Vaveyla

By Sneguroochka

95.1K 7.6K 1K

Kadın isterse; hem deli hem cesaretli, hem de kuralsız olabilir! Bir adamın hayatını kurtaracak kadar güçlü... More

1.Bölüm-Mezar bekçisi.
3.Bölüm-Ölülere komşu
4.Bölüm-Tefecilerin elinden
5.Bölüm-Geri dönüş
6. Bölüm-Başlangıç noktası.
7.Bölüm-Kıskıvrak
8. Bölüm-Doğum günü fırtınası
9.Bölüm-Öpücük
10.Bölüm-Öfke
11.Bölüm-Adaletsiz
12.Bölüm-Kaos.
13.Bölüm-Kurtuluş
14.Bölüm-Son plan ,son oyun
15.Bölüm-Davet.
16.Bölüm-Şirket ziyareti.
17.Bölüm-Düello
18.Bölüm-Sevmek
19.Bölüm-Maç
20.Bölüm-Yalansız, oyunsuz.
21-Soğuk deniz.
Wattsap kişi alınımı
22.Bölüm-Seyit efendinin köyü.
23.Bölüm-Cenaze
24.Bölüm-Bağış
25.Bölüm-Vahşi kızlar
26.Bölüm-Bitmeyen gece
Duyuru!
27.Bölüm-Kalp
28.Bölüm-Taşınma
29.Bölüm-Tehlike

2.Bölüm-Dağınık geçmiş

4.8K 344 40
By Sneguroochka

Medyada Barlas var.

Vote ve yorum yapmayı unutmayınız...

Sizi seviyorum keyifli okumalar


'Aklım ve kalbim arasında büyük bir uçurum var ve ruhum; anılar tarafından her gün o uçurumda sallandırılıyor. '

Kasıklarıma baskı yapan idrar torbamın ağrısıyla gözlerimi açtım, uyanmak tam bir işkenceydi.. Miskin hareketlerle yataktan çıktığımda vücudumu garip bir ürperti sardı, ardından çıkmak için kasıklarımı zorlayan sıvı, bedenime  olan işkencesini arttırdı. Hızla tuvalete gidip rutin işlerimi yaparken ısrarla çalan kapı ziliyle gözlerimi devirdim, kuşlar birilerine uyandığımı haber veriyordu sanırım! Aynı yavaş hareketlerle banyodan çıktım ve ayaklarımı sürüyerek dış kapıya ilerledim. Başımdaki keskin ağrı, bu sabahı kabusa çevirirken; kapının iğneleyici sesi beni daha da rahatsız ediyordu, acının verdiği refleksle yüzümü buruşturdum ardından huysuzlukla elimi saçlarımın arasına soktum. Bu keskin bıçak darbeleri  dün içtiğim biraların hesabını soruyordu  bana. Karşısında durduğum çelik kulpu tutarken derin bir nefes aldım, ardından üşenti dolu bir tavırla kapıyı açtım.

Baygın bakışlarım, karşımda dikilen iki birey arasında bir süre gel-git yaşadı...

"Sizin ne işiniz var burada?" annem omuz silkip babama değmekten tiksinti duyduğunu belli edercesine omuzunu kırdı ve adımını içeriye attı. 

"Seni özledim hayatım.." samimiyetten oldukça uzak sesiyle tüylerimi diken diken yapmıştı, cidden bu kadının sesi neden bu kadar tizdi?

"Neden?" oldukça soğuk ve mesafeli duruşuma aldırmadan kollarını boynuma doladı.

"Annen seni yalnız bırakmak istemedi.  Kamil Bey'in öldüğü gün gelecektim fakat.. Bilirsin kızım, işler." Kahkaha atıp babama baktım.

"Sen..? Sende mi aynı sebepten dolayı geldin, beni yalnız bırakmamak için ha? Cenazeye gelmediniz biliyorsunuz değil mi?!" Babam yükselen ses tonuma karşı yüzünü buruşturdu ve içeriye iki adım atıp kapıyı arkasından kapattı.

"Bağırma.. Kızım ben gelecektim ama işlerim dolayısıyla..." Kahkaha sesimle onu bastırdım.

