan söylüyorsun." Devrim kara gözlerini mümkünmüş gibi daha da büyüttü. Eğer gözleri ile Mahir'i lime lime etmek mümkün olsaydı bunu oracıkta yapardı.

"Ne yalan söyleyecem gardaş? Kime sorarsan sor bilmiyorlar. Çaylaklardanmış." Devrim inanmış gibi yaparak kafasını salladı. Bu olayı bir de Asude'den duyması gerekiyordu. Mahir'e yeniden baktı.

"Çok sağ ol kardeşim. Bu iyiliğini unutmayacağım."

"Ne demek Devrim, lafı bile olmaz. Asude bizim kızımız." Devrim adama veda ederek hızlı adımlarla eve geçti. Elinde duran poşetleri kapının girişine bıraktı, annesine yemeğe beklememesini söyleyerek Asude'nin evinin yolunu tuttu.

Adımları seri ve hızlıydı. Havanın karanlık olması işine yarayacaktı. Evin ön girişi yerine arka sokağa bakan girişini tercih ederek adımlarını o tarafa çevirdi. Bu sokak diğerlerine göre daha sakindi.

Gözleri ile etrafı taradı, kimseler görünmüyordu. Sessiz olmaya özen göstererek bahçeye girdi. Kapıyı örttü, eve doğru yürüdü. Mutfağın ışığını açık görünce içeride kimin olduğuna bakmak için cama yaklaştı. İlk önce Asude'yi tabakları masadan alırken gördü. Kadını gördüğünde tüm siniri uçup gitmişti.

Asude her normal insan gibi alışverişini yapmak istemişti o da yetmemiş bir de laf atmışlardı. Önce pazarcıyı bulup, tüm etlerini jiletle kesip daha sonra tuzla kaplayıp, çatıda güneşte kurumaya bırakmak istiyor, ardından Asude'nin ona haber vermediğine sinir oluyordu.

Olanca gücü ile düşünmeden cama vurdu. İçeriye girip, Asude'yi omzuna atıp evden çıkarmayı da bilirdi ama son kaçırma olaylarının üzerinden daha pek bir şey geçmişti.

Kadının irkildiğini gördü, kendisine bakarken gözlerindeki korkuyu derinden hissetti. Bu duygu onda tuhaf hisler uyandırmıştı. Ondan korkmasını istemiyordu, korkmasın ona gelsin istiyordu. Kadının tereddüdünü gördüğünde yeniden cama vurdu.

Camın yanına gelene kadar gözlerini kendisinden ayırmamıştı. Dudaklarının kıpırdadığını da gördü. İçinden dua okuduğunu fark ettiğinde sadistçe gülmek istedi. Korku filmlerinde katil ile maktulünün karşı karşıya geldiği sahneyi canlandırıyorlardı.

Asude gereksiz yere korkuyor, Devrim bunu fırsat bilerek kapıyı açmasını bekliyordu. Kapı açıldığında önce içeriden gelen yemek kokuları burnuna ulaştı. Ardından Asude'nin nefesi. O an anladı ki Asude kendisini durdurmak için duaya başvurmuştu. Dudaklarından kopan kendisinden bağımsız cümleler kadını daha da köşeye sindirmişti.

"İstersen bir de hatim et ama yine de susmam Asude. Bugün yediğin haltların hesabını vereceksin!" Asude bu sözlerle daha da gerilirken, Devrim sinirle köpürüyordu.

Kendisinin Asude'ye kızmasının sebebi pazarcının laf atması değildi. Bunda Asude'nin bir suçu yoktu. Buraya gelirken de olanları bir de onun ağzından dinlemek için gelmişti. Asıl sorun, hatta buraya gelene kadar en büyük, geldikten ve gördüklerinden sonra en küçük sorun olan Asude'nin kendisini aramamasıydı.

Her şeyi unutturan ve Devrim'in kanının deli akmasını sağlayan ise Asude'nin onu yabancı gibi görmesiydi. Düşündükçe çıldırıyordu.

"Devrim açıklayabilirim." Asude kekelerken, Devrim kadının bileğine yapıştı. Dışarıya çıkmadan, orada istediği kadar konuşabilirdi ama bu durumda içeriden yanlarına gelecek davetsiz misafirlerle uğraşamazdı.

"Açıklayacaksın zaten." Balkona çıkardığında Asude kolunu kurtarmanın derdine düşmüştü. Şimdi Devrim ile giderse biliyordu ki annesi ikisini de basardı. Basmasında sakınca yoktu ama suç onun üzerine kalacak, başının etini yiyecekti. El anneleri gibi değildi annesi. O genelde damadından tarafa oluyordu.

"Bırak kolumu. Annem görürse olay çıkarır." Asude hırsla söylenirken Devrim onu takmayacaktı. Arkasına döndü ve ateş gibi yanan gözlerini Asude'nin gözlerine dikti.

