Gizemli Kasaba

By kitapkokusu02

12.1M 517K 282K

Jenna Collins Gizemli Kasaba'ya taşındığında olacaklardan habersizdir. Birçok yeni insan tanıyacaktır. Peki y... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-61-
-62-
-63-
-64-
-65-
-66-
-67-
-68-
-69-
-70-
-71-
-72-
-FİNAL-
-DUYURU VE TEŞEKKÜR-
-ÖZEL BÖLÜM-

-28-

128K 6.7K 1.1K
By kitapkokusu02

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.. ^^
NOT: Bölümü okumadan önce 19. ve 22. bölümleri tekrar okursanız her şey daha net anlaşılır. İyi okumalar.. ^^

---

"Baba dur!" diye resmen çığlık atmıştım. Babam aniden frene basınca araba durdu. Ellerim hâla titriyordu.

Her şey bana bağlıydı. Eğer geç kalırsam David ölebilirdi.

"Baba.. Anne.. Bana güvenmek zorundasınız. Geri dönmeliyiz. Hem de hemen. Sonra yine kasabadan ayrılabiliriz. Ama lütfen. Lütfen.." dedim. Ağlamama engel olamıyordum. Babam geri dönmek için arabayı tekrar sürmeye başladı.

"Jenna neler oluyor?" diye sordu babam.

"Lütfen. Bana güvenin." dedim ve adresi söyledim. Buraya fazla uzak değildi.

Anne ve babama bir vampire kanımı vermek için döndüğümü söyleyemezdim. Eğer öyle olduğunu bilseler asla geri dönmezlerdi.

Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sakin olmalıydım. David henüz ölmemişti. Onu kurtarmak için bir şansım vardı. Ama zaman çok önemliydi. Zaman yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgiyi belirliyordu.

Şu an için zaman her şeydi.

Babam arabayı olabildiğince hızlı sürüyordu.

Ama neden? Robert bunu neden yapmıştı? Vampirleri nereden biliyordu? Amacı neydi? Bunu nasıl yapabilmişti?

Sorular beynime akın ediyordu. Ama düşünmemeye çalıştım. Çünkü varmıştık.

"Biraz daha ileri gitmemiz lazım. Bir kulübe var. Ama tek girmem lazım. Siz lütfen arabada kalın." dedim babam arabayı sürerken.

"Hayır biz de seninle geleceğiz. Ne olduğunu söylemiyorsun bile." dedi annem.

"Anne lütfen bana güvenin. Lütfen." dedim. Sesim titremişti. Annem biraz hüzünle bana baktıktan sonra önüne döndü.

"Burda dur baba!" dedim heyecanla. Kulübe görünmüştü. Ama araba kulübenin yakınında değildi. Babam arabayı durdurdu. Onların daha fazla yaklaşmasını istemiyordum.

"Lütfen burda kalın." diyerek arabadan çıktım. Koşmaya başladım. Hiç koşmadığım kadar hızlı koşuyordum. Kulübeye oldukça yaklaşmıştım.

Kulübenin kapısı arka taraftaydı. Kulübenin arka tarafına geçtim.

Çok yaklaşmıştım.

Birden önümde bir gölge belirdi. Çok karanlıktı. Kim olduğunu göremiyordum. Biraz daha yaklaşınca yüzü belli oldu.

Tanrım! Bu Robert'tı!

Beni ittiğinde sırt üstü yere yapıştım. O da bana yaklaşıp bir bıçağı boynuma dayadı.

"Buraya gelmemeliydin Jenna." dedi.

"Çekil üstümden! Bunu neden yapıyorsun?!" dedim. Merak, korku, endişe.. Bütün duygularım birbirine karışmıştı.

"Ben sadece canavarlara yaptıklarının bedelini ödetiyorum." dedi.

Zaman daralıyordu. Bir şeyler yapmalıydım. Kurtulmak zorundaydım. Arkadaşlarımı kurtarmak zorundaydım.

Ama yapamıyordum. Boynuma dayalı bir bıçak vardı. Ondan nasıl kurulacaktım ki?

David hâla yaşıyor muydu? Yoksa benim yüzümden ölmüş müydü? Bilmiyordum. Kalbime büyük bir acı saplanmıştı. Robert boynuma bir bıçak doğrultmuştu. Anlaşılan benim de yaşam sürem o kadar uzun olmayacaktı. Gözlerimi kapattım.

