Kırmızı Anahtar

By EsraCanlii

3.8M 185K 272K

Tüm Türkiye'de aranan azılı bir kanun kaçağı ve onu asıl kimliğini bilmeden evine alan gazeteci bir kızın hik... More

OKUMADAN BAŞLAMAYINIZ!
1. Bölüm: Kapımdaki yabancı - 1. Kitap
3. Bölüm: Tarhana ya da menemen
23. Bölüm: Kaldığı Yerden Devam Etmedi - 2. Kitap
24. Bölüm: Günler
25. Bölüm: Zarf
26. Bölüm: Koku
27. Bölüm: Hayatımın Casusu
28. Bölüm: Başarısız Girişimler
29. Bölüm: Piyango
30. Bölüm: Yeni Bir Yıl
31. Bölüm: Cevaplar Kitabı
32. Bölüm: Deniz'den Okyanusa...
33. Bölüm: Ev
34. Bölüm: Geçmişin Anahtarı
35. Bölüm: '1Numaralı Şüpheli'
36. Bölüm: 'Güvercin De Uçurur Muyuz?'
37. Bölüm: 'Burada İşler Üç Şekilde Yürür!'
38. Bölüm: 'Dünyayı Satan Adam'
39. Bölüm: Her Şeyin ve Hiçbir Şeyin Kutusu
40. Bölüm: 'Güzel Çocuklar'
41. Bölüm: Sırlar ve Ölümler Üstüne
42. Bölüm: Yeni Yetme Bir Gangster
43. Bölüm: Zincirkıran - 2. Kitap sonu
44. Bölüm: Şekerin Tadı - 3. Kitap
45. Bölüm: 'Suç değil rövanş'
46. Bölüm: Olasılıklar
47. Bölüm: 'Sadece beş dakika'
48. Bölüm: Yanılgı
49. Bölüm: Ödenmemiş Bir Hesap
50. Bölüm: Yol Ayrımı
51. Bölüm: Gördüğümüz Şey, Baktığımız Yer
52. Bölüm: Şüphe
53. Bölüm: 48 Saat
54. Bölüm: Masumiyet Karinesi
55. Bölüm: Yüzleşme ve Karmaşa
56. Bölüm: Bin Basamaklı Merdiven
57. Bölüm: Tesir altında
58. Bölüm: Uyanmak II
59. Bölüm: Kefaret
60. Bölüm: Bir Kelebek Kanat Çırptı
61. Bölüm: Yeşil Kasa - 3. Kitap sonu
62. Bölüm: 'Bazı bedeller ağırdır' - 4. Kitap
63. Bölüm: 'Deniz Bitmez'
64. Bölüm: 'Canavar'
65. Bölüm: İllüzyon -I
66. Bölüm: İllüzyon II
67. Bölüm: Suç ve Ceza
68. Bölüm: Deniz'e Doğru
69. Bölüm - Final: Kurşun Asker ve Dansçı Kız

2. Bölüm: Redkey

81.4K 6.5K 7.1K
By EsraCanlii


***

Bertolt Brecht, "Galilei'nin Yaşamı" isimli oyununda dünyaca ünlü İtalyan Astronom Galileo Galilei'nin, öğrencisi Andrea ile yaşadığı bir tartışmayı anlatır. Galileo, Dünya'nın güneş etrafında döndüğüne dair ortaya attığı fikirlerden, Engizisyon Mahkemesinin baskısıyla vazgeçince Andrea büyük bir hayal kırıklığı içinde sitem eder:

"Yazık bu ülkeye ki, kahramanlardan yoksundur!"

Galileo ise öğrencisinin sitemine şu cevabı verir:

"Yazık bu ülkeye ki, kahramanlara ihtiyacı vardır."

❧⸻₭.₳⸻❧

Aradan geçen yüzyılların ardından şimdi, sen bu hikayenin neresindesin;

Redkey?

Dünyanın güneş etrafında döndüğü noktasında anlaştık da, kahramanlık mavraları neden senin etrafında dönüyor?

Olduğun şey yüzünden mi, durduğun yer yüzünden mi?

Hiçbir fikrim yok.

Ama sokakta mikrofon uzatılan neredeyse herkesin bir fikri var:

"Aşığım ona ben! Hayallerimin erkeği resmen! Maskenin içinden bile çok yakışıklı duruyor. Yani bence o benim bitanem(!)" (Dişi kahkahalar.)

"Şeytan gibi bir şey." (Çitlenen çekirdekler yere atılır.)