"Baban öldü senin ,bilmem farkında mısın? O her şeyden uzak hayatlarınıza bir günlüğüne ara  veremediniz! Helal olsun size.." Babam öfkeli bakışlarla beni süzdüğünde kollarını belime dolayan annemi ittim.

İnsanlar nankördü.

"Ben maddi her konuda yanında oldum Özüm,  elimden ne gelebilirdi başka. Canını tutup geri getiremeyeceğime göre, varlığım ne işe yarayacaktı?  Gelmemenin belli bir sebebi var!"  yutkunup beni psikolojik rahatsız gibi gösteren gülümsememi takındım. Bu ifadem ,karşımdakinin kasılmasına sebep oluyordu.

"Evimden defolun!" bunu oldukça sessiz ve nefret dolu söylemiştim aynı zamanda da tiksinç bir ifadeyle, annemin şaşkın bakışlarını umursamadan derin bir nefes aldım. "Burası Hollanda'daki lüks evin değil, ayakkabılarınla halıya basamazsın." diyerek parmağımı karşımdaki adama salladım daha sonra anneme dönerek sert ifadeyle aynısını yeniledim " Sende!"  İkisi de 'ayakkabılarıyla' dikilmiş bana bakıyorlardı. Canım ailem...

"Terbiyeli konuş Özüm. Ne demek defolun, burası benim evim." babamın gereksiz cümlesine yanıt vermeye hazırlanırken annemin tiz sesi doldurdu kulaklarımı. Harika! Birde aralarındaki kavgayı dinlemek zorunda kalacaktım.

"Benim kızıma bağıramazsınız Çağrı bey. Ses tonunuzu dengeleyin!"

"Senin kızın da bizim neyimiz? Bu çocuğu yalnız yapmadınız ,değil mi Sibel hanım?."

"Keşke yalnız yapsaydım, sperm bankasından hamile kalsaydım eminim daha mutlu olurdum! En azından senin gibi biriyle muhatap olma zorunluluğuna girmezdim."

"Hala eskisi gibisin, tek yaptığın ciyak ciyak bağırmak, Londra'da sana mantıklı konuşmak ne demek öğretmeliler ,beni bahane edip başından attığın kızına benim babam baktı! Sperm bankasından aldığın çocuğu nereye atacaktın Sibel Hanım?."

"Hollanda'daki karınla karıştırıyorsun beni! Kendine gel ve haddini bil! Vefalı bir baba olduğun için gönlün rahat beni eleştiriyorsun ya.. Sanki sen atıp kaçmadın!" Bu soluksuz kavgayı dinlemek beynimi daha da yormuştu. Derin bir soluk aldım, tartışmaları yetmiyormuş gibi birde Türkçe'yi doğru kullanmıyorlardı. Kaldıkları ülkelere öyle bağlanmışlardı ki, kendi dillerini unuttu vermişlerdi. Tüm öfkemi kusarcasına bağırdım. 

"Yeter! Susun ya ,lütfen biraz susun! Buraya huzurumu  kaçırmaya mı geldiniz? Öyleyse geldiğiniz yere geri döner misiniz? Çünkü benim kafam dırdır çekemeyecek kadar dolu, ayrıca benim annemde, babamda aylar öncesinde öldü size ihtiyacım yok ,burada yalnız çok mutluyum.." bağıran ses tonumu düzeltip ellerimi iki yana açtım ve gülümsedim. "Lütfen.. Gidin!" ardından ne istediğimi anlamadıklarını düşünerek kelimemi yeniledim. "Defolup gidin!" Bu kez en sert tavrımla gitmelerini söylemiştim, iki haylaz ve tatlı olmayan veletlere benziyorlardı. Bu çekilmez hallerini görünce onlardan kilometrelerce uzakta olmak beni biraz daha mutlu etmişti.

"Bana bak küçük hanım, bana kullandığın cümlelere dikkat et yoksa..." bir müddet suratıma baktı daha sonra derin bir iç çekti. "Kime ne anlatıyorum ben, kocaman kız olmuşsun terbiye nedir bilmiyorsun? Saygısız." ifadesiz bir yüzle dediklerini ciddiye alarak dinledim. Kendi kurduğu kelimelerin içerisinde boğuluyordu adeta.. Bir köpek yavrusu gibi beni köşe fırlatan ailem ,benim terbiyemden bahsediyorlardı.