"Hiç sanmıyorum."

"Babam evde Devrim. Aranız bozuk zaten, şimdi bağırırsam o düğünü rüyanda görürsün. İki cihanda bir araya gelse atar o yüzüğü." Asude'nin sözleri ile afallayan adam kadının bileğini kelepçe gibi kavramış parmaklarını gevşetti.

Asude'yi bırakmak istemiyordu. O deli gelindi, onun deli geliniydi. Başkasına veremezdi. Parmakları tamamen ondan uzaklaştığında kendisine hâkim olarak gözlerine baktı.

"Sen içeridekileri atlatıp gelene kadar burada bekliyorum."

"Burada bekleme görürler. Sen git ben seni ararım."

"Asude, neredesin kızım?" İçeriden gelen Mehmet Beyin sesi ile yerinde zıplayan Asude, adamı arkasında bırakarak içeriye koştu. Devrim ise hemen köşeye sinmiş, açık olan kapıdan içeride dönen konuşmaları dinliyordu.

"Balkona hava almaya çıktım baba. Bir şey mi istiyorsun?" Asude telaşla söylenirken Mehmet Bey cebinden çıkardığı sigara ile mutfak masasına oturdu.

"Anan açtı yine abidik gubidik dizileri. Ne konuştuklarını anladım, ne hareketlerini. Sana bakmaya geldim." Asude gülümsedi ama aklı Devrim'deydi. Onun gittiğini umuyordu.

Hemen mutfağı toparladı, çay için tepsiye bardakları yerleştirdi. Bu sırada da babası ile sohbet etmeyi bırakmıyordu. Mutfak tezgâhını sildiği bezi kuruması için balkona asmayı bahane bilerek yeniden balkona çıktı. Eli mandalları alırken, gözleri etrafı kolaçan ediyordu.

Birkaç defa bahçeyi tarayıp Devrim'i göremeyince adamın gittiğini düşündü. İçeriye gönül rahatlığı ile girdi ve demlediği çay ile salona geçti. Ailesi ile yarı huzurlu, yarı huzursuz geçirdiği akşamın ardından tepsiyi bırakmak için mutfağa geçti.

"Yarın anneannen, Emine ve Kerime gelecek. Aşağıda geçen seneden kalma salamura yaprak vardı onu çıkarda ıslayalım. Gelince sarıversinler." Asude, annesini onaylarken aşağıya inmek için ön kapıdan dışarıya çıktı.

"Bende geleyim. Gece gece besmelesiz basarsın." Ana kız arkalı önlü bahçede yürürken Rukiye Hanım duraksadı.

"Babana on kere diyorum su musluğu tamir et diye sakalım yok ki sözüm dinlensin. Bak su akıtıyor." Asude annesine bakmadan ilerliyordu ki gördükleri karşısında dondu kaldı. Devrim kışlık malzemelerini sakladıkları, yarısını kiler, yarısını kömürlük olarak kullandıkları, mutfağın altında kalan odanın önünde sandalyede uyukluyordu.

Asude hızla arkasını döndü. Annesi söylenerek, ağır adımlarla kendisine doğru geliyordu. Olduğu yerde geri döndü ve annesi yanına gelmeden ona ulaştı.

"Anne ben evin kapısını kapatmadım bahçede fare var eve girmesin sen onu kapat. Ben geliyorum hemen."

"Allah seni taş etmesin Asude. Aklın bir karış havada âşık mısın nesin? Çabuk çık yukarı." Rukiye Hanım telaşla geri dönerken Asude annesinin gittiğine emin olunca Devrim'in yanına geldi. Adamın omzuna iki parmağı ile dokundu.

"Dev!" Devrim sadece gözlerini dinlendirmek istemişti ama yorgun olan bedeni uykuya yenik düşmüştü. Asude'nin teması ile irkilirken gözlerini açmakta zorlandı.

"Bedenimi hareket ettiremiyorum." Oturduğu yerde, uyuduğu için tutulmuştu. Kocaman cüssesi küçücük sandalyeye sığmamıştı. Olduğu yerden kalkmaya çalışırken tüm kemiklerinin kırıldığını sandı. Asude ise şefkatle baktı adama. Boynunu tutuyor bedenini hareket ettirmeye çalışıyordu.

"Neden bu kadar geç geldin?" Asude'yi hemen sorguya çekerken, genç kadın elini havaya kaldırarak mola işareti yaptı.

"Eğer önden ben gelmeseydim annem seni görecekti. Şimdi içerideki işimi halledeyim on dakikaya geri geleceğim. Sana çay getireyim mi?"

"Yemek yemedim daha. Konuşalım eve geçeceğim sonra içerim çayını."