"Gizemli kahramanım benim... Ben de istiyorum o kırmızı anahtarlardan." (İmali gülüşmeler.)

"Pek anlamam bu işlerden ama çok duyuyorum adını... Kaçak ya da suçlu gibi bir şey sanırım ya da katil?" (Kafalarda soru işareti.)

"Gurur duyuyorum kendisiyle! Ülkeyi, böyle mücadeleci gençler kurtaracak!" (Kuaförden çıkmış, sarı, fönlü saç.)

"Ülke için iyi yani. Bir şeyleri gösteriyor toplum olarak? Farkındalık şey oluyor(?) Ama suç işlemesin yani. Hepimiz vatansever bir insanlar olarak devletimizi sayarız o zaman yani." (Sinsice kameraya yaklaşıp konuşan adam.)

"İdolüm. İnanılmaz işler yapıyor. Ülke olarak, onun gibi korkusuz, cesur insanlara ihtiyacımız var. Bize gerçekleri gösteren, kör göze parmak sokan bir adam var artık." (Gözlüklü öğrenci itemi.)

"Devlet sırlarını ortalığa saçan terörist bir kişi! Hain! Allah'ın cezası-... Ne diyeyim ben? Hükumetimiz ne derse arkasındayız." (Dişler fırçalanmamış.)

"Adam çok iyi hacker abi ya..." (Az önce PES oynamış.)

"Ben bilmiyorum oğlum. Ne dedin adını? Yok, yok duymadım hiç. Ne kek? Yok, rekek mekek bilmem ben(?) Dizi falan mı ki? Valla bilemedim oğlum ben..." (Elinde pazar poşetleri olan teyze.)

Hepsinin bir fikri var.

Benim neden yok?

Terfiimin stresini üzerimden güçlükle de olsa atarak yemek masama oturmuştum. Bir yandan hazırladığım salatayı yiyor, diğer yandansa son iki gündür zihnimi işgal eden yabancı adamdan biraz olsun uzaklaşmak için TV'yi açmıştım. Ekranlarda ise her zamanki gibi Redkey'le ilgili yapılmış yüz bilmem kaçıncı sokak röportajı dönüyordu.

Mikrofon uzatılıyor, tek soru ve onlarca farklı cevap:

"Redkey hakkında ne düşünüyorsunuz?"

Ve sırasıyla Türkiye'nin tüm sosyokültürel sınıfları arzı endam etmeye başlıyor. Hepsi itinayla seçilmiş. Ön saflarda ergenler olmak kaydıyla, marjinal üniversiteliler, tepkili muhalifler, çekimser solcular, devletimiz çok yaşasıncılar, her daim piyasası olan elli yaş üstü amcalar ve teyzeler. Teyzelerimiz. Beş-on saniyeliğine de olsa; sokağın sesi, Türkiye'nin nabzı olan güzel insanlar... Bilinçli olarak seçilmiş sivri dilli bu kitlenin iflah olmaz mikrofon sevdası ve sarsılmaz medeni cesareti de olmasa şu haber bültenleri dolmayacak.

"Ne Redkeymiş!" dedim o an, salata tabağımın içinde çatalımı iştahsızca gezdirirken. "Tüm haber bültenlerini parselleyip tapusunu üstüne aldı resmen..."

Kimdi bu Redkey sahiden?

Ne zaman onu düşünmeye başlasam, işe yarar bir savla çıkamıyordum bu meselenin içinden. Oysa çok değil, son birkaç yıldır söz ettiriyordu adından. Video paylaşım sitesi Youtube'da Redkey adıyla bir kanal açmış ve oradan duyurduğu bir manifestoyla başlamıştı her şeye:

"Şahbozanlar ayyuka çıkın. Ertelenmiş bir intikamın soğuk nefesini ensenizde hissedin. İşlediğiniz tüm günahlarınızın anahtarını boynunuza asacağım. Şahbozanlar ayyuka çıkın. Kirli geçmişinizin anahtarı gediğe girdi. Bir gece kilidi çevirip kapalı kapılarınızı ardına kadar açacağım. O gün gelene dek uyuyun. Bir millet gibi uyuyun. Hepinizi uyandıracağım. – Redkey."

Şahbozanlar ismi ilk defa o videodaki bildiride geçmişti. Tabii, yazının altında bulunan ve kırmızı anahtar anlamına gelen Redkey mahlası da ilk o gün duyulmuştu.