"Saygıyı hak eden birini göremiyorum karşımda, bu tavrımın en büyük sebebi de budur." diyerek en iyi açıklamamı yapmıştım.

"Pekala.. Görgü kurallarından yoksun kalmış olabilirsin ama öğreneceksin." bana emir veren ses tonuyla dönüş yapması öfkemi biraz daha arttırmıştı. " Buradan gitmemi bekliyorsan yanılıyorsun, beni kendi evimden kovacak kadar büyümedin henüz." diyerek sözlerini bitirdi, sanki 'konuşma bitti' dercesine adımlarını içeriye yönlendirdi. Ayakkabılarını çıkarmadan! Annem bir bana ,birde içeriye geçen adama bakıp kaşlarını çattı.

"Sen burada kalamazsın!"  Hemen kapının yanına ayakkabılarımı giyerken oturabilmek için yerleştirdiğim sandalyeye oturdum ve soluksuz geçecek kavganın gidişatını uzaktan takip etmeye başladım. Onlarla geçirdiğim bir kaç dakika bile bedenimi yormaya yetmişti.

"Sen kim oluyorsun? Burası benim evim."

"Kızım bu evde kalıyorsa bende burada kalacağım demektir ve inan senin gibi 'mendeburun'   suratını çekemem. Anlayış gösterip gidersen sevinirim."  babam içten bir kahkaha atarak anneme doğru yürüdü. Ayakkabılarıyla!

"O zaman şikayet etmeyeceksin!" ezici bakışlarla annemi süzüp içini çekti. "Bu kızın kime çektiğini de düşünmeme gerek kalmadığına göre.." derin bir nefes aldı. "Aracımdan eşyalarımı alabilirim."

"Neden geldiğim gün gelirsin ki? Başka gün yok sanki! Gerçi bende şans olsa, senin gibi sıfatsızla birlikte olmazdım."  Ellerimi yüzüme kapatıp bir müddet bekledim. Bu evde bu ruh hastasıyla duramazdım.

"Paramı yerken öyle demiyordunuz." daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım.

"Baksanıza!" bir kaç adım ilerleyip hemen sol tarafta asılı olan deri ceketimi aldım ardından köşedeki ahşap masadan motorun anahtarını. "Siz ikiniz ne kadar istiyorsanız kalın, umurumda değil! Bu arada sevgili babacığım bana bahşettiğin bu güzel evi; karının yada gelecekte hayalini kurduğun 'görgülü' çocuklarının üzerine yap çünkü; sana ait şeylere el sürecek kadar onursuz ve gurursuz değilim. 'Görgülü' olmaktan daha önemli duygularda var umarım sizde edinirsiniz" dedim bir solukta.

"Nereye gidiyorsun." aynı anda sordukları soruya sadece gülümseyen ifademle yanıt verdim daha sonra bedenimi dışarıya attım.

........

Evden çıkıp Bora'nın evine gitmiştim fakat kapıyı kimse açmamıştı, bu saate gidebileceği tek yerin dövüş antrenmanı olduğunu hatırlayınca soluğu bu yıkık dökük binanın önünde almıştım ama içeriye girmekten bir miktar çekiniyordum. Çünkü üstümde dün gece zorlukla giydiğim; siyah  yıldız desenli ,beyaz pijamalarım vardı ve bu halde oraya girmem demek insanlara rezil olmam demekti..

Aileme olan öfkem yüzünden pijamalarımla çıkmıştım sokağa, üstelik telefonumu da almamıştım ve bu halde  içeriye girip evin anahtarını Bora'dan  almak mecburiyetindeydim!  Binanın ara girişinde parlayan motoru fark edince Bora'nın burada olduğuna emin oldum.  Bakışlarımı bir müddet gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldım. Kafamdaki kaskı çıkarmak için hamle yaptığım sırada sağ tarafımdan tanımadığım bir motor geçmişti, benim motorumu silme farkla geçtiği için bir hayli  ürkmüştüm.