"Tamam, o zaman bekle geliyorum ben." Devrim bunu da kabul ederek başını salladı. Ne zordu bu işler. Nişanlı olunca konuşmak, görüşmek en önemlisi hesap sormak çok çok zordu. Bunun yerine deveye hendek atlamayı öğretse, insanların hepsine hayvan sevgisini aşılamaya çalışsa, Bülent Ersoy'a oryantal dersi almayı kabul ettirse daha kolay olurdu.

El mahkûm bunu da kabul ederek önünde uyuduğu odaya giren Asude'yi izledi. Elini uzatmış kapının kenarından içeriyi aydınlatmıştı. Çok uzun sürmeden içeriden elinde bir şişe ile çıktı.

"Çabuk gel Asude." Asude adamı duymamış gibi yaparak hızla eve geçti. Annesinin isteklerini sorgusuz sualsiz yerine getirirken bu durum annesinin gözünden kaçmamıştı.

"Hasta mısın kızım?" Elini kızının alnına yaslayıp ateşini ölçen kadın tuhaf bakıyordu. Akşamdan beri Asude'nin suskun halleri, sözünü dinlemesi ve itiraz etmemesi onu şüphelendirmişti.

"O nereden çıktı anne?" Asude annesinden uzaklaşırken korktuğunu anlamaması için gözlerinin içine bakıyordu.

"Ne bileyim dışarıdan geldiğinden beri tuhafsın. Senin bu durgun hallerine alışmadım." Rukiye Hanım elinde duran bardaktan suyunu yudumlarken kızını izliyordu. Fazlası ile uykusu gelmişti uyumaya da gitmeyi istiyordu. Asude giderse kendisi de gidecekti.

"Yok, iyiyim ben. Acıktım bir şeyler atıştıracağım." Asude annesini inandırdığını düşündüğünde dolaba yöneldi.

"Tamam, o zaman ben yatıyorum. Sende tüm kapıları kontrol et, fazla gecikme yat."

"Televizyona bakacağım biraz uyurum." Annesi mutfaktan çıktığında kapının köşesinde oda kapısının kapanmasını bekledi. O beklediği ses geldiğinde önce salona geçti, kapalı olan televizyonu açarak sesini normal seviyeye getirdi. İşini bitirdiğinde sessiz hareketlerle mutfağa geçti. Dolaptan aldığı yemekleri ısıtıp tabaklara koydu. İçecek de alıp dışarıya çıktı.

Attığı her adımda yakalanma korkusu ile savaşıyordu. Devrim'in yanına gittiğinde adamı bıraktığı yerde buldu. Bu defa sandalyeye oturmamış sırtını kapıya yaslamış, ayaklarını da uzatmış oturuyordu.

"Hasta olursun oturma öyle," betonun üzerinde oturduğunu gördüğünde anne edası ile onu uyardı. Devrim yerden kalkmadan kendisini izliyordu, sözleri ile oturduğu yerden kalktı ve karşısına dikildi.

"Olacağım kadar hasta oldum zaten. Fazlası zarar etmez korkma. Bu ne böyle?"

"Benim yüzümden bekledin aç acına. Sana yemek getirdim hadi doyur karnını sonra konuşuruz." Devrim tepsiye uzanırken Asude de oturdu yanına. Genç adam karnını doyuruyor Asude de onu izliyordu. Yemeği bittiğinde tepsiyi kenara koyup ağzını sildi. Yönünü Asude'ye çevirip boğazını temizledi. "Ellerine sağlık hepsi çok güzel olmuş. Yemeğimi de yediğime göre asıl meselemize gelelim. Sen gel şöyle..."

"Ne yapıyorsun ya? Akşamdan beri bez bebek gibi sürekli savuruyorsun." Asude huysuzlukla söylenirken daha ne kadar böyle savrulacağını düşünüyordu. Devrim akşam ki gibi sinirliyse sabaha kadar bahçeyi dört defa turlarlardı.

Küçükken topaçları sarar daha sonra dönmesi için savururdu. Demek ki zamanında topaçları fazla aşağıladım, başıma geldi diye düşünmeden edemedi. Şu durumda bile aklı farklı çalışıyordu.

"Sen gel yakınıma. Şimdi, bugünü konuşalım bakalım." Devrim kadını olabildiğince yakınına çekti. Asude telaşlıydı. Nereden, kimden, nasıl duyduğunu bilmiyordu ama yanlış duyduğuna emindi. Adam konuşmadan söz aldı ve anlatmaya başladı.