Aynı gün pek çok sosyal medya kullanıcısı benzer bir şok yaşadı. Facebook ve Twitter gibi popüler sosyal ağlara erişimde sıkıntılar meydana gelmişti. Bağlantı tekrar sağlandığında ise birçok kullanıcı Redkey adında bir hesabın manifesto videosuyla karşılaştı. Red, ele geçirdiği yüz binlerce hesabı bir kalemde sıfırlamış ve kişilerin profiline sızarak malum bildirinin yer aldığı videoyu yerleştirmişti.

Durumun vahametinin anlaşılması ise uzun sürmedi. Türkiye'nin tarihteki en büyük siber saldırısı gerçekleşmişti. Yetkililer, panik halindeki kullanıcıları sükunete davet ederek olayla ilgili soruşturma başlatıldığını belirtip kişisel gizliliğin her koşulda korunacağına dikkat çektiler. Açıklama sosyal medyanın tanınan isimleri ve birtakım liberal topluluklar tarafından tatmin edici bulunmadı. Birkaç saat içinde atılan on binlerce tweet ve açılan yüzlerce tepki sayfası ile olay en ince ayrıntısına dek kınandı. İş, sanat ve siyaset dünyası da ayaktaydı. Yetkililer tarafından yapılan yatıştırıcı açıklamalar kimseyi sakinleştirmeye yetmiyordu. Akşam saatlerinde muhalefet partileri art arda düzenledikleri basın toplantılarıyla sorumlu bakanlığı istifaya davet etti. Kimse istifa etmedi.

Ertesi gün ise bütün gazeteler yaşanan skandala manşetleriyle adeta ateş püskürüyordu:

"Sosyal avcı ülkeyi karıştırdı"

"Sosyal medya infilak etti"

"Kim bu Redkey?"

"Şahbozanlar ayyuka çıkacak mı?"

Ülke gündemi ilerleyen günlerde de benzer konu başlıklarıyla çalkalandı. Redkey kod adlı kullanıcı, neredeyse her gün Şahbozanlar diye ifade ettiği bir güruh hakkında yeni iddialar öne sürüyordu:

"Şahbozanlar on üç kişi. Hepsi devletin en üst makamlarından emekli. Bilinen adları; saygın siyasetçi, onurlu yargı mensubu, şerefli emniyet amiri. Bilinmeyen adları mı? Yakında öğreneceksiniz. Şahbozanlar ayyuka çıkacak."

"Şahbozanlar omurgasız sürüngenler. Uyuşturucu, adam kaçırma, adam öldürme, devletin parasını iç etme, rüşvet, para aklama, yolsuzluk hepsini itinayla yaparlar. Tüm isimleri tek tek adalete teslim edeceğim. Şahbozanlar ayyuka çıkacak."

Yeterli bir tanınırlığa ulaşması uzun sürmedi Redkey'in. Sosyal platformlarda kendisine yönelik sempati ise giderek artıyordu. Youtube kanalına her gün yüzlerce ziyaretçi sevgi ve destek mesajları iletmeye başlamıştı. Videolara olan rağbet, kamuoyunda oluşan algı ve Redkey'in IP adresinin bir türlü tespit edilemeyişi hükumet kanadını bir hayli yıpratmıştı. Bu dönemi başarısız operasyonlar takip etti. Özel tim, kapı baca kırarak hücum ettiği harabe depolardan her defasında eli boş dönüyordu.

Ama ülke gündemini asıl sarsan olaylar zinciri henüz başlamamıştı. Redkey'in ortaya çıkışından takribi iki, üç ay kadar sonra bir sabah Türkiye gözünü televizyonların son dakika olarak geçtiği bir haberle açtı. İstanbul Eski Emniyet Müdür Yardımcısı Fevzi Dursun, elleri, ağzı ve gözleri bağlı halde Şişli Emniyet Müdürlüğü önünde bulunmuştu. Ama asıl haber Fevzi Dursun'un paket yapılıp emniyete teslim edilişi değildi. Haber, Dursun'un boynunda asılı duran kırmızı bir anahtardı. Redkey ilk gerçek eylemini gerçekleştirmişti.

Olayın basına düşmesiyle eş zamanlı olarak Redkey'in Youtube kanalında da bir hareketlenme yaşandı. Redkey bir günde bir buçuk milyon kişinin seyredeceği ilk itiraf videosunu yayınlamıştı. Bu, aynı zamanda kendisinin kar maskesiyle de olsa ilk defa kamera karşısına geçişiydi.