Hızlanan kalp ritmimle bedenim daha da sarsıldı. Hızla kaskı çıkarıp bakışlarımı motorunu durduran adama sabitledim, onu öldürmeye niyetli olduğumu belli eden bakışlarımı üzerinden bir saniye bile çekmedim, geniş omuzlarını ileri geri hareket ettirip kaskını çıkardı ardından elleriyle dağınık olan saçlarını daha fazla dağıttı. Deri ceketi kaslı kollarına göre yapılmıştı, sanki   ona özel dikilmiş gibiydi.  Bir kaç saniye sonra  bakışlarımın üzerinde olduğunu fark etmiş olacak ki kafasını çevirip bana baktı.

"Yolun ortasında durman kazaya sebebiyet verebilir ,çocuk." Yüzüme ifadesizce bakarak savurmuştu kelimeleri. Kendi hatasını benim üzerime yıkması sinir kat sayımı yükseltirken beni aşağılayarak 'çocuk'  demesi içimdeki canavarı ayağa kaldırmıştı.

"Burada yenisin, bilmezsin.. Burası o gördüğün dünya değil, belirli kurallarla çevrili ve 'park yasalarıyla kurulu..  Kısa sürede öğrensen iyi olur. Ha.. Birde dün kazandığın maça da fazla güvenme derim." Benim kurduğum tek bir cümleyi dinlemeden yıkıntıya girdi.

Embesil!

Sabah yaşadığım ve hala yaşamaya devam ettiğim tersliklere inat gülümsedim. Benim 'Özüm' en kötü anını bile gülüşümle taçlandırmaktı.  Adımlarımı aynı girişe ilerletirken bir kaç dakika önce hayıflandığım pijamalarımın verdiği rahatlığa teşekkür ettim. Motor kullanırken bana bir bulutun üzerindeymişim gibi hissettirmişti. Spor salonunun soyulmuş duvarlarına değmemeye dikkat ederek salonun en köşesinde kum torbasını yumruklayan Bora'ya yaklaştım. Tahmin ettiğim gibi herkes beni incelemişti fakat ses çıkarmamıştı. Bora beni fark edince sallanan kırmızı kum torbasını sol eliyle tuttu, nefesini düzene sokmaya çalışmak istercesine gözlerini kapattı ve diğer koluyla alnındaki teri sildi.

"Senin.. Ne işin var burada?" soluksuz kalan ciğerlerinin kasılmasıyla kelimeleri kesik kesik söylemişti ,ardından  büyüyen göz bebeklerini üzerimde gezindirdi bir müddet. "Bu halde buraya neden geldin, bir şey mi oldu?" endişeli gözleri üzerimde gezinmeye  devam ederken omuz silktim.

"Annem ve babam geldi. Hem de aynı anda!" derin bir soluk bıraktım.  "Birden çıkıp gelmeleri şaşırtmadı değil.. Onlardan nefret ediyorum Bora ,mutluluğumu emen vampir gibiler." Kollarımı bir anda boynuna dolayıp iç çektim. "Mutluluğumu elimden almalarına izin vermeyeceğim." belime sardığı kolları bana biraz güven verirken akan göz yaşımı gizlemek istercesine yüzümü omzuna yapıştırdım.

"Buna izin vermeyiz bebeğim.. Sakin ol."  bir kaç dakika ayakta öylece sarıldık. İçimdeki duyguyu söküp almaya yetmese de iyi gelmişti ondan destek almak. "Hadi gidelim buradan, bu halde daha fazla dolaşma  eve gidip bir duş alır kendine gelirsin sonra da bana neler olduğunu anlatırsın." omzundan ayrılırken kafamı usulca salladım. Sevgiye muhtaç küçük bir kız çocuğuna benziyordum.  Yüzüme yapışan sarılarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp Bora'nın toparlanmasını bekledim. Gözlerimi kısa süreliğine etrafta gezindirdiğimde o adamla yeniden göz göze geldik.  Boş bakışlarında bir girdap saklıydı sanki..  Gözlerimi kaçırıp sağ tarafımda montunu giyen sevgilime baktım. İçine bir şey giyinmediği için montun fermuarını sonuna kadar çekmişti. Yere eğilip çantasını aldı daha sonra elini uzatıp elimi avuçlarının arasına sıkıştırdı.

"Gidiyor musun aslanım?." Salonun sahibi Bora'ya bağırırken durduk.