"Bak sana nasıl anlattılar bilmiyorum ama bu sözlerin ve tavırlarınla yanlış anlattıkları ortada. Ne benim, ne de Esma'nın bir suçu yok. Biz hiçbir şey yapmadık. Ben evimiz için alışveriş yapmış evime dönecektim. Esma da kendi evleri için alışveriş yaptı. O şerefsiz laf attı. Önce ses çıkarmadım, yoluma bakacaktım ama ısrarcı olunca dayanamadım. Hem çok büyütmedim olayı, sarımsak havanımızı bu yola feda ettim. Ona verdiğim 25 liraya acıyorum ama vallahi seni kızdıracak bir şey yapmadım. Benim suçum yok." Asude nefessiz kalana kadar konuştu. Olayın aslı böyleydi. Devrim'e yanlış anlatanı da bulursa lime lime edecekti.

"Sen benim kızgınlığımı adamla kavga ettiğin için mi sanıyorsun? Bu kadar kıt fikirli olarak mı tanıyorsun beni?" Devrim, Asude'nin kendisini böyle tanıdığına üzülmüştü. Ona defalarca kendini ezdirme, haksızlık karşısında susma demişti. Susmayacağını zaten biliyordu ama yine de desteğini bilmesini istemişti.

"Sen yediğin haltlar deyince ben o sandım. Başka ne halt yemiş olabilirim ki?" Asude adamın kendisine kavga için kızmadığını anladığında rahat bir nefes aldı. Ne için kızdığını düşünmeye başladı. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Belki Esma'ya gideceğini söylemediği için kızmış olabilir diye düşündü. Onun için burada uyuklamazdı. Düşündükçe bir şey bulamıyordu.

"Senin hakkını savunman, namusunu koruman beni kızdırmak yerine mutlu eder. Sana defalarca hakkını aramanı, haksızlık karşısında susmamanı söyledim." Devrim Asude'nin gözlerinden bakışlarını ayırmadan elini Asude'nin elbisesine uzattı. Eteğinin ucundan tuttu ve çekiştirdi.

"Benim kızdığım şey, olanlardan sonra beni aramamış olman. Ben seni tembihlemedim mi? Başına bir şey gelince önce beni arayacaksın demedim mi? Sen neden her defasında benim sözlerimi çiğniyorsun?" Asude bunu beklemiyordu.

"Daha önce haber verdim karakoldan topladım seni. Şöyle geçmişine bakınca pek iç açıcı görünmüyor." Devrim karşısında kendisine çıkışan kadına baktı hafiften bir sinirle. Alttan alıp onu ikna etmek yerine inadına hareket ediyordu. Tamam, haklısın dese konuyu kapatacaklardı lakin, Asude her zaman ki Asude'ydi.

"Bir defa karakola düşmem senin benden habersiz iş yapmana bahane değil canım. Ayağına taş değse haber vereceksin." Elini duvara yaslayarak kıyıdan köşeden kaçmanın fırsatını kollayan kadını engelledi. Gözlerinde parlayan yaramaz parıltıları çok iyi tanıyordu.

"Duruma göre bakarız."

"Deli gelin sen beni ciddiye almıyorsun, beni çok yanlış anlıyorsun. Biz seninle bir yola çıktık ve hep beraber olacağız. Senin eline diken batsa benim canım acır, sana bir laf gelse benim içim yanar. Başına bir şey gelse ilk bana gel isterim. Mutlu olsan bana anlat isterim. Ha o an anlatamadın mı sonra bahset isterim. Bana yabancı muamelesi yapmanı kabul edemiyorum." Devrim sesini daha da kısarak konuşmasına devam etti, "Anladın mı?"

Devrim her cümlesinde Asude'ye yaklaşmıştı. Yüzlerinin arasında kısacık bir mesafe kaldığında Asude sesli bir şekilde yutkundu. Bu durumda 'hayır, anlamadım' demek o kadar zordu ki.

"Adil savaşmıyorsun. Şuan feci derecede psikolojik baskı uyguluyorsun." Asude fısıltı halinde söylenirken Devrim gülümsedi. Asude'yi alt etmenin yolunu bulmuştu. Artık zayıf noktasından vurabilir, onu bu şekilde yola getirebilirdi.

"Savaşlar adil olmaz Asude. Bir soru sormuştum anladın mı?" Sorusunu yinelerken, cevap bekledi. Asude'nin hareketleri, kızaran yüzü, tam boğazında atan kalbinin hareketlerini görebiliyordu.

"Anlamadım ama anladım."

"Bence anladın ama işine gelmiyor." Devrim mırıldanırken burnunu Asude'nin burnuna sürtmüştü. Asude ise bundan huylanarak yüzünü buruşturdu. Şuan tuhaf hissediyordu. Annesi haklı olabilirdi. Hasta olacaktı galiba. Kendisini hiç ama hiç iyi hissetmiyordu.

"Anladım, anladım." Devrim memnuniyetle gülümserken dudaklarını Asude'nin dudaklarına sürttü. Tam her şey yoluna girmiş, iki tarafta halinden memnundu ki önce bahçe kapısının hemen önünden bir ses duyuldu. Devrim bunu önemsemedi.