Video, hücreyi andıran bir odada çekilmişti. Etraf oldukça karanlıktı. Görüntülerde, bir sandalyenin üzerinde oturan Fevzi Dursun, bugüne dek işlediği sayısız suçu nefes dahi almadan itiraf ederken Redkey ise adamın arkasında dikiliyordu. Yüzünde siyah kar maskesi ve üzerinde hatları odanın ışıksızlığına karışmış koyu renk bir mont vardı. Işık seviyesi ve kameranın odağı tam olarak kendisinin fiziki hiçbir ayrıntısını belli etmeyecek şekilde profesyonelce ayarlanmıştı. Toplamda üç buçuk dakikalık video boyunca tek kelime dahi etmeden ayakta duran Redkey, itirafı sonra erdiğinde adama arkadan yaklaşıyor, ucunda kırmızı bir anahtarın bulunduğu zinciri adamın boynuna hızlıca geçiriyordu. Videonun sonlarına doğru ise Redkey kadrajdan çıkıyor ve ışığın seviyesi giderek artmaya başlarken kamera Fevzi Dursun'un boynuna yaklaşıyordu. Adamın boynunda asılı duran kırmızı anahtar da videonun son görüntüsüydü.

Videoyla gelen paketleme vakası tüm ülkede büyük bir infial yarattı. Redkey'e yönelik operasyonlar, yetkililerce yapılan açıklamalar ve telkin çağrıları kademeli olarak artmıştı. Televizyonlar Redkey haberlerini ilk haber olarak veriyordu. Üniversite kampüslerinden internet kafelere, kahvehanelerden altın günlerine dek her yaştan her kesimin dilinde Redkey vardı.

Redkey, adından 'paketleme' vukuatlarıyla söz ettirmeye bu olayı takip eden otuz üç ayrı vukuatında da devam edecekti. Sistemi ise adeta kusursuz işliyordu; Avını yakaladıktan sonra önce ona suçunu itiraf ettirerek video kaydı oluşturuyor ardından da şahsı emniyet güçlerine teslim ederek görevini tamamlıyordu. Suçluların polise verdiği ifadeler, Redkey'in sosyal paylaşım sitelerinde yayınladığı itiraf kayıtlarıyla da örtüştüğü için gayri resmi yollarla da olsa kamu yararı sağlanmış oluyordu.

Devlet kanadında ise tam anlamıyla bir çöküntü yaşanıyordu. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan günler resmen başlamıştı. Redkey'in ilk eylemini takiben tüm hükumet yetkilileri; meclis oturumlarından, parti grup toplantılarına, basın bilgilendirmelerinden toplu açılış törenlerine dek, kamuya seslenebilecekleri irili ufaklı bütün fırsatları layıkıyla değerlendiriyorlardı. Birçok siyasetçi ağız birliği yapmış ve Redkey'i 'vatan haini' ilan etmede düpedüz bir yarışa girmişti.

Redkey'le mücadelede en etkin tavır ise Red'in paketleme vukuatlarının altıncı ayında geldi:

"Kendine Redkey diyen ahlak yoksunu bir zat varmış. Neymiş? Suçluları yakalayıp polise teslim ediyormuş. Sen önce kendini teslim et polise, kendini. " (Alkışlarla bölünür) "Bu ülkenin polisi var, jandarması var. Sen kimsin yahu? Sana mı kalmış suçluların peşine düşmek? Sana bu yetkiyi kim verdi? (Alkışlarla bölünür) "Açıkça belirtiyorum; o vatan millet düşmanı, ülkemizi dünya kamuoyunda düşürdüğü bu yakışıksız durum için elbet hesap verecektir. Sevgili vatandaşlarım, görüyorsunuz ki bu şahıs çok fazla film izlemiş. Kendisini özel güçleri olan bir süper kahraman zannediyor, belli. Yüzünü örtüyor ki tanınmasın ama yo... Hiç kuşkunuz olmasın ki benim şerefli güvenlik güçlerim, kar maskesini indirip o hainin yüzünü tüm Türkiye'ye gösterecektir." (Ayakta alkışlama, ıslık, 'helal olsun' sesleri)

12. Geleneksel Niğdeliler Buluşma Gecesi'ndeki yöresel dans gösterilerinden sonra söz olan Kuzguncuk Köyü Muhtarı Mülayim Tatlı'nın, köylerindeki kanalizasyon problemini dile getirdiği esnada programa iştirak ederek kürsüye çıkan hükümet yetkilisinin yaptığı bu sert konuşmanın üzerinden kırk sekiz saat geçmeden düğmeye basılmıştı. Redkey ölü ya da diri yakalanmalıydı.