"Evet ağabey bu günlük bu kadar." Başını hafifçe yana yatırıp anlayışla salladı.

"Küçük sevgilisi kabus görmüş, ona sütünü vermeye gidiyor.." arkadan gelen kart erkek sesine karşı bir kaç kişi güldü. Bora  öfkeyle elimi bırakıp adamın üzerine yürürken koluna yapıştım.

"Uğraşma lütfen." bir kaç saniye yüzüme bakıp derin bir iç çekti ve saldırı pozisyonunu bozarak elimi yeniden kavradı.

"Diline dikkat et ,bir gün kaybedeceksin!"  adam kahkaha atarak Bora'yı daha çok tahrik etmeye çalışıyordu, ona saldırmasını ve kavga çıkmasını dört gözle bekliyor gibiydi..  "Bu adamı öldüreceğim bir gün." diye söylenerek adımlarını hızlandırdı. Seri adımlarla salondan çıkıp kendimizi soğuk havanın kollarına bıraktığımızda biraz daha sakindi Bora.

"Sen benimle gel, motorunu bizimkilere aldırırım. Bu halde kullanma bebeğim." kafamı sallayıp onu takip ettim. Hızlı bir hareketle yerini aldığında bende arkasına oturup kollarımı beline doladım, zaman kaybetmeden  motoru çalıştırdığında yüzümü deri ceketine yasladım..

Yine o bilindik rüzgar sertçe okşamaya başladı tenimi, girdabıyla savrulan saçlarım benden bağımsız asılı kaldı havada..  Beynimi kemiren anılarsa uçmak bilmedi esintiyle.. Her hücrem havanın soğukluğuna alışırcasına uyuştu fakat beynim hala diri anıları yansıtıyordu gözlerime.. 22 senelik hayatım boyunca kazandığım tek şey arkadaşlarımdı, buna üzülsem mi yoksa sevinsem mi bilmiyorum.. Yaşamak için yaşıyordum sanki, yani amaçsızca.. Yaptığım hiç bir şeyden keyif almıyor oluşum beni bitkin bir insan yapıyordu . Varlığını yok saydığım duygularım gerçekten de yok oluyor sanırım. Bilemiyorum. Acıyı her hücremde hissediyor ve can çekişiyorum fakat gülümsüyorum. Deli gibi davranarak yaşamak,  hayatın içerisindeki bir kaçış yoluydu benim için. Ve ben koşar adımlarla bu yolda ilerliyorum. Hiç bir şey bana tam anlamıyla huzur vermiyor,  bir yanım hep eksik kalıyor. Neydi bu eksik kalan şey bilmiyorum ama kalbimdeki bir ağırlık olduğuna eminim.. Sahi.. Neydi eksik kalan şey? Biraz sevgi, biraz şevkat mi?

Aklım ve kalbim arasında büyük bir uçurum var ve ruhum; anılar tarafından  her gün o uçurumda sallandırılıyor...  Tam olarak ne istiyorum ben? Hayattan bir beklentisi olmayan zavallı bir kızın ruhu ne istiyor leş kokulu dünyadan? Kendi düşüncelerimle çelişmek işkence gibi.. Beni bu saçma dünyada ne mutlu edebilir ben bile çözebilmiş değilim ,bu yüzden en iyisi  beynimin düşünen tarafı yine sandıkların arasına saklamaktı.  Aksi taktirde kendi küçük beynime hapis olmuş bir zavallı olarak ölecektim.

Bora motoru ani bir frenle durdurunca  düşüncelerim tuzla buz oldu...

"Sen anahtarı al eve geç.. Ben birazdan geleceğim." uzattığı anahtarlığı elinden alıp motordan indim.

"Nereye gidiyorsun?" 

"Önemli bir şey değil Özüm, bir kaç dakikaya gelirim." kafamı sallayarak arkamı döndüm, zorlamaya gerek yoktu..

Bora benim sevgilimdi ama hiç bir zaman üzerine düşüp onu sıkmazdım. Her saat başı ne yaptığını sormazdım, onu sıkmak istemediğimden değildi bu tavrım, sadece karakterim böyleydi. Birilerine bir şey sorardım, cevap vermek istemiyorsa üzerine gitmeye gerek duymazdım. Herkesin hayatı kendineydi sonuçta değil mi?