"Bir ses var." Asude geri çekildi ve dinlemeye koyuldu.

"Kedi geçiyordur." Devrim umursamadan yeniden Asude'ye yaklaştı, bu defa bahçe kapısı hızla açılınca arkasında duran saksıları devirdi. İkili duydukları sesle irkilirken birbirlerinden ayrıldılar.

"Biri geliyor..." Devrim, kadının elinden tutarak kimin geldiğine bakmak için duvara yürüdü. Köşeden baktıklarında Asude'nin anneannesi ve dayısı kapıdan girmeye çalışıyorlardı.

"Anne, ömür boyu kalmayı mı düşünüyorsun? Bu bavullar ne?" Ali, evden çıkarırken söylendiği bavulları gelene kadar unutmuştu ama yeniden taşımak zorunda kalınca kendisini haklı görerek söylenmeye devam etti.

Annesi sabah erkenden uyanmaya cesaret edemediği için gecenin bu saatinde ablasına gelmeyi istemişti. Babasının evde olmaması da annesini cesaretlendirmiş, onu bu saatte yollara düşürmüştü.

"Eyvah, kapıyı çalacaklar. Annem beni televizyon izliyor diye biliyor. Benim kapıyı açmam lazım." Devrim'den elini kurtarmak için hamle yaptı ama Devrim izin vermemişti.

"Anneannenin kefenini ben alacağım Asude. Ahtım olsun yapacağım bunu..."

***

Fonda İsmail Yk Allah Belanı versin şarkısı mırıldanırken, elindeki süpürgeyi sanki yerdeki fayansları sökmek istercesine savuran Devrim akşamdan beri yerinde duramıyordu.

Müstakbel anneannesinin planlarını yerle bir etmesinin ardından sinirleri yatışmamıştı. Buna ek olarak da Asude'ye ulaşamıyordu. Anlamadığı şey cep telefonu cebinde taşımak, anında haberleşmek için yapılmışken, Asude bunu unutuyor telefonunu bulduğu en müsait alana fırlatıyordu. Kafasını sinirle yeniden salladı ve süpürmeye devam etti.

"Ne o len? Ananın izlediği fistanlı herifler gibi kafanı sallıyorsun sürekli." Yusuf Bey bir süredir oğlunun hareketlerini izliyordu. Eline aldığı fırça ile tüm dükkânı tavaf etmiş sayılırdı. Hem etrafı temizliyor hem de annesinin izlediği Hintli adamlar gibi tuhaf tuhaf kafa sallıyordu.

"Yok, bir şey baba. Birazdan çıkacağım, haberin olsun." Devrim, babasını cevapladıktan sonra işini hızla bitirdi. Bu iş Fatih'in işiydi ama sinirini atmak için görevi bir süreliğine devralmıştı.

Dükkândan çıkmadan önce babasını bilgilendirmiş, arabasına atladığı gibi Asude'nin evinin önünde almıştı soluğu. O telefonların neden açılmadığını merak ediyordu. Aracına bıraktığı parfümünden sıktı, işte şimdi hazırdı.

Evin kapısına geldiğinde içeriden yükselen kahkaha seslerini çok rahat işitiyordu. Neye bu kadar güldüklerini merak ederek kapıyı çaldı. Bir süre bekledi ve nihayet kapı açılmıştı. Karşısında gördüğü Rukiye Hanıma tebessüm etti.

"Günaydın anne."

"Hoş geldin oğlum. Gel içeriye." Devrim ayakkabılarını çıkararak içeriye girdi. Önüne uzatılan terlikleri giyerken sağ tarafında kalan odadan koşarak çıkan Asude'ye takıldı gözleri. Saçları tepeden keçi kulağı yapılmıştı. Suratında kırmızı benekler var ve dudakları da siyah bir kalem yardımı ile çembere alınmıştı. Bu duruma katılarak gülmek istiyordu.

Dudaklarını sıkarak olası bir kahkahanın havaya karışmasını engellemeye çalıştı. Tam Asude'ye bir şeyler diyecekti ki aynı odadan çıkan Ali ile sustu. Onunda Asude'den farkı yoktu. Elinde bir leğen, kafasında minik tokalar, dudağında kırmızı bir ruj ve üzerinde bir kolu boydan boya kesikler atılmış tişört.

"Buraya gel Asude. Seni bu leğene gömeceğim!" Ali, kızın peşinden giderken Devrim'in farkında bile değildi. Gece buraya geldiklerinde tüm ev halkı kalkmış ve sohbet etmişlerdi. Geç saatte yatınca hepsi derin uykuya dalmış ve Ali'de bu fırsatı kullanarak Asude'yi bir güzel boyamıştı. Aynı muameleye maruz kalacağını düşünmeyerek uyumuştu ama yanılmıştı. Şimdi bir şebekten hiçbir farkı yoktu. Hem de ıslak bir şebekti.