Arkadaşlarımı kurtaramamıştım.

Aniden bir tekme sesiyle ve üzerimde oluşan hafiflikle gözlerimi açtım.

Michael gelmişti. Hızla ayağa kalktım. Robert hızla Michael'e bir silah doğrulttu. Ama normal bir silah değildi. Bir kazık vardı. Muhtemelen mineli bir kazıktı.

"İçeri gir. Robert'la ben ilgilenirim. Onları kurtar. Acele et!" dedi. Hızla içeri girip kapıyı kapattım. Ama..

Hepsi çok güçsüz durumdaydı. Anlaşılan hepsi kötü bir şekilde vurulmuştu. Ama hepsinin durumu David'den iyiydi. Onlar yavaş yavaş iyileşiyordu.

Koşarak David'in yanına gittim. Zar zor nefes alıyordu. Elini tuttum.

"Tanrım! Neden bu kadar soğuk?" dedim endişeyle.

"David! David bana bak! Kanıma ihtiyacın var. Tamam mı? Lütfen gözlerini aç." dedim göz yaşlarımı tutamayarak. Kalbime saplanan acı daha da büyüyor gibiydi. Acının sebebi korku ve üzüntüydü.

David zorla gözlerini açıp bana baktı.

"David. Jenna'nın kanından içmelisin." dedi James.

"Ben.. kendimi.. durduramam." dedi zorlukla.

Etrafıma bakınmaya başladım. Kesici bir şeye ihtiyacım vardı. Onu kanımı içmeye teşvik etmem lazımdı.

Korkuyordum. Onu kaybetmekten korkuyordum. Eğer ölürse.. kendimi asla affetmezdim.

Yerde bir tuğla gözüme takıldı. Hemen tuğlayı aldım ve pencereye fırlattım. Pencerenin camı kırıldığında yer cam parçaları olmuştu. Bir cam parçasını alıp David'in yanına koştum.

Cam parçasıyla kolumu kestiğimde kolum kanamaya başladı. Biraz derin kesmiştim. Canım yanmıştı ama onu kaybedeceğimi düşündüğümde yaşadığım acı canımı daha çok yakıyordu. Damlalar yere dökülmeye başladı. David gözlerini açtı. Ama kanımdan içmiyordu.

"Kendinle savaşmayı bırak! Mücadele etmeyi, inat etmeyi bırak. Lütfen David." dedim göz yaşlarıma engel olmayarak. Kanımdan içmemek için kendini zorluyordu. Odada olan diğerlerinin de kendini tuttuğunu biliyordum.

David bana baktı. Kolumu tuttu ve yaklaşmaya başladı.

Vampir dişlerini koluma geçirdiğinde gözlerimi kapattım.

Düşündüğüm kadar acıtmıyordu. Çok değişik bir histi.

David gittikçe kendine geliyor, güçleniyor gibiydi. Yaklaşık 30 saniye geçmişti. Bilincim kapanacak gibi hissediyordum. Kalbimdeki acı gitmişti. Korku, heyecan, üzüntü.. Hepsi gitmişti. Duygularımı hissedemiyordum.

Bayılmadan önce sadece birkaç cümle duymuştum:

"David! Artık durmalısın!"

"David! Durman gerek!"

"David!"

---

Gözlerimi açtığımda karşımda annemi gördüm. Onun dizinde yatıyordum. Bana bakıyordu. Ben gözlerimi açınca gülümsedi. Ben de gülümsedim. Yavaşça ve zorlukla doğrularak oturdum. Koluma bez sarmışlardı. Kolumdaki bezi kaldırıp yaraya baktım. İyileşmemişti. Demek ki vampir değildim. Bezi tekrar koluma sardım.

David, Nina, Mandy, James, Michael, annem ve babam.. Hepsi buradaydı.

"Nasılsın?" diye sordu annem. Gözleri kızarmıştı. Büyük ihtimalle ağlamıştı.

"İyiyim." dedim gülümseyerek.

"Bizi çok korkuttun Jenna. Seni kaybedeceğimizi sandık." dedi babam. Onun da gözleri kızarmıştı.

"Ama kaybetmediniz. Buradayım. Her şey yolunda." dedim yine gülümseyerek.