Rüzgarın soğukluğuyla donan bacaklarımı hareket ettirirken zorlandım, ben düşüncelerim içerisinde alev alırken; vücudum soğuk havanın etkisi altına girmiş ve donmuştu. 

Çok geçmeden sıcak evin içerisine girebilmiştim, ayakkabıları köşeye bırakıp üzerimdeki ceketi çıkardım ve hemen karşımdaki siyah portmantoya yavaşça astım. Odaları gezindiğimde dağınık olan etraf gözlerimi yorduğu için rahatsız oldum, ne kadar hayatı umursamayan dağınık karakterli bir kız olsam da temizliğe önem verirdim.  Sıkıntılı bir iç çekmeyle etrafı toparlamaya başladım. Her koltuk başında bir tişört bulunuyordu, bu yüzden önceliği onlara vermiştim. Odalarda gördüğüm her kumaş parçasını elime aldım. Kucağımda oluşan kirli çamaşır yığınağından süzülen koku bayılmama sebep olabilirdi ,bu yüzden onları  koyu kahverengi olan  kirliliğe basıp kokudan uzaklaştım.  Bora normalde kötü kokmayan biriydi fakat evi çok ayrı bir konumdaydı. Etraftaki pizza kutluları , bira şişeleri ve yerdeki diğer boş paketleri de toparlayıp çöp poşetine attığımda ev bir miktar toparlanmıştı. Adımlarımı Bora'nın odasına çevirip dolabının kapaklarını açtım, giyebileceğim bir kaç parça eşya bulunmaktaydı. Seçtiklerimi dağınık yatağın üzerine bırakıp temiz iç çamaşırlarımdan bir takım aldım. Dedemin ölümünden sonra Bora beni evinde bir kaç hafta kalmama ikna etmişti; bu eşyalarımda o zamandan kalmaydı.. Ayaklarımı sürüyerek  banyoya ilerledim ve hızlıca açtığım sıcak suyun altına attım vücudumu.

Bitkin bir bedeni taşıma zordu daha zoru ise bitkin bir bedeni canlı göstermekti.

...........

Elimdeki bol köpüklü kahveyi yudumlarken Bora gözlerini bana dikmişti, sabırla neler olduğunu anlatmamı bekliyordu. "Sabahın köründe  çalan kapımın ardından annem ve babam çıktı işte.. Birbirlerinden habersiz geldikleri belli de, ne sebeple geldikleri belli değil.. İnan bana onlara 1 dakika katlanamazsın, ellerinde olsa birbirlerini öldürecekler. Yarım saat içerisinde evden kaçmama sebep oldular." Kafasını usulca sallayıp saçlarını karıştırdı.

"Öyleyse benimle yaşayacaksın bundan sonra.." dedi soru sorarcasına. Sıcak kahvemden bir kaç yudum daha aldım.

"Burada kalamam.. Ne kadar kendi halimde biri olsam da kendime koyduğum yasaklar var Bora."

"Bu yasaklardan biri sevgilinle beraber olmamaktı, evet unutmuşum.." sitemle sarf ettiği sözcükler havada asılı kaldı.

"Birinin sorumluluğu altına girmek bana göre değil biliyorsun, anlayış göstermeni bekliyorum senden."

"Bir ailen olsaydı eminim ev kızı olurdun." dedi alay edercesine.

"Ne demeye çalışıyorsun sen? Ailem olmaması demek başı boş dolaşabileceğim anlamına mı geliyor?  Kaybetmediğim tek bir duygum var Bora buna saygı duy! Kendime değer biçmem seni rahatsız etmesin." öfkelenmiştim. Ailesi olmayan her kız değersizdi değil mi? Kendine ihanet eden çirkin ruhlara sahiplerdi.. Çünkü onların ailesi yoktu! "Farkında değilsin söylediklerinin.." dedim hayal kırıklığıyla ardından elimdeki kupayı cam masaya sertçe bıraktım.

"Fazla alıngansın. Senden benimle kalmanı istiyorum sadece, birlikte bu evde yaşasak bir şey kaybetmesin.. Seni ayıplayan yaşlı teyzelere göre yaşamaya ne zamandan beri başladın Özüm?"