"Dayı, rezil olduk." Asude, Devrim'i gördüğünde donmuş kalmıştı. Acaba daha ne kadar rezil olabilirdi? Kuş yuvası saçları, gözleri çapaklı, ağzının suyu akmış ve pasaklı Asude'ye daha önce şahit olan adam bir de bu sirk soytarısı haline tanıklık etmişti. Ölene kadar dilinden düşmezdi artık.

"Sana ne oluyor kızım? Rezil olan benim burada. Damat senin bu hallerini görsün de, ileride şoka girmesin. Ben nasıl bir yaratıkla evlendim diye." Ali elindeki leğenle Asude'ye koşarken genç kız, üzerine gelen adamı fark etmesi ile merdivenlere koşmuştu. Şuan halletmesi gereken bir dayısı, silmesi gereken bir yüzü vardı.

"Bekle beni Devrim. Yüzümdeki makyajı silip, en doğal halimle yanına geleceğim."

"Pasta cila çekeceğim diyor damat." Ali de kadının sözlerini desteklerken Devrim ikilinin hareketlerine gülümsemekle yetinmişti.

"Sen onlara bakma evladım. Birazdan kuzu kuzu gelirler." Kayınvalidesinin yönlendirmesi ile salona geçerken koltuğun köşesinde oturan yaşlı kadına ilerledi. Başına aldığı beyaz tülbent, elinde tespihi ile bekliyordu. Bir iki adımda yanına gitti ve elini öptü.

"Hoş geldin anneanne."

"Sende hoş geldin yavrum." Devrim akşam ki sinirini elbette unutmamıştı ama yaşlı kadına bunu belli edemezdi. Eğer akşam elinde olsaydı kadını bir kaşık suda yalnızlığa mahkûm ederdi.

"Ben masayı hazırlayayım da, kahvaltı yapalım." Rukiye Hanım odadan çıkarken Devrim koltukta huzursuzca oturuyordu. İstemsizce kendisini kasmış, yeni gelin havasına girmişti. Bacakları koltukta büzülürken nasıl rahat olabilirdi ki?

"E evladım, annengiller, babangiller, dedengiller, ninengiller nasıllar?" Adam önce algılamakta zorlandı. Hepsine toplu cevap versem mi? Diye düşündü. Daha sonra kadının tarzına ayak uydurarak tane tane konuşmaya başladı.

"Annemgiller iyi, babamgiller de iyi, dedem ve ninemgillerin keyfine de diyecek yok. Köydeler şimdi, bağ bahçe, bostan idare ediyorlar."

"Tek tek niye söylüyorsun evladım? Hepsi iyi desene. Boşuna kendini yoruyorsun benim de aklımı karıştırıyorsun. Bu zamanın gençleri de bir acayip. Bir tane de bende var. Al birini, vur ötekine."

Devrim kadına baktı ters ters. Bu aile normal değildi. Hepsinde biraz kırıklık mevcuttu. İçinden cık cık çekerken gülümsemeye devam etti. Ona Asude gerekti, diğerlerinin hepsi duvardaki elekti. Olsa da olurdu, olmasa da olurdu. Göreceği ayda yılda, kırk senenin bir başında olacaktı.

Bir süre daha deneme, yanılma yöntemi ile sohbet ettiler. Mutfaktan kendilerine seslenilmeleri ile kalktılar yerlerinden. Saygılı, sevgili ve terbiyeli aile evladı bayrağını elden bırakmayarak yaşlı kadına yol verdi ve kendisi arkasından mutfağa geçti.

"Çok beklettik oğlum seni de. Acıkmışsındır." Rukiye Hanım dilimlediği ekmekleri masaya bırakırken, söyleniyordu. Asude henüz ortalarda değildi.

"Ben sadece çay içeceğim. Kahvaltımı yaptım." Kendisine gösterilen yere geçerken, masadaki kahvaltılıklara göz atmayı ihmal etmedi. Çok ısrar ederlerse yiyebilirdi. Midesinde boş bir yer bulmakta zorluk çekmezdi.

"Millet biz mi öğlene kadar uyusun? Esnaf adam sabah ezanı ile yapar kahvaltısını, nasibini, kısmetini toplar heybesine." Bilge kişiliğini konuşturan Fatma Hanım besmele çekerek çayını karıştırmaya başladı.

"Kalkmış, kalkmışta benim gibi birini kapmış Fatoş." Asude az önce ki halinden fazlası ile uzak bir durumda inmişti aşağıya.

Sabah kalktığında önce saçlarının farkına varmıştı. Daha sonra korku ile aynaya baktığında yüzünü görmüştü. O sırada sinirle yüzünü temizlemek aklının ucuna dahi gelmemişti. Masasından aldığı makyaj malzemeleri ile soluğu dayısının kaldığı odada almıştı. Bir güzel makyajını yapmış, daha sonra ince lastiklerle saçlarını bağlamıştı.