"Ne zamandır uyuyordum?" diye sordum.

"Yaklaşık bir saattir. Ayrıca uyumuyordun baygındın." dedi James. Herkes ona baktı.

"Ne var? Gerçekleri söylemeyelim mi?" dedi masumca. Bir gülme gelse de kendimi tuttum.

"Biz arabada olacağız. Sizin konuşacaklarınız vardır. Konuşacaklarınız bittikten sonra gideceğiz." dedi babam. Annemle babam kulübeden çıktı. Böyle davranmalarına şaşırmıştım ama mutlu olmuştum.

"Robert nerde?" diye sordum biraz endişeyle.

"Robert'ın artık bu kasabada işi yok." dedi Michael.

"Bu da ne demek?" diye sordum.

"Biraz kolunu ve bacağını sakatlamış olabilirim.." dedi. Şaşkın gözlerle Michael'a baktım.

"Ona ölümle yaşam arasında bir şans verdim. Zor duruma gelmişti çünkü bana karşı koyamıyordu. Tabii ki yaşamayı seçti. Benim de tabiki şartlarım vardı. Ona bu kasabaya bir daha gelmemesini söyledim. Ayrıca eğer onu bir daha bu kasabada görürsem onu vampir yapacağımı da söyledim." dedi Michael.

"Ne yani? Sırf vampir olmamak için kasabaya geri dönmeyecek mi? Bu sözüne nasıl güvenebildin?" dedim. Sorumu Nina cevapladı.

"O bir avcıydı Jenna. Avcılar için vampir olmak tüm onurunu kaybetmek demektir." Kafam iyice karışmıştı. Avcı mı?!

"Avcı mı?" diye sordum. James cevap verdi:

"Evet. Vampir avcısı. Daha önce anlamamız gerekirdi. Hatırlarsın, David Robert'a yumruk attığında Robert 'Biliyordum.' demişti. O zaman anlayamamıştık. Ama şu an mantıklı geliyor. O zaman David Robert'a insan gücüyle vurmamıştı. Kendine engel olamayıp vampir gücüyle vurmuştu. Ondan sonra Robert biliyordum dedi. Yani o yumruktan sonra David'in vampir olduğunu anlamıştı." dedi. Tanrım! Her şey çok mantıklıydı!

"Yani bana yaklaşmasının sebebi, sizin vampir olup olmadığınızı anlamaktı." dedim.

"Evet." dedi James.


"Artık Robert'dan bahsetmeyelim. Bu olaylar nasıl oldu? Buraya nasıl geldiniz?" diye sordum.

"O zaman yine Robert'dan bahsetmemiz gerekecek." dedi James. Kendimi tutamayarak güldüm.

"Peki n'apalım o zaman. Anlatın." dedim gülümseyerek.

Nina yanıma geldi ve telefonunu açtı. Mesajlar kısmına girip en son gelen mesaja tıkladı. Numara kayıtlı değildi. İçimden okumaya başladım:

"Çok kötü şeyler oldu. Kasabadan ayrılmadım. Parti yerinin biraz uzağında bir kulübe var. Oraya gelin. Sizinle acilen konuşmam lazım. Ben Jenna. Ailem numaramı değiştirdi. Acele edin!" yazıyordu. Pislik dedim içimden.

"Bu mesaj David'e, Mandy'ye, James'e ve bana geldi.."

"Neden Michael'a gelmedi?" diye sorarak Nina'nın lafını kestim.

"Hatırlasana.. Robert 'Biliyordum' dediği zaman sadece biz vardık. Michael yoktu." dedi Mandy.

Yani o gün Michael olmadığı için onu listeye eklememişti. Anlatmaya James devam etti:

"Her neyse. Biz mesajı alınca hemen kulübeye geldik. İçeri girdiğimiz anda mine gazı verdi. Bu da bizi zayıf düşürdü ve kendimizi savunamadık. O sırada hepimize mineli kazık sapladı. Durumumuz kötüydü. Sonra kulübeden çıktı. Mine gazı bitince biraz biraz kendimize gelmeye başladık ve kazıkları çıkarttık. Hâla minenin etkisi olduğundan oldukça yavaş iyileşiyorduk. Ama David'in durumu kötüydü. Kazık kalbine oldukça yakın gelmişti. Nina seni aradı. Sen gelene kadar da David'le kaldık." dedi. Tanrım.. dedim içimden.