"Ben birilerinin fikirlerini umursamıyorum.. Senin evinde yaşamak istemiyorum çünkü ben kendi ayaklarımın üzerinde durmayı amaçlayan hırpalanmış bir kızım,  o yaşlıların sözlerini umursayan biri olsaydım senin evinde günlerce kalmazdım. Senin benden istediğin buraya temenni taşınmam ama bu imkansız."  derin bir soluk alıp gri tişörtümün eteklerini çekiştirdim. "Zaten mezarlıkta işe başlayacağım.. Oradaki barınakta kalmak zorundayım, seninle kalamam."  Bora oturduğu yerde kafasını geriye yatırdı.

"Sen çok garipsin.. Neden? Yani niye bunu bize yapıyorsun anlamıyorum.  Sana orada işe başlaman konusunda ne söyledim ben Özüm? Beni neden ciddiye almıyorsun anlamıyorum ama bu yaptığın bize zarar veriyor.." sıkıntılı sesi odada yankılanırken titredim.

"Beni değiştirmek istiyorsun ve farkında değilsin.. Yapmak istemediğim şeyleri ,yapmamı istiyorsun. Bora bu benim hayatım. Başıma buyruk yaşadığım düzensiz hayatımı seviyorum ve sen her seferinde bu hayatı  yargılıyorsun. Ne zamandan beri beni yargılar oldun? Değişen ben değilim sensin anlasana.." diye direttim. Kalbim hızlanmıştı.

"Eğer o işe başlarsan.." yutkundu. "Beni kaybedersin." gözleri gözlerime değdiğinde titredim. Bu kadar kolay mıydı?

"Tehdit ederek mi sözünü geçireceksin?" dedim bitkin sesimle. alt dudağını uzatıp kafasını aheste aheste salladı. "Pekala. Senin için bu şey ,yani bu ilişkiyi bitirmek.. Bu kadar kolaysa." omuz silktim umursamazca. "Bizden bu kadar."  ifadesizce yüzüme baktı. "Arkadaş kalalım.." yüzüme yayılan acılı tebessüm bu kötü anın taçlandırılmasıydı.

Hızla arkamı dönüp  odadan çıktım, çelik kapıya ulaşan uzun holden aynı hızda geçerken derin bir soluk aldım. "Acıtmadı.." diye mırıldandım. Bu da acıtmadı..

Deri ceketimi kollarımdan geçirip fermuarını boğazıma kadar çektim ardından  kapının önündeki siyah kaba botlarımı ayağıma geçirdim ve zaman kaybetmeden kendimi dışarı attım.

Gelmedi ardımdan..

Umursamadı gitmemi..

Motorum olmadığı için caddeye kadar bir miktar yürüdüm, yürüdükçe de  kendimle savaştım.. Beynim bir kaç saat içerisinde yaşanan olayları hazım etmeye çalışıyorken ben derin soluklar eşliğinde ona destek oluyordum, elden ne gelirdi ki zaten?  Umutsuzca gözlerimi geçen arabalara kaydırdım.. Motorum olsaydı yine kuş gibi uçar mutlu olurdum.  Hemen sağ tarafımdan yaklaşan boş taksiyi fark edince kaldırımın kenarına hamle yapıp elimi salladım.  Taksi önümde durduğunda  kapısını açmak için bir adım daha öne attım bedenimi ve ardından arabanın içine bindim.

"Ne tarafa abla?"

"Çığlık parkının yanındaki mezarlığa."  diye mırıldanıp arkama yaslandım.

Sessiz geçen on beş dakikanın ardından taksi mezarlığın geniş kapısında durdu. "20 lira." deri ceketimin cebinden çıkardığım buruşuk yeşil kağıt parçasını adama verip arabadan indim.

"Şerefsiz fazla tutsun diye dolandırdı!" diye mırıldanarak Seyit amcanın kulübesine doğru ilerledim. Tahtalardan yapılmış eski kulübenin kapısına bir kaç kere vurup bekledim çok geçmeden açılan kapının ardından yorgun bakışlı Seyit amcayı gördüm.

"İyi misin amca?" kafasını sallayarak kapıyı biraz daha araladı.