Odadan çıkacağı vakit aklına gelen munzurlukla çekmeceden aldığı makası bir güzel tişörtle tanıştırmıştı. Ortaya çıkan şahesere baktıkça mest olmaması imkânsızdı. Bu adamı böyle bırakmak istese de uyanıp halini gördüğünde yanında olmak istiyordu.

Bir leğen dolusu suyu üşenmeden odaya getirmiş, olası bir saldırıda kaçmak için kendisine fırsat yaratmayı planlamıştı. Elinde su odaya girdiğinde dayısı yeni uyanmış, eli kafasında telefonun ekranına bakıyordu. Telefonu yatağa atıp yataktan kalktığında kaçmak için elindeki leğeni adama fırlatmıştı. Biraz abartmış olabilirdi ama şuan için vicdanı gayet rahattı.

"Besmele çek edepsiz." Fatma Hanım torununu seviyordu. Onun patavatsız halleri, uçuk kaçık sözleri, korkusuzluğu gençliğini hatırlatıyordu. Zamanında kocasına az çektirmemişti. Yeri gelmiş sabah akşam kavga etmişti. Yeri gelmiş bir melekten farksız davranarak tüm aileyi kendi safına çekmişti. Sonunda kocası adam olmuştu da rahat bir nefes almışlardı. Şimdi sıra kendi torunundaydı.

Asude'den başkasında o potansiyeli göremiyordu. Diğerleri pısırıktı. Azıcık höt deseler hemen geri kaçacak kıvamdaydı. Kendi evlatlarına söz geçirememişti ama bu kız onun bayrağını devralacaktı.

"Çektim, çektim." Asude masada oturan nişanlısına hoş geldin demese de göz kırpmış hatta bununla yetinmemiş bir öpücük bile yollamıştı. Akşam nasıl eve girmiş, nasıl kapıyı açmış hatırlamıyordu. O sırada sessizliği ile adımlarının altında yumurta kırılmaz, çevikliği ile de beş yüz metre engelli koşusunda rakip tanımazdı.

"Damat, nikâh ne zaman?" Fatma Hanım karnını doyurduğuna kanaat getirince dilini açmıştı. Devrim biliyordu bu kadından çekecekti. Akşam çektirmiş, olmamış süründürmüştü. Kırk yılın başı bir fırsat yakalamıştı ama hevesi kursağını gördüğünde 'Bak burası güzelmiş. Burada kalayım,' demişti.

"Bugün gidip işlemlere başlayacağız." Yaşlı kadın onaylayınca gündem değişmişti. Kadınlar ev işlerinden, çeyizden bahsederken yan yana oturan Ali ve Devrim iş konularından bahsediyorlardı. Kahvaltı bitmişti. Devrim daha fazla oyalanmak istemediği için hareketlendi.

"Asude hazırlan da çıkalım. Resim çektireceğiz, ikametgâh ve sağlık raporlarını alacağız." Asude adamın sözü ile bardağında kalan son yudumu da içerek kalktı. Odasına çıktı, Devrim onu tembihlemişti ve aynı renk giyeceklerdi. Evlilik cüzdanlarında anlamsız bir uyum yakalamak zorundalardı.

Dolabından aldığı beyaz tişörtü geçirdi üzerine, çantasına ince bir hırka aldı. Elini yüzünü yeniden düzeltti. Çantasını koluna takarak indi aşağıya.

"Ben hazırım." Devrim kadını görünce önce yaşlı kadının elini öptü, daha sonra kayınvalidesinin elini öptü. Ali ile de tokalaştı.

"Senin için sorun olmazsa sende gel istersen dayı." Asude gelmesini istemiyordu ama mecbur kalmıştı. İki kadının arasında dağ gibi dayısını bırakmak istemiyordu.

"Ben eniştemin yanına gidip, keyif kahvesi içeceğim."

"Hiçbir yere gitmeyeceksin. Otur evde, seninle işim var benim." Fatma Hanım oğlunu engellerken bugün gelecek gelin adayını merakla bekliyordu. Oğlu yaşını başını almıştı. Artık dışarıda gezme vakti değildi. Parmağına yüzüğünü takacak, evini yurdunu bilecekti.

"Anne, ne işin var benimle? Çamaşır mı yıkatacaksınız?" Ali duyacaklarını bilmeden annesi ile dalga geçiyordu. Onun üzerinde oynanan oyundan, yapılan planlardan haberi bile yoktu.

"Yaprak sarılacak Ali," ablası, annesinden önce cevap verince alayla gülümsedi.

"Ben mi saracağım yaprağı?"