"Seni aradıktan hemen sonra Michael'i aramayı akıl edemedim. Çok korkmuştum. Ama biraz zaman geçince aklıma geldi ve Michael'i de aradım." dedi Nina.

"Eğer Nina biraz daha geç aramış olsaydı Robert seni öldürmüş olabilirdi." dedi Michael bana bakarak.

"Ve David de ölürdü.." dedim.

Şu an her şey o kadar mantıklıydı ki.. Her şey çözülmüştü. Bunu düşünerek rahatladım.

Şanslıydık. Eğer Nina biraz daha geç arasaydı ve Michael geç gelseydi ben de David de şu an ölmüş olacaktık.

"Bundan böyle numaramız değişirse mesaj atmak yok. Arayacağız. Böylece yalan mı doğru mu anlamış oluruz." dedim. Onlar da onayladılar.

Artık gitmem gerekiyordu. Ailem beni bekliyordu.

"Artık gitmeliyim." diyerek ayağa kalktım. Hep birlikte dışarı çıktık.

Bana ilk Nina sarıldı.

"Her zaman haberleşeceğiz tamam mı?" dedi.

"Tamam." dedim gülümseyerek. Gözlerim dolmuştu.

Sonra Mandy sarıldı.

"Keşke kalabilseydin. Seni çok özleyeceğiz." dedi.

"Ben de sizi çok özleyeceğim." diyerek daha sıkı sarıldım.

Ardından James sarıldı.

"Kasabadan gitme ihtimalini hiç düşünmemiştim. Kötü oldu." dedi ve geri çekildi.

"Haberleşiriz." dedi gülümseyerek.

"Haberleşiriz." diye karşılık verdim ben de gülümseyerek.

Michael'a sarıldım.

"Teşekkür ederim. Bugün sen gelmeseydin belki de Robert beni öldürmüş olacaktı." dedim ona sarılırken.

"Önemli değil. Biraz daha geç gelip yetişemeseydim kendimi affetmezdim." dedi. Gülümsedim.

Küçükken hep en son sarıldığımıza daha çok sarıldığımızı düşünürdüm. Anlaşılan hâla biraz öyle düşünuyordum. Daha uzun süre.. Bu yüzden onu sona bırakmıştım. David'i.

Ona sıkıca sarıldım.

"Bugün hayatımı kurtardın." dedi. Ona hâla sarılırken gülümsedim.

"Sen de benimkini kurtardın. Hem de birçok kez." dedim.

"Kendimi durduramayabilirdim."

"Ama durdurdun." diye cevap verdim.

"Seni gerçekten çok özleyeceğim." dedi. Göz yaşlarımı tutmaya çalıştım.

"Ben de.." dedim. Ve yavaşça geri çekildim.

"Hoşçakalın." dedim gülümseyerek.

Arabaya bindim. Kendimi hâla zor tutuyordum. Babam arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.

Giderken camdan son bir kez onlara baktım. Kalbime yine bir acı saplandı. Onlardan gerçekten ayrılıyordum.

Ve bunun geri dönüşü yoktu.

Continue Reading

You'll Also Like

8.9K 879 58
Hava soğuktu bense dışarda koşuyordum belki peşimden gelmiştir diye ama hayır gelmiyordu buna kanaat getirdiğimde oturdum bir banka dizlerimi kendime...
54.3K 828 6
Aslında gerçeklerin saklı olduğu dünyada böyle güzelliklerle saklanmıştın. Ve seni bulmak ölümlü olan duygularımı canlandırmıştı.
1.7K 152 9
"𝐵𝑎𝑛𝑎 𝑒𝑙𝑖𝑛𝑖 𝑣𝑒𝑟... 𝑠𝑎𝑛𝑎 𝑛𝑒 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑔𝑢̈𝑐̧𝑙𝑢̈ 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑔̆𝑢𝑚𝑢𝑧𝑢 𝑔𝑜̈𝑠𝑡𝑒𝑟𝑒𝑦𝑖𝑚."
57.8K 1K 20
Uyurken arkadas edinmeyi denedinizmi hiç? Aksam oldugunda yatmak icin sabirsizlandiginiz olmadimi ? Arkadasinizla bulusmaya gitmek icin uyumaniz gere...