"Gel buyur." Ahşap kapıyı sonuna kadar açıp beni içeriye davet ettiğinde ayakkabılarımı çıkarmaya koyuldum. "Hayrola motorun nerede evlat?"  eğildiğim yerden doğrulup çıkardığım ayakkabılarımı özenle köşeye koydum ve içeriye bir kaç adım attım. Seyit amca merakla yüzüme bakarken  endişeli gözüküyordu.  "Ağladın mı sen bakayım?"

"Hayır ama birazdan ağlayabilirim amca." dedim pürüzlü sesimle, arkamdan kapıyı kapatıp benimle birlikte  içeriye ilerledi. Alışkın olduğum eskimiş çekyata otururken gözleri yüzüme sabitlenmişti. 

"Haydi dökül bakalım deli kız." 

"Sevgili ailem bir kızları olduğunu hatırlayarak sabahın köründe kapıma dayandılar." Sevimli bir gülücük atarak benim adıma sevindiğini  gösterdi. "Bu iyi bir şey değil amca... İkisi de birbirlerinden nefret ediyorlar, zaten babamın bir sevgilisi var. Beraber yaşıyorlar.. Her neyse, aynı anda gelmeleri normal değil ve inan bana onları görmek   kafayı yememe neden oluyor."

"Böyle katı düşünme yavrum... Onlar senin ailen; annen ve baban."

"Değil! Olanları bilmiyormuş gibi davranma amca, ikide çıkarcı ve benciller. Beni zavallı yaşlı dedemin kucağına atıp kaçan  sahte anne ve baba."

"Kızım sana ne demeliyim bilmiyorum, ailene karşı düşmanlık yapmanı da söyleyemem ya.. Geç olsa da seni düşünmüşler işte."  itici bir kahkaha attım. Cidden bu komikti.

"Onlarla bir kaç dakika geçirmeni isterdim." kafasını sallayıp beni onayladı.

"Eh yaşamayan bilemez.. Buna mı üzüldün bu kadar." kafamı olumsuzca salladım.

"Bora'yla ayrıldık, yani ben burada çalışmayı çok istiyorum fakat bana engel olmaya çalışıyor. Eğer burada çalışırsam benden ayrılacağını söyledi ve bende... Keyfin bilir dedim." İşte buna gerçekten şaşırmıştı.

"Bu işler böyle kolay mı be!" omuz silktim.

"Üzülmüyorum, bu işi de yapmak istediğime karar verdim. Eğer bu sebeple yaşananları geride bırakıyorsa... Dediğim gibi keyfi bilir. Bizden de bu kadarmış  demek ki." Kelimeleri sarf ederken içim rahattı,  ilişkimiz için çaba sarf edebilirdim fakat kendime ihanet edemezdim.

"Kızım iyi düşün bak aranıza giriyor gibi hissetmeyeyim."

"Yok amca, seninle alakası yok bu konunun. Ben bu işi gerçekten de istiyorum, ne zaman başlayayım sen bana onu söyle."

"Pekala, bende bu gün akşam üzeri bir otobüsle memlekete gidiyordum. Hemen bu gece vardiyaya başlayabilirsin evlat!"

Vote ve yorumlarla bana destek verirseniz sevinirim... 🙏🏻❤️

Ayrıca hikayemi beğendiyseniz ;wattpad okuyan arkadaşlarınıza tavsiye ederek 'Vaveyla' ya büyük bir çığlık oluşturabilirsiniz.

Bu benim değil, bizim kitabımız! Başarımız bizim başarımız...  Sizi sahiplendiğim gibi beni sahiplenmenizi umarak.😋🤗🙏🏻💕

Sizi seviyorum 💕🌹

Continue Reading

You'll Also Like

183K 8.3K 47
↝TAMAMLANDI 0540****: Cenk silahları aldın mi . 0540****: Cevap ver bana. Gece: Galiba yanlış numaraya mesaj yazdınız . Gece: Ne silahı ya . 0540****...
2.2M 35.8K 54
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
1.3M 40.8K 52
Karanlık bir CEO'nun gecesine doğan güneş kız. Tümüyle sert olan adam, evinde uzun sarı saçlara sahip cıvıl cıvıl bir kadın dolaşınca, zamanla ona a...
344K 1.5K 48
seks hayatın bir parçası...