Konuşmanın üzerinden ikinci bir kırk sekiz saat geçtiğinde ise sanki hiç ikinci bir kırk sekiz saat geçmemiş gibi olmuştu. Redkey yakalanamamıştı. Durumu analiz etmek için oluşturulan kriz masalarından net bir sonuç alınamıyordu. Hem istihbarat hem de özel tim işbirliği ile gerçekleştirilen baskınların da başarısızlıkla neticelenmesi muhalefetin iktidara yönelik tepkisini giderek arttırdı.

Ülke genelinde yaşanan bu huzursuzluk kutuplaşmaları da beraberinde getirdi. Birtakım muhalif siyasetçi ve gazeteciler katıldıkları Gündem Özel programlarında Redkey'le ilgili ateşli tartışmalara girdiler. Birçokları Redkey'in Türkiye'nin güvenlik zafiyetine kontrgerilla bir çözüm ürettiğini öne sürerek iktidara yüklendi. İçlerinden en marjinal çıkışı ise gazeteci Kutalmış Belen gösterdi. Belen, katıldığı Odak Noktası isimli bir tartışma programında Redkey'in illegal bir yöntemle de olsa suçu ve suçluyu deşifre ettiğini ve bunun ülke için hayırlı bir gelişme olduğunu belirterek "O yiğit kimse alnından öpmek istiyorum onu. Helal olsun ona" ifadelerini kullandı.

Yetmiş iki yaşındaki Kutalmış Belen o an, bu sözlerinden dolayı TCK'nın suçu ve suçluyu övmeyle ilgili 215'inci maddesinden yargılanacağını hiç mi hiç kestirememişti. Belen'e açılan dava ise ülkeyi keskin hatlarla ikiye bölecekti:

Redkey bir vatan haini miydi yoksa Türkiye'nin yıllardır yolunu gözlediği bir kurtarıcı, bir kahraman mıydı?

Bu soru, aradan geçen onca zamana rağmen, tam olarak bir cevap bulabilmiş değildi. Yaklaşık bir, bir buçuk yıla yaydığı 34 ayrı paketleme vukuatından sonra birkaç aydır sesi soluğu çıkmayan Redkey'in "Şahbozanlar" dediği o 13 kişinin kim olduğu da öyle...

Tek bilinen, Redkey'in polise teslim ettiği şahısların tamamının zamanında Şahbozanlar adına çalışmış fakat piramidin üst katmanında yer alan, o 13 kişilik lider kadroyu bilmeyen, sıradan suçlular olduğuydu.

Redkey ise paylaştığı videolarda bu duruma kendince açıklık getirmişti. Kırmızı anahtarlı adam, piramide en alt basamağından başladığını ve büyük balıkların oltaya düşmesinin yakın olduğunu söylüyordu. Ama kamuoyundaki sabırsız bekleyiş Redkey'in bu "zamana yayma" tavrından etkilenmiş değildi. Zira böyle bir vakurluğa insanlık henüz hazır değil.

"Sence de öyle değil mi sevgili Redkey?"

TV'deki Redkey haberlerine dalmış, önümdeki salata tabağını tırtıklarken kendi kendime hayıflanıyordum.

"Kimsin sen?"

Her şeyi çözdün, bi' Redkey'in kim olduğunu bulmak kaldı geriye Deniz, evet.

O an aklıma tekrar dün evimden kaçar gibi çıkan yabancı adam geldi.

"Kimden kaçıyordu acaba?"

Kendi kendine konuşurken konudan konuya atlamamın önüne geçemiyorsun, Deniz.

"Ne tuhaf bir adamdı... Acaba şimdi ne-..."

Sana ne, Deniz? O kimdi, bu kimdi! Sana ne? Haber peşinde koşacağına, koca peşinde koşsana, sen?

"Niye illa peşinde koşuyoruz?" diye çıkıştım birden kendime. Salata tabağımı elime almış, mutfağa doğru giderken ise ekledim. "Eve sipariş veremiyor muyuz acaba?"

O an birden kapı zilim çaldı. Benimse istemsiz küçük bir kahkaha sıkıştı ağzıma. Elimdeki tabağı tezgaha bırakırken alaylı bir sesle söylendim. "Haber mi geldi acaba yoksa koca mı?"

Belki ikisi birden gelmiştir?

Ya da belki de gelen, sadece belandır.

***

Continue Reading

You'll Also Like

157K 12.2K 28
"İslâm, bekle." Küçük kız önce ismiyle seslenmesine şaşırdı. Çünkü genelde Yusuf Selim ona bücür, küçük gibi sinir bozucu lakaplarla hitap ederdi. D...
11.6M 177K 16
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...
10.9M 358K 70
Karanlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına doku...