"Sen yaprak sarmayacaksın akıllı oğlum. Yaprak saran Safire'yi bir kez göreceksin."

"Safire kim ya? Ben niye görüyorum onu?" Ali duydukları ile afallamıştı. Annesi onu evlendirmek için feci köşeye sıkıştırmıştı.

"Tohuma kaçtın eşek sıpası. Asude bile evlenip gidiyor. Sen kaldın başıma."

"Anneanne övüyon mu, gömüyon mu? Anlamadım. Hem Safire olmaz dayıma boyu çok kısa. Siz Emine'ye bakın." Asude yaşlı kadının sözlerine biraz alınmıştı. Demek ki onun evlenemeyeceğini düşünüyorlardı. Canı, kanı böyle düşünüyorsa el ne demez, diye geçirdi içinden.

"Senin de Devrim'den boyun kısa ama bak Allah yazınca kulun dili bağlanıyor. Baktılar çok sıkıntı oluyor, dayın kızı sırtına alır taşır. O da dert mi?" Ortam sessizleşmişti. Ali'nin başına örecekleri çorap urgandan yapılmıştı.

"İlla ki evleneceksin diyorsun yani?"

"Bir zahmet."

"O zaman Asude'nin nişanında bir kız vardı. Ona baksaydık. Güzel bir şeydi." Asude'nin nişan günü koca salonda dikkatini çeken bir o kız olmuştu. Güzeldi, eli yüzü düzgündü. O zamanlar evlenmeyi düşünmediği için pek ses çıkarmamıştı.

"Bizim nişanda bir sürü kız vardı. Hangisinden bahsediyorsun?"

"Sizin yanınıza da gelmişti, masaya. Beyaz tenli, yuvarlak yüzlü bir şey. Sizin masanın hemen sol tarafında önde oturuyorlardı." Asude hızla Devrim'e bakarken, Devrim de aynı hızda Asude'ye dönmüştü. Dayısı yememiş, içmemiş, onun nefret ettiği Şura'ya mı göz koymuştu? Çıldırmamak elde değildi.

"O olmaz. Safire iyidir. Alın siz onu dayıma."

"Niye ya? O kız güzeldi. Bir görüşsek ne olur?" Ali durumu bilmiyordu. Bahsettiği kişinin Asude üzerindeki etkisini bir duysa tepkisi ne olurdu merak konusuydu. Belki inadına Asude'ye gıcıklık olsun diye bir kere görüşürdü. Belki de yeğenine destek olur, o kız hakkında kötü yorumlar yapardı.

"Elinin körü olur. Ne var arkadaşım bu kızda? Bizde olmayan ama bu kızda olan ne var, soruyorum size? Kendisine söylenen kızla evlenmek istemeyen, çıkış kapısı gibi bu kıza koşuyor. Yangın merdiveni gibi mübarek, hayat kurtarıyor." Asude ayakkabılarının topuklarına vurarak kapıyı açtı.

Devrim'de şaşkınlıkla arkasından geliyordu. Asude çıkmadan önce elini havaya kaldırdı ve dayısına hitaben konuştu.

"Sıkıyorsa o kızın lafını et bakalım bu evde. Allah şahidim senin boyalı halini ve küçükken çıplak çektirdiğin fotoğrafları düğün videosuna ekletirim. Yaparım bunu dayı. Allah şahidim olsun yaparım. Benim düğünde; tüm eş, dost, akraba izler rezilliklerini. Anne sende durumun ciddiyetinden bahset kardeşine."

BÖLÜM SONU...

Bu hafta içinde Deli Gelin'e bölüm bildirimi düşecektir. Onlar yeni bölüm değil diğer kitaplarım için tanıtım bölümü olacak. Yeni bölüm bildirimi sanıp sonra tanıtımları görünce üzülmeyin diye söyleyeyim dedim :')


INSTAGRAM: hko_hikayeleri & haticekubraozcanart
WATTPAD: haticekubraozcan

Continue Reading

You'll Also Like

361K 18.3K 39
TEXTİNG- "Tanrım Taehyung o dudaklarla bana ağız işini yaptığını hayal ediyorum da seni çok pis becermek istiyorum." {12.06.2018}-{15.08.2018}
43.3K 3.2K 25
Ateş kaya: Canım dediğim canımı aldı,yar bildiğim yara açtı ASme Sahra Şah: Coğrafya kaderdir denilirdi ama ben ailemin işlediği günahların kehaneti...
1M 56.6K 54
"Gülmeyi sevenlere ithafen..." Bir derginin genel müdürü olan Ali Ömer Erez; görünürde çapkın, hovarda ve ciddi ilişkiden kaçan bir adamdır. Tamamıyl...
16.1K 508 21
Mina:bak aşk diyorumm Mina:yanaş diyorumm Mina:kime diyoruuuummm